Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
charles, darwin

Charles Darwin

Eski 05-09-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Charles Darwin



1809-1882 yılları arasında yaşamış ve canlılarda evrimin doğal ayıklanma yoluyla gerçekleştiğini öne süren teorisiyle, bilim ve düşünce tarihinde adeta bir devrim yaratmış olan İngiliz doğa bilimci



1 809-882 yılları arasında yaşamış ve canlılarda evrimin doğal ayıklanma yoluyla gerçekleştiğini öne süren teorisiyle, bilim ve düşünce tarihinde adeta bir devrim yaratmış olan İngiliz doğa bilimci

Evrim konusunda yeterli kanıt sunarak, canlıların, doğal ayıklanma yoluyla çevreye uyum sağladığını açıklamış ve On the Origin of Species by Means of Natural selection Türlerin Kökeni adlı temel eserinde geliştirdiği görüşleriyle, zamanının bilim ve din çevrelerini derinden etkilemiş olan Darwin, Darwinizm olarak bilinen evrim öğretisiyle Tanrı’nın varoluşuna dair en önemli kanıtlardan biri olan düzen ve amaç kanıtının gücünü yıktığı gibi, yaradılışla ilgili dini öğretilere de öldürücü bir darbe indirmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Charles Darwin

Eski 05-09-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Charles Darwin



Charles Darwin




Charles Robert Darwin



51 yaşında çekilmiş bir fotoğrafında görülen Darwin, Türlerin Kökeni'ni henüz yeni yayınlamıştı
Doğum 12 Şubat 1809
Shrewsbury, Shropshire, İngiltere
Ölüm 19 Nisan 1882 (73 yaşında)
Downe, Kent, İngiltere
Milliyeti İngiliz Dalı Biyoloji
Jeoloji
Doğa bilimleri
Çalıştığı yerler Kraliyet Coğrafya Cemiyeti Alma Mater Edinburgh Üniversitesi
Cambridge Üniversitesi
Önemli başarıları Beagle Yolculuğu
Türlerin Kökeni
Doğal seçilim
Etkilendikleri Charles Lyell Etkiledikleri Thomas Henry Huxley
George John Romanes
Aldığı ödüller İngiliz Kraliyet Madalyası (1853)
Wollaston Madalyası (1859)
Copley Madalyası (1864)
İmza
Notlar:
Erasmus Darwin ve Josiah Wedgwood'un torunuydu, kuzini Emma Wedgwood ile evlendi
"Darwin" sözcüğü bu sayfaya yönlendirilmiştir Diğer anlamları için bkz Darwin (anlam ayrımı) Charles Robert Darwin (12 Şubat 1809 – 19 Nisan 1882), İngiliz doğa tarihçisi[I] İnsan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o günün şartlarına göre bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuştur[1] Darwin'in fikirleri üzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugün biyoloji biliminin temeli ve birleştirici öğesidir Evrimin gerçekleştiği gerçeği yaşadığı dönemde, doğal seçilim teorisinin evrimin ana açıklaması olduğu ise 1930'lu yıllarda bilim dünyası tarafından kabul görmüştür[1] Darwin'in orijinal teorileri modern evrimsel biyolojinin temelini oluşturmakta, hayatın çeşitliliği üzerine birleştirici bir mantıksal açıklama sunmaktadır

Darwin'in doğa tarihine duyduğu ilgi, önce Edinburgh Üniversitesi'nde tıp, sonra Cambridge Üniversitesi'nde teoloji okurken gelişti[3][4] BeagleCharles Lyell'ın ortaya attığı, geçmişteki jeolojik süreçlerin bugünkülerle aynı olduğunu savunan teoriyi destekleyecek pek çok gözlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak ünlendi[kaynak belirtilmeli] Aynı yolculukta, canlıların coğrafi dağılımı ve fosiller üzerine yaptığı dikkatli gözlemler sonucunda, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgilenmeye başladı ve 1838'de doğal seçilim fikrini geliştirdi[5] Daha önce benzer fikirlerin "sapkınlık" olarak nitelendirildiğini ve bastırıldığını görmüş olduğundan, uzun süre fikirlerini en yakın arkadaşları dışında kimseye açmadı[kaynak belirtilmeli] Olası itirazlara en iyi şekilde cevap verebilmek için araştırma yapmaya ve kanıt toplamaya başladı[6] 1858'de Alfred Russell Wallace'dan aldığı bir mektubu okuyunca, Wallace'ın da kendisininkine benzer bir teori geliştirdiğini anladı, ve nihayet teorisini yayımlamaya karar verdi[kaynak belirtilmeli] gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu
1859'da yayımladığı On the Origin of Species (Türlerin Kökeni Üzerine) adlı kitabı, canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği fikrinin geniş kabul görmesini sağladı Daha sonra yayımladığı The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex (İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyete Mahsus Seçilim) kitabında insan evrimini ve cinsel seçilim fikrini inceledi The Expression of the Emotions in Man and Animals (İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi) adlı kitabında ise insanların ve hayvanların duygularını ifade ediş şekilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu
Darwin bugün, John Herschel ve Isaac Newton gibi isimlerle beraber Westminster Abbey'de gömülüdür
Konu başlıkları

  • 1 Hayatı
    • 11 Çocukluğu ve gençliği
    • 12 Beagle yolculuğu
    • 13 Evrim teorisinin doğuşu
    • 14 Aşırı çalışma, hastalık ve evlilik
    • 15 Doğal seçilim teorisinin yayıma hazırlanması
    • 16 Doğal seçilim teorisinin yayımlanması
    • 17 Tepkiler
    • 18 Ölümü
  • 2 Darwin’in çocukları
  • 3 Anma
    • 31 2009 anma etkinlikleri
  • 4 Çalışmaları ve eserleri

Hayatı


Çocukluğu ve gençliği


Yedi yaşındaki Charles Darwin


Darwin, 12 Şubat 1809'da İngiltere'nin Shropshire bölgesindeki ShrewsburyThe Mount'ta dünyaya geldi[8] Babası Robert Darwin ve baba tarafından dedesi Erasmus Darwin, ünlü doktorlardı Annesi ise zengin bir çömlek imalatçısı olan Josiah Wedgwood'un kızıydı Darwin Temmuz 1817'de, henüz sekiz yaşındayken, annesini kaybetti Eylül 1818'de ise Shrewsbury Okulu'nda yatılı öğrenci olarak eğitime başladı[9] kasabasında, Robert ve Susannah Darwin'in beşinci çocuğu olarak

1825'te mezun olan Darwin, bir süre babasının yanında stajyer doktor olarak çalıştıktan sonra İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nin tıp fakültesine yazıldı Fakat cerrahlığa bir türlü ısınamadı ve tıp derslerini boşlamaya başladı Okulda çalışan Guyana kökenli azledilmiş bir köleden taksidermi (hayvan doldurma) sanatını öğrendi Doğa tarihiyle ilgilenen öğrencilerin kurduğu Plinius Topluluğu'na (Plinian Society) katıldı Öğretmeni Robert Edmund Grant'ten Jean-Baptiste Lamarck'ın evrim teorisini öğrendi ve Grant ile beraber deniz canlılarını inceleyip ortak atalardan evrilme teorisini destekleyen homoloji (farklı canlı türlerinde aynı temel yapıya sahip organların bulunması) örnekleri buldu Bir başka öğretmeni olan Robert Jameson'dan ise jeoloji ve bitkilerin sınıflandırılması üzerine dersler aldı, Edinburgh Kraliyet Müzesi'nin bitki koleksiyonunu düzenlemede Jameson'a yardımcı oldu

Darwin'in tıp eğitimini iyice boşladığını farkeden babası, 1827'de onu Edinburgh'dan alarak Cambridge Üniversitesi'ne bağlı Christ's College'a yazdırdı Darwin'in teoloji okuyup bir din adamı olmasını umuyordu Darwin, teolojide tıbba kıyasla daha başarılı olsa da (özellikle teolog William Paley'nin, canlıların karmaşıklığını üstün zekâlı bir yaratıcıya bağlayan yazılarını beğeniyordu[11]), asıl ilgi alanı hâlâ doğa tarihiydi Kuzeni William Darwin Fox ile beraber böcek toplamaktan hoşlanıyordu Böceklere olan ilgisi sayesinde botanik profesörü John Stevens Henslow ile tanışan Darwin, bu profesörle yakın arkadaş oldu ve hem Henslow'un doğa tarihi dersine yazıldı, hem de ondan özel dersler almaya başladı Kısmen bu dersler sayesinde, 1831'de 178 kişilik devresinde 10 olarak mezun oldu Darwin 1831 yazını, jeoloji profesörü Adam Sedgwick ile beraber Galler'in jeolojik katmanlar haritasını çıkararak geçirdi[12]
1831 sonbaharında Henslow, Darwin'i HMS Beagle gemisinin kaptanı Robert FitzRoy ile tanıştırdı Beagle, Aralık 1831'de FitzRoy'un komutasında iki senelik bir Güney Amerika yolculuğuna çıkacaktı, ve kaptan yolda kendisine arkadaşlık edecek iyi eğitimli bir doğabilimci istiyordu Henslow'un tavsiyesi üzerine FitzRoy, Darwin'i gemisine almayı kabul etti Darwin'in babası önce bu uzun yolculuğa izin vermediyse de, kayınbiraderinin araya girmesiyle fikrini değiştirdi[13]

Beagle yolculuğu


Darwin'i taşıyan HMS Beagle'ın 1831-1836 yılları arasında izlediği rota


HMS Beagle'ın yolculuğu iki yerine beş yıl sürdü Darwin, yolculuk boyunca çok çeşitli jeolojik oluşumlar, fosiller ve canlılar keşfetti ve bunlardan örnekler topladı[14][1] Fırsat buldukça Cambridge'e keşiflerini anlatan ayrıntılı mektuplar yazıyor, topladığı ilginç örnekleri postalıyordu[15] Bu sayede, kendisi uzakta olmasına rağmen, İngiliz doğabilimcileri arasında ünü epey yayıldı Yolculuk boyunca tuttuğu günlüğüne, doğabilimsel keşiflerinin yanısıra, karşılaştığı değişik insan topluluklarıyla ilgili kültürel ve antropolojik gözlemlerini de yazıyordu Bu günlüğü 1839'da The Voyage of the Beagle[16] Despite repeatedly suffering badly from seasickness while at sea, most of his zoology notes are about marine invertebrates, starting with plankton collected in a calm spell[14][17] (Beagle Yolculuğu) adıyla yayımlayacaktı
Yolculuk Darwin için kolay olmadı Deniz tutmasından fena şekilde etkilendi, Ekim 1833'te Arjantin'de ateşli bir hastalık geçirdi, Temmuz 1834'te ise And Dağları'ndan Şili'ye dönerken tekrar hasta oldu ve bir ay yataktan çıkamadı

Yolculuğun başında Kaptan FitzRoy, Darwin'e Charles Lyell'ın Principles of Geology (Jeolojinin Prensipleri) adlı kitabını vermişti Lyell bu kitabında jeolojik oluşumların, bugün de devam eden çok yavaş süreçlerin etkisiyle, çok uzun çağlar sonucunda oluştuğunu savunuyordu Darwin, Batı Afrika açıklarındaki Santiago adasında, yüksek volkanik kaya yamaçlarında mercan ve deniz kabuğu kalıntıları bulunca, bu yamaçların bir zamanlar deniz altında bulunduğunu, ve Lyell'ın söylediği gibi çağlar boyunca yavaş yavaş yükseldiğini anladı Darwin yolculuk boyunca pek çok önemli jeolojik keşif yapacaktı Patagonya'da gördüğü, deniz kabukluları ve çakıldan oluşan geniş düzlüklerin yükselmiş sahiller olduğunu tahmin etti, ve Şili'de bir deprem sonrasında deniz seviyesi üstünde kalmış midye yatakları gözlemleyince, kıyının deprem sonucu yükseldiğini anladı Benzer şekilde, And Dağları'nın yamaçlarında, kumlu sahillerde yetişen ağaçlara ve deniz kabuklularına ait fosiller buldu, ve bu yamaçların zaman içinde yükseldiği sonucuna vardı Ayrıca Hint Okyanusu'nda bol bol inceleme fırsatı bulduğu atollerin (mercan adalarının), deniz tabanından yükselen volkanik dağların çevrelerinde oluştuğunu keşfetti

