Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dejavu, siyasi

Bu da Siyasi Dejavu

Eski 11-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Bu da Siyasi Dejavu



Bu da siyasi dejavu


Yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık duygusuna “dejavu” denir Türkiye’nin son günlerdeki politik olaylarını daha önce yaşadığınız duygusuna kapılıyor musunuz? Örneğin Ergenekon gözaltılarını, tutuklamalarını? Ya da “Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nı görevden alsın” sözlerini? Gelin yıllar öncesine gidip bir dejavu yaşayalım



BUGÜN fikir hayatındaki kısırlığımızın temel sebeplerinden biri sol düşünceye düşmanlıktır Bunun nedeni ise Soğuk Savaş ve onun uzantısı olarak 12 Mart-12 Eylül darbeleridir
Annales-School tarihçiliği; yani tarihi olayları ekonomik temelli düşünceyle anlama-analiz etme yöntemi solculukla özdeşleştirildiği için, bu anlayış bizim üniversitelerimize sokulmamıştır Bu da hâlâ temel meseleleri kavrayamamamıza neden olmaktadır
Gündemdeki olayları hâlâ Soğuk Savaş yıllarının bize dayattığı tek boyutlu düşünce sistematiğiyle tartışıyoruz Sosyal tarihçiliği-ekonomik tarihçiliği bilmiyoruz
Örneğin; Türkiye’deki Ergenekon soruşturması-davasını nasıl “okuyor-analiz ediyorsunuz”?
Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla dengeleri altüst olan günümüz dünyasında yeni oluşturulmaya çalışılan düzeni kavrayamadan Türkiye’deki olayları anlayabilir misiniz?
Sözlerimi somutlaştırmak için size bir dejavu yaşatmalıyım!
Yeni yol haritası
1945 yılında II Dünya Savaşı bitti
Savaşın iki galibi Amerika ve Sovyetler (Rusya), özelikle 100 yıldır paylaşım mücadelesine girdikleri emperyal rakiplerini saf dışı edip dünyaya hâkim oldu
İngiltere, Fransa galip bile olsalar savaş yorgunuydu; ABD’nin gölgesine sığındılar Almanya, İtalya, Japonya zaten savaştan yenik çıktı
İki süper gücün dünyayı paylaşma isteği Soğuk Savaş’ın başlamasına neden oldu
“Milli Şef” İsmet İnönü’nün usta dış politikasıyla harbe girmeyen Türkiye, yönünü Batı’ya döndü Üstelik bunu Atatürk döneminin SSCB’ye yakın dış politikasını tamamen değiştirerek yaptı
İnönü, Türkiye’nin geleceğini Batı’da görse de, ülkenin tam bağımsızlıkçı çizgisinden çok taviz verme eğiliminde değildi
Oysa
ABD’nin yeni dünya düzeninde Türkiye’den istekleri vardı Örneğin, Kore’ye asker gönderilmesi gibi
ABD, Türkiye’nin II Dünya Savaşı’nda olduğu gibi tarafsız kalmasını istemiyordu; yeni ordulara ihtiyacı vardı
Çünkü
Sovyetler Birliği Avrupa’nın merkezine kadar gelmişti
Afrika’da, Asya’da sömürgeler özgürleşiyordu Ortadoğu’da ulusal hareketler çığ gibi büyüyordu
Çin ve SSCB kapitalist ülkelere karşı birleşik cephe oluşturma kararı almıştı
Ve bu karardan 5 ay sonra Kuzey Kore, Güney Kore topraklarına girdi
II Dünya Savaşı bitmişti bitmesine ama dünyayı paylaşım mücadelesi sürüyordu
Ve ABD’nin, savaşacak Mehmetçik’e ihtiyacı vardı
Genelkurmay Başkanı tasfiye edildi
İsmet Paşa, iktidarı DP’ye kaptırmasaydı Kore’ye asker gönderir miydi?
