Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Ekonomi / İktisat / İşletme

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
iktisat

İktisat

Eski 09-12-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

İktisat





iktisat a (ar ilftişad)

1 Bir insan topluluğunda, değerlerin üretim, dağılım ve tüketimi ile ilgili etkinliklerin tümü (Eşanl EKONOMİ)

—2 Fazla harcamalardan, gereksiz masraflardan kaçınma, idare etme; tasarruf, tutum, ekonomi: iktisat olsun diye işine yürüyerek gitmek

—3 iktisat etmek, yapmak, harcamalarında tutumlu davranmak; para artırmak



—ikt iktisadi yaşamın mekanizmalarını araştıran ve inceleyen bilim dalı

|| Beslenme iktisadı, iktisat biliminin, besin ürünlerinin tüketimiyle İlgili toplumsal olayların İncelenmesini konu alan dalı

|| Danışmalı iktisat, devlet temsilcileriyle işletme yöneticilerinin zaman zaman bir araya gelerek bilgi alışverişinde bulundukları, geleceğe ilişkin görüşlerini karşılaştırdıkları, hükümete iletilmek üzere düşünceler ileri sürdükleri ve hatta kararlar aldıkları sistem

|| Dinamik iktisat, iktisadi değişkenlerden herhangi birinde gözlemlenen artış ya da azalışın, öteki değişken ya da parametrelere hızlı ve etkili bir biçimde yansıdığı iktisadi çevre || Güdümlü iktisat, piyasanın ürettiği bilgi akımlarının yerini siyasi karar odaklarının iktisadi sürece ilişkin seçişlerin aldığı iktisat

|| işletme iktisadı, İktisat biliminin özellikle firmalar, işlevleri ve yapıları konularında uzmanlaşmış dalı

|[ Kamu iktisadı ya da kamu ekonomisi, bir ülkenin ekonomisinde devletin ya da kamu kesiminin rolünün çözümlemesi (özel kesime karşıt olarak) [Bk ansikl böl]

|| Kapalı iktisat ya da kapalı ekonomi, uluslararası mal ve para piyasalarındaki değişikliklerden göreli olarak az etkilenen iktisadi çevre |j Karma iktisat ya da karma ekonomi, bazı işletmelerin bünyesi içinde, halk topluluklarıyla özel girişim arasında bir işbirliğinin gerçekleşmesini olanaklı kılan sistem, ekonomide kamu kesimi İle özel kesimin bir arada bulunması

|| Mali iktisat, kamu maliyesiyle ilgili olayların, hukuki yönleriyle değil, iktisadi ve toplumsal sonuçları bakımından incelenmesi

|| Matematiksel iktisat, iktisat biliminin, iktisadi sorunların matematik olarak blçimselleştirilmesiyle uğraşan bölümü

|| Ortak karara dayanan iktisat, her türlü devlet müdahalesinin yokluğuna dayanan liberal iktisat ile son sınırına vardırılmış buyurucu bir planlamaya dayanan güdümlü iktisat arasında yer alan iktisadi sistem

|| Paralel iktisat, (paralel ekonomi) ya da ikinci iktisat (ikinci ekonomi), doğu ülkelerinin ekonomilerinde, temel ve resmi ekonomik akımın dışında özel kazanç sağlama çabası biçiminde ortaya çıkan olgu

|| Planlı iktisat ya da planlı ekonomi, bölgesel, ulusal ya da uluslararası bir iktisadi birimin, belirli bir dönem sonu üretim, tüketim, tasarruf, dış ticaret açığı gibi hedef büyüklüklerinin siyasi karar mekanizmasınca saptanıp bu amaçlara erişebilmek için uygun iktisadi araçların yönlendirici ya da buyurucu nitelikte kullanıldığı çevre, (iktisat biliminde İki temel kaynak dağılım mekanizması vardır: piyasa ve planlama Somut iktisadi çevre ekonomileri bu iki kaynak dağılım mekanizmasından birini başat olarak benimserler)

|| Politik iktisat, değerlerin üretimini, dağılımını ve tüketimini İnceleyen bilim (Bk ansikl böl Fels, ve ikt)

|| Radikal politik iktisat, özellikle ABD'de etkinlik gösteren ve batı toplumlarında yürürlükte bulunan iktisadi sistemi, iktisat bilimini ve bunu destekleyen iktisatçılık mesleğini yadsıyan ve suçlayan İktisatçılar grubu (Böyle olmakla birlikte, marxçı değildirler)

|| Refah iktisadı ya da refah ekonomisi, ekonomik birimlerin, piyasa sürecinde karşılaştıkları ve parasal büyüklüklere ölçümü her zaman olanaklı olmayan fayda ya da eksi fayda akımları

|| Rekabetçi iktisat, temel özelliği, "rizikolu kesimler" diye adlandırılan bazı kesimlerde etkinlik gösteren ulusal üreticilere kendi fiyatlarını dayatmaya çalışan çok güçlü bir dış rekabetin bulunduğu iktisat

|| Savaş iktisadı ya da savaş ekonomisi, savaş gibi olağanüstü dönemlerde, ulusal gelirin olağan dönemlere oranla daha fazla bir bölümünün kamu kesimine aktarılarak, sözkonusu dönemin olağandışı harcamaları için kullanılması (Özel tüketimin zorunlu tasarruf yöntemleriyle sınırlandırılması, piyasa koşullarını gözardı eden yönlendirici İktisat politikalarının uygulanması savaş iktisadının temel özellikleridir)

|| Ticaret ve sanayi iktisadı, politik iktisadın, ticaret ve sanayi sorunlarının İncelenmesini konu alan dalı

|| Toplumsal iktisat, iktisat biliminin, İktisadi olaylarla toplumsal olaylar arasındaki ilişkileri inceleyen dalı

|| Uluslararası politik iktisat, uluslar arasındaki İktisadi İlişkileri ve uluslararası ilişkilerde siyasi olaylarla iktisadi olaylar arasındaki bağlantıyı ele alan İktisadi inceleme ve araştırmaların tümü (özellikle ABD'de gelişmiştir)

—Tarıms ikt Tarımsal iktisat, iktisat biliminin, toplumda tarım ve besin ürünlerinin üretim ve değişimini yönlendiren yasaları inceleyen dalı (Bk ansikl böl) —ANSİKL Fels Hegel'e göre politik iktisat (Staatsökonomie), XVIII yy'da doğan yeni bir bilimin adıdır Bu bilim, bireyleri bir "ihtiyaçlar dünyası" içinde yer alan varlıklar olarak ele alır ve onları bu ihtiyaçları "aynı zamanda başka bireylerin İhtiyaçlarının ve iradelerinin malı ve ürünü olan dış nesneler aracılığıyla" ve "bu iki terim arasında dolayım olan etkinlik ve emekle" tatmine çalışmaları bakımından" inceler (Grundlinien der Philisophie des Rechts [Hukuk felsefesinin ilkeleri], 189) Toplumun İktisadi örgütlenişi üzerine düşüncelerin felsefi bilimler dünyasına girişi Hegel'le gerçekleşmiştir

Marxçılar'a göre, "politik iktisadın kuruluşu, ticaretin yaygınlaşmasının doğal bir sonucudur Böylece, kurumsallaştırmış kusursuz bir aldatmacalar sistemi, eksiksiz bir zenginleşme bilimi, basit ve billm-dışı alışverişin yerini almıştır" (Engels, Um-riss zu einer Kritik der Nationalökonomie [Politik iktisat üzerine bir eleştiri taslağı])
Marx şöyle yazar: "Hukuksal İlişkiler de tıpkı devlet biçimleri gibi ne yalnızca kendi kendileriyle, ne de İnsan düşüncesinin sözde genel evrimiyle açıklanabilir; bu ilişkilerin kökü, her şeyden önce, Hegel'ln XVIII yy ingiliz ve Fransızlar'ını örnek alarak tümüyle 'sivil toplum' adı altında belirlediği maddesel koşullarda yatar; sivil toplumun anatomisini de iktisatta aramak gerekir" (Politik iktisadın eleştirisine katkı [Zur Kritik der polltischen Ökonomie], 1859 önsözü)

Marx, daha sonra şöyle yazar: "Klasik politik iktisattan, William Petty'den başlayarak burjuva toplumundaki üretim ilişkilerinin gerçek ve derin yapısını kavramaya çalışan her iktisadı anlıyorum ve bunu, dış görünüşlerle yetinen ve gerek kendi ihtiyaçları, gerekse en kaba olayların yaygınlaştırılması İçin kendisinden öncekilerin işledikleri malzemeyi özetleyip duran ve burjuvazinin kendi dünyasını, yani kendisi için olabilecek dünyaların en iyisini donatmakta kullandığı ham hayalleri değişmez gerçekler olarak ilan etmekle ve ukalaca sistemleştirmekle yetinen iktisadın karşıtı olarak görüyorum" (Kapital, 1, 1) —ikt Klasik Yunan'da, İktisat sözcüğünün karşılığı olan "ekonomi" sözcüğünün en yaygın anlamı bir evin mal varlığını yönetme sanatıydı Yunan filozoflarında, ekonomi bir davranış biçimini ya da bir eylem kuralını belirtir Bu gibi etkinlikleri ve kuralları anlatmak için yalnızca eski Yunanlıların bir sözcük ortaya çıkarmak gereksinimini duymuş olduklarını belirtmek gerekir Öte yandan, oikonomia ve oikono-mos (yönetilecek bir anavarlığın ekonomisi) yunan dilinde görece geç ortaya çıkmış sözcüklerdir, bu sözcüklere ne Home-ros'ta, ne Hesiodos'ta, ne de Thukydi-des'te rastlanır Gerçekte, ekonomi öncelikle o dönemde başlıca servet olan tarımla ilgilidir

