Hamamda şarkı Söyleme |
07-09-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Hamamda şarkı SöylemeHamamda şarkı söyleme Geleneksel yapıda hamam, birden çok/çokça insanın toplandığı yerdir Ama genelde buluşma yeri değildir Orada falanca kurnanın başında cıbıl da şarkı söyleyebilir, filanca kurnadaki de, hatta göbek taşına yayılanda Ne var ki, birbirinin şarkısına bulaşmaz, sataşmazlar Tümüyle sessiz duran bir mekandan kuşku duymak gerekir Başka bir örnekle, bir otelin genel müdürüne o gün hiçbir olay olmadığı söylenmişse, asıl o zaman “Bu işte bir terslik var” diye düşünmelidir Deneyimli olanlar yine aldatılıyor olduklarından huylanır Çünkü ya müşteriden ya da personelden, arada bir de patron/patroniçeden doğan sorunlar bir gün bile eksik olmaz (O işi de yaptığım için bilirim) Sessizlik, “komplo teorisi” kurgulamanın ilk aşamasıdır Sessizliği bozmak için hamam sahibinin ya da yönetiminin şamata ürettiği hiç görülmez Ve gerçek komplo, doğası gereği “uygulanır”, ses getirmek üzere İşyeri kapsamında bu böyle Ülke çapında ve sosyal,siyasi, ekonomik kapsamda da öyle Çok sık görülmektedir, “iktidar” olup da “muktedir” olamayanlar, komplonun teorisi gibi ıvır-zıvırla uğraşıp zaman kaybetmez Doğrudan eylem başlar Hamamcı gibi, oranın sahibi değil de tellağı olsa bile, Osmanlı döneminde görüldüğü gibi (Patrona Halil), pürüz çıkarmaya başlar, rayına oturmakta olan düzene başkaldırmaya kadar gider Türkiye’de önemli komplocular var, bakalım: Kadının örtünmesi konusunda yapılıp edilenler başla ilgili olduğu için başta gelir (Karım terzidir Müşterisinden her çeşidinin “iç tarafı”nı da anlatırdı Ama şimdi sırası değil) adını eşarp, başörtüsü, türban gibi tarifeli ayrıntılara boğup kadının düpedüz “kapanma hakkı”nı ve onun “kapatılmasını isteme” hakkını ellerinden almaya çalışanlar var Demokrasilerde böylesine bir “giysi yasaklama özgürlüğü”nü zedelemek diye bir şey olabilir mi? O komplocular samimi olsaydı önce “karaçarşaf”tan başlardı Çünkü hakkında açık-seçik yasa var Onun üzerinde bir şey deniyor mu, yapılıyor mu? Üstelik türbanlar çiçek gibi rengarenk, cıvıl cıvıl Ceza hukukunda her suçun tarifi yapılır ama suçlunun o suçu işlemeden önce nasıl biri olması gerektiği tarif edilmemiştir Yani, “Bozulmamışken şöyle olmalısın, böyle böyle yapınca da bozulmuş sayılırsın” Giyinme kavramında da öyle Bir kişi çıkıp da soyunma kavramının nereden başlayacağını açıklayabilir mi? Buna, işleri gerçekte insanları giydirmek değil, soyundurmak olan modacılar bile yanıt veremiyor Ama insanı sahtesinden ayırt etmek için hakiki para gibi standartlara sokabilir misiniz? Ne kadar sulandırdığınıza bağlı olarak: Evet Ve işte orada biraz duralım Üniformanın gerekliliği ve nitelikleri üzerinde sayfa dolusu yazılabilir Ama bir özelliği var ki, o da “Bizden olanlar”ı bir bakışta “ötekiler”den ayırt etmeye yarar Yani bir simgedir Bu temel kural üniformalılar arasında da geçerlidir İtfaiyeciyi polisle, belediye zabıtasını askerle karıştırmazsınız Türban da “Bizim gibi düşünen ve davrananlar”ı simgeler Bu simgeye din adamları sahip çıkarsa “dini simge”, siyaset adamları sahip çıkarsa “siyasi simge” olur Nitekim yüzbaşının üniforması da “askeri simge”dir Yüzbaşının üniformasını çıkarırsanız “sivil” olur Fakat kadının türbanını çıkarırsanız “başka türlü sivil” kalır Ya da bir görüşe göre “Hiç” olur Yani o görüşe göre zaten “Hep” olamayan kadın, bir kimlik, kişilik kazanmaktadır Sosyologların, pedagogların ağzından düşürmediği “Aidiyet” diye bir kavram var Kişi, hangi topluluğun seçtiği kılığa bürünürse, kendini “onlar”dan biri sayar, onlar gibi davranır Ancak, yine de bir sınırı var Örneğin, bir yüzbaşı topluluk içinde üniformalıyken dans edebilir Fakat türbanlı bunu “ASLA” yapamaz (İranlı kızlar, kadınlar gibi, Türkiye’deki turistik otellere gelince durum/vaziyet değişir) Demem o ki, her üniforma (ya da simge) bazı kısıtlamaları da beraberinde taşıyor Başka bir deyişle, simgesel giysi doğrudan kısıtlamanın kendisidir Daha açık bir deyişle de, bir dizi yasağın ifadesidir Bu yasaklamaların kabulü, kişinin özgür seçimiyle de olur, buyurucu bir iradenin dayatmasıyla da Buyurucunun gerekçeleri ne denli inandırıcı olursa elbette o kadar kolay benimsenir Ama buyurucu, her konuda gerekçe koymak zorunda değildir Nitekim yücelerden bir yerden “Örtünün!” dendiyse örtünüyorlar işte Ha bütün anlaşmazlık (kendi aralarında bile) bunun “ne kadar” ve “ne biçimde” olacağında çıkıyor (Önceki yıl İstanbul-Şile’deydim Bitişiğimdeki türban türü başörtülü, ama mini etekli kızlar okey oynuyordu Tanıklarım o yörenin esnafıdır) Bütün bu anlattıklarımda komplo var mı? Yok Gelelim bundan sonraki gelişmelerin şenlikli yanına Şimdiye kadar kadının asker ya da polis olmasına ses çıkaran olmadı Ama onların hala eksik kalan bir yanları var diye düşünülüyor Uzaktan bakınca “Bu bizim Yüzbaşı Naciye yada Başkomiser Hüsniye” denemiyor Şimdi gözünüzün önüne getirin: “Türbanlı Yüzbaşı Naciye” ve “Türbanlı Başkomiser Hüsniye” Ne kadar kolay seçilip tanınabilecekler değil mi? Bunun tek sakıncası, İran’daki, Irak’takiler gibi hepsi türbanlı olunca Naciye’lerin, Hüsniye’lerin birbirine karışmasıdır İşte böyle bir uygulamayı düşünenler komplocudur Arapları ve de Acemleri şiddetle kınamak gerekir Geriye dönerek dikkat çekmek istiyorum Laflamalar “giydirmek” üzerinedir Ve şimdiye kadar modacılar dışında kimse çıkıp da “soyalım” demedi Fakat bakmayın siz, biz erkekler bireysel düş gücümüz elverdiğince o eylemi zaten yapıyoruz (Entariyle suya giren kadın görünce de bütün göz zevkimizin canına okunuyor) aslında her erkek bu tanımlama içinde “potansiyel bir komplocu”dur Çünkü bunu kendinin olmayan kadına/kadınlara yapar Kendininkini zaten bilmekte, tanımaktadır (Kadınlara sorulduğunda, onlar da benzer laflar ediyormuş Haber kaynağım, çantasında bir de başörtüsü bulunduran ablamdır Kadınlararası “Gün”lerde yalnızca yemek tarifleri, çocuk bakımı, leke çıkarma yöntemleri filan mı konuşuyorlar sanıyorsunuz Hadi canım sende! “Kadın Argosu” diye bir sözlük çıkmıştı, hem de yazarı bir kadındır Okuyun) 1980’li yıllarda Suudi Arabistan’da Fransızların kuracağı büyük bir matbaanın müdürü olmam için teklif gelmişti (Tanıklarım yaşıyor) Fransızca biliyordum Arapçaya yabancı değildim ve sünnetliydim Ayrıca sünnet sayılacak biçimde sakalım vardı, o zamanki petrol prenslerinin sakalına tıpatıp benziyordu Eski polis olduğum için güvenilir adamdım Dahası, TODAİE mezunuydum, yöneticilik hakkım/yetkim vardı Nitekim özel sektörde de olsa, üst düzey yöneticilik yapmıştım Çok sayıdaki turistik otelde kumarhaneler zinciri işleten bir şirketin Genel Koordinatör’lüğünü yürütmüştüm İşte o sicil bana engel oldu Oysa