Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harzemşahlar

Harzemşahlar (1097-1231)

Eski 05-19-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Harzemşahlar (1097-1231)







Harzemşahlar (1097-1231)


Ceyhun ırmağının Aral gölüne döküldüğü yerin güney kesimleri Harezm (Harzem) adıyla anılır Öteden beri burada hüküm sürenlere Harzemşah (Harezmşah) denilmiştir Harzemşahlar sülâlesinin atası Anuş-Tegin isminde, Begdili Türk zümresine mensup bir kişidir Anuş- tegin Selçuklu Sultanı Melikşah'ın saray hizmetinde bulunuyordu Oğlu Kudbeddin Muhammed, Selçuklulara bağlı kalarak, Harzemşah unvanı ile bu bölgenin valiliğini üstlenmiştir (1097-1128)

Daha sonra başa geçen Atsız ve İl-Arslan devirlerinde hem Irak Selçukluları hem de Kara-Hıtaylarla mücadele edildi Nitekim İl-Arslan, Sultan Sencer'in ölümü üzerine bağımsızlığını ilân etti (1157) Harzemşahların en büyük hükümdarı Alaaddin Tekiş'tir (1172 -1200) Tekiş, önce Kara-Hıtaylar'ı, ardından son Selçuklu Hükümdarı II Tuğrul'u yendi Harzemşahlar kısa sürede sınırlarını Doğu Anadolu'dan Maverâünnehir'e kadar genişlettiler Âdeta Selçuklu devletinin vârisi oldular Karahanlı ve Kara-hıtay devletlerine son verdiler

Ancak bu parlak dönem uzun sürmedi 1220'de bütün ülke Cengiz Moğolları'nın istilâsına uğradı Celâleddin Harzemşah devleti yeniden toparlamak için uğraştıysa da başarılı olamadı Ölümü üzerine Harzemşahlar Devleti tamamen ortadan kalktı (1231)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Harzemşahlar (1097-1231)

Eski 10-05-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Harzemşahlar (1097-1231)



HARZEMŞAHLAR





Celalettin Harzemsah


XI yüzyılın sonlarında Harezm'de kurulan ve 1230'da yıkılan Türk imparatorluğu

Harezmşahlar soyunun kurucusu Anuş Tigin, Garca adlı bir Türk kölesidir Garca, Büyük Selçuklu emîrlerinden Bilgi Tigin tarafından, Gürcistan'dan satın alınarak saray hizmetine verildi Kısa bir süre sonra, başarılı çalışmaları sebebiyle, Harezm valiliğine getirildi

Ölümünden sonra, oğlu Kutbeddin Muhammed, Muhammed Harezmşah unvanıyla, Sultan Sencer tarafından Harezm'e gönderildi Otuz yıl süre ile Harezm'i yöneten Kutbeddin Muhammed, iyi bir yönetici, anlayışlı bir siyaset adamı idi Zamanında Harezm, büyük bir ilerleme gösterdi Kutbeddin'in ölümünden sonra, büyük oğlu Kızılarslan Atsız, Harezmşah olarak görevlendirildi Atsız, ilk zamanlarda Selçuklulara bağlı kaldı Sultan Sencer ile birlikte seferlere çıktı Kendi gücünü arttırmak için, Cend ve Mangışlak gibi, Seyhun ötesindeki sahalara kadar ilerledi Bir süre sonra Sencer ile arası açıldı Sencer, Atsız'ı beğeniyordu

Bunan yararlanan Atsız, bağımsızlığını ilan etti Selçuklu memurlarını hapsederek, mallarına el koyduğu gibi, Horasan yollarını da kapattı Bu sırada Belh'te bulunan Sencer, büyük bir ordu ile Harezm üzerine yürüdü (1138) Yapılan savaşta, Atsız'ın ordusu yenilgiye uğradı, oğlu Atlığ da esir edilerek öldürüldü Sencer, Harezm'in yönetimini Süleyman bin Muhammed'e vererek vezir, atabey, hâcib gibi memurlardan meydana gelen bir dîvan kurdu, sonra Merv'e döndü (1139) Bu durum, Harezm halkını gücendirdi Bundan da faydalanan Atsız'ın çalışmaları sonucu, Süleyman ve adamları, Harezm'den ayrılmak zorunda kaldılar (1140) Bir yıl sonra Harezm hâkimiyetini elde eden Atsız, Sencer'e bağlılığını bildirdi (1141) Sencer, aynı yıl, Karahıtaylarla yaptığı savaşta yenildi Bunun üzerine Atsız, tekrar bağımsızlığını ilan etti Horasan üzerine yürüyerek, Sencer'in (Selçuklu) başkenti Merv'i ele geçirdi 1142'de de Nişapur'u alarak kendi adına hutbe okuttu

Ancak, Atsız'ın bu başarısı çok uzun sürmedi Horasan'da hakimiyetini tekrar kuran Sencer'in üzerine geldiğini duyan Atsız, aldığı yerleri boşaltarak Harezm'e döndü Tekrar, Sencer'e bağlılığını bildirdi (1144) Merv'den aldığı hazineleri geri verdi Karahıtaylara her yıl 20 000 dinar altın vermeyi kabul etti Bir taraftan da Sultan Sencer'i öldürtmek için Merv'e iki fedaî gönderdi Durumu haber alan Sencer, bu suikast teşebbüsünden kurtulduğu gibi, Harezm'e karşı üçüncü defa sefere çıktı (1147) Hazarasb kalesini, iki aylık bir kuşatmadan sonra aldı Harezm'in başkenti olan Gürgenç önlerine geldi Bu sırada araya giren bir dervişin ricasını kıramayarak, Atsız'ın atından inip toprağı öperek, kendisini metbu tanıma isteğini kabul etti Fakat Atsız, atından inmeden, Sencer'in isteğini başıyla selam vererek yerine getirdi