• Politik iktisat mı, iktisat bilimi mi? Yüzyıllarca sonra tüccarların ve gemicilerin etkinliğiyle iktisadi etkinliğin genişlemesi üzerine, ekonomi, değişimlerle ve bugün piyasa ekonomisi dediğimiz ve bir sitenin anavarlığının iyi yönetilmesini sağlamak amacını güden şeyle de ilgilenmeye başladı işte bu anlamda, Antoine de Mont-chrestlen, 1615'e doğru, fransız kralına ve ana kraliçesine armağan ettiği bir yapıtın başlığı olarak ilk kez "ekonomi politik" (politik iktisat) deyimini kullandı Mont-chrestlen bir öğütler derlemesi olan bu kitabında, kralı "sitenin anavarlığını yönetmek" konusunda bu öğütlerden esinlenmeye çağırıyordu Böylece, "politik iktisat" deyimi, krallık ülkesinin zenginleşmesini, dolayısıyla güçlenmesini kolaylaştırmayı amaçlayan bir pratik davranış kuralları bütünü anlamına geliyordu Böylece yapıt açıklayıcı olmaktan çok, kural koyucu bir nitelik taşımakta ve politik İktisat burada, bugün "iktisadi politika" denilen şeye yaklaşmaktaydı

Daha sonra, "özel İktisat" ile "kamu iktisadı" arasında bir ayrım yapmak gereği ortaya çıktı Devletin iktisadi yaşama müdahalesinin artması bu ayrımı temel bir ayrım durumuna getirdi Özel iktisat özel kişilerin ve özel kuruluşların davranışını İnceler Kamu iktisadıysa kitle gücünün müdahalesinin nedenlerini, sonuçlarını ve mekanizmalarını çözümlemekle kalmaz, devletin neden özel kesim dışındaki etkinliklerin yönetimini kendi üzerine almak zorunda kaldığını da açıklamaya çalışır Bu biçimde anlaşılan kamu iktisadı, "mali iktisat" denen ve devlet harcamalarıyla vergilerin neden ve sonuçlarını inceleyen bilimin de yerini almıştır Daha geniş bir kapsamda, kamu iktisadı, kamu toplulukları harcamalarının sürekli olarak artması karşısında, bu harcamaların İlle de devlet tarafından mı, yoksa başka kamu İktisadi birimlerince mi finanse edilmesi gerektiğini araştırır

Öte yandan, "politik iktisat" deyimi İktisadi olaylarla ilgili iki düşünce biçimi arasında temelli bir ayrım yapmaya elverişli bir deyim değildir Bu iki düşünce biçiminden biri, gerçeği olabildiğince nesnel ya da bilimsel bir biçimde anlatıp açıklamaya çalışır, öteki ise bazı ahlaki ya da kuramsal ölçütlere başvurarak, aynı gerçek hakkında bir değer yargısı getirir ve bu ölçütlerden esinlenerek belli bir davranış biçimini öğütler Bu durumda, iktisadi sorunların bilimsel bir biçimde ele alınıp incelenebileceğini belirtmek amacıyla iktisat bilimi'nden (bazen de çoğul olarak iktisadi billmler'den), iktisadi çözümleme' den ya da yalnızca iktisat'tan söz edilir Böylece, gündelik dilde "politik iktisat" (ya da "ekonomi politik") deyimi hâlâ kullanılmakta olsa bile, bu yalnızca bilimin normatif yönünü, nesnel çözümlemenin ardından mutlaka siyasi bir seçimin gelmesi gereğini vurgulamak içindir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İktisat

Eski 09-12-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : İktisat



• Mikro iktisat ve makro iktisat, iktisadın kıtlığa tepki gösteren insanların (iktisadi birimler) davranışlarını incelemeyi konu aldığı ölçüde, başka bazı ayrımlar da ileri sürülmüştür Bunlardan ilki mikro iktisat ve makro iktisat karşıtlığıdır Mikro İktisat ya da mikro iktisat çözümlemesi belirtici değer taşıdığı kabul edilen özel bir olayı inceler Gerçekten de, burada temel olarak bireysel nitelikli olaylar göz önüne alınır

Örneğin bir bireyin davranışı (arz ya da talep konusunda), bir malın piyasa fiyatı, bir girişimin işleyişi incelenir Öyleyse çözümlemenin temeli ekonomik topluluğu oluşturan en küçük hücre olarak niteleyebileceğimiz şey, yani somut öznedir Birimlerden birinin bu incelenişinden, bütün için geçerli sayılan kurallar çıkarılır Mikro iktisat çözümlemesinin en belirgin örneği marjinalist okulun çözümlemesidlr (-> MARJİNALİZM)

Makro iktisat ise, iktisadi bütünler (bunların öğelerine ayrılması da olanaklıdır) arasındaki İlişkileri İnceler, bu İlişkileri iktisadi birim gruplarının, tüketicilerin, üreticilerin, yatırımcıların, devletin davranışıyla açıklar Bu çözümleme, tasarruf ve yatırım gibi global büyüklükler üzerinde duran Keynes'in çalışmalarıyla oldukça geniş yankılar uyandırmıştır


• Salt iktisat, uygulamalı iktisat Bu ayrım, iktisatçılara göre, tümdengelim'le tümevarım arasındaki karşıtlığı yansıtmaktaydı

Tümdengellmci yöntemin yandaşları, birtakım varsayımlar belirledikten sonra, bir varsayımdan kalkarak, mantıksal bir usavarım dizisi izleyerek sonuçlar çıkarmaya çalışırlar Bu yöntem, bir ön soyutlamaya (genel kavramlara başvurma) ve kavramlar arasındaki ilişkiler hakkında varsayımlar belirlemeye dayanır: örneğin enflasyonu ücretlerle fiyatlar arasındaki ilişkilerle açıklamak gibi Bu durumda, salt İktisat, iktisadi birimlerin davranışlarının basltleştlrilmesiyle sonuçlanır, birtakım biçimsel kavramlara dayanarak ve ölçülmesi olanaksız psikolojik etkenleri gözardı eden mekanik açıklamalara varabilir

Uygulamalı iktisat ise, tersine, tümevarıma ve tarihsel bir yol izleyerek, bulguların gözlemlenmesinden genel önermelere varmaya ve belli bir sorunu çözmeye yönelik çözümleri bulup çıkarmaya yönelir

Matematiksel iktisadın, ekonometrinin ve modeller yönteminin gelişmesiyle, salt iktisat ile uygulamalı iktisat arasındaki bu karşıtlık bir ölçüde aşılmış görünmektedir: gerçekten de, başlangıçta kavramsal bir şemaya dayanmadan olguları gözlemleme olanağı olmadığı gibi, gerçekle sınanmamış varsayımlar ileri sürmek de olanaklı değildir: demek ki, iki yöntem birleştirilmelldir

• Başka ayrımlar, iktisadi çözümlemede uzmanlaşmalar ya da çeşitlenmeler arttıkça, başka sınıflandırmalar da önerilmiştir Örneğin, iktisadi olayları tutarlı bir biçimde açıklamak için ileri sürülen yorumların tümünü uluslararası iktisat'ı, gelişme ikti-sadı'nı, matematiksel iktisat'ı, iktisadi düşünce tarihi'ni, iktisat tarihini, ekonometriyi, vb kapsayan iktisat kuramı öne sürülmüştür

iktisat yasaları

iktisat yasaları, çoğu kez, İktisat alanı dışındaki birtakım olayların müdahalesi ya da ortaya çıkmasıyla engellenebilecek ya da değişebilecek bazı eğilimleri belirtir Ancak, iktisadi olayların doğası, zorunlu ilişkilerin varlığını gerektirir Gerçekten de, bütün iktisadi olaylar birbirlerine bağlıdır, öyle ki, iktisadi etkinlik gerek insanların kendi aralarında, gerekse insanlarla iktisadi mallar arasında bir dizi ilişki olarak ortaya çıkar
iktisadi sorunun verileri (bir yanda, giderilecek gereksinimler, öte yanda bunların giderilmesinde yararlanılan mal ve hizmetler) derin değişikliklere uğrarlar, bu değişiklikler, zaman içinde ele alınınca, İktisadi yaşama köklü bir istikrarsızlık özelliği verir Bu yüzden, başlangıçtaki statik iktisat anlayışına, bir de dinamik iktisat anlayışı (ya da ideal amacı iktisadi olayları önceden kestirmek olan, konjonktör bilimi) katmak durumunda kalınmıştır Gerçeğin daha iyi bilinmesiyle elden geldiğince bilimsel bir biçimde yapılan bir çözümlemeden ve durum saptamasından kalkarak, tutarlı bir iktisat siyaseti oluşturulabilir

iktisadi olaylar tarihi


iktisadi sorunları çözmek için insanlar bir örgüt geliştirir, kurumlar oluşturur ve aralarında belirli bir ilişkiler bütünü kurarlar Bu bütün, iktisadi sistem denilen şeyi ya da iktisadi etkinliğin düzenlenme biçimini oluşturur
Uzun yüzyıllar boyunca, egemen İktisadi düzenlenme biçimi kapalı aile sistemi oldu Bu sistemde ev topluluğu temel toplumsal birim olarak baş rolü oynuyordu
Bu sistem yerini yavaş yavaş yeni bir iktisadi düzenlenme biçimine, bir güç odağı şatonun çevresinde yerleşmiş, kapalı ekonomi halinde yaşayan bir topluluğa dayalı feodal ekonomi'ye bıraktı (-• DEREBEYLİK)

