Ayak |
06-03-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
AyakAYAK 1 insanın yere yatay basabilen ve dik durmasını sağlayan organların uç bölümü(Bk ansikl böl Anat) —2 Kimi hayvanların yere basan organları —3 Bacak ya da bedenin beden aşağı bölümü: Ayağını çekmek,sürüklemek Ayağına bir pantolon geçirmek —4 Tek başına ya da başkalarıyla birlikte kimi nesnelere, mobilyalara destek oluşturan öğe: iskemlenin, dört ayağı Bir kadehin ayağını kırmak —5 Merdiven basamağı: On ayak merdiven —6 Bir kimsenin gidiş, yürüyüş hızı: Çocuğun ayağıyla iki saat sürer —7 Ayakkabı: Ayağını giymek Ayaklarınızı iyice siliniz —8 Bir yere ayak atmak, oraya girmek: Vagona ayak atan her yolcu önce yer numaralarına bakıyordu\\ Bir yere ayak atmamak, oraya hiç uğramamak, gitmemek: Böyle yaparsanız bir daha buraya ayak atmam\\ Ayak ayak, yavaş yavaş, derece derece, basamak basamöfc: Birden değil ayak ayak çıkmak gerek|| Ayak ayak üstüne atmak,bacak bacak üstüne atmak || Ayak bağı olmak, bir kimsenin bir yerden ayrılmasına ya da bir işe girişmesine engel olmak: Yanınızda kalarak size ayak bağı olmak istemem || Ayak bağını çözmek, karı ya da koca sözkonusu olduğunda boşanmak, birbirinden ayrılmak || Ayak basılmamış, insan ayağının değmediği yerler İçin kullanılır || Bir iş ya da mesleğe ayak basmak, başlamak, girmek: Gazeteciliğe ayak basışının kırkıncı yılını kutladık || Bir yere ayak basmak, o yere varmak, ulaşmak: Sabaha karşı kente ayak bastık; gelmek, uğramak: Kaç yıldır buraya ayak basmıyor || Ayak diremek, diretmek, bir kimseye karşı kendi düşünce ve tutumundan şaşmamak, onu inatla savunmak || Ayak işi, şuraya buraya git gel, getir götür türünden önemsiz işler: Bir sûre ayak işlerinde çalışmış sonra tezgâhtar olmuştu || Ayak kavafı, çok gezen, yerinde, evinde duramayan kimse || Ayak kirası, bir yere gönderilen kimseye verilen bahşiş; ayakteri|| Ayak sesi, yürürken ayakların çıkardığı hafif gürültü: Dışarıdan ayak sesleri geliyor || Ayak sürtmek, sağda solda amaçsızca, başıboş gezip dolaşmak || Ayak sürümek, bir işi yapmaktan kaçınmak için yollar, bahaneler aramak; gönderilen, istenilen bir yere gitmekte gönülsüz olmak, gitmeyi geciktirmek || (Bir şeye ya da bir kimseye) ayak uydurmak, bir değişikliğe uyum sağlamak: Onlara ayak uydurmuş, onlar gibi giyinmeye başlamıştı|| Ayak yapmak, bir kimseyi aldatmak için hile ve düzene başvurmak: Bırak ayak yapmayı beni aldatamazsın (arg) || Ayağa düşmek, bir iş ya da konu sözkonusuysa, sorumsuz, yetkisiz kişilerin düşüncelerine göre yürütülür duruma gelmek || Ayağa fırlamak, oturduğu yerden hızla birdenbire kalkmak || (Bir topluluğu) aya kaldırmak, onu bir söz ve davranışla heyecanlandırıp telaşa düşürmek: Getirdiği haber bütün aileyi ayağa kaldırmıştı || Ayağa kalkmak, sözkonusu bir kimse ise, ayakta durmak üzere davranmak, ayakta durmak; hasta ise, yataktan çıkmak, iyileşmek: Odaya girince herkes ayağa kalktı Ancak iki haftada ayağa kalkabildi || Bir yere ayağı alışmak, oraya gidip gelmeyi alışkanlık durumuna getirmek: Bir kahveye ayağı alışmış başkasına gidemiyor || Ayağı çarıklı, "akıllı, kurnaz köylü" anlamında kullanılır: O ne ayağı çarıklıdır, bizden daha iyi bilir bu konuyu || Ayağı, ayakları dolaşmak, heyecanlanma, utanma gibi nedenlerle yürüyüşünü şaşırmak ya da yanlış bir davranışta bulunmak |j Bir yere ayağı düşmek, yolu üzerinde bulunduğu için oraya uğramış bulunmak || (Kendi) ayağı ile gelmek, sözkonusu bir kimse ise, gidilmesi gerekli tehlikeli bir yere kimsenin zorlaması olmadan gitmek; bir nesne ise, emek çekilmeden zahmetsizce elde edilmek | Ayağı ile tuzağa düşmek, kandırılma ya da bir işi önemseme yüzünden hileye, oyuna gelmek || Ayağı köstekli, yürümekte gecikmiş, zamanı geldiği halde yürüyememiş çocukların bu durumunu belirtmek için söylenir: Yaşıtları yürüdü bu daha emekliyor ayağı köstekli midir nedir? || Ayağı, ayakları suya ermek, gerçeğin istenilip beklenilenden farklı olduğunu anlamak, aklı başına gelmek || Ayağı uğurlu, gittiği yere iyilikler, uğur, şans götürdüğüne inanılan kimseler için kullanılır: Ayağı uğurlu bir adamdı, köye geldiği'yıl bol ürün oldu\\ Ayağı üzengide, bir kimsenin hemen gidecek, yola çıkacak durumda olduğunu belirtmek için söylenir || Ayağı, tabam yanmış it gibi dolaşmak, belli bir yerde durmaksızın şurada burada amaçsızca gezmek: Hiçbir iş yapmıyor, bütün gün ayağı yanmış it gibi dolaşıp duruyordu || Ayağı yerden kesilmek, bir taşıta binerek yaya yürümekten kurtulmak; herhangi bir nedenle ayağı yere değmemek || Ayağıma yer edeyim gör sana neler edeyim, bir işe girdikten sonra karşısındakinin olanaklarını elinden alan kimse için söylenir || Ayağına bağ vurmak, bir işin yapılmasında bir kimseye engel olmak, zorluk çıkartmak || Ayağına çabuk, bir yere alışagelen süreden daha çabuk gidip gelen kimselerin bu yönünü belirtmek için kullanılır: Ayağına çabuktur o, bir saate kalmaz burada olur || Bir kimseyi ayağına çağırmak, o kimsenin yanına gelmesini istemek: Kendi geleceğine beni ayağına çağırıyor || Ayağına çelme takmak, bir kimsenin bir işte ilerlemesini, yükselmesini engellemek || Ayağına dolanmak, bir kimseye yaptığı ya da yapmayı tasarladığı kötülük kendi başına gelmek; bir kimsenin serbestçe hareket etmesine ya da rahatça iş yapmasına engel olmak || Ayağına düşmek, bir kimseye çok yalvarıp yakarmak, ayağına kapanmak: Beyreğin ayağına düştüler (Dede Korkut, XIV yy) || Ayağına geçirmek, bir şeyi uyup uymadığına bakmadan aceleyle giymek (^GEÇİRMEK) || A/ağ/na gelmek, sözkonusu bir kimse ise, alçakgönüllüce davranıp