Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Fondotenler ve Pudralar-TarihiFondotenler ve Pudralar-Tarihi Dekoratif Kozmetik ürünlerden Fondotenler ve Pudralar 1 Dekoratif Kozmetikler Dekoratif kozmetikler, kozmetik biliminin, işlevden çok güzelleştirme ve süsleme ile ilgilenen en açık ticari alanıdır Yüksek tüketici profiline rağmen, kozmetiklerin gelişimini ve üretimini destekleyen bilim, daha karmaşık değildir ve hem kimyasal hem de fiziksel disiplinlerle ilişkilidir ( Drealos, 1990 ) 2 Dekoratif Kozmetiklerin Tarihsel Gelişimi Makyaj (makeup) kelimesinin Almanca “maken” sözcüğünden türediği, aynı şeyi ifade etmek üzere yine Almanca “farwindon” sözcüğünden türetilen “fard” sözcüğünün kullanıldığı bildirilmektedir (Rayner, 1997) “Makyaj yüzü güzelleştirmek ya da değişik biçimlere sokmak, kusurları kapatmak ve genel güzellik anlayışına uygun olarak, birtakım malzemeler ile, yüzde yapılan değişiklikler olarak tanımlanmaktadır (Arıkan, 1998:35) Makyajın ilk olarak nasıl yapıldığına dair bilgiler, ilkel insanların dinsel törenleri sırasında yaptıkları makyajın incelenmesiyle elde edilmiştir Patoganyalılar’ın dini törenleri sırasında yüzlerini beyaz tebeşirle boyadıkları, Avustralya yerlilerin yine bu gibi törenlerde yüzlerini beyaz kille sıvayıp, bunun üzerine tüyler yapıştırdıkları bildirilmektedir (Arıkan, 1998:34) Yaklaşık olarak MÖ 4500 yıllarında, Medeniyet tarihinin kurulmasıyla birlikte, her dönemde süslenmede, makyajın önemli olduğu görülmektedir (Kehoe, 1995) Örneğin; 4000 yıl önce Asya’da Hititliler’in ruj için cinnebarı çıkardıkları belirtilmektedir (Denavarre, 1983: 1 ) Literatürde belirtildiği üzere (Kehoe, 1995: 132 ); Yunanlılar da çeşitli yağlar ve kremler kullanmışlar, yanaklarını ve dudaklarını kırmızıya boyamışlardırKadınlar için zeytin rengi, erkekler için ise bronz ten rengi revaçta olurken Romalılar da beyaz ten rengi tercih edilmiş ve bunun için kadınlar, beyazlatıcı maddeleri ve bazları kullanmışlardır Anadolu’da ise Türk kadınlarının yüzlerine pudra ve kırmızı boyadan allık sürdükleri, cam isinden yapılan ağaç tığlarla kirpiklerine sürme çektikleri ve yüzlerine ben kondurmalarının da bir gelenek haline geldiği belirtilmektedir (Süslü, 1989: 150 ) Makyaj yapmanın amacı ve anlamı her dönemde farklı özellikler taşımıştır 18Yüzyılda Fransa’da çoğu kadınlar yüzlerini boyarken, İngilizler çoğu kozmetik kremlerini, losyonlarını ve güzellik kozmetiklerini yasaklamışlardır (Kehoe, 1995: 135) 19 Yüzyılda ise Avrupa’da makyaj yapmanın ahlak dışı bir kavram, bir olay olarak düşünüldüğü bildirilmektedir (Rayner, 1997 ) 1910 ile 1930 yılları arasındaki, tüm dünya ülkelerini kapsayan savaş dönemlerinde ise makyaj hemen hemen hiç yapılmamış ancak 1930 ve 1940’lı yıllarda film endüstrisinin de etkisi ile makyaj yeniden önem kazanmaya başlamış ve 1950’li yılların başında göz sürmeleri ve takma kirpikler kullanılmıştır 1960’lı yılların protestoları sırasında özellikle gençler dış görünüşlerine ve makyaja önem vermezken bu dönemler kozmetik cerrahinin, makinelerin ve estetikçiler tarafından cilt bakımının keşfedildiği bir dönem olmuştur 1970’li yıllarda ise doğal görünümün önem kazandığı ve bu on yılın sonunda kırmızı renkli dudaklar ve hassas boyanmış gözlerin etkili olduğu bildirilmiştir (Kehoe, 1995: 137 ) Geçmişten bu güne makyaj uygulaması yapılan bölgelere bakıldığında pek fazla değişiklik göze çarpmamakta, yine gözler, dudaklar, yüz ve yanak kısımları yer almaktadır Ancak makyaj ürünlerinin içeriğine bakıldığında bir çok değişiklik olduğu, kurşun karbonat yerine titanyum oksit, antimon sülfür yerine karbon siyahı ve demir oksit, hayvansal yağlar yerine mineral ve bitkisel yağların kullanıldığı görülmektedir (Rayner, 1997 ) 1960’lı yılların sonunda modanın tam bir dönüş yapmasıyla birlikte yarı şeffaf, şeffaf ve sedefli ürünlerin kullanıldığı, çinko oksitten daha güçlü koruma sağlayan titanyum dioksitin tanınmasıyla, cilde daha koyu renkler veren preparatların yapıldığı daha sonraları bitkisel ve hayvansal yağlar, balmumları ve pigmentler içeren kremlerin hazırlandığı da bildirilmektedir (Balsam, 1972) Eğlence dünyasını renkli film ve televizyonlar ele geçirince, makyaj yöntemleri ve kozmetikler, ticari yapımcılar için büyük bir etki haline gelmiştir Görsel iletişimle de moda üzerindeki önemli etkisini devam ettirmektedir (Kehoe, 1995: 139) Kaynak Öğr Gör Tülay KAHRAMAN
