Şengül Şirin
|
Gül
Gül
GÜL a (fars gül)
1 Bot Kuşburnudan (yabani gül) türetilen ve binlerce yıldan beri işlenerek çeşitlendirilmiş olan süs bitkisi (Bk ansiki böl )
—2 Bu bitkinin, kokulu, taç yaprakları katmerli çiçeği
—3 Gül gibi, çok güzel, genç, hiçbir kusuru olmayan: Gül gibi karısını bir hiç yüzünden boşadı
|| Gül gibi bakmak, sıkıntı çektirmemek, geçimini sıkıntısızca sağlamak: Çotuğuna çocuğuna gül gibi bakıyor; tertemiz tutmak, iyi bakmak: Hastalara gül gibi bakıyorlar Eve gül gibi bakmış
|| Gül gibi geçinmek, gül gibi geçinip gitmek, oldukça iyi anlaşmak, dertsiz tasasız yaşamak: Bu güzel dağ köyünde gül gibi geçinip gidiyoruz işte; sınırlı bir gelirle sıkıntıya düşmeden rahat yaşamak: Çocuklar da işe girerse gül gibi geçiniriz
|| Gül üstüne gül koklamamak, bir sevgiliye bağlanıp onun üstüne bir ikincisini sevmemek
|| Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz, bir kimsenin uygunsuz davranışlarından, olumsuz yönlerinden söz ederken, bunların herkesçe öteden beri bilindiğini vurgulamak için söylenir
—Esk Gül-âb, gülsuyu: "Sultanın yüzüne gül-âb serpüp aklı başına gelüp taş ile sinesin döğerdi" (Tahir ile Zühre'den)
|| Gül-bağ, gül bahçesi
|| Gül-berg, gül yaprağı; "Gülberge saba vurmaz idi pençe-i taraç / Sahra-yı temennada eğer damen olaydım" (Nabi, XVII yy )
|| Gül-berg-i bağ-ı ömr, ömür bahçesindeki gül yaprağı; torun: "Biz talib-i teveccüh-i ikbal-i rüzgâr / Gül-berg-i bağ-ı ömr ise berbat olup gider" (Baki, XVI yy )
|| Gül-bister, gülden yapılmış yatak; sevgilinin yattığı yatak
|| Gül-bîz, gül serpen: "Aheste revan nesîm -i gülbTz" (Abdülhak Hamlt)
|| Gül-buse, gül öpüşlü, öpüşü gül kadar nazik olan: "O nazlı saçlara gülbüseler nisâr eyler / bulutların arasından şüküfte bir leb-i nûr" (Tevfik Fikret)
|| Gül-bün, gül kökü; gül yetişen yer, güllük: "Bir ömr-i hayâlî  hani gül-bünler içinde / Bir kuşcağızın ömr-i baharisi içinde" (Tevfik Fikret)
|| Gül -cemal, gül-çehre, gül-nikab, yüzü gül gibi güzel olan
|| Gül-çin, gül toplayan
|| Gül-dan, gül kabı; çiçeklik |j Gül-dehan ya da gül-dehen, gül-fem, gül ağızlı; küçük ağızlı
|| Gül-efşan ya da gül-feşan, gül-riz, gül saçan: "Bâd-ı âteşbazlar gibi gülefşan eyledi" (Baki, XVI yy )
|| Gül -endam, ince uzun boylu, güzel endamlı
|| Gül-engübîn, bal ve gül yaprağıyla yapılan tatlı
|| Gül-fam, gül-gûn, gül-reng, gül renginde; kırmızı, pembe: "Bugün ol kanlu dilber yine gülgûn câmeler giymiş'' (Vasfi, XVI yy )
|| Gül-geşt, güllerle süslü gezinti yeri; çimen || Gül-gonca, gonca halindeki, açılmamış gül; gonca
|| Gül -güne, gül renkli; pembe renkli düzgün
|| Gül-hîz, gül yetiştiren
|| Gül-izâr, gül-ruh ya da gül-ruhsar, gül yanaklı: "Değme lütfet gül-izârım uykuda" (Ziya Paşa, XIX yy )
|| Gül-kâr, çiçeklere bakan, bahçıvan
|| Gül-nefesi, güzel kokululuk
|| Gül-nihal, gül fidanı
|| Gül-ru, ya da gül-ruy, gül yüzlü: "Ak olur çehreleri mum gibi/Ande gül-ru olamaz Rum gibi" (Enderunlu Fazıl, XIX yy )
|| Gül-şah, gül dalı
|| Gül-şeker, gül tatlısı
|| Gül-ten, gül gibi teni olan
|| Gül-zemin, içki içilen yer, meyhane
|| Gül ü bülbül, gülle bülbül: "Değmez gül ü bülbül bu kadar güft ü şunüde" (Nedim, XVIII yy )
|| Gül ü mül, gül ve şarap: "Sen sârih-i kitab-ı gül ü mül müsün nesin" (Nedim, XVIII yy )
|| Gül-i aşr, Kuran'da her on ayetin sonunda yer alan çiçek biçimindeki süs
|| Gül-i caferi, kadife çiçeği; bazı dervişlerin başlıklarında dikili olan düğme