Türkiye’yi savaşa sokmamış İsmet Paşa’nın Kore’ye asker gönderme ihtimali az
Peki Genelkurmay’ın II Dünya Savaşı’ndaki kurmay kadrosu görevde olsaydı, DP’nin isteğine uyar mıydı?
Bu konuyu açmalıyım:
Demokrat Parti 6 Haziran 1950’de TSK içinde “balans ayarı” yaptı
Bunu da ustaca başardı
Hükümet olunca gündeme hemen ezanın tekrar Arapça okunmasını getirdi Ardından radyoda dini program yapılması yasağını kaldırdı
Dini duygulara seslenip kamuoyunun desteğini arkasına alınca Türkiye’nin gündemine suni bir olay getirildi:
“Askerler darbe yapacak!”
Parantez açayım: Bu dedikodunun üzerinden 60 yıl geçti; bugüne kadar bu dedikodunun doğruluğunu gösterir bir tek bilgi-belge bulunamadı
Ama DP hükümeti bu dedikoduyu fırsat bilip, başta Genelkurmay Başkanı A Nafiz Gürman, Hava Kuvvetleri Komutanı Zeki Doğan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Mehmet Ali Ülgen, Jandarma Genel Komutanı Nuri Berköz, Genelkurmay II Başkanı İzzet Aksalur olmak üzere ordu komutanları dahil 15 general ve 150 albayı emekli etti
Ve
İki ay sonra ABD’nin isteği oldu:
25 Temmuz 1950’de DP hükümeti, Kore’ye 4 bin 500 kişilik askeri birlik gönderme kararı aldı
DP, CHP’nin tavrından çekinip konuyu TBMM’ye bile getirmedi Bakanlar Kurulu kararnamesiyle Mehmetçik cepheye sürülüverdi
Üst komuta kademesi tasfiyeye uğrayan TSK sesini bile çıkaramadı
Olayı protesto eden Türk Barışseverler Derneği’nin solcu üyeleri ise hemen cezaevine tıkılıp sesleri kesildi
1 Mart tezkeresi
1950’lerdeki iç ve dış olayların günümüz dünyası ve Türkiye’si ile benzerliği var mı?
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Soğuk Savaş dönemi sona erdi
Soğuk Savaş sonrasının en sert paylaşım mücadelesinin yaşandığı Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu, Türkiye’nin yanı başında
Türkiye bugüne kadar sorunlu bölgelere BM nezdinde asker göndererek kanlı savaşların dışında kalmaya özen gösterdi
Fakat
Bu tarafsız dış politika bir yere kadar sürdü
Türkiye’nin 1 Mart (2003) tezkeresine onay vermemesi, ABD için dönüm noktası oldu
Tezkerenin reddedilmesini ABD, TSK’ya bağladı
İşte ben o tarihten sonra dejavu yaşamaya başladım
Bugün ne diyorlar:
“TSK’da cunta var”; “Başbakan, TSK’nın üst komuta kademesini görevden alsın!”
Sanıyorum oyunun henüz birinci perdesini seyrediyoruz
AVRUPA’YA KOMÜNİST OYUNU
ABD’nin Soğuk Savaş doktrinine göre, büyük kara ordusuna sahip Türkiye, NATO şemsiyesi altında olmalıydı
DP de hükümet olunca NATO’ya başvurdu Amerika desteğine ve Kore’ye asker göndermesine güvenip hemen kabul edileceğini sanıyordu
Olmadı; Avrupalılar Türkiye’yi istemedi
Şaşıran sadece Türkiye değildi; ABD Dışişleri Bakanı Dean Acheson, NATO’nun Avrupalı üyelerine sert çıkarak, Türkiye’nin acilen pakta alınmasını istedi
Avrupa’nın üstünde hâlâ savaşın dumanı tütüyordu; kimsenin sert demeçlerden korkacak hali yoktu
ABD ve Türkiye, Avrupa’yı ikna için iki yönteme başvurdu:
Bunlardan birincisi, “Stalin, Kars ve Ardahan’ı istedi” yalanına yeniden başvurmak oldu!