Darwin Güney Amerika'da, soyu tükenmiş devasa memelilere ait fosiller buldu Bu fosillerin bulunduğu katmanlarda modern deniz kabuklularına ait kalıntılar da vardı, yani bu memelilerin soyu yakın zamanlarda, herhangi bir iklim değişikliği ya da felâket olmadan tükenmişti (Darwin'in zamanında yaygın görüş, fosillerin Nuh tufanı benzeri büyük felâketlerde ölen hayvanlar olduğuydu) Darwin bu hayvanların benzer Afrika ve Avrupa türleriyle akraba olduklarını düşündü, oysa İngiliz biyolog Richard Owen 1836'da bu hayvanların modern Güney Amerika türlerine çok daha yakın olduğunu gösterecek, ve Darwin'in kafasında şekillenmekte olan doğal seçilim fikrine bir destek daha sağlayacaktı




HMS Beagle Tierra del Fuego'da


Principles of Geology'nin 1832'de çıkan ikinci cildi, Güney Amerika'daki Darwin'e postalandı Charles Lyell, bu ciltte evrim fikrine karşı çıkıyor, biyolojik türlerin dağılımını "yaradılış merkezleri" fikriyle açıklıyordu Darwin, bir taraftan bunu okurken, bir taraftan da daha sonra kendi evrim teorisini destekleyecek olan çok önemli gözlemler yapıyordu Galápagos Adaları'ndan pek çok "alaycıkuş" (mockingbird) örneği topladı, ve bu kuşların, yaşadıkları adalara göre ufak fizyolojik farklar gösterdiklerini farketti Yerel İspanyollar'ın, bir kaplumbağanın görünüşüne bakarak hangi adadan geldiğini anlayabildiklerini öğrendi (İngiltere'ye dönüş yolculuğunda notlarını düzenlerken, "alaycıkuşlar ve kaplumbağalar hakkındaki şüphelerim doğruysa, türlerin değişmezliği fikri sarsılacaktır" diye yazacaktı) Avustralya'da gördüğü keseli sıçan-kangurular ve ornitorenkler Darwin'i o kadar şaşırttı ki, Dünya canlılarının iki ayrı yaratıcı tarafından yaratılmış gibi olduklarını düşündü
Beagle'ın 1826-1830 arasındaki ilk yolculuğu sırasında, Güney Amerika'nın en güney ucundaki Tierra del Fuego'dan alınmış ve İngiltere'de "medenîleştirilmiş" olan üç Yagan yerlisi, misyonerlik yapmaları için kabilelerine geri verildi (Darwin bu kabileleri "sefil ve rezil vahşiler" olarak tanımlıyordu) Bir sene geçtiğinde, yerliler misyonerlik görevini bırakmış, eski hayatlarına geri dönmüşlerdi Darwin, kısmen bu tecrübe sonucunda, insanların hayvanlardan sanıldığı kadar uzak olmadığını düşünmeye başladı Darwin, insan toplulukları arasındaki yaşayış farklılıklarını, ırksal gelişmişlikle değil, kültürel gelişmişlikle açıklıyordu Güney Amerika'da şahit olduğu kölelikAvustralya ve Yeni Zelanda'daki yerli halklara verdiği zarardan üzüntü duyuyordu kurumundan hoşlanmıyor, Avrupalı kolonilerin
Yolculuğun sonlarına doğru Darwin'in tuttuğu ayrıntılı notları okuyan Kaptan FitzRoy, yolculukla ilgili resmi raporun doğabilimle ilgili son kısmını Darwin'in yazmasını rica etti

Evrim teorisinin doğuşu


1830'ların sonunda yapılmış bir Darwin portresi


Darwin'in seyahatteyken İngiltere'ye yolladığı mektuplar, fosil örnekleri ve doldurulmuş canlılar, eski öğretmeni Henslow aracılığıyla İngiliz doğabilimcilerine aktarılıyor, Darwin'in ünü bu sayede gittikçe yayılıyordu Beagle 2 Ekim 1836'da İngiltere'ye döndüğünde Darwin saygın bir doğabilimci olarak tanınmıştı Darwin, İngiltere'ye ayak bastığında, önce Shrewsbury'ye gidip akrabalarını ziyaret etti, sonra Cambridge'e gelerek Beagle yolculuğunda topladığı örneklerin tanımlanıp sınıflandırılması üzerinde çalışmaya başladı Henslow, bitki örneklerini tasnif edip isimlendirmede Darwin'e yardımcı oluyordu, fakat hayvan örnekleri için Darwin'in uzman zoologlara ihtiyacı vardı Babasının parasal desteğiyle Londra'ya gidip zoologlarla görüşmeye başlayan Darwin, Charles Lyell aracılığıyla Richard Owen adında bir biyologla tanıştı Owen, Darwin'in getirdiği fosilleri inceleyerek o güne kadar bilinmeyen pek çok soyu tükenmiş hayvan türü tanımladı Bu türlerin arasında, tembel hayvan benzeri büyük memeliler, hipopotam benzeri bir otobur memeli (Toxodon) ve armadillo benzeri dev bir zırhlı memeli (Gliptodon) da vardı Bu hayvanlar anatomik olarak, Darwin'in düşündüğü gibi Afrika hayvanlarına değil, Güney Amerika hayvanlarına yakındılar
Darwin, Aralık 1836'da Güney Amerika kıtasının yükseldiğine dair bir bilimsel makale yazdı, ve Ocak 1837'de Lyell'ın da desteğiyle bu makalesini Londra Jeoloji Cemiyeti'ne sundu Aynı gün, Beagle yolculuğunda topladığı kuş ve memeli örneklerini de Londra Zooloji Cemiyeti'ne sundu Ornitolog John Gould, Darwin'in tanımlayamadığı ve değişik türlere ait olduğunu varsaydığı bir grup kuşun aslında birbirine çok yakın 12 yeni ispinoz türü olduğunu açıkladı Darwin Şubat 1837'de Coğrafya Cemiyeti Konseyi'ne seçildi, ve bir ay sonra Cambridge'den Londra'ya taşındı





Darwin'in 1837'de günlüğüne çizdiği evrim ağacı


Londra bilim çevrelerinde, hayatın ve canlı türlerinin kökeni sevilen bir tartışma konusuydu Matematikçi ve filozof Charles Babbage'ın başını çektiği bir grup, Tanrı'nın Dünya'daki hayatı özel bir mucize aracılığıyla değil, doğa kanunları aracılığıyla yarattığını savunuyordu Darwin'in Edinburgh Üniversitesi'nden hocası Robert Edmund Grant ve Dr James Gully gibi bir grup bilimadamı ise türlerin birbirine dönüşebildiğini iddia ediyor, ama bu fikirleri yüzünden çoğunluk tarafından sapkınlıkla ve toplumsal düzeni bozmaya çalışmakla suçlanıyordu
Mart 1837'de John Gould, Darwin'in farklı adalardan topladığı alaycıkuşların farklı türlere ait olduklarını açıkladı İspinozları hangi adalardan topladığını not etmemiş olan Darwin, Kaptan FitzRoy'un notlarını inceleyince, Gould'un tanımladığı farklı ispinoz türlerinin de farklı adalardan geldiğini keşfetti Nisan 1837'ye gelindiğinde Darwin, anakaradan göç edip farklı adalara yerleşen kuşların, zaman içinde bir şekilde değişiklik geçirip farklı türlere dönüştüklerini anlamıştı Temmuz ayında, her zamanki günlüğünün yanı sıra, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgili fikirlerini yazdığı gizli bir "B" günlüğü tutmaya başladı, ve bu günlüğün 36 sayfasına ilk kez bir evrim ağacı çizdi

Aşırı çalışma, hastalık ve evlilik [

Darwin, bir taraftan türlerin dönüşümü üzerinde çalışırken, bir taraftan da Beagle günlüklerini yayıma hazırlıyor, ve Charles Lyell'ın fikirlerini destekleyecek bir Güney Amerika jeolojisi kitabı yazıyordu Tüm bunların üstüne, bir de kendi getirdiği örnekler hakkındaki uzman görüşlerini içerecek geniş kapsamlı bir eser üzerinde çalışmaya başladı
Sonunda bu yüksek çalışma temposuna dayanamayarak kalbinden rahatsızlandı Eylül 1837'de doktor tavsiyesi üzerine çalışmalarına ara verdi ve Shaffordshire'da akrabalarının yanında kalmaya başladı Kuzeni Emma Wedgwood da aynı evde kalıyor ve hasta bir akrabaya bakıyordu Haziran 1838'e kadar Shaffordshire'da kalan Darwin, türlerin dönüşümü üzerindeki araştırmalarına devam ediyor, uzman görüşü almak için doğabilimcilerin yanı sıra çiftçiler ve güvercin yetiştiricilerine de danışıyordu Bir taraftan da kuzeni Emma'dan hoşlanmaya başladığını farkeden Darwin, günlüğüne yazdığı notlarda evliliğin yararları ve zararlarını karşılaştırıyor, yarar hanesine "yaşlılıkta arkadaş olur köpekten iyidir" gibi notlar düşerken, zarar hanesinde "kitaplar için daha az para" ve "korkunç bir zaman kaybı" gibi sakıncaları sayıyordu Sonuçta evlenmeye karar veren Darwin, babasına da danıştıktan sonra Temmuz 1838'de evlilik teklif etmek için Emma'ya gitti, ama teklifi yapmaya cesaret edemedi





Darwin'in kuzeni ve karısı Emma Wedgwood (sonradan Emma Darwin)


Araştırmalarına Londra'da devam eden Darwin, türlerin dönüşümü konusunda çok önemli gelişmeler kaydetti Thomas Malthus'un An Essay on the Principle of the Population (Nüfus Prensibi Üzerine Deneme) adlı yazısı Darwin için önemli bir esin kaynağı oldu Malthus bu yazısında insan nüfusunun aslında çok büyük bir hızla (her 25 yılda ikiye katlanarak) çoğalma potansiyeli olduğunu, ama hastalık, savaşlar ve açlık sayesinde nüfusun kontrol altında tutulduğunu anlatıyordu Darwin, aynı prensibin tüm organizmalara uygulanabileceğini farketti Tüm canlı türleri, mevcut kaynakların izin verdiğinden çok daha fazla yavru üretiyor, yavrular arasında "zayıf" olanlar çok geçmeden ölüyor, "güçlü" olanlar ise hayatta kalarak yeni yavrular meydana getiriyor ve kendilerini "güçlü" yapan özellikleri yavrularına aktarıyorlardı Böylece türler nesilden nesile değişerek çevrelerine daha iyi uyum sağlıyorlardı Bu teorisini ilk defa 28 Eylül 1838'de günlüğüne yazdı
Kasım 1838'de nihayet Emma'ya evlilik teklif eden Darwin, Ocak 1839'da evlendi Aynı ay içinde, Royal Society'ye (Kraliyet Cemiyeti) üye olarak seçildi Darwin çifti, evlilikten hemen sonra Londra'ya yerleşti

