Şengül Şirin
|
Camp David Antlaşmaları
Lübnan iç savaşının Arap dünyasını karıştırdığı ve bir çok endişelere sebep olduğu bir gerçektir Çünkü Lübnan’ın dini gruplar arasında parçalanması veya en azından, bir ara Hıristiyanların ileri sürdüğü gibi, bir federasyon ve konfederasyon şekline dönüştürülmesi ihtimali, bir çok Arap ülkesi için, kendilerine de tesir etmesi bakımından, korkutucu olmuştur Fakat, Lübnan iç savaşının sona ermesinden hemen bir yıl sonra Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın İsrail’e gitmesi ve bundan on ay sonra da İsrail ile Camp David Anlaşmaları’nı imzalaması, Arap dünyasını çok daha fazla karıştıracak ve günümüze kadar gelen bir dizi yeni gelişmelerin kapısını açacaktır
18 Ocak 1974′de, Amerika’nın aracılık çabaları ile, İsrail ve Mısır arasında imzalanan Sina anlaşması, Amerikan diplomasisi için bir başarı olduğu kadar, Mısır-Amerikan münasebetlerinin de büyük ölçüde değişmesini ve gelişmesini sağlamıştır Hele, Dışişleri Bakanı Dr Kissinger’in 31 Mayıs 1974′de de İsrail ile Suriye arasında bir anlaşma sağlaması, Amerika’nın Arap dünyasındaki nüfuzunu ve Orta Doğu politikasındaki tesirini daha da arttırmıştır
Bu atmosferden yararlanan ve Orta Doğu’da bir barış zeminini kuvvetlendirmek isteyen Başkan Nixon, 12-19 Haziran 1974 günlerinde Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, İsrail ve Ürdün’ü ziyaret etti Nixon’ın Suriye ziyaretinde, iki ülke, 1967 savaşında kesilmiş olan diplomatik münasebetlerini tekrar tesis etmeye karar verdiler Fakat Orta Doğu gezisinin en başarılı kısmı Mısır ziyareti oldu ve Nixon Mısırda hararetle ve büyük gösterilerle karşılandı
14 Haziranda, “Mısır ile Birleşik Amerika Arasındaki Münasebetlerin ve İşbirliğinin Prensipleri” konusunda bir de anlaşma imzalandı Amerika ile Mısır arasındaki münasebetlerin almış olduğu bu yeni şekil ve gelişme iledir ki, Mısır, İsrail ile 1 Eylül 1975 anlaşmasını imzalayarak, Sina’dan biraz daha toprak kazanmaya muvaffak oldu Bu da Mısır’ı, kaybedilen Arap topraklarının tekrar kazanılmasında ve İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini sağlamada, Amerika’ya dayanma yoluna sevk etmiştir
Mısır’ın bu sırada Amerika’ya ve genel olarak da Batı’ya eğilim göstermeye sevmeden sebeplerin başında, karşılaştığı ekonomik meselelerin büyük tesiri olduğunda şüphe yoktur İsrail ile yapılan savaşların yükünü kaldırmak kolay değildi İçerdeki ekonomik sıkıntıların dışında, Mısır dış borçlarını da ödemekte güçlüklerle karşılaşmaya başladı Bundan dolayı, Enver Sedat, 20-29 Şubat 1975 günlerinde Suudi Arabistan, Umman (Oman), Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Kuveyt’i ziyaret etti Bu ziyaretler sırasında, yapılan anlaşmalarla, Suudi Arabistan Mısır’a hemen 300 milyon dolarlık, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de 400 milyon dolarlık bir yardım yapmayı kabul ettiler
Bunun arkasından Enver Sedat, 29 Mart-10 Nisan 1975′de de Batı Almanya, Fransa, İtalya, Yugoslavya ve Avusturya’yı ziyaret etti ve Yugoslavya hariç, diğer ülkelerle çeşitli ekonomik yardım anlaşmaları imza etti Enver Sedat, bu Orta Doğu ve Batı Avrupa ziyaretlerinin arkasından 26 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında da Birleşik Amerika’yı ziyaret etti Sedat bu ziyaretinde Amerika’dan silah almak istedi ise de, Amerika herhangi bir taahhütte bulunmadı Buna karşılık, Başkan Nixon, 1974 Mısır ziyaretinde vaad ettiği vechile, Kongreden Mısır’a 750 milyon dolarlık ekonomik ve 250 milyon dolarlık da gıda yardımının çıkmasını sağladı