|| Gül-i çerağ, gül-i şem, yanan mumun ya da kandilin fitil kısmı
|| Gül-i kahbe, iki renkli gül || Gül-i rana, ortası kırmızı olan sarı gül: "Ele alur gezicek ol gül-i rana eteğin" (Fuzuli, XVI yy )
|| Gül-isurh, kırmızı gül
|| Gül-i süri, Suriye gülü; koyu kırmızı gül
|| Gül-i teşbih, tespihin iki ucunu birleştiren boncuk; imame
|| Gül-i uşnan, sarı çiçekli çövenotu || Gül-i ziba, parlak, süslü gül
—Ask tar Nizamı cedit birliklerinde görevlendirilen subayların, cepkenlerinde bulunan sırma rütbe simgesi
—Avc Geyiklerde ve karacalarda ana boynuzların çıktığı genellikle çok incili halka (Her yıl yinelenen boynuz düşmesinden sonra tüylü bir deri parçası [kılıf] gülün üzerini örter Daha sonra kılıf soyulmaya başlar [bu evre 1 saat ile 1-2 gün sürer] ve ortaya bembeyaz boynuzlar çıkar )
|| Geyikgillerde torluku çevreleyen ve küçük taşlara benzeyen bölüm
|| Gül dibi, Çengel boynuzlu dağkeçisinin, muflonun ve dağkeçisinin boynuz kökleri çevresinde gelişen boynuzsu deri oluşumu,
—Denize Rüzgârgülü, bir deniz pusulasının manyetik göstergesine monte edilen ve rüzgârın estiği otuz iki yönü gösteren kart (Eşanl PUSULA GÜLÜ )
—Dokmc Gül düğüm, dokumacılıkta kullanılan bir düğüm türü (Bk ansiki böl )
—Ed Gül-i sad-berg (yüz yapraklı gül), divan şiirinde sözü edilen bir gül türü (Gülün yapraklarının çokluğu abartılarak bu ad verilmiştir Tasavvuf şiirinde kesreti [çokluğu] simgeler; vahdet'in [tekliğin] karşıtıdır (Gülün açılması, yapraklanması, "çâk-i giriban" [yaka yırtma] olarak nitelenir; sevinci dile getiren bir benzetmedir "Gül-i sad-berg", yapıt adı olarak da kullanılmıştır Mesihi'nin [XV yy ] bu adı taşıyan mensur yapıtı yüz mektubu İçerir Cellll'nin [XVI yy ] Gül-i sad-berg-i bî-hâr adlı yapıtında İse yüz gazeli yer alır )
—Geom Gül eğrisi Denklemi p = a -cos nö olan eğri (Bu eğrinin, n tekse n taç-yaprağı, n çiftse 2n taçyaprağı vardır )
—Giz bil Tekerleğin, ruhun, kalbin, aşkın, tanrı sevgisinin simgesi
—inş Çapraz gülü, demir işlerinde demir çubuklarla oluşturulan baklavaların üzerine tespit edilen süslü disk
—Kuyumc Gül yüzük, gül küpe, altın üzerine elmas ve pırlantalarla süslenmiş gül biçiminde yüzük ya da küpe
—Mim Bezeyici bir taş şebekeyle bölüm: lenmiş ve çoğunlukla vitraylarla donatılmış büyük yuvarlak açıt ya da büyük bir açıtın içinde çembersel bölüm (GÜLPENCE-RE de denir ) [Bk ansikl böl ]
—Mutf Gül reçeli, dipteki beyaz kısımları kesilmiş gül yaprakları, şeker ve limon suyuyla yapılan reçel (Daha çok hokka gülünden yapılan gül reçeli kaynatılmadan önce, gül yaprakları bir kavanoza konup üzerine şeker serpilerek yumuşayıncaya değin birkaç gün bekletilir )
|| Gül sirkesi, kavanoza yerleştirilen gül yapraklarının üzerine şeker, su, limon suyu ya da biraz sirke koyup uzunca bir süre ılık bir yerde bekleterek yapılan sirke
|| Gül şurubu, beyaz kısımları temizlenmiş gül yaprakları,limon tuzu, limon suyu su ve şekerle yapılan şurup (Kavanoza yerleştirilen yapraklar üzerine limon tuzu, limon suyu ve su konarak birkaç gün güneşte bekletilir Su gülün rengini alınca İçine şeker katılır, süzülerek şişelere konur )
—Müz Kollu ya da kolsuz, kimi telli çalgıların göğsündeki yuvarlak delik
|| Lavta, eski gitar, ut, mandolin, kanun gibi çalgılarda tahta, fildişi vb maddelerden; klavsen, eplnet gibi çalgılardaysa, kalaydan oyularak yapılan ve ses tablasındaki (göğüs) deliği kapatan süs (KAFES de denir )
