Uluslararası İlişkiler-Güçler Dengesi |
02-05-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Uluslararası İlişkiler-Güçler DengesiUluslararası İlişkiler-Güçler Dengesi Uluslar arası ilişkiler deyimi devletler arasındaki her tür ilişkiyi içerir Bireyler arasında çıkan anlaşmazlıklarda, mahkemeler anlaşmazlığı bir karara bağlar; polis de mahkeme kararının uygulanmasını sağlar Bir ülke içindeki çeşitli kurumlar, yerel yönetimler, belediyeler ve varsa eyalet yönetimleri arasında çıkan anlasmazhklan da gene yetkili mahkemeler karara bağlar ve bu kararlar devlet gücüyle uygulanır Günümüzde dünyada 170'ten fazla bağımsız devlet vardır Devletle insanların oluşturduğu öbür örgüt ve kurumlar arasındaki en önemli fark, devletin kendinden daha yüksek bir başka gücün denetiminde olmamasıdır Devlet bağımsız ve egemendir İşte bu bağımsız ve egemen devletler arasındaki ilişkilere genel olarak uluslararası ilişkiler denir Uluslararası ticaret, turizm, haberleşme, bilgi ve teknoloji alışverişi, göç ve mülteci sorunları gibi birçok konu devletler arasında ortak çalışmayı gerektirir Bir devletin öbür devletlerle ilişkilerinin büyük bölümünü dışişleri bakanlığı düzenler Her devlet ilişki kurmak istediği devletlere büyükelçiler yollar Ülkeler arasında dostluk anlaşmaları, askeri ittifaklar ve ticaret antlaşmaları gibi çeşitli antlaşmalar imzalanır Uluslararası sorunların çözümü için birçok ülkenin katıldığı uluslararası konferanslar toplanır Bütün bunlar uluslararası ilişkilerin düzenlenmesinde kullanılan yöntemlerdir 2000 yıl önce dünyada uluslararası ilişkiler denebilecek bir şey yoktu, çünkü çok az bağımsız ülke vardı ve uygar dünyanın en büyük bölümü Roma İmparatorluğu içindeydi İngiltere, İspanya, Mısır, İsviçre gibi birçok ülke, o dönemde imparatorluğun eyaletleri olarak Roma'daki yönetimle ilişki kuruyordu Ama, bu fethedilmiş ülkeler Roma' nın aracılığı olmadan kendi aralarında bir ilişkiye giremezdi Ulus İS 5 yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle Avrupa birçok küçük prensliğe ya da krallığa bölündü Bunların her birini bir prens ya da bir kral yönetiyordu Daha sonraki 1000 yıl boyunca bu prenslikler fetihler ya da hanedanlar arası evlilikler yoluyla birleşerek daha büyük devletler oluşturdu 1700'lere gelindiğinde Avrupa'da yaşayan uluslar, her biri kendini çok özel ve eşsiz olarak kabul eden birçok devlet oluşturmuştu Bu devletlerin her birinin genellikle kendine özgü dili, bayrağı, müziği, edebiyatı, yaygın bir dini ve büyük kahramanlık gelenekleri vardı Halk kendi kralından başka hiçbir güce bağlılık duymazdı Her zaman bir devletin en önemli amacı kendi yurttaşlarını korumak olmuştur Her devlet kendi varlığı için neyin tehlikeli olduğuna ve bu tehlikeyi nasıl yeneceğine kendi karar verir Devlet bu kararları verirken, başka devletlerin neler yapabileceği konusundaki düşünceler, devletin kendi maddi gücü, ordusunun gücü, ekonomik kaynaklan ve müttefiklerinin gücü göz önüne alınır Ama, bu konuda aynı derecede önemli olan ve ölçülemeyen başka etkenler de vardır Bunlar, hükümetlerin ve ülke insanlarının düşünceleri gibi etkenlerdir Uluslararası düzeyde düzeni koruyacak daha yüksek bir otorite