Cüzzam |
02-04-2010 | #1 |
[KAPLAN]
|
CüzzamCüzzam veya lepra, Hansen basili (Mycobacterium leprae) adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalıktır Hastalık eski dönemlerde miskin hastalığı olarak da adlandırılmıştır Çağlar boyu çok korkulan bir hastalık olan cüzzam, birçok yazıya ve sinema yapıtına da konu olmuştur 24 yaşındaki cüzzamlı bir hasta Konu başlıkları
Cüzzam hastalığının ilk kez ne zaman ortaya çıktığını kesin olarak belirlemek halen mümkün olmasa da hastalığı tanısı ile ilgili ilk yazılı kayıtlar MÖ 600'lü yıllara aittir Hint, Mısır ve Çin uygarlıklarının bu tarihten daha önceleri MÖ 16-13 yüzyıllarda hastalığı tanıdıkları var sayılmaktadır Bu zaman dilimine tarihlenen Mısır'da bulunan bazı kalıntılar varsayımı desteklemektedir Eski Yunanlılar ve Araplar'ın da hastalığı tanıdıkları düşünülmektedir Bazı kaynaklar cüzzam'ın Avrupa'ya Hindistan'dan Büyük İskender'in ordusunun askerleri ile, bazıları da Roma askerleri tarafından taşındığını öne sürerler Cüzzam Haçlı seferleri sırasında oldukça yaygın bir hal almıştır Hastalık yaygınlaşmaya başladıkça cüzzamlılar adeta lanetlenmiş kimseler olarak kabul edilip, toplumdan dışlanmışlardır Tedavisinin bilinmediği dönemlerde cüzzamlılar yerleşim birimlerinden uzak yerlere hatta özel adalara sürülerek, buralarda kendi hallerine bırakılmaktaydılar Tanı Hastalık nedeni olan basil 1873 yılında Gerhard Armauer Hansen tarafından tanımlanmıştır Hansen basili bazı özellikleri bakımından verem hastalığının nedeni olan Koch basiline benzemektedir Doğada sadece insan vücudunda bulunabilen Hansen basilinin yapay ortamlarda kültürlenebilmesi mümkün olamamıştır Basil, insan dışında yalnızca Güney Amerika'da yaşayan Armadillo ve bazı fare türlerinde hastalığa yol açabilmektedir Hastalık etkeni bakteri vücuda girdikten sonra belirtilerin ortaya çıkması, bağışıklık sisteminin direncine göre 2 ile 20 yıl arası zaman alabilmektedir Cüzzamın bulaşma kaynağı sadece insandır Basil hasta vücudundan dışarıya çeşitli yara salgıları ve özellikle burun salgısı ile çıkar ve etrafa yayılır İnsanlar arasındaki bulaşmanın nasıl olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber bunun daha çok sıkı temasla olduğu ve bu temasın uzun süre devamının gerekli bulunduğu düşünülmektedir Çocuklara anne sütü ile geçebilmektedir Hastalığa duyarlılık 3-5 yaşlarında daha fazladır Hastalığın tanısı yalnızca mikroskobik incelemelere dayanır Çünkü kültür besiyerlerinde üreyememektedir Mikroskobik inceleme için burun mukozası kazınarak alınan madde Ehrlich Ziehl Neelsen yöntemi ile boyanarak incelenir Küme ve demet halinde toplu kısmen serbest ya da hücre içinde olan basiller görülür Ayrıca deri lezyonlarından biyopsi ile parça alınarak boyanarak incelenebilir Alınan bu örneklerin bir kısmının üzerine; bir damla DOPA = (3-4 dihydroxphenylalanine) karıştırılır ve bakteriler Mycobacterium leprae ise siyahlaşma olur Tanı için diğer bir işlem Histamin testidir Sağlam ve hasta deriye iğne ile çizgi çizilerek histamin eriği damlatıldığı zaman sağlam deri reaksiyon verirken cüzzamlı deri tepki veremez Cüzzam Türleri Cüzzam hastalığı, vücudun direncine bağlı