Başkan Sedat’ın 1975 yılında yaptığı bu ziyaretler açık bir şekilde göstermekteydi ki, Mısır politikası Batı’ya kaymaktaydı O kadar ki, ekonomik sebepler ağırlıklı bir rol oynasa bile, Enver Sedat’ın Orta Doğuda ziyaret ettiği ülkeler esas itibariyle muhafazakar ve Batı’ya daha yatkın ülkelerdi
Mısır politikasındaki bu değişmenin Sovyetleri hoşnut bırakmayacağını tahmin etmek zor değildi Mısır’ın Batı’ya doğru kayması ile Mısır-Libya münasebetlerinin de bozulmaya başladığı görülmüştür Hatta iki ülke arasında çatışmalar çıkmıştır Bu krizde, Libya ile yakın münasebetlere sahip olan Sovyet Rusya’nın ne derece parmağı olduğunu tayin etmek elbette ki güçtür
Mısır-Libya gerginliği ve iki ülke münasebetlerindeki kriz, 1975 Temmuzunda başlamış ve aralıklarla 1977 Ekimine kadar sürmüştür 1975 Temmuzunda Mısır sınır makamları, Mısır’da karışıklık çıkarmak isteyen bir takım Libyalıları yakaladı Bu hadise iki ülke münasebetlerini o kadar gerginleştirdi ki, Libya Mısır sınırlarına 400 tank sevk etti ve Mısır da buna karşılık vererek Libya sınırlarına kuvvet yığdı
Bu gerginlik Ekim 1975 ayına kadar sürdü ise de, iki taraf da daha fazla ileriye gitmedi ve münasebetlerini normale döndürdüler Fakat 8-9 Mart 1976 günlerinde, Mısır’da yüksek seviyedeki kişileri öldürmekle görevlendirilen 30 kadar Libyalı komandonun yakalanması, Mısır-Libya münasebetlerini yeniden gerginleştirdi Bunun üzerine Libya, ülkesinde çalışmakta olan 22 000 kadar Mısırlıyı sınır dışı etti Bu hadise de burada kaldı
1977 yılında Mısır ve Libya savaş durumuna girdiler 12 Temmuz 1977 günü, dört kişilik bir sabotaj grubunun Libya’dan Mısır’a girmek isterken Mısırlılar tarafından yakalanması üzerine, 14 Temmuz 1977′den itibaren Libya-Mısır sınır çatışmaları başladı Bu çatışmalar, 17 Temmuzdan itibaren iki taraf tanklarının ve uçaklarının çarpışmasına dönüştü Gerçekte Libya ile Mısır arasında bir savaş söz konusu idi Dolayısıyla, Arap Ligi’nin ve diğer Arap ülkelerinin araya girmesi üzerine, Libya topraklarına girmiş olan Mısır, kuvvetlerini geri çekerek 24 Temmuzda savaşı durdurdu Fakat iki devlet arasında münasebetlerin normale döndürülmesi ancak 1977 Ekiminde mümkün olabildi
Mısır’da, yüksek seviyedeki kişileri öldürmekle görevlendirildiği belirtilen 30 kadar Libyalı komandonun 8-9 Mart 1976′da yakalanmalarından bir kaç gün sonra, Enver Sedat, bir bomba patlattı Sovyetlerle olan bağlarını birdenbire koparıverdi Mısır’ın Amerika ile münasebetleri geliştikçe, Mısır-Sovyet münasebetleri bu gelişmenin üzerinde bir ipotek teşkil etmeye başladı Libya ile münasebetlerin gayet gergin olduğu ve Lübnan iç savaşının da gayet yoğun bulunduğu bir sırada, Enver Sedat Sovyet yükünü sırtından atıverdi