Kentlerin gelişmesi, oldukça kesin kurallarla yönetilen ve malların İmal ve satışını çoğunlukla sıkı bir denetime tabi tutan meslek loncaları kent iktisadıyla birlikte gelişirken, feodal düzen de yavaş yavaş gerileyerek yerini ulusal diye nitelendirilen yeni bir iktisadi düzenlemeye bıraktı Bu ulusal iktisadın özellikleri, krallık güçlerinin iktisadi alana gittikçe daha çok müdahale etmesi, sınai ve ticari etkinliklerin gelişmesi, evlerde ücretli imalat karşısında bağımsız zanaatkârlığın gittikçe geri-lemesiydi XVIII yy'ın ikinci yarısından sonra, demir ve dokuma sanayisinde yeni tekniklerin ortaya çıkması ve buhar makinesinin bulunması ile başlayan sanayi devrimi yerleşik durumu yeniden değişikliğe uğrattı: ev atölyesinin yerini fabrika, zanaatkârın yerini ücretli fabrika işçisi aldı Sanayi devrimi, ayrıca, sınai ve ticari etkinlik dallarında çok büyük bir gelişmeye yol açarak bazı ülkelerde (ingiltere), geleneksel tarım çalışmalarını tümüyle ortadan kaldırdı Merkantilist ve korporatif düzenlemeler bırakıldı ve bunun kalıntıları üzerinde yeni bir hukuk düzeni kuruldu Büyük ölçüde eski Roma hukukundan esinlenen bu yeni hukuk, mirasla geçen özel mülkiyeti mutlak bir hak olarak tanıyor, İktisadi alanda bireylerin tümüyle özgür olduklarını (işçiler için dernek kurma özgürlüğü dışında) kabul ediyordu Bu hukuksal bireyciliğin yeni sanayi tekniği ile birleşmesi, iktisadi yaşamın kapitalist dü-zenlenme biçimini büyük ölçüde geliştirdi (- KAPİTALİZM)

Şu var ki, kapitalist model iktisadi etkinliğin bütün kesimlerine aynı başarıyla giremedi, ayrıca, çeşitli ülkelerin değişik yapılarına göre, eski (kapitalizm öncesi) düzenlenme biçimleri, bu etkinliğin (köy ekonomisi ve zanaatkârlık) teknik ve hukuksal çerçevesi yıkılmış olmasına karşın, varlığını sürdürdü Bundan başka, kapitalist sistemin kendisi de sürekli olarak değilse de belirli bazı etkinlik alanlarında, büyük işletmelerin, küçüklere göre üretimi daha ucuza mal edebilmeleri, merkezileşme denilen olayın gelişmesine yol açtı Bu durum, büyük teknik ve iktisadi birimlerin daha küçük boyutlu işletmeler üzerindeki zaferini gösteriyordu Böylece, rekabetin yerini tekel almaya başladı: o zamana kadar birbirleriyle mücadele eden üreticiler, özellikle sayıları az olduğu zaman, aralarındaki mücadeleye son veren anlaşmalara kolayca varabiliyorlardı

Öte yandan, gittikçe kalabalıklaşan bir işçi sınıfının ortaya çıkması ve yeni rejimin bu sınıfa sefil bir yaşamdan başka bir şey sağlamaması, kolektif bir eylemin gelişmesine yol açtı, bu eylem de en sonunda kendine uygun hukuksal çerçeveyi sendikacılıkta buldu Bundan başka, "kapitalist" ekonominin, görece düzenli aralıklarla ortaya çıkan az ya da çok şiddetli bunalımlarla birçok kez sarsıntıya uğraması, bu sistemin sağlamlığı ve otomatik olarak denge kurabilme olanakları hakkında kuşkuların doğmasına yol açtı
Yapısı nedeniyle, hatta zorunlu olarak enternasyonalist ve yayılmacı olan liberal kapitalizm, XIX yy'ın ikinci yarısında ulusçu ve emperyalist temele dayanan siyasi eğilimlerle karşılaştı Bir ölçüde kendi iç gereklerinden doğmasına karşın, bu eğilimler, kapitalizmin gelişmesini baltalayacak yönde rol oynadı Klasik iktisatçılar tarafından uzun uzun incelenip övülen liberal iktisat sistemi bütün bu olguların ortak baskısı sonucunda büyük ölçüde değişikliğe uğradı Bundan başka, yeryüzünün önemli bir bölümünü kaplayan topraklar üzerinde 1917'den sonra, bir İktisadi sistemin otoriter nitelikli kuruluş denemesi başladı Bu sistem, her durumda, temel iktisat yasalarının gereklerine uymak zorunda olsa bile, kapitalizmin değişik bir biçimi olarak kabul edilemez Bu tip mer-kezileştirilmiş ekonomi, kapitalizmin ölçülerinden köklü bir biçimde farklı birtakım ölçülere göre işlemektedir

Başka birçok ülkelerde iktisadi etkinlik büyük çapta devletin denetimine, hatta yönetimine bağlı kılınmış bulunmaktadır Öyle ki bu ülkelerde bireyler özgürce girişimde bulunabilmekle birlikte, bunu yaparken hiç değilse ilke olarak az çok tutarlı bir hukuksal yapıya uymak zorundadırlar, ya da ulusallaştırma adı verilen ve ekonominin anahtar kesimlerini, özellikle de kredi kesimini içine alan bazı önlemlerle devlet, daha önce özel işletmeler tarafından yapılan bazı işleri doğrudan kendisi yapmaya başlar ya da para politikası ve kamu harcamaları yoluyla gerek zorunluluktan, gerek kendi isteğiyle, tümüyle tarafsız bir tutum içinde bulunmaktan vazgeçer Böylece yavaş yavaş, kapitalizm biri kamu kesimi, biri özel kesim olmak üzere iki kesimli bir ekonomi tipine doğru gelişmektedir Bu iki kesim etkinliğinin bağdaştırılması iktisadi siyasetin oluşturulmasına çeşitli İktisadi birimleri (bireyler, gruplar, topluluklar, devlet) ortak eden demokratik bir iktisadi yönetim çerçevesi içinde gerçekleşebilir Bu düzenleme, iktisadi birimlerin sorumluluklara tam anlamıyla katılmalarını, devletin de İktisadi gelişme konusunda tutarlı ve uzun vadeli bir anlayışı benimsemesini gerekli kılar

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

iktisadi düşünceler tarihi

Eski 09-12-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

iktisadi düşünceler tarihi



iktisadi düşünceler tarihi

Antlkçağ'da, filozoflar, yazılarında özellikle siyasal kurumları ele almışlar, buna karşılık iktisadi olgularla pek az ilgilenmişlerdir Bununla birlikte, işbölümünden, özel mülkiyetten, devletin müdahalesinden söz etmişlerdir Bu arada, Roma hukuk kurumları bireysel mülkiyet, sözleşme özgürlüğü, daha sonraki dönemlerde, kapitalizmin gelişip serpilmesi için sağlam bir temel sağlayacaktır

Ortaçağ'ın sonlarına doğru, Avrupa geniş çapta İktisadi değişimlere yeniden giriştiği zaman, gerçek bir iktisadi düşünce de oluşmaya başladı Böylece, adli fiyat, adil ücret kavramları ortaya çıktı Eski yazarlar ve düşünürler, bireyin haklarını toplumun haklarına feda ediyorlardı; Kiüse Babalan, topluluğa karşı kişiyi savunuyorlardı, ama özel mülkiyeti çalışmaya yöneltici bir öğe olarak görmelerine karşın, bunun yalnızca bazı hakları -sınırlı haklan- İçermekle kalmayıp aynı zamanda bazı ödevleri de içerdiğini ilan ediyorlardı; devletin müdahalesini doğru bulsalar bile, toplum haklarının, kişi haklarından önce geldiğini düşündükleri için değil, zayıfları güçlülere karşı savunmak ve adaletin gerçekleşmesini sağlamak zorunda olduklarını düşündükleri için böyle yapıyorlardı Modern çağların belirleyici niteliği olarak değişimlerin çoğalması, birçok gelişmeleri de birlikte getirdi: Ortaçağ dünyasının çerçeveleri parçalandı, ahlaki kaygılar bir yana bırakıldı, ilk iktisadi öğretiler ortaya çıktı Külçecilik (ya da ispanyol merkantilizmi ) bu öğretilerin en önemlilerinden biriydi Külçecilik, bir ülkedeki refahı, o ülkenin değerli maden toplama ve saklama gücüne dayandırıyordu


