Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dönemi, edebiyat, milli

Milli Edebiyat Dönemi (1911-1923)

Eski 04-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Milli Edebiyat Dönemi (1911-1923)



MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)

1911 yılında Selanikte çıkan Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettinin Yeni Lisan adlı makalesinin yayımlanmasıyla başlar Milli Edebiyat hareketi öncelikle bir dil hareketidir Sade Türkçenin bir dava olarak ele alınması ilk kez bu dergide ortaya konulmuştur Milli Edebiyat terimi de ilk defa bu dergide kullanılmıştır

Bu dönem sanatçılarının şiir anlayışıyla, Fecr-i Ati topluluğunun şiir anlayışı birbirinden pek farklı değildir Şiir vicdani bir keyfiyettir düşüncesinde olan şairleri bireysel konuları işlerler Daha sonra 1917 yılında yaptıkları bir toplantıda, hece ölçüsünü kullanma, günlük konuşma diliyle yazma noktasında birleşen şairlerin, içerik konusunda her birinin ayrı bir yaklaşımda olduğu gözlenir Bu dönem sanatçıları Divan edebiyatını, Doğu edebiyatının, sonrasını ise Batı edebiyatının taklitçisi olmakla suçlarlar

Şiirde daha çok bireysel konulara yönelen bu dönem sanatçıları, roman ve öyküde sosyal meselelere eğilmişler; milliyetçilik düşüncesi, Kurtuluş savaşı gibi konuları ele almışlardır Konuların İstanbul dışına çıkarılması da bu dönemin belirgin özelliklerindendir Ayrıca aşk bu dönem roman ve hikayesinin en önemli temasi olarak dikkat çeker Bu eserlerde dil günlük konuşma dilidir

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN DİL ANLAYIŞI

1) Yabandilbilgisi kuralları, Arapça, Farsça ad ve sıfat tamlamaları bırakılmalıdır
2) Yabancı sözcükler, kendi dillerinde dilbilgisi bakımından hangi türden olursa olsun, Türkçede ne olarak kullanılıyorsa, dilbilgisi yönünden o türden sayılmalıdır
3) Arapça ve Farsça�dan gelen sözcüklerden, konuşma diline kadar girip yaygınlaşmış olanlar Türkçeleşmiş sayılmalı ve kullanılmalıdır
4) İstanbul hanımlarının günlük konuşma dili esas alınmalıdır
5) Terimler bilimle ilgili oldukları için aynen kullanılmalıdır
6) Türkiye Türkçesine diğer Türk lehçelerinden sözcük alınmamalıdır

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ SANATÇILARI:

ÖMER SEYFETTİN (1884-1920): Milli Edebiyat hareketinin önderlerinden olan sanatçı daha çok hikayeleriyle tanınmıştır Yeni Lisan makalesinde ortaya koyduğu görüşlerini, hikayelerinde uygulamaya çalışmış ve başarılı olmuştur Dilimizin sadeleşmesinde önemli yeri olan Ömer Seyfettin, anılarından, tarihteki kahramanlıklardan ve günlük yaşayışlardan yararlanarak, gücünü çekici anlatımından, olaylardan alan, çoğunlukla beklenmedik sonuçlarla biten hikayeleriyle edebiyatımızda önemli bir yer tutar

Hikayeleri: İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Bomba, Gizli Mabet, Asılzadeler, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Laleadı verilen kitaplarda toplanmıştır

ZİYA GÖKALP (1876-1924): Şiiri, düşüncelerini halka yaymak için bir araç olarak kabul eden sanatçı, bu türde sanatsal yönden güçlü ürünler vermemiştir Daha çok Türkçülük düşüncesini sistemleştiren bir düşünür ve sosyolog olarak tanınmıştır Önceleri, bütün dünya Türklerini bir bayrak altında toplamayı amaçlayan Turancılık görüşüne bağlıyken, sonraları Türkiye Türkçülüğü düşüncesine yönelir Günlük konuşma diliyle yazı dilinin birleştirilmesi gerektiğine inanan sanatçı eserlerinde bunu başarıyla uygular Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan Ziya Gökalp (Turan adlı şiiri hariç), konu olarak daha çok eski Türk tarihine, İslameyiet önçesi dönemlere yönelir Ayyrıca yurt, millet, ahlak, din ve uygarlık gibi konuları da eğitici bir yaklaşımla ele alır

