Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
diyarbakırtarihidoğal, yapısıekonomisikültürü

Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü

Eski 07-01-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü



Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü





Büyük bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Diyarbakır ili toprakları, kuzeyde sırtını dayadığı Güneydoğu Toroslar'dan güneyde Mardin Eşiği'ne, doğuda Batman Çayı'ndan batıda Fırat Irmağı ve Karacadağ'a kadar uzanır Birçok uygarlığın beşiği olan Diyarbakır'ın başlıca özelliklerinden biri de Anadolu'da kurulan en eski yerleşmelerden Çayönü'nün bu topraklarda olmasıdır Doğu kesiminde Türkiye'nin en verimli petrol üretim kuyuları bulunan Diyarbakır ili, iri karpuzlarıyla ünlüdür

Diyarbakır iline ilişkin bilgiler

YÜZÖLÇÜMÜ: 15355 km2 NÜFUSU (1990): 1094996

İL MERKEZİ: Diyarbakır

İLÇELER VE NÜFUSLARI (1990): Merkez ilçe (468830), Bismil (99662), Çermik (49107), Çınar (50445), Çüngüş (17067), Dicle (35980), Eğil (21148), Ergani (78603), Hani (27252), Hazro (23971), Kocaköy (15408), Kulp (50482), Lice (47088), Silvan (109953)

BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1990): Diyarbakır (381144), Silvan (59865), Bismil (39834), Ergani (37365)

İL TRAFİK NO: 21




İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Çermik Kaplıcası; Diyarbakır Kalesi ve Nasturi Kilisesi; Eğil, Çermik, Çüngüş, Osmaniye, Tercil, Mihrani, Ayındar, Kefrum, Zülkarneyn, Atak ve Silvan kaleleri; Hilar Mağaraları; Dakyanus ve Atak (Antak) eskiçağ kentleri; Meryem Ana Kilisesi; Zinciriye (Sincariye), Mesudiye, Ali Paşa, Muslihiddin Lari, Abdullah Paşa ve Hatuniye medreseleri; Artukoğulları Sarayı; Diyarbakır, Eğil (Taciyan) Hani, Hazro, Lice (Vakıf Ahmed Bey) ve Silvan (Selahaddin Eyyubi) ulucamileri; Ömer Şeddad (Hazreti Ömer), Kale, Nebi, Safa (İparlı), Hoca Ahmed (Ayni Minare), Şeyh Matar (Mutahhar), Fatih Paşa (Kurşunlu), Hüsrev Paşa, Ali Paşa, İskender Paşa, Behram Paşa, Melek Ahmed Paşa, Defterdar, Arap Şeyh, Eyyubiler ve Kara Behlul Bey camileri; Deliller (Hüsrev Paşa) Hanı, Hasan Paşa Hanı, Çifte Han ve Yeni Han; Dicle, Devegeçidi, IV Murad (Karaköprü), Haburman, Sinek Çayı, Kenok (Kemkûk) ve Malabadi köprüleri; Diyarbakır Arkeoloji ve Etnografya, Diyarbakır Ziya Gökalp, Diyarbakır Cahit Sıtkı Tarancı ve Diyarbakır Atatürk Köşkü müzeleri

Doğal Yapı





Diyarbakır ilinin Doğu Anadolu Bölgesi sınırlarına taşan kuzey kesimini Güneydoğu Toroslar'a bağlı Karaçavuş, Akçakara, İnceburun ve Maden dağları engebelendirir Diyarbakır ilinin en yüksek noktası, kuzeydoğudaki Karaçavuş Dağlan'nın 2813 metreye ulaşan Tosun Tepesi'dir İlin orta kesiminde yer alan geniş çukurluk,' Diyarbakır Havzası adıyla anılır Tabanı 500 metreye kadar alçalan bu çukur alanın içinde Dicle Irmağı akar Diyarbakır Havzası, güneyindeki Suriye düzlüklerinden Mardin Eşiği'yle, batısındaki Şanlıurfa Yaylası'ndan da Karacadağ'la ayrılır




Diyarbakır ilinin başlıca akarsuları Dicle Irmağı ile Fırat Irmağı'dır {bak DİCLE IRMAĞI; FIRAT Irmaği) Dicle'nin kollarından Batman Çayı doğuda Siirt, Fırat ise batıda Malatya ve Adıyaman illeriyle doğal sınır oluşturur Özellikle Dicle Irmağı boyundaki ovalarda yapılan bitkisel üretimde kısa adı GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (bak GÜNEYDOĞU Anadolu Bölgesi) sulamayla ilgili alt projelerinin gerçekleşmesiyle verim artışı olması beklenmektedir Doğal gölü bulunmayan ilin başlıca yapay gölleri, Devegeçidi ve Karakaya baraj gölleri ile birkaç sulama göletidir




Diyarbakır ilinde yazlar çok sıcak ve kurak, kışlar ise oldukça soğuk ve kar yağışlı geçer Bazı yazlar hava sıcaklığının 45°C'yi aştığı görülmüştür Doğal bitki örtüsü bozkır görünümünde olan Diyarbakır ilinin kuzeyi ile güneyindeki dağlık alanların yamaçlarında meşe topluluklarına rastlanır
İlin kuzey kesimi oldukça etkin bir deprem kuşağında yer alır 1975'te meydana gelen Lice depremi sonucunda 2000'den çok insan yaşamını yitirmiş, 8000'den çok konut da yerle bir olmuştur