birinin yanına gitmek: O koskoca Bey kalkmış ayağımıza gelmiş; bir şeyse beklenmedik bir anda kendiliğinden ortaya çıkmak: Ayağına gelen bu fırsatı kaçırma || Bir kimseyi ayağına getirtmek, kendinden yaşlı ya da mevki-ce büyük bir kimseyi yanına gelmek zorunda bırakmak: Sonunda adam salmış, yaşlı babasını ayağına getirtmiş ¡\ Ayağına gitmek, saygı göstererek bir kimsenin yanına varmak: Elbette biz onun ayağına gideceğiz || Ayağına ip takmak, bir kimseyi çekiştirmek kötü yanlarını sayıp dökerek dedikodusunu yapmak || Ayağına, ayaklarına kapanmak, ayaklarına düşmek: Bir gün gelecek ayağıma kapanacaksın; bir kimseden bağışlanmasını yalvararak istemek: Ayaklarıma kapanıp af diledi || Ayağına, ayaklarına kara su inmek, uzun süre ayakta kalmaktan çok yorulmak || Ayağına kira istemek, bir yere gidip gelmeye üşenmek, isteksizlik göstermek, nazlanmak || Ayağına oturmak, ayakkabı sözkonusuysa, ayak ölçüsüne denk düşmek, ayağına göre gelmek || Ayağına pabuç olmamak, bir kimseyi başkasıyla karşılaştırırken ondan kat kat aşağı olduğunu vurgulamak için söylenir || Ayağına sıcak su mu dökelim, soğuk mu, bir yere çok seyrek olarak gelen konuğa "nasıl oldu da geldin" anlamıyla hem sevinç hem de sitem belirtme durumunda söylenir, j] Ayağına üşenmemek, her türlü getir götür işini bıkmadan yapmak, hamarat olmak: Ayağına üşenmez günde birkaç kez kıyıya inip öteberi getirir || Ayağına yüz sürmek, bir kimseye yalvarıp yakarmak, bağlılığını belirtmek, aşırı saygı göstermek || Ayağında donu yok fesleğen ister, takar başına, yoksun bir kimsenin yoksulluğuyla bağdaşmayan davranışlarda bulunduğu ya da süse gösterişe düşkünlük gösterdiği durumlarda söylenir || Ayağını alamamak, gitmeyi alışkanlık durumuna getirdiği bir yeri bırakmamak; ağrı ya da uyuşma nedeniyle ayağını oynatamamak || Ayağını bağlamak, ayak bağı olmak || Bir yerden ayağını çekmek, önceleri sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak || Ayağını denk almak, kendisine yapılabilecek kötülüklere karşı dikkatli ve uyanık bulunmak: Ayağını denk al, bak neler yapacağız sana || Ayağını düze basmak, güçlükleri, sıkıntıları geride bırakmak, gelecekten güvenli bir duruma kavuşmak ]| Bir kimsenin ayağını kaydırmak, bir kimseyi görevinden uzaklaştırmaya onun yerine, alanına geçmeye çalışmak: Sonunda adamcağızın ayağını kaydırmış, yerine kendisi geçmiş || Bir yerden ayağını kesmek, oradan ayağını çekmek; bir kimseyi bir yere artık gelemez, uğrayamaz duruma getirmek || Ayağını, ayaklarını öpeyim, bir kimseye yalvarıldığı, ondan acıma ve yardım dıie-nildiği durumda söylenir || Ayağını sürümek, bir işin yapımını geciktirmek,onu istekle ele almamak; sözkonusu konukluğa gelmiş biriyse, ardından başkalarının da geleceğine inanmak; hasta biriyse, durumu ağır olmak, ölmek üzere bulunmak || Ayağını tek almak, bir işe girişirken ya da bir işi yaparken bütün yönleriyle düşünüp dikkatli olmak || Ayağını vurmak, ayakkabı sözkonusuysa, ayağını acıtmak ya da yara etmek || Ayağını yorganına göre uzatmak, giderini gelirine göre düzenlemek || Bir kimseyi ayağının altına almak, onu iyice çiğneyip tekmeleyerek dövmek || Bir şeyi ayağının altına almak, bir mevki ya da makamı hor görerek tepmek, istememek || Ayağının altına karpuz kabuğu koymak, bir kimseyi hile ve düzenle işinden etmek, ayağını kaydırmak || Ayağının, ayaklar altında, bir yerin, daha yüksekte bulunan bir yerden rahatça görülebileceğini belirtmek için kullanılır: Oradan sanki bütün Boğaz ayağının altında || Ayağının bastığı yerde ot bitmez, bir kimsenin uğursuz olduğunu, gittiği yere kötülükler götürdüğünü belirtmek için söylenir || Ayağının pabucunu başına giymek, toplumdaki yeri, değeri kendisiyle denk olmayan, düzeyi düşük biriyle evlenmek: değersiz birini üstün ve saygın bir duruma kavuşturmak || Ayağının tozuyla, gelir gelmez, hiç dinlenmeden: Trenden inmiş, ayağının tozuyla toplantıya koşmuştu || Ayağının türabı olmak, bir kimse sözkonusuysa, başka bir kimseye köle gibi hizmet etmek, her buyruğunu yerine getirir durumda olmak || Bir şeyini (soyut) ayaklar altına almak, onur, namus, vb sözkonusuysa, hiçe saymak, çiğnemek: Şerefini ayaklar altına alan adamdan her kötülük beklenir || Ayaklar baş, başlar ayak oldu, toplumda dengenin bozulduğu, değersiz kişilerin başa geçtiği, değerli kimselerinse gözden düştüğü durumlarda söylenir || Ayakları birbirine dolaşmak, yorgunluktan telaş ya da korkudan yürüyemez duruma düşmek, yürürken ayakları birbirine takılmak || Ayakları geri geri gitmek, bir yere gitme isteği duymamak, gönülsüzce gitmek || Ayakları yere basmak, sağduyulu, gerçekçi olmak || Ayakları yere değmemek, çok sevinmek, sevincinden hoplayıp zıplamak || Bir kimsenin ayaklarına kapanmak, ondan af dilemek! Bir şey ayaklarına yatmak, karşısındakini inandırmak için olduğundan başka türlü görünmeye çalışmak || Ayaklarını yerden kesmek, güreşte karşısındakini belinden yakalayıp havaya kaldırmak || Ayaklarının, ayağının ucuna basmak, hiç ses çıkarmadan gürültüsüzce yürümeye çalışmak || Ayakuçlu başuçlu yatmak, yatakta, ayakları bir başkasının baş koyduğu yere gelecek biçimde yatmak || Ayakta, ayağa kalkmış olarak: Başkanı ayakta alkışladılar; telaş ve heyecan içinde: Bütün köy gecenin bu geç saatinde ayaktaydı || Ayakta kalmak, durmak, oturacak yer bulamamak: Sonradan gelenler ayakta kalmıştı; bina vb sözkonusuysa, yıkılmamış durumda olmak, çökme-mek: O dönemden ayakta kalan tek yapıydı || Bir kimseyi ayakta tutmak, onu oturtmak gerekirken oturtmamak; ona yardım ederek durumunu korumasını, kötü bir duruma düşmemesini