Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
, aksoylu, dil, gelenek, kamil, kültürü, laz, tarih, toplumsal, yapı

Laz Kültürü / Tarih, Dil, Gelenek ve Toplumsal Yapı – Kamil Aksoylu

Eski 12-09-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Laz Kültürü / Tarih, Dil, Gelenek ve Toplumsal Yapı – Kamil Aksoylu



Laz Kültürü / Tarih, Dil, Gelenek ve Toplumsal Yapı – Kamil Aksoylu






Uzun yıllardır Laz dili, tarihi, kültürü ve toplumsal yapısı üzerine araştırmalarını sürdüren Kâmil Aksoylu’nun Laz Kültürü adlı çalışması yayınlandı Aksoylu’nun bu çalışması bugüne kadar Laz kültürü ile ilgili yayınlanan en kapsamlı çalışma Dil, alfabe, tarih, edebiyat, mutfak, halk inançları, gelenekler, yer adları, bitki ve hayvan adları, çocuk oyunları, masallar ve yaşam gibi geniş kapsamda yapılan bu çalışmanın kaynağı alan araştırmaları

Çalışmanın amacı ülkemizin çok dilli ve çok kültürlü toplumsal yapısında, bilinenin aksine Lazların dil ve kültür olarak farklılığını ortaya koymaktır
Aksoylu’nun çalışmasına, dünyaca ünlü Japon dilbilimci Gôichi Kojima Laz dili üzerine görüşleriyle, arkeonometrist Dr Mustafa Kibaroğlu da antik çağ Laz kültürü (Kolhi kültürü) üzerine görüşleriyle destek vermişlerdir
Lazca diyalektlerdeki fonemlerin tamamını karşılayan 38 harfli Laz alfabesi kullanılarak yapılan Aksoylu’nun çalışması, gelecekte Laz kültürü ile ilgili yapılacak çalışmalara kaynaklık etmeyi amaçlamaktadır


Kitabın Künyesi

Laz Kültürü / Tarih, Dil, Gelenek ve Toplumsal Yapı
Kamil Aksoylu
Phoenix Yayınevi,
Sayfa Sayısı : 486
Basım Tarihi : 07 – 2009


Müge Tuzcuoğlu’nun 05/08/2007 Tarihli Evrensel Gazetesi’nde Yayınlanan “mendra gzalepeşi berepe” (Uzak yolların çocukları) Adlı Yazısı
Kamil Aksoylu 1957 yılında Arhavi’nin Yolgeçen köyünde doğdu İlkokulu doğduğu köyde okuyan Aksoylu, 1976 yılında Arhavi Lisesi’ni bitirdi Mesleği ambarcılık olan Aksoylu, beş yıl yurtdışında (Irak/Bağdat) çalıştıktan sonra sırasıyla İstanbul, İzmir, Tekirdağ ve Ankara illerinde çalışarak 2005 yılında emekli oldu Anadili Lazca olan Aksoylu, köyündeki diğer çocuklar gibi ilkokul yıllarında Türkçeyi öğrenmeye başladı Lazcanın bir dil olduğunu bir hayli geç fark edip, 35 yaşından sonra Laz dili ve kültürü üzerine araştırmalarını yoğunlaştırdı Laz Kültürünü Araştırma Vakfı girişimi ve Ogni dergisi yayın çalışmalarına katıldı

Karadeniz’in geçit vermeyen inatçı doğasına inat; komşularına, çay bahçelerine, fındık toplamaya gitmek için uzun yollar tepen Lazlar, bu sefer de Laz dilini geliştirmek, Laz kültürünü yaşatmak adına uzun bir yola başkoydular İÖ’den var olan Kolheti Uygarlığı’ndan bugüne kadar zaten uzun bir yolu aşan ve sadece konuşarak Lazcayı bugüne dek taşıyan Lazlar, son 30 yıl içinde dilde yaşanan tahribatı yok etmeye uğraşıyorlar Ve bir de annelerinden, ninelerinden kalma evlerini korumaya, çocukken oynadıkları oyunlarını kendi çocuklarına öğretmeye, damak zevklerine en uygun yemekleri unutmamaya; yani kendi yaşamlarına, insanlıklarına sahip çıkmaya uğraşıyorlar

Son birkaç yıldır yükselişe geçen Laz Kültürel Hareketi, bugünlerde Lazcanın ve kültürünün gelişmesi, hatırlanması, öğretilmesi, duyurulması adına çalışmalar yürütüyor Bu kapsamda pek çok eserin de çıktığı süreci, Laz kültürünü ve dilini, bir süredir bu alanda yaptığı çalışmalarla adını duyuran Kamil Aksoylu ile görüştük



Lazlar kimlerdir?


