İman |
09-13-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
İmanİMAN a (ar iman) 1 Kişinin kendini aşan bir İdeale, bir dinsel inanışa, tüm benliğiyle ve sorgulamasız bağlanması; inan, itikat (Bk ansikl böl Fels) —2 islam dinini benimseme, bu dine inanma —3 iman etmek, Tanrı'ya ve dine inanmak; güçlü bir inanç taşımak, (Bk ansikl böl isi) || iman getirmek, kendi gönül rızasıyla müslümanlığı kabul etmek || iman tahtası, göğüs kemiği (tkz) || imana gelmek, müslümanlığı kabul etmek; önceden kabul etmeye yanaşmadığı bir söz ya da buyruğu sonradan kabul etmek; en sonunda doğruyu söylemeye yanaşmak || imanı bütün, yapmacıksız, içten inanmış kimseler için söylenir || imanı gevremek, bir İşi yaparken son derece sıkıntı çekmek || imam yok, İnsafsız, acımasız, zalim anlamında söylenir || imanım, kardeş, arkadaş anlamında söylenen bir seslenme sözü || imanına kadar, son kertesine değin (tkz): imanına kadar yiğit bir adamdır || imanına yandığım, "lanet olsun" anlamında kullanılır (kaba) —Esk imandar, imanlı, iman sahibi |{ iman-ı makbul, insanların inancı || imam matbu, meleklerin inancı || iman-ı mer-dud, reddedilmişlerin inancı || iman-ı mevkuf, Peygamberin ölümünden sonra yapılan değişiklikleri benimseyen kimselerin inancı || iman-ı taklidi, inanmadıkları halde inanıyormuş gibi gözüken kimselerin yalancı inancı || İman-ı yeis, çaresiz kalarak Tanrı'ya sığınanların imanı —ANSİKL Fels Din ve felsefenin aynı içeriği taşıdığını söyleyen Hegel'e göre, iman (Glaube), " kendinde ve kendisi-için" durumundaki mutlak öz konusunda edinebileceğimiz bilginin bir tür yozlaşmasıdır; "somut ve gerçek dünyadan kaçış'tır ve bundan ötürü kendinde ve kendisi için değildir" (Tinin görüngübilimi [Phänomenologie des Geistes], "Tin") İman, kavramsal bilgiye değil, dış tasarıma dayanır; ' 'özü de göz önünde tutar, ama bu bir yabancı özdür" (ay ypt, "Akıl") Üstelik, "tekil bir bilinçten kaynaklandığı için" durmadan "özle birleşmeye çalışan, ama hiçbir zaman kendi özünün varlığına ulaşamayan bilincin hareketinden" (ay ypt) başka şey değildir —isi Kelam biliminde iman, Hz Muhammet'in Allah katından kendisine gönderildiğini bildirdiği her şeyin doğru olduğuna inanmak biçiminde tanımlanır Allah' ın varlık ve birliğine, Hz Muhammet'in gerçek peygamber olduğuna ve onun bildirdiğl dinsel ilkelerin doğruluğuna inanan kişiye mümin, bunlardan birini ya da hepsini inkâr eden ve yalanlayana kâfir, münkir ya da mülhid; imanı benimsiyor gibi görünmekle birlikte içten inanmayanlara münafık, birden çok Tanrı olduğuna İnanana müşrik, iman ettikten sonra dinden çıkan kişiye mürtet denir Bütün güvenilir hadis kaynaklarında yer alan ve "Cibril (Cebrail) hadisi" diye adlandırılan bir hadiste iman, "Allah'tan başka tanrı olmadığına, Hz Muhammet'in Allah'ın kulu ve peygamberi olduğuna; Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahlret gününe ve kadere inanmak" biçiminde tanımlanır Akaid kitaplarında "İmanın şartlan" diye söz edilen bu 6 ilkeden ilk 5'i bütün islam mez-heplerince benimsenirken, mutezile, ehl -i sünnetin benimsediği biçimiyle bir kader anlayışının Allah'ın adaleti ilkesine aykırı düşeceği gerekçesiyle benimseneme-yeceğini öne sürer islamda iman özgün bir biçimde kelimei şahadet ya da kelimei tevhit denilen sözler ile dile getirilir Belirtilen iman konularına ayrıntılarına inmeden, topluca inanmaya icmali iman; bunları tek tek inceleyerek ayrıntılarıyla öğrendikten sonra inanmaya tafsili iman denir Hz Muhammet bir hadisinde "iman, kalp ile bilmek (tasdik), dil ile söylemek (ikrar) ve ilkelerini uygulamaktır (amel)" der Bir insanın iman etmiş sayılması için, bu hadisteki "bilmek", "söylemek" ve "uy-gulamak"tan üçünü de yerine getirmesinin zorunlu olup olmadığı, islam bilgin ve mezhepleri arasında değişik biçimde yorumlanmıştır: 1 Eşari, Bakıllani, Cüveyni, Gazali, Şehristani gibi eşari ileri gelenleriyle imam Matüridi ve ona bağlı olanların çoğuna göre imanda temel koşul içten onaylamadır (kalp ile tasdik); 2 Mür-cie ve kerramiye mezhepleri iman için dil ile söylemenin (ikrar) yeterliolduğunu öne sürer Onlara göre, imanını söz ile açıklayan bir insanın mümin sayılması, bunun dışında insanların durumunun Tanrıya bırakılması (irca) gerekir; 3 imam Ebu Ha-nite'nin öncülük ettiği bir anlayışa göre, iman hem dil ile ikrar hem de kalp ile tas-diği gerektirir; 4 Mutezile, haricilik ve şia-nın zeydiye kolu ile imam Malik, imam Şafii, Ahmet bin Hanbel gibi mezhep ve din önde gelenleri imanı kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve dinsel yasaklarla emirlere uymak (amel) biçiminde anlarlar Ancak, daha çok sonraki bilginler (müteahhirin), son görüşü çok katı bulmuş, Kuran ve sünnetin ruhuna, aklın ilkelerine aykırı görerek geçersiz saymış ve ilk görüşü benimsemişlerdir islam bilginlerine göre, her müslümanın en değerli varlığı, dünya ve ahiret güvencesi olan iman, yaşamın son anına bırakılmamalıdır Ölüm anındaki (yeis halindeyken) iman, makbul değildir, imana kuşku karışmamalıdır Ancak, inanç konularını derinliğine düşünme, inceleme ve kavrama amacı güden kuşku, kişiyi imanda taklitten kurtarıp kesinliğe (tahkiki iman) götüreceğinden, bundan kaçınmamak gerekir Ayrıca, imana inkâr ve yalanlamanın (tekzip) karıştırılmaması gerekir Kuran'da yer aldığı ya da Peygamber'in açıkladığı kesinlikle bilinen din ilkelerine bütünüyle inanmak şarttır Ancak, Kuran'ı ve Hz Peygamberi doğrulamakla birlikte, bir inanç ilkesini farklı yorumlamak ya da dinde yeri olmayıp sonradan uydurulduğunu savunmak, imanı yok etmez, islam bilginleri, dinsel ilkeleri ve hükümleri küçümseme, horlama ve bunlarla alay etmenin de imandan yoksun kalmaya yol açacağını belirtirler
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|