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi1 Renk Teorisi Renk, retinanın ışık tarafından uyarılması ile zihinde oluşan bir duygudur Gözle görünür ışık, şekil 1’de belirtildiği gibi, yaklaşık 380nm ile 780nm arasındaki dalga boyu çizgileri ile elektromanyetik tayfın küçük bir bölümünü kapsar Belirli bir ışık kaynağının enerjisi karşılıklı dalga boyu olarak da açıklanan titreşimi ile orantılıdırBu, yaklaşık 380nm’lik dalga boyu ile mor ışığın, yaklaşık 760nm dalga boyundaki kırmızı ışığın ortalama iki katı enerjiye sahip olduğu anlamına gelir Renk algılamasını etkileyen etmenler, kaynağın özelliği, ışığın düştüğü yüzeyin özelliği ve gözün tepkisidir Sürekli ışık kaynakları, kuzey gök ışıklarını dağıtan kuzey yarımkürede standart olan rengi incelemek için kullanılır Bu ışık, renge uygun dolaplarda gün ışığı tüplerinin kullanımı ile oldukça doğru bir biçimde benzetilebilir Şekil : 1 Gözle Görünür Tayf Mor-----mor-------mavi------yeşil---sarı----turuncu---kırmızı----Kızıl-ötesi Nanometre ( 10 ¯9 m)
ötesi --------400-----424------491-------575--- 585 ---647 ---700 |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi2 Renk Görüşü Karın yüzeyi düşünüldüğünde, göz karın ince parçacıklarından yayılmış yansımayı görür ; bundan dolayı, yüzey beyaz gibi görünür Siyah bir halının karşıt durumunda, beyaz ışık yansıma olmaksızın emilir ve halı siyah görünür Yansıma ayrıca kırılma indisine de bağlıdır, kırılma indisi ne kadar yüksekse yansıma o kadar yüksek olur İnsan gözünün retinasında iki çeşit ışık reseptörü vardır Birinci reseptör, çubuklardan oluşur ve gözün karanlığa uyum göstermesi olarak bilinen olaydan sorumludur Bu ışıklar ay ışığı gibi düşük ışık seviyelerine duyarlıdır ve tek renkli reseptörler olarak kabul edilirler İkinci tür reseptör, aydınlatma seviyesi tepkilerini başlatmaya yetecek enerjide olduğunda çalışan konilerden oluşmaktadırKoniler harekete geçtiğinde, photobia durumuna geçer ve renkler ayırt edilebilir Retinanın sadece küçük bir bölümü ayrıntılı görmeden sorumludur ve bu bölüm çukurcuk olarak bilinir Çukurcuk retinadaki en yüksek koni yoğunluğunu içerir Bu bölgeye düşen ışık ışınlarının açısı yaklaşık 1 ile 2 derecedir Bundan dolayı, göz, görüş alanını tarayabilsin diye sürekli hareketle görür 1 Renk görüşünde Kusurlar İnsanların yaklaşık %92’si normal bir renk görüşüne sahiptir ve üç renkli (kırmızı, mavi ve yeşili ayırt edebilen) olarak belirtilirler Bu kişiler iyi bir renk ayırımına ve değerlendirme kapasitesine sahiptir ve bu renkleri birbirleriyle uygun biçimde eşleştirebilecekleri anlamına gelir Nüfusun esas olarak erkeklerden oluşan, kalan % 87’si bir derece renk körlüğüne sahiptir Bu terminoloji kırmızı, yeşil ve maviye olan tepkilerinin karışık olduğu anlamına gelir 2 Renk Karışması Renk karışması, iki ışık dalgası farklı yollardan geçip aynı noktaya ulaştığında ortaya çıkan bir etkidir Eğer dalgalar uyumlu ise iki kat genişlik ile aynı frekansın yeni bir dalgasını oluşturmak amacı ile birleşirler Bu yapıcı karışımcı olarak bilinir Eğer dalgalar uyumsuz olarak ulaşırsa, genişliklerin eşit olduğunu varsayarak birleşecekler ve birbirlerini dengeleyeceklerdir Bu durum ise bozucu karışmadır 3 Renk Tanımlaması Bilimsel olarak rengi tanımlamanın en doğru yolu görünür bir spektrofotometre kullanılarak yapılan nitelendirme gibi nesnel bir yöntem kullanmaktır Ama yine de rengin tanımlandığı en yaygın yöntem doğal olarak öznel ve geniş yorumlara açık olan bir dil kullanımıdır Bu yöntemin karışıklığını azaltmak için, bir örneği renk atlası olan değişik sistemler ortay atılmıştır Bu renk atlaslarını oluşturmak için renk tonu, canlılık ve parlaklık olmak üzere üç tane değişken kullanılmıştır Renk tonu rengi kırmızı, mavi ya da yeşil bileşenleri bakımından tanımlarken; canlılık; baskın dalga boyunu gösterir Parlaklık ise rengin aydınlık ölçüsüdür Gözün 3 milyon değişik renk çeşidi gördüğünü hesaba katarsak bu sistemlerin belirli sınırlılıkları vardır Buna rağmen rengi tanımlamaya çalıştıklarında değerlidirler Bu tip sistemlerin örnekleri; Pantone kaynakçası, Ostwald kaynakçası, Munsell kaynakçası ve İngiliz Meclisi Renk Standartları sözlüğüdür 4 Renk Karışımları Katkı ve çıkarım olmak üzere iki temel renk karıştırma işlem tipi vardır 1 Renk Karışımlarına Katkı Bu, üç temel renk olan kırmızı, yeşil ve maviyi karıştırma işlemidir Bu yöntem ana-renkli optik renk filtrelerinin