Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
padişahlarımız or, selim, sultan, yavuz

Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 04-30-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



YAVUZ SULTAN SELİM


HAYATI

Yavuz Sultan Selim 10 Ekim 1470 günü doğdu Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur Gülbahar Hatun Dulkadiroğulları beyliğindendir Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı Sert tabiatlı ve cesurdu Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı

Babası Sultan İkinci Bayezid padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim'i Trabzon Sancağı'na tayin etti

Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük alim Mevlana Abdülhalim Efendi'nin derslerini takip ederdi Trabzon'u çok güzel idare eden Şehzade Selim'in bu arada komşu devletlerle de ilişkisi oldu

Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı En önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508) Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi müslüman oldular

Çok güzel ata biniyor, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanıyordu Güreşmekte, ok ve yay yapmada üstüne yoktu Harpten hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti Mütevazi bir kişiliğe sahip olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı

Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi Babasından devraldığı tatminkar hazineyi ağzına kadar doldurdu Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, söyle vasiyet etti:

"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Humayun benim mührümle mühürlensin"

Bu vasiyet tutuldu O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz'un mührüyle mühürlendi

Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için kesiyorum" dediği rivayet edilir Bir kulağına da küpe takardı 22 Eylül 1520'de "Aslan Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz 50 yaşında iken vefat etti

Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim'i sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler

Erkek çocukları: Kanuni Sultan Süleyman
Kız çocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Şah Sultan



ÇALDIRAN SAVAŞI

Yavuz Sultan Selim, babası Sultan İkinci Bayezid ve kardeşleri ile taht mücadeleleri vererek tahta çıktığında, Osmanlı Devleti sıkıntılı bir dönem yaşıyordu Bu bunalımlı dönemin en büyük sebebi Doğu'daki Şii-Safevi Devletiydi Bu devletin ortadan kalkmasıyla huzur sağlanacak ve Türkistan yolu Osmanlılara açılacaktı

Yavuz Sultan Selim'in en büyük amacı doğudaki bütün Türk İslam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmekti Yavuz Sultan Selim, 1514 yılı baharında ordusuyla birlikte İran seferine çıktı Osmanlı kuvvetleri, Erzincan'dan Tebriz'e doğru yürüyüşüne devam etti

Çaldıran'da 23 Ağustos 1514'te yapılan savaşta Osmanlı kuvvetleri büyük bir zafer kazanırken, Safeviler bozguna uğradılar Şah, kaçarak hayatını zor kurtardı

Yavuz yoluna devam ederek Tebriz'e girdi Şehirdeki birçok sanatçı ve ilim adamı İstanbul'a gönderildi Bu zafer sonucunda Şah İsmail eski prestijini kaybetti Bu sayede Doğu Anadolu'da Osmanlılar için bir tehlike kalmamış oldu

15 Eylül 1514'te de Tebriz'den Karabağ'a hareket eden Yavuz'un amacı, kışı orada geçirip, baharda İran'ı tümüyle almaktı Ancak şartlar müsait olmadığı için Amasya'ya gidildi Çaldıran Zaferi'nden sonra, Erzincan, Bayburt kesin olarak Osmanlı hakimiyetine geçti Kemah kalesi alındı 12 Haziran 1515'de kazanılan Turnadağ zaferi ile Dulkadiroğlu beyliğine son verildi Diyarbakır, Mardin ve Bitlis Osmanlı hakimiyetine girdi Böylece Anadolu'da Türk birliği sağlanmış oldu



MERCİDABIK ZAFERİ

Fatih Sultan Mehmed devrinden kalan anlaşmazlık ve İran Seferi, Mısırlıların ve Safevilerin ittifak yapmalarına neden oldu Yavuz Sultan Selim, bu ittifakın yapılacağını öğrenince Mısır seferine karar verdi Yavuz Sultan Selim, 5 Haziran 1516'da Mısır seferine çıktı 27 Temmuz günü Osmanlı Ordusu Mısır sınırına dayanmıştı Mısır Sultanlığı'na bağlı Antep (18 Ağustos 1516) ve Besni (19 Ağustos 1516) kaleleri birer gün arayla teslim oldular

Ancak asıl savaş 24 Ağustos 1516'da Mercidabık'da oldu Mısır Ordusu Osmanlıların ezici top ateşi karşısında fazla dayanamadı Mısır hükümdarı Gansu Gavri ölü olarak bulundu Kazanılan Mercidabık zaferi sonunda Suriye'nin kapıları Osmanlılara açılmış oldu



RİDANİYE ZAFERİ

28 Ağustos 1516'da Halep'e giren Yavuz Sultan Selim hiçbir direnmeyle karşılaşmadan şehri teslim aldıHama (19 Eylül 1516), Humus (21 Eylül 1516) ve Şam (27 Eylül 1516) aynı şekilde teslim olurken, Lübnan emirleri de Osmanlı hakimiyetini kabul ettiler Yoluna devam eden Yavuz 30 Aralık 1516'da Kudüs'e, 2 Ocak 1517'de Gazze'ye girdi Mercidabık Savaşı'ndan sonra Mısır'ın başına Tumanbay geçti Tumanbay Osmanlı hakimiyetini kabul etmediği gibi, barış teklifi için gelen Osmanlı elçisini öldürmüş ve Venedikliler'den top ve silah alarak Ridaniye'de kuvvetli bir savunma hattı kurmuştu

Yavuz Sultan Selim, ordusuyla birlikte, ilkçağdan beri hiçbir komutanın cebren geçemediği Sina Çölü'nü 13 günde geçerek, Ridaniye'de Mısır Ordusu ile karşılaştı

Mısır Ordusu'na, El-Mukaddam Dağı'nın etrafını dolaşarak güneyden saldıran Yavuz Sultan Selim, bu manevra sayesinde Mısır ordusunun yönleri sabit olan toplarını etkisiz hale getirdi 22 Ocak 1517'de Ridaniye Zaferi kazanıldı Bu zaferle birlikte Memlük Devleti tarihe karıştı



İLK HALİFE YAVUZ SULTAN SELİM

24 Ocak 1517'de Kahire alındı 4 Şubat 1517'de Yavuz büyük bir törenle Kahire'ye girdi ve Mısır Memlükleri'ne bağlı Abbasi halifeliğine son verdi Yakalanan Tumanbay idam edildi

Mısır Seferi sonunda Suriye, Filistin ve Mısır Osmanlı hakimiyetine girdi Ayrıca Hicaz ve yöresi de Osmanlı topraklarına katıldı Doğu ticaret yolları tamamen Osmanlıların eline geçti Elde edilen ganimetler ve alınan vergilerle Osmanlı Hazinesi doldu

6 Temmuz 1517'de Emanet-i Mukaddese (Mukaddes Emanetler) denilen ve aralarında HzMuhammed'in (SAV) hırkası, dişi, sancağı ve kılıcı da bulunan eşyaları, Hicaz'dan Yavuz Sultan Selim'e gönderildi 29 Ağustos 1516'da Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı Soyuna geçti

Yavuz Sultan Selim, Ayasofya Camii'nde yapılan bir törenle, son Abbasi halifesi Üçüncü Mütevekkil'den (kendi deyimiyle Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn) Haremeyn-i Şerifeyn, yani Mekke ve Medine'nin hizmetkarı ünvanını devraldı ve böylece bütün Müslümanlar'ın dini ve siyasi lideri oldu

Rivayete göre, Üçüncü Mütevekkil kürsüye çıkıp, Halifeliği Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han'a devrettiğini açıkladı Sırtındaki cübbeyi Yavuz'a elleriyle giydirdi Halifelik nişanlarından sayılan kılıcı elleriyle Yavuz'un beline bağladı Yavuz Sultan Selim, o andan itibaren Müslümanlar'ın dini ve dünyevi lideri oldu Artık yalnız padişah olarak değil, "halife" olarak da anılacaktı ve ondan sonra gelen tüm padişahlar da aynı zamanda halife olacaklardı