Bu yalanı maalesef Feridun Cemal Erkin ile Selim Sarper çıkardı Güya talep Moskova Büyükelçisi Sarper’e sözlü olarak söylenmişti! Toprak talebini Stalin niye nota vererek yapmamıştı? Bilinmiyor
Zaten SSCB toprak talebini reddetti; Dışişleri Bakanı Molotov, “Bu nereden çıktı, böyle bir talebimiz yok” demesine rağmen psikolojik harbe yenik düştüler Bırakın o dönemi, bu kara yalana hâlâ inanılıyor; yıllardır iç politika malzemesi olarak kullanılıyor
Neyse dönelim konumuza
Ortada toprak talebine ilişkin belge filan olmayınca Avrupalılar bu yalana pek itibar etmedi
O halde Avrupalıları ikna için başka oyunlar gerekiyordu
Bulundu:
“Türkiye komünist hareketlerin tehdidi altındaydı
Bu “tehlikenin” gösterilmesi amacıyla 1951 yılında Türkiye Komünist Partisi’ne yönelik “büyük tevkifat” yapıldı Dört yüz kişi işkenceden geçirildi Kimler yoktu ki; Ruhi Su, Enver Gökçe, Ahmet Arif, Arif Damar, Mihri Belli
İşkenceye dayanamayıp aklını kaybedenler oldu (İşkenceye uğrayanlardan Yılmaz Çolpan Paris Turizm Müşaviri iken 22 Aralık 1979’da ASALA tarafından öldürüldü Solun tarihi acıklı insan hikâyeleriyle doludur)
Basın günlerce komünistlerin nasıl sinsi bir oyunla rejimi değiştireceğini yazdı
Bu arada, ölüm korkusuyla Nâzım Hikmet de Sovyetler Birliği’ne kaçınca yayınlar daha da sertleşti
ABD her fırsatta, Türkiye’nin komünist tehdidi altında olduğunu söylemeye başladı Bu arada NATO kararını da bekleyemezdi Ortadoğu ABD Büyükelçileri Konferansı İstanbul’da toplandı Güçlü bir Ortadoğu savunma hattı kurulması ve Türkiye’nin bu savunmada etkin bir rol üstlenmesi istendi
Türkiye’nin Londra, Paris, Roma büyükelçileri de, Cumhurbaşkanı Bayar başkanlığında Çankaya Köşkü’nde toplanarak, Doğu Akdeniz savunmasına ilişkin kararları görüştü
Öte yandan
Bir avuç aydına/komüniste karşı Türkiye’yi korumak için Amerikan 6’ncı Filosu İstanbul’a geldi!
Şaka gibi ABD ayrıca Türkiye’ye 100 jet uçağı vereceğini açıkladı Yani tehlike o kadar büyüktü!
Bu arada Mehmetçik Kore’de yiğitçe savaşmayı sürdürdü ABD, Kore’deki Türk Tugayı’na “Başkanlık Onur Belgesi”ni verdi
Ödül karşılıksız bırakılır mıydı; hemen Kore’ye 900 kişilik ilave asker sevkıyatı yapıldı
Mehmetçik’in bir hiç yüzünden Kore’de şehitler vermesini protesto eden 56 üniversite öğrencisi tutuklandı Tabii hepsi komünistti!
