Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma |
11-29-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Silahların Kontrolü ve SilahsızlanmaAvrupa’da güvenliğin ve istikrarın temel taşlarından biri olan Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması (AKKA), 1990’da imzalanmış ve 1992 Temmuz ayında yürürlüğe girmiştir Antlaşma; muharebe tankları, zırhlı muharebe araçları, top sistemleri, savaş uçakları ve saldırı helikopterleri olmak üzere beş kategorideki konvansiyonel teçhizatı kapsamakta, her bir kategori için taraf ülkelere ayrı bir sınırlama getirmektedir Türkiye, Antlaşmayı Avrupa güvenlik mimarisinin köşe taşı olarak görmektedir Soğuk Savaşın sona ermesiyle ortaya çıkan yeni şartlara AKKA’yı uyarlamak üzere Viyana’da başlayıp İstanbul’da sona eren müzakerelere Türkiye aktif ve yapıcı biçimde katılmıştır AKKA’nın uyarlanmasına ilişkin Anlaşma, 19 Kasım 1999 tarihinde AGİT İstanbul Zirvesi sırasında imzalanmıştır Türkiye için kanat rejiminin muhafazası ve yeni Anlaşma yapısına uyumlu hale getirilmesi uyarlama sürecinin en önemli ve belirleyici yanını oluşturmuştur Antlaşmanın bu önemli unsurunun özü uyarlanmış AKKA’da muhafaza edilmiştir Türkiye, onay sürecinin bir an önce başlatılmasını teminen, AGİT İstanbul Zirvesi’nde kabul olunan ilgili taraf devletlerin yükümlülüklerinin tam olarak yerine getirilmesine önem atfetmektedir 1992 yılında imzalanan ve taraf devletlerin birbirlerinin toprakları üzerinde herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın gözlem uçuşları yapmasına imkan sağlayan Açık Semalar Antlaşması (ASA) ile silahların kontrolü alanındaki antlaşma ve düzenlemelerin uygulanmasına katkı sağlayacak önemli bir “doğrulama” mekanizması tesis edilmiştir Türkiye, ASA’yı 1994 yılında onaylamıştır 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren Antlaşma çerçevesinde gözlem uçuşları 1 Ağustos 2002 tarihi itibariyle başlamıştır Türkiye ikili ve bölgesel düzeydeki güven ve güvenlik arttırıcı önlemleri (GGAÖ) diğer silahsızlanma faaliyetlerini tamamlayıcı bir unsur olarak görmektedir Bu bağlamda, Viyana Belgesi AGİT bölgesinde istikrara ve güvenliğe etkin biçimde katkıda bulunan önemli bir GGAÖ aracını oluşturmaktadır Viyana Belgesi’nin bugüne kadar başarıyla uygulanabilmesindeki en önemli etken, Belgenin uluslararası gelişmelere göre uyarlanabilmesi ve yeni ihtiyaçları karşılayabilmesi olmuştur Bu anlayış içerisinde, daha önce 1992 ve 1994 yıllarında yapıldığı gibi, Belgeyi geliştirmek üzere başlatılan süreç başarıyla sonuçlanmış ve Uyarlanmış Viyana Belgesi, 1999 AGİT İstanbul Zirvesi sırasında kabul edilmiştir Türkiye bu belgenin güncelleştirilmiş haliyle AGİT bölgesinde şeffaflık ve açıklığa daha fazla katkıda bulunacağına inanmaktadır Güvenlik alanında bölgesel işbirliğine atfettiği önemin bir göstergesi olarak Türkiye, 1990′dan itibaren Balkanlardaki komşularıyla Viyana Belgesi çerçevesinde ikili GGAÖ düzenlemeleri akdetmiştir Bu çerçevede, 1991 yılında Bulgaristan’la “Sofya Belgesi” ve daha sonra 1992′de daha geliştirilmiş haliyle “Edirne Belgesi”, 1995′de Arnavutluk’la “Tirana Belgesi” ve aynı yıl Makedonya ile “Üsküp Belgesi” kabul edilerek uygulamaya konmuştur Türkiye diğer bölge ülkeleriyle de benzer düzenlemeler oluşturmayı öngörmektedir Soğuk Savaş ertesi dönemde, bir yandan daha