Suudi basını on binlerce Kur’an üretecektim, onlar da Türkiye başta olmak üzere her yana bedava dağıtacaklardı Uzunca tuttuğum bu konuyu, aynı biçimde “Nutuk”un bedava dağıtılmamasıyla ilgili olarak açtım Düpedüz komplo vardır Hem insanımızın okumadığından, o yüzden bilgisiz kaldığından sızlanırlar, hem de Turgut ÖZAL bile bunu Çankaya’ya çıktıktan sonra okur Aydınlanmanın türü ile inatlaşılmamalı “Bırakın insanlar kitaba kolay ulaşsın” lafı da boş laftır Kitap insanların ayağına kadar gitmeli Sonra içinde yazılanlar tartışılmalı, sorgulanmalı, sindirime uygunsa benimsenmeli Olmuyorsa, o kitap başının çaresine bakar; Kur’an da olsa , Nutuk da (Das Kapital de…) Suudi’lerin yaptığı iş komplo olmayacaktı Çünkü herkes Nur Suresi7nin 31inci ayeti ile Ahzab Suresi’nin doğrudan okuyacak, “tesettür”ün ölçüsünü öğrenecekti Şimdilerde olduğu gibi, onun bunun lafına kulak asmayacaktı Tevbe Suresi’nin (ve yalnızca onun) neden besmele ile başlamadığını (belki) anlayamayacaktı, ama 5 inci ayetini okuyunca Yahudilerin, şimdilerde de Amerikalıların kıyıcılıktan neden vazgeçmediğini öğrenecekti Nutuk’tan da Sakarya Savaşı’nın Edirne’de olmadığını okuyacaktı Dahası, kendinden önceki Osmanlı’nın “Gerilme/Çökme” ve onu da hazırlayan “Duraklama” dönemlerine eğilmeye zorlanacaktı Osmanlı özlemini çekenlerin diretmesine dirsek çevirmemeli Birileri “okusana!” diyor Kimi saman söz dinlemenin (şöyle ya da böyle) yararı vardır O 200 yıl son derece önemlidir Şimdi 40-50 yaşında olanların da kesinlikle bilmesi gereken gerçekler var Kurtuluş Savaşı’nın öncesini kavrayamamışsan, kimden ve nden kurtulduğunu hiç anlayamazsın Yani, okumalıydın Sonuçta, Cumhuriyet döneminde bu konuda “yapılamayanlar” komplodur Şimdilerde “komplo teorileri” dillendirenlere bağışlayıcı gözle bakılıyor “Bunların dedikleri geçici şeylerdir Bugün için ve kendilerince bir şeyler uyduruyorlar” Yüzeyden bakınca yanlış bir gözlem değil Ne ki, bunlar asıl komplocuların düzenlediği vitrin malzemesidir Bir süre ortalığı bulandırıp sonra unutuluveren zevzeklikler, gerçekte sürdürülegelen muzırlığı, musibetliği gözden kaçırmak için işe yaramaktadır Artık polis olmayanlar bile biliyor Büyük organizasyon gerektiren suçlarda, esas eylem hedefini belli etmemek amacıyla küçük hedefli eylemler tezgahlanır, dikkat dağıtılır Geleneksel yapıdaki hamamda, bir kurnadaki cıbıl şarkı söylerken öteki de tutup başka şarkıyla atışmaz Öyle olsa ne olur? Elbette hır çıkar Ve hamamcı deneyimli biriyse aralarına girmez Bilir ki, büyük olasılıkla hamamın başka bir yerinde önemli bir “fiil” işlenmektedir Bu kadar lafı nasıl bağlayalım? Olasılıklar şunlardır: a) Hamamcı her bir “fiil”e göz yumar Tanıklığına başvurmasınlar diye nargile içmeye gidebilir de b) Kurna başındakiler kurgulanıp gelmişse “olay” bitene kadar hırlaşmayı sürdürür c) Kurna başındakiler bilmeyerek katılıp da salataya çeşni olmuşsa “ana tema” nın cahili olaraktan tas-takunya cengini sürdürür d) Kurna başındakilerden hırlaşmaya katılmayan biri kurna başında kalmaya devam ederse, mevcudun en aptalı değildir Gariban, henüz donunu yıkamayı bitirememiştir e) Kurna başındakilerden hırlaşmaya katılmayıp da hemen buharlaşıp kaybolanlar hamamcıya hesap takacak olanlardır Kaynak Özdemir BAŞAT Kamu Yönetimi Uzmanı, İletişim Uzmanı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|