Bunun üzerine Sencer, Merv'e döndü Horasan üzerindeki niyetlerini bir tarafa bırakan Atsız, Seyhun kıyılarını aldı (1152) Oğuz-Selçuklu savaşında Sultan Sencer, Oğuzların eline esir düştü Bu olay üzerine Atsız, bir yandan Sencer'i kurtarmağa, bir yandan da Oğuzlarla Sencer'in arasını bulmağa çalıştı Sencer'in esaretten kurtulmasından sonra, ona tebrik mektubu göndererek, emrinde olduğunu bildirdi Aynı yıl temmuz ayının otuzuncu güü öldü (1156) Atsız'ın yerine veliaht olan Ebu Feth İl-Arslan geçti Harezm'de bulunan amcaları İnal Tigin ve Yusuf'u, kardeşleri Hitay Han ile Süleyman Şah'ı öldürten İl-Arslan, rakipsiz olarak Harezmşah tahtına çıktı Sultan Sencer'in ölümü, Harezmşah Devletini, Doğu İran'ın en güçlü devleti haline getirdi (1157) Sencer'e bağlı mahallî hanedanlar, Oğuz reisleri, Büyük Selçuklu emîrleri, yönettikleri bölgeleri genişletmek için büyük bir çaba gösteriyorlardı Irak'taki Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Muhammed bin Mahmud'un durumu pek sağlam değildi İl-Arslan, bu durumdan yararlanarak, bağımsızlığını ilan ettiği gibi, durumu Selçuklu sarayına da duyurdu Harezmşahlar artık, Selçukluların uydusu değil, dostu oldular

İl-Arslan, Selçuklu emîrlerinin doğu İran'da yaptıkları muharebelere, zaman zaman, çıkarı için karıştı Bağdat halifesi ile Irak Selçuklu sultanı arasında aracılık etti Nişapur'u kendisine merkez yaptıktan sonra Tus, Bistan, Pamyan taraflarını da ele geçirdi Karahıtaylar, Harezm üzerine yürüdüler (1172) İl-Arslan, öteki Harezmşah hükümdarlarının yaptığı gibi, topraklarını su altında bırakarak savunmak istedi Aynı yıl, hastalanarak Nişapur'da öldü

İl-Arslan'ın ölümünden sonra küçük oğlu Celaleddin, Harezmşah tahtına oturdu Cend'de vali olan büyük kardeşi Tökiş, Celaleddin'in emrini yerine getirmediği gibi, Karahıtaylara sığınarak, askerî yardım talebinde bulundu Karahıtaylar, Tökiş'in isteğini olumlu karşılayarak, çok kuvvetli bir orduyu onun emrine verdiler


Bunun üzerine Celaleddin Şah ve annesi, Harezm'den ayrılarak, Irak Selçuklularının nâibi Melik Ay-Aba'nın yanına geldiler Kardeşinin kaçması üzerine Tökiş (1172-1200), kolayca Harezmşah tahtına geçti Tökiş, ailenin en büyük hükümdarlarından birisi olarak ün kazandı Saltanatının ilk yıllarında, kardeşi Celaleddin Şah, Melik Ay-Aba ile onun üzerine yürüdü Tökiş, Subarlı kasabasında Ay-Aba'yı bekledi Ordusunu pusuya düşürüp yok etti Ay-Aba'nın başını kestirdi (1174) Celaleddin Şah ve annesi, bu başarısızlık üzerine Dihistan'a kaçtılarsa da, Tökiş, Terken Hatun'u yakalatıp öldürttü Celaleddin Şah ise Gur sultanı Gıyaseddin'e sığındı Çok geçmeden Tökiş ile Karahıtayların arası açıldı Bu durumu öğrenen Celaleddin Şah, Karahıtaylar ile birleşerek Harezm'e yürüdü

Harezm, topraklarını sular altında bırakarak, başkentte kendisini savundu Büyük bir savaşı göze alamayan Karahıtaylar, geri çekildiler Yalnız, Celaleddin Şah'a bir miktar asker vererek Merv, Serahs şehirlerini içine alacak küçük bir emîrlik kurmasına yardımcı oldular Zaman zaman, kardeşi Tökiş ile dostça geçinen Celaleddin Şah, kardeşinin İran seferinde bulunuşunu fırsat bilerek Nişapur üzerine yürüdü (1187) Başarı sağlayamadan Merv'e dönmek zorunda kaldı Bir süre sonra burada vefat etti

Kardeşinin ölümünden sonra Tökiş, bütün Doğu İran ve Horasan'a söz geçirmek ve oraları buyruğu altına almak istedi Abbasî halifesi Nâsır ile anlaşarak, Selçuklu sultanı II Tuğrul'u yendi ve öldürttü (1194) Hemedan ile öteki Selçuklu kalelerini ele geçirdi Selçuklu Sultanlığının yıkılışından sonra Tökiş, kendisine sultan unvanını verdi, kestirdiği sikkelere bu unvanı yazdırdı