Türkiye’de genelde “Karadeniz’de yaşayan herkes” olarak bilinir Ancak bu yanlıştır Lazlar, Karadeniz’in doğu ucunda çok küçük bir bölgede yaşarlar Rize’nin Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı ilçeleri ile Artvin’in Arhavi, Hopa ve Borçka ilçelerinde Lazca konuşulur Bu ilçeler arasında yüzde yüz Lazca konuşan sadece Arhavi vardır, diğerleri karışıktır Bunların dışında, “93” harbi diye tabir edilen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı döneminde özellikle Hopa’dan Batı Anadolu’ya yapılan göçler vardır ve Lazlar, Adapazarı, İzmit, Yalova, Karamürsel gibi bölgelere de dağılmışlardır
Özel bir sayım yapılmamıştır ama bugün Türkiye’de 250 bin civarında Laz bulunduğu söylenir

Bütün halklar gibi Lazlar da dili, kültürü olan bir halktır Cumhuriyet’ten bu yana Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, ondan önce Osmanlı sınırları içinde, daha öncesinde de antik çağda Kafkasya’da Kolheti denilen uygarlıkta yer alırlar Lazlar için, antik Kolheti uygarlığını günümüze taşıdıkları söylenmektedir
Bir de Lazların kendilerini nasıl algıladığına bakacak olursak; Lazlar özellikle Lazcanın bir dil olduğunun bilincinde değiller Günümüzde Lazların yaşadığı Lazona bölgesine baktığımızda, 30 yaşın altındakilerin artık Lazcayı kullanamayıp sadece anladıkları gözleniyor Göç ile kentlere gelmiş Lazlar arasından da ikinci üçüncü kuşakların yine dillerini bilmediklerini, yalnızca anladıklarını görüyoruz



Peki Laz dili nedir?

Türkiye’nin çok dilli ve çok kültürlü oluşu, ne yazık ki yeni yeni kabul görmektedir Bu tutum, yerel dil ve kültürün geleceğe taşınmasında önemli bir engel olmuştur Oysa ülke nüfusumuzun üçte birinden fazlasının en az iki dilli, azımsanmayacak bir kısmının da daha çok dilli olduğu tahmin edilmektedir

Bu doğrultuda Lazca da yüzyıllar boyunca konuşulan, varlığını koruyan bir dildir Dilbilimciler, Lazcayı, Kafkas Dil ailesinin Güneybatı Kafkas dil grubuna sokuyorlar Bu grupta, Lazcanın dışında Gürcüce, Sıvanca ve Lazcaya en yakın dil olan Megrelce bulunuyor Türk dilbilimcileri ve Gürcü dilbilimcileri, Lazcayı ayrı bir dil olarak kabul etmiyor ve her iki grup da kendi dilinin bir şivesi olduğunu savunuyor Ama tarafsız dilbilimcileri, “bir dilin başka bir dille aynı grupta olmasının, o dil olacağı anlamına gelmeyeceğini” söylüyorlar

Lazca, yüzyıllardan beri hiç yazılmadığı halde sadece konuşularak günümüze kadar gelmiştir Bu durum, Lazcanın ne kadar güçlü ve köklü bir dil olduğunun göstergesidir Çünkü yüzlerce yıl hiç yazılmadan, çizilmeden, hiçbir belge bırakmadan, kulaktan kulağa, dilden dile, gönülden gönüle akıp gelmiştir Bugün de hâlâ varlığını sürdürüyor Ama en hızlı erimesini de son 30 yılda yaşamıştır Bilişim süreci, internet, televizyon gibi etkilerle bu süreçte sadece Lazca değil, bütün yerel diller yok olma sürecine girmiştir



Bugün Laz kültürü adına neler yapılmaktadır, neler yapılmalıdır?

Bazı kesimler birkaç alfabe üretseler de 15 yıldan bu yana kullanılan ve bugün “Lazoğlu Alfabesi” olarak adlandırılan bir alfabe vardır, Laz okuryazar çevresi bu alfabeyi kullanır
Hâlâ yaşamakta olan kültürün tanıtımında bazen kıyısından köşesinden geçmeyen yayınlar da olmuştur Laz kültürünü üç sayfada anlatmışlardır Laz kültürü öyle üç beş sayfada geçiştirilemez, başlı başına bir çalışma alanıdır Yerinde yapılacak alan çalışmasıyla hiç zaman kaybetmeden, Laz kültürünün toparlanıp bir araya getirilerek belgelenmesi gerekmektedir Çünkü zaman bu değerlerin aleyhine çalışıyor Uygarlığa katkı sağlamış değerler bir bir yok oluyor Kimsenin istemeyeceği gibi Lazlar da kültürel değerlerini kaybetmek istemez Lazlar da bu değerleri kaybetmek istemediklerini, nereye giderlerse gitsinler, geleneksel yaşamlarını taşıyarak göstermişlerdir Ancak bazı taşınmaz değerler de vardır Onlar bir bir yok oluyor Mesela gerçek bir yaşam kompleksi olan Laz evlerini bugün zor buluyorsunuz Yerlerinde de yok oluyor bu değerler Gündelik hayattaki birçok alışkanlıklar, beslenme, eğlence, yaşama dair ne varsa görgüsüzce yok ediliyor Türk kültürünün yok edilmesi gibi… Yerel dillerde ve kültürlerde bu tahribat daha fazladır



