Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ali, roman, sabahattin, yazarı, öykü

Sabahattin Ali- öykü ve Roman Yazarı

Eski 01-03-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Sabahattin Ali- öykü ve Roman Yazarı



Sabahattin Ali- öykü ve Roman Yazarı






Sabahattin Ali (1907-1948), öykü ve roman yazarı olarak yapıtlarında toplum sorunlarını tüm çıplaklığıyla yansıtan ve cumhuriyetin ilk yıllarında filizlenen Gerçekçilik Akımı'nın öncülerinden sayılan bir yazarımızdır Ağaların, jandarmanın ve zaman zaman yöneticilerin baskısı altında ezilen yoksul köylüleri, sıradan insanları, halktan kopuk memur ve aydınları konu alır Yapıtlarında insan sevgisi egemendir


Sabahattin Ali, o dönemlerde Osmanlı Devleti sınırlarının içinde bulunan Gümülci-ne'nin Eğridere köyünde doğdu Babası yüzbaşı Ali Selahattin Bey döneminin önde gelen düşün ve sanat adamlarından Prens Sabahed-din ile Tevfik Fikret'in yakın dostuydu İlk öğrenimini, babasının görevi gereği sık sık yer değiştirmesi nedeniyle çeşitli kentlerde yaptı I Dünya Savaşı süresince bulunduğu Çanakkale'de yaşadıkları kişiliğinde derin izler bırakmıştı Aile daha sonra Edremit'e göç etti Emekli olan babasının aylık alamaması nedeniyle aile zor günler yaşamaktaydı İlkokulu burada bitiren Sabahattin Ali, Balıkesir Öğretmen Okulu'nda başladığı öğrenimini 1927'da İstanbul Öğretmen Okulu'nda bitirdi Bir yıl Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak 1928'de gittiği Almanya'da iki yıl eğitim gördü Ülkeye döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yaptı Bu sırada öyküleri Resimli Ay dergisinde yayımlanmaya başlamıştı

Konya'da öğretmenliği sırasında bir dost toplantısında okuduğu, Atatürk'ü yeren bir şiirinin ihbar edilmesi üzerine 1932'de bir yıl hapse mahkûm edildi Konya ve Sinop cezaevlerinde yattı Cezasının bitmesine daha birkaç ay varken cumhuriyetin 10 yılı nedeniyle 1933'te çıkarılan af yasasıyla serbest bırakıldı Yeniden öğretmenlik yapmak için bakanlığa başvurduğunda kendisinden yönetim karşıtı görüşlerini değiştirmesi istendi Bunun üzerine 1934'te Atatürk'ü öven "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayınca bir yıl sonra Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlü-ğü'nde işe başladı Daha sonra Ankara II Ortaokulu'nda ve Devlet Konservatuvarı'nda öğretmenlik yaptı




1945'te, kendisine karşı Milliyetçi-Turancı kesimden yöneltilen eleştiriler üzerine bakanlık emrine alındı Bunun üzerine görevden ayrılarak İstanbul'a gitti ve gazeteciliğe başladı Aynı yıl Yeni Dünya, Aziz Nesin ile birlikte Markopaşa, Merhum-paşa ve Alibaba dergilerini çıkardı Markopaşa'da yayımlanan bir yazısı nedeniyle üç ay hapis yattı Daha sonra bir kamyon satın alarak 1948'de taşımacılığa başladı Bu arada Zincirli Hürriyet dergisinde yazmayı sürdürüyordu Sürekli izlenmekten ve baskı altında tutulmaktan duyduğu tedirginlik nedeniyle Bulgaristan'a geçmek isterken kendisine kılavuzluk eden kişi tarafından öldürüldü