Harezmşahların, Batı İran'da üstünlük kurmaları kolay olmadı Tökiş, öümüne kadar, İran işleriyle uğraşmak zorunda kaldı Isfahan'ı Kutluğ İnanç'a, Rey'in idaresini onun oğlu Yusuf'a verdi Büyük emîrlerinden Mayacuk'u atabey yaptı Kendisi harezm'e döndü Bu sırada, Halife ordusunun Irak'a yaptığı saldırı püskürtüldü Yusuf Hanın, Rey'den ayrılmasıyla, Mayacuk yönetimi ele aldı Durumu düzeltmek için Tökiş, üçüncü defa Irak seferine çıktı (1196) Bağdat ordusunu yendi Hemedan'ı kendisine sığınmış olan Atabey Özbek'e, Isfahan'ı da oğlu Erbaş'a verdi 1198'de Mayacuk ayaklandı Tökiş, onu yendi ve öldürttü İsmailîlerin elinde bulunan bazı kaleleri aldıktan sonra Harezm'e döndü, orada öldü (1200) Oğlu Alâeddin Muhammed, onun yerine geçti

Büyük kardeşi Melikşah'ın 1197'de ölümünden beri veliaht olan Alâeddin Muhammed, önce Gur sultanları Şahabeddin ve Gıyaseddin ile savaştı Tökiş'in ölümünden faydalanan bu sultanlar, Merv ve Tus şehirlerini aldıktan sonra Nişapu'u ele geçirdiler Hindu Han, Melikşah'ı, Alâeddin'e karşı koz olarak kullanmak için, Merv ve Serahs vilâyetlerinin idarsiyle görevlendirdi Nişapur'a yürüyen Alâeddin, Gurluları, ülkelerine serbestçe dönmek şartı ile bıraktı Merv ve Serahs'ı geri aldı Hindu Han, Gur ülkesine dönmek zorunda kaldı Harezm'e dönen Alâeddin, bir yıl sonra, Herat üzerine yürümeye karar verdi, fakat Sultan Şahabeddin'in, Harezm'e yürümek için ordu hazırladığını duyunca, bundan vazgeçti Harezm'e çekilen Alâeddin'in ardından Gurlular da Tus'a geldiler Kardeşi Gıyaseddin'in ölüm haberini alan Şahabeddin, Gur'a döndü Bunun üzerine Alâeddin, Herat'ı almak istediyse de başarı kazanamadı

Gur'da durumunu düzelten Şahabeddin, hızla Harezm üzerine yürüdü Alâeddin, daha önceki savunma usulüne başvurarak, Harezm'in o çevresini sular altında bıraktı Fakat, Gur ordusu, Harezm tarihinde ilk defa olarak, kırk günde bu bölgeyi geçti ve Alâeddin'in ordusunu yendi Karahanlı sultanı Osman ve Karahıtay orduları, Alâeddin'in yardımına geldi Gurlular, ağırlıklarını yakarak geri çekildiler Onları takip eden Alâeddin, Hazarasb'da, Gurlular'ın sağ kolunu dağıttı, bir çok esir ve ganimetle döndü Karahıtay ordusu ile Anahod önünde, Şahabeddin'in ordusunu çevirerek, iki gün süren bir savaştan sonra mağlup etti Zorlukla Anahod kalesine sığınan Şahabeddin, Semerkand sultanı Osman'ın aracılığıyla, büyük bir fidye karşılığında Gazne'ye dönebildi Karahıtayların başarısı, Harezmşah'ı korkuttu Bu yüzden, bir süre sonra, Gurlu Sultanı Şahabeddin ile dostluk kurmak için Gazne'ye elçi gönderdi Hindistan'da büyük başarılar kazanan bu Müslüman hükümdar, dinsiz Karahıtaylar'dan öc almak istediği için, Alâeddin'in dostluk teklifini iyi karşıladı

1205'te, ordusunun eksiklerini tamamlamak için Hindistan'a bir sefer düzenledi Dönüşünde de Alâeddin'e haber göndererek, Karahıtaylar üzerine yürüyeceğini bildirdi Fakat, bir Hintli veya Batınî tarafından hançerlenerek öldürüldü (1206) Onun ölümünden sonra Gurlular yıkıldı Harezmşah Alâeddin, bu durum karşısında, Nişapur'a emîrler göndererek, Horasan ordusunu Herat'ı almak için görevlendirdi Kısa zamanda Herat alındı, valiliğine Hüseyin getirildi Ordusunun başında Belh'e yürüyen Alâeddin, kuvvetli bie kuşatmadan sonra burayı teslim aldı (1207)

Alâeddin'in bu tarihten sonra karşısında bulunan siyasî ve askerî güç, Karahıtaylardı Harezmşahların her yıl vergi vermek zorunda oldukları bu devleti ortadan kaldırmak, Alâeddin'in en büyük hedefi idi Bunu gerçekleştirmek isteyen Alâeddin, büyük bir orduyla Mâverâünnehir seferine çıktı Karahıtayları yenerek, Buhara'yı aldı (1208) Bu tarihten sonra Karahıtaylar bir daha toparlanamadılar Küçlük kumandasındaki Naymanların, Cengiz'in önünden kaçarak Karahıtay topraklarına girişi, bu devletin yıkılışını kolaylaştırdı Ayrıca, Semerkand, Alâeddin tarafından zaptedildi (1212) Mâverâünnehir, kesin olarak, Harezmşahların hakimiyeti altına girdi Gazne'yi alan Alâeddin, bu bölgenin yönetimini, büyük oğlu Celâleddin'e verdi (1215) İran'a sefer yaptı (1217) Fars ve Âzerbaycan atabeylerini itaat altına aldıysa da, Hemedan'dan Esedâbâd yolu ile Bağdat'a gönderdiği ordu, ağır kış yüzünden, ağır bir kayba uğrayarak dağıldı (1218) Bu sırada Cengiz'in zaferlerini duyan Alâeddin, bilgi edinmek için Moğol hakanına bir elçi gönderdi Cengiz'in gönderdiği elçilik heyetini kabul etti