14 Mart 1977 günü, Mısır’ın parlamentosu olan Halk Meclisi’nde yaptığı konuşmada, 27 Mayıs 1971 tarihli ve Mısır ile Sovyet Rusya arasında “sarsılmaz dostluk” (unbreakable friendship) tesis eden “Dostluk ve İşbirliği Antlaşması”nın feshini Halk Meclisi’nden istedi Enver Sedat bu konuşmasında, 1973 savaşından sonra Sovyetlerin Mısır’a karşı alakalarını azalttığından, Arap dünyasında “mihverler” yaratmak, yani Arap dünyasını bölmek için çaba harcadığından, Mısır’a silah ve yedek parça vermediğinden, 1975 Ocak ayında Brejnev’in Mısır’a yapacağı ziyareti iptal ettiklerinden, 1971 anlaşmasını canları nasıl isterse öyle tatbik ettiklerinden şikayetle, bu antlaşmanın artık bir yararı kalmadığını ve dolayısıyla feshedilmesi gerektiğini söyledi
Halk Meclisi 15 Martta, yani ertesi günü, aldığı bir kararla, Mısır-Sovyet dostluk antlaşmasını feshetti İş bu kadarla da kalmadı Halk Meclisi, 4 Nisanda aldığı bir kararla da, Sovyet donanmasının Mısır limanlarından yararlanmasını sağlayan anlaşmayı da feshetti Enver Sedat’ın bu tutumu Amerika’yı çok sevindirdi Aynı ölçüde, Sovyetlerin de canını sıktı Mısır gibi, Orta Doğu’nun gayet stratejik bir ülkesi ve aynı zamanda da Arap dünyasının nüfuzlu bir devleti ile münasebetleri kopmuş oluyordu Sovyetler bu kopmanın şokunu azaltmak için, 28 Nisanda Mısır’la gayet geniş çerçeveli bir ticaret anlaşması imzaladılar
Enver Sedat, şimdilik daha ileriye gitmeyi uygun bulmadı Mayıs ayında yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: “Sovyetler Birliği ile kavga etmek niyetinde değiliz Bağımsız tutumumuzun anlaşılacağı ve kabul edileceği günün geleceğini ümit ediyorum ve o zaman Sovyetlerle münasebetlerimiz sağlam bir zemine oturmuş olacaktır ”Şunu da belirtelim ki, Sovyetlerin Mısır’dan belirli bir ölçüde uzaklaşmalarında veya Enver Sedat’ın şikayet ettiği gibi, alakalarını azaltmalarında, 1974′ten itibaren Sedat’ın takibe başladığı, Amerika ile münasebetleri yumuşatma politikasının da büyük rolü vardır Enver Sedat’ın bu yeni tutumu, Amerika’yı bir Orta Doğu barışı konusunda daha da cesaretlendirdi ve harekete geçirdi
1977 yılında Amerika’nın gösterdiği faaliyetler Dolayısıyla, Mısır da dahil, Amerika ile Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan ve İsrail arasında bir çok temaslar oldu Hatta Amerika Dışişleri Bakanı Cyrus Vance ile Sovyet Dışişleri Bakanı Gromyko arasında New York’ta 30 Eylülde yapılan görüşmeler sonunda, 1 Ekim 1977′de yayınlanan bir bildiride, bu taraflar, birbirlerinin meşru hak ve menfaatlerini karşılıklı olarak tanımaya davet edilmiş ve Aralık ayında Cenevre’de bir konferansın toplanacağı da açıklanmıştı Lakin bunlardan hiç bir netice çıkmadı
1977 Mayısında İsrail’de seçimler yapılmış ve Menachem Begin liderliğindeki Likud Partisi seçimleri kazanarak yeni hükümeti kurmuştu Bu seçimlerden sonra, bilhassa Temmuz ve Ağustos aylarında Amerika’nın Time dergisi, İsrail’in çeşitli vasıtalarla Arap ülkeleriyle temasa geçmeye çalıştığı ve bilhassa mutedil Arap ülkeleri olan Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır ve Sudan ile barış müzakereleri için temas aradığını bildirdi Dergi, İsrail ile gizli olarak devamlı münasebet halinde bulunan Fas’ın aracı rolünü oynadığını bildiriyordu