Bunun için, emtia dışalımının özenilir olmaktan çıkarılması -Amerika'dan getirilen altın ve gümüş dışında-, ulusal paraların ayarını düşürüp yabancı paraların değerini artırmak gerekliydi Endüstriyalizm (ya da fransız merkantilizmi ya da col-bertçitik") de ulusal refah için aynı ölçütü kabul ediyor, ama ülkeye değerli madenlerin getirilmesini sağlayan en iyi yolu ulusal sanayinin gelişmesinde görüyordu Bu durumda, imalathanelerin gelişmesine yardımcı olmak ve tarım fiyatlarını düşük tutmak en elverişli yoldu (XVI yy'da Jean Bodin, XVII yy'da Antoine de Mont-chrestlen ve Colbert, XVIII yy'da Melon, Dutot ve Forbonnais) Ticaretçilik (ya da ingiliz merkantilizmi ) ise, ülkelerin zenginleşmesini ticaretin ve deniz taşımacılığının gelişmesine bağlıyordu (Josiah Child, William Petty) Alman kameralizm'i colbert-çiliğe yaklaşıyordu <— MERKANTİLİZM)

• Bir öğretinin ortaya çıkışı (1750-1870) iktisat bilimi gerçek anlamıyla ancak XVIII yy'da kurulmaya başladı Etkilerini çağımızda da sürdüren üç büyük düşünce akımı o dönemde ortaya çıktı: kaynağını fizyokratik okulda bulan liberalizm; merkantilizmin mirasçısı olan müdahalecilik ve öncüleri XVI ve XVII yy'ın ahlakçıları (özellikle Thomas More ve Campanella) ile XVIII yy'ın ahlakçıları (Morelly, Mably, Brissot, rahip Meslier, Godwin) ve özellikle Gracchus Babeuf ve babeufçüler olan sosyalizm Öğretisi ilkönce François Quesnay, sonra Lemercier de La Rivière, Mirabeau markisi, Dupont de Nemours, Gournay ve rahip Baudeau tarafından açıklanan fizyokratik okul, doğal yasaların varlığı üzerinde ısrarla durur ve merkantilizmi yadsır, çünkü "yalnız başına para kısır bir zenginliktir"

Bu iktisatçılar "safi hâsıla" adını verdikleri ulusal gelir kavramını ortaya koydular safi hâsılanın üreticiler (yani çiftçiler, balıkçılar ve madenciler), toprak sahipleri ve "kısır" toplumsal kategoriler (za-naatkârlar, sanayiciler ve tüccarlar) arasında dağılımını sağlayan iktisadi çevrimi tanımladılar Sonuç olarak, bunlara göre, tarımın devlet tarafından desteklenmesi gerekiyordu, çünkü safi hâsılanın hemen tümünün kaynağını oluşturmaktaydı, aynı zamanda, tarım ürünlerinin "iyi fiyat"la satılabilmesi için bir ticari özgürlük rejiminin kurulmasına da gerek vardı Üretim için zorunlu bir birikim olarak, iktisadi düşüncede ilk kez sermaye de belirlyordu

Klasik liberal okul'un öncüsü, iskoçyalı Adam Smith'tir Büyük Britanya'da daha XVIII yy'ın sonunda, yani bu ülkede sanayi devriminin başladığı dönemde gelişme gösteren bu okula göre, her türlü iktisadi etkinliğin kökü kişisel çıkara dayanır Genel çıkar, kişisel çıkarların toplamından oluştuğuna göre, devlet gerek ulusal, gerekse uluslararası iktisadi yaşama her türlü müdahaleden kaçınmalıdır Bireysel etkinliklerin özgürce egemenliğini yürütmesiyle genel çıkarın gerçekleşebilmesi için, kamu yetkililerinin "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesine göre davranmaları gerekir Klasik iktisatçıların gözünde, İktisadi yaşamın odağı emektir


Smithçi çözümlemenin öteki öğesi ise sermayedir Malların arz ve talebi, piyasada fiyatlar aracılığıyla gerçekleşir Smlth buradan kalkarak, değerin çözümlemesini yapar ve kullanış değeri İle değişim değeri arasındaki ünlü ayrımı İleri sürer Liberal okul iki akım halinde gelişir Bu akımlardan biri, özgün araştırmacılar olmaktan çok Adam Smith'ln yayıcıları olan fransız J-B Say ile Bastiat tarafından temsil edilen ve iyimser diye nitelendirilen okuldur Ancak bu İktisatçılardan birincisi, ünlü sürüm alanları yasasını ortaya koymuştur ("Ürün, ancak ürünle değiştirilir", başka bir deyişle, arz her zaman kendi talebini yaratır, bir nesne imal eden kişi karşılığında başka bir nesne elde etmek olanağına kavuşur, ne kadar çeşitli emtia yaratılırsa, bunların sürümü de o kadar kolay sağlanır) Kötümser diye adlandırılan öteki okulun temsilcileri ise ingiliz Malthus ile Ricardo'dur iyimserlere göre, iktisat yasalarının özgürce işlemesi, insanları mutlu bir dünyaya götürür

Kötümserler ise, tersine, aynı iktisadi yasaların işlemesinin halk sınıflarını sefil bir yaşama mahkûm edeceği düşüncesindedirler (Malthus'a göre, nüfusun aşırı derecede artmasından, Ricardo'ya göre de farklılaştırılmış toprak rantından ötürü), üstelik kamunun herhangi bir müdahalesi, sistemin özünde bulunan kötülükleri büsbütün artırmaktan başka bir işe yaramaz, ingiliz Stuart MIH, XIX yy'ın ortalarında bu iki akımın bir sentezini yapar Mili, kişisel çıkar ve serbest rekabet kavramlarını yeniden ele alarak, mutluluk konusunun İncelenmesine ön planda yer verir, Malthus ve Ricardo'nun nüfus fazlası, asgari ücret ve toprak rantı ile ilgili ilkelerini benimser ve bir ölçüde, sıfır büyümeyi önceden haber verir, serbest değişimi savunur, ama üretimi yöneten ve hem sabit, hem de mutlak olan doğal yasalarla göreli ve olağan nitelikli servet dağılımı yasalarını birbirinden ayırır, devlet müdahaleciliğini, üretim kooperatifi ortaklığını geliştirmek yoluyla ücretli işçiliği ortadan kaldırmak, toprak rantına elkoymak ve miras hakkını sınırlamak amacını taşıdığı ölçüde haklı sayılır

Müdahalecilik aşağıda çeşitli biçimler alır: Sismondi'nln eleştirici okul'u (Sismon-di, klasik liberal iktisatçıları "İnsanın maddi refahı"nı sağlamaya çalışacak yerde, bir servetler bilimi kurmakla suçluyordu), Saint-Simon'un sosyalizme kayan endüst-riyalizm'i, Almanya'da List'in iktisadi ulus-çuluk'u ve ABD'de Carey'in korumacılık'ı
Sosyalizm önce Robert Owen, Charles Fourier ve Louis Blanc'ın dernekçilik'i ve Proudhon'un özgürlükçü sosyalizm'i biçiminde ortaya çıkar, daha sonra Marx ve Engels'ln bilimsel sosyalizm'iyie daha kesin bir kimlik kazanır • iktisadi düşüncenin XIX yy sonundan, keynesçi devrime kadar geçirdiği evrim Piyasaya egemen olmaya çalışan önemli üretim gruplarının ortaya çıkıp gelişmesiyle birlikte İktisat biliminin yöntemleri de temel değişikliklere uğrar Bu dönemde çeşitli okullar ortaya çıkar Bunlar arasında ağırlığını duyuranlar sosyal hıristiyanlık, marxçilik, tarihçi okul, marjinalistler ve yeniklasikler'dir


Hıristiyan düşünürler, iktisadi ve toplumsal yaşamın değişmelerine kayıtsız kalamadılar Böylece Le Play'ln, toplumsal reform okulu tarafından temsil edilen pa-ternalizm*'l ortaya çıktı Fransa'da, Maig-nen, A de Mun ve La Tour du Pin tarafından oluşturulan işçi çevreleri sosyal kato-llkliğln iktisadi etkinlik arzusunu açıkça gösteriyordu Ancak, çok geçmeden bu alanda iki eğilim çatışmaya başladı Bunlardan biri, meslekler yararına müdahalecilikten yana olan Liège okulu, öbürü Le Play'in bireyciliğine ve liberalizmine daha yakın olan Angers okulu'ydu Sosyal ka-toliklik, papa Leo Xlll'ün liberal kapitalizmin bazı sonuçlarını suçlayan 1891 Rerum novarum genelgesinden sonra gelişti 1931'de papa Pius XI, Quadragesimo anno genelgesinde iktisadi liberalizmi mahkûm etti ve böylece sosyal katoliklik artık bir öğretiye kavuşmuş oldu Bu öğreti materyalizmin bütün biçimlerine, kapitalizmin olduğu kadar marxçılığın da her çeşit materyalizmine karşı çıkıyor ve insan kişiliğine saygı gösterilmesi zorunluluğunu İlan ediyordu Öğretinin düşünce yanı "Semaines sociales" tarafından geliştirilmekte, eylem yanı ise, katolik eylemlerinin ve hıristiyan sendikaların uğraş alanını oluşturuyordu