Yavuz Sultan Selim, tahtı devraldığında 2375000 kmkare olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 6557000 kmkareye çıkarmayı başardı Devletin gelişmesi için de bir çok faaliyeti oldu Çok düzenli çalışan bir casus teşkilatı vardı Bu sayede ülke içinden ve dışından istediği bilgileri alan Yavuz Sultan Selim'in adam seçiminde büyük bir isabet yeteneği vardı



MİMARİ ESERLER


Yavuz Sultan Selim, dedesi Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılan Haliç Tersanesi'ni kapasite olarak arttırdı

Medreselerin yanında, sosyal ve ticari alanda hizmet verecek birçok bina inşa ettirdi
Hayatı yoğun savaşlarla geçen Yavuz Sultan Selim,
Diyarbakır Fatih Paşa Elbistan Ulu Camii,
Şam Salihiye'de Muhyiddini Arabi'ye Camii,
İmaret ve Türbesi gibi hayır eserleri de yaptırmaya fırsat bulmuştur

Ayrıca temelini attırdığı İstanbul Sultan Selim Camii'ni bitirmeye ömrü yetmemiş, bu eser oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamamlanmıştır



YAVUZ SULTAN SELİM

Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlı Devleti�nin sınırlarını gösteren harita


Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 10-06-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



YAVUZ SULTAN SELİM




Yavuz Sultan Selim

Babası II Bayezıt'ın doğudaki Safevi tehlikesine karşı önlem almaması üzerine, Yavuz Sultan Selim yeniçerilerin desteğiyle babasını tahttan indirerek padişah oldu

NOT: Bu olay Yeniçerilerin bir şehzadenin tahta geçmesinde doğrudan rol oynadıkları ilk gelişmedir

YAVUZ DÖNEMİNİN ÖNEMLİ OLAYLARI:

1)- Şehzadeler Sorunu
2)- İran Seferi ve Çaldıran Savaşı(1514)
3)- Turnadağ savaşı(1515)
4)- Mısır Seferi(Memlük Seferi)

1)- ŞEHZADELER SORUNU:

Yavuz Sultan Selim babasının yerine tahta geçtikten sonra, ağabeyleri Ahmet ve Korkut'un tahtı ele geçirmelerini engellemek amacıyla Fatih Kanunnamesine dayanarak şehzadeleri etkisiz hale getirdi

NOT: Böylece Yavuz, Cem olayına benzer bir olayın yaşanması ve Avrupanın işe karışmasını engellemiş oldu

2)- İRAN SEFERİ VE ÇALDIRAN SAVAŞI(1514)

Sebep: Safevilerin Doğu Anadolu'yu ele geçirmek istemeleri ve Şiilik propagandası yapmaları
Savaş: 1514 yılında Safevi Devleti hükümdarı ŞAH İSMAİL ile Osmanlı Hükümdarı YAVUZ arasında ÇALDIRAN ovasında yapıldı Savaşı Osmanlılar kazandı
Önemi: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şiilik tehlikesi ortadan kalktı

3)- TURNADAĞ SAVAŞI(1515)

Bu savaşla Anadolu Beyliklerinin (Dulkadir ve Ramazanoğulları) siyasi varlığı kesin olarak sona erdi Böylece Anadolu Türk Birliği sağlandı

4)- MISIR SEFERİ (MEMLÜK SEFERİ)

Sebepleri:

a)- Fatih döneminde başlayan Hicaz su yolları meselesi
b)- Memlüklerin Cem Sultan'ı himaye etmeleri
c)- Osmanlılar ile Memlükler arasında Dulkadiroğulları yüzünden çekişme
d)- Memlüklerin Şah İsmail ile ittifak kurmaları
e)- Yavuz'un Memlük topraklarını ele geçirerek BAHARAT yolunu denetim altına almak istemesi
f)- Her iki devletinde Türk-İslam dünyasının lideri olma mücadelesi
Savaşlar: Yavuz Sultan Selim 1516' da MERCİDABIK Savaşında Memlük ordusunu yenerek Suriye ve Filistin topraklarına sahip oldu1517'de RİDANİYE Savaşında Memlük ordusunu ikinci kez yenerek, bu devleti ortadan kaldırdıMısır toprakları Osmanlılara katıldı

MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI:

1)- Memlük Devletinin ortadan kalkmasıyla bu devletin toprakları Osmanlılara katıldı ( Suriye, Filistin, Hicaz, Mısır)
2)- Baharat yolunun denetimi Osmanlı Devletine geçti
3)- Halifelik ve İslam'ın kutsal emanetleri Osmanlılara geçti (Böylece Osmanlı Devleti İslam Dünyasının Lideri oldu)
4)- Venedikliler Kıbrıs Adası için Memlüklere verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başladılar

NOT: Osmanlı Devleti Baharat yolundan beklenen ticari kazancı elde edemedi Çünkü Avrupalıların Ümit Burnu'nu bulmalarıyla Coğrafi yollar değişmiştir
NOT: Yavuz'un İran ve Mısır seferleri sonucunda burada bulunan kültürel eserler ile bilim adamları ve sanatçılar İstanbul'a getirilmiş, böylece Osmanlı Kültüründe doğunun etkisi artmıştır

YAVUZ SULTAN SELİM'İN DOĞU SİYASETİ:

Yavuz Sultan Selim'in amacı bütün Türkleri ve müslümanları tek bayrak altına toplayarak Türk-İslam birliğini sağlamaktı





__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 02-15-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



Osmanlı Devleti'nin dokuzuncu padişahı olan(1470-1520) Yavuz Sultan Selim, babası II Bayezid'in şehzadeliği sırasında, sancakbeyi olduğu Amasya'da doğdu Annesi Dulkadıroğulları Beyi Alaü'd-Devle'nin kızı Ayşe Harun'dur Yavuz'un çocukluğu Amasya'da geçti Özel öğrenim gördü Babası 1481'de Fatih Sultan Mehmed'in ölümü üzerine tahta çıkınca Yavuz da Osmanlı yönetim geleneğine uygun olarak Trabzon sancakbeyligine atandı Yavuz sancakbeyi olduğunda Trabzon Osmanlı Devleti'nin doğu sınırına yakın bir yerdeydi ve Akkoyunlular'ın tehditi altındaydı

Maraş-Malatya yöresinde egemen olan Dulkadıroğulları da Memlûklar tarafından Osmanlılar'a karşı sürekli kışkırtılıyordu Yavuz şehzadeliğinin ilk 20 yılında bu iki komşu devletin durumunu yakından izledi Sorunu savaş yoluyla çözmesi için babasına başvurduysa da, barışçı bir padişah olan II Bayezid buna yanaşmadı Ama 1503'te Akkoyunlular yıkılıp Safevi egemenliği başlayınca durum değişti Safeviler'in Anadolu'da giriştikleri Şii propagandası Yavuz'u kaygılandırıyordu II Bayezid ise oğlunun uyarılarını pek ciddiye almıyordu Bunun üzerine Yavuz tahtı ele geçirme hazırlıklarına başladı İlk olarak oğlu Süleyman'ı (daha sonra Kanuni Sultan Süleyman), İstanbul'a yakınlığı dolayısıyla Bolu sancakbeyi yapmayı başardı (1509) Ama ağabeyi Şehzade Ahmed buna karşı çıkınca Süleyman kısa bir süre sonra Kırım'daki Kefe sancakbeyliğine gönderildi

Yavuz, II Bayezid'in tahtı Şehzade Ahmed'e bırakmak istediğini, Sadrazam Hadım Ali Paşa'nın da bunu desteklediğini öğrenince, 1510'da Kefe'ye giderek kayınbabası olan Kırım Hanı I Mengli Giray'dan destek istedi Mart 1511'de Kırım askerleriyle Rumeli'ye geçen Yavuz, Edirne'ye doğru ilerlemeye başladı Devlet adamlarının araya girmesiyle çatışma önlendi ve Yavuz'a Semendire san-cakbeyliği verildi Kısa bir süre sonra Anadolu'da Şahkulu Baba Tekeli ayaklanmasının çıkması ve kardeşi Korkud'un da tahtı ele geçirmek amacıyla Manisa'da harekete geçmesi üzerine, Yavuz yeniden Edirne'ye yürüdü Çorlu'ya kadar ilerleyen Yavuz'un birlikleri burada II Bayezid'in ordusuna yenilince Yavuz Kırım'a kaçmak zorunda kaldı