Başbakan Begin Ağustos ayında Romanya’yı ziyaret ettiğinde Romenler kendisine, Enver Sedat’ın bir çözüm için arzulu olduğunu söyleyince, Begin de Romenlere, bütün meselelerin müzakeresinde esnek bir tutum alacağını bildirince, bu haber hemen Kahire’ye uçurulmuştu Böyle bir atmosferdedir ki, Enver Sedat 9 Kasım 1977 günü Halk Meclisi’nde yaptığı konuşmada, barış konusundaki kararlılığını açıklayarak, barış için en büyük engelin psikolojik engel olduğunu, bunu kırmak gerektiğini ve gerekirse kendisinin İsrail’e gitmeye hazır olduğunu, gerekirse dünyanın dibine kadar gidebileceğini bildirdi Begin Sedat’ın bu konuşmasını ve teklifini cevapsız bırakmadı ve Enver Sedat’ı İsrail’e resmen davet etti Enver Sedat ikinci bombasını patlatmıştı
Enver Sedat 19-21 Kasım günlerinde İsrail’i ziyaret etti ve 20 Kasım günü Kudüs’te İsrail parlamentosunda bir konuşma yaptı Enver Sedat konuşmasında şu noktaları vurguladı:
Mısır barış yapmaya kararlıdır, fakat bu barış adalete dayanan bir barış olmalıdır
Geçici bir anlaşma değil, devamlı çözüm ve barış getirecek bir anlaşma gereklidir
Bu barış, yabancı toprakların işgaline dayanamaz Dolayısıyla, İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi zaruridir
Filistinlileri içine almayan bir barış mümkün değildir Filistin meselesi Arap-israil meselesinin temel unsurudur Bu sebeple, Filistinliler kendi vatanlarına ve kendi devletine sahip olmalıdır
Bölgedeki her devletin güvenlikli sınırlar ve barış içinde yaşaması hakkı kabul edilmelidir
Buna karşılık Begin de yaptığı cevabi konuşmada, Sedat kadar açık, samimi ve heyecanlı olmamakla beraber, 14 Mayıs 1948′deki Bağımsızlık Deklarasyonunda, bütün komşu ülkelere barış ve iyi komşuluk elini uzattıklarını, karşılıklı yardım ve işbirliği teklif ettiklerini hatırlatarak, bugün de aynı şeyi istediklerini, bunun için de barışın ilk adımı olarak savaş durumuna son verilmesi gerektiğini, İsrail’in o günkü topraklarda bir vatana sahip olma hakkının bulunduğunu belirtti ve sonunda da her şeyi herkesle müzakereye hazır olduklarını ifade etti Bu suretle İsrail ile Mısır arasında bir diyalog başlamış oluyordu Fakat bu diyalog Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı
Bilhassa Suriye, Libya, Irak ve FKÖ, Sedat’ın Kudüs ziyaretine büyük tepki gösterdiler Buna karşılık, Ürdün, Suudi Arabistan ve Sudan daha mutedil bir tutum aldılar İsrail-Mısır diyalogu başlamakla beraber, kolay gelişemedi 25-26 Aralık 1977′de Begin Mısır’ı ziyaret ederek İsmailiye’de Enver Sedat ile görüşmelerde bulundu Bu görüşmelerde, taraflar, barış görüşmelerini yürütmek ve bilhassa toprak meselelerini müzakere etmek üzere yüksek seviyede askeri komiteler kurdular Bu komiteler kah Kahire’de, kah Kudüs’te toplantılar yaptılar Bunlardan bir netice çıkmadı
Onun üzerine Amerika araya girdi ve tarafları uzlaştırmaya çalıştı Bu da mümkün olmadığı gibi, İsrail’in Batı Şeria’da yeni yahudi yerleşim merkezleri kurmaya başlaması, hem Mısır ve hem de Amerika ile münasebetlerini bozdu Amerika, yeni yahudi yerleşim merkezlerinin kurulmasını “barış için bir engel” saydı
Bu arada Amerika’nın Mısır ve Suudi Arabistan’a F-5 savaş uçaklarını satmaya karar vermesi, İsrail-Amerikan münasebetlerini daha bozdu 1978 Ağustosunda İsrail’in bir yandan Amerika, bir yandan da Mısır ile münasebetleri iyice tatsız bir hale gelmiş ve barışa giden yol tıkanmış gibi görünüyordu Bu sebeple Amerika tekrar inisyatifi ele aldı ve Enver Sedat ile Begin’i Washington yakınlarındaki Camp David’de müzakere masasına oturtmaya muvaffak oldu