Sabahattin Ali'nin gelişmesinde savaşlar ve siyasal dalgalarımalar içinde geçirdiği çocukluğunun, sanata ve düşünce dünyasına açık olan babasının önemli bir yeri vardı Duyarlı, atak ve coşkulu kişiliği özellikle ilk öykü ve şiirlerinde kendini gösterir Duygu yüklü ilk şiir ve öyküleri 1926'da Balıkesir'de yayımlanan dergilerde basıldı Daha sonra Yedi Meşale, Güneş, Servet-i Fünun dergilerinde yazmayı sürdürdü Hece ölçüsüyle yazdığı ve halk şairlerinden etkilendiği bu şiirlerini 1934'te Dağlar ve Rüzgâr adlı kitapta topladı

Şiirleri ilgi görmesine karşın, Sabahattin Ali öykü ve roman alanını seçti Yazdıkları arasında toplumsal konulu öyküler ağırlık taşır Değirmen (1935) adlı yapıtında topladığı ilk öykülerinin büyük bölümü romantik öykülerdir Öykülerde kişileri toplumsal sorunların içinde yansıtmış, insana özgü durumları çarpıtmadan ve abartmadan gerçeğe uygun olarak vermiştir Yazarın, kendine özgü kimliği ile belirginleşen öykücülüğünün 1936'da yayımlanan ikinci kitabı Kağnı ve bir yıl sonra yayımladığı Ses ile başladığını söyleyebiliriz Bu kitaplarındaki öykülerin konularını Konya ve Orta Anadolu kentlerindeki öğretmenlik günlerinin anıları ile hapishanede gözlemledikleri oluşturur

1943'te yayımladığı üçüncü kitabı Yeni Dünya'daki öykülerin tümü gözlem ve yaşantılara dayanır Öykülerinin kahramanları her gün rastladığımız, konuştuğumuz kişilerdir Sabahattin Ali onların durumlarını öykülerken bizi toplumun yapısını düşünmeye, irdelemeye ve araştırmaya yöneltir Ölümünden bir yıl önce yayımladığı Sırça Köşk'teki (1947) öykülerinde çarpıcı bir biçimde eleştirici Toplumsal Gerçekçilik görülür Kişilerin dış özelliklerini kesin çizgilerle verirken doğa betimlemelerinde özgün benzetmeler yapar Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940) ve Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı üç romanı vardır Bunlardan sonuncusu uzun öykü olarak kabul edilir

Sabahattin Ali Türk edebiyatında köyü ve köylüyü belli bir bakış açısı altında inceleyen ilk yazardır Ondan önce de Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay, Sadri Ertem gibi, Anadolu insanını konu alan yazarlar vardı Ama bunlann tümü yapıtlannın merkezine aydın kişiyi yerleştirmiş ve aydın-halk karşıtlığını sergilemiştir Sabahattin Ali'nin yapıtlannın merkezinde ise köy ve köylü vardır Onlann toplumsal ve ekonomik du-rumlannı, doğayla mücadelelerini, devlete, aydınlara ve yöneticilere duyduklan güvensizlikleri, ürünlerini satmakta çektikleri güçlükleri anlatır Sayılan çok olmamakla birlikte, bazı öykülerinde işçileri de konu almıştır Kötü çalışma koşullannın, ücretlerin düşüklüğünün, işçi-işveren ilişkilerinin irdelendiği bu öyküler köy ve köylüyle ilişkili öyküler kadar aynntılı değildir

Orta sınıftan kişileri de öykülerine konu alan yazar, aydınlan da olumlu ve olumsuz yanlanyla, tedirginlikleriyle ya da düzene uyum sağlamanın verdiği rahatlık içindeki yaşayışlanyla anlatır Yapıtlannda aydınlara eleştirel bir yaklaşımı vardır Bunlar köylü ve işçiyi hiçbir zaman anlamayan, Anadolu insanının karşısına yönetici olarak çıkan olumsuz kişilerdir Yazar Türk aydınının halktan kopukluğunu, halkla ilişkilerindeki içtenlikten yoksunluklannı alaycı bir dille eleştirir Aydınlarla birlikte yöneticilerin durumlannı da sergiler Yöneticilerin halktan kopuk oluşlan-m, kendi çıkarlannı gözeterek zenginlerin yanında yer alışlanm anlatır Sabahattin Ali bu yaklaşımlan belirli toplumsal koşulları gözeterek ortaya koyar Böylece yazarın eleştirel tavn dönemin yönetim biçimini hedef alır Gördüklerini ve duyduklarını yönetime ters düşecek biçimde dile getirdiği için birçok sorunla karşılaşmıştır