bulunmadığından devletler varlıklarını sürdürebilmek için çeşitli yöntemler geliştirmiştir Bazı devletler kendileri için en iyi korunma yolunun kendilerini dış dünyadan ayırmak, öbür devletlerin uyuş-mazlıklanndan uzak durmak olduğunu düşünür Bazıları ise başka devletlerle ittifak ilişkilerine girerek kendi çıkarlarını daha iyi koruyabileceğine inanır Bu politikalardan biri belirli bir yerde ve zamanda başarılı olurken, başka bir yerde ve dönemde farklı bir politika daha başarılı olabilmektedir Güçler Dengesi Küçük bir devlet varlığını sürdürebilmek için, onu korumaya söz veren büyük bir devletle ittifak anlaşması imzalayabilir Bazen bir grup küçük devlet birbirini büyük bir tehditten korumak için aralannda anlaşmaya varabilir Çoğu zaman iki ya da daha çok büyük devlet başka güçlere karşı çıkarlarını savunmak amacıyla bir araya gelir Avrupa ülkeleri 1500'lerden bu yana barışı sürdürebilmek için güçler dengesinden yararlanmıştır Bu politikaya göre, eğer bir ya da birkaç devlet çok fazla güç kazanmaya başlarsa, öbür devletler bunu dengelemek üzere aralarında bir ittifak kurarlardı Böylece hiçbir ülke ya da ülke grubunun başka bir ülkeye saldırabilecek kadar fazla güçlenmeyeceği umulurdu Avrupa'daki güçler dengesi politikası ABD'nin bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olmuştur Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında İngiltere, Avrupa'daki gücünü azaltmamak için sömürgesindeki bu ayaklanmayı bastırabilecek kadar askeri Amerika'ya gönderememiştir ABD bağımsızlığını elde ettikten sonra Avrupa sorunlarından uzak durma politikası uygulamıştır ABD ancak İspanya-Amerika Savaşı (1898) sonucunda Filipinler'i İspanya'dan aldıktan sonra, 1899'da Avrupa ülkelerinin sorunlarıyla ilgilenmeye başlamıştır Güçler dengesi sisteminin birçok başarısızlığı olmuştur Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart Avrupa'da büyük bir imparatorluk kurmuş ve 1800'lerin başında Avrupa'nın büyük bölümünü denetimi altına almıştır Ama, 1814'te Napolyon yenilgiye uğrayınca imparatorluğu çökmüş ve Avrupa'nın büyük devletleri kıtadaki güçler dengesini yeniden kurabilmiştir Bundan sonraki 100 yıl içinde Avrupa'da birçok küçük savaş olmasına karşın büyük bir savaş olmadı Ama, I Dünya Savaşı (1914-18) eski güçler dengesi sisteminin sonu oldu ve bundan sonra savaşları önlemek için yeni yollar arayışı başladı Uluslararası ilişkilerde görüşmelerin bittiği yerde savaşlar başlar ve bu nedenle de dünya önderleri uluslararası ilişkilerdeki gerilimlere son vermek üzere zaman zaman "doruk" toplantılarında bir araya gelerek sorunları konuşurlar Ortak Güvenlik I Dünya Savaşı daha önceki çatışmalardan farklı olarak genel bir savaştı Bu savaş yalnızca askerleri değil, savaşan ülkelerin tüm insanlarını etkiledi Yeni silahlar o zamana kadar görülmemiş boyutlarda ölüme ve yıkıma yol açarak, devletleri savaştan kaçınmak için yeni ve daha iyi yollar aramaya zorladı 1920'de Milletler Cemiyeti kuruldu Cemiyetin amacı ortak güvenlikti Milletler Cemiyeti kurulurken, barışsever ülkelerin bir araya gelerek bir ülkenin bir başkasına saldırısını önleyebileceği umuluyordu Ama, Milletler Cemiyeti'nin bir ordusu yoktu ve 1935'te İtalya'nın