Bu durumda Şehzade Ahmed ile Şehzade Kor-kud hemen harekete geçtiler Amasya sancakbeyi olan Şehzade Ahmed Adapazarı'na kadar geldiyse de, İstanbul'daki yeniçerilerin Yavuz yanlısı olduğunu öğrenince geri çekilmek zorunda kaldı Şehzade Ahmed'den çekinen Korkud ise İstanbul'a giderek yeniçerilerin desteğini kazanmaya çalıştı Bu arada Kırım'da daha güçlü bir ordu toplayan Yavuz, Ocak 1512'de Tuna Irmağı'nı geçerek İstanbul'a yöneldi 19 Nisan'da İstanbul'a varan Yavuz yeniçerilerin coşkun gösterileriyle karşılandı ve II Bayezid 24 Nisan'da tahtı ona bıraktı Yavuz Sultan Selim bu biçimde tahta çıkmış tek Osmanlı padişahıdır

Yavuz'un padişah olmasıyla taht kavgası yeni bir aşamaya girdi Yavuz'un padişahlığını kabul eden Korkud yeniden Manisa sancakbeyliğine gönderildi Şehzade Ahmed ise Konya'yı merkez edinmiş, Orta Anadolu'yu denetimi altına almıştı Yavuz sorunun gittikçe büyüdüğünü görerek hemen harekete geçti Mart 1513'te padişahlıkta gözü olduğu iddiasıyla Korkud'u idam ettirdi Nisan 1513'te Bursa yakınlarındaki Yenişehir Ovasında yapılan savaşta da Şehzade Ahmed'i yenilgiye uğrattı Kaçmaya çalışan Ahmed savaş alanında öldürüldü Böylece tahta tek başına egemen olan Yavuz, Osmanlı Devleti'nin batıdaki sınır komşularıyla ve denizlerdeki rakibi Venedik' le barış antlaşmalarını yenileyerek şehzadeliğinden beri üzerinde önemle durduğu Safevi sorununu çözmeye yöneldi

Safeviler güneydeki Memlûklar için de tehlike oluşturuyorlardı Yavuz Memlûklarla da anlaşarak 1514'te Çaldıran seferini başlattı (bak ÇALDIRAN Savaşi) Bu sefer sonunda Memlûklar'ın Anadolu'daki bir uzantısı durumunda olan Dulkadıroğulları'nın Osmanlı denetimi altına girmesi Osmanlı-Memlûk ilişkilerini sertleş-tirdi Yavuz Safeviler'den sonra Memlûklar'ı da yenerek güney sınırlarını güvenceye almak istiyordu Bu amaçla 1516'da Memlûklar'ın üzerine büyük bir sefere çıktı Osmanlı ordusu 24 Ağustos 1516'da Halep'in kuzeyindeki Mercidabık'ta Memlûk ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı Memlûk Sultanı Kansu Gavri de savaş alanında öldü Suriye ve Filistin'i ele geçiren Yavuz Kudüs'ü de aldıktan sonra Mısır'a yöneldi Yeni Memlûk Sultanı Tumanbay Osmanlı ordusunu Kahire yakınlarındaki Ridaniye'de karşıladı

Osmanlı ordusu Memlûklar'ın hendeklerle çevirdiği, toplarla güçlendirdiği bu savaş alanını arkadan çevirerek şaşkınlık yarattı ve 22 Ocak 1517'deki Ridaniye Savaşı Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlarıdı Kahirejye giren Yavuz Memlûk Sultanı Tumanbay'ı idam ettirdi Böylece Memlûk saltanatına son veren Yavuz Mısır'ı imtiyazlı (ayrıcalıklı) eyalet yaparak Osmanlı Devleti'ne bağladı Yavuz' un Mısır seferinin önemli bir sonucu da Kahire'de yaşayan Abbasi Halifesi III Müte-vekkil'i İstanbul'a götürerek halifeliği ve kutsal emanetleri devralmasıdır (bak HALİFELİK) Yavuz 1518'de İstanbul'a döndükten sonra daha çok iç sorunlarla uğraştı İlki 1519'da baş gösteren Celali Ayaklanması'nı bastırmaya çalıştı Donanmanın güçlendirilmesine önem verdi Bu hazırlığın İstanbul-İskenderiye yolunun güvenliğini sağlamak için yapıldığı söylenir Bu arada uzun süre Edirne'de kalmasının ve Anadolu'dan yeni asker toplamasının da bu kez Avrupa'ya yönelik bir seferin hazırlığıyla ilişkili olduğu sanılmaktadır


Ama Yavuz bunu gerçekleşti-remeden hastalandı ve İstanbul'dan Edirne' ye giderken Çorlu yakınlarında öldü Ölümü Manisa sancakbeyi olan oğlu Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman) İstanbul'a gelinceye kadar gizlendi Kısa süren hükümdarlığı seferlerle dolu geçen Yavuz Sultan Selim Osmanlı Devleti'nin doğu ve güney sınırlarını Anadolu'nun ötesine taşımıştır Mısır'ı ele geçirmesi de Osman-lılar'a Kızıldeniz yoluyla Hint Okyanusu'na açılma olanağı sağlamış ve Baharat Yolu denetim altına alınmıştır Yavuz Sultan Selim' in Selimi mahlasıyla yazdığı Farsça şiirleri bir Divan'da toplanmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 12-29-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim













Kaynaklarin, ortaboylu, toparlak ve kirmiziya çalan beyaz yüzlü, çatik kasli, beyaz disli, omuzlari ile gögüs arasi açik, sakalsiz, pala biyikli, sert bakisli, cesur, gayretli, çok mahir bir avci, harp sanatinda emsalsiz bir komutan olarak bildirdikleri Yavuz Sultan Selim, âlim ve edipleri seven, Sark dillerinden Arapça ve bilhassa Farsça’ya tam manasi ile vâkif bir hükümdar idi Kendi el yazisi ile olan Farsça manzumeleri, Topkapi Sarayi Müzesi Arsivi’nde bulunmaktadirlar



Yavuz Sultan Selim, hem Farsça hem de Türkçe siir söyleyebiliyordu Farsça olan Divân’i l306 yilinda Istanbul’da basilmis olup, l904 tarihinde de Alman Imparatoru Wilhelm II’nin emri ile Paul Horn tarafindan Berlin’de yeniden nesredilmistir Trabzon’daki valiliginden itibaren meclisinde sairleri bulundurmayi aliskanlik haline getirmisti

Câfer Çelebi, Ahi ve Revânî, onun meclisinin müdavimleri idiler Siyer ve Tarih ilminde epey mütalaasi oldugundan bu konuda mahir bir sahsiyet olarak kendisinden söz edilmektedir Bos zamanlarini âlim ve ediplerin meclislerinde geçirmekten hoslanirdi Ilmi sever ve ülemaya hürmet ederdi Tarih, felsefe ve tasavvuf sahalarinda genis bir bilgisi vardi

Özellike edebî bir lisanla ve pek muglak olan “Tarih-i Vassaf”i çokça mütalaa ederdi ki bu, onun ilimdeki yüksek vukufunu göstermektedir Hazarda olsun seferde olsun, vakit buldukça ilmî mütalaalar ile mesgul olurdu

Nitekim, Misir’dan Istanbul’a gelinceye kadar Ibn Tagriberdî’nin “en-Nücûmu’z-Zâhire” adli eserini Ibn Kemâl’e tercüme ettirerek menzillerde parça parça kendisine takdim edilen tercümeleri okurdu Yine o, Misir’daki ikameti esnasinda, Hind ve Çin haritalarini yaptirmisti O, sair, mutasavvif ve filozof bir hükümdardiUzunçarsili’nin degerlendirmesiyle o, Osmanli hükümdarlari arasinda ilim itibariyle en yüksegi idi Sam’in Sâlihiyye semtinde câmi ve imâret insa ettiren Yavuz Sultan Selim, oradaki Muhyiddin Arabî’nin türbesini de bulup yaptirdi Böylece o, ( ) Sam’daki bu tesisler ile Konya’da Mevlevî Tekkesi’ne getirdigi sudan baska bir hayir yapamamisti Zira benzer hayir isleri için fazla zaman bulamamisti