sağlamak || Bir şeyi ayakta tutmak, o şeyin yıkılmaması™, varlığını sürdürmesini sağlamak: Eski eserleri ayakta tutmak için gerekli önlemleri almalıyız || Ayakta uyumak, çevresinde olup bitenlerin ayrımına varamayacak ölçüde dalgın, yorgun ve şaşkın durumda olmak || Ayaktan düşmek, güçsüz kalmak, kuvvetten düşmek, yıkılmak: Dut elimi kim ayaktan düşmüşem / Hem nedamet oduna dutuşmuşam (iskendername XIV-XV yy) [esk] —Aktar Yürüyen portiklerin yatay kirişlerine bükülmez biçimde ya da eklemle bağlanabilen ve bu kirişlere dayanak işlevi gören direkler (Portiğin devinimini sağlayan rayların aralığı düzensiz olduğundan, ayaklardan birinin eklemle bağlanması zorunludur) || Sehpa ayağı, yük kaldırıcı sehpanın iki dikmesini taşıyan ahşap parça —Anat Ayak parmağı, ayakların ucunda bulunan beş uzun çıkıntının her biri (Dört-ayaklılarda ön ve arka ayakların parmakları arasında fark yoktur Ikiayaklılarda, ellerden farklı olarak, ayak parmakları kısai-mıştır, ama onlar da gene üç parça [başparmak iki parça] kemikten oluşur Yalnız ellerde her parmağın ayrı adı olduğu halde ayak parmaklarının hepsinin ayrı adı yoktur) || Ayak sırtı atardamarı, baldır ön atardamarının uç dalı || Ayak sırtı kası, ayağın sırt bölümünde bulunan, parmakların kısa ekstensor kası || Ayak tabanı, ayağın yere basan alt bölümü (Ayak tabanı aponevrozları, biri yüzeyde öbürü derinde olmak üzere iki tanedir Ayak tabanı atardamarları da iki tanedir: iç ve dış atardamarlar Bunların ikisi de, baldır arka atardamarından ayrılır Biri içte öbürü dışta bulunan ayak tabanı sinirleri, baldır arka sinirinin uç dallarıdır Ayak tabam ince kası, bir baldır kasıdır ve çok uzundur; ikizkas ile soleus arasında yer alır ve uylukkemiğinin dış lokmasından to-pukkemiğine uzanır) —Ask Ayak oltası, düşman piyadesinin durdurulması için toprağa çakılmış kazıklardan oluşan engel (Düşmandan gizlemek amacıyla örtülü çukur, çalı ya da otların arasına çakılır) —Balıkç Ayak halkası, bir ağın ucuna bağlı bulunan ve onu karada yere çakılı bir kazığa bağlayan ip || Makarayı olta kamışına bağlayan halka —Bayınd Bir köprünün ara mesneti (Bk ansikl böl) || Kenar ayak, yatay kuvvetleri karşılamak için düşeye göre çok eğik olarak yapılan kalın ayak —Bir köprünün uç dayanağı (Bk ansikl böl) —Bisikç iki tekerlekli bir taşıtı durma sırasında dengede tutan açılır kapanır küçük destek (Ayak yanda ya da arkada olabilir)!Ayak marşı, motosiklet motorunun çalışmasını sağlayan düzenek; dişli bir parça ya da mandallı bir dişli çarkla motorun ilk devinim milini harekete geçiren ve ayakla kumanda edilen bir pedaldan oluşur —Böcbil Göğüs halkalarına bağlı bulunan ve bir dizi eklemli parçadan oluşan göğüs eklentileri (Eklembacaklıların bir bölümünde bunlara bacak da denir) [Tipik olarak eklembacaklıların ayaklarında kalın ve kısa bir dip bölütü bulunur ve bu parça ön-arka doğrultusunda bedene eklemlenir; ayak ise altı parçadan oluşur ve dikey düzlemde hareket eder] || Karın ayakları ya da yalancı ayaklar, bazı böcek kurtçuklarında, yürümeye yarayan, zar yapısında, eklemsiz çifte eklentiler (Pulkanatlıların tırtıllarında, bir çifti onuncu bölütte [anal ayaklar] olmak üzere beş çift ayak vardır) —Cöğ - —Demire Parmaklık ayağı, bir parmaklıkta ya da balkonda açıklıkları belirginleştirmek ve bütünü sağlamlaştırmak için belirli aralıklarla konulan kafesli dikme —Denize Ayak kafesi, bir geminin köprü üstüne, iskele başlarına, lombar ağızlarına ve genellikle mürettebatın çok geçtiği yerlere döşenen ağaç kafes || Ayak paleti, lombar ağızlarında, kamara önlerinde, filikalarda ayak silmek için kullanılan ve eski halat bozuntularından örülerek ya da dokunarak yapılan paspas || Ayak torno, palangaların ve hareketli halatların yönlerini değiştirmede kullanılan tek dilli, sapanlı ya da kancalı makara (Eşanl AYAK BASTİKA*) —Deric Yüzölçümüyle satılan deriler için kullanılan eski bir ölçü birimi Günümüzde desimetrekare birimi kullanılmaktadır 1 ayak, 0,9292 desimetrekareye eşittir —Ed Yunan ya da latin şiirinde, dizelerin ölçüsünü oluşturan uzun ya da kısa heceli belirli bir (ikiden dörde), hece grubu (Bk ansikl böl) || Âşık edebiyatında kafiye (uyak) anlamında kullanılan sözcük || Ayak açma, âşık yarışmalarında ilk sözü alan âşığın, okuduğu İlk dörtlükte kullandığı ayakla atışmayı başlatması || Ayak uydurma, âşık yarışmalarında ikinci âşığın, ilk sözü alan âşığa, onun kullandığı ayakla cevap vermesi —El sant Ayak çıkarmak, kabın yere oturduğu kaide bölümünü tek parça olarak yapmak —Elektrotekn Kutup ayağı, kutupsal bir parçanın, indüvi armatürüne komşu olan ve çekirdek aralığını çevreleyen bölümü —Esk sil Okun, temren ya da soya takılan ucu — Okun şalvardan soyaya kadar olan, 17-24 bölümleri arasına verilen ad — Yayın alt başına verilen ad || Ayak şahidi, eskiden bir menzilde rekor kıran okçunun nişan taşını diktirmesi için hazır bulunması gereken tanık (Bk ansikl böl) || Ayak taşı, okçunun atışını yapacağı yer (Menzil kurulduğu zaman, yerden bir kaç karış yükseklikte dikilir) || Ayak yayı, ayak yardımıyla kurulan ve savaşta yaya askerlerince kullanılan yay (Bk ansikl böl) —Folk Ayak açmak, nişanlı kızı, alıştırmak amacıyla oğlanevi yakınlarında dolaştırmak (Gelenekselliğini sürdüren kesimlerde, düğüne yakın günlerde sık rastlanan uygulamalardandır) || Ayak kirası, gelenekselliğini sürdüren kesimlerde, at üstünde oğlanevine gelen gelinin inip eve girmesi için, oğlan babası tarafından verilen armağanlar (Gelin verilenleri yeterli bulmadıkça attan inmez) || Ayak kösteğini kesmek, yürüyemeyen ya da