Etiyopya'yı istilasını önleyemedi 1939'da II Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Milletler Cemiyeti çöktü Bu savaş daha da büyük bir yıkıma neden oldu ve çok korkunç bir silah olan atom bombasını ortaya çıkardı Bu durum devletleri, aralarındaki sorunlara barışçı çözümler bulmayı yeniden denemeye yöneltti Bu amaçla savaşın sonunda 1945'te Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu Milletler Cemiyeti gibi, Birleşmiş Milletler'in de sürekli bir uluslararası ordusu yoktu; ama BM Güvenlik Konseyi, bir barış gücü oluşturmak üzere üye ülkelerin asker göndermelerini isteyebiliyordu {bak BİRLEŞMİŞ MİLLETLER) Kıbrıs'ta ve Lübnan'da olduğu gibi birçok uluslararası anlaşmazlıkta BM Barış Gücü görevlendirildi 1945'ten Bu Yana Dünya Günümüzün dünyası 1940'tan önceki diplomatların bildiğinden çok farklıdır Artık büyük güçlerin birbirini dengeleyecek biçimde bir araya gelmesinden oluşan gruplar yoktur Buna karşılık dünya görüşleri karşıt olan iki büyük ülke grubu ortaya çıkmıştır Bir yanda SSCB ile onun Doğu Avrupa ve Asya'daki müttefikleri, öbür yanda ABD ile onun müttefiki olan ülkeler vardır SSCB'nin önderliğindeki Varşova Paktı'nın karşısında ABD' nin önderliğindeki NATO ittifakı kurulmuştur Bu iki ittifak da politik, ekonomik, askeri ve propaganda silahlarıyla kendi etkinliğini yaygınlaştırmaya ve karşıtının etkinliğini zayıflatmaya çalışmıştır Afrika ve Asya'daki birçok ülke bu iki grubun dışında kalmış, sayıları 100'ü aşan bu ülkeler büyük güçler arasındaki mücadeleye katılmak istememiştir Kaynaklarını silahlanma yerine ekonomik gelişmelerini gerçekleştirmeye yöneltmek için ittifaklar dışında kalmış olan bu ülkelere "bağlantısız ülkeler" denir II Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra uluslararası ilişkilerde 40 yıl kadar etkili olan bu ittifak sistemleri, 1980'lerin sonlarında yerini silahsızlanma çalışmalarına ve uluslararası yumuşamaya bırakmıştır SSCB'de ve Doğu Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan siyasal değişiklikler Varşova Paktı'nın ve NATO'nun varlık nedenlerini tartışılır duruma getirmiştir Ülkeler arasındaki gruplaşmaların bir bölümü de bölgesel niteliktedir 1948'de kurulan Amerikan Devletleri Örgütü, 1963'te kurulan Afrika Birliği Örgütü, 1971'de kurulan Güney Pasifik Forumu, 1973'te kurulan Karayib-ler Topluluğu ve Ortak Pazarı gibi örgütler, bölgesel sorunların çözümünde bölge ülkelerinin güçlerini birleştirmeyi amaçlar Bütün devletlerin öbür devletlerle ilişkilerinde temel amaç her zaman kendi çıkarlarını korumak olmuştur Ama çıkarlarını korumak, her zaman bencil düşüncelerle davranmak olarak kabul edilmemelidir Bazen, bir ülkenin bazı hak ve isteklerinden vazgeçerek komşularıyla dostça ilişkiler kurması uzun dönemde o ülkenin çıkarına olabilir Milyonlarca insan açlıktan ölürken bazı ülkelerin zenginliklerini sürdürebilmesinin olanaksız olduğunu birçok ülke artık anlamıştır Dünya ülkeleri günümüzde birbiriyle çok yakın bir ilişki içinde olduğu için her ülke başkalarının sorunlarından etkilenmektedir Yoksul ve azgelişmiş ülkelerin sorunları da artık daha çok ülkeyi ilgilendirmektedir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|