Marxçılık" materyalist bir tarih ve iktisat felsefesiydi, etkili bir çözümleme yöntemi bulunan tutarlı bir bütün oluşturmaktaydı

Alman tarihçi okul'u, iktisat bilimini şimdiki olayların gözlemine ve bunları hazırlayan geçmiş olayların İncelenmesine dayandırmak düşüncesindeydi (Roscher' in İktisadi tarihçiliği, Hildebrand ve Knles' in ahlaki tarihçiliği, Bücher, Sombart, We-ber ve Schmoller'ln yenltarihçlliği)


Marjinalist' okullar, yüzyılın sonlarında ortaya çıktı Olguların dikkatli bir gözleminden gerçek iktisadi yasaları ortaya çıkarmak amacını güdüyorlardı Politik iktisadı kesin bir bilim durumuna getirmek istiyor, insanın kişisel yararını ve en az çaba ile en yüksek tatmini elde etmeye çalıştığını İleri süren hedonizm ilkesini benimsiyorlardı Sözü geçen okulları üç gruba ayırmak olanaklıdır: 1 Avusturya okulu, bunun İlk temsilcileri psikolojik okul'u (Cari Menger, Wleser ve Böhm-Bawerk), daha sonraki temsilcileri de yenimarjinalist okul'u (Mayer, Mlses, Hayek) oluşturur 2 ingiliz marjinalist okulu, öncüsü, faydanın değerden geldiğini düşünen ve "Marj hesabı"™ ilk ortaya koyan S Jevons'tur 3 Matematikçi okul, öncüsü fransız Cour-not olan bu okulun kurucuları Lozan Üniversitesi profesörlerinden fransız Walras (bu yüzden bu okula bazen Lozan okulu da denir) ile italyan Pareto'dur (Walras'ın Lozan'daki ardılı) Marjinalistlerin çoğu öncelikle liberaldir

Yeniklasikler'in tezleri, daha sonra, Cambridge okulu, tarafından geliştirildi A Marshall ve A C Pigou tarafından temsil edilen ve XX yy'ın ortalarına değin etkisini büyük ölçüde sürdüren bu okul, özellikle de Marshall, iradeci bir iktisat anlayışını ve ılımlı bir soyutlamacılığı savunuyordu

• Keynesçi devrim J M Keynes, paranın iktisadi yaşamda aktif bir öğe olduğunu ve klasiklerin düşündükleri gibi yalnızca aracı rolü oynayan bir mal niteliği taşımadığını ileri sürdü Servetlerin dağılımını incelemek için marjinalistlerin ele aldığı işletme çerçevesini aştı ve daha önce fizyokratlar tarafından kullanılmış olan çerçeveyi, yani tüm koplumun oluşturduğu global çerçeveyi inceleme konusu yaptı İktisadi dengeyi (ama herhangi bir dengeyi değil, yalnızca tam istihdamı içeren dengeyi) kurarak sürekli, yani bunalımsız bir İktisadi genişleme sağlamak için devlet güçlerinin müdahalesini öneren Key-nes'in birçok ülkenin iktisadi siyaseti üzerinde çok büyük etkisi oldu

Keynesçi okulun uzantıları arasında özellikle isveç okulu 'nu ya da Stockholm okulu'nu (özellikle, Wlcksell'in öğrencisi olan ve XIX yy'ın sonundan beri iktisadi çözümlemeye para ve zaman öğelerini yeniden sokmaya çalışan, ancak bunda başarılı olamayan Myrdal tarafından temsil edilir) ve gözlem yöntemi yandaşlarını, bunlar arasında da, araştırmaları sonucunda, bilimsel ve teknik gelişmenin "İkinci kesim" denilen sanayi üretimi kesiminde çok güçlü, "İlk kesim" denilen tarım üretimi kesiminde güçsüz, bütün öteki İktisadi etkinlik biçimlerini (ticaret, yönetim, öğretim, serbest meslekler vb) kapsayan "üçüncü kesim"de ise çok güçsüz olduğu kanısına varan Colin Clark'ı saymak gerekir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İktisat

Eski 09-12-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : İktisat



Çağdaş düşünce akımları, ikinci Dünya savaşı'ndan sonra, belli başlı iki kaygı ağır basar: tam istihdam, bunun ardı sıra da üretimin büyümesi ve adil bir biçimde dağılımı
Büyümenin kuramsal yorumu iki kaynaktan esinlenir:


1 Yenikeynesçi okul, özellikle tam istihdama ve büyüme dengesine ulaşmanın güçlüğünü vurgular, ekonomik sistemin kendi kendini düzenleme gücüne kuşkuyla bakar, bunun İçin de bir iktisat siyasetini zorunlu bulur Uzun vadeli ilk keynesçi model, R Harrod tarafından öne sürülmüştür Harrod, dengeli büyümenin soyut koşullarını blçimselleştirdi ("doğal büyüme oranı"), böylece, gerçekleştirilen ilerlemeyi belirten şemanın karşılaştırılacağı bir referans oran elde etti Daha birçok iktisatçı R Harrod'unkine yakın bir çizgi izledi Bunların başlıcaları, E Domar, A H Hansen, R A Samuelson, L Klein ve J Tobindir Hepsi de yatırım çarpanı, hızlandıran ve sermaye katsayısı (yani sermayenin gelire oranı) temeline dayanan akım ilişkilerini kullanırlar Bu son öğe, yani sermaye katsayısı, bu İktisatçılarca egzojen (dışsal) sayılır (keynesçller, sabit katsayılı bir üretim fonksiyonu kurarlar)

Dengesizliklerin, keynessonrası iktisatçılar tarafından iktisat kuramının zaman ve para yoluyla zenginleştirilmesinin bir sonucu olarak ele alınması, yatırımların hacmine bağlı iş çevrimleri kavramını, aynı zamanda da konjonktür kuramını ve bunalım kuramını da geliştirmek olanağını verecekti Başka yazarlar, büyüme faktörleri üzerine ampirik ve istatistik incelemeler yaptılar (S Kuznets) ve gelir dağılımı'nın, özellikle de kârların evriminin büyüme üzerindeki etkisini gösterdiler (M Kalec-ki, N Kaldor ve J Robinson)

2 Yeniklasik okul, tersine, düzenli biçimde erişilen bir tam istihdam dengesinin olanaklı olduğunu göstermek ister Bu durumda, doğal büyüme oranı kendiliğinden gerçekleşir Bu konuda temel araştırmalar, R Harrod'un modeline karşı bir model ortaya koyan R Solow tarafından (ama J von Neumann, J R Hlcks ve J E Meade'ı da anmak gerekir) yapılmıştır Bu kuramda, üretim sisteminin işleyişi, ikame edilebilir emek ve sermaye faktörlü Cobb-Douglas tipi bir üretim fonksiyonu ile düzenlenir Bağlantılar fiyatlarla (ücret, faiz) kurulur, bu da aynı zamanda, gelirlerin dağılımını bir yana bırakmayı olanaklı kılar R Solow'untezi, ingiltere'de Cambridge okulu'nun yeniricardocu hareketi (J Robinson, R Sraffa) tarafından şiddetle eleştirilecektir Okulun temel İlgi merkezi mikro iktisattır (başlıca temsilcileri L von Mises ve F von Hayek olan yenimarjina-listler'in iktisadi hesabı) Ancak, işletmelerin ya da bir ulusun seçimlerine dayanarak bir piyasa ekonomisinde dengeyi ve optimumu gerçekleştirmeyi amaçlayan modeller kurulmasiyla da ilgilenir

Çağdaş iktisat biliminin egemen niteliklerinden biri de matematik biçimleştirme-lere gittikçe artan bir eğilim gösterilmesidir (M Allais, C Debreu, K Arrow, P A Samuelson) Bu dönemde Keynes'ten esinlenen araştırmalardan, bilişim ve istatistiğin gelişmesinden, tutarlı bir ulusal muhasebe sistemi kurulmasından (R Sto-ne) ve verilerin billşimsel olarak işlenişinden güç alan ekonometri (R Frisch, J Tinbergen, T Koopmans, E Malinvaud) iktisadi kavram ve yöntemlerin yenilenmesine olanak sağladı, matris cebiri ve sa-rıayilerarası değişim tabloları (ya da W Leontief'in girdi-çıktı sistemi), kısıt altında bir hedefin maksimuma ulaştırılması demek olan (örneğin hem ödeme bilançosu dengesinin, hem de genel fiyat düzeyi istikrarının ikili sınırlaması altında, GSMH büyüme oranını en yüksek düzeye çıkarmak gibi) doğrusal programlama, oyun kuramı (J von Neumann ve O Morgenstern) ve afetler kuramı (R Thom) hızla gelişti Bütün bu araçlar, geleceğe İlişkin bilimsel öngörü ve araştırmaların yaygınlaşmasını kolaylaştırdı

iktisadi etkinliği kısa vadede para emisyonunun yönettiğini söyleyen eski kantitatif para kuramını yeniden ele alan Don Patinkin, A C Pigou ve özellikle M Friedman gibi bazı iktisatçıların para sorunlarına yeniden önem kazandırmaları, yeniklasik okulun belli başlı özelliklerinden birini oluşturmaktadır Enflasyonun gelişmesiyle, bu sorunlar gittikçe artan bir önem kazanmıştır

iktisat bilimi, bu yeni araçlara dayanmaktadır, bu arada bazı İktisatçılar (R Clo-wer, A Leijonhufvud, R A Samuelson) özellikle dengesizlik kavramını işe sokarak yeniklasik liberal kuram ile yenikeynesçi kuramı birleştirmeye yönelmektedirler
iktisadi düşüncenin yenilenmesi 60'lı yıllardan bu yana çeşitli yönlerde sürmektedir iktisat siyaseti ve planlama araçlarının gelişmesi, doğrusal programlama'nın temellerinin bulunmasıyla (L V Kantoro-viç) giderek belirginleşecektir Ama bazı sosyalist ekonomilerin aşırı merkezciliğinin zararlı sonuçları, birtakım iktisatçıları yeniklasik genel denge kuramı karşısında marxçı çözümlemenin durumunu saptamaya yöneltmiştir (O Lange, L Johansen, M Morişlma) Birtakım iktisatçılar da (L V Kantoroviç, V V Novojilov, E Barone, F M Taylor, E Liberman) sosyalist ekonomide piyasanın rolünü gösterirler