Cengiz, elçisi aracılığıyla Alâeddin'e, dostluk e ticaret ilişkilerinin sıkılaştırılması dileğini bildirdi Fakat, bir süre sonra Cengiz'in bir kervanı, Otrar'da, Alâeddin'in Muhammed'in valisi İnalcuk tarafından yağmalanarak, kervanda bulunanlar öldürüldü Kervandan kaçıp kurtulabilen bir kişi, durumu Cengiz'e bildirdi Bunun üzerine Cengiz, Harezmşah'a bir heyet göndererek, Gayır Han diye bilinen İnalcuk'un teslimini ve malların tazminini istedi Alâeddin Muhammed, bu isteği şiddetle reddederek, Cengiz ile savaşa karar verdi Alâeddin'in bu kararı, Harezmşah İmparatorluğunun birden ortadan kaldırılması, Doğu İslâm dünyasında yüz binlerce Müslümanın ölümü, birçok şehir ve eserin yakılıp yıkılmasıyla sonuçlandı

Cengiz, Harezmşahlara karşı 200 000 kişilik bir ordu hazırladı Alâddin Muhammed, kurduğu harp meclisinde, Moğol ordusunun Seyhun nehri kıyısında karşılanması görüşünü kabul etmeyerek, Mâverâünnehir'de savaş yapılmasını kararlaştırdı Kuvvetlerini, büyük şehir ve kalelere dağıttı Bu kuvvetlerin başına ayrı ayrı kumandanlar getirdi, kendisi de Horasan'a geçti Cengiz, ordusunu küçük birliklere ayırıp, Mâverâünnehir'in sağlam kalelerini birer birer ele geçirdi, savunan ve kendini koruyan şehirleri yakıp yıktı

Kısa bir süre içinde Buhara ve Semerkand, Otrar, Sıgnak, Barçlığ, Kend, Cend, Benâkend ve Hocend gibi şehirler, Cengiz'in eline geçti Mâverâünehir'in en güçlü savunma merkezi olan Semerkand, Türk kumandanının büyük kahramanlık göstermesine rağmen teslim oldu Cengiz, ordusuna, küçük vilâyetlerin alınmasını emretti Belh'te bulunan Alâeddin, Irak'a, oğlu Rükneddin'in yanına gitmek bahanesiyle Tus'a kaçtı Moğollar, her yanda hızla ilerliyorlardı Nişapur ve Bistâm yoluyla Rey'e gelen Alâeddin, oğlunu da yanına alarak, Devletâbâd yakınlarında Moğolları durdurmak istedi Yenilerek Abiskun'da bir adaya sığındı Biraz sonra, burada hastalanarak öldü (1220) Yerine oğlu Celaleddin geçti


CELALETTİN HARZEMŞAH

Harezm'e dönen Celaleddin, veliahdlığını tanımak istemeyen bazı Türk kumandanlarının, kendisini öldürteceklerini, Moğolların da yaklaştığını öğrenince Horasan'a kaçtı Bir süre sonra iki kardeşi Uzlug Şah ve Ak Şah Horasan'a geldiler Harezm'de toplanmış olan 90 000 kişi, Humar Tigin adlı bir emîrin idaresi altında, Harezmşahların merkezi Gürgenç'i (Harezm-Ürgenç) dört ay savunduktan sonra Moğollara teslim olmak zorunda kaldılar (1221) Celaleddin Harezmşah, imparatorluğun ortasından koparabildiği ve kurtarabildiği insanlarla, Harezmşah devletini, vefatına kadar sürdürdü Moğolların doğuda ve batıda yayılmasını bir süre geciktirdi

Devlet İdaresi

Harezmşah devletinin ilk çekirdeğini Büyük Selçuklu Devletine bağlı Harezm'i yöneten bir Türk ailesi kurdu Hükümdar ve sülalesi ile devlet hazinesinden yararlananların dışında bütün halk vergi öderdi Sınırları korumak, asayişi sağlamak, devletin göreviydi Bu görev, ücretli askerler, belirli bir toprağın vergisini almakla yetkili sipahiler tarafından yapılırdı İdare, maliye, adliye işleriyle uğraşan kurumlarda çalışan görevliler, bir çeşit bürokratik aristokrasi meydana getirirlerdi

Büyük küçük, hemen hemen bütün memuriyetler babadan oğula geçerdi İdarî müesseseler, Büyük Selçuklu Devletinin aynıydı Alâeddin zamanında, mahallî bağımsız beyliklere ve hanedanlıklara son verilerek, merkezî yönetim sistemi uygulandı Bağımsız eyaletten, önce tâbi bir devlet, sonra bir imparatorluk durumuna gelince, saray teşkilatı, teşrifat kuralları, lâkaplar, unvanlar, daha gösterişli bir nitelik kazandı Alâeddin, İskender-i Sânî ve Sancar lakaplarını kullandı, tuğrasına zıllullah-i fi'l-arz (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi) yazdırdı Şehzadelere genellikle Alâeddin lakabı verilirdi Hükümdarların lakapları ise, önceleri Harezmşah, melik iken, sonraları şahenşah, sultan, sultanıâzam olarak değiştirildi Hükümdarların hepsinin tuğra ve tevkîleri ayrı ayrıydı Hükümdarlık sembolü, bayrak ve çetreydi Sultan elbiseleri siyahtı Sarayda sultanın özel bir mızıka takımı vardı Selçuklu saraylarındaki hâcib, çomakdâr, çavuş gibi sınıflar, Harezm sarayına da girmişti