Doğal seçilim teorisinin yayıma hazırlanması

Darwin, doğal seçilim fikrinin temelini atmıştı ama şüpheci meslekdaşlarını ikna etmek için çok çalışması gerektiğinin farkındaydı Jeoloji Cemiyeti'nin Aralık 1838'deki toplantısında, evrim fikrini savunan eski hocası Robert Edmund Grant'e nasıl şiddetle karşı çıkıldığına bizzat şahit olmuştu Teorisini destekleyecek kanıtlar bulabilmek için hayvan yetiştiricileri ile görüşmeye ve bitkiler üzerinde deneyler yapmaya devam etti Mayıs 1839'da Kaptan FitzRoy'un Beagle raporu yayımlandığında, Darwin'in yazdığı kısım o kadar beğenildi ki, sonradan başlıbaşına bir kitap olarak basıldı
1842 başlarında Darwin, Lyell'a fikirlerini açıklayan bir mektup yazdı Her canlı türünün kendi başlangıcı olduğunda ısrar eden Lyell, jeoloji alanında müttefiki olan Darwin'in bunu inkâr etmesine çok üzüldü Mayıs 1842'de Darwin'in mercan kayalıkları üzerine yazdığı eser yayımlandı, aynı sıralarda Darwin, doğal seçilim teorisinin bir "kabataslağını" kâğıda döktü Kasım 1842'de Darwin çifti, Londra'nın stresinden uzaklaşmak için şehrin dışındaki Down House'a geçti Ocak 1844'te fikirlerini botanist arkadaşı Joseph Dalton Hooker'a açan Darwin, kendisini "bir cinayeti itiraf ediyormuş gibi" hissediyordu ama Hooker Darwin'in teorisini beğendi Temmuz'a gelindiğinde, Darwin'in "kabataslağı" 230 sayfalık bir deneme yazısına dönüşmüştü Ekim 1844'te anonim olarak yayımlanan ve insan dahil tüm canlıların ilkel formlardan dönüşerek ortaya çıktığını savunan Vestiges of the Natural History of Creation (Yaradılışın Doğal Tarihinden İzler) adlı kitap, doğabilimciler tarafından yerden yere vurulunca Darwin teorisi konusunda ne kadar dikkatli olması gerektiğini bir kez daha anladı Kitap, Londra orta sınıfından büyük ilgi gördü ve türlerin dönüşümü konusunu bir kez daha gündeme getirdi Darwin 1846'da üçüncü jeoloji kitabını yayımladı, ve arkadaşı Hooker'la beraber deniz kabuklularıyla ilgili geniş kapsamlı bir araştırmaya başladı 1847'de Hooker, Darwin'in doğal seçilim üzerine yazdığı uzun denemeyi okudu ve önyargıdan uzak tarafsız eleştiriler sundu, fakat bir taraftan da Darwin'in yaradılış fikrine karşı çıkmasını sorguladı
1849'da uzun süredir kötü giden sağlığını düzeltmek umuduyla Malvern'de bir kaplıcaya giden Darwin, iki ay sonra kendini daha iyi hissetti 1850 Haziran'ında çok sevdiği kızı Annie ciddi şekilde hastalanınca, kendi kronik kötü sağlığının kalıtsal olduğunu tekrar düşünmeye başlayan Darwin, Nisan 1851'de Annie'nin ölümüyle iyiliksever bir Tanrı'ya olan tüm inancını kaybetti
Deniz kabuklularıyla ilgili çalışmalarının sonuçlarını 1851-1854 arasında yayımladığı bir dizi kitapla anlatan Darwin, 1853'te bu çalışmasından dolayı Royal Society tarafından madalya ile ödüllendirildi Ayrıca bu çalışma, o zamana kadar jeolog olarak bilinen Darwin'in biyolog olarak da ünlenmesini sağladı Darwin, deniz kabuklularıyla ilgili çalışmasında, belli bir fonksiyonu olan bir organın, değişen şartlar sonucunda ufak değişimler geçirerek fonksiyonunu değiştirebileceğine dair kanıtlar gözlemledi Kasım 1854'te notlarına, ortak bir atadan gelen canlıların, "doğanın ekonomisinde ayrı ayrı yerlere" adapte olmaları sonucunda anatomik olarak birbirlerinden uzaklaşabileceklerini yazdı

Doğal seçilim teorisinin yayımlanması



Darwin doğal seçilim teorisini beklediğinden erken yayımlamak zorunda kalmıştı


1856 başlarında Darwin, yumurta ve tohumların deniz suyunu aşıp canlı türlerini okyanus ötesine taşıyıp taşıyamayacağını inceliyordu Arkadaşı Hooker canlıların değişmezliğine olan inancını sorgulamaya başlamıştı ama Darwin ve Hooker'ın ortak arkadaşı Thomas Henry Huxley evrim fikrine şiddetle karşı çıkıyordu Lyell ise Darwin'in fikirlerini ilgiyle takip ediyor, ama sonuçlarını göremiyordu Lyell, Borneo'da çalışmakta olan doğabilimci Alfred Russell Wallace'ın yazdığı bir makaleyi okuduğunda, Darwin'in fikirleriyle benzerlikler gördü ve Darwin'e bir makale yazması için baskı yapmaya başladı Darwin Wallace'ı bir tehdit olarak görmediyse de bir makale yazmaya başladı Makaleye ayrıntı üzerine ayrıntı eklemeye başlayınca, makaleyi Doğal Seçilim başlıklı uzun bir kitaba dönüştürmeye karar verdi Kitap için Wallace dahil pek çok meslekdaşıyla yazışıyordu Aralık 1857'de Wallace insanın kökenine değinip değinmeyeceğini sorduğunda, ona "önyargılarla çevrili bu konudan" uzak duracağını söyledi
Haziran 1858'de Darwin kitabını henüz yarılamışken Wallace'dan bir makale aldı Wallace bu makalede Darwin'in yıllardır kafasında sakladığı doğal seçilim fikrini anlatıyordu Oldukça morali bozulan Darwin, makaleyi arkadaşları Lyell ve Hooker'a yolladı ve Wallace'ın seçeceği herhangi bir dergide yayımlanmasını rica etti Darwin'in doğal seçilim fikrini Wallace'dan çok daha önce düşündüğünü ve uzun süredir bu konuda ayrıntılı araştırmalar yaptığını bilen arkadaşları, Darwin ve Wallace'ın makalelerinin 1 Temmuz 1858'de Linneaus Cemiyeti'nde (Linneaean Society) ortak bir sunumda okunmasına karar verdiler Darwin, kızıl hummadan hayatını kaybeden küçük oğlunun cenazesi sebebiyle bu sunuma katılamadı
Teori Linneaus Cemiyeti'nde pek ses getirmedi Darwin sonradan Dublin'li bir profesörden duyduğu tek bir yorumu hatırlayacaktı: "Teoride yeni olan her şey yanlış, doğru olan her şey ise eski" Bunun üzerine Darwin, tüm enerjisini kitabını bitirmeye verdi, ve On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or The Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life (Doğal Seçilim ile Türlerin Kökeni, veya Hayat Mücadelesinde Ayrıcalıklı Irkların Korunumu Üzerine) 22 Kasım 1859'da ilk defa kitapçılara dağıtıldı Kısa sürede büyük popülerlik kazanan ve ilk baskısı tükenen kitap, doğal seçilim fikrini ayrıntılı gözlemlere ve dikkatli mantıksal çıkarımlara dayanarak savunuyor, bazı olası itirazlara da önceden cevap veriyordu Kitapta insan evrimine doğrudan değinilmiyor, sadece teorinin "insanın kökeni ve tarihine de ışık tutabileceği" söyleniyordu Giriş kısmında yazdığı bir cümle, Darwin'in teorisini basitçe özetliyordu
Her canlı türü, yaşaması mümkün olandan daha fazla birey doğurduğundan, ve bunun sonucu olarak sık sık tekerrür eden bir hayatta kalma savaşı mevcut olduğundan, yaşamın karmaşık ve zaman zaman değişen koşullarında kendisine fayda sağlayacak herhangi bir değişikliğe sahip olan her canlı, hayatta kalmada daha yüksek şansa sahip olacak ve doğal olarak seçilecektir Kuvvetli kalıtım prensibi sayesinde, seçilen her cins kendi yeni ve değişik formunu yayma eğiliminde olacaktır
Tepkiler



1871'de Hornet (Eşekarısı) dergisinde yayımlanmış bir karikatür, Darwin'i maymun vücuduyla resmediyor


Darwin'in kitabı çok büyük bir ilgiyle karşılandı ve geniş çaplı bir tartışma başlattı Darwin, kitabının yarattığı tartışmaları yakından takip ediyor, kitap hakkında yayımlanan eleştirileri, yorumları ve karikatürleri özenle kesip saklıyordu Kitapta doğrudan yer almayan "insanın hayvandan geldiği" iddiası, eleştirilerin ana hedefiydi





Eylül 1871'de Vanity Fair dergisinde yayınlanan Charles Darwin karikatürü


İngiltere Kilisesi'ne bağlı nüfuzlu bilimadamları, ki bunlara Darwin'in eski öğretmenleri Adam Sedgwick ve John Henslow da dahildi, açıkça kitaba karşı tavır aldılarsa da, pek çok genç doğabilimci kitaba olumlu tepki verdi 1860'da yedi Anglikan teolog tarafından yayımlanan Essays and ReviewsDeneme ve Eleştiriler) adlı kitap, Darwin'in teorisini desteklediği için kiliseden büyük tepki aldı (
Türlerin Kökeni üzerine en meşhur tartışma, Haziran 1860'da British Association for the Advancement of Science'ın Oxford'daki toplantısında yaşandı Oxford piskoposu Samuel Wilberforce Darwin'in kitabını küçümseyen bir konuşma yapınca, karşısında Darwin'in arkadaşları Joseph Hooker ve Thomas Huxley'i buldu Huxley Darwin'i o kadar katı bir biçimde savunuyordu ki, o günden sonra kendisine "Darwin'in buldogu" lakabı takıldı Bu tartışmayla ilgili sıkça anlatılan bir hikâyeye göre, Wilberforce Huxley'e "maymunluğunuz büyükanne tarafından mı geliyor büyükbaba tarafından mı?" diye sorunca Huxley, "birikimini önyargı ve yalanlara hizmet etmek için kullanan kültürlü bir insan olmaktansa maymundan gelmeyi tercih edeceğini" söyledi
Darwin hastalığı sebebiyle bizzat katılamadığı bu tartışmaları basından takip ediyor, yazışmalar aracılığıyla kendisine daha çok destekçi bulmaya çalışıyordu Darwin'i kararlı bir biçimde savunan Thomas Huxley, Charles Lyell ve Joseph Hooker, Richard Owen önderliğindeki muhalif grubu bastırmayı başarınca, 1864'te Darwin'e Kraliyet Cemiyeti'nin Copley Madalyası verildi
Kısa zamanda pek çok baskı yapan ve pek çok dile çevrilen Türlerin Kökeni, bilimsel konulara yeni yeni merak duymaya başlayan Avrupa orta sınıfının en çok okuduğu bilimsel kitaplardan biri oldu, zamanının sosyal akımlarını doğrudan veya dolaylı olarak etkiledi, ve popüler kültürün önemli bir parçası haline geldi