J A Schumpeter, sonra J K Galbra-ith gibi bazı yazarlar, özellikle de fransız iktisatçı F Perroux, psikolojik ve toplumbilimsel bir yaklaşımla, çağdaş kapitalizmin biçimlerini ve geleceğini incelemeye çalışırken, bir yandan da kapitalist sistemin marxçılıktan esinlenen bir eleştirel çözümlemesi gelişmektedir Bu eleştirel çözümleme, ABD'de P A Baran ve R M Sweezy, Büyük Britanya'da M H Dobb, Fransa'da C O Bettelhelm tarafından yapılmaktadır Hatta, bu eleştirilerden bazıları daha çok politiktir Örneğin, Fransa: da, Fransız komünist partisi iktisat bölümünce hazırlanan "tekelci devlet kapitalizmi" tezi için böyle söylenebilir

Son olarak,somut durumlarla İlgili marx-çı çözümleme, özellikle emperyalizm ve Üçüncü dünya ülkelerinin zengin ülkeler tarafından sömürülmesi üzerinde durmakta ve az gelişmişliğin sorumluluğunu bu zengin ülkelere yüklemektedir Bu tez, W W Rostow, C G Clark ve W A Lewis tarafından savunulan ve düalist denen teze karşı ileri sürülmektedir Bu incelemeler özellikle latin amerikalı marxçılar (C Furtado), afrikalı marxçılar (S Amin, H Ri-ad) ya da üçüncü dünyacı diye adlandırılabilecek olan Arghiri Emmanuel gibi ya-zarlarca sürdürülmekteydi

• Bunalım karşısında iktisadi düşünce 70'li yılların başında, büyümenin yeniden tehlikeye girmesi, stagflasyon gibi bazı iktisadi sorunlar karşısındaki güçsüzlük, uluslararası ekonominin düzeninin bozulması, son olarak da 1974 bunalımı, ekonominin artık denetimden çıktığı izlenimini uyandırdı ve egemen iktisadi düşünce şeması tartışma konusu oldu Bu durum iki ayrı akımın ortaya çıkmasına yol açtı:

1 Union for Radical Political Economics ya da URPE (Radikal politik iktisat birliği) Yeni amerikan solundan çıkan ve 1968'de Vietnam savaşı'nın siyasi sarsıntıları sırasında yaratılan bu marxçı yönelişli hareket, R A Baran, P M Sweezy, JK Galb-raith ve H Marcuse'ün çalışmalarına esin kaynağı oldu Radikal ekonomi, kendisini her şeyden önce bir "antiekonomi" olarak sunuyor ve sözkonusu yazarlar, ' 'geleneksel", "burjuva" yada "yeniklasik" İktisadın sözde bilimsel niteliği, aşırı matematik biçimselleştirme düşkünlüğü, yalnız uzmanlarınca bilinip anlaşılır olması, ardında bir ideoloji gizlenmesi nedeniyle açıkça yeriyor, onunla bağlarını kesip atıyorlardı URPE, iktisat biliminin yeniden politik iktisat olması yani üretim ilişkilerinin incelenmesine dayanan eylemci bir sosyal bilim durumuna gelmesi gerektiğini düşünüyordu Dallar arası araştırmadan yana ve kuram ile uygulamanın ayrılmasına karşıydı Toplumsal olguların çözümlemesinde, olguları hiçbir zaman kendi tarihlerinden ayırmayan, uyumlardan çok gerginlikler üzerinde duran ve sınıf çelişkilerini açıkça ortaya koyan bir yöntem izlediği ölçüde açıkça marxçi bir görüntüdeydi


Radikal iktisatçılar, kapitalizmi, en başta amerikan kapitalizmini en genel yanlarından (sosyal maliyetler, iktisadi büyümeye eşlik eden savurganlık ve çevre kirlenmesi, ırkçı, cinsiyetçi, ulusçu tutumlar, yabancılaşma, sömürü, emperyalizm) ele alarak acımasızca eleştirdiler, özellikle de iktisadi gelişmeyi aksatan siyasi engeller, toplumda iktidarın yapısı ve servetlerin ülkeler ve uluslar arasında dağılımında gittikçe artan eşitsizlikler üzerinde ısrarla durdular URPE, ahlaki dürtülerin maddi dürtülerden, kolektif tüketimin bireysel tüketimden önde geldiği niteliksel bir ekonomiden (refah arayışı) yana çıkıyor, bu amaçla demokratik bir sosyalizme ve merkeziyetçi olmayan bir planlamaya başvurulmasını öneriyordu

URPE'nin belli başlı önderleri S Bowles, S Marglin, D Gordon gibi üniversite öğretim üyeleri ile H Sherman, H Gen-tis, D Foley gibi yeni kuşak iktisatçılardı Radikal iktisatçılar hareketi Avrupa'ya, özellikle Fransa'ya (J Attali, M Guillaume ve J-P Dupuy) da yayıldı, ancak toplumsal ve politik mücadelelerin çok daha derin İzlerini taşıyan bir tarih ve kültür karşısında ve aynı zamanda daha gelişkin bir marxçi akımın varlığı yüzünden burada uzun süre tutunamadı

2 "Yeniiktisatçılar" 60'lı yıllarda ortaya çıkan, yeniklasik eşinil bu hareket iktisadi durumun çağımızdaki bozukluğundan sorumlu tutulan ortodoks keynesçiliğe karşı bir tepki olarak gelişti ABD'de doğan bu hareket 1974 bunalımında genişleyerek hızla başka ülkelere de yayıldı


"Yeniiktisatçılar" üç akıma bağlanıyordu: bunların başlıcası muhafazakâr akım' dı ve özellikle Chicago okulu'nu (Monetarist adı verilen ve Milton Frledman'dan esinlenen okul), Virginia okulu'nu (James Buchanan, Gordon Tullock), fransız yeni iktisatçılarını (Henri Lepage, Pascal Salin, André Fourçans, Florin Aftalion, Jacques Rosa) ve Los Angeles okulu'nu (Arthur Laffer) içeriyordu; ikincisi, reformist olduğunu söyleyen Martin Feldsteln'in önderliğindeki pragmatik akım, sonuncusu ise, devrimci olduklarını ileri süren ve Lud-wig vonMises ve Friedrich von Hayek'ten esinlenen libertaryenler'di (Murray Roth-bard, David Friedman) -partileri 1971'de kurulmuştur- Bu üç akım, iktisadı, insan etkinliğinin en çeşitli alanlarına (örneğin suçluluk, evlenme, vb) uygulanması olanaklı gerçek bir bilim sayıyorlardı; iktisat bilimini, ender kaynakların tahsisinde bireylerin akılcı seçimlerinin incelenmesini (bireysel seçimlerin çözümlemesi, kısıt altında en yüksek düzeye çıkarma yöntemine göre yapılır) konu alan mikro iktisatla özdeşleştiriyor, piyasa mekanizmasının, kaynaklarının tahsisinde israfı önleyen, dolayısıyla optimal etkinliği sağlayan biricik sistem olduğunu ileri sürüyorlardı (bu durumda, devlet ekonominin sorumluluğundan sıyrılarak rekabetin serbestçe sürmesine olanak vermelidir: yasal düzenlemeler durdurulur, gerek vergiler, gerekse kamu harcamaları indirilir, para hacmi daha yavaş artırılır), talepten çok arza önem verilerek (yüksek kâr, yüksek üretkenlik) işletmelerin rolünün yeniden canlandırılması gereğini ileri sürüyorlardı "Yeniiktlsat-çılar"ın programı, özellikle, Büyük Britanya'da Margaret Thatcher hükümetinin, ABD'de de başkan Reagan'ın siyasetlerine esin kaynağı oldu
• Sistemik yaklaşım, yukarıda sözü edilen akımların analitik yaklaşımını aşmaya çalışır iktisat, fizik bilimlerden uzaklaşmalıdır Bunun için de, hem liberal, hem de marxçi söylemi aşıp sibernetikten ve biyolojiden gelen sistemler kuramı'nda geliştirilen yeni kavramsal araçları kullanması gerekir Burada, bazı iktisatçıların termodinamiğin kavram ve araçları kullandıklarını (Georgescu-Roegen) ve çalışmalarında entropi olgularından yararlandıklarını da belirtmek yerinde olur