çeşitli birleşimleri yardımıyla beyaz bir renk ışık kaynağının gözlemlenmesi ile gösterilebilir Farklı filtre birleşimleri ve beyaz bir ışığa bakıldığında gözlemlenen renkler tablo 1’de listelenmiştir TABLO 1 Filtre Birleşimleri----------Gözlemlenen Renk Kırmızı/ yeşil--------------Sarı Kırmızı/ mavi-------------Morumsu kırmızı Yeşil/ kırmızı-------------Siyan(yeşilimsi mavi) Kırmızı/ yeşil / mavi-----Beyaz 2 Renk Karışımlarından Çıkarımlar Bu, renkli boya karışımları ve renk vericileri, dekoratif kozmetikler için kullanıldığında ortaya çıkan renk karıştırma işlem tipidir Üç temel çıkarım rengi, sarı, morumsu kırmızı ve siyandır Bu renklerin karışımı tablo 2’de gösterildiği gibi ana bir katkı rengi üretir TABLO 2 Renk karışımı--------------- Gözlemlenen Renk Sarı/ morumsu kırmızı------Kırmızı Sarı/ siyan------------------Yeşil Morumsu kırmızı/siyan-----Mavi Sarı/ morumsu kırmızı/ siyan--Siyah 5 Kozmetiklerde Kullanılan Renk Terminolojisi 1 Kozmetik Renklerin Kanunu ve Terimlendirilmesi Tarihsel olarak renklendiriciler olası zehirlenmeleri göz önüne alınmaksızın kozmetik ürünlerinde kullanılmıştır Arsenik, kurşun, antimon ve kadmium bazlı renk vericiler, geçmişte yaygın olarak kullanılmıştır 20 Yüzyılın başında bu maddelerin zararlı etkileri anlaşıldığında, bu kozmetik renklendiricilerin sınırlı kullanımı gerekli olmuş ve bu durumdan yasa koyan düzenlemeler doğmuştur Günümüzde tüm ülkeler, kozmetik ürünlerinde kullanılabilen renklerin tipi ve temizliğini kontrol eden düzenlemelere sahiptir Kozmetik ürünlerin kullanımını yöneten düzenlemeler sürekli olarak değişmekte ve düzenli danışma tavsiye edilmektedir İskandinav ülkeleri ve Japonya özellikle kozmetik ürünlerde kullanılan renkli madde kullanımı konusunda kendi özel düzenleyici koşullarına sahiptir |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #4 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-TarihiRenk İndeksi ve Nomenklatür ( Terimlendirme) Dünya çapında yasa koyucu amaçlar için, belirli renklendiricileri evrensel olarak kabul edilmiş bir yöntemle adlandırma gereksinimi tüm endüstri tiplerinde tüm renklendiricileri sınıflandıran Renk İndeksi sisteminin gelişmesine sebep olmuştur Bir kozmetik renklendiriciyi tanımlamak için kullanılan iki temel sistem, Amerika ve EEC Gıda ve İlaç Yönetimi tarafından belirtilmiştir * FDA Sınıflaması Kozmetik renklendiricilerin FDA sınıflaması maddeleri aşağıda gösterildiği gibi 3 temel kullanım kategorisine ayırır * Gıda, ilaç ve kozmetiklerle kullanım- F, D & C sınıflaması * İlaçlarda ve kozmetiklerde kullanımı- D & C sınıflaması * Haricen kullanılan ilaçlar ve kozmetiklerde kullanımı- exc D & C sınıflaması Son kategorideki renkli maddelerin yutulma riskinin ortaya çıktığı dudak ürünlerini de içeren kozmetik ürünlerde uygulanmasına izin verilmemektedir Kozmetik ürünlerde kullanımı amaçlanan her renklendirici grubu, FDA sınflama numarası onayı almadan önce maddenin özelliklerine karşı saflığı için FDA tarafından test edilir Kurşun, arsenik ve boyar madde ara maddelerinin diğerleri arasındaki seviyelerini incelemek için yapılan saflık deneyi, onaylanır ve daha sonra renklendirici sınıf numarası, onaylama belgelerine verilir Eğer bir renk vericinin zararlı olduğundan şüpheleniliyorsa ve gerçek sonradan kanıtlandıysa FDA genellikle rengi sadece haricen kullanım sınıflaması içerisine alır * EEC Sınıflaması Avrupa sınıflama sistemi Avrupa toplulukları Resmi Dergisinde basılmış EEC Kozmetik Ürünleri Yönergesini kullanmaktadır Bu sistem, renkleri aşağıda gösterildiği gibi uygulama alanları bağlamında sınflandırır * Tüm kozmetik ürünlerinde kullanımına izin verilen renk vericiler * Göz çevresinde kullanımı amaçlanan ürünler dışında tüm kozmetik ürünlerinde kullanımına izin verilen renk vericiler * Sadece mukoza zarı ile teması amaçlanan kozmetik ürünlerinde kullanımına izin verilen renk vericiler * Sadece cilt ile çok kısa teması amaçlanan kozmetik ürünlerinde kullanımına izin verilen renk vericiler Bu bölümdeki renk vericiler renk indeksi numarası ve uygun durumlarda gıda renklendiricileri ile ilgili EEC yönergesine göre bir “E” numarası ile tanımlanır Renkleri tanımlamada kullanılan bu resmi yönteme ilave olarak markalar da kendi kaynaklarına sahip tarihsel bir terimlendirme sistemi de vardır Örneğin; FDA sistemindeki CL 19140 ( F, D & C Sarı No: 5 ), Avrupa’da yaygın biçimde tartzarin ( E 102 ) olarak da bilinir |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #5 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi2 Renk Maddelerinin Fiziksel Özellikleri Dekoratif kozmetikler alanında kullanılan binlerce değişik renkli madde vardır Bunlar fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak sentetik boyalar, doğal boyalar, organik pigmentler ve inorganik pigmentler olarak dört gruba ayrılır Boya, eritken bir madde içerisinde çözünebilen renklendirme maddesi olarak tanımlanırken, pigment kullanıldığı eritken içerisinde çözünemeyen renkli yada kimyasal bir madde olarak tanımlanmıştır * Sentetik Boyalar Sentetik boyaların dekoratif kozmetiklerde kullanımı cildin rengini değiştirmeye yatkın olmalarından dolayı oldukça sınırlıdır Bu özellik, kontrollü cilt renk değişiminin istendiği, suda çözünen boyaların suni bronzlaştırma krem ya da jellerin içerisinde formüllenmesi ile yararlı olarak kullanılabilir * Doğal Boyalar Bu boyar madde grubu özellikle gıdalarda kullanılır Saflık ölçümlerinin dışında kozmetik ürünleri için kullanımında bir sınırlama yoktur Genel olarak doğal boyaların ısıya, ışığa ve pH değişkenliğine karşı olan dayanıklılığı, sentetik boyalara oranla daha aşağıdadır ve bu faktörler bitmiş ürünlerde kullanıldığında tamamen test edilmelidir Doğal boyaların kullanımının başka bir dezavantajı ağır kokular yaymaya meyilli olmalarıdır * Organik Pigmentler Tüm etkileri, görünür ışıkta kolayca uyarılan ve böylece maddenin renkli gibi görünmesini sağlayan geniş bir gruplanmamış elektron nüfusu üretmektir Kırmızı boya maddeleri, tonlandırıcılar ve gerçek pigmentler olarak üç ana organik pigment türü vardırAncak organik pigmentler nadiren bir seyreltici olmadan kullanılmadıkları için tüm üç tür sıklıkla kızıl boya maddeleri olarak sınıflandırılırlar * İnorganik Pigmentler Genel olarak daha parlak organik pigmentlerle karşılaştırıldığında oldukça mattır Isı ve ışık dayanıklılığı açısından, inorganik pigmentler organik pigmentlere göre üstündür Tek dezavantajları aşırı pH durumlarında tepki verebilmeleridir Birçok inorganik pigment, tüm kozmetik ürün türlerinde kullanılabilir Ağır metallerin saflık derecelerine bağlı olarak en önemli kullanımları yüz ve göz makyajındadırDaha yaygın bazı inorganik pigment türleri aşağıda belirtilmiştir: 1 demir oksitler 2 krom dioksitler 3 lacivertler 4 manganez moru 5 demir mavisi 6 beyaz pigmentler 7 titanyum dioksit 8 çinko oksit 9 hiratlanmış aliminyum oksit 10 baryum sülfat 11 sedef pigmentleri (Knowlton, Pearce, 1996) Kullanım Şekillerine Göre Dekoratif Kozmetik Ürünlerden “Fondotenler” ve “Pudralar” |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #6 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-TarihiDekoratif kozmetiklerden fondoten ve pudralar kullanım amaçlarına göre iki grupta incelenir: * Süsleme- Hat ve Renk Belirleme Amaçlı kullanılanlar * Kamuflaj- Hat ve Renk Kusurlarını Saklama Amaçlı Kullanılanlar 1 Fondotenler Fondotenler, renk vermek, lekeleri kapatmak ve eşit olmayan yüz renklerini karıştırmak için tasarlanmıştır Fondoten genellikle tüm yüze uygulandığı için, cilt üzerinde önemli bir etkiye sahiptir Ayrıca, fondotenler lekeleri kapatmak için tasarlanmıştır ve yüz derisini etkileyen akne ya da diğer tıbbi rahatsızlıkları olan hastalar tarafından yaygın olarak kullanılır Formülleme, tip ve fondotenlerin rengindeki çeşitlilik çok geniştir Dört tane temel fondoten formülü vardır: 1 yağ bazlı (sulu yağ karışımı ) 2 su bazlı ( yağlı su karışımı ) 3 yağsız 4 susuz karışımlardır Yağ bazlı fondotenler: mineral yağı ya da lanolin, alkol gibi yağların içerisine sallandırılmış boya maddeleri içerir Bitki yağları (hindistan cevizi, susam, deve dikeni) ve sentetik esterler (isopropil miristat, oksitil palmitat, isopropil palmitat) de ayrıca karıştırılabilirBu özellikle kuru ciltli kişilerde istenilen nemli bir dokunuş bırakırYağ bazlı fondotenler, boya maddesi zaten yağ içerisinde tam olarak ortaya çıktığı için, renk yıpranması ya da renk akması gibi bir değişikliğe uğramaz Sonuç olarak sebumun etkisi çok azdır Uygulamadan hazır olmaya kadar geçen süreyi, boya maddesinin yüz üzerindeki uygulamasını 5 dakikaya kadar mümkün kılıp uzattığı için bu fondotenlerin uygulaması kolaydır Su bazlı fondotenler: içerisinde boya maddesi oldukça çok az miktarda su karıştırılmış, az miktarda yağ içerir Temel emülsiyonlaştırıcı