Hatta Istanbul’daki kendi câmiinin bile temellerini attirmis fakat ikmâline imkân bulamamisti Osmanli Devleti’nin 9 hükümdari olan Yavuz Sultan Selim, Müslüman – Türk âleminin ilk halifesi olarak dünyada ilk defa “Hâdimu’l-Haremeyn es-Serifeyn” ünvanini almisti Babasi II Bâyezid, annesi Dulkadiroglu Alaüddevle’nin kizi Ayse Hatun’dur Babasinin sancak beyi olarak bulundugu Amasya’da dünyaya gelen sehzâdenin dogum tarihi hakkinda verilen kayitlar, hicrî 87l, 872 ve 875 (m l466, l467 ve l470) yillari seklinde epey farkliliklar göstermektedir



Kaynaklar, Ikinci Bâyezid’in, hayatta kalan ogullarinin en küçügü olan Yavuz Sultan Selim’in, sahsiyeti ve yönetimdeki enerjisi hakkinda yeterli bilgi verirler Kendi ifadesine göre, Trabzon Sancak beyligine 887 (l482) veya 892 (1487) yilinda tayin edilmisti Öyle anlasiiyor ki o, diger sehzâdelere göre daha cevval ve enerjikti Ileri görüslü bir sehzâde olan Selim, sert bir yaratilisa sahipti Yapacagi islerde karar vermeden önce çok düsünür, etrafindakilerle konusur ve bundan sonra kat’i bir karara varirdi Istisare ve arastirmadan sonra varilan karardan dönmezdi

Bu konuda önüne çikacak bütün engelleri ortadan kaldirmak gayesiyle elinden geleni yapardi Kararlarini uygulayabilmek için planli bir sekilde çalisirdi Adam seçmesini iyi bilirdi Bütün bunlar, onun, pâdisah olmasinda ve basarili isler yapmasinda birinci derecede rol oynadi Babasinin yerine geçip Osmanli tahtina oturmayi kafasina koydugu zaman, en çok güvendigi adamlarini Istanbul veya sehzâdeler yanina gönderdi Onlardan aldigi raporlar sayesinde gerekli tedbirleri alarak, varmak istegi hedefe emin adimlarla ulasmaya çalistiZira adamlari nasil hareket etmesi gerektigi hakkinda da kendisine yol gösteriyorlardi





Onun, tahta geçmeden önce kullandigi casuslar, Istanbul, Edirne ve Amasya’da esen havayi koklamakla kalmadilar, ayni zamanda Selim hakkinda genis propaganda yapma imkânini da buldular Istihbarati saglam olan bu adamlari sayesinde dünya siyasetine de vâkif bulunuyordu Bundan dolayi cülûsundan önce taninmayacak bir sekilde Iran ve Arabistan’i gezdigine dair söylentiler çikmisti Devlet hazinesini devamli surette dolu tutmak ister, debdebe ve ihtisamdan hoslanmazdi Sadeligi severdi Milletleri idare etme hususunda büyük bir kabiliyet göstermisti Ülkesinin her tarafinda yalniz adaletin hakim olmasini isterdi



Gerek Selimnâmelerde, gerekse diger kaynaklarda onun nasil bir hükümdar olduguna, tebeasi (halki) için nasil çalistigina, devletinin daha iyi bir sekilde idare edilip bütün Müslümanlari nasil bir birlik altinda toplayacagina ve bizzat kendi özelliklerine dair epey bilgi bulunmaktadir Kesfî’nin Selimnâmesi’nde ifade edildigi üzere tahta geçtigi gün, babasi II Bâyezid, kendisine bazi tavsiyelerde bulunarak söyle demisti:



“Ey nur-i didem (ey gözümün nuru) ve ey surûr-i sinem, bugün ki emr-i Rabbânî ve takdir-i Yezdânî birle mâlik-i mülk-i diyar ve serîr-i saltanata sehr yar oldin, gerekdir ki âd u sanimiz ve nâm u nisanimiz gözleyip ve âbâ-i kiramimiz ve ecdad-i izamimiz izini izleyüb sâhân-i kadim muktezasinca ve padisahân-i azim müddeasinca def’-i mezâlim-i esrâr (kötülerin zulmünü ortadan kaldirip yok etmek) ve ref’-i mekâdir-i ahyar kilub nâm-i nikle (iyi bir isimle) âleme tolasin…” Kesfî’nin, devam eden ifadesinde, Yauz Sultan Selim’in, babasinin bütün isteklerini yerine getirdigini, iyi ve bilgili insanlarla nasil istisarede bulundugunu, dogruluktan ve devlet ile halkin menfaatlerini kollamaktan ayrilmadigini ögreniyoruz Hammer, Cenabî’nin, kismen sadelestirdigimiz asagidaki ifadeleri ile ondan su sekilde bahseder:


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 12-29-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



Selim, uzun boylu idi Giyimine dikkat etmeyi severdi Ince zevki ve zerafetiyle temayüz etmisti Kaftani kiymetli islemelerle süslü idi Kendisinden önceki hükümdarlar silindirik biçimde ve asagi kisminda tülbent sarili bir kavuk giymislerdi Sultan Selim ise bunun yerine yuvarlak ve yukarisi tamamiyle sal ile örtülmüs bir kavuk kabul etti ki, buna “Selimî” denilmektedir Kendisinden öncekiler sakal biraktiklari halde o, sakalini tiras ettirerek biyiklarini birakti Yuvarlak yüzlü olan Yavuz Sultan Selim’in gözleri büyük ve parlak idi Siyah ve sik kaslari ile büyük biyiklari da onun bütün güçlü ve heybetli niteliklerini belirten sahsiyetini karekterize ediyordu Fikrinde cür’et ve ziyadesiyle selamet vardi Siiri sever ve muvaffakiyetle söylerdi


Öfkeli, sert, baskiya egilimli olarak kendisini bütünü ile halkin islerine hasretmisti Yeryüzünde düzeni koruma azminde idi Bu yüzden savasi ihtirasli denecek sekilde severdi Onun bu karekteri, yeniçerilerin kendisini sevmesine sebep olmustu Benzeri görülmeyecek kadar olaganüstü bir dinamizme sahipti Ne yeme – içmeye, ne de harem zevklerine düskündü Günlerini avlanmak veya silah kullanmakla geçirmeyi arzu ederdi
Zamaninin çok azini uykuya ayirdigindan gecelerinin büyük bir kismini tarih veya Farsça siirler okumakla geçirirdi Olaganüstü bir zekâya sahip büyük bir padisahti Çogu zaman halk arasinda gezer ve taninmamak için her defasinda elbisesini degistirirdi Birçok mahremleri vardi ki, her tarafa girip çikar ve olup biten seylerden kendisine haber getirirlerdi Selim, Iran, Türk ve Arap siirinde temayüz etmisti Misir seferi esnasinda Ravza Adasi’nda bulundugu sirada, emri üzerine insa edilmis bir Arap köskünün duvarina kendisine ait olan iki beyit yazdirmistir” Hammer’in, Yavuz Selim’le ilgili olarak gerek Cenabî, gerek baska kaynaklardan yaptigi pek çok alinti bulunmaktadir Bununla berber biz bunlarin üzerinde fazla durmaksizin, hemen hemen bütün kaynaklarin verdigi bilgilerle onu söyle tanitmak istiyoruz:


“O, Pâdisahlik hasletlerini tamamiyle sahsinda toplayan, sert ve sasmaz bir disipline, tuttugunu koparir bir azim ve iradeye, son derece cevval bir dinamizme sahip oldugu için Osmanlilarca “Yavuz” adi ile anilan bir sultandi Babasinin feragati üzerine cihanin en büyük askerî ve siyasî kudretine sahip olan Osmanli hakanlik tahtina çikti


