Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Atatürk Köşesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alanında, atatürk’ün, getirdiği, tarım, yenilikler

Atatürk’ün Tarım Alanında Getirdiği Yenilikler

Eski 12-17-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Atatürk’ün Tarım Alanında Getirdiği Yenilikler





Yurdumuzun Atatürk dönemine ait ekonomik ve tarımsal anlamda yapısını açıkça belirtmek için Cumhuriyetten evvelki Osmanlı İmparatorluğu’na ait dönemi kısaca gözden geçirmek yerinde olur

Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan önce çok cılız bir ekonomiye ve sanayi kuruluşuna sahip olduğunu, 1913 Sanayi Sayımı sonuçlarından öğreniyoruz
1913’de makine kullanılan ancak 269 işyeri vardı Ve bu işyerlerinde 1700 işçi çalışıyordu Gıda endüstrisinde 76, mensucat endüstrisinde 75 işyeri mevcuttu Diğer önemli sanayiler, topraktan mamul eşya, deri, kösele gibi diğer sektörler idi Kısacası 1914 yılında Osmanlı Devleti’nin ekonomik durumu tam bir iflasın eşiğinde bulunuyordu Ülkenin bütün gelir kaynakları ve serveti yabancı devletlerin veya bu devletlere bağlı kuruluşların ipoteği altına girmişti O zamanın para değerimize göre dış borçlarımızın tutarı 15 milyon Osmanlı Lirası’nı bulmuştur Bu günkü değeri trilyonların üzerinde bir borç!


Ülkenin dışarıya sattığı malların dış piyasadaki düşük bedeli sebebiyle, hakiki değerin ancak %57’si devlet kasasına giriyordu 1881 yılında kurulan “Düyun-u Umumiye” yurdun bütün kaynaklarına el atmış durumda idi (şu anda IMF’nin tam anlamda olmasa bile bir nevi yaptığı gibi)


Devletin bütün gelirleri (vergileri) bu kuruluşun elinde borçlara karşılık tutuluyordu Yabancıların yapmış olduğu yatırımların tutarları 6 milyarı bulmakta, bunların karşılığı her yıl 29 milyona yakın Osmanlı Lirası dışarı çıkıyordu Ödemeler dengesinde büyük bir açıklık vardı Sermaye birikimi şöyle dursun, boğazımıza kadar borca girmiştik Sanayinin “s”sinden bahsetmemiz dahi mümkün değildi

O zaman nüfusumuz 14 milyondur Tespit edilen gayri safi milli hasıla 210 milyon liradır Bunun %15’e yakını borçların karşılığı yurtdışına çıkmaktadır
1914 Devlet Bütçesi yaklaşık 30 milyon Osmanlı Lirası’dır Dışa ödenen meblağ yaklaşık 32 milyon Osmanlı Lirası’dır Yani devletin yıllık gelirinin (bütçesinin) tamamı borçlarımızı bile ödeyecek miktarda değil Kısacası Devlet iflas etmiş Anadolu kendi kaderine terk edilmiştir

Tam olarak dışa bağımlı bir ülke haline getirilen Osmanlı Devleti’nin 1914 Dünya Savaşı’na sürüklenmesi ekonomik bağımsızlığını yitirmiş olmasından ileri gelmiştir
Savaş sonunda nüfusu 12 milyona inmiş olan Osmanlı toprakları yer yer işgal altına girmiş, artık Osmanlı Devleti’nin kaderi işgalci devletlerin insafına ve aralarındaki çıkar çatışmalarının durumuna terk olunmuştur
Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlardaki ekonomik çöküntüsü Milli Mücadele yıllarında da devam etti Yeterli silah ve teçhizatı bulunmayan eğitim düzeyi son derece zayıf, ulaşım araç ve imkanlarından mahrum bir ordu ile Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması, Atatürk’ün askeri dehası, liderlik vasfı, ordunun kuvvetli ve kararlı oluşu ile açıklanabilir Bunun için Milli Mücadele sona ermeden Atatürk’ün ilk işi eksikliklerini ve sıkıntılarını her zaman duyduğu iki alanda devrimlerini başlatmak olmuştu
Bunlardan birincisi Bursa’da topladığı “Maarif Kongresi”, diğeri de İzmir’de topladığı “İktisat Kongresi” idi