Ölümü



Darwin'in 1869 yılında çekilmiş bir fotoğrafı


Hıristiyan inanışına olan bağlılığını yitiren ve bir agnostik (bilinemezci) olduğunu bildiğimiz Charles Darwin 19 Nisan 1882'de öldüğünde, ailesi onu bölgedeki bir kilise avlusuna, çocuklarının mezarlarının yanına gömmeyi düşünüyordu Ne var ki, aynı düşünceyi paylaşmayan bazıları çarçabuk harekete geçerek, önde gelen bilim insanları ve hükümet üyelerini ikna çalışmasına girişti Amaçları, bu kişileri biraraya getirip İngiltere'nin ünlü kilisesi Westminster Abbey'nin baş rahibinden Darwin'in buraya gömülmesini rica etmelerini sağlamaktı Baş Rahip George Granville Bradley, “gerekli onayın canı gönülden verileceği”ni bildirdi Böylece, agnostik olan Darwin 26 Nisan günü öğleden sonra Westminster Abbey'ye gömüldü Tabutunu taşıyanlar arasında eski dostu botanikçi Joseph Hooker, yazılarıyla Darwin'i kendi kuramını yayımlamaya yönelten genç doğabilimci Alfred Russel Wallace ve ABD'nin İngiltere büyükelçisi James Russell Lowell da vardı Darwin bu kilisenin “Bilginler Köşesi” olarak bilinen bölümünde, Sir Isaac Newton'un gömülü olduğu yerin birkaç metre ötesinde ve astronom Sir John Herschel'in yanı başında yatıyor Darwin, yeryüzündeki canlı türlerinin değişimini betimlemek için “gizemlerin gizemi” tanımlamasını ortaya atan büyük filozof Herschel'e, Türlerin Kökeni kitabının girişinde göndermede bulunmuştu

Darwin’in çocukları



Darwin ilk oğlu William Erasmus Darwin ile birlikte (1842)]]
Darwin’in çocukları William Erasmus Darwin (27 Aralık 1839–1914) Anne Elizabeth Darwin (2 Mart 1841–22 Nisan 1851) Mary Eleanor Darwin (23 Eylül 1842–16 Ekim 1842) Henrietta Emma “Etty” Darwin (25 Eylül 1843–1929) George Howard Darwin (9 Temmuz 1845–7 Aralık 1912) Elizabeth “Bessy” Darwin (8 Temmuz 1847–1926) Francis Darwin (16 Ağustos 1848–19 Eylül 1925) Leonard Darwin (15 Ocak 1850–26 Mart 1943) Horace Darwin (13 Mayıs 1851–29 Eylül 1928) Charles Waring Darwin (6 Aralık 1856–28 Haziran 1858) Darwin çiftinin on çocuğu oldu Çocukların ikisi (Mary Eleanor ve Charles Waring) çok küçükken öldü Ayrıca, Annie'nin on yaşındayken ölmesi çiftin üzerinde yıkıcı bir etki bıraktı Darwin, çocuklarına bağlı ve sıradışı derecede ilgili bir babaydı[4] Her hastalandıklarında Darwin çocuklarının, eşi ve kuzini olan Emma Wedgwood ile yapmış olduğu yakın akraba evliliği[18] Korkularının aksine Darwin'in hayatta kalan çocukları, büyüdüklerinde seçkin kariyerler elde ettiler ve dikkat çekici bir aile olan Darwin-Wedgwood Ailesi'nin saygın birer bireyi oldular[19] sebebiyle belirli zayıflıklarla doğmuş olabileceğini düşünüyordu Darwin bu konuyu yazılarında ele aldı ve bu durumun diğer bazı organizmalarda ortaya çıkardığı avantajlı sonuçlarla karşılaştırdı
Hayatta kalan yedi çocuktan George, Francis ve Horace, sırasıyla astronom[20], botanistinşaat mühendisi olarak Royal Society üyesi seçildi[21] Diğer oğlu Leonard ise asker, politikacı, ekonomist ve öjenist olarak çalıştı Ayrıca istatistikçi ve evrimsel biyolog Ronald Fisher'ın akıl hocası oldu

Anma



Darwin 1880 yılında, bilimin birçok alanında büyük etkiler yaratan evrim düşüncesine yönelik çalışmalarını halen sürdürüyordu


Darwin'in ismi daha hayatta olduğu dönemde, birçok türe ve coğrafi cisme verildi Beagle Kanalı'nin bir bölümünü oluşturan su parçasına Robert FitzRoy tarafından Darwin Boğazı adı verildi, çünkü yıkılan bir buzul[23] Ayrıca, Darwin'in 25 doğum günü anısına, And Dağları'nın bu boğazın yakınlarındaki bir tepesine Mount Darwin adı verildi[24] Beagle gemisi 1839'da Avustralya kıyılarını araştırırken, Darwin'in arkadaşı John Lort Stokes'un fark ettiği doğal bir liman, geminin kaptanı John Clements Wickham tarafından Port Darwin[25] Burada 1869'da kurulan Palmerston isimli yerleşimin adı 1911'de Darwin olarak değiştirildi Avustralya'nın Kuzey Toprakları[25] bu şehirde Charles Darwin Üniversitesi[26] ve Charler Darwin Millî Parkı[27] da bulunur 1964'te kurulan Cambridge Darwin Koleji'ne ise, biraz da Darwin ailesinin okulun kurulduğu arazinin bir kısmına sahip olması sebebiyle, ailenin adı verildi[28] parçasının yarattığı dalga sebebiyle teknelerini kaybederek ıssız bir yerde mahsur kalma tehlikesinden, Darwin ile birlikte hareket eden iki ya da üç kişinin zamanında müdahalesiyle kurtulmuşlardı olarak adlandırıldı bölgesinin başkenti olan
Darwin tarafından Galapagos Adaları'nda bulunan kuş türüyle alakalı bir grup tür, ispinozgillere değil de, daha çok Amerikan kiraz kuşugiller ya da tangargillere yakın olmalarına rağmen, Darwin'in ispinozları adıyla tanındı Bunun sebebi David Lack'in 1947 bu isimle yayınladığı, bu kuş türünün Darwin'in çalışmalarında büyük öneme sahip olduğu hakkındaki asılsız efsaneleri körükleyen kitaptı[29]
1992'de Darwin, Michael H Hart’ın tarihteki en etkileyici 100 kişi listesinde 16 sırada yer aldı[30] BBC tarafından desteklenen ve halka açık düzenlenen En Büyük 100 Britanyalı oylamasında ise 4 oldu[31] Bank of England'ın çıkardığı 10 poundluk banknotların üzerindeki Charles Dickens[32] resmi 2001'de Darwin'in resmiyle değiştirildi Bankanın bu kararında, Darwin'in etkileyici ve gür sakalının (sahte para basımını zorlaştıracağı için) etkili olduğu söylendi
Linnean Society of London, Darwin'in başarıları anısına 1908'den bu yana Darwin-Wallace Madalyası adı altında bir ödül vermektedir Evrimin mizahi bir kutlaması olarak her yıl, "kendilerini yok ederek gen havuzumuzu iyileştiren"[33] kişilere Darwin Ödülü verilmektedir

2009 anma etkinlikleri

Darwin Günü yıllık bir kutlama haline getirildi Ayrıca Darwin'in iki yüzüncü doğum günü ve Türlerin Kökeni'nin yüz ellinci yayınlanış yıl dönümü sebebiyle 2009'da tüm dünyada çeşitli etkinlikler ve yayınlar planlandı[34]New York'taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nde 2006'da açılan ve Kuzey Amerika'nın çeşitli kentlerinde tekrarlanan "Darwin" sergisi, Birleşik Krallık geneline yayılmış olan Darwin200 etkinlik programı çerçevesinde 14 Kasım 2008 - 19 Nisan 2009 tarhileri arasında Londra Doğa Tarihi Müzesi'nde açık kalacak[35] Cambridge Üniversitesi'nde Temmuz 2009'da bir festival düzenlenecek[36] Darwin'in doğum yerinde ise, yıl boyunca sürecek etkinliklerden oluşan "Darwin's Shrewsbury 2009 Festival" düzenlenecek[37]
Birleşik Krallık'ta, üzerinde 1809 DARWIN 2009 yazısıyla çevrelenmiş ve bir maymunla yüz yüze duran Darwin portesi olan, kenarında ise ON THE ORIGIN OF SPECIES 1859 (TÜRLERİN KÖKENİ 1859) yazısı bulunan iki poundluk[38] özel anma parası basıldı Koleksiyoner sürümleri belirli bir ücret karşılığında dağıtılacak olan para, yıl boyunca bankalardan ve postanelerden, üzerindeki değer karşılığında temin edilebilecek
Eylül 2008'de İngiltere Kilisesi, Darwin'in 200 doğum yılının bir fırsat olduğunu söyleyerek, "seni yanlış anladığımız, sana karşı gösterdiğimiz ilk tepkide hatalı oluşumuz ve bu sebeple başkalarının da seni yanlış anlamasına yol açtığımız için" sözleriyle Darwin'den özür diledi[39]
Türkiye'de ise TÜBİTAK'ın aylık yayınladığı Bilim ve Teknik dergisinin 2009 Darwin Yılı sebebiyle hazırladığı mart 2009 kapağı ve Darwin ile ilgili 15 sayfa sansüre uğrayıp içeriği değiştirildi ve Bilim ve Teknik dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Dr Çiğdem Atakuman görevinden alındı

Çalışmaları ve eserleri

Bugün Darwin özdeşleşen evrim kuramı, aslında çok öncelere dayanır Öyleki ilk kez MÖ 6 yüzyılda İyonya'lı filozoflar evrimden söz etmişlerdir[kaynak belirtilmeli] Thales, Anaksimandros, Herakleitos, Aristoteles, İbni Haldun gibi pek çok bilgin, canlılığın oluşumu ve gelişimi konusunda fikirler ortaya atmıştır Ancak bu konu üzerine en kapsamlı çalışmaları gerçekleştiren ve olgusal olarak yoklanabilecek bir kuram haline getiren Charles Darwin olmuştur Bugün kuram paleontoloji, genetik ve embriyoloji[kaynak belirtilmeli] gibi bilimler tarafınca sürekli yenilenmekte ve gelişmektedir Ayrıca kendisi tüm çalışmalarını gözlem yoluyla yapıp sunduğu için hala bilim camiasınca makbul bir bilim adamı sıfatı kazanmamıştır
Darwin üretken bir yazardı Evrim hakkındaki çalışmaları yayınlanmamış olsa bile, bir yazar olarak Beagle Yolculuğu isimli kitapla, bir jeolog olarak Güney Amerika hakkında yayınladığı geniş çaplı çalışmalarıyla ve mercan adalarınınsülükayaklılar hakkında yayınladığı eksiksiz çalışmalarıyla, hatırı sayılır bir ün kazanmış olacaktı Darwin'in eserleri hakkındaki fikirler genelde Türlerin Kökeni ile ilişkili olsa da, İnsanın Türeyişi ve İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi isimli eserleri de dikkate değer derecede etkili oldu Bitkilerde Hareketin Gücü ve son eseri olan Solucanların Faaliyetleri Yoluyla Sebze Gübresi Oluşumu gibi, bitkiler hakkındaki yenilikçi çalışmalarının da önemi büyüktü[41] nasıl oluştuğu konusundaki bilinmeyenleri çözümlemesiyle, bir biyolog olarak

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Charles Darwin

Eski 05-09-2009   #3
inci_tanesi
Varsayılan

Cevap : Charles Darwin



emeğine sağlık
__________________

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Charles Darwin

Eski 05-28-2009   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Charles Darwin



CHARLES DARWIN
(1809 - 1882)



Charles Darwin 1809’da Birminhan’da hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak doğdu 16 yaşında tıp eğitimi görmesi için Eidinburgh Üniversitesi’ne gönderildi Ancak bu konu ilgisini çekmediği için babası ona rahip olmasını ve bu amaçla Cambridge Üniversitesi’de öğrenim görmesini önerdi Bununla birlikte Charles’i en çok ilgilendiren konu doğa tarihiydi Cambridge’de öğretim görevlisi olan Joseph S Henslow’la tanıştı ve daha sonra da dost oldu Darwin, Henslow’un sayesinde Güney Amerika kıyılarına yapılan resmi keşif gezisine katılma imkanı buldu Yine bu dönemde Darwin’in doğa bilim görüşlerini etkileyen bir başka şey de Alexander von Humboldt’un kitaplarıdır Humboldt’un kitapları ona kendi deyimiyle “doğabiliminin soylu yapısına bir katkıda bulunmak” isteğini uyandırdı Darwin, bu bağlamda 27 Aralık’ta başlayacak ve 5 yıl sürecek bir deniz yolculuğuna çıktı