genellikle trietilamin ya da bir tür noniyonik yüzey aktif maddesi gibi bir sabundur İkinci emülsiyonlaştırıcı gliseril stearat ya da propilen glikol stearattır Bu fondotenler çok popülerdir ve az yağlıdan normal ciltlere kadar uygundur Boya maddesi yağ içerisinde zaten ortaya çıktığı için bu fondoten renk değişimi ya da renk akmasına maruz kalmaz Uygulamadan hazır olmaya kadar geçen süre, daha az yağ içerdiğinden dolayı yağ bazlı fondotenlere oranla daha kısadır Yağ içermeyen fondotenler: hayvan, bitki ya da mineral yağı içermez Bu fondotenler deri üzerinde siyah nokta üretici yada komodonejik maddelerin olmayışını vurguladıkları için yağlı ciltler yada akneli ciltler için formüle edilmiştir Boya maddesi, suda yada diğer eritkenler içerisinde çözünür Yağın bulunmayışından dolayı ciltte kuru bir dokunuş bırakır; fakat renk, boya maddesi sebum ile karıştığı için değişikliğe yada yıpranma ile akmaya daha yatkındır Su ve çözücüler uygulamadan hazır oluşa kadar geçen süreyi oldukça kısaltarak hızlıca buharlaşır Bundan dolayı yağ içermeyen fondotenlerin, çizgilemeyi önlemek için bir seferde bir yüz bölgesine uygulanması gereklidir Bazı yağ içermeyen fondotenler yayılmaya yardımcı olmak için silikon derivatif içerir ve daha sağlıklı bir dokunuş sağlar Su içermeyen fondotenler: su içermedikleri için su geçirmezdir Bitki yağı, mineral yağı, lanolin alkol ve sentetik esterler krem üretmek için balmumu ile karıştırılabilen yağ evresini oluşturur Bu fondotenler uzun bir uygulama süresine ve uzun kullanım süresine sahiptir Renk akmasına maruz kalmaz ve donuktur; bu da onları yüzünde yara izleri olan kişiler için önemlidir Tüm fondotenlerdeki boyama maddeleri, demir oksit ve titanyum dioksite dayalıdır ve genellikle lacivert mavisidir Titanyum dioksit, yüz gizleyici yada kapatıcı madde, dahası fiziksel bir güneş koruyucu görevi görür Bir fondotenin kapatılıcılığı genellikle içerdiği titanyum dioksit miktarı ile doğrudan ilgilidir Az miktarda titanyum dioksit içeren ince kapatıcı fondotenler hemen hemen saydamdır ve yaklaşık 4 ile 5 arasında güneş koruma faktörüne sahiptir Çok miktarda titanyum dioksit içeren kalın kapatıcı fondotenler mattır ve tam bir fiziksel güneş koruyucusu olarak görev yapar Ayrıca fondotenler filtre ve tampon olarak görev yapan talk ve kaolin de içerir Filtre fondotene madde verirken tampon yüz salgılarını emme görevi görür Yağ kontrollü fondotenler, yüz sebumunu emmek ve yüz parlamasının oluşumunu engellemek için çok yüksek talk ve kaolin seviyelerine sahiptir |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #7 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi1 Fondoten Tipleri Bir çok tipte fondoten mevcuttur: sıvı(likit), pat, su içeren krem, sufle, susuz krem, stik, kalıp, süspansiyon Sıvı fondotenler; uygulaması en kolay olduğundan ve alt derinin görünmesini mümkün kılıp bundan dolayı cilde son moda bir görünüm veren yarı saydamdan saydama doğru bir kapatıcılık sağladığından en yaygın olanıdır Temelde su, yağ ve titanyum dioksit içerirler Eğer sıvı aerosolleşirse köpük fondoten olarak bilinen tip üretilir Krem fondotenler; daha kalın, emilmeye uygun daha nemlendirici bir formüle sahip ilave balmumu maddesine sahiptir Eğer krem köpürtülürse, sufle fondoten üretilir Formülünde su bulunmayan, emilmeye daha uygun olan krem fondoten yüksek kaliteli ve uzun süreli bir kapatma sağlar Susuz bir kreme artan miktarlarda balmumu ilavesi bir stik’in içine konabilen ve rulo ruj tipi bir tüp içerisinde paketlenebilen bir ürün ortaya çıkarırBunlar stik fondotenlerdir Pat/ Kalıp fondotenler: krem/pudra fondotenleri olarak da bilinen kalıp tipi fondotenler talk, kaolin, tortulaşmış kireç, çinko oksit ve kuru yada nemli süngerle yüze uygulanan bir kalıp içerisine sıkıştırılmış titanyum dioksit içerir Süspansiyo fondotenler: yüzde ince bir pudra tabakası bırakarak buharlaşan eritkenler ve su içerisinde asılı duran renklendirilmiş talk pudrasıdır 2 Fondoten Renkleri Fondotenler bir çok renkte mevcuttur: mat, yarı mat, nemli yarı mat ve parlak Boya bir kozmetiğiğn dış özelliğidir Mat renkte fondotenler parlamayan aynı tonda bir görünüm sağlar ve genellikle yağsızdır Fondoten uygulamasından sonra parlamaya meyilli yağlı bir cilde sahip kişiler için uygundur Fondoten rengi modayla belirlenen bir şeydir ve mat bir görünüş 1950’li yılların sonunda çok yaygındır 1980’lerin çok yaygın