—Parfüme Gül suyu - GÜLSUYU || Gül yağı - GÛLYAĞl
—Tez sant El yazması Kuran'ların sayfa kenarlarında, gerekli yerlere yapılan, çevresi tezhipli, ortası boş yuvarlak motif (Ortaya sayfanın konusu yazılırdı Kuran'da durulacak ve secde edilecek ayetlerin yanında bulunan bu motif, vakıf* ya da vakfe gülü, secde" gülü, hizip* gülü, sure' gülü, cüz'gülü, aşir* gülü gibi adlar alır )
—ANSİKL Bot Gül sarılgan, dik ya da sürüngen saplı, genellikle tüylü ya da dikenli bir ağaççıktır Yapraklar almaşık dizilidir; bazı türlerinde kışın dökülmez Çiçekleri dalların ucunda tek başına ya da demetler halinde bulunur ve beşli tiptedir Meyve yapraklar kavanoz biçiminde etli bir çiçeklik oluşturur Kuzey yarıkürenin ılıman ve yarıtropikal yörelerinde 100 kadar gül türü bulunmaktadır
Türkiye'de 25 kadar yabani gül türü vardır Bunların en önemlisi kuşburnu denen yaban gülüdür (Rosa canına)
Bahçe çeşitleri bundan türeyip önceleri Avrupa ve Anadolu'da kendi kendine yetişen türlerden (İsparta gülü, frenk gülü, misk gülü) ve son 150 yıldır Uzakdoğu melezlerinden (tırmanıcı melez güller, çay melezleri, çok çiçekli güller, polyanta ve pernetlana melezleri) elde edilmiştir Türkiye'de süs bitkisi olarak başlıca şu gül türleri ve melezleri yetiştirilmektedir; Beyaz gül (R alba), İsparta gülü ya da yağ gülü (R damas-cena), frenk gülü (R gallica), misk gülü (R mosehata), sadberk gülü (R centifo-lia), R banksiana, R wichurajana, vb
Bahçe gülleri görünüşlerine ve boylarına göre bodur güller, baston güller, çardak güller, ponpon çardak güller, polyanta güller gibi çeşitlere ayrılır ve genellikle o çeşidi yaratan kişinin ya da o çeşidin adandığı kişinin adıyla anılır
Türkiye'de, ekonomik anlamda gül yetiştiriciliği XIX yy sonlarına doğru başlamıştır Bu dönemde, Bulgaristan göçmenlerinin getirdiği yağ gülleri fidanları ile İsparta'da gül bahçeleri kurulmuş, bölgenin toprak yapısı ve İklim koşullarının gül tarımına elverişli olması da gülcülüğün bölgede kısa sürede yayılmasını sağlamıştır 1910'lu yıllarda, Bulgaristan'da gül üretiminde görülen gerileme İsparta'da üretilen gülyağı ve gülsuyu ürünlerinin Avrupa pazarlarına girmesini kolaylaştırmıştır Ancak, Balkan savaşı, Birinci Dünya savaşı ve Kurtuluş savaşı gibi art arda çıkan savaşlar nedeniyle dışsatım olanakları tümüyle ortadan kalkınca, Türkiye'de gül tarımı da önemli ölçüde gerilemiştir Cumhuriyet döneminde, İsparta'da gül bahçeleri yeniden kurularak gül tarımı canlandırmıştır Türkiye'de gül bahçelerinin %90'ı İsparta'da, %10'a yakını Afyonka-rahisar'da, çok küçük bir bölümü de Ay-dın'da bulunmaktadır
—Dokmc Gül düğüm, sağlam olduğu kadar dokuma tarağında rahat çalışma olanağı sağladığından, dokumacılığın hemen her aşamasında, özellikle de yün dokumacılığında çok kullanılan bir düğüm türüdür
Kopan iplikle bağlanması gereken iplik, uçları eşit uzunlukta yan yana getirilerek sol elin baş ve işaret parmakları arasında tutulur Uçların olduğunca kısa tutulması gerekir Daha sonra kopan ipliğin ucu, sağ elin başparmağı ile sol elin başparmak tırnağı üzerindeki iplik halkasının altına itilirken başparmakla tutulur, sağ el ile bağlanacak iplik çekilerek düğüm sıkıştırılır Düğümün başı iplikleri ortaladığından tarakta rahat çalışma olanağı sağlar ve kumaşta kabarıklık oluşturmaz Bağlanacak ipliğe ilkin sol elin başparmağı üzerinden, sonra da her iki ipliğin ucu üzerinden bir tur yaptırılır