Charles Darwin, yolculuk dönüşü zooloji ve jeoloji konusundaki incelemelerini ve yolculuk günlüğünü yayınladı Bütün bunlar onun kamuoyunda ün kazanmasını sağladı

TÜRLERİN KÖKENİ
Darwin nihayet bu geziler ve araştırmalardan sonra temel eseri olan Türlerin Kökeni’ni yayınladı (1843) Bu eserin yazarken Darwin özellikle Thomas Malthus’un Toplumun Gelecekteki Gelişmesine Etkileri Açısından Nüfus Üzerine Bir Deneme eserinden etkilenmişti Malthus’a göre, bir insan veya hayvan topluluğu, bütün bireyleri yetişkin yaşa gelir ve ürerse çok büyük bir hızla iki katına çıkabilir Buradan hareketle de Darwin meşhur Doğal Ayıklama tezini geliştirir Teze göre; “hayvan topluluklarının az çok kararlı bir nüfusu korumalarını, çok sayıda bireyin üreme yaşına gelmeden ölmesine bağlıdır Ancak kendilerini yaşam koşullarına iyi uyarlayanlar üreyecek yaşa gelebilmektedir Her şey sanki yaşam zorlukları üremeye yatkın bireyler arasında bir ayıklama yapıyormuş gibi gerçekleşmektedir

Bu ve bunun gibi bir çok iddia içeren kitap o dönemde bir çok kişinin tepkisini çekmişti Özellikle dini ve felsefi eleştiriler yapıldı Tartışmanın en can alıcı bölümlerinden biri, İngiliz Bilimsel İlerleme Derneği’nin 30 Haziran 1860’ta Oxford’da toplanan yıllık oturumunda meydana geldi Anglikan Piskoposu Samuel Wilberforce bu toplantıda Darwin’in tezine çok sert eleştiriler getirdi

Bir çok bilim adamı türlerin evrimini kabul etmekle birlikte doğal ayıklama tezine karşı çıktılar Felsefi karşı çıkışlar ise Darwin’in bu tezinin ırkçılığa varabilecek sonuçlar doğuracağı yönündeydi Charles Darwin’in mücadele dolu hayatı 1882’de sona erdi Geliştirdiği kuramlar halen günümüzde tartışılmaktadır Düşünce tarihinde pek az bilim adamı Darwin ölçüsünde tepki çekmiştir Evrim kuramını içine sindiremeyenler, onu hiçbir zaman bağışlamamışlardır

Yaşadığı dönemde, "Maymunla akrabalık bağın annen tarafından mı, yoksa baban tarafından mı?" diye alaya alınmıştı Günümüzde ise daha ileri giden , onu bir "şarlatan" diye karalamak isteyen çevreler vardır Bir bilim adamına gösterilen bu tepkinin nedeni neydi? Darwin kimdi? Ne yapmıştı? Darwin küçük yaşlardayken de horlanmıştı hem de babası tarafından : "Seni, anlaşılan ava çıkma, köpeklerle eğlenme ve fare yakalama dışında hiçbir şey ilgilendirmiyor Geleceğin, kendin ve ailen için yüz karası olacaktır"

Geleceğin, yüzkarası olacağı söylenen çocuk, biyolojinin anıt yapıtı Türlerin Kökeni'nin yazarı, tüm çağların sayılı bilim adamlarından biri olur Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Charles Darwin , sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirdi Çocuğunun iyi yetişmesi yolunda hiçbir şey esirgemeyen babası, başarılı ve saygın bir hekimdi Dedesi , Erasmus DARWiN , evrim konusuyla ilgilenen tanınmış bir doğa bilginiydi Entellektüel bir çevrede büyüyen Charles, okulda parlak bir öğrenci değildi Öğretmenleri arasında ona "aptal" gözüyle bakanlar bile vardı Oysa bu bakış yüzeysel bir izlenimi yansıtmaktaydı Sıkıntı, Charles'in okul programıyla bağdaşmayan kendine özgü ilgilerinden kaynaklanıyordu Hayvanlara özellikle de böceklere derin bir ilgisi vardı Daha küçük yaşında onu saran bu ilgi, ileride belirginlik kazanan üstün gözlemleme yeteneğinin itici gücüydü

Üniversitede, ilk iki yılını alan tıp öğrenimi başarısız geçti Dönemin tartışma konuları arasında, canlıların kökeni sorunu ilgilendirmekte idiAma babası umudunu tümüyle yitirmek istemiyordu; hekim olmak istemeyen oğlunu hiç değilse din adamı olmaya ikna etti Edinburgh'dan Cambridge Üniversitesine geçen Darwin, burada da teoloji öğreniminin yanı sıra böcek toplama etkinliğini sürdürdü; oluşturduğu zengin koleksiyonla bilim çevrelerinin beğenisini kazandı Bu arada Botanik ve Jeoloji derslerini de izlemekten geri kalmadı Yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirdi; ama kilisede görev almaya eğilimi yoktu Bir rastlantı aradığı olanak kapısını ona açtı Güney Amerika kıyılarından başlayarak uzun süreli bir araştırma gezisine çıkmaya hazırlanan kraliyet gemisi Beagle'e doğa araştırmacısı aranmaktaydı Botanik profesörünün tavsiyesi üzerine Darwin'e, masraflarını kendisinin karşılaması koşulu ile , bu görev verildi Ancak genç bilim adamının, babasının desteğini sağlaması kolay olmadı 1831 yılında başlayan gezide Darwin, beş yıl süren yoğun ve çetin bir uğraşla, dünyanın henüz bilinmeyen pek çok kıyı ve adalarında türlere ilişkin fosil ve örnekler topladı Gözlemsel bilgiler edindi, notlar aldıDoğa onun için tükenmez bir laboratuardıÖzellikle Gallapagos ile kuşlar üzerindeki gözlemleri, değişik çevre koşullarında türlerin nasıl oluştuğu konusunda önemli ip uçları sağlamıştıKimi türlerin çevreyle uyum kurarak sürdürdüğü, kimi türlerin ise değişen çevre koşullarında uyumsuzluğa düşerek yok olduğu izlenimi kaçınılmazdıÜlkesine döndüğünde Darwin'in yapması gereken şey , topladığı bilgileri işlemek, evrim olgusuna , kanıtlara dayalı açıklık getirmekti Ne var ki, bu kolay olmayacaktı Bir kez toplanan gözlem verilerinin düzenlenmesi bile yıllar alacak bir iştiSonra, evrim konusu dikenli bir sorundu; yerleşik önyargılara ters düşmek kolayca göze alınamazdı

Darwin, incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa, çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti Ama "evrim" denen bu değişimin düzeneği neydi? Bu soruya yanıt arayışı içinde olan Darwin'e, 1938'de okuduğu bir kitap ışık tuttu Thomas Malthus'un yazdığı Nüfus üzerine deneme adlı bu kitap, ilginç bir tez ortaya koyuyordu: Canlılar için yaşam, bir var olma ya da yok olma savaşımıdır; çünkü, hemen her çevrede , nüfus artışı beslenme olanaklarını kat kat aşmaktadır Bu savaşımda güçlüler karşısında zayıf kalanlar yok olup gider; çevresiyle uyumsuzluğa düşenler elenirken, uyum kuranlar çoğalır 19yy'ın acımasız kapitalizminin "laissez faire et laissez passer" (Türkçesi: Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler) sloganına da yansıyan bu düşünce, Darwin'in yirmi yıl sonra açıkladığı evrim kuramının özünü oluşturur: Doğal seleksiyon evrimin itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenektir

Evrim düşüncesi, insanın kendi varlık kökenini bilme merakını da içermektedirİlkel topluluklarda bile kendini açığa vuran bu merakın özellikle mitoloji ve dinlerin oluşumundaki rolü yadsınamazAncak bilim öncesi açıklamalar, masalımsı birer öğreti niteliğindedirHer şey gibi insan da tanrısal bir gücün ürünüdürGelişmiş dinlerde bile evrim düşüncesi yer almamıştır

Evrimden ilk söz edenler ,MÖ6yy da yaşayan İyonyalı filozoflar olmuşturThales tüm nesneler gibi canlılarında sudan oluştuğunu savunmaktaydıDaha çarpıcı bir görüşü onu izleyen Anaximander'de bulmaktayız:"Canlıların kaynağı denizdirBaşlangıçta balık olan atalarımızdan bugünkü formumuza evrimleşerek ulaştık" Gene o dönemin bir başka filozofu, Herakleitus, canlıların gelişmesinde, aralarındaki çatışmanın rolüne değinirBunlardan ikiyüzyıl sonra gelen antikçağın ünlü filozofu Aristoteles'te evrim düşüncesi daha belirgindirOnun görüşünde aşağıdaki ilginç noktaları bulmaktayız:
• Canlıların en ilkel düzeyde kendiliğinden oluştuğu,
• Organizmaların basitten daha karmaşık formlara doğru geliştiği,
• Canlıda organların ihtiyaca göre oluştuğu

Ancak ortaçağ teolojisinde bu tür düşüncelere yer yokturGerçek, kutsal kitaplarda açıklanmıştı Evrim düşüncesi bir sapıklıktı Evrime bilimsel yaklaşım, Aydınlık çağının sağladığı göreceli özgür düşünme ortamını bekledi Bu alanda ilk adımı, Fransız doğa bilimci Buffon'un attığı söylenebilir Buffon, canlıların sınıflanmasına ilişkin Aristoteles sistemini düzeltme ve geliştirme amacıyla çalışmaya koyuldu İlgilendiği konuların başında evrim geliyordu Fosil ve diğer kanıtlara dayanarak canlı türlerin evrimle oluştuğu görüşüne ulaşılmıştı Ama kilisenin sert tepkisiyle karşılaşınca , Buffon, "Kutsal kitapta bildirilenlere ters düşen sözlerimi geri alıyorum diyerek sessizliğe gömüldü

Ünlü İsveç botanikçi Linnaeus'un modern sınıflama yöntemine ilişkin çalışması, evrim düşüncesine destek sağlayan başka bir girişimdir Darwin'in dedesi Erasmus Darwin de , Buffon gibi, canlıların yaşam dönemlerinde edindikleri beceri veya özelliklerin yeni kuşaklara geçmesiyle evrimleştiği görüşündeydi Bu görüşü geliştiren Fransız doğa bilimcisi Lamarck ise, evrim konusunda oldukça tutarlı ilk kuramı oluşturdu Kısaca, "canlıların yaşam dönemlerinde kazandıkları özelliklerin ya da uğradıklarıdeğişikliklerin (Bunlar çevre koşullarının etkisinde ortaya çıkabileceği gibi, organların kullanılış veya kullanılışsız nedeniyle de olabilir) kalıtsal yoldan yeni kuşaklara geçtiği" şeklinde özetleyebileceğimiz bu kuram, sağ duyuya yatkın görünmesine karşın , bilim dünyasında beklenen ilgiyi bulmadıKuramın olgusal içerik yönünden yetersizliği bir yana, bilinen kimi gözlemsel verilere ters düşmesi, benimsenmesine olanak vermiyordu Açıklama gücünü bugün de koruyan, daha kapsamlı ve tutarlı evrim kuramını Darwin'e borçluyuz1859'da yayımlanan " TÜRLERİN KÖKENİ " adlı yapıtta ortaya konan bu kuramın benimsenmesine ortam hazırdı Kısa sürede birkaç yeni basım yapan kitap, insanlığın dünya anlayışında eşine pek rastlanmayan köklü bir devrime kapı açmaktaydı Dönemin seçkin bilginlerinden THHuxley'in şu sözlerinin, çağdaşı pek çok bilim adamının duygularını dile getirdiği söylenebilir