Hükümdarın, dîvan görüşmelerini kafes arkasından izlemesi, Ramazandaki huzur dersleri gibi Osmanlı saray gelenekleri, Harezm'de de vardı Saltanat hususunda Harezmşahlarda yerleşmiş bir kural yoktu Bu yüzden şehzadeler arasında sık sık taht kavgaları olurdu Veliahdlar genellikle Horasan'a tayin olunur, güvenilir bir Türk kumandanı, atabey unvanıyla yanlarına verilirdi Merkezî idarenin başında bulunan vezir, hükümdarın vekili olarak devlet işlerini yürürtürdü Bütün tımarlardan, hattâ sultanın hassından, öşür alan vezirlerin maiyetinde çeşitli dîvanlar (dîvan-ı tuğra, dîvan-ı inşâ, dîvan-ı arz, dîvan-ı istîfâ, dîvan-ı işrâf vb) vardı Bu dîvanlar, çeşitli idare şubeler niteliğindeydi

Maliye işleri, dîvan-ı istîfâ tarafından yürütülürdü Vergi düzeni Selçukluların aynıydı ayrıca, zaptolunan yerlerde mahallî gelenekler korunur, antlaşma ile genel gelirin üçte biri tutarında vergi alınır, olağanüstü durumlarda salma ve müsadere yoluna gidilirdi Ordu ve askerî işlere, dîvan-ı has bakardı Orduda görevli herkesin belirli değerde bir ikta'ı vardı İkta sahiplerinin kurduğu büyük süvari gücü, imparatorluğun her tarafına yayılmıştı

Bunun yanı sıra, doğrudan doğruya sultana bağlı hâssa ordusu başkente yakın bir yerde, emre hazır beklerdi Orduda ayrıca, ücretli asker ve köleler de savaşçı olarak görev alırdı Adlî teşkilâtta, şer'î kazâ ile örfî kaza birbirinden ayrılmıştı Saraylıların işlediği suçlar, kendi âmirlerince cezalandırılırdı Memlekette en çok Hanefî ve kısmen Şâfiî fıkhı uygulanırdı Toplum hayatında reâya sınıfından başka, büyük şehir ve kasabalarda ticaret yapan varlıklı bir tüccar sınıfı yaşıyordu

Toprak sahibi köylüler arasında, topraksız gündelikçiler, yarıcılar bulunurdu Bunların dışında, büyük toprak ve sermaye sahibi dihkân sınıfı ve göçebe kabîleler vardı


Bilim ve Sanat

Harezmşahlar devrinde başkent Cürcân, bir bilim ve sanat merkeziydi Şehirde on büyük vakıf kütüphane vardı Hükümdar ve şehzadeler, iyi eğitim görmüş kişilerdi, âlim ve sanatçıları korurlardı Ebü'l-Fazl Kirmânî, Ebu Mansur, Hüseyin Ersbendî, Ebu Muhammed Harekî gibi kadı, vâiz ve filozoflar, başkent Cürcân'da toplanmışlardı Ayrıca, Fahr-i Harezm lakabını taşıyan Zemahşerî (1074-1144), Fahrüddîn-i Râzî, Şihâbeddin Hivâkî, Şemsüddin Muhammed el-Zabî gibi bir çok tanınmış âlim ve şair, Harezm'de yaşadılar Harezmşahlarda bilim ve din dili olarak, Arapça ön sırada yer alırdı Dîvanlar, fermanlar Farsça yazılırdı


Yalnız, Ahmed Yesevî ve onun yolundan gidenler, eserlerini Türkçe yazdılar Muhammed bin Keys adındaki yazarın Celaleddin Harezmşah'a sunduğu Tibyân-ı Lügati't-Türkî alâ Lisanü'l-Kanglı (Kanglı Dilinde Türk Dili Lügati) bu dönemde yazılan önemli eserlerden biridir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Şah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han Harzemşahlar 13. Yüzyıl Harzem İmparatorluğu

Eski 10-24-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Şah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han Harzemşahlar 13. Yüzyıl Harzem İmparatorluğu



Şah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han
Harzemşahlar 13 Yüzyıl Harzem İmparatorluğu


13 yüzyılda Harzem İmparatorluğu dünyanın en zengin ülkesiydi Bugünkü İran Pakistan Afganistan ve Orta Asya'nın büyük bir bölümü bu imparatorluğun sınırları içindeydi Şah Alaaddin Muhammed bu büyüklüğün çeşitli sorunları da beraberinde getireceğini biliyordu

İpek Yolu önemli bir gelir kaynağıydı Çin Hindistan Ortadoğu Doğu Rusya ve hatta Batı Avrupa'dan tüccarlar ticaret merkezleri olan Merv Buhara ve Semerkand'da bir araya geliyordu Semerkand'ın nüfusunun yarım milyondan daha fazla olduğu söyleniyordu ki o zamanlar Paris ve Londra'nın nüfusları taş çatlasa otuz-kırk bindi Dünyanın bu uzak köşesinde geniş zevk bahçeleri vardı Egzotik meyve ağaçları şırıl şırıl akan çeşmeler eşliğinde dünyanın dört bir yanından gelen asiller hayatın tadını çıkarıyordu

Aynı zamanda entelektüel bir merkezdi bu imparatorluk Her büyük şehirde üniversiteler kütüphaneler olması Şahın imparatorluğunu İslam dünyasının sanat şiir ve bilgi merkezi haline getirmişti Aynı zamanda bolluk İçinde olması da buna etkendi Bir dizi başarılı savaş sonucunda imparatorluk her yönde genişlemiş ve Fransa Almanya İngiltere gibi ülkeler Haçlı Seferlerine bile ancak elli bin kişilik bir ordu gönderebilirken Harzem İmparatorluğunun tümü zırhlı ve tam donanımlı beş yüz bin askeri vardı Hiçbir devlet Harzem İmparatorluğu'nu kızdırmaya cesaret edemiyordu