sık sık düşen çocukların ayağında varolduğuna inanılan görünmez bağı kesmek; bunun için yapılan törensel uygulamalar (Bk ansikl böl) || Ayağına basmak, nikah masasında ya da gerdek gecesi, evlilikte üstünlük sağlama amacıyla eşlerden birinin öbürünün ayağına basması (Kim daha erken davranır, ötekinin ayağına basarsa, evlilikte onun sözünün geçeceğine inanılır) || Ayaklan sevişmek, eskiden tulumbacı sandığını taşıyanların, aynı uzunlukta ve tempoda adım atmalarına verilen ad Adağını kesmek de denir || Ağır-koyun ayağı, tulumbacılıkta, ufak adımlarla koşmaya verilen ad —Geom Bir D doğrusuna ya da bir P düzlemine indirilen bir A dikmesi için, A ile Dnin ya da Pnin kesişim noktası (Benzer biçimde bir üçgen yüksekliğinin ayağından sözedilebilir) || Ayak eğrisi, bir C eğrisi düzleminin bir noktasından, C nin teğetlerine indirilen dikme ayaklarının kümesi (Bir elipsin ya da bir hiperbolün bir odağa göre ayak eğrisi, onun asal çem beridir; parabolünki köşesinden geçen teğettir Çemberin ayak eğrileri, Pascal salyangoz eğrileridir) || Ayak eğrileriyle dönüşüm, kutuplar ve kutup doğrularıyla yapılan bir dönüşümle bir evirtimin çarpımı; burada aynı çember ya da küre, doğrultman çember ya da küre ve evirtim çemberi ya da küresidir || Ayak yüzeyi, uzayın bir noktasından bir yüzeyin teğetlerine indirilen dikme ayaklarının kümesi || Bir M noktasının ayak eğrisi üçgeni, verilen bir üçgenin kenarlarını taşıyan doğrular üzerinde M nin dikgen izdüşümlerini köşe alan üçgen || İki C veC'eğrisinin iki kat ayak eğrisi, bunların ortak düzleminde, biri C ye öbürü C' ne olmak üzere, birbirine dik iki teğetin çizilebildiği noktalar kümesi —Halk müz Türk halk müziğinde makam (Türk halk müziğindeki başlıca ayaklar: BEŞİRİ, BOZLAK, DERBEDER, DİVAN, DÜZ KEREM*, GARİP, KALENDERİ, KESİK KEREM*, MAYA, MİSKET, MUHALİF, MÜSTEZAT, TATYAN, KEREM*, YAHYALI KEREM*, YANIK KEREM" ayaklarıdır) || Bir parçadan önce, kulağı ezgiye alıştırmak amacıyla genellikle doğaçtan çalınan ezgi Açış da denir (Belli ezgisi olan ayaklar da vardır Ankara divan ayağı, Urfa divan ayağı gibi) || Yöresel üslup, tavır —Havc Pala ayağı, bir helikopter pervanesini ya da rotorunu göbeğe bağlayan pala bölümü —Isıbil Kemer ayağı, bir fırın kemerinin metal çatkısı üzerine oturan, ateşe dayanıklı destek parçası —inş Bir kemerin, tonozun, tavanın ya da çatının ilettiği yükleri taşımak için yapılan ayrık ve som kâgir destek (Eşanl FİLPA-YE, PİLPAYE) [Bk ansikl böl]|| Açıt yatağı, bir açıtın pervaz, ayna kasa ve şevden oluşan yan bölümlerinden her biri || Bağlı ayak, kuyruk bölümü bir iç duvara kenetlenen kesme taş ayak || Destek ayak, bir tonozun itme kuvvetini karşılamak üzere yapı duvarlarını destekleyen kâgir payanda ayağı || Duvar içi ayağı, bir temel duvarının iç yüzeyini destekleyen öğe || Gu-seli ayak, bir kirişin açıklığını azaltarak yükünü hafifleten ve bu kirişin ucuna doğru yerleştirilen, eğik, ahşap ya da demir parça || Kemer ayağı, bir kemerlemenin başlangıç noktasını taşıyan kare kesitli destek Bir kemerlemede, iki kemer arasında yer alan tek ayak (Kemer ayağına, aralama ayağında olduğu gibi taşkın ya da gömme bir ayak eşlik etmez) || Kiriş altı ayağı, bir kirişi taşımak için duvar içinde yapılan kesme taş takviye ayağı || Köşe ayağı, bir duvarın köşesinde yer alan ayak || Şömine ayağı, bir şömine yaşmağında yan dikmelerden her biri || Takviye ayağı, bir duvarı sağlamlaştırmak amacıyla yapılan örme ayak (Ara ayak, duvarda örgü sıraları arasına yerleştirilen bir takviye ayağıdır; yine bir takviye ayağı olan köşe ayağı, birbiriyle kesişen iki duvarı birleştirir) — Kâgir bir duvarın dayanımını artırmak için duvar içinde yapılan kesme taş ayak || Tonçz ayağı, bir tonozun ilettiği yükleri taşıyan düşey bölüm, —isi huk Ayak nâibi, kadıların çarşı ve pazarda esnaf teftişi için görevlendirdikleri naipler (Bunlar suçluları mahkemeye çağırmaz, anlaşmazlıkları yerinde çözer ve sonucu kadıya bildirirlerdi) —Kad doğ Ayaktan alma, makattan gelişini sağlamak amacıyla dölütü ayaklarından yakalama manevrası —Kilitç Kilit gövdesine tutturulmuş ve gövdeyle kapak arasında yer alan küçük parça; direk, karşılık ya da bağlantı görevi yapabilir || Delikli ayak, üzerine kapağın vidalandığı ayak —Kur tar Ayak divanı, Osmanlı impara-torluğu'nda ivedi ya da olağanüstü durumlarda padişah huzurunda kurulan divan Seferde sadrazamın başkanlığında kurulurdu (Bk ansikl böl)|| Ayak esnafı, kentin sokaklarında dolaşarak evlere satış yapan satıcılara verilen ad || Ayak naibi, Osmanlı devleti örgütünde çarşı ve pazar esnafını denetleyen görevli —Kuyumc ve Ev eşy Maden, seramik ya da camdan yapılmış kâse, kupa, kadeh, şamdan vb eşyanın gövde altındaki elle tutulan bölümü —Mad oc Arın boyu belirli bir uzunluğun üstünde olan ve işletme sırasında kendine koşut olarak yer değiştiren işletme şantiyesi; genellikle kazı (patkopaç makinesi, sapan, kazı yükleme makinesi) ve yükleme-taşıma (konveyör) için sürekli bir sistemle donatılmıştır (Bk ansikl böl) || Ayak arkası, ayak içinde, dolaşım geçitlerinin hemen arkasında bulunan bölüm — Yatağın daha önce işletilmiş kesimi || Ayak basıncı, göçertme yoluyla gerçekleştirilen bir işletme yakınında, kayaç kütlesi üstünde oluşan basınç || Alttan çekmeli ayak, tabanda göçertilmiş bir ayak içeren kalın katmanları işletme yöntemi) || Ambarlı ayak, işletme sırasında oluşan ve aynı zamanda kazılmış cevheri yığmaya yarayan boşluk || Kısa ayak, uzunluğu 50 m'yi geçmeyen ayak (Bu tür ayaklarda kazı süreklidir ve makinelerle yapılır; taşıma ise vargellerle gerçekleştirilir) (Katmanın üst bölümündeki cevher ayak arkasında alttan çekilmiştir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Ayak |