olarak birbirinden ayrılan iki ana tip ve iki ara tip olarak sınıflandırılır Ana tipler Lepramatöz ve Tüberküloit tip, ara tipler ise Borderlein ve İndetermine tip cüzzamlardır Lepramatöz Tip Cüzzam Cüzzamın en kötü tipidir Vücut direnci tamamen hasarlıdır Hastalık etkeni basiller çok sayıda ve etkindirler Küçük, çok sayıda ve gövdede simetrik olarak yayılmış, sınırları keskin olmayan, parlak bakır kırmızısı renginde lekeler sözkonusudur Bu lekelerin olduğu deri bölgeleri zamanla duyu kayıplarına uğrarlar Yüz, ense, memebaşı ve üreme organlarında yerleşen, leprom adı verilen sert açık kahverengi lekeler belirir Yüzde, yerleştiklerinde arslan yüzü denilen yüz görünümünü ortaya çıkarırlar Lepromlar ayrıca semer burun denilen burun çöküntüsüne, damak delinmesine, göz kapaklarının düşmesine, ses kısıklığına, parmakların kendiliğinden kopmasına da yol açarlar Lepromlar iyileşecek olurlarsa mutlaka yerlerinde iz bırakırlar Bu tip cüzzamda sinirler görece daha az etkilenirler Fakat iç organlardaki rahatsızlıklar daha sık görülür Karaciğer tahrip olabilir, erbezleri etkilenerek kısırlık ortaya çıkabilir, kemikler etkilenerek derin kemik tahribatları gelişebilir,göz etkilenerek körlük ortaya çıkabilir Tüberküloit Tip Cüzzam Bu tür cüzzam çoğunlukla çevresel sinir sistemini etkiler Yüz felci meydana gelebilir El kaslarına gelen bazı sinirlerin felci sonucu pençe el görünümü ortaya çıkar Duyu sinirlerinin felci sonucu ısı temas ve ağrı hislerinin ortadan kalkması sözkonusudur Terbezleri de çalışamadığından deride kuruluk giderek artar ve deri dökülmeye başlar Bu sinirlerle ilgili belirtilerden başka deride dağınık olarak birkaç tane küçük leke bulunabilir Borderlein Tipi Cüzzam Lepramatöz ve Tüberküloit tipler arasında bir tiptir Gelişim olarak iki tipten birisine daha yakın olur Hangi tipe doğru gidiyorsa o tipin özellikleri daha belirgin olmaktadır İndetermine Tip Cüzzam Genellikle bir tek leke şeklinde kendisini gösterir His bozukluğu da gösteren bu leke etrafa doğru yayılabilir veya ortası iyileşebilir Korunma ve Tedavi Günümüzde cüzzam korkulacak bir hastalık olmaktan çıkmıştır Tanı koyulduğunda tedavisi kesin olarak yapılabilmektedir Bir çok hastalıkta olduğu gibi erken tanı önemlidir Erken tanı yapıldığı durumlarda hiçbir kalıcı sakatlık oluşmadan tedavi mümkündür Tedavi bakterinin duyarlı olduğu antibiyotikler ile yapılır Dapsone (diaminodipheynlsulfone, DSS), sulfonlar, rifampisin ve ethionamid gibi ilaçlar kullanılabilir Hastalık yetişkinlere bulaşmaz Ancak hastalara yakın çevredeki çocukların hastalıktan korunması düşünülebilir Bunun için BCG aşılamaları ve 2 yaşından küçüklere haftada 5 mg ve 2 yaştan büyüklere de haftada 10 mg Dapsone adlı ilaç verilebilir Çocukların hastalık olan çevreden uzaklaştırılmaları en uygun tedbirdir Cüzzam, ihbarı zorunlu bir hastalık olup , tedavi devlet eliyle ve ücret alınmadan yapılmaktadır Cüzzamın tıbbi tedavisi kadar cerrahi tedavisi, fizik ve psikiyatrik tedavisi de çok önemlidir Türkiye’de 2002 yılı rakamlarına göre 2500 lepralı hasta bulunmaktadır Hastalığa Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da daha sık rastlanmaktadır |
|