Tarih


Ergani ilçesinin Sesverenpınar köyü yakınındaki Çayönü Höyüğü'nde yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda, Anadolu'da bilinen en eski köy yerleşmesinin burada kurulduğu saptanmıştır İÖ 7250'de kurulduğu anlaşılan Çayönü'nde köy yaşamının 500 yıl kadar sürdüğü sanılmaktadır Temelleri taşlardan yapılan, çok odalı bu dörtgen biçimli köy evlerinin kalıntıları arasında cam ve çakmaktaşından yapılmış çeşitli aletler ile bazı heykelcikler ve süs eşyaları bulunmuştur Çanak çömlek yapmayı bilmeyen Çayönü insanlarından günümüze kalanlar, taş temelli ev ve buğday tarımı yapmayı bildiklerini göstermektedir

İÖ 3000'lerde ilin yer aldığı topraklar Hurriler'in yurduydu Hurriler komşu olduklan Mitanniler ile HurriMitanni Krallığı'nı kurdu Hititler ile Asurlular'ın egemenlik alanları arasında yer alan Hurriler ve Mitanniler, İÖ 14 yüzyılda Asurlular'a bağlandı Daha sonra sırasıyla Urartular'ın, İskitler'in, Persler'in, Makedonyalılar'ın, Selevkoslar'ın, Partlar'ın egemenliğine giren yöre, İÖ 69'da Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katıldı Bundan sonra Romalılar ile Partlar arasında el değiştiren bu topraklar İS 395'te başlayan Bizans döneminde de Akhun, Sasani ve Arap saldırılarına uğradı 7 yüzyılda Araplar'ın eline geçen yöre, 1085'te Selçuklu egemenliğine girdi İnaloğullan, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Mardin Artukluları, Akkoyunlular ve Safeviler tarafından da yönetilen Diyarbakır, 1515'te Osmanlı topraklarına katıldı

Ekonomi


Ülkenin öteki önemli merkezleriyle kara, demir ve havayolu bağlantıları olan Diyarbakır ilinde ekonominin temeli tarıma dayalıdır İlde yetiştirilen başlıca tarla ürünleri buğday, arpa, kırmızı mercimek, çiğit, nohut, pamuk ve soğandır Ayrıca karpuz, üzüm, domates, kavun gibi bağ ve bahçe ürünleri de yetiştirilir İlde üretilen karpuzlar tüm ülkede ün kazanmıştır Hayvancılık için iklim ve doğal koşulları uygun olan ilde en çok koyun ve kıl keçisi yetiştirilir Diyarbakır Havzası, yazın Bingöl, Bitlis, Muş ve Van'daki yaylalarda hayvanlarını otlatan göçer aşiretlerin kışlağıdır

Fazla gelişmemiş olan Diyarbakır ili sanayisinde, daha çok tarımsal ürünleri işleyen çeşitli kuruluşlar vardır Bunlardan başlıcaları pamuklu ve yünlü dokuma, halı, un, içki, salça ve iplik fabrikaları ile et kombinasıdır Ayrıca buhar ve su türbinleri, jeneratör, pompa ve motor fabrikaları da vardır
Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki petrol üretim alanlarının bir bölümü Diyarbakır ilinin doğu kesimindedir Petrol dışında yeraltı kaynaklan açısından zengin sayılmayan il topraklarında fosfat ve linyit yatakları vardır

Toplum ve Kültür


İlin geleneksel el sanatları kuyumculuk, dokumacılık ve testiciliktir Diyarbakır kuyumculuğunun kökleri eskiçağlara uzanır Diyarbakırlı kuyumcuların yaptığı gümüş işlemeler, Konya'daki Mevlana Türbesi'nin ikinci kapısını süslemektedir Diyarbakır'da kuyumculuk günümüzde de sürmekte; yörede yapılan hasır bilezikler, gerdanlıklar, gümüş buhurdanlar, gümüş işlemeli nalınlar büyük ilgi toplamaktadır
İlde ipekböcekçiliği de yapılmakta; eskiye oranla az da olsa el tezgâhlarında poşular dokunmaktadır Yörede gelişmiş el sanatlarından biri de testiciliktir Diyarbakır testileri suyu soğutma özellikleriyle ünlüdür

Diyarbakır'da doğa koşullarıyla uyum içinde gelişen özgün bir mimari gelenek vardır Saray ve köşklerin yanı sıra ince işçilik ve bezemeleri olan Diyarbakır evleri iklim koşullarına uygun bir plana göre yapılmıştır İlde yazlar çok sıcak, kışlar çok soğuk geçtiği için evlerde her iki mevsim koşullarına uygun bölümler bulunur

Yazlık bölümün en ilginç yeri eyvan adı verilen yerdir Yaz güneşinden sakınabilmek için eyvanlar kuzeye dönüktür Önünde bir avlu ve ortasında pek derin olmayan bir havuz bulunur Birinci katın altında hava kanalları ve sularla serinletilen serdap denilen soğukluklar vardır Çok sayıda penceresi olan kışlık bölümler ise güneşten yararlanabilmek için güneye dönük yapılmıştır Diyarbakır evlerinde kapılar, dolap kapıları, ince işlerle bezenmiştir Ayrıca bazı evlerin duvarlarında çini, döşemelerinde mermer kullanılmıştır İskender Paşa Konağı, Behram Paşa Evi, Gökalpler'in Evi, Cihannüma Köşkü ve Şeyhoğulları Evi Diyarbakır mimarisinin özgün örneklerindendir