—Eczc Gül türlerinden birçoğunun çiçek ve meyvelerinin tedavi edici etkileri vardır
Okka gülünden (Rosa cenfifolia) anes-tezik etkisi nedeniyle kolir olarak kullanılan damıtık gülsuyu hazırlanmasında yararlanılır Kurutulmuş taçyaprakları, laksatlf özelliklerinden dolayı, kompoze saparna şurubunun bileşimine girer Kırmızı gül ya da kırmızı frenk gülünün (R gallica) taçyaprakları, içerdikleri tanen miktarı nedeniyle peklik verici ve toniktir İsparta gülü (R damascena) ile misk gülünün (R mosehata) taçyaprakları, petrol eterinin sıcakta etkisiyle elde edilen ve "konkret" olarak da adlandırılan bir esans verir Bu esans gül seranın bileşimine girer Yabani gülün (R canına) meyvesi (kuşburnu) C vitamini bakımından zengin olup peklik verici ve askarislere karşı kurt düşürücü olarak kullanılır
—Ed Doğu edebiyatlarında oldukça geniş bir yeri olan, Iran edebiyatında ve türk divan şiirinde, özellikle söz sanatları İçin sık sık başvurulan motiflerden biri de güldür Bülbüllerin ötmeye başladığı bahar aylarında açılmakta olması, gül ve bülbül arasında yakın bir bağ kurulmasına yol açmış ve bu ilişki divan şiirinin ortak çağrışım düzeni içinde yeni mazmunlara kaynaklık etmiştir G'ülberk, gülbû, gülbün, güldeste, gülfem, gülgûn, gülistan, gülşen, gülzâr, gül-i handan, gül-i hodroy, berk-i gül, hırmen-i gül, şah-ı gül gibi sözcük ve tamlamalar, şairlerin söz dağarcığının genişlemesinde etken olmuştur Gülün arapça karşılığı verd'dir
Gülün baharla da yakın bir ilişkisi vardır Baharsa isa' nın nefesi gibi ölülere can, gönüllere ferahlık verir Servi boylu güzellerin, salına salına yürüdükleri yer gül bahçeleridir Gülün baharı simgelemesi, onun sultanlığı demektir: "Çemen eyaletine oldu nasb hüsrev-i gül / Hevâya ebr-sıfat hükmün itmeğe icra" (Fuzuli) Şeyh Attar'dan (1119-1193) bu yana iranlı şairlerce kullanılan gül motifine, türk divan şiirinde Gül ü bülbül mesnevisi ile Kara Fazli (öl 1563) önemli bir yer ayırdı Gül, çok yapraklı oluşu (gül-i sad-berg)* nedeniyle tasavvufta kesreti (çokluğu) simgeler Ahmet Paşa' nın, bir bendinde "gül" sözcüğünü redif olarak kullandığı terci-i bend'I, yine Necati ve Fuzuli'nin "gül" redlfli kasideleri ünlüdür Türk halk şiirinde gül teması, divan şilrindekl gibi soyut bir çağrışım kalıbı olmaktan çıkmış bir çiçek olarak gerçek kimliğini kazanmıştır Gül, en eskisinden en yenisine değin, edebiyatçıların ve özellikle şairlerin esin kaynağıdır Örneğin, Ahmet Hamdi Tanpınar'da düş, Orhan Veli Kanık'ta yosma, Behçet Necatigil'de yalnızlıktır
—Mim Gül, roman sanatında kullanılan göz pencerenin genişletilmiş bir biçimidir (Verona'da S Zeno), ama özellikle dinsel gotik mimarlık tarafından geliştirilmiştir Yalnız başına düzenlenebileceği, aşağıya doğru bir mızrakucu dizisiyle tamamlanabileceği gibi, büyük bir açıtta kemer tablasının ana öğesi de olabilir Taş şebekelerin yapısı, ilk gotik sanattan (Chartres katedralinin batı cephesindeki gülün göz penceresi ve sütuncuk düzenlemesi), XV yy 'ın alevli sanatına dek gittikçe karma-şıklaşmış, bu arada ışınlı gotik, gerçek başyapıtlar yaratmıştır (Paris'te Nötre -Dame katedralinin ya da Reims'ln batı cephesinin çaprazsahınlarında nervürlü güller) Gül vitraylarında en çok resmedilen konuların başında isa ile Meryem'in cennete gidişi ve isa kıyamet gününde sahneleri gelir; bu vitraylarda aylar ve Zodyak burçları gibi konulara da rastlanır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|