Ancak Şah kötü haberler almıştı Pek ciddi bir şey değildi ama can sıkıcıydı Sinek küçüktür ama mide bulandırır Üç bin kilometre kadar doğuda yeni bir güç doğuyordu Ne oldukları belli olmayan çadırlarda yaşayan göçmen bir krallık 1206 yılında bu barbarlar adı Kralların Kralı ya da Savaşın Kusursuz İmparatoru anlamına gelen Cengiz Han'ın yönetimi altında toplandı Cengiz Han Çin Seddi'nin ardına geçmeyi başarmış ve kuzeydeki Çin şehirlerini ele geçirmişti

Bir Tatar hükümdarı olan KuşlukHarzem İmparatorluğu'na komşu olan Karakitai'de (bugünkü batı Çin) bu yeni kağana karşı isyan etme cesaretini gösterdi Bütün büyük hükümdarların yapacağı gibi Harzem Şahı da bu isyana gizliden gizliye destek verdi Böylece barbar devletini parçalayabileceği Eğer bu Kuşluk denen adam fazla güçlenirse desteğini Cengiz Han'dan yana çeviriverirdi

Ama Cengiz Han sadece yirmi bin adamdan oluşan iki tümen asker gönderdiğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna anlamalıydı Bu adamlar Cengiz'in en iyi komutanlarından Çepe'nin kumandasındaydı Çepe dağlardaki isyanı bastırmakla görevliydi ve altı yıl süren bir çarpışma sonucunda isyanı bastırdı

Cengiz'in askerleri ilerlemiş ve imparatorluğun doğu sınırının çok küçük bir bölgesini kontrol altına almışlardı Bu işgal için mantıklı bir rota değildi çünkü o tarafta Pamir Dağları vardı Bu dağların yüksekliği zaman zaman yedi bin metreye kadar çıkıyordu

Ticaret her zamanki gibi devam etti Dünyanın her yanından kervanlar geliyor vergilerini ödüyorlar ve şehirlerdeki öteki tüccarlarla alışveriş yapıyorlardı Bu yeni hükümdarın elçileri zaman zaman Şaha gelir dostluk belirtisi olarak ufak tefek hediyeler verirdi Karşılığında da aynı şekilde hediyeler giderdi Ama rahatsız edici bir şeyler olmaya başlamıştı

Barbar Moğollar da kervanlarla gelmeye başlamıştı Kendilerine tüccar diyorlardı ancak sadece Çin'den bozulmuş artık şeyler getiriyorlardı Şahın ajanları durumun farkındaydı ve hiç hoşlarına gitmiyordu Bu tüccarların aslında ajanlar olduğu ve surların ne kadar güçlü olduğuyla ilgili notlar aldıkları askerlerin nerelerde durdukları ve surların üzerinde ne kadar mancınık yer aldığı gibi bilgileri ele geçirdikleri ortaya çıktı

Aynı zamanda Cengiz Han'ın ordularının ne kadar güçlü olduğu dedikodusunu halk arasında yayıyorlar ve Harzem İmparatorluğu halkını korkutuyorlardı Tarih boyunca bu taktik hep kullanılmıştır Rapor hazırlamaya gelen tüccarlar rakibin savunma hattını öğrenip bilgileri hemen geri ulaştıran diplomatlar ve ailelerin resimlerini köprünün savunma birliklerinin Önünde çeken turistler Bu işin türlü türlü yolları vardır Bu üçüncü sınıf barbarların gönderdikleri ajanlar yakalanıp mallarına el kondu ve apar topar dışarı atıldı Barbarlar için iyi bir uyarı yapılmıştı

Aylar geçti ve Şah seçeneklerinin neler olduğuna baktı Moğollar binlerce kilometre uzaktaydı ve Çin ile olan savaşlarına dalmıştı Casusların gönderilmesine tepki gösterecek olsalar bile ordularını Sibirya'nın geniş bozkırlarından geçirip ulaşmaları en az altı ay alırdı Harzem İmparatorluğu'nun sınırına geldiklerinde ise karşılarında beş yüz bin Harzem askerini bulacaklardı Öylece mide bulandıran sinek öldürülmüş Şahın ünü dünyaya bir kez daha yayılmış olacaktı

Cengiz Han'ın elçileri Şaha ulaştı Dilleri ve tarzları İslam dünyasının elçilerinin dilleri kadar kibar değildi ancak anlaşılmıştı ki durum Cengiz'in pek hoşuna gitmemişti Cengiz iyi niyetle Harzem İmparatorluğunun tüccarlarının kendi ülkesinde ticaret yapmasına izin verirken kendi ülkesinin tüccarları Harzem şehirlerinde soyulup dışarı atılıyordu Özür dilenmeli tüccarların zararları karşılanmalı ve Moğol kervanına kötü davranan sorumlular cezalandırılmalıydı

Bir ders vermenin tam zamanıydı ve Şah Muhammed'in bu dersi vermek için harika bir fikri vardı Elçi olarak gelen Moğolların sakalları Şah ve yanındakilerin huzurunda yakıldı Sakallar yanarken bayağı nahoş bir görüntünün ve aynı zamanda kokunun oluştuğu kesindir Bazı kaynaklara göre ise sakalı yakıldıktan sonra Moğol elçisi öyle özensiz tıraş edilmiş ki az daha kafası kopuyormuş