güvenlikli bir dünya yönünde umutlar belirirken, diğer yandan, bölgesel çatışmalar ve silahlı mücadelelerin yaygınlaştığına, kitle imha silahları ile fırlatma vasıtaları dahil gelişmiş silah sistemlerinin istikrarsızlık yaratıcı biçimde yayılma eğilimi gösterdiğine tanık olunmaktadır Kitle imha silahlarının yayılma riskinin yüksek olduğu bölgelere yakın bir konumda bulunan Türkiye bu alandaki gelişmeleri dikkatle izlemekte ve bu endişe verici eğilimi kontrol altına almaya yönelik uluslararası çabalara katkıda bulunmaktadır Bu çerçevede, Türkiye Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına ve Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşmasına taraftır Kimyasal Silahların Yasaklanması ve Biyolojik Silahlar Sözleşmelerine de taraf olan ülkemiz, 1996 yılında konvansiyonel silahlar ve çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin ihracat denetimlerine ilişkin Wassenaar Düzenlemesinin kurucu üyeleri arasında yer almış, 1997′de Füze Teknolojisi Kontrol Rejimine katılmış, 1999’da Zangger Komitesine ve 2000 yılında Nükleer Tedarikçiler Grubu ve Avustralya Grubuna üye olmuştur Türkiye gerek bölgesel, gerek küresel düzeyde tüm ülkelerin kitle imha silahlarının ve bunları fırlatma vasıtalarının yayılmasının önlenmesi çalışmalarına katılması ve bu konuda uluslararası toplumun ortak çaba göstermesi gereğine inanmaktadır Bu çerçevede, 25-26 Kasım 2002 tarihlerinde AB adına Hollanda tarafından Lahey’de Balistik Füze Yayılmasına Karşı Uluslararası Davranış İlkeleri Rehberi (DİR) metninin kabul edilmesi amacıyla düzenlenen uluslararası konferansa katılınmış ve 93 ülke ile birlikte DİR Belgesi’ne taraf olunmuştur Türkiye, anti-personel mayınların (APM) sorumsuzca ve ayrım gözetmeksizin kullanılmasının yol açtığı insancıl sıkıntıların bilincinde olmasına rağmen, çevresindeki istisnai güvenlik koşulları nedeniyle, imzaya açıldığı tarihte APM’leri yasaklayan Ottava Sözleşmesi’ni imzalayamamıştır Mayınların topyekün yasaklanması nihai hedefine aşamalı olarak ulaşılabileceğine inanan ülkemiz, 1996 Ocak ayında, APM’lerin satışını ve transferini yasaklayan üç yıllık bir ulusal moratoryum ilan etmiştir Bu sürenin dolmasını beklemeden, 15 Ekim 1998 tarihinde yapılan bir açıklama ile, moratoryumun süresinin, bitiminden itibaren üç yıl için uzatıldığı duyurulmuştur Müteakiben sözkonusu moratoryum 2002 Mart ayında süresiz olarak uzatılmıştır Ülkemiz Sözleşmenin hedefleriyle uyumlu bazı bölgesel girişimlere öncülük etmiştir Bu çerçevede, Bulgaristan ile 22 Mart 1999’da ortak sınırlarımızın APM’lerden arındırılması ve sınırlarda gelecekte de APM kullanılmaması amacına yönelik bir anlaşma imzalanmıştır 1 Mayıs 2002 tarihinde yürürlüğe giren Anlaşma uyarınca Bulgaristan ile öngörülen bilgi değişimi gerçekleştirilmiştir Benzer anlaşma önerileri tarafımızdan Yunanistan, Gürcistan ve Azerbaycan’a da iletilmiş olup, Gürcistan ile olan anlaşma Gürcistan Devlet Başkanı Shevardnadze’nin ülkemizi ziyareti sırasında 29 Ocak 2001 tarihinde Ankara’da imzalanmıştır Ottava Sözleşmesi’ne taraf olmamıza dair işlemler sürmektedir Bu çerçevede, TBMM’ye sunulan Sözleşme’ye katılmamızın uygun bulunmasına ilişkin kanun tasarısının 2003 yılı yasama dönemi içerisinde TBMM tarafından kabul edilerek kanunlaşması beklenmektedir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|