Atatürk düşünüşünde ekonomik konuda güçlü olmak, milletin istiklali ve memleketin bağımsızlığı ile paraleldir Ve çok önemlidir Ekonomik yönden geri kalmak, esir olmak anlamına gelir Bu nedenle Atatürk yeni Türkiye’yi yaratırken tarihteki hataları tekrarlamayacak bir yol izlemektedir


Atatürk İlkeleri arasında Devletçilikle, milli ekonomiden güç alan bir Milli Eğitimle, Türk toplumunu bütün sosyal kuruluşları ile çağdaş uygarlık doğrultusunda kalkındırmak anlamına gelir Daha kısa bir deyişle Devletçilik milli ekonomidir

O yıllarda Türkiye’nin bir yanında Faşizm, bir yanında komünist bir yöntem yürürlüğe girmişti Atatürk öteden beri, hareket serbestliğini kısıtladığı için bir takım teorilere ve ideolojilere karşı idi Bu nedenle Atatürk bunların hiçbirine saplanmadı Türkiye’ye ekonomik işlerde Türk Milleti’nin gerçeklerini yansıtan yepyeni bir görüş getirmek amacında idi

1922 yılında Atatürk, “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete hak kazanan ve lâyık olan da köylüdür TBMM Hükümeti’nin izleyeceği yol bu temel yönde olmalıdır” diyordu Dediğini de yapıyordu, yaptırıyordu


Bir taraftan çiftçinin çalışmasını geliştirmek için köylülere gerekli bilgiyi vermeye, tarım araçlarını kullanmasını sağlayarak makinenin yaygınlaşmasına çalışıyor, diğer yandan çiftçi ve köylünün emeklerinin sonuçlarından yüksek seviyede yararlanması amacı ile gerekli ekonomik tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğunu belirtiyordu Daha o yıllarda tarım okullarının açılmasına başladı Çiftçinin diğer modern araç ve gereçlerle desteklenmesi için gerekli atılımlara yön verildi


Bu atılımların amacını açıklarken devletçilik ilkesinin izleyeceği yakın ekonomik yönünü de çiziyor Atatürk Çalışanların hayat seviyesinin yükseltilmesini sağlayacak olan tedbirlerin alındığını, Zonguldak İşçi Kanunu, Anadolu’da Genel Taşıma İşlerini Kolaylaştırmak İçin İşletmecilere Gerekli Müsaadeleri Veren Yönetmelik, Asker Ailelerine Yardım, Tarım Mükellefiyeti Yönetmeliği, Tohumluk Dağıtımı, Ziraat Bankası Aracılığı ile İşçilere Tarım Araç ve Gereçlerinin Dağıtılması vb konularla ilgili yönetmeliklerin uygulanmasına başladığını daha ilk yıllarda görüyoruz


Atatürk 1923 yılında yapmış olduğu bir konuşmada; “milletin başkanı olan zatın, halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması” gereği üzerinde durmakta; “Halkı genel durumdan haberdar etmek için son derece önem taşır, çünkü her şey açık söylendiği zaman halkın beyni çalışmaya başlayacaktır İyi şeyleri yapacak, milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir” demektedir
Türkiye’de ilk sanayi planını hazırlatarak bu planı gerçekleştirmiştir Böylece plan dışına çıkamayacak olan yöneticilerin, vatandaşların her isteğine evet demesinin önüne geçmiştir Onun bu uygulamasının en belirgin örneği şudur:

“Her vatandaşın arzu ettiğini yapmayı düşünmek, hayalperestliktir
Yapılabilecek şey herkesin arzusunun ortalaması olabilir Arkadaşlar hepinizce malumdur ki, Parti ve ona mensup arkadaşların tümü hiçbir zaman yapmadıkları ve yapamayacakları şeyler hakkında kamu oyunu aldatıcı bir vaatte bulunmamayı bir prensip olarak kabul etmişlerdir


Tarım Alanında Gelişme:

Türkiye’nin ekonomik kalkınması köyün ve köylünün kalkınmasına bağlı idi Bir tarım memleketi olan Anadolu’nun en belli başlı kaynağı tarım ve hayvancılıktır Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında ilgisizlik yüzünden Türkiye’nin tarımı gelişememiş, pek ilkel bir şekilde kalmıştı Bu geri kalışta aydın sınıfın, milletimizin çokluğunu teşkil eden ve üretici olan köylüye karşı kayıtsızlığının da payı vardır


Cumhuriyet Hükümeti’nin Köycülük Siyaseti’nde kabul ettiği esaslar şunlardır:


1Köylüden ağır vergileri kaldırmak
2Köye para ve kredi sağlamak
3Köylünün ürününü geliştirme ve koruma
4Köylünün bilgi ve görüşünü yükseltmek
5Toprağı olmayan çiftçilere toprak dağıtmak
Osmanlı İmparatorluğu’nda köylü hükümete vergi verirdi, buna Aşar denirdi Her çeşit toprak gelirinden onda birini devlet vergi olarak almakta idi Cumhuriyet idaresi köylüyü ezen ve sefalete götüren Aşar usulünü kaldırmaya karar verdi (17 Şubat 1925) Yerine arazi vergisi kondu


Köylüye Para ve Kredi Temini:


Aşar Sistemi yüzünden köylü parasız, tohumsuz ve hayvansız kalmış, köylüye üretim sermayesi sağlamak amacı ile 4 bin lira dağıttı Bu para faizsiz uzun vadeli olarak verilmişti Bu para ile köylü çift, çubuk, tohum gibi eksiklerini tamamladı Ziraat Bankası kredi şartlarını kolaylaştırdı Köylülere kredi verilmesini sağladı 1929 yılında Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu Çiftçilere kredi bulmak imkanını verdi


Köylünün Ürünlerini Geliştirme ve Koruma:


Memleketin birçok yerlerinde “Tohum Islah İstasyonları” kuruldu Köylülere pulluk dağıtıldı Traktör kullanan çiftçiler korundu Ziraî Donatım Kurumu, çiftçinin tarım aleti, makine ve kimyasal gübre ihtiyacını sağladı Halka parasız fidan verdi Numune çiftlikleri açtı Dalaman Çiftliği en büyük numune çiftliği haline getirildi Ankara’da Gazi Orman Çiftliği’ni kurdu Hükümet buğday fiyatını korumak için gerekli gördüğü zaman Ziraat Bankası ve “Toprak Mahsulleri Ofisi” aracılığı ile buğday alım satış işlerini de üzerine aldı


Tarım Okulları:


Birçok tarım okulu açıldı (Ankara’da açılan Ziraat Fakültesi’dir) Bu fakülte Ziraat Mühendisleri yetiştirir Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek maksadı ile kurslar açtı


Topraksız Çiftçiyi Topraklandırma:


Köylü vatandaşların büyük bir kısmı topraksız idi Cumhuriyet hükümeti, köylüyü toprak sahibi yapmak için birçok kanunlar çıkardı 1925’de kabul edilen bir kanuna göre; Köylüye toprak vermek için hükümete ait toprak yoksa, hükümet arazi alır ve verir İlk on yılda köylüye 1077526 dönüm arazi dağıtılmıştır Toprak sahibi olan köylünün toprak, tohumluk, tarım araçları borçlarının 20 yılda ödenmesi kabul edildi İlk işletilen arazi, yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar, bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı kabul edildi


Ormancılık:


Ormancılık Osmanlı İmparatorluğu’nun son devirlerinde korunamadı Cumhuriyet Hükümeti ormancılığa önem vererek şu esasları kabul etti
1Ağaç kesimini, orman biliminin gösterdiği koşullar ve belirttiği miktarı aşmadan yapmak
2Çıplak alanlarımızı yeniden ağaçlandırmak
3Fenni ormanlar yetiştirmek
4Ormanlarımızı bir zenginlik kaynağı haline getirmek İzmit’te “Kağıt ve Selüloz Fabrikası”, Gemlik’te “Suni İpek Fabrikası”, İstanbul’da “Kibrit ve Kontraplak Fabrikası” başlıcalarındandır Orman Fakültesi de kurulmuştur


Hayvancılık:


Tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da geri durumda idik Hayvanların büyük bir kısmı hastalıktan yok oluyordu Hayvan hastalıkları ile geniş ölçüde mücadeleye girişildi Sığır vebası, dalak, Ruan, uyuz hastalıkları ile mücadele edildi Salgın hastalıklardan korunmak için; Ankara-Etlik, İstanbul-Pendik Bakteriyoloji ve Seraloji Enstitüleri açıldı Ayrıca hayvan sağlığı ile ilgili müesseseler kuruldu Hayvan yetiştirmeyi geliştirmek için haralar açıldı Ayrıca teşvik için her yıl hayvan sergileri açılmaktadır Sonuç olarak; 1972’de hayvanlarımızın sayısı 74365000’e varmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.