06-03-2010 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Ayak—Mak san MERKEZLEME PiMİ' nin eşanlamlısı || Biyel ayağı, iki kızak yolu arasında ya da bir pistonun ekseni üzerinde yer değiştiren bir kancaya eklemle bağlanmış biyel ucu —Marangl Basit bir iskemlede dört dikmeden her biri —Matbaac Dikdörtgen biçimli harf kalıplarında, harf kabartmasının bulunduğu yüzün tam karşısında yer alan oluklu bölüm — - —Mim Bağlı gömme ayak, tabanı ya da başlığıyla bir sütuna ya da başka bir gömme ayağa bağlanan ayak || Çeşme ayağı, fıskiye teknesini taşımaya yarayan ve kimi zaman üstünde konsollar, figürler bulunan, yuvarlak ya da pahlı düşey öğe || Gömme ayak, duvardan küçük bir çıkıntı yapan, genellikle bir taban ve bir başlıkla donatılan düşey yapı öğesi (Eşanl Pi-LASTR) || incelen gömme ayak, üst bölümü altından daha dar olan gömme ayak || Kalınlaşan gömme ayak, tepeden tabana doğru daralan gömme ayak || Kıvrımlı gömme ayak, girintili bir açı oluşturan gömme ayak || Taşkın gömme ayak, tabanı ve başlığı olan gömme ayak —Mobc Ayak arası, masa, koltuk, konsol gibi eşyaların ayakları arasındaki boşluk —Bir mobilyanın ayaklarını birbirine bağlayan başlık ya da çapraz bağlama —Müz Çalgı yapımcılığında, orgun birtakımının en pes ses veren borusunun uzunluğunu hesaplamaya yarayan ölçü birimi (Sekizayak'lık [8'] birtakım, en uzun borusu [do] 8 ayak 2,66 m boyunda olandır Ayrıca 32,16 ve 4 ayaklık takımlar da vardır Bu sistem, başka çalgılara da uyarlanmıştır Örneğin, klavsende tellerin kuramsal uzunluğu bu yöntemle belirlenir Sekiz ayak, klavsenin ana takımıdır Dört ayaklık 4 takımlı klavsenlerde, teller yarı yarıya kısaltılmıştır ve bir oktav daha tiz ses verirler Onaltı ayak'\ık takımlı klavsenlerde, teller bir oktav daha peştir) —Ormanc Gövde ayağı, ağacın gövdesinin dip kısmı ile kökleri arasında kalan' toprak üstü bölümü (Gövde ayağı, bazı tropikal ağaç türlerinde çok gelişmiştir Türkiye'de çınar ve meşe gibi büyük çaplı ağaçlarda gövde ayağına rastlanır) —Oto ve Dy Kaya ayağı, otomobil ya da demiryolu araçlarında tavanı taşıyan ve panolarla kapıların bağlanmasına yarayan karoseri dikmesi —Oy Ayak hoplamaca -> ATLAMA BACAK OYUNU —Olçbil KADEM'in eşanlamlısı —Kenarı bir foot (30,4 cm) olan bir kübe eşdeğer hacim ölçüsü birimi (Genellikle buzdolabı ölçülerinde kullanılır) —Pato\ Çukur ayak, ayak tabanı kubbesinin aşırı çukurlaşması ve bunun yanı sıra genellikle parmakların tırmık biçimini alması (hemen her zaman iki ayakta birden olur) || Düztaban ayak, ayak tabanı kubbesi çökmüş ayak (Normalde topuk ve ayak tarağı kemiklerinin gerilmesini sağlayan kasların yetersizliğinden ileri gelir) —Saatç Baskının ve şasenin konumunu duyarlı bir biçimde ayarlayan silindir biçimindeki küçük parça —Seram Fırınlama levhalarını alttan desteklemeye yarayan değişik boyutlarda, pişirilmiş topraktan, ateşe dayanıklı silindir —Sey oy Ayak kuklası, XVI yy metinlerinde adı geçen bir kukla türü (Bk ansikl böl) j\Ayak oyunu, XIX yy'da bale gibi batı kaynaklı sahne danslarına verilen ad —Spor Ayak çırpma, suda ilerlemeyi kolaylaştıran, bacakları sırayla vurma hareketi |\Ayak değiştirme, sol ayakla sekerek adım alıp, sağ ayak sol ayağa yakın mesafede yere konarak ve tekrar sol ayakla bir adım atılarak gerçekleştirilen hareket |\Ayak kündesi, yağlı güreşte bir oyun (Yerde duran rakip, yere çökmeden bacaklar arasından yakalanıp göbek hizasına kadar kaldırılır ve sırtüstü çevrilir (Yüksek künde de denir) ||Ayak oyunu,sporcunun etkili biçimde rakibini^aldatmak amacıyla yaptığı ayak hareketleri || Ayağında top tutmak, futbolda, topla gereğinden fazla oyalanıp topu zamanında bir başka yere aktarmamak \\Ayakla köstek, yağlı güreşte bir oyun (Rakibin bir ayağını iki bacak arasına sıkıştırıp kilitleme ve hareketini engelleyerek, sırtüstü çevirme) |\Ayakta pedal, bisiklet yarışçısının, bisikletini, seleden kalkıp, vücudunun tüm ağırlığını önce bir pedala, sonra öbürüne vererek sürmesi —Tarım mak Kültivatör ayağı, kültivatör-de, gövde ve uçdemirinden oluşan ve toprağı yırtarak işleyen, yaysız, yarıyaylı ya da yaylı parça (Ayağın iç derinliği 25 cm'yi geçmez; ancak, özel amaçlarla kullanılan ağır kültivatörlerde derinlik 35 cm'yi bulur) —Tasav Ayak mühürlemek,mevlevilik ve bektaşilikte şeyhe saygıyı simgeleyen bir duruş biçimi (Bk ansikl böl) —Tek res ve Mak san Pergel ayakları, bir pergelin kolları —Bir oran pergelinin devingen cetvelleri —Tekst Belirli bir desene göre çözgü iplikleri arasından geçirilen atkı ipliklerinin durumu; aynı hareketi yapan çözgü ipliklerinin geçirildiği gücü çerçevesi; mekikli dokuma tezgâhlarında, basılınca gücü çerçevesini aşağı indiren pedal ¡¡Ayak aramak, kopan atkının ağızlıktaki yerini saptamak amacıyla makineyi geri almak Çoğu tezgâhta bu işlem otomatiktir, || Ayak hareketi, dokuma sırasında aynı gücü çerçevesine geçirilmiş çözgü tellerinin birlikte kalkıp inmesi || Ayak hazırlama, gücü tellerinin belli bir desene göre ayaklara takılarak, tahara hazırlanması || Ayak kaçığı, aynı gücü çerçevesine bağlı çözgü ipliklerinin, bir arıza nedeniyle düzenli hareketini yapamamasından kaynaklanan desen bozukluğu || Ayak kolu, el tezgâhlarında ve ilkel otomatik tezgâhlarda, gücü çerçevelerinin hareketini sağlayan tahta ya da döküm kol || Ayak kontrolcüsü, belli bir desene göre gücüleri hazırlayıp İşin taharlanmasını ve tarak dişlerinden geçirilmesini sağladıktan sonra, atılan ilk