Yavuz Sultan Selim de l5l0 senesinde Korkud gibi pâdisah olmayi kafasina koymustu Bununla beraber belirtilen senede Sehzâde Ahmed’in padisah olacagi sayiasi yayilmisti Bu durum karsisinda sehzâdeler sancak degistirmek ve Istanbul’a daha yakin olmak için babalarina basvuruyorlardi Nitekim bu sebeple Yavuz da babasina bir mektup göndererek Trabzon’dan sikâyet ediyorduO, mektubunda söyle diyordu:


” Bu vilayette galle cinsinden nesne bitmeyüb killeti ve zarureti aleddevam oldugu sebepten sancak beyi olanlar, acz ve furûmande kalurlar imis Tereke tasradan gelür imis Bende-i fakir geleliden beru hemçünan galle gemi ile ve bazi Türkman canibinden gelür Bu yerin bid’ati ziyade olmagin evvelki zamandan simdi az gelür olmustur Bizim hod bir gemi yapmaga takatimiz yoktur Kendu maslahatimiza göre amma tereke bulundugu takdirde dahi bu miktar dirlikle ne verecek ve ne alacak bulunur Elhasil bu mertebede zaruret çekilir ki, vasf olmak hadd-i imkândan hariçtir


Hâsâ, Hüdâvendigâr’in eyyam-i devletinde ki, bende-i hakir a’da agzinda bir vechle killet ve zaruret içinde kalub a’da halimize muttali ola Iç illerde refahiyette olan sehzâde bendelerünüz bunca âli himmetle yaylaklarinda ve âb-i revanda ve mürg ü zarlu sahralarda her nev’iyle huzurda ve refahiyette iken mezid-i merhamet rica ederler Ümmizdir, yevmen fe yevmen ziyade rif’atte ve refahiyette olalar Halbuki bende-i zaif dokuz tümen Gürcistan agzinda ve Sark vilayetinin serhaddinde bir girdab içinde kalub sey’-i kalil dirlikle zindegâni oluna ki, dosta ve düsmana cevab verub, Hüdâvendigâr sag olsun Eger bende-i fakirden kat’i nazar olunmadiysa sefkat-i sultanî ve inayet-i hakanî dirig olunmayub himmet oluna ki, bu yerde zindegâniye takat kalmadi…” Yavuz’un, bu ve benzeri mektuplarla babasina bildirdigi istekleri, Sehzâde Ahmed’in baskisi yüzünden yerine getirilemiyordu


YAVUZ’UN SÖHRETININ ARTMASI


Daha önce de temas edildigi gibi, Sehzâde Ahmed, babasi II Bâyezid’in yerine tahta aday gibi görünüyordu Bununla beraber o, Amasya’da hükümdarlara yakismayacak bir takim eglencelere katilip eglenirken Yavuz Sultan Selim, Iran’in da etkisiyle gerek doguda gerekse Anadolu’nun baska bölgelerinde bir felâket halini almis olan Kizilbas tehlikesini önlemeye çalisiyordu Yavuz, gittikçe artan Kizilbas propagandasinin korkunç ve tehlikeli bir hal aldigini gören ilk sehzâde oldu Tehlikeli bu durumu defalarca babasi ile sadrazama yazdi Bununla beraber onlardan ciddi ve sonuç verici bir tepkinin gelmedigini gördü
Bu sebeple doguda ortaya çikan ve devletin siyasî varligina kast eden bu yanginin söndürülmesi için, Anadolu’nun degisik bölgelerinden gelen yigitler ile Erzincan ve Iran üzerine akinlarda bulundu Bu hareketiyle o, Siîlige karsi Sünnîligin tabiî lideri durumuna geldi Onun bu seferlerini haber alan yigitler Trabzon’a kostular Bunlar, içten gelen bir arzu ve sevk ile dögüsmeye basladilar Zira bunlarin anlayisina göre bu bir cihâd idi Bu akinlardan sonra memleketlerine dönüp vardiklarinda, etraflrinda toplananlara Yavuz’un kahramanlik ve yigitliklerini anlatmaya basladilar Insanlarin toplu olarak bulunduklari yerlerde “ozanlar türkü çikarup ” Yürü Sultan Selim devrân senindür” kelimatini zikreder oldular…


Sehzâde Korkud ile Ahmed, iç bölgelerde yasarken Yavuz sinirda çarpisiyor, ilerisi için lâzim olacak bilgi ve tecrübeleri elde etmeye çalisiyordu Bu durum, hem halk hem de Kapikulu askerlerinde Yavuz’un, dedelerinin yolunda yüreyebilecek yegâne padisah namzedi oldugu kanaatini uyandirmisti


Bilindigi gibi, Müslüman bir topluma istinad eden bünyesi ile Osmanli Devleti, Islâm Hukukunu, devletin bütün organlarinda uygulamaya gayret ediyordu Bu arada “ilây-i kelimetullah” anlayisinin bir sonucu olan “cihâd ve gazâ” fikri de devlet ile halk için yerine getirilip yapilmasi geren bir farz olarak telakki ediliyordu Gerçekten devletin siyasî, idarî ve askerî organlari da buna göre düzenlendikleri gibi elemanlari da buna göre yetistirilmislerdi


Muhtemelen, sartlarin zorlamasi sonucu olarak II Bâyezid döneminin sonlarinda Kapikulu, Akinci ve Timarli askerler, bir nevi istirahata çekilmislerdi Onlar, eski sefer ve zaferlerin hikâyelerini anlatmakla ömürlerini geçirir olmuslardi Nigbolu’lar, Varna’lar ve Kosova’lar âdeta dillerde dolasan birer masal olmuslardi Damarlarinin her atisinda kahramanlik ve yigitlik darbeleri bulunan er ve beyler, eski günlerin hasretini çekiyor, tarihe yeni destanlar yazdiracak büyük bir liderin gelmesini sabirsizlikla bekliyorlardi Iste bu lider, Trabzon’dan seferleri ve haykirislariyla zaferlere susamis olan bütün bir tebeaya nurlu ve parlak günlerin isaretini vermeye baslamisti

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 12-29-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



24 veya 25 Nisan l5l2 (7 veya 8 Safer 9l8)’de padisah oldugu zaman 46 yasinda olan Yavuz Sultan Selim, devlete karsi zararli bir faaliyette bulunmadiklari takdirde kardeslerine dokunmayacagina dair babasina söz vermisti


Padisahligi resmen devr aldiktan sonra, babasi ile ayni sehirde kalmalari mahzurlu görüldügü için II Bâyezid, Dimetoka’ya gitmek üzere yola çikmisti Yavuz da onu belli bir yere kadar ugurlayip dönerken, yeniçerilerin tüfek ve kiliçlarini çattiklarini, yeni padisahi da bunlarin altindan geçirmek istedikleri haberi verilir Bu sekildeki bir hareketten yeniçeriler, padisahin kendilerine “râm” olacagini ve belki de bol bahsis verecegini umuyorlardi Fakat umduklarini bulamadilar


Çünkü, onlarin kiliçlari altindan geçmeyi bir yenilgi alâmeti sayan Pâdisah, Yedikule’de babasina ait oldugunu söyledigi hazineleri almak bahanesiyle yol degistirdi Böylece yeniçerilere görünmeden saraya geldi Ancak onun bu sekilde hareket etmis olmasi, yeniçerilerin saraya gelerek “Caize” istemelerine engel olamadi Bunun üzerine hükümdar, sayilari takriben 35000 civarinda olan kapikullarinin mensuplarindan her birine ikiser bin akça cülûs bahsisi ve ayrica süvarilere 5′er, yayalara (piyade) da 3′er akça cihet-i aslîlerine (maaslarina) terakki vermek (zam yapmak) suretiyle ise baslamis oldu
Yavuz Sultan Selim tahta çiktiktan sonra ilim adamlari, devlet erkâni ve memleketin ileri gelenleri, gelip kendisini tebrik ederek bey’at ederler O da babasinin dönemindeki görevlileri yerinde birakarak gerekenleri yaptiktan sonra ellerini kaldirip söyle dua eder: ” Ya Rabbi, senin kudretin, beni saltanata getirdi Bana devlet ve saltanat islerini kolaylastir Ona riayet etmeyi bana nasib eyle