Eserleri:

Şiir: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat
Nesir: Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak; Türk Medeniyeti Tarihi, Malta Mektupları

REFİK HALİT KARAY (1888-1965): Milli Edebiyat ve Cumhuriyet döneminin en ünlü öykü ve roman yazarlarındandır Önce Fecr-i Ati edebiyatına 1917den sonra ise Milli Edebiyata katılır Kurtuluş Savaşına karşı yazılarından dolayı tutklanacağı zaman Halepe kaçar Çıkarılan bir af üzerine 1938�de Türkiyeye döner Anadolu gerçeğinin ilk olarak Refik Halit Karay 'ın Memleket Hikayeleri adlı yapıtıyla edebiyata girdiği kabul ediler Güçlü bir gözlemci olan yazar, betimlemelerinde de nesneldir Realist bir anlayışa sahip olan yazarın sade bir dili ve yalın bir anlatımı vardır Mizah ve eleştiri onun yapıtlarının ayrılmaz unsurlarıdır Öykü ve romandan başka, anı, deneme, fıkra ve tiyatro türlerinde de eserler vermiştir

Eserleri:

Öykü: Memleket Hikayeleri , Gurbet Hikayeleri
Roman: Sürgün , Hilgün, Bugünün Saraylısı, İstanbulun bir Yüzü
Kirpinin dedikleri (Mizah yazıları)

HALİDE EDİP ADIVAR (1884-1964): Daha çok İngilizi edebiyatındaki romanlardın etkilenen sanatçının eserlerini üç grupta inceleyebiliriz Kadın psikolojisine eğildi romanları (Seviye Talip, Raik�in Annesi, Handan), Kurtuluş Savaşını anlattığı romanları (Vurun Kahpeye, Ateşten Gömlek), toplumsal konuları ele aldığı töre romanları (Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır)
Dilbilgisi kurallarına ve anlatıma pek özen göstermeyen sanatçinin diğer önemli eserleri şunlardır:
Yeni Turan, Kalp Ağrısı, Zeynonun Oğlu (Roman)
Türkün Ateşle imtihanı, Mor salkımlı Ev (Anı)
Harap mabetler, Dağü Çıkan Kurt, Kubbede Kalan Hoş Sada (Hikaye)
Ayrıca santçının birçok araştırma yazısı ve çevirisi vardır

REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889-1956): Realist bir analyışa sahip olan yazar Milli Eğitim müfettişliği görevi ile Anadoluyu dolaşmış, buradaki yaşamı gözlemlemiş, bu gözlemlerini yalın bir dil ve anlatımla eserlerinde dile getirmiştir

Reşat Nuri Güntekin , romanlarında yoğun bir Anadolu atmosferi vardır Bu atmosfer içinde yurt ve toplam gerçeklerini, töreden kaynaklanan doğru ya da yanlış inanışları ele alır Bu konular, öykülerinde, mizah unsuruyla da berleştirilerek verilir Yazar, ilk ününü, duygulsal bir aşkı dile getirdiği ve birçok yönleriyle Anodulyu anlattığı Çalıkuşu romanıyla sağlamıştır Sanatçının önemli eserleri şunlardır:
Roman: Çalıkuşu, Damga, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Bir Kadın Düşmanı, Miskinler Tekkesi, Kan Davası
Öyküler: Tanrı Misafiri, Leyla ile Mecnun, Olağan İşler
Oyunları: Hançer, Hülleci, Tanrı Dağı Ziyafeti

MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ (1890-1966): Türk Edebiyatı araştırmalarını sistemleştiren ve edebiyat tarihçişi olarak ün kazanan sanatçının eserleri de bu yoldadır Bugün bilinen birçok şair Mehmet Fuat Köprülü 'nün arıştırmaları sonucunda ortaya çıkarılmıştır

Eserleri:

Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Edebiyatında ilk Mutasavvuflar, Divan Edebiyatı Antolojisi, Türk Saz Şairleri Antolojisi

YAKUP KARDİ KARAOSMANOGLU (1889-1974): Yakup Kadri Karaosmanoğlu , romanlarında kusursuz bir anlatım ve sağlam tekniği ile dikkat çeken sanatçı, tarihi ve sosyal olaylardan her birini bir romanına konu edinerek, Tanzimat dönemiyle Atatürk Türkiyesi arasındaki dönem ve kuşakların geçirdikleri sosyal değişiklik ve bunalımları yaşayış ve görüş ayrılıklarını işlemiş: düşünce ve teze dayalı özlü yapıtlar vermiştir Eserlerini ve içereklerini şöyle inceleyebiliriz:
Hep o şarkı da Abdülaziz döneminin yaşamı,

Bir Sürgün de II Abdülhamitin baskılı yönetimiyle savaşmak için Fransaya kaçan Jön Türkler,
Kiralik Konakta Tanzimattan I Dünya Savaşına kadar yetişen üç kaşaktaki görüş ayrılığı,
Hüküm Gecesi nde Meşrutiyet devrinindeki Bektaşi tekkelerinin durumu,
Sodom ve Gomore de mütareke döneminde, işgal altındaki İstanbulda ortaya çıkan ahlaki çöküntü,
Yabanda Kurtuluş Savaşı yıllanrındaki bir Anadolu köyü,
Ankara da yeni başkentin üç dönemi,
Panorama I, II de Cumhuriyet döneminin 1952�ye kadarki durumunu bir bir ele almıştır
Diğer eserleri:
Anı: Zoraki Diplomat, Politikada 45 yıl,Vatan Yolunda, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk
Mensur şiirleri: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
Hikayeleri: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri
Tiyatro eserleri: Nirvana, Veda, Sağanak, Mağara
Önemli Makaleleri: İzmirden Bursa�ya, Ergenekon, Kadınlık ve Kadınlarımız

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958): Milli Edebiyat hareketini makaleleri ve konferanslarıyla destekleyen Yahya Kemal in, esasen , kendine özgü Milli Edebiyatınkinden farklı bir anlayışı vardır İstanbul şairi olarak tanınır Omanlı İmparatorluğunun geçmişteki parlak günlerine büyük bir özlem duyar Başlıca konuları: İstanbul, tarih, yurt sevgisi, aşk, ölüm ve sonsuzluktur Divan şiirinin özünü kakalama çabası içinde olan sanatçı, eski şiirin ölçü, uyak ve ahenk unsurunu ön planda tutmuştur Onun eserlerinde malzeme eski, şiir ise yenidir Örneğin, Divan Edebiyatında aşkı terrennüm eden gazel biçimiyle kahramanlık şiirleri ve Istanbula duyduğu sevgiyi dile getiren şiirler yazmıştır
Şiir kitapları: kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rübailer,
Nesir Kitapları: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasi ve Edebi Portreler, Siyasi Hikayeler, Edebiyat Dair

HECENİN BEŞ ŞAİRİ (BEŞ HECECİLER)

Bu şariler 19117de Selanikte Genç Kalemlerle başlayan Milli Edebiyat akımının ilklerine bağlı olarak, halk şiirimizin özelliklerinden, yerli kaynaklarımızdan yararlanarak, şiirimizin aruzdan heceye geçişinde önemli rol aynamışlardır Şiirlerinde Anadolu manzaralarını ve Anadolu yaşayışını coşkulu bir dille işlemişlerdir Hece ölçüsünün genellikle 11li ve 14lü kalıbını kullanmışlardır Daha sonraları, yeni biçimler arayarak oldukça uzun şiirler de yazmışlardır Eserlerindeki dil ise konuşma dilidir Bu şarirlerimiz şunlardır:

HALİT FAHRİ OZANSOY
ENİS BEHİÇ KORYÜREK
YUSUF ZİYA ORTAÇ
ORHAN SEYFİ ORHON
FARUZ NAFIZ ÇAMLIBEL

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Milli Edebiyat Dönemi (1911-1923)

Eski 05-13-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Milli Edebiyat Dönemi (1911-1923)



Milli Edebiyat Dönemi

Meşrutiyet (1908) 'den sonra memlekette başlayan ve o devirde “Türkçülük” adı verilen milliyet hareketi, “edebiyatta millî kaynaklara dönme” düşüncesinin doğmasına yol açmıştır Bunları gerçekleştirmeyi ülkü edinen edebiyat akımına “Millî Edebiyat” adı verilmiştir

“Millî kaynaklara dönme” sözüyle ; dilde sadeleşme, aruz vezni yerine hece veznini kullanma, yerli hayatı yansıtma kastedilmiştir

a Dilde sadeleşme hareketi 1911 nisanında Selanik'te Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalp tarafından çıkarılan Genç Kalemler dergisinde “Yeni Lisan” adıyla ileriye sürülmüştür Bunlar, konuşma dilini yazı dili haline getirme davasını benimsemişler, “Millî edebiyat'ın millî lisan'dan doğacağı”nı (Ömer Seyfettin) söylemişlerdir Bu hareket kısa zamanda tutunmuş ve XX yüzyıl edebiyatının ayırıcı niteliği olmuştur

b Aruz vezni yerine hece veznini kullanma davası ilkin Mehmet Emin'in 1897 Yunan savaşı dolayısıyla yayınladığı Türkçe Şiirler adlı kitabı vesilesiyle ortaya sürülmüş, Rıza Tevfik'in halk şiirleri yolundaki koşma ve nefesleriyle desteklenmiş ise de, uzun zaman gerçekleşememiş; ancak Birinci Dünya Savaşı içinde, özellikle 1917'de Servet-i Fünun dergisi tarafından “Şairler Derneği” adıyla toplanan gençler (Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz, vb) tarafından benimsenmiştirBu dönemde aruz vezni de bir yandan sürüp gitmiş ve Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi üç kuvvetli sanatçının elinde varabileceği gelişmenin en yüksek noktasına erişmiştir

c Yerli hayatı yansıtma davası ise, yalnız birkaç şair (Mehmet Emin, Mehmet Akif, kimi şiirleriyle Yahya Kemal, Cumhuriyet devrindeki bazı şiirleriyle Faruk Nafiz, vb) ve daha çok hikâye ve roman yazarları tarafından benimsenmiştir


ç Şiir alanında, hece vezninin ilk ürünlerini veren şairlerin (Mehmet Emin'den başka) hemen hepsi bir yandan aruzla yazmışlar; bir yandan da, Türkçülük hareketinin ve Ziya Gökalp'in etkisiyle, hece veznine yönelmişlerdir Ne var ki, bunların hece vezniyle ortaya koydukları ürünler, yalnız biçim (dil, vezin, nazım biçimi) kaygısıyla yetinilen, derinliği olmayan, yalınkat manzumelerdir


Gerçek değer taşıyan şiirler, aruzun son üç ustasının "Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal" kaleminden çıkmıştır Bunlardan Mehmet Akif, önce Tevfik Fikret'in uyguladığı "nazmı nesre yaklaştırma" hareketini sürdürüp geliştirmiş; Ahmet Haşim ile Yahya Kemal ise, bunun tam tersi bir tutumla, "şiir nesre çevrilme olanağı bulunmayan nazımdır; () musiki ile söz arasında, sözden çok musikiye yakın, ortalama bir dildir" (AHaşim), ve "şiir, nesirden bambaşka bir hüviyettedir : musikiden başka türlü bir musikidir" (Y Kemal) görüşünü savunmuş ve uygulamışlardır