mekiklerle gücülerin doğru çalışıp çalışmadığını kontrol eden uzman işçi ilk 5 cm'lik dokunmuş kumaş üzerinde desen kontrolünü yapar, yanlış geçirilmiş çözgü teli varsa bunları bulup düzeltir || Ayak sayısı, dokunacak kumaşta, aynı hareketi yapacak gücü tellerinin geçirildikleri gücü çerçevelerinin tümü ||Ayak tahtası, dokumacının üstüne bastığı, dokuma tezgâhı boyunca yerden 5 cm yükseğe yerleştirilmiş tahta —Terz Baskı ayağı, dikiş makinesinde, malzemenin platin üzerinde düzgün olarak yayılmasını sağlayan parça —Tıp Ayakta tedavi, hastanın günlük çalışmalarını aksatmadan ya da çok az zamanını alarak yapılan tedavi; hasta yatağa ya da hastaneye yatırılmadan yapılan tedavi || Ayakta anestezi, sağlığı yerinde bir kişiye, ameliyat sırasında ya da sonrasında herhangi bir sakınca doğurmayacağı öngörülerek, hastaneye yatırılmadan ya da birkaç saat için yatırılarak çok kısa bir sürede yapılacak yerel ya da genel bir cerrahi müdahale için yapılan anestezi —Vet Hayvanlarda bacakların son kısmı (Bk ansikl böl) —Yumş bil Yumuşakçaların sürünerek ilerlemek için dayandıkları karın uzantısı (Bk ansikl böl) a —Zool Karada ya da suda yaşayan, yürüyen, koşan, sıçrayan ya da tüneyen hayvanların bu işe elverişli organı —ANSİKL Anat Ayak, bacağın alt bölümündeki iki kemiğe kavalkemiği-bilek ek-lemiyle bağlanır Ayak iskeleti de elinki gibi üç bölümden oluşur: arkada bulunan ayakbileği, iki sıra halinde dizili yedi kısa kemikten yapılmıştır; arka sırada aşıkke-miği ile topukkemiği, ön sırada küpsüke-mik, kayıksıkemik ve üç tane köşelikemik yer alır; ortada bulunan ayaktarağı beş uzun kemikten oluşur; önde parmakke-mikleri bulunur Ayak iskeleti yere düz oturmaz; önden arkaya doğru ve yanlamasına içbükey bir kubbe biçimini alır (taban çukuru), öyle ki ayağın yalnız iki ucuyla dış kenarı yere değer Ayağın yumuşak kısmı ikiye ayrılır: ayaksırtı ve taban Ayaksırtı, ayak kaslarının bağlanma yeri ve parmakların ekstensor kas kirişlerinin ve bacak ön kasının geçit yeridir Daha karmaşık olan taban üç bölüme ayrılabilir: iç, orta ve dış Bunların içinde birçok kas, fleksor kiriş, damar ve sinir yer alır —Balıkç Kanadın ve yüzgecin tersine, ayak, uç kısmıyla gerek hareket edebilmek için yere, gerek bir yere tutunabilmek için çeşitli katı cisimlere değmeye yarar Dokunacın tersine ayak daima aralarında birbirine eklemli bir dizi katı bölüt-ten oluşur; ayrıca dallanmış da olabilir (parmaklar, eksopoditler, vb) Belli sayıda çift ayağa sahip olmak eklembacaklıların ve dörtayaklı omurgalıların temel özelliğidir Tek ayaklı ya da ayağı bedeninin ortasında bulunan hiçbir yaratık bilinmemektedir —Bayınd Ayaklar bir temelden ve dikdörtgen kesitli bir som duvardan oluşur; ayakların bir akarsu içinde olması durumunda bu som duvar, genellikle bir ön mahmuz ve bir arka mahmuzla uzatılarak, suların ve yüzen cisimlerin kolayca akması ve kazılma etkilerinin azalması sağlanır Ayaklar genellikle kâgir, beton ya da çoğunlukla kesme taşla kaplanmış betonarmeden yapılır Bir başka ayak türü, temel üstünde, üst bölümleri enine masif parçalarla birbirine bağlanmış bir dizi sütundan oluşur Ayaklar, köprünün boyuna eksenine dik olmayabilir Gerçekten de köprünün konumuna göre, ayakların iç biçimleri ve yapıları farklılıklar gösterir Kenar ayaklar, bir köprünün dikkatle incelenmesi gereken bölümleridir Koşullara bağlı olarak, bunların biçimleri büyük değişiklikler gösterebilir Köprüde, kemerler, tonozlar ya da tahliyeler sözkonusu olabilir; dolayısıyla kenar ayağın görevi bu farklı yapıları taşımak ve genellikle toprağın uyguladığı itme kuvvetlerini karşılayarak köprüyü, kendisini çevreleyen araziye bağlamaktır Kemerler ya da tonozlar sözkonusu olduğunda kenar ayak bu öğelerin itme kuvvetlerini karşılar Kenar ayaklar kâgir, beton, betonarme ve gereğinde öngerilmeli beton olabilir En yaygın kenar ayaklar, bir "alın" duvarından ve konumlarına göre "kanatlı" ya da "köşeli" denilen yan duvarlardan oluşur —Esk sil —Esk Yun ed Ayak, iki yarım-ayağa bölünür; ayağın iki bölümü arasındaki yoğunluk farkı hiçbir karşıtlık yaratmaz: ritim yalnızca uzun ve kısa hecelerin almaşmalı biçimde art arda gelmesiyle sağlanır Her ayakta, hecelerden biri ritmi sağlayan bir vurma'nın karşılığıdır (kuvvetli zaman), öteki heceyse kaldırma'nm karşılığıdır (zayıf zaman) Kuvvetli zamanın başta gelmesi durumunda ritim inici'dir; tersi du-rumdaysa ritim çıkıcı'dır Uzun heceler iki, kısalar bir sayıldığına ve ayaklardaki hece biriminin altıdan az ya da çok oluşuna göre basit ayaklar, bileşik ayaklar ya da ölçüler ayırt edilir Basit ayaklarda şunlar bulunur: 1 iki yarım-ayağın aynı ölçü birimini simgelediği eşit ayaklar (pyrrikhe, spondeios, daktylos, anapaistos, proke-leusmatikos, khoriambos); 2 yarım -ayaklardan birinin ötekinin iki katı değere sahip olduğu çifte ayak (iambos, trok-haios, tribrakhys, molossos, ditrokhaios, ionia); 3 yarım-ayaklardan birinin ötekinden bir buçuk kat değerli olduğu sesqui-alter ayaklar (krikitos, bakkheios, antibak-kheios) Ender olarak kullanılan öteki ayaklarda, iki yarım-ayak arasındaki ilişki üçte bir (amphibrakhys) ya da dörtte üçtür (epitritos) En sık kullanılan ayaklar spondeios, daktylos, anapaistos, iambos, trokhaios ve tribrakhystir —Folk Ayak kösteğini kesmek Çocuğun iki ayağı pamuk ipliğiyle bağlanır, cuma günü bir caminin önüne götürülür Anne ya da baba elinde bir bıçak ya da makasla bekler Cuma namazından çıkan ilk kişiye bu iplik kestirilir, ipliği kesen, ardına bakmadan oradan uzaklaşır Çoğu kez çocuk yürüyene değin bu iplik ayağından