İl Merkezi: Diyarbakır


Diyarbakır kentinin adına ilişkin birçok söylence anlatılır Bunlardan birini Evliya Çelebi ünlü Seyahatname'sinde şöyle aktarır: Yunus Peygamber, Musul'dan buraya geldiğinde, kenti halk tarafından sevilen güzel bir kız yönetmektedir Yunus Peygamber ile görüşen Amida adlı bu yönetici kız, onun dinini kabul eder Bunun üzerine Yunus Peygamber bir kale planı çizerek bunu Amida'ya verir Amida da getirttiği siyah taşlarla elindeki plana göre kaleyi yaptırır ve Yunus Peygumber'in hayır duasını alır Bundan sonra kent, "kız kenti" anlamında Diyarı Bikr adıyla anılır


Oysa kentin adı, eski Asur kaynaklarında Amidi, Yunan ve Roma kaynaklarında Amıdo ya da Amida, Arap kaynaklarında da Amid olarak geçer Türkmenler bu yöreye geldiklerinde surların ve evlerin siyah bazalt taşlarından yapılmış olduğunu görünce kente Kara Amid demişlerdir Sonradan buraya Bekr adlı bir aşiretin yerleşmesi, kente Diyarı Bekr adının verilmesine neden olmuş, bu ad da zamanla Diyarbekir'e dönüşmüştür Adının bugünkü biçimine çevrilişi, Cumhuriyet' ten sonra olmuştur
İlin orta kesimindeki Diyarbakır Havzasının batı kenarında yer alan Diyarbakır kenti, Dicle Irmağfnın batı kıyısında uzanan bir düzlükte kurulmuştur Anadolu'nun çeşitli kesimlerini Mezopotamya'ya bağlayan tarihsel yolların kesişme noktasında kurulmuş olan kent, ulaşım bakımından günümüzde de önem taşır Yakındaki havaalanı, kenti havayoluyla ülkenin öteki merkezlerine bağlar


Diyarbakır kentinin tarihsel çekirdeği, Diyarbakır Kalesi adıyla anılan surların içindedir Kent halkının "beden" adını verdiği bu surlar, Karacadağ yöresinden getirilen siyah volkanik bazalt taşlarından yapılmıştır Uzunluğu 5 kilometreyi aşan, kalınlığı bazı yerlerde 5 metreyi bulan ve yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen surların dört kapısı vardır Günümüzde 300 bini aşkın nüfusuyla Türkiye' nin 11 büyük kenti olan Diyarbakır, tarihsel yapı bakımından zengin dokusu ve çeşitli kurumlarıyla önemli bir ticaret, sanayi ve kültür merkezidir Diyarbakır kentinde kimi kaynaklara göre Nisanoğulları döneminde bir milyonu aşkın kitaptan oluşan bir kütüphane vardı' 1973'te kurulan Diyarbakır (bugün Dicle) Üniversitesi Dicle'nin doğu kıyısındadır
Kentin nüfusu 305940'tır (1985)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü

Eski 05-31-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Diyarbakır-Tarihi-Doğal Yapısı-Ekonomisi-Kültürü







DİYARBAKIR


Diyarbakır, Yukarı Mezopotamya da yaşayan çeşitli uygarlıkların etkileşim alanında yer alması nedeni ile tarihin her döneminde önemini korumuştur 1946 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından Bismil, Silvan, Ergani yörelerinde yaptırılan araştırmalarda Paleolitik (Yontma Taş Çağı) döneme ait çakmak taşından yapılmış bazı aletler bulunmuştur Çayönü höyükte yapılan kazılarda çıkan buluntular ise Neolitik (Yeni Taş Çağı) dönemin varlığını kanıtlamaktadır Birkleyn Mağarası ve Eğil Kalesi’nde bulunan stel ve kitabelerde Asurlular’dan kalan eserler arasındadır Arkeolojik alanların yanı sıra kentin geçmiş kimliğini simgeleyen ve dünyanın sayılı savunma yapıları arasında yer alan surlar da Diyarbakır tarihinin önemli belgelerindendir





Diyarbakır




Yüzölçümü 15355 kilometrekare olan Diyarbakır’ın tarım topraklarının büyük bir kısmında kuru tarım yapılmakta ve nadas uygulanmaktadır 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı geçici sonuçlarına göre il nüfusu 1364209’dur Merkez ilçenin yanısıra Bismil, Çermik, Çınar, Cüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Harzo, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan Diyarbakır’ın ilçeleridir


Güneydoğu Anadolu’nun ikinci büyük kenti olan Diyarbakır, Eski ve Yeni Kent olmak üzere iki kesimden oluşur Eski Diyarbakır surlarla kuşatılmış olup, dört kapalı bu surlar Anadolu’da ayakta kalan benzer yapıların en büyüğü ve en sağlamıdır Kentin önemli tarihi yapıları bu surlar içindedir Cumhuriyet döneminde planlı olarak surların dışında kurulan Yeni Kent ise, iki yanı ağaçlandırılmış caddeleri, müstakil evleri, parkları, resmi binaları ve büyük otelleri ile modern bir kent görünümünde olup, Eski Kent’le tezat oluşturmaktadır İlin en önemli akarsuyu Dicle’dir