Biz türlerin oluşumuna ilişkin, doğruluğu olgusal olarak yoklanabilir bir açıklama arayışı içindeydikAradığımızı "Türlerin Kökeni" 'nde bulduk Kutsal kitabın masalımsı açıklaması geçerli olamazdıBilimsel görünen diğer açıklamaları bulamıyordukDarwin kuramı her yönüyle bilimsel yeterlikte idi

Kuramın dayandığı iki temel nokta vardır :
• Canlı dünyada, yeni türlerin oluşumuna yol açan sürekli ama yavaş giden değişim ;
• Doğal Seleksiyon dediğimiz , evrim sürecini işler kılan düzenekBirinci nokta, türlerin sabitliği varsayımını içeren yerleşik öğretiye ters düşmekteydiİkinci nokta , evrimin, tüm ereksel görünümüne karşın salt mekanik terimlerle açıklanabileceğini göstermekteydi

Darwin kuramının özünü oluşturan doğal seleksiyon , başlangıçtan günümüze değin , değişik eleştirilere uğramıştırBu nedenle, ilkenin öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekirDarwin'in evrim kuramı, gözlenebilir üç olgu ve iki ilke içerirİlk olgu, üreme biçimleri ne olursa olsun, canlıların geometrik diziyle çoğalma eğilimidirİkinci olgu, bu eğilime karşın türlerde nüfusun aşağı yukarı sabit kaldığıdırDarwin, bu iki olgudan "yaşam savaşımı" ilkesine ulaşırÜçüncü olgu, canlıların (bir türü hatta bir aileyi oluşturan bireylerin bile ) az ya da çok belirgin farklılıklar sergilenmesidirYaşam savaşımı ilkesiyle birleşen bu olgu, Darwin'e temel ilkesi olan doğal seleksiyon kavramını sunarBelli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler arasında yaşam savaşımı varsa , doğal koşullara uyum bakımından, özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin) egemenlik kurması, diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdırEvrim sürecinin dayandığı bu düzeneğe, tüm eleştiri ve uğraşlara karşın, daha geçerli diyebileceğimiz bir alternatif bulunamamıştırAyrıntılarında kimi değişikliklere uğramakla beraber, kuramın sürgit Darwinci kalmayacağını bir belirti ortada yoktur

Newton yerçekimi ilkesiyle, devinim yasalarının, yersel ya da göksel, tüm nesneler için geçerli genellemeler olduğunu göstermişti Darwin de yaşam savaşımı, doğal seleksiyon, çevreye uyum gibi birkaç ilke içeren kuramıyla, evrim olgusuna bilimsel açıklama getirdi; insanın ottan çiçeğe, maipten maymuna uzanan canlı dünyanın bir parçası olduğunu gösterdi

Bilim tarihinin en önemli biyologlarından biri olan Darwin, bilim adamlarının gözünde türlerin evriminin gerçek olduğunu ilk defa kanıtlayan bilgindir; halkın gözündeyse "insan maymundan türemiştir" kuramının babası olmaya devam ediyor
Charles Darwin’in kuramı felsefi alanda büyük bir yankı uyandırdı, çünkü bu kuram insanın evrendeki yeriyle ilgili görüşü tamamen değiştirdi Daha doğrusu Darwin, Kopernik’in üç yüzyıl önce başlattığı, insanın kozmostaki üstün konumuna son veren, onu "tahtından indiren" hareketin tamamlanmasını sağlamış oldu (XVI yy’da Polonyalı astronom, Güneş’in Dünya çevresinde değil, Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü söyleyerek, insanoğlunun yaşadığı toprağın evrenin merkezi olduğu yolundaki, genel kabul gören görüşü sorgulamıştı) XIX yy’da, Darwin’le birlikte, bu defa insanoğlunun dünyadaki yeri sorgulanıyordu: İngiliz doğa bilimciye göre insanoğlu da yeryüzüne diğer hayvan türlerinin tabi olduğu mekanizmaya göre gelmişti

KEŞİF YOLCULUĞU

Charles Darwin 1809’da Shrewsbury’de (Birmingham’ın batısı), hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak doğdu (babası hekimdi) 16 yaşında tıp öğrenimi görmesi için Edinburgh Üniversitesi’ne gönderildi Ancak bu konu ilgisini çekmediği için babası ona rahip olmasını ve bu amaçla Cambridge Üniversitesi’nde öğrenim görmesini önerdi Bununla birlikte, Darwin’i en çok ilgilendiren konu doğa tarihiydi Çocukken koleksiyon yapmaktan (kınkanatlılar, mineraller) ve kırda gezinirken kuşları gözlemekten çok hoşlanırdı, daha sonra Edinburgh’da deniz kabukları koleksiyonu yaptı Kuş avlamayı ve sonra onları tahnit etmeyi öğrendi Bu çalışmalar onu yerel doğa tarihi dernekleriyle ilişki kurmaya (kısa süre sonra söz konusu kurumların yayımlarında, topladığı hayvan örnekleri üzerine kısa incelemeleri yayımladı) ve tecrübeli doğa, bilimcilerin arasına karışmaya yöneltti Özellikle Cambridge’de botanik profesörü, saygın bir isim olan Joseph S Henslow’la dost oldu; onun sayesinde, kraliyet deniz kuvvetlerine ait Beagle gemisinin Güney Amerika kıyılarında yapacağı resmi keşif gezisine katılmak olanağını buldu Keşif yolculuklarının sayısı XVIII yy’dan beri artmıştı Egzotik bölgelerin coğrafyası, faunası ve bitki örtüsü üzerine şaşırtıcı bilgiler derleyen Kaptan Cook gibi káşifler, büyük bir ün kazanmışlar ve bilgilerin önemli ölçüde artmasını sağlamışlardı Darwin Cambridge’deyken, büyük bir doğa bilimci ve XIX yy başlarının kaşiflerinden olan Alexander von Humboldt’un eserlerini ilgiyle okumuştu Humboldt onda, bir keşif gezisine katılmak ve otobiyografisinde de belirteceği gibi, "doğa biliminin soylu yapısına bir katkıda bulunmak" isteği uyandırdı Bu bağlamda Beagle’la yolculuğa çıkmak teklifi tam yerini bulmuş oluyordu 27 Aralık 1831’de gemi beş yıl sürecek (2 Ekim 1836’ya kadar) ve Charles Darwin’in kaderini değiştirecek bir yolculuk için denize açıldı

1838’de Darwin, artık teorisinin temel noktalarını geliştirmişti Fakat, Darwin çalışmalarının sonuçlarını yayımlamakta duraksadı ve 1858’ de AR Wallace’ın türlerin evrimi, var olma mücadelesi ve hayvanların üreme hızı ile ortalama sayılarının yiyecek miktarına bağlılığı konularını ele aldığı çalışması eline geçene kadar 20 yıl bekledi Durum böyle olunca, dostları işi oldu bittiye getirip 1 Temmuz 1858’de Londra’daki LinnZ Derneği’nde Türlerin Çeşitlilik Eğilimi ve Doğal Ayıklanma Yoluyla Türlerin Çeşitliliğinin Devamı Üzerine ortak başlığıyla Darwin’in ve Wallace’ın bildirilerini okudular Darwin, en önemli kitabı Türlerin Kökeni’ni ancak 1859’da yayımlayacaktı

EVRİMİN İTİCİ GÜCÜ: DOĞAL AYIKLANMA

Türlerin evrimi artık ortama uyum sağlama ile değil, ayıklanma kavramıyla açıklanmaktadır

Canlı kavramı, ancak ortam kavramına bağlı olarak anlam kazanır Lamarck’a göre ortam, organizmanın uymak zorunda olduğu "etkili koşullar" bütününü belirtirken, Darwin, canlının diğer canlılarla ilişkisini vurgular; canlı, başkalarıyla rekabet, yararlanma ve yok etme ilişkilerini sürdürür Hem av, hem de avcı olduğu gerçek ortamı oluşturan da diğer canlılardır Gücün sürekli egemen olduğu bu dünyada, bu yaşam kavgasında, bir bireyde meydana gelen yapısal değişimler, ya onun lehine ya da aleyhine rol oynayacaktır En iyi silahlanmış bireylerin soyları daha kalabalık, diğerlerinin ise tersine sayıca daha az olacaktır Demek ki doğa, avantaj niteliğindeki bazı değişimleri koruyup dezavantaj oluşturanları eleyen bir elek görevi görmektedir Darwin, "bu elverişli değişimlerin korunup elverişsiz olanların atılmasına doğal ayıklanma adını veriyorum", diye yazmıştır Darwin’e göre bu değişimler büyük boyutlu değildir, ama soylara göre küçük farklılıklar gösterirler Sadece aşamalı olarak birikenler kayda değer değişimlere yol açar Böylece, klasik formüle göre "doğa, sıçrama yapmaz" ve evrim, çeşitlilik üzerindeki doğal ayıklanmadan kaynaklanan türlerin, yavaş ve aşamalı değişiminden başka bir şey değildir Burada söz konusu olan, yenilikçi ama olumsal, doğanın gizli düzenini ifşa etmekle hiçbir ilgisi bulunmayan ve her türlü kayırımcılığa karşı olan uzun ve kör bir süreçtir

Darwin’in teorisi genel bir kabul görmüştür Ancak Lamarck’ın, edinilmiş özelliklerin kalıtımla aktarıldığı biçimindeki artık terk edilmiş anlayışını koruyan ve çeşitliliklerin kaynağına yeterince inmeyen bu teori, zorunlu olarak birçok kez yeniden gözden geçirilmiştir
DARWİNCİLİĞE SALDIRILAR

Türlerin Kökeni’nin yayımlanmasından sonra Darwin, korktuğu gibi, felsefi-dini alanda şiddetli saldırılara uğradı Zaten kuramını yayımlamak için yirmi yıl beklemesinin sebeplerinden biri de buydu Tartışmanın en can alıcı bölümlerinden biri, İngiliz Bilimsel Ilerleme Derneği’nin 30 Haziran 1860’ta Oxford’da toplanan yıllık oturumunda meydana geldi Anglikan Piskoposu Samuel Wilberforce bu toplantıda Darwin’in kuramının bütününe saldırdı, Wilberforce’a göre, doğanın hiçbir yerinde türlerin dönüşüme uğradığı görülmemişti, hele insanın bir maymun türünden gelmesi kesinlikle düşünülemezdi Darwin o oturumda bulunmadığı için onun yerine dostları, biyolog T H Huxley ve özellikle de J Hooker cevap vererek, piskoposun öne sürdüğü bilimsel kanıtların zayıflığına dikkat çektiler Kitabın yayımlanmasını takip eden yıllarda, bilim adamlarının çoğu Darwin’in kuramını benimsedi Bunlardan, ancak ünlü biyolog Louis Agassiz gibi bazıları türlerin değişmezliğini ısrarla savunacaktı (Agassiz, art arda bir dizi yaratılış gerçekleştiğini, 1873’te ölünceye kadar savunmaya devam etti)

Daha sonra, türlerin evrimini yadsıyanlar, yalnızca bilim adamı olmayanlardan da çıktı; bunlar Amerikan köktencileri gibi bütüncülük yandaşlarıydı, bunlar bugün de evrim kuramının ABD’deki okullarda öğretilmesine karşı çıkıyorlar Bununla birlikte, Anglikan Kilisesi’nin tutumu zamanla yumuşadı ve Darwin 1882’de öldüğünde yüksek rütbeli din adamlarının övgüleri arasında Westminster’de Newton’un yanına gömüldü Ancak Katolik Kilisesi evrim fikrini ancak 1950’de, Papa XII Pius’un Humani Generis başlıklı genelgesiyle kabul etti