olan yarı mat rengi çok az parlaklığa sahiptir ve genellikle yağ içermeyen yada çok az yağ miktarına sahip su bazlı bir fondotendir Bu boya az yağlı ve normal ciltlerde daha etkilidir Daha parlak olan bir fondoten nemli yarı mat fondoten olarak bilinir ve orta miktarda yağ içeriğiyle genellikle su bazlıdırParlak renkler yağ bazlı fondotenlerde bulunur ve sadece kuru cilde sahip kişiler için uygundur Artan yağ miktarıyla daha parlak fondotenler de artan nemlendirme kapasitesine sahiptir 3 Kullanım Bilgileri ve Cilt Üzerindeki Etkileri Seçilen fondoten doğal yüz rengiyle mümkün olduğu kadar iyi uyuşmalıdır Temel kural fondoteni cilde çene çizgisi boyunca uydurmaktır, çünkü burası rengin çenenin altındaki bölgeye karışmasının gerektiği yerdir Uygunsuz seçilen fondotenler, eğer dikkatli karıştırılmazsa çene çizgisinde genellikle bir çizgi bırakır Ayrıca fondotenin rengi doğal güneş ışığında seçilmelidir Bir çok mağazada kullanılan parlak, doğal olmayan floresan ışıkları renk algılamasını bozacaktır Genellikle fondoten parmak uçlarıyla uygulanmalıdır Fondotenin hafif dokunuşları alına, buruna, yanaklara ve çeneye yerleştirilmeli ve daha sonra eşit olarak dudaklar da dahil tüm yüze yayılıncaya kadar yavaş dairesel bir hareketle karıştırılmalıdırSon olarak paf yada bir sünger ince çizgileri yok etmek ve yüz tüylerini düzleştirmek için aşağı doğru darbelerle kullanılmalıdır Fondoteni saç çizgisine, tragus üzerine ve çenenin altına sürmeye özel çaba sarfedilmelidir Fondoten göz çevresinde de karıştırılmalıdır ve istenirse tüm göz kapağı üzerine de uygulanabilir Kullanım alanına göre kulaklar, dekolte veya sırta da uygulanabilir Fondoten ufak bir dokunuşla çıkarılamayacak hale gelene kadar kurumaya bırakılmalıdır Kişilerin ulaşabileceği fondotenler cilt tipine göre değişik biçimlerde hazırlanmıştırDayanıklılık, uygulamadan sonra fondotenin yüzde bir bölgede kalacağı sürenin uzunluğu ile açıklanmaktadır Çok kısa dayanıklılık 2 saat, kısa dayanıklılık ortalama 3 saat, orta dayanıklılık ortalama 4 saat ve uzun dayanıklılık yaklaşık 8 saattir Tüm fondotenler kişilerin ciltlerine uyacak bir renk tonunda mevcut olmadığından renk seçimi çok önemlidirDaha açık tenli kişiler için açık tonlarda fondoten önerileri gerekli iken, İspanyol yada Doğulu kişiler daha koyu fondotenlere ihtiyaç duyacaklardır Belirli kozmetik ürünleri için hipoalerjik ve kokusuz olmaları gibi bir çok iddiada bulunulmuştur Bu tanımlamalar 1980’lerin kozmetik piyasasına hakimmiş gibi görünmektedir Hipoalerjik aslında alerjisiz değil, düşük alerji anlamına gelir Bir çok hipoalerjik ürün lanolin, lanolin derivatif ve güzel koku gibi alerji yapıcılardan temizlenmiştir Hipoalerjik ürünler daima kokusuz da değildir Bununla birlikte bazı hipoalerjik ürünler, alerji yapıcı olarak bilinen, bir antimikrobik ve koruyucu olan kuaternium-15 içerir Bundan dolayı bir kişinin hipoalerjik bir ürüne karşı alerjik deri iltihabı belirtileri göstermesi düşünülebilir Kokusuz ürünler daima koku içermediği doğru değildir, bu ürünler genellikle gizli bir koku içerirler |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #8 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi* Akne ve/veya Yağlı Ciltler İçin Fondotenler Akne ve/veya yağlı cilde sahip kişilerde mat yada yarı mat renkte, yağsız yada düşük yağ miktarına sahip fondotenler en iyi sonucu verir Bu tip fondoten uzun vadede en iyi olurken bir çok kişi ilk başta böyle bir üründen memnun kalmayacaktır Çünkü yağsız yada az yağ içeren fondotenler kapatmadıkları gibi yağ içeren fondotenler kadar dayanmazlar Yüz lekelerinin çevresinde birikme ve kalıplaşma eğilimindedir ve kısa uygulama zamanları uygulamayı daha zor hale getirir Yağsız fondotenlerin aslı su ve çözücü bir araç içerisinde renklendirilmiş talk pudradan oluşan süspansiyondur Çalkalama, uygulamadan önce pudrayı sıvı içerisinde asılı bırakmak için gereklidirÇözücü araç buharlaştıktan sonra ince bir pudra tabakası yüzde kalırBu tip fondotenin kapatılıcılığı oldukça saydam ve ustaca bir uygulama gerektirir Kapatıcılık tekrarlanan uygulamalarla artırılabilir Akne hastaları, yağsız fondotenin altına ilaç katkılı su bazlı kremler yada alkol bazlı sıvılar uygulayabilirler Güncel antibiyotik jelleri yada jel güneş koruyucuları gibi ciltte ince bir tabaka bırakan jel tipi fondotenler, ya fondotenin rengini değiştirecek yada fondotenin yapışmasını