Bu üç şair, bir yandan da, Türk şiirinde üç ayrı akımın temsilcisi olmuşlardır : Mehmet Akif, şiirde Tevfik Fikret'ten devir aldığı "Realizm" akımını geliştirmiş, "hayal ile alışverişi olmadığını, her ne demişse görüp de söylediğini, en beğendiği mesleğin hakikat olduğunu" bildirmiş, Fecr-i Âti topluluğundan gelen Ahmet Haşim, Batıdan gördüğü "Sembolizm" akımını benimsemiş, "dünyanın şekillerini hayal havuzunun sularında seyrettiğini; onun için, dünyanın taşlarını ve bitkilerini renkli bir akis gibi gördüğünü" belirtmiş; Yahya Kemal de, yine Batıda gördüğü "Romantizm" akımını benimsemiş ve bu anlayışla, Divan şiiri yolunda klasik şiir denemelerine girişmiş; sade dille ve yeni nazım biçimleriyle yazdığı şiirlerinde de yine biçim kusursuzluğuna, yapmacıksız ve sağlam anlatıma önem vermiştir

Meşrutiyetten Mütareke sonuna kadar süren ve Trablusgarp Savaşı (1911), Balkan Savaşı (1912-1913), İkinci Dünya Savaşı (1914-1918), Mütareke yılları (1919-1922) gibi büyük olayları içine alan ve Osmanlı İmparatorluğunun parçalanıp yıkılmasıyla sonuçlanan bu dönemde, önemli sayılan yalnız iki şair (Mehmet Emin, Mehmet Akif) toplumsal konulara yönelmiş; ötekiler, ortalıkta sanki hiçbir şey yokmuşçasına, sadece aşk, özlem vb gibi, bireysel ve duygusal konular ve temalar üzerinde durmuşlardır

Hikâye ve roman alanında, bir bölüğü "Fecr-i Âti" topluluğundan gelen "Yakup Kadri, Refik Halit), bir bölüğü bu topluluk dışında kalan (Ebubekir Hâzım, Ömer Seyfettin, Halide Edip, vb) sanatçılar, aralarındaki sanat anlayışı ve dünya görüşü ayrılıklarına rağmen, yerli, hayatı yansıtma konusunda birleşmiş görünüyorlar

Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide hikâye ve romanlarında vakaların İstanbul sınırları içinde kapalı durmasına karşılık, bu devirde, hikâye ve roman yurdun her köşesine açık tutulmuş, her tabakadan halkın yaşayışı konu olarak ele alınmıştır Özellikle köy ve taşra hayatını anlatan başarılı ilk örnekler (Ebubekir Hâzım: Küçük Paşa; Refik Halit: Memleket Hikâyeleri; Reşat Nuri: Çalıkuşu, vb) bu devirde verilmiştir Kimi kitapların adları dahi (Refik Halit: Memleket Hikâyeleri: Ömer Seyfettin: Yalnız Efe - Anadolu romanı; Yakup Kadri: yarım kalan Ateşten Gömlek - Anadolu romanı) sonradan "memleket edebiyatı" diye adlandırılan bu çığırı açıkça belirtir İlkin edebiyatdışı bir amaçla, "taşraların ne halde olduklarını, köylülerin ne yaptığını, ne istediğini, memleketin neye muhtaç olduğunu yerinde görüp incelemek" için Tanin gazetesinin Anadolu'ya gönderdiği bir yazarının Anadolu'daki şehir, kasaba ve köyleri dokuz ay (1909-1910) adım adım dolaşarak hazırladığı röportaj niteliğindeki gezi notları (Ahmet Şerif: Anadolu'da Tanin) ve aynı yıl içinde "Anadolu fatihaları" nı dile getirmek amacıyla yazılan, fakat yayınlandığı zaman hiç de ilgi uyandırmadığı halde, Cumhuriyet devrinde dikkati çeken bir roman (Ebubekir Hâzım: Küçük Paşa) ile açılan bu çığır; Refik Halit'in Anadolu sürgününden getirdiği hikâyeler "Memleket Hikâyeleri" ile geniş bir ilgi görmüş; Kurtuluş Savaşı yıllarında ise Anadolu insanının çetin alınyazısı üzerine eğilme hareketi (Halide Edip: Dağa Çıkan Kurt, Ateşten Gömlek / Yaban, Millî Savaş Hikâyeleri) artık zorunlu ve yaygın bir hal almıştır