Birçok bilim adamı türlerin evrimi fikrini kabul etmekle birlikte, doğal ayıklanma kavramına karşı çıktılar Onlar hayvanların çevreye uyumunu açıklamak için, doğal ayıklanmadan çok, kazanılmış özelliklerin soyaçekimi ilkesine başvuruyorlardı (onlara göre, zürafa ağaçların yüksek kesimlerindeki yaprakları yemek için uzun bir boyuna sahipti ve bu özelliğini döllerine aktarmıştı) Bu anlayış Lamarck’ın eski kuramında da bulunduğundan, bu okula "Yeni-Lamarckçı" adı verildi (bu okulun Fransa’da pek çok yandaşı vardır; son büyük Yeni-Lamarckçı Zoolog Pierre Paul Grasse, 1985’te öldü) Bu araştırmacılardan çoğu, evrimin, doğal ayıklanma kuramının öne sürdüğü gibi rastlantı eseri gerçekleşmediğini ve en karmaşık canlı durumundaki insanın ortaya çıkışının zorunlu olduğunu, çünkü onun kozmik evrimin bütününe bir anlam kazandırdığını savunurlar Bu tip kuramların Fransa’daki yandaşları arasında filozof Henri Bergson’u (Yaratıcı Tekamül, [l’Evolution Creatrice, 1907]), daha sonra da cizvit ve paleontolog Pierre Teilhard de Chardin’i ("Insan Olgusu" [le PhZnomen-> humain, 1955]) sayabiliriz

Eugenik Bilimi ve Sosyal Darwincilik

Eugenism, doğal ayıklanma düşünçesinden kaynaklanmış olan girişimlerin en tehlikelisi olarak kabul edilir

Eugenism, Darwin’in kuzeni olan Francis Galton’ın çalışmaları sonucunda ortaya çıktı Galton, ırkların sınıflandırılması düşüncesini ve "en yetenekli" olanlarının gelişmesini desteklemek gerektiğini savundu 1870’ten nazizmin yükselişine kadar olan ilk dönemde, özellikle bol miktarda Ingilizce ve Fransızca eser aracılığıyla bu düşünceler yayıldı Burada amaç, özellikle sosyal yardımları en yetenekliler"e aktararak bunların çoğalmasını kolaylaştırmaktır Bu düşünceleri sistemli bir şekilde uygulamaya koyan Hitler, işi "aşağı ırk"tan saydığı insanların elenmesine kadar vardıracaktı Genetik alanındaki başarılar, örneğin bazı hastalıklarda etken olan "kötü genler"in ortaya çıkarılması veya ayıklanması şeklinde bilimsel bir seçimi mümkün kılmaktaydı Eugenism uygulamaları kolaylıkla otoriter ve polisiye bir görünüm alırken, sosyal Darwincilik, insan davranışlarını, doğal dünyaya özgü yaşam mücadelesi modeline göre yorumlamakla yetinme niyetindeydi Ilk temel biçimi, rekabet ve ayıklanma düşüncesinin toplumsal plana aktarılmasıydı; bu da, XIX yy’da başarı kazanan ekonomik liberalizmdir 1970’li yıllarda ortaya çıkan ve "hümanist" sosyobiyoloji diye adlandırılabilecek olan ikinci biçimi, insan davranışlarının tümünü genetik bir temele indirgemeye çalışır Ahlaki planda tartışmaya bile gerek kalmadan, Eugenism ile sosyal Darwinciliğin birçok karışıklık üzerine kurulu olduğunu söylemek gerekir Insan topluluklarının genetiği, ırk düşüncesinin ne kadar az güvenilir olduğunu göstermiştir Her toplum, tek bir tipin varlığı ile değil, genetik çok biçimlilikle nitelik kazanır Öte yandan, "Darwinci yetenek" ve doğal ayıklanma kavramları, kesinlikten yoksundur Bu noktada ideolojik çabaları, bilimsel kavramlara bağlı olanlardan ayırt etmek gerekir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Charles Darwin

Eski 03-04-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Charles Darwin



Charles Darwin Kimdir ?

(1809 -1882) Düşünce tarihinde pek az bilim adamı Darwin ölçüsünde tepki çekmiştir Evrim kuramını içine sindiremeyenler onu hiç bir zaman bağışlamamışlardır Yaşadığı dönemde, "Maymunla akrabalık bağın annen tarafından mı, baban tarafından mı?" diye alaya alınmıştı Günümüzde ise daha ileri giden, onu bir "şarlatan", dahası bir "şeytan" diye karalamak isteyen çevreler vardır

Bir bilim adamına gösterilen bu tepkinin nedeni neydi? Darwin kimdir, ne yapmıştı?






Darwin küçük yaşında iken de horlanmıştı, hem de babası tarafından: "Seni, anlaşılan, ava çıkma, köpeklerle eğlenme ve fare yakalama dışında hiç bir şey ilgilendirmiyor Geleceğin, kendin ve ailen için yüz karası olacaktır!"

Geleceğinin yüz karası olacağı söylenen çocuk, biyolojinin anıt yapıtı Türlerin Kökeni'nin yazarı, tüm çağların sayılı bilim adamlarından biri olur

Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Charles Darwin, sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirir Çocuğunun iyi yetişmesi yolunda hiç bir şey esirgemeyen babası başarılı ve saygın bir hekimdi Dedesi Erasmus Darwin, evrim konusuyla ilgilenen tanınmış bir doğa bilginiydi

Entellektüel bir çevrede büyüyen Charles okulda parlak bir öğrenci değildi Öğretmenleri arasında ona "aptal" gözüyle bakanlar bile vardı Oysa bu bakış, yüzeysel bir izlenimi yansıtmaktaydı; sıkıntı Charles'ın okul programıyla bağdaşmayan kendine özgü ilgilerinden kaynaklanıyordu Hayvanlara, özellikle böceklere derin bir ilgisi vardı Daha küçük yaşında onu saran bu ilgi, ilerde belirginlik kazanan üstün gözlemleme yeteneğinin itici gücüydü

Üniversitede, ilk iki yılını alan tıp öğrenimi başarısız geçer Dönemin tartışma konuları arasında onu yalnızca canlıların kökeni sorunu ilgilendirmekteydi Ama babası umudunu tümüyle yitirmek istemiyordu; hekim olmak istemeyen oğlunu hiç değilse din adamı olmaya ikna eder

Edinburg'dan Cambridge Üniversitesine geçen delikanlı burada da, teoloji öğreniminin yanı sıra böcek toplama etkinliğini sürdürür; oluşturduğu zengin koleksiyonla bilim çevrelerinin beğenisini kazanır Bu arada botanik ve jeoloji derslerini de izlemekten geri kalmaz

Yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirir, ama kilisede görev almaya yönelik değildir Bir rastlantı, aradığı olanak kapısını ona açar Güney Amerika kıyılarından başlayarak uzun süreli bir araştırma gezisine çıkmaya hazırlanan kraliyet gemisi Beagle'e doğa araştırmacısı aranmaktaydı Botanik profesörünün tavsiyesi üzerine Darwin'e, masraflarını kendisinin karşılaması koşuluyla, bu görev verilir Ancak genç bilim adamının babasının desteğini sağlaması kolay olmaz

1831'de başlayan geziye Darwin beş yıl süren yoğun ve çetin bir uğraşla, dünyanın henüz bilinmeyen pek çok kıyı ve adalarında türlere ilişkin fosil ve örnekler toplar; gözlemsel bilgiler edinir, notlar alır Doğa onun için tükenmez bir laboratuvardı Özellikle Gallapagus adalarındaki dev kaplumbağalar ile kuşlar üzerindeki gözlemleri, değişik çevre koşullarında türlerin nasıl oluştuğu konusunda ona önemli ipuçları sağlamıştı Kimi türlerin çevreyle uyum kurarak sürdürdüğü, kimi türlerin ise değişen koşullarda uyumsuzluğa düşerek yok olduğu izlenimi kaçınılmazdı

Ülkesine döndüğünde Darwin'in yapması gereken şey, topladığı bilgileri işlemek, evrim olgusuna kanıtlara dayalı açıklık getirmekti Ne var ki, bu kolay olmayacaktı Bir kez toplanan gözlem verilerinin düzenlenmesi bile yıllar alacak bir işti Sonra, evrim konusu dikenli bir sorundu; yerleşik önyargılara ters düşmek kolayca göze alınamazdı

Darwin incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa, çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti Ama "evrim" denen bu değişimin düzeneği neydi? Bu soruya yanıt arayışı içinde olan Darwin'e 1838'de okuduğu bir kitap ışık tutar Thomas Malthus'un yazdığı Nüfus Üzerine Deneme adlı bu kitap ilginç bir tez ortaya koyuyordu: canlılar için yaşam bir var olma ya da yok olma savaşımıdır; çünkü, hemen her çevrede, nüfus artışı beslenme olanaklarını kat kat aşmaktadır Bu savaşımda güçlüler karşısında zayıf kalanlar yok olup gider; çevresiyle uyumsuzluğa düşenler elenirken, uyum kuranlar çoğalır

19 yüzyılın acımasız kapitalizminin "laissez faire et laissez passer" (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganında da yansıyan bu düşünce, Darwin'in yirmi yıl sonra açıkladığı evrim kuramının özünü oluşturur: doğal seleksiyon evrimin itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenekti

Evrim düşüncesi, insanın kendi varlık kökenini bilme merakım da içermektedir İlkel topluluklarda bile kendini açığa vuran bu merakın özellikle mitoloji ve dinlerin oluşumundaki rolü yadsınamaz Ancak bilim öncesi açıklamalar masalımsı birer öğreti niteliğindedir Her şey gibi insan da Tanrısal gücün ürünüdür Gelişmiş dinlerde bile evrim düşüncesi yer almamıştır

Evrimden ilk söz edenler, MÖ 6 yüzyılda yaşayan İyonya'lı filozoflar olmuştur Thales tüm nesneler gibi canlıların da sudan oluştuğu savındaydı Daha çarpıcı görüşü onu izleyen Anaximander'de bulmaktayız: "Canlıların kaynağı denizdir Başlangıçta balık olan atalarımızdan bugünkü formumuza evrimleşerek ulaştık" Gene o dönemin bir başka filozofu, Herakleitus, canlıların gelişmesinde aralarındaki çatışmanın rolüne değinir Bunlardan ikiyüz yıl sonra gelen antik çağın ünlü filozofu Aristoteles'te evrim düşüncesi daha belirgindir Onun görüşünde aşağıdaki ilginç noktaları bulmaktayız:

(1) Canlıların en ilkel düzeyde kendiliğinden oluştuğu,

(2) Organizmaların basitten daha karmaşık formlara doğru geliştiği,

(3) Canlıda organların ihtiyaca göre oluştuğu

Ancak ortaçağ teolojisinde bu tür düşüncelere yer yoktu Gerçek kutsal kitaplarda açıklanmıştı Evrim düşüncesi bir sapıklıktı

Evrime bilimsel yaklaşım, Aydınlık Çağı'nın sağladığı göreceli özgür düşünme ortamını bekler Bu alanda ilk adımı Fransız doğa bilimcisi Buffon'un attığı söylenebilir Buffon, canlıların sınıflanmasına ilişkin Aristoteles sistemini düzeltme ve geliştirme amacıyla çalışmaya koyulur İlgilendiği konuların başında evrim geliyordu Fosil ve diğer kanıtlara dayanarak canlı türlerin evrimle oluştuğu görüşüne ulaşmıştı Ama kilisenin sert tepkisiyle karşılaşınca, Buffon, "Kutsal kitapta bildirilenlere ters düşen sözlerimi geri alıyorum" diyerek sessizliğe gömülür