şEHZÂDELER MESELESi


Yavuz Sultan Selim, idareyi ele geçirdigi zaman, düsmanlari sindirilmis ve hududlari saglama baglanmis bir Rumeli’ye karsilik, devletin gelecegine göz dikmis Sark (Dogu) düsmanlariyla yüz yüze gelmisti Fakat iç emniyet saglanmadan disari ile ugrasmak mümkün degildi Her saltanat degisikliginde oldugu gibi, yine taht rakibi birkaç sehzâde çikabilirdi Bunlar, tahti ele geçirmek için komsu bazi devletlerle anlasmalar da yapabilirlerdi Böyle durumlarda üzerinde ittifak edilen konu, genellikle kendileri ile anlasilan devletlere bazi bölgelerin terk edilmesi seklinde oluyordu Bu yüzden, bazi sehzâdelerin basinin gitmesi gerekiyordu Ne çare ki, onlar gitmeyecek olsa, memleket gidecek veya memlekette kan gövdeyi götürecekti


Memleketi ve bütün bir tebeayi (vatandasi) böyle bir duruma sokmamak için Osmanli hükümdarlari gözlerinden yaslar aka aka kardeslerini ortadan kaldirmayi adeta bir vazife biliyorlardi Zira bu, memleketin selâmeti için gerekliydi Bununla beraber, daha önce de belirtildigi gibi Yavuz Sultan Selim, zararli bir faaliyete girismedikleri takdirde kardeslerine bir fenalik yapmayacagina dair babasina söz vermisti Bu söze ragmen o, agabeyleri olan Sehzâde Ahmed ile Sehzâde Korkut’un durumlari ile yakindan ilgileniyordu Zira elde ettigi devlet idaresinin ve tahtinin temellerinin saglamlasmasi bir bakima bu ilgiye bagliydi Aksi takdirde tahti ile birlikte devlet de elden çikabilirdi


Devletin elden gitmesi bir tarafa, zarar görmesi dahi bütün bir Müslüman toplumun yok olmasi veya baska din mensuplarinin idaresine girmesi demekti Nitekim kisa bir süre içinde cereyan eden hadiseler, Yavuz Sultan Selim’in bu ilgi konusunda ne kadar hakli oldugunu ortaya koyacaktir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 12-29-2010   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



Gerçekten, Sehzâde Ahmed, kardesi Selim’in, babasinin yerine tahta geçmesini bir türlü kabul edememisti O, gerek babasinin, gerekse devlet adamlarinin vaadleriyle kendisini Osmanli tahtinin tek varisi olarak biliyordu Tahti ele geçirmek için de her seyi yapmaya hazirdi Onun, devletin yönetimini ele geçirme faaliyetleri yüzünden Sultan Selim, Ahmed gailesini bertaraf etmek üzere hazirlanmak zorunda kalir Zira Ahmed, babasi II Bâyezid’in sagliginda hükümdar olmak üzere harekete geçmis, Üsküdar’a kadar gelmis, fakat yeniçerilerin müdahelesi sonunda geri dönerek Konya’ya çekilmis ve orada hükümdarligini ilan ederek her tarafa hükümler göndermeye baslamisti Ahmet Konya’da padisahligini ilan etmekle kalmamis, ayni zamanda oglu Alaeddin’i göndererek l9 Haziran l5l2′de Bursa’yi da ele geçirmisti


Alaeddin, Bursa Subasisi’ni öldürterek Hutbe ve Sikkeyi babasi Sultan Ahmed adina çevirtmek ister Fakat Bursa halki buna karsi direnerek Selim’e bagli olduklarini göstermeye ve ona itaat etmeye devam eder Lütfi Pasa, Alaeddin’in Bursa’da yaptiklarini çok özet bir sekilde su ifadelerle nakleder: “Sultan Alaeddin, Bursa’ya gelüp ve Bursa’yi zapt edüb subasisini ve Sultan Selim’e tabi olanlarin ekserin (çogunu) kiliçtan geçürüp ve mîrîye müteallik emvâli (mallari) zapt edüp ve sehirlisinden dahi nice mal ve menal alub ve babasi Sultan Ahmed adina Hutbe okudub” Lütfi Pasa’nin verdigi bu bilgi, Sehzâde Alaeddin’in, Bursa’da yaptiklarini ortaya koyup sergiledigi gibi, babasinin, hükümdar olarak vazifeyi deruhte etmesi halinde yapabilecegi isler hakkinda da bir ip ucu vermektedir Sehzâde Ahmed, böyle bir hareket karsisinda Selim’in sessiz kalmayacagini kestirmis olmali ki, yaninda bulunan ve kendisini destekleyen devlet adamlarinin tesviki ile yardim talebinde bulunmak üzere oglu Murad’i da Sah Ismail’e göndermisti Sah Ismail’in izniyle etrafinda 20 bin civarinda asker toplanir O da gelip Tokat taraflarinda halka eziyet etmeye baslar Ordusunda bulunan Kara Iskender, onun hem komutani hem de akil hocasi idi Öbür taraftan Sah Ismail’in adami Nur Ali de etrafi yakip yikiyor ve ” Il ü gün Sah Ismail’indir” diye ilan ediyordu


Sehzâde Ahmed ve ogullarinin hareketleri, halk üzerinde çok kötü tesirler meydana getirmeye baslar Zira halk, daha önce alismis oldugu sukûnet, devlete güvenme ve haksiz bir sekilde vergi vermeme prensipleri artik ortadan kaldirilmis, idareyi ele geçirmek isteyen bu insanlarin keyfine göre vergi vermek ve onlara hizmet etmekle yükümlü tutulmustu
Öbür taraftan Yavuz Sultan Selim, Kefe’de bulunan oglu Süleyman’i Istanbul’a çagirip onu, yerine Kaim-i makam (Kaymakam) biraktiktan sonra askerini toplayip durumun enine boyuna tartisilmasi için müzakere açar ve der ki: ” Babama söz vermistim, kardeslerim rahat durduklari müddetçe onlara dokunmayacaktim Fakat görüyorsunuz, memleket ne hale geldi? Benim arzum sonuna kadar bunlarla savasmak ve memleketi bunlardan kurtarmaktir” Bu arada kardesi Ahmed’e de bu durumdan vaz geçmesi için bir mektup yazip ileri gelen devlet adamlarindan biri ile gönderir Fakat Ahmed, basina toplamis oldugu Turgutlu ve Varsak askeri ile Selim’in bu baris teklifini kabul etmeyip isyana devam eder Bundan sonra, devlet erkâninin tamami, Selim’i destekler Selim’in arzusu üzerine Istanbul’dan Anadolu’ya geçilir l5 Cemaziyelevvel 9l8 (29 Temmuz l5l2 )’de Bursa üzerine gidilir Halk tarafindan sehri terk etmeye mecbur birakilan Alaeddin, çekilmek zorunda kalmisti