Bu müzakerelere Başkan Jimmy Carter da aktif olarak katıldı Camp David görüşmeleri 5-17 Eylül 1978′de yapıldı ve 17 Eylülde, Mısır, İsrail ve Amerika arasında Camp David Anlaşmaları imzalandı Amerika bu anlaşmaları “tanık” olarak imzalamaktaydı Camp David Anlaşmaları iki tane çerçeve anlaşmadan meydana gelmektedir Bu iki çerçeve anlaşmadan biri, Orta Doğu barışının esaslarını çizmekte olup, Batı Şeria ile Gazze ve Filistin meselesini ele almaktadır Diğeri ise, İsrail ile Mısır arasındaki barışın esaslarını çizmekte, yani Sina Yarımadası’na ait bulunmaktadır
Önce şunu belirtelim ki, Camp David anlaşmalarının iki hususiyeti vardır Birincisi, bu anlaşmaların hükümlerinin tatbikinde ve bu anlaşmaların gerektirdiği bütün müzakerelerde Ürdün de bir taraf olarak kabul edilmekteydi İkincisi, bu anlaşmalar, B M Güvenlik Konseyi’nin 1967′deki 242 sayılı kararı ile, 1973′deki 338 sayılı kararını da prensip olarak alıyordu Batı Şeria ve Gazze, yani Filistin meselesi ile ilgili anlaşmaya göre, bu iki toprakta Filistinlilere muhtariyet verilecekti Yani kendi işlerini kendileri idare edeceklerdi Bu muhtariyetin şekil ve mahiyeti, İsrail, Mısır ve Ürdün arasında yapılacak görüşmelerle tespit edilecekti
Beş yıllık bir geçici devreyi kaplayacak olan bu muhtariyet döneminde İsrail, bu iki toprakta, kendi güvenliğini de sarsmayacak şekilde, asker miktarını asgariye indirecekti Beş yıllık muhtariyet döneminin üçüncü yılından itibaren, İsrail, Mısır, Ürdün ve Filistin muhtariyet idaresinin temsilcileri arasında, Batı Şeria ve Gazze’nin nihai statüsünü tespit edecek bir anlaşma için müzakereler yapılacaktı
Bu anlaşma, Filistin halkının “meşru hakları” ile “adil istekleri”ni tanıyacaktı Ayrıca, yine bu dönemde İsrail ile Ürdün arasında barış müzakereleri ve İsrail’ini güvenliğini sağlayacak düzenlemeler de yapılacaktı İsrail-Mısır barışına ait çerçeve anlaşma ise, üç ay içinde İsrail ile Mısır arasında bir barış anlaşmasının imzası ile, İsrail’in barış antlaşmasının imzasından itibaren iki-üç yıl içinde Sina’dan tamamen çekilmesini öngörmekteydi
Bununla beraber, İsrail-Mısır barışının üç ay içinde imzalanması mümkün olamadı Bunda iki sebep rol oynamış görünüyor Biri, Begin’in Camp David anlaşmalarını tatbikte yeteri kadar iyi niyetle davranmamakta olmasıydı Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşim merkezleri kurulması bunun başında geliyordu İkincisi ise, İsrail ile Mısır arasında bir uzlaşma sağlama endişesi ile, metinlerin açık ve seçik bir şekilde yazılmayıp, bir çok ifadelerin müphem kalmasıydı Bu arada Kudüs meselesine hiç değinilmemişti Çünkü iki tarafın bu konudaki görüşlerini uzlaştırmak mümkün olmayınca, bu meseleye hiç temas edilmemesi tercih edilmişti Kudüs meselesi, daha aşağıda temas edeceğimiz üzere, daha sonra İsrail ile Mısır arasında ve Filistin muhtariyeti meselesinde büyük görüş ayrılığına sebep olacaktır
Diğer taraftan, Kudüs hakkında hiçbir şeyin söylenmemiş olması, Arap ülkelerinin tepkilerini de şiddetlendiren bir faktör olmuştur Arap ülkelerinin Camp David anlaşmalarına tepkileri, Enver Sedat’ın Kudüs’e gitmesinden daha şiddetli oldu Sedat’ın Kudüs ziyareti üzerine 1977 Aralık ayında Suriye, Libya, Irak, Cezayir, Güney Yemen ve Filistin Kurtuluş Teşkilatı arasında teşekkül eden ve İsrail ile her türlü anlaşmayı reddeden, Kararlılık Cephesi (Steadfastness Front) veya Red Cephesi (Rejection Front), bu seferki tepkilerin de liderliğini üzerine aldı