çıkarılmaz Kimi yörelerde daha törensel uygulamalar vardır Cuma sela-sı verilirken annesi çocuğu bahçeye çıkarıp kıbleye doğru yere bastırır Kösteği kesecek kadın dualar okur, anneyle çocuğun çevresine kara saplı bıçakla bir daire çizer Çocuğun annesi ne yaptığını sorduğunda: "çocuğun ayak kösteğini kesiyorum" der Soru ve yanıt üç kez yinelenir Ondan sonraki iki cuma daha aynı uygulama yapılır Üçüncü cuma çocuğun ayağı pamuk ipliğiyle bağlanıp, kös-tekçi kadına kestirilir —inş Yükler bir noktada toplanıyorsa, bunları karşılayan desteğe dikme adı verilir Böyle bir desteğin kesiti küçük olabilir ve ahşap, taş, metal ya da beton bir öğeden oluşabilir Yükler bir noktada toplanmıyorsa ayak adı verilen kâgir bir taşıyıcıya başvurulur Örülen ya da kaplamalı taş dolgu sistemiyle yapılan ayak, dört yüzlü bir duvardan farksızdır Bu nedenle ayak diye nitelendirilen ve tek parçadan oluşan desteklerin birçoğu, gerçekte birer dikmedir Sütun' daha karmaşık bir öğedir: ister tek parçalı olsun, ister damar yönüne dik taş dilimlerinin üst üste yerleştirilmesiyle oluşsun, sütun bir dikmedir; örülerek oluşturulmuşsa, sütun, ayak adını alır Mısırlılar'ın yaptığı "ayakların pek çoğu, gerçekte kare kesitli dikmelerdir Bir heykelden yapılmış bir payandası olan osiris ayaklarıysa kuruluş bakımından gerçek ayaklardır Tuğladan yapılmış Mezopotamya "sütunları" som olduklarından yuvarlak ayakları andırır Bir revak ya da sıra kemerler üzerinde yükselen duvarı, dikme sütunlar ya da ayaklar taşıyabilir (Erken Latin uygarlığından ve Bizans'tan Ortaçağ'a değin bunun sayısız örneği vardır) Daha sonraları, kalın tonozlar yapılması, som destekler gerektirmiştir: Roma döneminde ayak, haç biçimini alarak gömme sütunlarla güçlendirilmiştir Gotik duvar ustalarının, itme kuvvetlerini belirli bir noktada toplama eğilimi, tapınaklarda taç biçiminde düzenlenen, sahınlarda dizi halinde sıralanan sütun-dikmelere ulaştı Ama genellikle, basit bir sütun biçiminde yapılsa bile destek, sütuncuk demetiyle ince bir görünüm verilmeye çalışılan, İç bölümü taş dolgulu kalın bir ayak olarak kaldı, işlevi birçok yükü karşılamak olan ayak, Ortaçağ sonunda, dalgalı ya da prizma biçiminde öğelere doğru gelişti Klasik mimarlar, sütunların noktasal işlevini duvar -ayağın sağlamlığından ayırmayı ustaca başardılar; barok dönemde sürdürülen araştırmalar, ayağın sunduğu olanakları artırmaya yöneldi —Kur tar Ayak divanı, padişah dışında herkes ayakta durduğu ve görüşülen iş de ivedi karara bağlandığından bu toplantı "ayak divanı" diye anıldı Ayak divanı genellikle Topkapı sarayı'nda, Ba-büssaade önünde toplanırdı Başlangıçta padişahın önemli gördüğü bir konu ya da bir yolsuzluk nedeniyle kurulan ayak divanları, sonraları daha çok askerin ayaklanması ve ender olarak da halkın yakınmalarını dinlemek üzere gerçekleştirildi Kanuni Sultan Süleyman, halkın şikâyeti üzerine istanbul'un artan su gereksiniminin karşılanmasını sağlamak ve hacca giden bir türk gemisini ele geçiren Malta şövalyelerine karşı önlem almak amacıyla iki ayak divanı düzenledi Ancak, hükümdarların askerin ya da halkın baskısı sonucu kurmak zorunda kaldıkları ayak divanları çok daha önemlidir Murat IV döneminde kurulan üç ayak divanının birincisinde, sadrazam Topal Recep Paşa'nın kışkırttığı yeniçeriler, genç padişahı ayak divanına çıkmaya zorladılar Sadrazam Hafız Ahmet Paşa'yı gözü önünde parçaladıkları gibi, memurlukların satılmaması ve devlet dairelerine işi düşen halktan rüşvet alınmaması konusunda da padişahtan söz aldılar, ikincisinde, sadrazam Hüsrev Paşa'nın Tokat' ta idamı üzerine ayaklanan yeniçeriler, saraya yürüyerek Murat IV'ten ayak divanı istediler Hüsrev Paşa'ya karşılık defterdar Mustafa Paşa'nın, yeniçeri ağası Hasan Halife'nin ve musahip Musa Çe-lebi'nin başlarını istediler ve bunları alıp öldürdüler Ayrıca, sağ olup olmadıklarını anlamak için saraydaki şehzadeleri görme isteğinde bulundular Şehzadeleri gördükten sonra padişaha güveneme-yeceklerini bildirdiler, şeyhülislamla sadrazam Recep Paşa'nın kefil olmaları üzerine de dağıldılar Üçüncüsü, bu kez padişahının isteği doğrultusunda Sinan Paşa köşkünün bahçesinde toplandı Sadrazam, şeyhülislam, kazasker, nakibüleş-ref, bilginler ve Yeniçeri ocağı ağalarının katıldığı divanda padişah, ocak ağalarına itaat andı içirdi Mehmet IV döneminde, piyasaya sürülen "züyuf akçe" nedeniyle padişahı ayak divanı kurmaya zorlayan esnaf ve halk, sadrazamın görevden alınmasını sağladı (1651) Ayak divanlarının sonuncusunu yine Mehmet IV döneminde Abaza Hasan Paşa'nın kışkırttığı Anadolu'daki paşaların sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'ya karşı ayaklanmaları üzerine kuruldu (1658) Erdel seferinde bulunan sadrazamı Edirne'ye çağıran padişah, otağı hümayunda toplanan ayak divanında Anadolu'daki ayaklanmacılar üzerine asker gönderilmesini istedi Padişahın buyruk niteliğindeki bu isteği hazır bulunan devlet erkânı tarafından oybirliğiyle kabul edildi —Mad oc Ayak, yürüyen tahkimatlardan ya da demir direklerden oluşan sistemli destek hatları kurularak, baş ile dip arasında boydan boya açık tutulur Daha önce işletilmiş bölüm olan ayak arkası ya tümüyle göçertilir ya da doldurulur Şantiyenin boyuna ve yerel kullanımlara göre uzun ayak, kısa ayak ve çok kısa ayak ya da küçük ayak biçiminde bir ayırım yapılabilir Uzun ayaklarla işletme yöntemi özellikle kömür ocaklarında kullanılır; ayrıca potas ve fosfat ocakları da bu yöntemle işletilir En iyi koşullarda günlük üretim 6 000 ile 8 000 t arasında değişir Ayak arınının uç yollarına göre