Dağlık Doğu Anadolu ile Mezopotamya düzlükleri arasında bir geçiş kuşağı üstünde bulunduğundan eskiden beri önemli kervan yollarının buluştuğu bir kavşak noktası olan Diyarbakır, günümüzde de Diyarbakır-Elazığ, Diyarbakır-Şanlıurfa, Diyarbakır-Mardin ve Diyarbakır-Bitlis gibi önemli karayollarının güzergahı üzerinde bulunmaktadır Demiryolu 1935’te ilin merkezine ulaşmış, daha sonra il sınırları dışına çıkarak Kurtalan’a kadar uzanmıştır Diyarbakır’ın hava ulaşımı yoluyla da Türkiye’nin büyük kentlerine bağlantısı vardır


Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olmakla birlikte, büyük girişimcilik potansiyeline sahip olan Diyarbakır, Gaziantep’in ardından bölgenin ikinci sanayi merkezidir Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlı olmakla birlikte, büyük girişimcilik potansiyeline sahip olan Diyarbakır, Gaziantep’in ardından bölgenin ikinci sanayi merkezidir Kalkınmada birinci derecede öncelikli iller arasında bulunan Diyarbakır’da küçük sanayi sitesi vardır Bölgede geleneksel sanayi dallarının merkezi olan ve Bölge sanayiinde üretim ve pazarlama kapasitesini arttırmanın yanında; yem, et ve et ürünleri sanayilerine yönelmektedir



Diyarbakır Kalesi




DİYARBAKIR KALESİ VE SURLARI


Surların kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, İS 349 yılında Roma İmparatorlarından II Constantinus zamanında kentin etrafının surlarla çevrilerek kalenin güçlendirildiği bilinmektedir Diyarbakır Kalesi, "Dış Kale" ve "İç Kale" olmak üzere iki ana kısımdan meydana gelmiştir Dış kale surlarının uzunluğu 5 km’den fazladır Dış Kale, Dağ Kapı (kuzey), Urfa Kapı (batı), Mardin Kapı (güney) ve Yeni Kapı (doğu) olmak üzere dört kapı ile dışarıya açılır Dış Kale’nin kuzeydoğu köşesinde ayrı bir sur ile çevrili İç Kale bulunmaktadır İç Kale’de, Virantepe diye adlandırılan tepe üzerinde gerçekleştirilen kazılarda 13yüzyılın başına ait bir Artuklu Sarayı ortaya çıkarılmıştır Diyarbakır Kalesi üzerinde yer alan yazıtlar bize, kentin, Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na kadar olar tarihsel sürecinin belgelerini sunar Yazıtlarla birlikte yer yer karşımıza çıkan kabartmalarda her dönemin estetik anlayışını ortaya koymaktadır





Diyarbakır Surları




DİYARBAKIR ULU CAMİİ


Türkiye’nin en eski camilerinden biridir Saint Thoma kilisesine, çeşitli dönemlerde yapılan eklemelerle camiye çevrildiği bilinmektedir Tarih boyunca pek çok değişikliğe uğramış olan camii kesme taştan inşaa edilmiş olup büyük ve gösterişli bir yapıdır Diyarbakır Ulu Camii, planının yanı sıra bezemeleri ve mihrabı, şadırvanı, minaresi gibi mimari unsurları ile de Anadolu mimarisinde önemli bir yer tutmaktadır





Ulu Camii


FATİH PAŞA CAMİİ


Şehrin doğusunda yar alan yapı 1516-1520 yılları arasında Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Diyarbakır’daki ilk Osmanlı camisidir Kurşunlu Camii diye de anılan eser, renkli (siyah-beyaz) kesme taştan inşaa edilmiştir Çinilerle kaplı iç duvarlarının yanı sıra mihrab ve mimberi bezemeleri ile dikkati çeken bölümlerdir


MELEK AHMET PAŞA CAMİİ


Urfa Kapı yakınında yer alan cami, 1587-1591 yılları arasında Melek Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Renkli kesme taştan (siyah- beyaz) inşaa edilen yapının iç mekanı 16yüzyıl Osmanlı çinileri ile bezelidir





Diyarbakır


NEBİ CAMİİ


Harput Kapısı yakınında yer alan yapının yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Akkoyunlular tarafından inşa edildiği düşünülmektedir Osmanlı döneminde de bazı eklemeler yapılan eserin yapımında kesme taş kullanılmış olup içi zengin çinilerle bezenmiştir


SEFA CAMİİ


Şehrin kuzeybatısında yer alan cami 15 yüzyılda inşaa edilmiştir Nesih ve Kufi yazılarla süslü olan minaresi taş işçiliğinin en güzel örneklerini yansıtmaktadır Ayrıca yapının iç mekanı çinilerle süslüdür


ŞEYH MUATTAR CAMİİ


Şehrin ortasında yer alan bu cami, 1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Padişah tarafından inşaa ettirilmiştir Bu nedenle Kasım Padişah Camii diye de anılmaktadır Yapının en ilginç bölümü minaresidir Diyarbakır’daki minarelerin hiçbirine benzemeyen bu ilginç minare dört sütun üzerine oturmaktadır


MESUDİYE MEDRESESİ


1198 yılında Artuk Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaa edilmiştir Kesme taştan iki katlı olarak inşaa edilen yapı taş işçiliğinin güzel örneklerini barındırmaktadır


CAHİT SITKI TARANCI MÜZESİ


Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ev, Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmış ve 1973 yılında müze olarak hizmete açılmıştır Müzede 19yüzyıl Diyarbakır yaşantısını canlandıracak etnografik malzemeler ile yazara ait özel eşyalar, fotoğraflar ve belgeler sergilenmektedir