Bu esnada Ankara’da bulunan Ahmed, Amasya’ya geri dönmüs ise de Amasya Sancakbeyi Mustafa Pasa’nin, sehrin kapilarini açmamasi ve bu arada Ankara’ya kadar ilerleyen Yavuz Sultan Selim’in kuvvetleri tarafindan takip edildiginden doguya dogru kaçmaya devam eder Darende ve Malatya’yi geçip oradan Misir Sultani veya Sah Ismail’e siginmak ister Yavuz Selim’in, takibi için gönderdigi Malkoçoglu Tur Ali Bey, pesinden Darende ve Malatya’ya kadar gelirTur Ali Bey, buradan Yavuz Selim’e bir mektup yazarak Memlûk topraklarina girip girmeme hususunda fikrini sorar Bunun üzerine Yavuz Selim, Memlûk topraklarina girmeden geri dönmesini ister Tur Ali Bey, oradan Sivas’a gelir Bursa’dan Ankara’ya gelmis olan Yavuz Selim de kisin yaklasmasi üzerine Bursa’ya döner Ahmed, Darende’den Yavuz’a bir mektup gönderir Mektubunda kendisinin yabanci bir devlete iltica etmesinin Osmanli Devleti için büyük bir utanç vesilesi olacagini bildirerek anlasma teklifinde bulunur Bu mektuba karsilik veren Yavuz Sultan Selim, onun bu teklifini red ederek sadece Müslüman bir devlette kalabilecegini bildirerek bu sartla her türlü ihtiyacinin karsilanacagini söylemisti Bu siralarda, Amasya’yi zapteden Ahmed’i ani bir baskin ile ele geçirme tesebbüsü de sonuçsuz kalmisti Bununla beraber Yavuz Sultan Selim, Ahmed’e olan meyli yüzünden Vezir-i Azam Koca Mustafa Pasa’yi Ahmed’le haberlesiyor diye Bursa’da idam ettirerek onun yerine Hersekzâde Ahmed Pasa’yi dördüncü defa olarak sadarete getirir


Yavuz Sultan Selim, devletin bekasi ve halkinin selâmeti için sehzâdeler gailesini bütünüyle bertaraf etmek zorunda idi Tarihî bilgi ve tecrübeler, hayatta kalan sehzâdelerin devamli olarak devlet için bir proplem olduklarini, dis güçlerin, bunlarin saltanat hirsindan devamli surette yararlandiklarini gösteriyordu Bunun içindir ki, Yavuz Sultan Selim, Sehzâde Mahmud’un ogullari Kastamonu Beyi Musa ile Orhan ve Emirhan, Âlemsah’in oglu Çankiri Beyi Osman ve Sehinsah’in oglu Nigde Beyi Mehmed’i de ortadan kaldirdirmak zorunda kalir Selim, ilmi, irfani ve cömertligi ile her sinif halkin, bu arada yeniçerilerin sevgisini kazanmis bulunan agabeyi Korkut’un saltanat hakkindaki görüslerini ögrenmek için, kendisine devlet ricali agzindan mektuplar yazdirir Bu mektuplara kanan Korkud’un, hâla saltanata gelme arzusunda oldugunu “derûnunun saltanat havasi ile” gören Yavuz Sultan Selim, Bursa’dan hareketle Saruhan (Manisa) üzerine yürür Maksadi onu kendi sarayinda ansizin bastirmakti


Bu haberi alan Korkut, yanina Pervâne (Piyale) adli lalasini alarak Rodos sövalyelerine veya Avrupa devletlerinden birine iltica etmek gayesiyle gizlice Antalya’ya dogru kaçmaya muvaffak olmustu Bu kaçis esnasinda onun Teke ili’nde veya Hamid ili’nde bir magaraya gizlendigi bildirilmekle birlikte onun Bergama civarinda bulunan bir magaraya gizlendigi anlasilmaktadir* Sultan Selim, gelip agabeyi Korkud’u bulamayinca, onun Frenk veya Misir’a gitme ihtimalini düsünerek denizler dahil olmak üzere her tarafi kontrol altina alir Agabeyini yakalayamayan Yavuz Sultan Selim, geri dönerken Anadolu’dan kus uçurtmaz olur Bu esnada Korkud Çelebi, yerini kesfeden Türkmenlerin ihbari üzerine Piyâle ile birlikte yakalanir Bursa’ya getirildigi bir sirada Egrigöz’de 9 Mart l5l3′te Kapicibasi Sinan Aga tarafindan uykuda iken yay kirisi ile bogulmak suretiyle öldürülür Daha önce Muhafizlar tarafindan Korkud’un yanindan uzaklastirilmis bulunan Piyâle, döndügünde efendisinin öldürülmüs oldugunu görerek büyük bir teessüre kapilir Artik hiç birsey kendisini avutamaz Onun tek tesellisi, ölünceye kadar, Bursa’da Sultan Orhan türbesine defn edilen Korkud’un türbedârligini yapmak olur Gerçekten Sultan Selim, Sehzâde Korkud’un nedimi (lala) olan Piyale’yi efendisine sâdikane hizmet ettigi için takdir edip mükafatlandirir Bol ve külliyetli miktardaki bir tahsisatla onu türbedarliga tayin eder Korkud Çelebi’nin ölümü üzerine üç günlük genel bir matem ilan eden Yavuz Sultan Selim, biraderinin saklandigi yeri haber veren Türkmenlerden bazilarini öldürtür


Korkud, Osmanogullari’nin kiymetli bir mensubu idi Âlim, fâzil, sair ve musikisinasti Bahriye (denizcilik) isleriyle ilgilenmekten büyük bir haz duydugu gibi denizcileri de himaye ederdi Devletin, denizcilikle ilgili gelecekteki hedeflerini derin bir vukufla görüp takdir ettigi rivayet edilir Keza Barbaros biraderlerin onun himayesini gören denizcilerimiz oldugu söylenir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim

Eski 12-29-2010   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Padişahlarımız/ Yavuz Sultan Selim



Yavuz’un hükümdar ilan edildigi sirada Istanbul’da bulunan Sehzâde Korkud, ona sadik kalacagina ve saltanat dâvasina kalkismayacagina dair söz vermisti Selim de muhalefet edilmedigi müddetçe rahat ve müreffeh bir hayat geçirebilecegini kendisine vaad etmisti Bununla beraber Korkud’un büyük bir huzursuzluk ve sikinti içinde bulundugu anlasilmaktadir Çünkü her seyden önce Yavuz’un verdigi söze sadik kalip kalamayacagi belli degildi Ayrica onun sert ve hasin tabiatini da biliyordu Belki de bunlari dikkate aldigi içindir ki, Istanbul’dan ayrilip sancagina hareket ettigi zaman Yavuz’dan Midilli Adasi’ni istemisti Bu talebi yaparken elbette bir düsüncesi vardi Bunu sadece gelir bakimindan mi istemisti, yoksa basina nasil olsa bir felaket gelecegini düsünerek, buradan Misir’a veya amcasi Cem gibi baska bir ülkeye kaçmayi mi düsünmüstü? Bunu simdilik kesin olarak söylemeye imkân yoktur



Ancak onun bu arzusu, ne padisahça ne de henüz o tarihlerde sag olan II Bâyezid tarafindan olumlu karsilanmisti Bununla beraber Yavuz Sultan Selim, istediklerinden daha çogunun verilebilecegini ancak biraz sabirli olmasi lazim gelecegini kendisine bildirir Bu vaad samimi olmasa bile tam zamaninda yapilmasi bakimindan dikkate sayandi Çünkü Sehzâde Ahmed isyaninin devam ettigi bu siralarda Korkud’un da ayaklanacagina dair söylentiler çogalmisti Öyle bir an geldi ki bizzat Sehzâde Korkud bir mektupla Yavuz’a “taife-i ehl-i nifakin” bos durmadigini ve aleyhinde birçok seyler uydurdugunu, bunlara inanilmamasi gerektigini ve kendisinin tam bir sadakat içinde bulundugunu bildirmek zorunda kalir Selim’in, bu mektuba verdigi cevapta kisaca “sen sözünde durdukça bu cânipten asla endise etmemelisin” denilmisti Korkud’un süpheli bir hareketi de, Midilli’yi elde edemeyince Teke ve Alaiye taraflarinin kendisine verilmesini istemesi idi Halbuki vaktiyle kendisine ait olan bu yerlerden o, sihhatine elverisli olmadigini söyleyerek ayrilmis bulunuyordu Onun, yeniden bu topraklara sahip olmak istemesini, bir tehlike vukuunda, deniz yolu ile baska bir tarafa kolayca kaçma maksadina baglamak mümkün oldugu gibi idare ettigi topraklarin biraz daha genisletilmesi seklinde yorumlamak da mümkündür Ancak, sehzâdenin bu gibi istekleri, Yavuz’un süphelerini artirmaktan baska bir ise yaramadi


