|
|
Konu Araçları |
evreleri or 1, hikâyeci, pragmatik, rivayetçi, tanımı or tarih, tarih, tarih or 2, yazıcılığı, yazıcılığının, öğretici |
Tarih Yazıcılığı Tanımı/Tarih Yazıcılığının Evreleri/1. Hikâyeci (Rivayetçi) Tarih/2. Öğretici (Pragmatik) Tarih |
10-10-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Tarih Yazıcılığı Tanımı/Tarih Yazıcılığının Evreleri/1. Hikâyeci (Rivayetçi) Tarih/2. Öğretici (Pragmatik) TarihTarih Yazıcılığı Tanımı
Dünyanın, milletlerin yada ülkelerin savaşlarını, antlaşmalarını, önemli olaylarını ve bütün tarihi olaylarını kaydeden devlet tarafından görevlendirilen kişilere tarih yazıcısı denirBu işe ise tarih yazıcılığı denilmektedirTarih yazıcılığı çeşitli evrelerden oluşmaktadırİşte Tarih yazıcılığının evreleri; Tarih Yazıcılığının Evreleri
Bu tarz ilk olarak eski Yunan’da ortaya çıkmıştır Başlangıçta ağızdan ağza dolaşan hatıralar şairler tarafından nazım tarzında söylenmekte ve bunlara “epos” adı verilmekteyken, Logograflar tarafından hikâyeleştirilerek nesre çevrilmişler ve arşivlerdeki malzemenin de ilavesiyle içlerine birtakım gerçekler de karışmıştır Fakat yine de, Strabon’un ifadesiyle bunlar “epos” olmaktan kurtulamamışlardır Logografların eserleri ne edebi, ne de tarihi eserlerdir Sadece ilmi araştırma yolunu açan “basit kronikler”dir “Tarihin Babası” adıyla bilinen Herodotos her ne kadar Logografların yolundan gitmişse de, insanı merkez haline getirmiş olması ve kavrayış üstünlüğüyle onlardan ayrılır Herodotos da hikâyeci tarih tarzını kullanmıştır Fakat olayları peş peşe sıralamakla kalmamış, onları bir düzen içinde nakletmiş ve bir kompozisyon örneği vermiştir Eserinde az da olsa siyasi görüşler vardır Tenkit düşüncesine sahip olmamakla birlikte, gördükleri ile duydukları arasında bir ayrım yapmıştır 2 Öğretici (Pragmatik) Tarih Geçmiş olaylardan ders almak, gelecekteki yolu doğru çizebilmek, okuyucuya ahlaki ve milli duygular aşılayabilmek maksadıyla yazılan bu tarz eserler, öğretici bir mahiyet arz ettiklerinden “öğretici” veya “pragmatik” denilen tarihçilik akımı içinde yer alırlar Bu tarzın önderliğini yapan kişi Thukydides’tir Gerçek anlamda tarihçilik, onun “Pelopennesoslular ile Atinalıların Savaşı” adlı eseriyle başlamıştır Bu eser sadece edebi bakımdan değil, metod ve zihniyet bakımından da daha önceki eserlerden çok farklıdır Bu fark, eserin gerek konu, gerekse muhtevasında kendini göstermektedir Eser zaman ve mekân bakımından sınırlandırıldıktan başka, sadece müellifin yaşadığı devrin olaylarına tahsis edilmiş; devlet, tarihi realitenin merkezi olarak görülerek, esas yerine getirilmiştir Devlet düşüncesinin esasını siyaset teşkil etmesi dolayısıyla da Thukydides bir siyasi tarih yazıcısı olmuştur Thukydides yetişme tarzı sebebiyle de, araştırmaya yeni bir anlam getirmiştir Bu da “siyasi öğretim de faydalı olmak”tır Böylece ilk defa olarak tarih biliminin sosyal bilimler içindeki yeri de tayin edilmiştir Burada amaç, faydalı olmak, tarih yoluyla tecrübeyi arttırıp bilgiyi çoğaltarak geliştirmek ve insanı başarılı kılmaktır Bunun şartları ise: 1) Gerçeğe tamamen sadık kalmak, 2) Olay ve durumları anlatırken, aralarındaki ilişkiyi ortaya koymaktır Geçmişi öğrenerek, bu bilgilere dayanarak şu anki durum ve gelecek hakkında hüküm vermek anca bu şekilde mümkündür Tarih yazıcılığında bu tür, Thukydides’ten sonra diğer eski Yunan ve Roma tarihçilerince de benimsenmiş; Polybios, Plutarkhos, Tacitius, Machiavelli gibi yazarlar onun izinden gitmişlerdir Pragmatik tarih yazıcılığının en belirgin özelliği, tarihte ün yapmış şahsiyetlere geniş yer verilmesi, bu kişilerin idealleştirilmesi, hatta adeta insanüstü varlıklar haline getirilmesidir İslam tarihçiliğindeki “Siyer” kitapları bu tarza örnek olarak gösterilebilir Thukydides’in açtığı çığır, tarihi gerçekleri ortaya koymak hedefini güttüğü halde, örnek olmak prensibiyle de hareket ettiğinden, bunu benimseyen müelliflerin eserlerinde hep zaferler ve parlak olayların işlenmesine özen gösterilmiş, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları karşısında sessizlik tercih edilmiştir Bu da öğretici tarzın en büyük zaafını teşkil etmiştir 3 Araştırmacı Tarih XIX yüzyılda tarih yazıcılığı tarzında ciddi bir hamle yapılmış, olayların sade anlatım ve geleceğe matuf öğreticisi vasfı yanında, çıkış sebepleri, bunları hazırlayan amiller, çeşitli olayların sebep ve sonuç ilişkilerinin araştırılmasına başlanmıştır ki, böylece tarih bir bilim olma kimliğini kazanmıştır Dünyada cereyan eden olaylar, sadece yeri ve zamanı bakımından değil, cereyan tarzı, rol oynayan kişiler bakımından da farklılıklar gösterir Şartların müsait olması halinde “benzer” olaylar cereyan edebilirse de “tarih tekerrür etmez” Yani, tarihi olaylar hiçbir zaman, aynı cins ve miktarda malzemelerin kullanıldığı laboratuar deneyleri gibi değildir Her birinin özel şartları, değişik mekânları vardır Bu olaylara karışan kişilerin karakterleri, olay sırasındaki halet-i ruhiyeleri, dış tesirler birbirinden farklıdır Şu halde, gerçek manada bir tahlil için, bütün bunların derinliklerine inilip ayrı ayrı araştırılması gerekir Olayın oluşuna sebebiyet veren şartların araştırılması da ayrı bir önem taşır Bir olayı sadece tek bir sebebe bağlamak hatalıdır Coğrafi, sosyal, siyasi, iktisadi vs şartların iyi incelenmesi gerekir Bunların birinin görülüp, diğerlerinin ihmal edilmesi yanlış sonuçlara götürebilir Yani, tarihin bir bilim sıfatını kazanabilmesi için tarihin diğer sosyal bilimlerle olan ilişkilerinin her zaman göz önünde bulundurulması, yerine ve zamanına göre onlardan yardım istemesi gerekir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|