Her neyse insan acaba Şah neden böyle yaptı demekten alamıyor kendisini Casusları Moğolların "modern" bir ordu tarafından kolaylıkla durdurulabilecek sıradan barbarlar olduğundan emin miydi acaba? Acaba kazanacağından emin olduğu bir savaş mı başlatmaya çalışıyordu? Tarihte resmi bir bildirim yapılmadan savaşa girişildiği olmuştur Şahın uyguladığı taktik ise Cengiz'i öfkelendirecek kadar aşağılayıcıydı Yoksa Şah sadece eğlenmek mi istemişti? Elçiler acı ve aşağılanma içinde çığlık atarken Şah ve beraberindekiler katıla katıla gülmüştü Ardından da elçiler kapı dışarı edilmişlerdi

Sonra fırtına başladı Sen hem Moğol elçilerinin sakallarını yak hem de bunun cezasız kalacağını düşün Moğol geleneklerine göre taraflardan birinin öleceğinin bildirilmesiyle savaş başlar Ölen tarafın kim olacağı ise bilinmez

Yüz binden biraz daha fazla askerle Cengiz Han 1219'da Harzem İmparatorluğu'nun kalbine doğru büyük bir hızla ilerledi Birkaç ay içinde şahın ordusu yenilmekle kalmadı resmen telef edildi Sonraki yıl o muhteşem şehir Semerkand düştü tüm nüfus kılıçtan geçirildi Şaha Moğolların kendisi için bir "av partisi" düzenlediği haberi geldi İki tümen uzman asker Şahı öldürüp Cengiz'e kafasını getirmek için harekete geçmişti

Panik halindeki Şah kaçtı Peşinde de Moğol generali Subutay yönetiminde yirmi bin asker vardı Takip üç bin kilometre kadar sürdü Sonunda Hazar Denizi'nde bir adaya kaçtı ve korkudan saçı sakalı beyazlamış şekilde öldüğü söylendi Bazı tarihçiler Harzem İmparatorluğunu yıkan savaşın tarihin en ağır savaşı olduğunu söyler Tüm nüfusun yüzde 75'i kılıçtan geçirilmiş bütün şehirler dümdüz edilmişti Sonuçta İslam'ın akademik kalbi artık atmayacaktı

Cengiz giriştiği savaşta şahın ordularının peşinden koşarken Hint Okyanusu kıyılarına kadar ulaştı Subutay batıdaki ve kuzeydeki bilinmeyen ülkelere keşfe çıkmak için izin istedi 1233 yılında geri çağrılana kadar Kafkasları geçecek Rusya'nın verimli kara topraklarına ulaşacak ve en sonunda Dinyeper nehrinde duracaktı Sahne elli yıl sonra Moğolların Rusya ve Doğu Avrupa'yı ele geçirmeye çalışmaları için uygun duruma getirilmişti

Şah birkaç sakal yakmanın cezasını tüm bir kıtanın yakılıp yıkılmasıyla ödedi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Harzemşahlar (1097-1231)

Eski 01-16-2011   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Harzemşahlar (1097-1231)







Harzemşahlar Devleti’nin bayrağıCeyhun ırmağının Aral gölüne döküldüğü yerin güney kesimleri Harzem adıyla anılır Öteden beri burada hüküm sürenlere Harzemşah denilmiştir Harzemşahlar sülâlesinin atası Anuş-Tegin isminde, Begdili Türk zümresine mensup bir kişidir Anuş- tegin Selçuklu Sultanı Melikşah’ın saray hizmetinde bulunuyordu Oğlu Kudbeddin Muhammed, Selçuklulara bağlı kalarak, Harzemşah unvanı ile bu bölgenin valiliğini üstlenmiştir Daha sonra başa geçen Atsız ve İl-Arslan devirlerinde hem Irak Selçukluları hem de Kara-Hıtaylarla mücadele edildi
Nitekim İl-Arslan, Sultan Sencer’in ölümü üzerine bağımsızlığını ilân etti Harzemşahların en büyük hükümdarı Alaaddin Tekiş’tir Tekiş, önce Kara-Hıtaylar’ı, ardından son Selçuklu Hükümdarı II Tuğrul’u yendi Harzemşahlar kısa sürede sınırlarını Doğu Anadolu’dan Maverâünnehir’e kadar genişlettiler Âdeta Selçuklu devletinin vârisi oldular Karahanlı ve Kara-hıtay devletlerine son verdiler Ancak bu parlak dönem uzun sürmedi 1220′de bütün ülke Cengiz Moğolları’nın istilâsına uğradı Celâleddin Harzemşah devleti yeniden toparlamak için uğraştıysa da başarılı olamadı Ölümü üzerine Harzemşahlar Devleti tamamen ortadan kalktı

Harzem devletinin doğuşu Harzem bölgesinde Selçuklu devletine bağlı olarak merkezden atanan valilerle yönetilen bu eyalet Anuş Tekin zamanında serbest yaşamaya başlamışlardır 1128’de Harzem valisi olarak atanan Atsız döneminde yarı bağımsızlık kazanmıştır 1141 Katvan Savaşında Selçukluların ağır yenilgi almasıyla tamamen bağımsız kalma fırsatı doğmasına rağmen Oğuz soylu oldukları için Sencere bağlı kalmayı tercih etmişlerdir


Harzemşahlar devleti: Selçukluların varisi ve Orta Asya’nın sahibi
Alaaddin Tekiş dönemi ve zirve Alaaddin Tekiş dönemi her bakımdan en parlak olduğu dönemdir Bu dönemde Irak, Azerbaycan, Karadenizin kuzeyi, Horasan ve Doğu Türkistan’ın bir bölümü ele geçirilmiştir Alaaddin Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve “Sencer” unvanını kullanmıştır Abbasilerle iyi ilişkiler kurmuş; Batinilere karşı halifeyi savunmuşlardır