Deliler Hanı


DELİLER HANI


Hüsrev Paşa tarafından 1527 yılında inşaa ettirilmiştir Yapım malzemesi olarak renkli kesme taş (siyah-beyaz) kullanılan han İki katlıdır Her yıl İslâm ülkelerinden Hicaz’a gitmek üzere bu handa toplanan hacı adaylarını eşlik edecek delillerin (rehber, kılavuz) burada kalmaları nedeniyle, halk tarafından Deliler hanı olarak adlandırılmaktadır Yapı, restore edilerek 120 yataklı turistik, modern bir otel olarak hizmete açılmıştır



Malabadi Köprüsü


MALABADİ KÖPRÜSÜ


Diyarbakır-Batman karayolu üzerinde, iki ilin sınırında, Batman Çayı üzerinde yer alan muhteşem bir Artuklu eseridir Yazıtından, 1147-1148 tarihinde Artukluoğullarından Timurtaş Bin İlgazi tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır Anadolu’daki taş kemerli köprüler içinde kemeri en geniş olan bu köprü, suyun iki yakasını düz bir çizgi üzerinden değil kırıklar yaparak birleştirmektedir Kemerin iki yanında kervan ve yolcular için yapılan iki barınak odasına köprünün üzerinden inilmektedir



Kuyumculuk


DİYARBAKIR'DA EL SANATLARI


Diyarbakır’ın geleneksel el sanatları arasında kuyumculuk, ipekçilik ve bakırcılık önemli yer tutmaktadır Kentte uzun bir geçmişi olan kuyumculuk günümüzde de önemini korumaktadır





Bakırcılık




Gümüş işlemeli nalın ve çekmeler, kişniş gerdanlık ve hasır bilezik Diyarbakır kuyuculuğuna özgü örneklerdir İpek böcekçiliği ise Merkez, Kulp, Silvan, Lice ilçelerinde yapılmakta olup, ipekli kumaşlar, mendiller ve puşular ilginç örnekleri oluşturmaktadır Çömlekçilik, saraçlık, keçecilik, kilim, cicim, heybe dokumacılığı, işlemeli peşkir, peştamal ve halı dokumacılığı İl’in diğer el sanatlarını oluşturmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

diyarbakır gelenek ve görenekleri

Eski 11-09-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

diyarbakır gelenek ve görenekleri




ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ


Diyarbakır'da Türk-İslâm kültürü hâkimdir Diyarbakır, hazret-i Ömer devrinde 639'da, İslâm orduları tarafından fethedildikten bu yana Müslümanların ve 1042'den bu yana da Müslüman-Türklerin idâresinde kaldığı için, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur 639 öncesi kültürler unutulmuştur 1085'te Selçuk, 1097'de İnaloğulları, Nisanoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlu ve bilhassa Osmanlılar bu bölgenin Türkleştirilmesinde mühim rol oynamıştır İnaloğulları zamânında Diyarbakır kütüphânesinde 1040000 kitap bulunuyordu Artukoğulları ve Osmanlılar devrinde burada kültür ve mîmârî zenginlik doruk noktasına ulaşmıştır

YÖRESEL YEMEKLER:

Meftune, çiğ köfte, duvaklı pilav, lebeni ve nariye tatlısıdır Yemekler bol etli, çok yağlı, baharatlı ve acı olur Diyarbakır'ın masal ve efsâneleri, mânileri, halk edebiyâtı, ağıtları, türkü ve uzun havaları ve halk oyunları çok zengindir Ünlü halk şâirleri yetişmiştir Meşhur oyunları: Keşev, delile, halay, harrani, meyremo, poppori, tehayat, dunik, çaçan ve çapiktir

YÖRESEL GİYİM:


Elbiseler çok renklidir Atlas, canfes ve diba gibi kumaşlardan yapılır Entari üstüne işlemeli hırka giyilir Başlıklarda kullanılan gümüş tepelikler köyden köye değişir Erkekler entari, şalvar, kuşak, şal, işlik ve yelek giyerler Başa külah giyilir veya puşu sarılır

HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:

Folklor sözcüğü, folk (=halk) ve lore (=bilim) kelimelerinden oluşup, halk bilimi anlamına gelmektedir Folklor, uluslar arası kültürün yaratıcı bilimsel bir koludur Tarih sürecinde bölgelere göre özelleşmiş, bölgelerle özdeşleşmiş, bu durumuyla kendisini bilimsel, teknik ve ori jinal bir şekilde ortaya koymuştur Folklorun temelini; toplumların ekonomik yaşam şartları oluşturur Dolayısıyla ortaya çıkması, gelişmesi halkların maddi ve manevi değerleriyle ilintilidir Folklor ile halk oyunları kavramları özdeşleştirilerek, halk oyunları yerine folklor kavramı kullanıla gelmektedir Oysa folklor genel bir kavram olup, toplumların maddi ve manevi değerlerini barındırır Ömeğin, herhangi bir ülkenin, toplumun veya yörenin yemekleri, kıyafetleri, gelenek görenekleri, töreleri, halk oyunları, bayramları, eğlenceleri vb gibi değerlerin tümü folkloru oluşturmaktadır Halk oyunları folklorun bir parçası olup, günlük yaşamdan kesitler, kahramanlık, birliktelik, nefret, aşk, sevgi, hayal, umut gibi insan yaşamını etkileyen değerleri sergiler