engelleyecektir Bu biçimde kullanılan ürünün fondoten uygulanmadan tamamen kuruması sağlanmalıdır Bir çok yağsız yada az yağ içeren fondoten eğer toz saydam bir pudra ile cilde uygulanırsa, uzun süre dayanır Pudra yağı emerek ve kapatılıcılığı artırarak fondotenin dayanma süresini artırır * Normal Cilt Fondotenleri Normal bir cilde sahip ve akneye eğilimi olmayan kişilerin seçebilecekleri bir çok fondoten vardır Bu kişiler genellikle yarı mat ile nemli yarı mat arasındaki bir rengi tercih ederler, çünkü bu fondotenlerin yağ üretimi fazla değildir ve mat renkli ürünler cilde hoş bir görünüm verirler * Kuru Cilt Fondotenleri Kuru ciltli kişiler tüm gün nemlendirme sağlayacak bir fondotene ihtiyaç duyarlarOrta derecede yağ içeren su bazlı fondotenler veya yağ bazlı fondotenler kullanılabilir Gerekli yağ miktarı fondotene nemli yarı mat veya parlak bir renk verecektir Yeterli yağ miktarına sahip fondotenler, uzun uygulama zamanlarından dolayı uygulaması kolaydır, oldukça iyi kapatırlar ve uzun dayanıklılığa sahiptirlerBazı durumlarda uygun fondotenin seçimi bir nemlendiriciye olan ihtiyacı ortadan kaldırabilirKuru ciltli ve ten problemi olmayan kişiler genellikle saydam, nemli yarı mat bir renk tercih ederler Kuru ciltli yetişkin kişiler ise kırışmayı artırmayacak yarı sayam kapatıcı, nemlendirici bir fondotene gerek duyarlar * Karma Cilt Fondotenleri Karma ciltler fondoten seçimi açısından bir zorluğu temsil ederler Yağlı orta alın,burun ve orta yanaklara sahip kişiler genellikle 25-45 yaşları arasındaki bayanlardır Bu bölge ayrıca T bölgesi olarak da bilinirGenellikle ön ve orta çene bölgeleri de aynı biçimde etkilenirDaha yanal yüz alanları genellikle kurudur Ayrıca bu kişiler yumurtlama ve adet dönemlerinde artıp azalabilen sivilcelere sahip olma eğilimindedir Bazı kozmetik firmaları bu problemle ilgili olarak yağ kontrollü fondoteni üretmişlerdir Bu ürünler, nişasta, kil ve yağ emilimine yardımcı olmak için fazladan talk pudra içerir Genellikle oldukça iyi bir yağ miktarına sahiptir ve normal cilt için kullanılan kozmetik ürünler sınıfına uyar çünkü yüksek yağ miktarları ürünü akneli cilde sahip kişiler için uygunsuz yapar ve yağ emici özellikleri ise kuru bir tene sahip kişiler için uygunsuzdur Karma cilt kışın daha kuru, yazın ise daha yağlı olma eğilimindedir Tüm bu özelliklere sahip kişiler fondotenlerini ciltlerinin ihtiyaçlarına göre seçmelidirler * Yara İzine Sahip Cilt İçin Fondotenler Yara izne sahip ciltler için olan tüm fondotenler artan kapatıcılık ve uzun süre dayanıklılık için gerekli olduğu için yağ içerir Ayrıca bu fondotenlerin düşük bir su miktarını gerektiren, su geçirmez olmaları istenir Bu ürünler yüksek miktarda titanyum dioksit içerdiği için yüksek bir kapatıcılık sağlar; ama bu fondotenler mat olmaları için tasarlanmamıştır Eğer tam bir kapatıcılık isteniyorsa kamuflaj makyaj kozmetikleri ile desteklenmelidir İstenilen; ağır görünmeden iyi bir kapatıcılık sağlayan bir ürüne sahip olmaktır * Cerrahi Sonrası Fondotenler Deri renk değişiklikleri, bazı estetik cerrahileri takiben ve lazer uygulanımı sonrası oluşan bazı negatif değişikliklerde kişini normal görünüşüne yardımcı olabilmek için kullanılan kozmetik ürünlerdir Fazla miktara talk pudra ve titanyum dioksit içerir Bu tür cilt sorunlarına sahip kişiler, su bazlı yüksek kapatıcılığa sahip bir fondoten kullanmalı, çıkarmak için özel bir çözücü ve çok fazla ovma gerektiren su geçirmeyen türlerden kaçınmalıdır Kişi, kırmızılık normal fondotenin kapatabileceği bir seviyeye gelene kadar kapatıcı kozmetik ürünü kullanmalıdır Kamuflaj amaçlı yeşil kapatıcı bir krem, kızarıklığın kamufle edilmesini kolaylaştıracaktır ( Draelos, 1990) |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #9 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi2 Pudralar Pudralı kozmetik ürünler, normal olarak pudralar, göz farları ve allıklar için kullanılan geniş bir kategoridir ( Draelos, 1990 ) Pudralar, ten kusurlarını kapatma, yağ kontrolü ve cilde yumuşak bir dokunuş sağlar (Knowlton, Pearce, 1996 ) Özellikle ürün cilde uygulandığında, istenilen tonda olmalı ve sürüldüğünde değişmemelidir İkinci olarak, ürün kullanımda düzgün durmalı ve böylece cilde kolay uygulanmaya yardımcı olmalıdır Bu özellik, formülleme düşünüldüğünde önemli bir etmen olan ürünün kayma kayma işlevidir Son olarak ürün tekrar uygulam gerektirmeksizin, makul bir