Şengül Şirin
|
Tıbbın Başlangıcı
Tıbbın Başlangıcı

İnsanlar çok eskiçağlardan beri tutuldukları hastalıklardan kurtulmak için çareler aradılar Ama, insan vücudunun yapısı ve organların işleyişi konusundaki araştırmalar çok yavaş ilerlediği için, doğru tedavi yöntemlerinin bulunması ve uygulanması çok uzun zaman aldı Tarihöncesi insanların bu konudaki bilgi ve deneyimlerinin şifalı bitkilerden ilaç yapmakla sınırlı kalmadığı sanılıyor O çağlardan kalma bazı kafataslarının üzerinde, çakmaktaşından yapılmış kesici aletlerle açıldığı sanılan küçük, yuvarlak delikler görülmüştür Bu uygulama, beyin urlarını temizlemek ya da kafatası içindeki kanamaları durdurmak için, trefin denen cerrah testeresiyle kafatası kemiklerinden küçük bir parça çıkarmaya dayanan çağdaş yönteme çok benziyor
Ama tarihöncesi insanların ne beyin urları, ne de kafatasınırı iç basıncı konusunda en küçük bir bilgileri olduğu düşünülemez Anestezi yöntemleri bilinmediğine göre çok ağrı veren bu kafa delme işleminin asıl amacı, büyük olasılıkla, çok şiddetli baş ağrılarını dindirmek, belki de kafatasınırı içine yerleşmiş olduğu düşünülen kötü ruhları kovmaktı Dünyanın yalnızca belirli bir bölgesinde değil, Fransa, Portekiz, Çekoslovakya'nın Bohemya yöresi, Peru ve Japonya gibi birbirinden çok uzak yerlerdeki tarihöncesi tümü-lüslerde (mezar tepelerinde) özel olarak delinmiş yüzlerce kafatası bulunmuştur Bu kafataslarından çıkarılan küçük kemik parçalarının da ipe dizilerek gene kötü ruhlardan korunmak amacıyla tılsım gibi boyna takıldığı sanılıyor; çünkü, düğmeyi andıran bu yuvarlak kemik parçalarından çoğunun ortası deliktir
Aslında tıbbın başlangıcı büyük ölçüde büyücülükle iç içe geçmiştir; öyle ki, bugün dünyanın birçok yerinde hâlâ bu anlayışın izlerine rastlanır Örneğin, geleneksel yapısını koruyan bazı toplumlarda, bilimsel tedavi yöntemleri yerine büyüyle hastaları iyileştirmeye çalışan büyücü doktorlar vardır Hatta, tıp konusunda önemli çalışmaların yapıldığı ve şifalı otlardan hazırlanan ilaçların başarıyla kullanıldığı Eski Mısır'da bile büyücülük neredeyse tıbbın ayrılmaz bir parçası olmuştu Mısırlı doktorlar aynı zamanda rahipti ve hastalarını tedavi ederlerken kutsal kitaplarındaki ilkelerin dışına çıkamazlardı Bu ilkelerin, akıl ve bilgi tanrısı Thot tarafından yazıldığına inanılırdı; oysa, Thot adına yapılmış tapınakta hizmet eden ilk rahiplerden bir bölümü bu metinlerde kendi deneyimlerini aktarmışlardı
Kutsal kitaptaki tedavi kurallarını çiğneyen rahip doktorlar kesinlikle cezalandırılırdı; eğer hasta tedavi sonucunda ölmüşse verilecek ceza ölümdü Bu katı kurallar doğal olarak insanları yeni tedavi yöntemleri arayıp uygulamaktan alıkoydu ve çok geçmeden tıp da bir büyücülük ve boş inanç konusu olup çıktı Gene de Eski Mısırlıların tıbba katkısı yadsınamaz Her şeyden önce, şifalı bitkilerden ve öbür doğal maddelerden oldukça etkili ilaçlar yapmayı biliyorlardı; örneğin bugün de bazı ilaçların hammaddesi olan sinameki ile hintyağını ilk kez tedavi amacıyla kullanan Mısırlılar oldu İlaçların etkilerini inceleyen farmakoloji biliminin bu uygarlık beşiğinde doğup büyüdüğü kabul edilir Üstelik ölülerini mumyaladıkları için, Mısırlılar'ın iç organlar konusundaki bilgileri de oldukça ileriydi
Çünkü mumya hazırlanırken önce iç organlar çıkarılıyor, kokuşmaması için uzun süre reçine ve baharata yatırılıyor, sonra da bu organlar ve cesedin tümü keten şeritlerle sarılıyordu (Ayrıca bak Mumya ) İÖ 5 yüzyılda yaşamış olan Eski Yunanlı tarihçi Herodot, Mısırlı rahip doktorlardan her birinin vücudun yalnızca belirli bir bölgesindeki hastalıklarla ilgilendiğini yazar Kısacası, bir anlamda günümüzdeki uzman doktorlar gibi, bazıları göz, bazıları baş, bazıları da mide hastalıklarının tedavisini üstlenirmiş Buna karşılık, gene Herodot'tan öğrendiğimize göre, Babil ülkesinde hiç doktor yokmuş Hastalanan insanlar pazaryerlerinde uzanıp yatar ve o hastalık konusunda bilgisi olan herhangi birinin kendileriyle ilgilenerek akıl vermesini beklerlermiş
Hindistan ise, günümüzden 3 000 yıl kadar önce, cerrahi alanında oldukça ileri bir düzeye ulaşmıştı Hintli cerrahlar daha o çağlarda bile bugünkülere çok benzeyen makas, testere, iğne ve pens gibi cerrahi araçları kullanıyorlardı Kol ya da bacak kesilmesi (ampütas-yon), gözdeki kataraktın alınması, hatta deri aşılama ve plastik cerrahi ameliyatları gibi çağdaş tekniklerin çoğunu uygulayabilecek kadar ustaydılar Hint tıbbının en büyük ve kapsamlı yapıtlarından biri olan Rigveda İÖ 1500 yıllarından kalmadır İÖ 300 yıllarında ise Hindistan'da ilk hastaneler açılmıştı
Çin tıbbının da en az 4 000 yıllık köklü bir geçmişi vardır İlk kez İÖ 2600 yılında yazıya geçirilen, ama yüz yıllar boyunca birçok kez gözden geçirilerek yeniden düzenlenen bir tıp derlemesi, kan dolaşımı ve nabız ölçümü konusunda da bilgiler içerir Çinliler de şifalı bitkilerden çok çeşitli ilaçlar hazırlıyorlardı Bu bilgiler önce Persler'in eline geçti; İS 850 yıllarında İslam devletleri genişledikçe, Araplar bu yöntemlerin çoğunu bazen Perslerden, bazen doğrudan doğruya Çinliler'den öğrenerek uygulamaya başladılar
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|