Gözleme dayanan bu yerli hayatı yansıtma isteğinin sonucu olarak, çoğu yazalar Realizm (Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Memduh Şevket, vb), hatta kimileri Natüralizm (Bekir Fahri, Selâhattin Enis, kimi hikâyeleriyle F Celâlettin, kimi romanlarıyla Osman Cemal, vb) ilkelerini benimsemişlerdir

Çoğu Fransız (Yakup Kadri, Refik Halit Reşat Nuri, Peyami Sata, Abdülhak Şinasi), kimisi İngiliz (Hailde Edip), kimisi Rus (Memduh Şevke) edebiyatlarının etkisi altında kalan bu devir sanatçılarının bir bölüğü de Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim yolunu sürdürmüşlerdir (Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, kimi hikâyeleriyle F Celâlettin)
Parti kavgalarının kızıştığı Meşrutiyet ve Mütareke devirlerinde okuyucunun mizaha ve toplumsal yergiye düşkünlük göstermesi, bir çok yazarın (Ömer Seyfettin, Refik Halit, Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, Reşat Nuri, F Celalettin vb) mizaha eğilim göstermesine yol açmıştır

Tiyatro alanındaki verim, hikâye ve roman kadar başarılı sayılamaz Gerçi, Meşrutiyetin ilânıyla birlikte birçok tiyatro topluluğu ortaya çıkmış; hattâ bir de tiyatro okulu açılıp ilk resmî tiyatro (Dârülbedayi-i Osmanî) kurulmuş; bunlar eser yetiştirmek için pek çok yazar o alanda birtakım denemelere girişmiş ise de, bunların çoğu başarı çizgisinin çok altındadır çeviri ve uyarlama arasında bir tek çevirmenin (İbnürrefik Ahmet Nuri) uyarlamaları belli bir değer çizgisinin üstüne çıkmıştır

Bu devrin başlıca yazar ve sanatçıları şunlardır:

Bilim yolunda: Ziya Gökalp Fuat Köprülü vb

Şiir alanında : (Aruz vezniyle) Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, vs
(Hece vezniyle) Mehmet Emin Yurdakul, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, vb(Bunlardan Ahmet Haşim fıkra ve gezi notları; Yahya Kemal makale; Halit Fahri, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz manzum oyun da yazmışlardır)

Hikaye ve roman alanında: Ebubekir Hâzım Tepeyran, Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Ercüment Ekrem Talu, Selâhattin Enis, F Cemâlettin, Osman Cemal Kaygılı, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa, Memduh Şevket Esendal, Halikarnas Balıkçısı, Sermet Muhtar Alus, Abdülhak Şinasi Hisar, Mahmut Yesari vb

(Bunlardan Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Sermet Muhtar, Mahmut Yesari oyun da yazmışlardır İçlerinde anı yazanlar da vardır: Ebubekir Hâzım, Ömer Seyfettin, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halit, Memduh Şevket, Halikarnas Balıkçısı Bir çoğu fıkra ve makale de yazılmıştır)

Tiyatro alanında: Musahip-zâde Celâl, İbnürrefik Ahmet Nuri, vb

Gezi ve röportaj alanında: Ahmet Şerif

Röportaj - Mülâkat alanında: Ruşen Eşref Ünaydın

Gezi, anı, deneme, fıkra, makale alanlarında: Falih Rıfkı Atay, vb

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.