Zevkler ve dertler halaylarla, türkülerle, düğünlerle, müzikle, sanatçılarla dile getir ilir Her ne kadar halk oyunlarında zevk ve eğlence görülüyorsa da, toplumların kanunu, ilişkileri, kültürü, kimliği öncelikli olarak dile getirilir Onun için denilebilir ki folklor (halk oyunları) insanların eğitiminde rol oynar Müzik eşliğinde oynanan oyunlar daki ahenk fark edildiği zaman, insan yaşamını ve sevgisini canlı kılar Bir yan dan insanı üzer, dertlendirir, bir yandan da neşelendirir Her ritim ve oyun insanlann gönlünde ayrı değişiklikler yaratır Böylece halk oyunlan insanları manevi yönden etkiler Halk oyunları, insanlık tarihi kadar eskidir Halklar tarihinde insanlar, toplumlarını, örgütlüklerini, geri kalmışlığını halk oyunlarından ayırmamışlardır Halkımız, bazen istemlerini, beklentilerini halk oyunlarıyla dile getirmiştir Her ne kadar yazılamamışsa da, halkın yaşamında varlığını sürdürmüştür Bazen de yurtseverlik, savaş, kavga, aşk, sevda gibi konular dile getirilmiştir Halk oyunlarımız rengini kendi güzel coğrafyasından almıştır Doğa ile bütünleşmiştir Bu yüz den halk oyunlanmız çok zengindir Bu yönüyle manevi bir güç olup, yaşantımızın bir aynasıdır Halkımız, folkloru ile özellikle halk oyunlan kendisini Ortadoğu halklarına tanıtmıştır Öte yandan kültürümüz yaşamımızın temelini oluşturmuştur Halk şarkı, türkü ve oyunlarıyla kendini tanıtmıştır Kültürel ilişkilerdeki zenginlik, ulusal ilişkileri de geliştirerek zenginleştirmiştir Bölgemizde her yörenin kendine has oyunları vardır Bu, yöreler arasındaki kültürel ilişkilerin gelişmesine neden olmuştur Her yörenin oyunları, o yöredeki insanların yaşantılarını sergiler

Ömeğin, Hakkari'de oynanan ''Xelef'' oyunu, kimi ağaların ve aşiret reislerinin kahramanlıklarını, kiminin de zorbalıklarını dile getirir Adıyaman'da oynanan ''Qimil'' oyununda ise toprağa bağlılık, üretim ilişkileri, kadın erkek ilişkileri (kolektivizm) dile getirilir Bölgemizde oynanan oyunlarda dikkati çeken başka bir nokta da ekip başıdır Ekip başı figürleriyle müzikle olan ahengini gösterir Böylece yaratıcılığını serbest bir şekilde ortaya koyarak oyunun güzelliğini ve estetik yönünü tamamlar Sonuç olarak, özelde halk oyunlarımızı genelde kültürümüzü kendimizde yaşatmak için bilimsel bir tarzda araştırmalı, tanımalı ve geliştirmeliyiz Bunu yaparken de farklı kültürlere de saygı göstermeyi, değer ver meyi ve onlarla ilişki geliştirmeyi göz ardı etmemeliyiz


GELENEKSEL HALK OYUNLARİ

Diyarbakır ve çevresinin geleneksel oyunları çok çeşitli canlı ve renklidir Yöreye özgü nitelikleri vardır Bölgemizde devki ve el vuruşturma figürlü oyunlar yaygındır Oyunların çoğu halay türündedir Çepik, lorke, çaçan, esmer, gırani, halayları en yaygınlarıdır Halaylarda bir fasıl sırası bulunur Ayrıca makamlara göre de sıra oluşturmaktadır

KEŞEYO:

Bu oyunun sadece erkeklerce oynanması ve ilimize has olması en temel özelliğidir Bu oyun delilo oynayan sarhoş bir Hıristiyan din adamının taklit edilişidir Bu oyun delilo oyunun ayak vuruşlarının aynısı olup, ağır bir tempoda oynanmak tadır İleri giderken sağ ayakla başlanır el ele serçe parmak teması ile kollar baş seviyesinin üzerinde havaya kaldırılarak oynanır Önce sağ sonra sol tekrar sağ ve son olarak sol ayak öne vurulup tekrar sol ayak geriye doğru çekilir Ellerin durumu değişir Eller yere doğru indirilir Her adım atılışında öne doğru birleşik olarak çıkarılır Ayak hareketleri öne gidişin aksine geriye doğru önce sol sonra sağ, yine sol ve son olarak sağ ayak yere ve dize vurularak öne doğru adım atılır Oyun böyle devam eder

DELİLO:

Bu oyun üretimde birlik, dayanışma 46 içinde harcanan emeğin karşılığının alınmasından doğan sevinci yansıtır Davul, zurna eşliğinde oynanır Ezgisi 4/4'lüktür Tempolu ve ritimlidir Oyun süresince zur nadan değişik ezgiler çalınabilir Serçe par maklardan tutuşulur Kollar yere paraleldir Oyun süresince içten dışa doğru yaylandırılır ya da sert biçimde sallandırılır Oyuna sağ ayakla başlanır Sağsol sağsol olmak şartı ile dört adım öne ve hafif sağa doğru atıİır Son sol ayak vurulduktan sonra aynı ayak tekrar geri çekilir Serçe parmakların tutulmasıyla dirsekler yarım açık, yanındaki oyuncuyla dirsekler bitişik ve her oyuncunun dirseği de kendi vücuduna bitişik olarak yalnız kadın ve erkeklerce oynandığı gibi karışık olarak da oynanır Oyunda yöre türkü ve manileri (Delilo, Selimo, Tırlıanne, Ayvanda Yatan Oğlan vb ) okunur