Ünlü isveç botanikçisi Linnaeus'un modern sınıflama yöntemine ilişkin çalışması evrim düşüncesine destek sağlayan başka bir girişimdir Darwin'in dedesi Erasmus Darwin de, Buffon gibi, canlıların yaşam dönemlerinde edindikleri beceri veya özelliklerin yeni kuşaklara geçmesiyle evrimleştiği görüşündeydi

Bu görüşü geliştiren Fransız doğa bilgini Lamarck ise evrim konusunda oldukça tutarlı ilk kuramı oluşturur Kısaca, "canlıların yaşam dönemlerinde kazandıkları özelliklerin ya da uğradıkları değişikliklerin (bunlar çevre koşullarının etkisinde ortaya çıkabileceği gibi, organların kullanış veya kullanışsızlık nedeniylede olabilir) kalıtsal yoldan yeni kuşaklara geçtiği" diye özetleyebileceğimiz bu kuram, sağduyuya yatkın görünmesine karşın, bilim dünyasında beklenen ilgiyi bulmaz

Kuramın olgusal içerik yönünden yetersizliği bir yana, bilinen kimi gözlemsel verilere ters düşmesi benimsenmesine olanak vermiyordu Açıklama gücünü bugün de koruyan, daha kapsamlı ve tutarlı evrim kuramını Darwin'e borçluyuz 1859'da yayımlanan Türlerin Kökeni adlı yapıtta ortaya konan bu kuramın benimsenmesine ortam hazırdı Kısa sürede bir kaç yeni basım yapan kitap, insanlığın dünya anlayışında eşine pek rastlanmayan köklü bir devrime kapı açmaktaydı

Dönemin seçkin bilginlerinden T H Huxley'in şu sözlerinin çağdaşı pek çok bilim adamının duygularını dile getirdiği söylenebilir: Biz türlerin oluşumuna ilişkin, doğruluğu olgusal olarak yoklanabilir bir açıklama arayışı içindeydik Aradığımızı Türlerin Kökeni'nde bulduk Kutsal kitabın masalımsı açıklaması geçerli olamazdı Bilimsel görünen diğer açıklamaları da yeterli bulamıyorduk Darwin kuramı her yönüyle bilimsel yeterlikte idi

Kuramın dayandığı iki temel nokta vardır:

(1) Canlı dünyada, yeni türlerin oluşumuna yol açan sürekli ama yavaş giden değişim;

(2) "Doğal seleksiyon" dediğimiz evrim sürecini işler kılan düzenek

Birinci nokta, türlerin sabitliği varsayımını içeren yerleşik öğretiye ters düşmekteydi İkinci nokta, evrimin tüm ereksel görünümüne karşın salt mekanik terimlerle açıklanabileceğini göstermekteydi

Darwin kuramının özünü oluşturan doğal seleksiyon, başlangıçtan günümüze değin, değişik eleştirilere uğramıştır Bu nedenle, ilkenin öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekir Darwin'in evrim kuramı, gözlenebilir üç olgu ve iki ilke içerir

İlk olgu, üreme biçimleri ne olursa olsun, canlıların geometrik diziyle çoğalma eğilimidir

İkinci olgu, bu eğilime karşın türlerde nüfusun aşağı yukarı sabit kaldığıdır Bu iki olgudan, Darwin 'yaşam savaşımı' ilkesine ulaşır

Üçüncü olgu, canlıların (bir türü hatta bir aileyi oluşturan bireylerin bile) az ya da çok belirgin farklılıklar sergilemesidir Yaşam savaşımı ilkesiyle birleşen bu olgu Darwin'i temel ilkesi olan doğal seleksiyon düşüncesine götürür Belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler arasında yaşam savaşımı varsa, doğal koşullara uyum bakımından, özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin) egemenlik kurması, diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdır

Evrim sürecinin dayandığı bu düzeneğe, tüm eleştiri ve uğraşlara karşın, daha geçerli diyebileceğimiz bir alternatif bulunamamıştır Ayrıntılarında kimi değişikliklere uğramakla birlikte, kuramın sürgit Darwinci kalmayacağını gösteren herhangi bir belirti yoktur ortada!

Newton, yerçekimi ilkesiyle devinim yasalarının, yersel ya da göksel, tüm nesneler için geçerli genellemeler olduğunu göstermişti Darwin de yaşam savaşımı, doğal seleksiyon, çevreye uyum gibi bir kaç ilke içeren kuramıyla evrim olgusuna bilimsel açıklama getirdi; insanın ottan çiçeğe, amipten maymuna uzanan canlı dünyanın bir parçası olduğunu gösterdi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Charles Darwin

Eski 03-04-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Charles Darwin



Ailesi
Çömlek endüstrisi kralı Josiah Wedgwood'un kızı Suzannah ve zengin bir doktor, özgür düşünceli şair ve evrim konusu üzerine de çalışmış bir bilim adamı olan Erasmus Darwin'in torunu, Robert Darwin'in oğlu olarak İngiltere, Shrewsbury'de dünyaya gelen Charles Darwin sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirdi








Öğrenim Hayatı
Shrewsburry School'da eğitimine başlayan Darwin'in de okulla arası, Einstein gibi pek iyi değildir Öyle ki hocaları arasında ona aptal gözüyle bakanlar vardır Oysa bu başarısızlık, Darwin'in okul müfredatıyla örtüşmeyen ilgi alanlarıyla ilgilidir

Darwin daha sonra baba mesliğini devam ettirmek için Edinburg Üniversitesi'ne tıp öğrenimi için gider Ancak başarısız iki yılın sonunda babası tıp eğitimini bıraktırır ve Darwin'i din adamı olmaya ikna eder Edinburgh Üniversitesi'ni bırakıp, Cambridge Üniversitesi'ne teoloji öğrenimi için devam eder Ama doğa tarihiyle olan ilişkisi gün geçtikce aşka dönüşür Teoloji öğreniminin yanı sıra böcek toplama etkinliğini sürdürür ve oluşturduğu koleksiyonuyla bilim çevrelerinin takdirini kazanır Bu arada botanik ve jeoloji derslerine katılır Tüm bunların yanı sıra Edinburgh'da, öğrenciler tarafından kurulan Plian Societynin üyesi olur ve ilk kez bu maddeci toplulukta bilimsel tartışma içerisine girer Burada botanik profesörü John Steven Henslow ile yakın dostluk kuran Darwin tüm ilgisini doğa tarihine verir Henslow'un desteğiyle, 1831'de beş yıllık bir bilimsel araştırma gezisine çıkan Beagle adlı gemide doğa bilimci olarak görev alır Bu Darwin'in yaşamında bir dönüm noktası olmuştur Yolculuk boyunca başta Patagonya olmak üzere, dünyanın pek çok yerinden türlere ilişkin fosil ve örnekler toplar, gözlemsel bilgiler edinir, notlar alır Özellikle Galapagos Adaları'ndaki dev kaplumbağalar ile kuşlar üzerindeki gözlemleri, türler arasındaki akrabalık ilişkilerini kavramasında etkili olmuş ve birçok canlının aynı atadan gelip evrim geçirerek farklılaştığını keşfetmiştir

Eserleri
Görüşlerinin tepki toplayacağı ve bundan karısı ve çocuklarının zarar göreceği endişesiyle çalışmalarını yalnızca yakın çevresiyle paylaştı ve uzun süre yayımlamadı Bu arada boş durmayan Darwin, yaklaşık yirmi yıl hiç durmadan kanıt toplamaya devam etti 1858'de evrim konusunda kendisiyle aynı düşünceleri paylaşan Alfred Russel Wallace'ın da mektuplarını eklediği bir bildirgeyle görüşlerini açıkladı 1859'da da çalışmalarını Türlerin Kökeni (The Origin of Species) adlı kitapta topladı

Geniş yankılar uyandıran kuram bütün dünyada tepkiyle karşılandı Darwin tüm saldırılara karşın 1871'de İnsanın Türeyişi kitabını da yayımladı Bu eseri yazarken Darwin Thomas Malthus’un Toplumun Gelecekteki Gelişmesine Etkileri Açısından Nüfus Üzerine Bir Deneme adlı eserinden etkilenmişti Malthus’a göre, bir insan veya hayvan topluluğu, bütün bireyleri yetişkin yaşa gelir ve ürerse çok büyük bir hızla iki katına çıkabilir Teze göre; "Hayvan topluluklarının az çok kararlı bir nüfusu korumaları, çok sayıda bireyin üreme yaşına gelmeden ölmesine bağlıdır Ancak kendilerini yaşam koşullarına iyi uyarlayanlar üreyecek yaşa gelebilmektedir Her şey sanki yaşam zorlukları üremeye yatkın bireyler arasında bir ayıklama yapıyormuş gibi gerçekleşmektedir"

Ölümü
Hıristiyan inanışına olan bağlılığını yitiren ve bir agnostik (bilinemezci) olduğunu bildiğimiz Charles Darwin 19 Nisan 1882'de öldüğünde, ailesi onu bölgedeki bir kilise avlusuna, çocuklarının mezarlarının yanına gömmeyi düşünüyordu Ne var ki, aynı düşünceyi paylaşmayan bazıları çarçabuk harekete geçerek, önde gelen bilim insanları ve hükümet üyelerini ikna çalışmasına girişti Amaçları, bu kişileri biraraya getirip İngiltere'nin ünlü kilisesi Westminster Abbey'nin baş rahibinden Darwin'in buraya gömülmesini rica etmelerini sağlamaktı Baş Rahip George Granville Bradley, “gerekli onayın canı gönülden verileceği”ni bildirdi Böylece, agnostik olan Darwin 26 Nisan Joseph Hooker, yazılarıyla Darwin'i kendi kuramını yayımlamaya yönelten genç doğabilimci Alfred Russel Wallace ve ABD'nin İngiltere büyükelçisi James Russell Lowell da vardı Darwin bu kilisenin “Bilginler Köşesi” olarak bilinen bölümünde, Sir Isaac Newton'un gömülü olduğu yerin birkaç metre ötesinde ve astronom Sir John Herschel'in yanı başında yatıyor Darwin, yeryüzündeki canlı türlerinin değişimini betimlemek için “gizemlerin gizemi” tanımlamasını ortaya atan büyük filozof Herschel'e, Türlerin Kökeni kitabının girişinde göndermede bulunmuştu günü öğleden sonra Westminster Abbey'ye gömüldü Tabutunu taşıyanlar arasında eski dostu botanikçi Joseph Hooker, yazılarıyla Darwin'i kendi kuramını yayımlamaya yönelten genç doğabilimci Alfred Russel Wallace ve ABD'nin İngiltere büyükelçisi James Russell Lowell da vardı Darwin bu kilisenin “Bilginler Köşesi” olarak bilinen bölümünde, Sir Isaac Newton'un gömülü olduğu yerin birkaç metre ötesinde ve astronom Sir John Herschel'in yanı başında yatıyor Darwin, yeryüzündeki canlı türlerinin değişimini betimlemek için “gizemlerin gizemi” tanımlamasını ortaya atan büyük filozof Herschel'e, Türlerin Kökeni kitabının girişinde göndermede bulunmuştu

Çalışmalarıyla İlgili

Bugün Darwin özdeşleşen evrim kuramı, aslında çok öncelere dayanır Öyleki ilk kez MÖ 6 yüzyılda İyonya'lı filozoflar evrimden söz etmişlerdir Thales, Anaksimandros, Herakleitos, Aristotales, İbni Haldun gibi pek çok bilgin, canlılığın oluşumu ve gelişimi konusunda fikirler ortaya atmıştır Ancak bu konu üzerine en kapsamlı çalışmaları gerçekleştiren ve olgusal olarak yoklanabilinicek bir kuram haline getiren Charles Darwin olmuştur Bugün kuram paleontoloji, genetik ve embriyoloji gibi bilimler tarafınca sürekli yenilenmekte ve gelişmektedir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.