Yazdıklannın halk tarafından okunmasını amaçlayan Sabahattin Ali öykü ve romanlarında yalın bir dil ve anlatım kullanmıştır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Sabahattin Ali- öykü ve Roman Yazarı

Eski 01-03-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Sabahattin Ali- öykü ve Roman Yazarı





Sabahattin Ali Kimdir?
25 Şubat 1907 tarihinde, bugün Bulgaristan sınırları içindeki Gümülcine kazası Eğridere köyünde doğdu Öğrenimini Balıkesir ve İstanbul Muallim Mekteplerinde yaptıktan sonra Yozgat’ta öğretmenliğe başladı Kazandığı sınavla gittiği Almanya’da Postdam ve Berlin’de öğrenim gördü Dönüşünde çeşitli okullarda öğretmenlik, Devlet Konservatuvarı’nda dramaturgluk yaptı

Hey bir zaman bakıp bakıp
Seyrine doyamadığım!
Şimdi gurbette bırakıp
Sesini duyamadığım!

Evde kapanıp kaldın mı?
Seyrana çıkıp güldün mü?
Başkalarının oldun mu?
'Benimsin!' diyemediğim!

Akıtıp gözüm yaşını
Hatırlarım gülüşünü;
Kıvırcık saçlı başını
Göğsüme koyamadiğım!

Dik yamaçların selisin,
Sen benden daha delisin,
Şimdi kimlerin kulusun?
Başını eğemediğim!

Nasıl vurgunum bilirdin,
Niçin benden yüz çevirdin?
Kimlerin koynuna girdin?
Öpmeğe kıyamadığım!


1931 yılında bölücü propaganda yaptığı ihbarı üzerine üç ay tutuklu kaldı, kovuşturma sonunda aklandı Görevine döndü, bu sırada yazdığı bir romanı yayımlamaktan vazgeçince, gazete sahibi iki tanıkla birleşerek, bir toplantıda okuduğu bir taşlamayı okunmasından 6 ay sonra ihbar etti, yargılandı ve mahkum edildi

geçmedi yare sözümüz
yollarda kaldı gözümüz
yere sürüldü yüzümüz
böyleymiş karayazımız

çiçekler açılmaz oldu
pınarlar içilmez oldu
yar bize gülmez oldu
böyleymiş kara yazımız

yalnız ona yar demiştik
onda bir şey var demiştik
o bizi anlar demiştik
böyleymiş kara yazımız

hey gönül gene bu gece
kederim geceden yüce
gel susalım beraberce
böyleymiş kara yazımız


Konya ve Sinop Hapishanelerinde yattı [Eğer, yolunuz Sinop ‘a düşerse ve halen Müze olarak gezilebilen Ünlü Sinop Cezaevinde Sabahattin Ali’nin duvarlarından sular süzülen nemli hücresini de görebilirsiniz]

burda çiçekler açmıyor
kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
geçmiyor günler geçmiyor

avluda volta vururum
kah düşünür otururum
türlü hayaller görürüm
geçmiyor günler geçmiyor

dışarıda mevsim baharmış
gezip dolaşanlar varmış
günler su gibi akarmış
geçmiyor günler geçmiyor

gönülde eski sevdalar
gözümde dereler bağlar
aynadan hayalin ağlar
geçmiyor günler geçmiyor

yanımda yatan yabancı
her söz zehir gibi acı
bütün dertlerin en gücü
geçmiyor günler geçmiyor