Bir "sistem" aralarında madde, enerji ve enformasyon değişimine olanak veren bir İletişim ağı bulunan çeşitli öğelerle tanımlanır Bu durumda, değişim akımlarının miktar ve zaman bakımından önemini, çeşitli akımları alan karar merkezlerinin tepkisini, feed-back* etkilerini ve akım hareketlerini güçlendiren ya da zayıflatan ve sistemin tutumunu değiştiren sürelerin ortaya koyduğu sorunları incelemek söz-konusudur Yapılaşmış büyük gruplar arasındaki bağıntıların (mezoekonoml*) ön plana çıkarılması, örgütlenme ve güç düzeylerinin (K Boulding, H Simon) ve genel bütüne ilişkin fonksiyonların hesaba katılması, L von Bertalanffy'nin ileri sürdüğü sistemik düşünce biçiminin temel özellikleridir Bu düşünce biçimi ister istemez dallar arası bir nitelik taşır ve düzenleme biçimleri türetmeye yarar, çünkü sistemik yaklaşımın amacı operasyonel olmaktır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

ölçek iktisadı/kamu iktisadı

Eski 09-12-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

ölçek iktisadı/kamu iktisadı



ölçek iktisadı

içsel ölçek iktisadı, işletme boyutlarının büyümesiyle, İşgücünün daha fazla uzmanlaşmasının, ileri teknik kullanılmasının, alış ve satışların daha akılcı örgütlenmesinin bir sonucudur, içsel İktisat, bir firmanın büyümesine doğrudan bağlıdır ye maliyet fiyatında bir azalmaya yol açar içsel iktisat, özellikle bir işletmenin büyük boyutlu olmasıyla elde ettiği üstün pazarlık gücünden doğar, örneğin, İşletmenin verdiği mal siparişlerinin büyük olması daha elverişli fiyat koşulları elde etmesini sağlar
Ölçek iktisadı işletmenin boyutlarıyla birlikte sonsuzca artmaz, belli bir boyuttan sonra "eksi İktisat" yada dev firmaların eşgüdüm ve yönetim güçlüklerinden doğan ölçek zararları görülebilir

işletmelerden başka İktisadi birimlerde de ölçek iktisadına rastlanır Nitekim, kentlerin optimal boyutları hakkındaki araştırmalar bazı hizmet tipleri için kentte nüfus başına düşen harcamalarla, yerleşim yerlerinin boyutları arasındaki İlişkileri saptamaya çalışır (gerçekte, belediye hizmetlerinin maliyetlerindeki eşitsizlikler boyuttan başka etmenlerle açıklanır: kentlerin yoğunluk ve büyüme derecesi, idari hizmetlerin yönetimindeki etkinlik, personelin etkinliğini denetleme olanağı vb)

kamu iktisadı

Kamu harcamalarının son derece artması karşısında, iktisat kuramcıları, 1965'ten bu yana, devletin neden böyle bir etkinliği üstlenmek zorunda kaldığını, ve bununla ilgili görevleri yerine getirmek için özel kesimden çekilen kaynakların ne büyüklükte olduğunu soruşturmaya başladılar Sorunun özü, ulusun yararlanılabilir kaynaklarının özel kesimle kamu kesimine tahsisinin tüketicilerin gereksinimleri bakımından optimal olup olmadığıdır Ülke kaynakları üzerinden kamu için alınan pay, ülkeden ülkeye büyük ölçüde değişmektedir: eğitim harcamaları özel kesime ya da kamu kesimine bağlanabileceği için, ülkeler arasında hiçbir biçimde karşılaştırılamaz Oysa kamu harcamaları çoğu kez siyasi ölçülere göre kararlaştırılmaktadır

R A Musgrave'ın bir sınıflandırmasına uyularak, salt betimsel olmak üzere, devletin İktisat alanına müdahalesi, işlevlerine göre üçe ayrılabilir: kaynakların çeşitli üretici etkinliklere ya da tüketime tahsisi işlevi; yeniden bölüştürme İşlevi (birçok devlet etkinlikleri, iktisadi birimlerin mal varlıklarını ve gelirlerini etkiler); düzenleme işlevi (iktisadi gelişmenin denetlenmesi ve kimi zararlı etkileri düzeltilmek İstenmesi durumunda)

Özellikle, Samuelson gibi bazı amerikan yazarlarınca savunulan bir anlayışa göre, devlet, bireylerin amaçlarına erişmek için kullandıkları basit bir araçtır Bu yüzden, bu yaklaşıma "bireyci" yaklaşım ya da değişim kuramı adı verilir Gerçekten de, bu kuramın yandaşları için, devletin kendi başına bir varlığı yoktur, bireylerin davranışlarının bir yansımasından başka bir şey değildir

Devlet çerçevesinde alınan İktisadi kararlar gerçekte hiç de devletin tutumuna dayanan kararlar değildir, tıpkı piyasa çerçevesi içinde alınan kararların piyasadan kaynaklanmadıkları gibi Siyasi karar süreçleri -piyasada olduğu gibi- bireysel seçimlerin ortaya çıkmasını sağlamaya yönelik teknik araçlardan başka bir şey değildir Böylece, bireyci yaklaşım, geleneksel iktisat kuramının temel varsayımını, yani İktisadi etkinliğin başında ve sonunda yer alan tüketicinin egemenliğini bir kez daha doğrular, iktisadi etkinliğin konusu, gereksinimlerin tatminidir ve bu tatminin gerçekleşmesi, bireylerin özgür seçimine dayanır; bireylerin özgür seçimi ise, onların kişisel tercihlerine göre dile gelir Ama, bu gereksinimlerin tatmini için zorunlu olan bazı mallar, piyasa mekanizması çerçevesi içinde etkili bir biçimde üretllemez: o zaman, bu kolektif malların üretimini kolaylaştırmak ya da sağlamak için devletin müdahalesi zorunlu olur ve bireylerin bazı gereksinimlerinin toplu tatmini konusunda ortaya koydukları istence dayanır Böylece devletin tek tek üyelerinin amaçları dışında amaçları yoktur ve hiçbir biçimde özerk bir karar birimi oluşturmaz

Onun kararları gerçekte bireylerin toplu kararlarından başka bir şey değildir Mali otoriteler, yalnızca bazı toplu amaçların gerçekleşmesini sağlayan bir kanaldır Böyle bir açıdan bakıldığında, kamu gücünün, tüketicilerin, değişim mekanizmaları aracılığıyla elde edemedikleri mal ve hizmetleri sağlamakla kaldığı düşünülebilir Bu durumda, kamu İktisadının alanı, "kolektif mallar"ın incelenmesi olur


"Global" denilen ikinci bir anlayışsa devleti, kendi amaçlarına göre hareket eden bağımsız bir iktisadi birim olarak görür Bu görüş kimi avrupalı yazarlar (özellikle Alaln Barrere) tarafından savunulmaktadır Bu yazarlar, tüketicinin egemenliği varsayımını eleştirirler Gerçekten, Schumpeter'ln de söylediği gibi, günlük yaşamın en sıradan davranışlarında bile, tüketiciler iktisat kitaplarına uygun davranmazlar: kitlesel üretim, reklamın rolü, bu varsayımın, dolayısıyla bireysel yaklaşımın geçerliliğini azaltmış görünmektedir Devlet organik bir bütün olarak anlaşılan toplum adına davranan tek bir karar birimi olarak görülmelidir Devlet yalnızca kimi gereksinimlerin toplu tatmin aracı değil gerçek bir iktisadi birimdir Devletin, kendi öz amaçları bulunan bir iktisadi özne olarak tanınması, bir eylem "eşiğl"nin aşılmasına bağlıdır, bu eylem eşiğinin ötesinde, kamu güçleri, ekonominin genel bütününe karşı duyarlı duruma gelirler Bu biçimde anlaşılan devlet, kârlarını en yükseğe çıkarıp, zararlarını en aza indirmeye çalışacaktır (ama toplumsal bakımdan değerlendirilen kâr ve zararlarını) Devletin amacı, kendi gereksinimlerinin tatmini değil, toplumun gereksinimlerinin tatminidir Bireyci yaklaşımdan farklı olarak, devlet tarafından üretilmesi gereken kamusal malların seçimi tıpkı gelirlerin yeniden dağılımıyla ilgili kararlar gibi siyasal bir karar sonucudur


—Tarıms ikt Toplumların maddi gelişmesine koşut olarak, tarımın ekonomideki göreli payı, ulusal muhasebe deyimiyle, azalmaya yüz tutmaktadır Bu evrim, tarımsal etkinliğin tüm olarak azalmasından değil, öbür kesimlerin artan bir hızla büyümesinden ileri gelmektedir Gerçekte, tarımsal etkinlik her gün biraz daha karmaşıklaşmakta, yeni tekniklerin uygulandığı alanlar her gün biraz daha genişlemekte, başka ticari ve sanayi etkinliklerle kurduğu bağlar her gün biraz daha güçlenmektedir Bunun için, tarımsal iktisadın alanı yaygınlaşıp çeşitlenmekte, bir bilim olarak gösterdiği gelişme bu derin değişikliklerden beslenmektedir