Yavuz Sultan Selim, Ahmed’e karsi kesin sonuç almak için harekete geçme zamaninin geldigine karar vererek, devlet ricali agzindan ona da mektuplar göndertmis, geldigi takdirde bu ricalin kendisine iltihak edecekleri bildirilmisti Bu mektuplardan cesaret alan Ahmed, topladigi kuvvetler ile Bursa üzerine yürümüstü Iki kardes Yenisehir Ovasi’nda karsilastiklari zaman Ahmed, kendisine gönderilen mektuplarin uydurma oldugunu anlamis ise de artik savasi kabul etmekten baska çare bulamamisti Burada maglub olan Ahmed kaçarken atindan düserek yakalanir Yakalandiktan sonra kardesi Selim’e adam gönderip özür diler ve kendisini affedip küçük bir yer vermesini ister Fakat Selim, Sahkulu olayinda askerinin basinda olup onlarla savasmadigi ve birçok Müslümanin ölümüne sebep oldugu için kendisini bagislamaz Bundan sonra Selim, fitnenin ortadan kalkmasi için, daha önce Korkud’u öldürdügünü gördügümüz Sinan Agayi gönderip 8 Safer 9l9 (5 Nisan l5l3)’te onu da bogdururTahnid edilen cesedi, Bursa’da II Murad türbesi dahilinde bulunan Sehinsâh’in türbesi yanina defn edilir Bununla beraber Selim, bu olaydan dolayi çok üzülmüstü Selim, bu üzüntüsünün bir nisânesi olmak üzere Bursa’da bin koyun kestirecek ve fakirlere de 700000 akça dagitacaktir


Sehzâdelerin sebep oldugu iç karisikliklari sona erdiren Yavuz Sultan Selim, yukarida görüldügü gibi kardeslerini ortadan kaldirmaya muvaffak olur O, kardesleri arasinda en çok Korkud’u severdi Kaynaklar, Yavuz Selim’in, Korkud’un idami esnasinda adeta çocuklar gibi agladigini kaydederler Onun, bu esnada “nesl-i Osman”in bu garip kaderine âh-u vah ettigi de nakledilir Yavuz’un bu sekildeki davranislari, kardesleri ve yegenleri hakkindaki mülahazalari, onun iki yönünü açikça ortaya koymaktadir Biraderlerinin ölümüne karsi derin ve insanî bir aci duymakta ve bunun için aglamakta, onlarin kadin, kiz, ana ve hizmetinde bulunanlara en büyük lütfu gösterip elinden gelen iyiligi yapmaktadir Iste bu, onun kardeslik tarafidir Bununla beraber, Osmanli mülkünün parçalanmamasi ve milletin rahat etmesi (nizâm-i âlem için ) de kardeslerinin katlini emretmekteydi Bu, onun devlet reisligi vazifesidir Bu vazife kendisine, devletin selâmetinin, akrabalik, sahsî alaka ve muhabbetinden daha üstün oldugunu devamli olarak hatirlatip duruyordu Bunun için, birbirine zit gibi görünen bu iki hareketi, gelecekteki nesillere ve tarihe, bu isleri isteyerek yapmadigini, kardeslerini isteyerek ortadan kaldirmadigini, bunu yaparken de büyük bir izdirap ve aci çektigini, buna ragmen devletin devam ve tekâmülü için buna mecbur oldugunu anlatan belig ifadelerle doludur Nesl-i Osman’in müsterek izdirabi olan bu aciyi duyanlarin hareketlerini takdirle karsilamak gerekir


Devletin selâmeti için kardeslerini ve onlarin çocuklarini ortadan kaldirmayi bir vazife bilen Sultan Selim, idam ettirdigi kardes ve yegenlerinin servetlerini hazineye mal etmeyerek tamamini ölenlerin zevcelerine, kizlarina, analarina, baska bir ifadeyle kanunî mirasçilarina vermisti O, bu kadarla da kalma¤¤¤¤¤ bunlarin tamamina maas baglatmisti Ayrica o, agabeyi Korkud’un iki kizi hakkinda pek lütufkâr davranmisti Sultan Ahmed’in pek büyük olan mal ve servetini, son kurusuna kadar hayatta bulunan yasli anasi Bülbül Hatun’a vermis, oglunun sanina layik hayir eserleri yaptirmasini da tavsiye etmisti Bu durum gözönüne alindigi zaman, daha önce sözü edilen idamlardan, Yavuz’un sorumlu tutulamayacagini, devletin birlik ve beraberligi ile yüksek menfaatlerinin bunu gerektirdigini söyleyebiliriz

Babasinin son saltanat yillarini ve memleketin Sah Ismail’in propagandasi sonucunda düstügü durumu bir süre vali bulundugu Trabzon sehrinden endise ile takib eden Yavuz, sonunda babasini tahttan indirerek devletin islerini ele almisti II Bâyezid devri sona ererken, gevsemis olan idareden türlü sekillerde faydalanmak isteyenler, kendi emellerini, ideolojilerini ve çikarlarini gerçeklestirmek üzere harekete geçip halkin huzurunu bozmuslardi Bu hâle sebep olanlar arasinda, vezirden devletin en küçük görevlisine kadar olanlar vardi Tansel, Topkapi Sarayi Müzesi Arsivi’nde 3l92 (ll) numarada kayitli bulunan Ali b Abdülkerim Halife’nin, Yavuz Sultan Selim’e sundugu rapora dayanarak hemen her zümrenin, memlekette bu neviden kanunsuz hareketlere giristigini açiklar Gerçekten, âlim, cesur ve konulara vâkif bir kimse olan Ali b Abdülkerim Halife, anabasliklar halinde raporunda su konulara temas etmektedir:


a Rüsvet belasi kadilara kadar inmistir
bYer yer lüzumsuzca konan vergiler, halki çok zor durumda birakmistir
c Ölen sahislarin miraslari evladina kalmayip Beylik araziye katilarak, yetimlerin aç kalmalari
d Ulaklarin zulmü ve yagmalari
e Toplumun, gayr-i mesru (içki, zina, riba, afyon vs gibi) islere düskünlügü
f Kizilbas tehlikesi


Bu bakimdan biz de, burada anahatlari ile bilgi vermek suretiyle bir hatirlatma yaparak konuyu islemeye çalisacagiz Ali b Abdülkerim, raporunda bu konuya genis bir yer ayirmaktadir Gerçekten, birligini kurup Akkoyunlu Devleti’ni ortadan kaldiran, Iran, Azerbaycan, Horasan ve Irak’i zapt eden Sah Ismail, bütün gücünü Osmanli topraklarina çevirmisti Kendisi, Trabzon Rum Imparatorlugu’nun akrabasi sifatiyle Osmanli topraklarinda hak iddia ediyordu Halbuki böyle kritik bir dönemde Osmanli topraklari, birbirinden çok farkli, hatta birbirlerine düsman zümre ve siniflarin toplandigi bir saha halinde idi Asiri Rafizî, Babâî ve Bâtinî akidelerini benimseyenlerin yaninda Kalenderî, Haydarî, Abdal ve Seyyadlar vardi Sah Ismail, bütün bunlari kendisine baglamisti Bu gruplar, sadece onun propagandasini yapmakla kalmiyor, ayni zamanda “Nezir” adindaki vergiyi de muntazaman ona ödüyorlardi Rumelideki Seyh Bedreddin taraftarlari da bunlarla birlikte hareket ediyorlardi Bunlar, Sünnî Müslüman’i öldürmek kâfir öldürmek kadar gazâdir, sevabtir diyorlardi Farkli dinî kimlik tasiyan bu gruplar, her an Sah Ismail’in gelmesini bekliyorlardi Bunlar, “Sah Sah” diye Osmanli’yi yikmak isterlerdi
g O, Osmanli idaresinin, II Bâyezid döneminin sonlarinda nasil bozulup dejenere oldugunu da anlatir Devlet adamlarinin vergi ve gelirden baska bir sey düsünmediklerini, “halkin bir kisminin yokluktan öldügünü” belirterek, halki idare edenlerin “azgun ve bozgun” oldugunu ifade eder

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.