HALAY:

Bu oyun en az üç kişi ile oynanır oyunculara davul zurna eşlik eder lzleyi ciye göre sahne uygulaması ve düzen yok tur Oyun, başı çekenin yönetiminde oynanır Halay başı elindeki puşuyla düzeni ve ritmi sağlar Halaylarda neşe ve canlılık egemendir Ölçülü devinimlerle oynanır Halay müziği çeşitlidir Ritm canlıdır Ezgisi 2/4'lüktür Kadın ve erkekler birlikte oynuyorlarsa; sol kol sağ kol üzerine gelir, içten parmaklar birbirine geçilir Kollar ger gin, arkada kalacak biçimde kenetlenir Bakışlar, dik ve serttir Oyuncular omuz omuza verdikten sonra halay başlar Sadece kadınlar oynuyorsa; el tutuşları değişir Kollar çapraz olarak yanındakinin belinin üst ve alt tarafına atılır Arkadan bakıldığında çapraz olduğu görülür Halay iki bölümde oynanır Birincisi sallanmadır Diz kırılarak, dört uzun, iki kısa diz devinimi yapılır Bu devinime beden ve omuzların ritmik biçimde eşlik etmesi gerekir Omuz titretme erkekler içindir, kızlar düz oynar Diyarbakır'da veya ilçelerinde, kırsal alanda halay oyununu kadınerkek beraber oynadıkları gibi sade erkek ve sade kadın türünde de oynarlar Yalnız kadın vuruşları (öne çıkmak ) değişir Bu kadınlara özgü olup kadınların fiziki yapılarına uygun olarak oluştuğu sanılmaktadır Hafif öne eğilirler, sağsol sağsol olarak iki ayaklarını kullanıp, son ayak olan sol ayağı ön tarafa vurup geri çekerler Kırsal alandaki erkek halayında ise kadınlarınkine benzer vuruşlar yapılmaktadır Ancak ayaklar daha serbest ve daha ileri çıkarılarak yapılır Merkez halayında ise vuruşlar küçük hafif öne eğilmiş olarak kırsal alandakinin aksine her iki ayak eşit olarak kullanılmaz Sağ ayak üç defa sol ayak ise bir defa öne vurulup ileri gidilir Vuruş noktasına geldiğinde ise ayak hareketleri aynı fakat sol ayak öne vurulup geri çekilir, son vuruş vurulup geri gelinir Geri gelişte önce sol sonra sağ ayak lar hafif havaya kaldırılıp başlama nok tasına gelinir ve tekrar yerinde oynanmaya başlanır Geri gelirken beklenmeden tekrar ileri çıkılabilir

ESMER:


Sevinin vurgulandığı bir halk oyunudur Figürlerde incelik, yumuşaklık vardır Ezgisi 4/4'lüktür Ara müziği her rani, türkü bölümü esmerim olan iki müzik li bir oyundur Erkekler ve kadınlar tarafından oynanır Tutuşları, halay oyunun daki gibi omuzlar kenetlene,cek şekilde olmalıdır Oynama şekline ise sağ ayakla başlanır Şehir merkezinde üçüncü ayakta diz kırılarak doğrulur ve akabinde sol ayak öne çıkarılır Kırsalda ise üçüncü ayaktan sonra diz kırılmadan vücut yukarıdan hafif öne eğilerek arkaya doğru hafif olarak çıkılarak oynanır Bu oyunda öne çıkışlarda birincide düz öne çıkılır Öne çıkışların geri gelişleri de vardır Oyun genellikle duy güzel olduğu için türkü söylenerekte oynanır

TEK AYAK:

Halay türündendir Tek grup ya da karşılıklı iki grupla oynanır Bu oyunda ayak Vuruşları, halay müziğinden yarım ses aksaktır Bu, ileriye çıkış figürlerinde ve dik oyunda özellik olarak belirir Müzik ezgisi 2/4'lüktür Karşılıklı oynamada belir gin özellik, atak devinimleridir Bu oyunda ki tutuşlar da halay ve esmerde olduğu gibidir Üç defa sağ ve sol ayaklar yerinde kaldırılıp indirilir Sol ayakla birlikte vücut hafif öne çıkarılır ve eğilinir Sol ayak öne Vurulup geri çekilir Öne çıkma halayda olduğu gibidir Geri gelişler de vardır Davul Vuruşu halaydaki gibi seri olmayıp kesik kesik olur

ÇiFT AYAK:

Bu oyunda da tutuşlar, tek ayak oyununda olduğu gibidir Sol ayaklarını iki kez vurup çekerek oynadıkları bir oyundur Öne çıkma ve geri gelişler de vardır Davulun vuruşu kesiktir Öne çıkma halayda olduğu gibidir Ancak, sol ayak savurması iki defa olur çapraz olması ve sağ ayağın hareketidrL Öne çıkmak beklemeden olduğu gibi, geri gelişte vardır Davulun vuruşlan da ritme göredir

ÇEPİK:

Adını el çırpmadan alır, Savaş, kavga ve çekişmeyi simgeler Oyun gruplara ayrılarak ya da teke tek vuruşarak oynanır Çepik üç bölümdüL Kabadayı, hücum ve çarpışmadan oluşuL Yürüyüşler saldırı ve çağn biçimindedir Oyunun en belirgin özelliği oynayışta eşitliğe önem verilmesidir Erkek erkeğe, k1z kıza karşı oynaL Ezgisi 214'lüktüL Sağ ayakla başlanır Sağsolsağ adımlar atılır Sağ ayakta sekilir Sol ayak sağın yanına yere vurulur ve sol atılarak sürdürülür Sekme sonrası tüm vuruşlarda el çırpılır Karşı karşıya gelinip eller birbirine vurulur Vuruşlar yapıldıktan sonra dönme oluL Oyunun seyri serbesttir