zaman süresi ciltte kalmalıdır Bu gereksinim ürünün yapışma işlevidir Bu özelliklere ilave olarak, bir pudranın emiciliği de önemlidir, çünkü cildin yüzeyinde terleme terleme meydana geldikçe yüzde istenmeyen parlak lekelerin oluşumuna neden olabilen yağlı tortular salgılanabilir Pudranın kapatıcılık özelliği bir makyaj görünümü yaratmadan iyi bir kapatıcılık elde edilebilsin diye dikkatlice belirtilmelidir Bu normal olarak, formüllemede kullanılan mat ve yarı saydam işlenmemiş maddelerin miktarları dikkatlice dengelenerek başarılabilir Kozmetik ürünlerin formülleme ve imalatında kullanılan işlenmemiş maddelerin kapsamı oldukça geniştir Yaygın olarak kullanılan ve karşılaşılan maddelerin bazıları aşağıda belirtilmiştir: 1 talk 2 çinko oksit 3 kaolin 4 kalsiyum karbonat 5 metalik sabunlar 6 magnezyum karbonat 7 nişasta 8 plastikler 9 mika 10 dumanlı silis 11 parfümler 12 çeşitli katkı maddeleri (ipek pudrası, ipek proteini, kolajen) 13 koruyucu maddeler 14 yapıştırıcı sistemler 15 renklendiriciler 1 Pudra Tipleri Toz ve sıkıştırılmış pudralar olmak üzere iki grupta incelenir: * Toz Pudralar Toz bir pudranın düzgünlüğü,formüllemede talk, metalik sabunlar, ince sedefler ve mika gibi çok ince pudraların kullanımı ile artırılabilirYağlı ciltler için tasarlanan ürünlerin daha kuru olması gereklidir ve bu ürünler magnezyum karbonat gibi maddeler içerebilir Formülleme tipine bakılmaksızın eğer ürünün etkili ve sürekli olması isteniyorsa yüksek kalitede işlenmemiş maddeler kullanılmalıdır Talk, tüm formüllemeler için kaynaktır ve ciltte kayma sağlar Çinko oksit, ürünlerin kapatıcılık özelliklerini geliştirmek amacıyla karıştırılırken, çinko stearat bir katı madde yapıştırıcısı olarak kullanılırHem kalsiyum hem de magnezyum karbonat emicilik özellikleri sağlarLanolin yağı kuru ciltlerde sıvı bir yapıştırıcı olarak kullanılır * Sıkıştırılmış Pudralar Sıkıştırılmış pudralar, ilk olarak 1930’larda ABD’de ortay çıkmış, uygulama kolaylığı ve çantada taşındığında düşük dökülme riskinden dolayı toz pudralardan daha popüler olmuştur Sıkıltırılmış pudralar, alçı ilavesine dayalı olan kalıp işlemi kullanılarak yapılmıştırSıkıştırılmış pudralarda kullanılan maddeler toz pudralarda kullanılanlarla aynıdır; temel farklılık kuvvetli ve iyi bir kalıp üretmek için etkili bir yapıştırıcı kullanılmasıdırEğer yapıştırıcı seviyesi yüksek ise, kullanıcı pudrayı paf ile çıkarma konusunda zorluk yaşayacaktır Çok yüksek yapıştırıcı seviyeleri de görünümü solgun hale getirerek sıkıştırılmış pudra yüzeyinin parlamasına neden olabilir Mika ve renk pigmentlerinde kullanılan silikon ve maden yağının son günlerdeki gelişimi ıslak yad kuru kullanabilen sıkıştırılmış pudralara neden olmuşturKur olduklarında daha yumuşak olmaları dışında normal pudralardan ayırt edilemezler Kalıba ıslak bir sünger uygulandığında kalıbın kendisine su nüfuz etmez ve kalıp yüzeyine sıçrayan su geri atılırSüngerdeki pudra uygulandığında cilde daha pürüzsüz bir uygulama ve kalın bir tabaka sağlayan su ile karışır Bu tür sıkıştırılmış pudralar pudra yada fondoten olarak kullanılabilir __________________ |
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi |
06-14-2010 | #10 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Fondotenler ve Pudralar-Tarihi2 Pudra Renkleri Üç temel demir oksit pigmenti olan, siyah demir oksit, sarı demir oksit ve kırmızı demir oksit+ titanyum dioksiti karıştırarak, canlı renklerin her tonu elde edilebilir Genellikle beyaz renkteki sedef pigmentleri de çeşitli yeni etkiler vermek için pudralara eklenebilir ( Draelos, 1990 ) 3 Kullanım Bilgileri ve Cilt Üzerindeki Etkileri Pudralar yüze mat bir renk verir Parlak yada nemli yarı mat bir görünüm isteyen kişiler, fondotendeki yağı emdiği ve bundan dolayı nemli görünümü bozduğundan dolayı pudradan kaçınmalıdır Kuru cilde sahip kişiler cildi daha da kurutabileceğinden dolayı pudradan uzak durmalıdırPudraların yağ emici özelliği fondotenin uygulanmasıyla ortaya çıkan bir yüz parlaklığı gösterme eğiliminde olan yağlı ciltli kişiler için oldukça değerlidir ( Knowlton, Pearce, 1996 ) Pudra doğal cilt rengi ile uyum sağlamalı ve fondotene de uymalıdırPudra istenilen etkiyi yaratıyorsa fondotenden az miktarda koyu yada açık olabilir; ama asla yüzde kalıplaşmış, lekeli yada çizgi gibi durmamalıdırPudra bir paf yada fırça yardımıyla uygulanmalıdır Kaynak Öğr Gör Tülay KAHRAMAN |
|