Alaaddin Muhammed dönemi Alaaddin Tekiş’in oğlu olan Alaaddin Muhammed döneminde Karahitaylara ve Batı ve Doğu Karahanlılar tamamıyla yok edildi Gaznelileri yıkan Gurları yok ederek Pakistan ve Afganistanı topraklarına katmıştır Alaaddin Muhammedin en büyük rüyası Çini ele geçirmekti Fakat bu dönemde Moğollar Çini alarak büyük güç haline gelmişlerdi Siyaset gereği Moğol tehlikesini görmüş ve Moğollarla iyi geçinmeye çalışmıştır Moğollarla ticaret anlaşması imzalamıştır
Otrar Faciası ve Moğol İstilası Bir Moğol ticaret kervanının Harzemşah valisi İnalcık tarafından yağmalanması ve geri kalanlarının da sakallarının yakılıp geri gönderilmesi yüzünden Moğollarla ilişkiler bozulmuştur; bu olay tarihe OTRAR FACİASI olarak geçmiştir Kervanı yağmalatma sebebi; Moğol kervanı mensuplarının casusluk yapmasıdırBu olayın özelliği; Türkler Moğolları üzerlerine çekmiş; Türk Dünyası üzerinde Moğol tehlikesinin başlamasına neden olmuştur 1220’de başlayan Moğol istilası Harzem devletinin sonunu hazırlamıştır


Otrar Faciası yaşanmasa bile Moğolların Harzemşahların üstüne bir bahane ileri sürüp saldıracağı kuvvetle muhtemeldir çünkü Cengiz Han Çin hanedanlığını yok etikten sonra yeni yerler fethetmek zorundaydı kendi kurduğu çok büyük bir yağma ordusu vardı Bu orduyu beslemek ve barındırmak için bir yayılma hareketi şarttı
Yassı Çemen Savaşının Sebebi Ana madde: Yassı Çemen Savaşı
Harzemşahlar’ın Selçuklu Devleti’yle birleşip kendilerine karşı tehdit unsuru oluşturacağını anlayan Moğollar; Harzem askeri görüntüsü altında bazı Selçuk köylerini talan ettiler Bunu Celaleddin Harzemşah’ın yaptığını zanneden Selçuk Sultanı; Celaleddin Harzemşah’ın köyleri talan etmediğini bildiren mektubuna inanmadı, bir süre sonra da araları açıldı Bu esnada eski Ahlat Valisi Hacip Ali’de kaybettiği Ahlat Kalesi’ni yeniden ele geçirmişti Bunu duyan Celaleddin Harzemşah, Ahlat Kalesini tekrar almak için Ahlat’ı kuşatınca Hacip Ali’nin dostluğunu kendi menfaatleri için ilerlettiği Selçuk Sultanı; Celaleddin Mengü Berti’den Ahlat kuşatmasını kaldırmasını istedi Sultan Celaledddin Ahlat Kalesi’nin zaten kendisinin olduğunu, Hacip Ali’nin orayı işgal ettiğini söylediyse de Selçuk Sultanı onu dinlemedi Bu mevzuu hakkında aralarında geçen sert mektuplar yüzünden aralarında savaş rüzgarları esmeye başlamıştı
Harzemşahlar’ın yenilmesinin bazı sebepleri şunlardır:
Türk ve Müslüman ordusu olan Harzemşahlar’ın bir başka Türk ve Müslüman ordusu olan Selçuklular’la savaşmak istememesi
Yıllardır Moğollar’la savaştığı için yorgun olan Harzemşah ordusunun daha dinç olan Selçuklu ordusu karşısındaki güçsüzlüğü
Hanedanlığın Anadoluya Geçişi Moğollardan kaçan bir kısım halk ve Harzem soyluları Anadolu’ya sığınmak istemişler fakat nedense Anadolu Selçukluları 1230 Yassı Çemen Savaşında Harzem hükümdarlığını yok etmiştir Tarihçiler arasında, barış sağlansaydı Moğol istilasına karşı güçlü bir Türk Dünyası doğabileceği varsayımı yaygındır
Bundan sonra Orta Asya’da Moğol istilası başlamış; Türk Dünyası, birikimi ve medeniyetinde büyük tahriplere yol açmıştır Bugünkü Orta Asya oluşmasında 1220 Moğol istilası temel belirleyici olmuştur

Harzemşah Hükümdarları MS 1097 – 1231

Kurucusu : Anuş TEKİN
K Muhammed Harzemşah (1097 – 1128)
Atsız Harzemşah (1128 – 1156)
İl-Arslan Harzemşah (1116 – 1172)
Alaeddin Tekiş Harzemşah (1172 – 1200)
Aleddin Muhammed Harzemşah (1200 – 1220)
Celaleddin Harzemşah (1220 – 1231)

Egemenlik Alanı Kapladığı Alan : İran, Güney Kafkasya, Dağıstan , Umman Denizi, Afganistan, Maveraünnehir, Harzem, Balkaş ile Aral Gölleri arasıdır (5000000 km 2)
Harzemşahların Türk Tarihine katkıları Her yönüyle Büyük Selçuklu karakteri taşır
Orta Asyanın Moğol istilasından önce son gücü ve güçlü devlet olmuşlardır
İranlılar bu devletin resmi dili Farsça olduğu kendilerine mal etmeye çalışmaktadır ama tüm devlet özellikleri ve karakteristik yapısı ile ve halkın büyük çoğunluğu Türk’tür

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.