PAPURE:

Oyun sağ ayakla başlar Dairenin oluşumunu sağlamak için ileri doğru iki adım atılır Sağ yere vurulup sol ayak sağa doğru savrularak çift düşülür Bundan sonra oyunun Diki oynanır Oyunun diki halay oyununun diki gibidir Komut geldikten sonra sağ ayak yere vurulur, sol ileri çıkanlır geri yerine gelirken sağ ayakla bir Ükte çift düşülerek oyunda üçüncü figür olan çapraz oynanır Oyunun çaprazı sağ solsağ yapılarak oyun devam eder Oyunun tutuş şekli baş parmaklar açık, önündeki oyuncunun omuz kemiklerini kavrayacak şekilde dairesel olarak oynanan oyundur

MERYEMO:

Oyun sağ ayakla başlar sağ ayak ileri, yana doğru atılarak sağsol sağsol,

ÇAÇAN:


Tutuşlar, halay esmer tekayak çiftayakta olduğu gibidir Halaya çok benzer Farklılık ise çıkışlardan sonraki figürlerin

SEYİRLİK HALK OYUNLARI :

Diyarbakır yöresinin yaşam biçimlerinden kaynaklanan köy seyirlik oyunları vardır Bunlardan bazılan; Teşiberi, Gur u Pez, Şur u Mertal vb dır

TEŞİBERİ:

Müziksiz ya da müzik eşliğinde oynanabilir Oyunun temeli öykünmeye dayanır Oyunculann mimikleri önem taşır Öykündükleri eylemlerle özdeşleşirler TeşiBeri oyununun konulan çok çeşitlidir Bunlar günlük işlerden, yaşayıştan kay naklanır Oyun, adını yün eğirme eyleminden almıştır Teşi, yün eğirmeye yarayan bir araçtır Beri, köy kadınları ve kızlarının süt sağmak için toplandıklan yerdir Köy kızları buraya hayvan sağmak için gelirken eğirecekleri yünleri de getirirler Kızların beriye gelişi köy delikanlılannın beklediği bir olaydır Buluşmaya olanak sağlar Kızlardan sonra köy delikanlıları da alana toplanır Hayvanların sağılması bitince oyunlar oynanır Oyunda, delikanlılar kızların yaptıklarına öykünürler Gösteri, müziksiz ya da davul zuma eşliğinde olur Bu oyun günlük yaşamın çeşitli eylemlerine öykünerek de oynanabilir

GUR U PEZ:

Yörenin kırsal kesiminin günlük yaşamından kaynaklanan bir oyundur Köylerde hayvanlar, nöbetleşe ya da tek bir çoban tutularak otlatılır Akşam da otlakta kalınır Oyunda yaylada toplanan sürüye kurdun saldırması anlatılır Bu saldırıda çobanın sürüyü özveriyle savunması ve saldırıyı savuşturması sergilenir Oyunda; bir çoban, bir köpek, bir kurt, koyunlar vardır Koyunlar halka olur Bağdaş kurup, sağ elle sol ayağın baş parmağını ve sol elle sağ ayağın baş parmağını (ayaktan çapraz) tutarlar Çoban, koyunların çevresinde koşarak elini her birinin başına koyar Bu arada köpekte çobanın ve koyunların etrafında gezinip, sürünün dağılmasını engeller Çoban, bir çeşit yoklama yaparken yöreye özgü ağızla tekerlemeler söyler Koyunlar söz aralarında rüzgara öykünerek sesler çıkarır Çoban, tekerlemesi bitince başını bir koyunun sırtına dayar ve uyur Köpek ise sürünün etrafında dolandıktan sonra uyumaya başlar Onu ve çobanı gözetlemekte olan kurt yavaşça sürüye sokulur Birden saldırarak koyunlardan birini kapıp kaçırır Koyun bağırarak yardım İster Çoban uyanır ardından koşar, ama kurtaramaz Ancak kurt başka bir koyun kaçıramadan öldürülür Koyunlar ölen kurdun çevresinde kızgınlıklarını anlatır biçimde dönerler Çobanla kurt arsındaki kovalamacanın nereye kadar olacağını oyuncular belirler Bu sınır bir çizgi, bir tepelik, bir ağaç arkası, masa veya sandalye gibi nesneler olabilir

NELERİ İLE ÜNLÜ:

Diyarbakır Karpuzu, Malabadi Köprüsü, Diyarbakır Surları, Ergani Bakırı, Behrampaşa Camii, Delilo Halkoyunu, Deliller Hanı, Diyarbakır Sokakları, ( Küçeler ) Hilar Kayalıkları, Çermik Kaplıcası, Meryem Ana Kilisesi, Sarı Saltık Türbesi

İL İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Bakır ülkesi anlamına gelmektedir Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir'dir Bekir'in memleketi anlamına gelir Bunun nedeni de Bekir b Va'il adlı Arap göçebe boyunun buraya yerleşmiş olmasından kaynaklanır Diyarbakır'ın eski adı Amid veya Amed'dir Gelen veya bizim anlamına gelir Dede Korkut kitabında Amid'e Hamid de denilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.