Bunlar önce Şam’da bir toplantı yaparak Enver Sedat’ın politikasına karşı mücadele etmek üzere ortak bir siyasi ve askeri komutanlık kurdular ve Amerika’nın Orta Doğu’daki nüfuzuna karşı denge olmak üzere de Sovyet Rusya ile daha yakın münasebetler geliştirme kararı aldılar Bunun üzerine, Suriye lideri Hafız Esad 5-6 Ekim günlerinde Moskova’yı ziyaret ederek Brejnevle görüştü ve yayınlanan bildiride, Camp David anlaşmaları reddedilerek, Suriye’nin “savunma potansiyelini” kuvvetlendirmek için gerekli kararların alındığı açıklandı
Bu gelişmelerden sonra, yine bu cephenin teşebbüsü ile 2-5 Kasım 1978 günlerinde Bağdat’ta Arap ülkeleri (Arap Ligi) zirve toplantısı yapıldı Alınan kararlar, toplantı sonunda, uzun bir bildiri ile açıklandı Bu kararlar alınırken, Fas, Sudan ve Umman genellikle muhalif kalmışlardır Suudi Arabistan ise, yatıştırıcı bir rol oynayıp bunda da başarılı olduğu için, kararların ifadesi, bilhassa Mısır bakımından, yine de yumuşak olmuş sayılabilir
Kararlarda, özetle, Filistin davasının ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının, bütün Arap devletlerinin ortak bir davası olduğu, Dolayısıyla bu meselede hiç bir Arap devletinin tek başına hareket edemiyeceği belirtilerek, Mısır, imzalamış olduğu Camp David anlaşmalarını feshederek, Arapların ortak hareketine katılmaya davet edilmekteydi Aynı zamanda Mısır’dan, Camp David anlaşmalarının öngördüğü, İsrail-Mısır barışını da imzalamaması isteniyordu Bu son nokta hakkında şunu da belirtelim ki, Mısır’ın İsrail ile barış imzalaması halinde alınacak tedbirler ve gösterilecek tepkiler de bu zirve toplantısında esas itibariyle ele alınmıştı
İsrail-Mısır barışı, Camp David anlaşmalarının öngördüğü gibi, üç ay içinde imzalanamadı Bu barışın gecikmesindeki en mühim sebep, İsrail’in Camp David anlaşmalarını mümkün olduğu kadar dar bir şekilde yorumlamasına karşılık, Mısır’ın da aynı şekilde mümkün olduğu kadar geniş şekilde yorumlamaya çalışmasıydı Mesela, bu anlaşmalarda Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistin halkının “meşru hakları”ndan söz edilmiş, lakin herhangi bir şekilde bağımsızlıktan bahsedilmemişti Bu sebepten Begin, şimdi Judea ve Samaria dediği Batı Şeria’yı “tarihi İsrail”in ayrılmaz bir parçası sayıyordu
Buna karşılık Enver Sedat’a göre, beş yıllık muhtariyetten sonraki “nihai statü”ye bağımsızlık da dahildi ve Batı Şeria’nın muhtariyeti denince de, bu topraklara Kudüs de dahil olup, Dolayısıyla Kudüs’ün de muhtariyeti söz konusu idi Bu tartışmalar devam ederken, 1979 Şubatında İran’da monarşinin devrilmesi ve Humeyni liderliğinde bir Şii rejimin kurulması, büyük çoğunluğu Sünni olan Arap dünyasını alt-üst ettiği gibi, Amerika’nın da, İsrail’in de bölgedeki stratejik görüşlerini değiştirdi Bu gelişme de, İsrail-Mısır barışının gerçekleşmesini kolaylaştırdı İsrail-Mısır barış antlaşması 26 Mart 1979′da Washington’da imzalandı Washington’da imzalandı, çünkü yine araya Amerika ve Bakan Carter girmek zorunda kaldı Bu barışta da, Amerika’nın uzlaştırma gayretleri büyük rol oynadı