aldığı konumu ve eğimi göz önüne alınarak bir sınıflandırma yapılırsa şu türler sayılabilir: ilerlemeli ayaklar (yollar arını izler), dö-nümlü ayaklar (yollar önceden kazılmıştır), yükselen ayaklar (yatay arın), katman eğimli ayaklar (en büyük eğimli hatta göre arın) —Mobc Ayağın şekli ve süslemesi genellikle bir mobilya ya da eşyanın yapılış tarihinin belirlenmesini sağlar Eski Mısır' da ayaklar, hayvan ayağı biçiminde, Ro-ma'daysa parmaklık ya da aslan pençesi görünümündeydi Ortaçağ'da, dikmelerin uzantısı olarak dörtgen kesimliydiler Rönesans'tan başlayarak, bağlama ku-şaklarıyla birleştirilmiş yassı yuvarlakların üstünde duran, tornaya çekilmiş ayaklar ortaya çıktı Bağlama kuşakları ve ayakların bütününe ayaklık adı verilirdi Ayaklar, kimi zaman Antikçağ'dan esinlenilerek karyatit, düşsel yaratıklar ya da sütun şeklini aldı XVII yy'da ayaklar, parmaklık, ayaklık ya da ters çevrili konsol biçiminde, çok ender olarak da tornalanmış olurdu XVIII yy başında ve Louis XV döneminde, ince marangoz işi mobilyalarda, S biçiminde kıvrıntılı bir görünüm alan ayak, bir geyik toynağına dayanıyor ya da bronz bir kübün taşıdığı bir kıvrımla bitiyordu Louis XVI döneminde, yeniden dikleşip sarmal ya da düşey yivlerin yer aldığı topaç biçimine büründü, imparatorluk döneminde, antik mobilyalardan esinlenildi Restauration dönemındeyse yeniden burmalı (bazen kılıç şeklinde) bir görünüm aldı XX yy'da ayaklarda düz çizgiler ağır basmaktadır —Sey oy Ayak kuklası hakkında kesin bilgi yoktur Bir görüşe göre Fransa'da marionettes à la planchette, italya'da fan-tocclni denen türdür Bu kukla türünde, bir ucu yerdeki tahtaya çakılı sopaya, öteki ucu oynatıcının ayağına bağlı ip üzerinde, iki kukla vardır Oynatıcı ayağını çektikçe ip gerilir, kuklalar hareket eder Bir görüşe göre de Anadolu'da günümüzde de rastlanan bir türdür Kuklacı düz bir yere boylu boyunca uzanır Dizlerine bir büyük kukla bağlamış, eline iki küçük kukla almıştır Ayaklarını bükünce, dizlerine bağlı büyük kukla, elindekilerin arasına girer, üçü birlikte oynatılır —Tasav Şeyhin huzuruna yalınayak çıkan mürit, ellerini çaprazlama omuzlarına koyar, sağ ayak başparmağını sol ayak başparmağına bastırarak ayak mühürler Bu duruşla mürit, şeyhin emrinden çıkmayacağını ve emirlerini tam olarak alana kadar mühürlenmiş gibi duracağına anlatmış olur iran kültüründe kölenin efendisi, öğrencinin öğretmeni, müridin şeyhi huzurundaki bu saygı duruşu, Mev-lana'nın babası Bahaeddin Velet*'in öğ-retisiyle Anadolu'ya geçmiş ve mevlevi-likte buna 'niyaz durmak' denmiştir —Vet Ayak, anatomide, hayvanların art bacaklarında iç dizin altındaki kısımdır Zooteknide ise ayak dört bacakta da toynakların (atlarda) ya da tırnakların (geviş-getirenlerde ve domuzda) kapladığı son parçadır Atta toynak, yerde ona doğru 45° eğik duran, hemen hemen silindirimsi bir ke-' *** koni biçiminde, boynuzsu maddeden bir kutudur Dış yüzü pürüzsüz ve cilalı gibidir, buna çeper denir; alt yüzünde çukur bir taban ve kabarık bir çatal bulunur, iç yüzünde ise lameller ve gözenekler vardır, bu sayede toynak parmak kemiklerine sımsıkı bağlanır Atın ayağında birtakım bozukluklar, kusurlar olabilir; bunlar şöyle nitelenir: ayak çok iri olursa, büyük ayak; tersine olursa, küçük ayak; ayağa kule biçimi verecek tarzda bütün kısımların biniştiği ya da kaynadığı sıkı topuklu dar ayak, yani yüksek ayak, canlı kısımlara basınç yaparak topallamaya yol açar Ayak alçak topuklu olabilir, bu, öncekinin tersi bir kusurdur; buna ek olarak ayak çoğu zaman geniş ya da düz taban olabilir ve burkulmalara yol açar Dolu ayak düz tabandan da öte bir şeydir, bombeli ve çıkıntılıdır ve genellikle arpalama sonucunda olur Halkalı ayak'\a, çeperin üzerinde çepeçevre ardışık dalgalanmalar vardır Kaba ayak' ta, boynuzsu madde kalın, yumuşak ve nemlidir Zayıf ayak'ta, boynuzsu kısım ince ve kurudur, kolayca çatlar ve yarılır; bu durumda ayak yarılmış denir; böyle ayağa çivi zor girer ve zor tutunur Ucu içeriye dönük ayağa içe çarpık ayak, tersine dışa çarpık ayak denir; her iki halde de atın bir ayağı öbür ayağın nalıyla yaralanabilir Ayakta çok çeşitli hastalıklar olabilir: önce nalbantın kusurundan kaynaklanan çivi batması, çivi yarası, yanık gibi kazalar olabilir; hayvan bir çivi* ya da cam kırığı gibi bir şeyin üstünde yürürse gene ayak yaralanabilir Toynak çeperi çok kuru ya da çok ince olursa ya da taç kısmı yaralanmışsa toynak yarılabilir ve bu da hep uzunlamasına olur ve taç kısmından başlar: tırnak çatlağı denen bu kusur tırnak kabuklanması yapabilir Ayakta boynuzsu kısmın altı kan toplayabilir; arpalama denen bu hastalığı karıncayuvası ya da yeniay denen rahatsızlıklar izler Nihayet ayağın derin eklemine (üçüncü parmak kemiği ile kayıksı kemik arası eklem) süreğen bir artrit yerleşebilir ki, buna kayıksı kemik hastalığı denir —Yumş bil Yumuşakçaların üç büyük sınıfı, ayağın biçimine ve duruşuna göre belirlenir Karındanbacaklılar'da ayak bütün karın yüzeyini kaplar ve gerek kasılmayla, gerek kirpikli bir kenarın çırpınma-sıyla sürünmeyi sağlar Karındanbacak-lılar'da, ayak bol mukus salgılar ve birçok türde bir de kapakçıkla donanır, ikiçenet-liler'öe baltayı andıran ayaklar (bu nedenle bunlara baltaayaklılar da denir) sürünmeye (iyi kötü), kumu eşmeye ya da tutunma iplikçikleri (bisüs) salgılamaya yarar Ama ayağın en değişik olduğu sınıf kafadanbacaklılar'ö\r, çünkü bunlarda ayak baştadır ve ayrıca "tepki" ile yüzmeyi sağlayan bir huni biçimindedir; üzerinde de uçları çekmenli sekiz ya da on tane kaslı dokunaç bulunur |
|