1933'te memuriyet kaydı silindiCumhuriyetin Onuncu Yılı nedeniyle çıkan aftan yararlanarak salıverildi
1937'deki askerliğini takiben, önce Ankara Musiki Muallim Mektebi Türkçe öğretmenliğine, ardından çevirmen, öğretmen ve dramaturg olarak çalışacağı Devlet Konservatuarı’na atandı (1938)
Çeşitli resmi kuruluşlarda 1945 yılına kadar çalıştı İşsiz kaldığı bir dönemde Aziz Nesin ile birlikte Marko Paşa’yı ve onun devamı olan mizah dergilerini çıkardı Bu dergilerdeki yazılarında, yayın yoluyla hakaret ettiği savıyla yargılandı ve mahkum olduYeniden memur olabilmesi için bağlılığını ispatlaması istendi ve bu amaçla 15 Ocak 1934 tarihli Varlık'ta (13 Sayı) "Benim Aşkım" başlıklı,

Sensin kalbim değildir, böyle göğsümde vuran,
Sensin "Ülkü" adıyla beynimde dimdik duran
Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran
Seni çıkartsam ömrüm başlamadan bitiyor

Hem bunları ne çıkar anlatsam bir düziye
Hisler kambur oluyor dökülüyor yazıya
Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi'ye
Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor

dörtlüklerini de içeren Atatürk'e övgü şiiri yayımladı ve karşılığında MEB Talim Terbiye Dairesi Mümeyyizliği’ne atanarak işsizlikten kurtuldu (30 Eylül 1934)

Dağlar dik, çeşmeler kuru
Yarimin benzi çok sarı
Ölüm var, dönülmez geri
Yürü yağız atım yürü

Dağlar geçilmiyor kardan
Aman yok candarmalardan
Ayrılamadım bu yardan
Yürü yağız atım yürü

Yarim bu gece yoruldu
Kaçırdığıma darıldı
Bak daha sıkı sarıldı
Yürü yağız atım yürü

Nasıl titriyor korkudan
Kaldırdım onu uykudan
Sesler geliyor doğudan
Yürü yağız atım yürü

Peşime düştü takipler
Boynumu bekliyor ipler
Zeybekler seni ayıplar
Yürü yağız atım yürü


Yurt dışında çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk yapan Ali Ertekin tarafından, Bulgaristan sınırı yakınlarında Sazara köyü civarındaki ormanda , 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında öldürüldüCesedi öldürülüşünden iki buçuk ay sonra (16 Haziran 1948) bulundu

Ela gözünden akan
Ateşli nazarların
Acaba acımadan
Kimi yakacak yarın?

Dudakların acaba
Kimlerle öpüşecek?
Kimler yarın acaba,
Tuzağına düşecek?

Anlıyorum, bizlerden
İntikam alıyorsun
Lakin ey kadın bilsen,
Nasıl alçalıyorsun (11111926)

Sağlığında yayımlanmış dokuz kitabına, Varlık dergisinde tefrika edilen Esirler (1936) oyunu da eklenince on kitabı, yedi ciltlik bir külliyat halinde Varlık Yayınları arasında tekrar basıldı (1965/1966)

ŞİİRLERİ:
Dağlar ve Rüzgâr (1934)
Değirmen Dağlar ve Rüzgâr (1965)
Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağaların Serenadı, Öteki şiirler (1988) tüm şiirleri

ROMAN:
Kuyucakli Yusuf (1837-1988) Çok Güzel bir Roman
İçimizdeki şeytan (1940-1982)
Kürk Mantolu Madonna (1943-1988) Çok Güzel bir Roman

ÖYKÜ:
Değirmen (1935)
Kağnı (1936-1983)
Ses (1927-1972)
Yeni Dünya (1943-1982)
Sırça Köşk (1980)

OYUN:
Esirler (1966)

BESTELENEN ŞİİRLERİ
Dağlar, Sezen Aksu - Dağlardır Dağlar
Hapishane Şarkısı - 3, Ahmet Kaya - Geçmiyor Günler
Hapishane Şarkısı - 5, Edip Akbayram - Aldırma Gönül
Kara Yazı, Ahmet Kaya - Kara Yazı
Kız Kaçıran, Ahmet Kaya - Kızkaçıran
Leylim Ley, Zülfü Livaneli - Leylim Ley

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.