Bu barış antlaşması ile, 1948′denberi İsrail ile Mısır arasında süregelen savaş hali artık sona eriyor ve iki devlet arasında normal münasebetler başlıyordu Taraflar, birbirlerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlıklarına saygı göstereceklerdi Ve birbirlerinin “barış içinde” ve “güvenlikli ve tanınmış sınırları içinde” yaşama hakkını kabul ediyorlardı Birbirlerine karşı kuvvete ve tehdide başvurmamayı taahhüt ediyorlardı Aralarındaki sınır, Filistin mandası ile Mısır arasındaki milletlerarası sınır (yani bugünkü sınır) olacaktı İsrail Sina’dan çekilecekti
Bu barışın her iki tarafca tasdik edildiği (ki 27 Nisan 1979′da olmuştur) tarihten itibaren İsrail Sina’da, kuzeyde El-Ariş’ten güneyde Ras-Muhammed’e uzanan bir çizgiye çekilecekti ki, bu suretle Sina’nın hemen hemen üçte ikisini Mısır’a terketmiş olacaktı Geri kalan bölümden çekilip Sina’yı tamamen terketmesi ise, 27 Nisan 1982′de, yani en geç üç yıl içinde olacaktı Nitekim 27 Nisan 1982′den itibaren Mısır Sina’ya tamamen sahip olmuştur
Bununla beraber, İsrail’in güvenliği açısından Sina, İsrail sınırına doğru gittikçe azalan bir şekilde gayrı askeri hale getirildiği gibi, İsrail’in Mısır’a bitişik toprakları da bir şerit halinde askeri sınırlamalara tabi tutuluyordu Diğer taraftan, yine 26 Mart 1979 günü Amerika ile İsrail arasında yapılan anlaşmaya göre, bu barış antlaşmasının ihlali veya İsrail’in bir saldırıya uğraması halinde, Amerika İsrail’e yardım için gerekli diplomatik, ekonomik ve askeri tedbirleri almayı kabul ediyordu
İkinci bir anlaşmaya göre de, 1 Eylül 1975 anlaşması gereğince İsrail’in Sina petrollerinden satın almaya hakkı olan petrolü Mısır kesecek olursa, Amerika İsrail’e, ihtiyacı olan petrolü 15 yıl süre ile satmayı garanti ediyordu İsrail-Mısır barışının imzası, Mısır’ın Arap dünyası ile bağlarının tamamen kopmasına sebep oldu Arap Ligi’nin 19 üyesinin dışişleri, maliye ve ekonomi bakanları 27 Martta Bağdat’ta toplandılar Mısır davet edilmemişti Davet edilen Umman ve Sudan, katılmayı reddettiler Bağdat toplantısının 31 Martta açıklanan kararları, Mısır’ı yalnız bırakmak için, “diplomatik” ve “ekonomik” olmak üzere iki çeşit tedbiri ihtiva ediyordu
Diplomatik tedbirler çerçevesinde, Mısırla olan münasebetlerini keserek, elçilerini Kahire’den geri çektiler Ayrıca, bütün diğer ülkelere, Arap ülkelerinin bu barış antlaşmasını kabul etmedikleri bildirilecekti Ekonomik alanda ise, Mısır’a ekonomik ve mali yardım yapan Arap ülkeleri (ki bunların başında Suudi Arabistan geliyordu), bu yardımlarını keseceklerdi Bağdat Konferansı’nın bu kararları, Mayıs ayı başından itibaren aynen tatbik edilmeye başlandı
Suudi Arabistan dahi, Mısır’a karşı sert tedbir almaktan kaçınmadı Bu ise, Mısır ile Suudi Arabistan arasındaki münasebetlerin gerginleşmesine sebep oldu Mısır tam bir yalnızlık içine girdi Hatta, Camp David anlaşmalarının imzası karşısında fazla bir tepki göstermeyen Sudan bile, İsrail-Mısır barışının imzası üzerine ve diğer Arap ülkelerinin de baskısı ile, Kahire’deki elçisini geri çekmiştir
Mamafih, Libya’nın Çad’ı kontrol altına alma ve ayrıca Kaddafi’nin Sudan’daki Nimeyri rejimini devirme çabaları, Sudan ile Libya arasındaki münasebetleri bozunca, 1981 Martında Sudan tekrar Mısır’a dayanma yoluna gidecek ve Mısır ile münasebetlerini normalleştirecektir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|