Bu alanda yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lazca, yazılı bir dil olmadığı için Laz dili ve edebiyatı, tarihi, Laz kültürü gibi alanlarda referans alınacak bir kaynak gösteremiyoruz Yaklaşık 15 yıldır Lazcayı yazılı dil haline getirme çabaları sürüyor Çok yol alındı, çok eserler üretildi ama henüz yeterli bir seviyeye gelinemedi Küçük bir bölgede konuşulduğunu söylesek de birbirinden çok farklı olan 5-6 farklı diyaleki vardır, hatta bunu köylerine kadar incelersek daha da artar Lazca çalışmalarında da bu diyalekt farklılıkları önemli ölçüde artmaktadır İlk çalışmayı yapan kişiler, kendi bildikleri diyalektleri kullandılar, “Lazca budur” diye sundular Birçok uydurma kelime, Lazca olarak yer aldı Bu bağlamda, Lazona’nın doğu ucundan batı ucuna, sahilden iç kesimlere kadar Lazcayı kapsayan bir çalışma gerekmektedir Bu yapılmadığı sürece “Lazca budur” demek eksik ve yanlış olacaktır Bugüne kadar yapılan çalışmalar da hep eksik kalmıştır

Şüphesiz bu alanda yapılan çalışmalar çok iyi niyetli ve laz diline, kültürüne katkı adına yapılmıştır Ama bakıyoruz, kendini bu çalışmalara adamış birçok kişinin bu çalışmada sanki söz sahibi olmak ister gibi “Ben yaptım” hissini sezinliyoruz Bu çok yanlış bir şeydir, böyle olmamalıdır Bu yönde yapılan çalışmaları eleştiriyorum ve yetersiz, yer yer de yanlış buluyorum Bazı çalışmaları da -isimlerini vermeyeyim ama bellidir- Laz kültüründe tahribat olarak görüyorum Buna kimsenin hakkı olamaz Kimse, Lazcada olmayan bir kurala, bir uygulamaya “var” diyemez
Sizin de bu alanda bir çalışmanız var sanırım…

Yaklaşık on yıl boyunca değişik zaman dilimlerinde yörede topladıklarımı iki yıldır bir araya getirmeye çalışıyorum Bu işe ilk başladığımda önümdeki yolun çok uzun bir yol olduğunu fark etmiştim Laz kültürünü bir araya getirip belgeleyebilmek, hayal olmasa da bana göre çok uzaktı Bunun için çalışmama uzak yollar anlamına gelen “Mendra Gzalepe” adını koydum

Adına uzak yollar desem de, gözlerim hep o uzak yolların ardındakilerden hiç ayrılmadı İşte bu çalışmaya bu uzak yolların aşılması, neden aşılması gerektiği ve nasıl aşılacağına dair bir misyon yüklemeye çalıştım O uzak yolların ardındakilerin gerçek yaşamlarını inceleyip dilleri, alfabeleri, kültürleri ve edebiyatları ile çok yakın durduklarını göstermeye çalışıyorum Bir toplumun ve bir tarihin bizlerden saklanan yüzünü göstermeyi amaçlıyorum ‘Tarih boyunca neden saklanmış ve gizlenmiş’in üzerinde hiç durmuyorum Bu çalışma öyle bir misyon üstlenmemiştir Ama var olup da bilinmeyenleri açığa çıkarmak istiyorum Gerçekten bilmeyenlere, bilip de farkında olmayanlara, bilip de bilmez duranlara; ‘Ey insanlar, bu farklılığın farkında olun, bu güzellikleri görün’ demeye çalışıyorum Bu ülke insanlarını bu farklılıklardan, bu zenginliklerden yoksun bırakmaya kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum Tarih boyunca dünya uygarlığına katkı sağlamış kültürleri, farklı dilleri, farklı inançları, farklı yaşam biçimlerini yok sayan inkarcı zihniyetlerin ülkemize, ülkemizin insanlarına ne yararı olabilir ki?

insanokurorg

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.