Tarım iktisatçılarının başlıca inceleme konusu, uzun bir süre, üretim etkinliğinin İçinde gerçekleştiği birim olmuştur: tarım işletmesi Bu işletme biçimi, tarım iktisatçılarının çalışmalarını üzerinde yoğunlaştırdıkları başlıca konu olarak kalır, çünkü tarımın iki temel özelliği özellikle burada kendini gösterir: biyolojik araçlara başvurma ve alan zorunluluğu Bu özellikler o kadar önemlidir ki, tarımsal iktisadın, iktisat biliminin özgün bir dalı olarak var olması gereğini doğrulamaya fazlasıyla yeter Gerçekten de, tarım, sanayinin tersine, üretimini canlı varlıklar, yani bitkiler ve hayvanlar aracılığıyla yapar, bu yüzden, üretim süreçleri ister İstemez doğal biyolojik süreçlere bağlı kalır Ayrıca, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak zorunlu dayanağı toprak olduğundan, tarım İşletmesinin belirli bir coğrafi bütünleyicisi vardır Bu durum, bir fabrika İçin sözkonusu olmayan bir alan gereksinimi ve tüketimi biçiminde kendini gösterir

Tarımsal iktisat tarımsal üretimin biçimlerini bütün bu özellikleri hesaba katarak çözümler Büyük bir çeşitlilik gösteren bu biçimler, ekolojik koşulların, toprak mülkiyeti biçim ve yapılarının, toprağı değerlendirme biçimlerinin, nüfus baskısının, tekniklerin durumunun, üretim tiplerinin, ticaretin ve sanayinin gelişme derecesinin, devletin rolünün vb çakışan etkilerinden kaynaklanır (-► TARIM yöntemi) Bu çeşitlilik çiftçinin, işlettiği topraklar üzerinde bir araya getirdiği üretim etmenlerinin ve doğrudan bu etmenlerin bileşiminin onun üretim biriminin içinde yer aldığı toplumsal yapının ayırıcı özelliklerini oluşturduğunu gösterir Çiftçinin etkinliğinin sonucu için de aynı şey söylenebilir Bu sonuç, bir yandan elde ettiği ürünlerin bir bölümünü öztüketimlnde kullanması ve piyasanın yarattığı parasal gelir yardımıyla, kendi geçimini sağlaması öte yandan, işletmenin fiziksel olarak yeniden üretilmesidir Tarımsal iktisat, işte bu bileşimlerin yasalarını ve sonuçlarını İnceler Bu da bize, aynı zamanda, hem tarım işletmesinin işleyiş mekanizmalarını ve dönüşümlerini anlamak, hem de bunun yönetimini iyileştirmeyi, yani belli bir iktisadi sistem içinde etkinliğini artırmayı sağlayacak araçları oluşturmak olanağını sağlar

Tarımın evrim yasalarından biri de ekonominin öteki öğeleri: sanayi, dağıtım, tüketici, devlet güçleri, vb ile bağlarının giderek gelişmesidir Bu yasa, değişik derecelerde olmak üzere, her işletmeyi İlgilendirir, İnceleme de üretim birimi düzeyinde bunun sonucu olan değişiklikleri ortaya koyar, ama burada genel olaylar sözkonusu oduğuna göre, bu yasanın tarımın tümü üzerindeki etkilerinin ölçülmesi de çok önemlidir Bunun için, tümüyle tarım kesimin in (yani temel üretim birimleri genel bütününün), bir bölge, bir ülke, bir ülkeler grubu içinde kendisini çevreleyen sosyo-ekonomlk bütünle bağlarının çözümlemesi, tarımsal İktisadın önemli amaçlarından birini oluşturur


Bu bağların en eski ve en genel alanı değişim"dir Bütün toplumlar beslenme konusunda tarımlarına güvendiklerinden, üreticilerin tüketici karşısına doğrudan çıktıkları köy pazarlarından, üreticilerle sanayi firmaları arasında yapılan soyut ve ürkütücü antlaşmalara kadar uzanan çeşitli pazarlar düzenlenmiştir Birbirlerinden çok farklı olmalarına karşın, bu değişim tipleri bir yandan çabuk bozulan, zamanda toplu, mekanda dağınık, yıldan yıla değişen tarımsal arzın özelliklerini, bir yandan da ödeme gücü bulunan talebin pek esnek olmayan niteliğini taşırlar Tarım piyasalarının işleyişinin bazı özgül koşulları buradan kaynaklanır ve özellikle iktisadi mekanizmalar kendiliğinden işler durumda olduğu zaman, çiftçilere ödenen fiyatların, dolayısıyla da üreticilerin gelirinin çok değişken olması biçiminde kendini gösterir Bu nedenle, piyasa ekonomisinin gelişmiş olduğu, çiftçilerin meslek örgütleri aracılığıyla isteklerini duyurabildikleri ülkelerde, tarım pazarlarının düzenlenmesi son zamanlarda büyük bir iktisadi ve siyasal önem kazanmıştır Bunun sonucu olarak, devlet ve meslek kuruluşları, fiyat güvencesi sistemleri ortaya çıkmış, arzı türdeş ve toplu duruma getirmek amacıyla çiftçiler bir araya gelmişlerdir, vb Değişimlerde oluşan ve çiftçilerin ancak bir ölçüde yararlanabildikleri bu yapısal değişiklikler tarım-besin sanayisinin, tarım kesimi tarafından teslim edilen ürünlerin denetimi amacıyla işe karışmasıyla büsbütün güçlenmiştir Tarım kesimi bakımından bu müdahale, onun bağımlı bir kesim olma durumunun daha da ağırlaşması biçiminde özellikle de bütünleşme olayı olarak ortaya çıkmıştır

Ürün pazarlarının çözümlemesi, faktör pazarları'nın çözümlemesiyle tamamlanır Bu çözümleme de, bir başka egemenlik kutbunu, tarım kesiminde yer alan büyük firmaların egemenliğini ortaya koyar Söz-konusu firmalar, yalnız sanayileşmiş ülke çiftçilerine değil, ama gittikçe daha büyük ölçüde olmak üzere, gelişmekte olan üke çiftçilerine de teknoloji, fiyat ve gelişme modellerinin kabul ettirilmesinde etkili olmaktadırlar Tarıma bağlı büyük sanayi kuruluşlarının etkinliğinin uluslararası alanda her iki alanda da yaygınlaşması son dönemlerin en önemli olaylarından biridir Böylece, yeni bir araştırma ve inceleme alanı açılmıştır: besin maddeleri üretiminin dünya çapında örgütenmesi ve denetlenmesi, bunun sonucu olarak da uluslararası tarımsal işbölümü alanı
Batı toplumlarında, tarım-besin sisteminin (tarım ve tarım-besin sanayileri) evrimi, ilgili iktisadi etkenlerin (çiftçiler, firmalar, vb) temsilcilerinin baskısı sonucu, devletin müdahalesi ve desteğiyle yürütülür Bu müdahale, içeriği özellikle söz-konusu iktisadi birimler arasındaki kuvvet oranını yansıtan bir tarım polltlkası'mn geliştirilmesi ve uygulanması biçiminde kendini gösterir Devlet, böylelikle, çiftçiler üzerinde uygulanan egemenliğe karşı belli ölçüde bir denge kurar Devlet, bu işi, en başta, bir fiyat politikası uygulayarak ve çiftçilerin gelirlerini ayarlamak ve kesimlerin uğradığı sarsıntılara daha iyi dayanabilmelerlni sağlayacak sosyal gelir transferleri düzenleyerek yapar Tarım politikaları içeriklerinin çözümlemesi ve etkilerinin gözlemlenmesi, tarımla iktisadi alanın genel bütünü arasındaki karşılıklı etkilerin anlaşılması konusunda temel veriler sağlar Gene bu amaçla, çiftçiler tarafından uzun süreden beri kurulmakta olan ve sanayicilere hep birlikte karşı koyabilmek ve devletle diyaloga girebilmek için büyük ölçüde geliştirilmiş bulunan çeşitli mesleki ve iktisadi kuruluşlar (sendikalar, kooperatifler, vb) incelenir

Son olarak, tarımın modernleşmesinin yanı sıra, kırsal bölgelerde nüfusun azalması, gene bu modernleşme dolayısıyla çiftçiler arasında başlayan toprak edinme yarışı, başka bazı etkinliklerin, özellikle, eğlence, ulaşım ve inşaat etkinliklerinin yol açtığı mekân tüketimi, tarımsal iktisadı, alanını alan düzenlemesine doğru genişletmeye yöneltti Gerçekten de, kırsal alan düzenlemesi, özellikle kent çevresi bölgelerinde ve nüfus yoğunluğunun az olduğu bölgelerde kendine özgü bazı sorunlar ortaya çıkarır Bunlar inceleme, hakemlik ve çözüm isteyen sorunlardır, tarım iktisatçıları bu konularda katkıda bulunur Alan düzenlemesi nedeniyle tarım İktisatçıları ayrıca ekoloji (çevre sağlığı bilimi) ile de İlgilenmek durumunda kalırlar, çünkü, tarımın işlevi artık yalnızca besin maddeleri üretimi değildir, bazı durumlarda ondan doğanın korunması gibi yeni bir rol oynaması da İstenmekte, hatta, fosil enerjinin gittikçe azalması dolayısıyla, yeni enerji biçimleri üretiminde biyomas" kullanması da beklenmektedir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.