Bu arada Ankara’ya ABD askeri heyetlerinin biri gidip diğeri geldi Ziyaretler sonrasında Kore’ye hep takviye asker gönderildi; bu kez sayı 600 idi
Bir yanda Kore’ye asker gönderildi, diğer yanda solculara yönelik tutuklamalar hız kesmedi
Türkiye Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Esat Adil Müstecaplıoğlu; Attilâ İlhan ve Madımak’ta kaybettiğimiz Asım Bezirci’nin de aralarında bulunduğu 15 aydın tutuklandı
İstanbul’da Orak Çekiç adında gizli bir örgüt ortaya çıkarıldı! Üç kişi tutuklandı
Milli Eğim Bakanı Tevfik İleri solcu öğretmenlerin tasfiyesinin hızlandırılarak sürdüğünü açıkladı
Uzatmayalım
Sonuçta Avrupalılar “komünist tehlikesi oyununa” kandılar/ya da kanar gibi yaptılar; Türkiye’nin NATO’ya katılmasına izin verdiler Zaten SSCB burunlarının dibine kadar gelmişti; riske girmek istemiyorlardı
Nedendir bilinmez bu kabulden sonra ABD, Türk-Amerikan Askeri İşbirliği’ne katkılarından dolayı Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut’a “Liyakat Madalyası” verdi
Halk bayram yapıyordu:
100 yıllık Rusya korkusundan yine bizi Batı koruyacaktı Sovyetler saldırınca NATO bizim yanımızda olacaktı!
Halbuki
Bu da koca bir yalandı SSCB’nin saldırısı durumunda savunma hattı Boğazlar’da kurulacaktı
Neyse gelelim sonuca
Dün komünistler, bugün de “darbeci Ergenekoncular” cezaevinde!
Size de yaşadıklarınız dejavu gibi geliyor mu?
En önemli silahları: CAHİLLİK
SOĞUK Savaş doktrini 1950’de kolayca hayata geçirildi
1989’da Berlin Duvarı yıkıldı Soğuk Savaş sona erdi
Dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen süper güç ABD, 1990’larda yeni doktrini Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için kolları sıvadı
Bu konsepte göre Türkiye artık Kemalizm’i bırakıp, yeni rol modeli ılımlı İslam’ın ipine sarılmalıydı
NATO, konsepti gereği savunma ordusuydu
Ama artık bunu bırakmalıydı “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi artık bir kenara bırakılmalıydı Özellikle Ortadoğu’da aktif rol almalıydı
Fakat Türk Silahlı Kuvvetleri de sömürge ordusu değildi, ulusal devletin ordusuydu; “Hadi şimdi de bu görevi üstlen” denince hemen “Baş üstüne” diyemezdi
Demediği gibi Rusya ve İran ile ittifak kurulmayı öneren paşalar bile çıktı Tabii bu teklifi yapanların sonları Silivri’deki Ergenekon davası oldu! Neyse
ABD, dünyayı dizayn etmekte kararlı; bunun ekonomik nedenleri var
En azından ilk etapta Irak’tan çekildiğinde Kürtleri ve petrol kuyularını koruyacak TSK’ya ihtiyacı var
Fakat 1950’lerde “tereyağından kıl çeker” gibi halledilen oyunlar/planlar bu kez hayata kolay geçirilemiyor
Baksanıza “Kürt açılımı” bile sert muhalefetle karşılandı
Uyduruk mektuplarla TSK ve son günlerde Dersim meselesiyle CHP ne kadar yıpratılmaya çalışılsa da oyun tutmuyor; ikna edici olmuyor
Niye? Hükümete, yandaş medyaya, liberallere, din sömürücülerine rağmen oyun niye tutmuyor?
Bakınız
İşte burada sosyal-ekonomik tarihçilikten yararlanacağız
1950’de Türkiye nüfusu 21 milyondu Yüzde 75’i köylüydü ve nüfusu 5 binin altında olan yerleşim yerlerinde oturuyordu
Okuryazar oranı sadece yüzde 30 idi
Kişi başına düşen gelir 166 dolardı
Bu yoksul halkın cehaletinden yararlandılar
Türkçe ezanın kaldırılması, okullarda din derslerinin mecburi edilmesi, Fatih ve Eyüp Sultan gibi türbelerin açılması, radyoda din programlarının yapılması gibi popülist icraatlarla onu kandırdılar
Yoksul köylülerin temiz inançları siyasete malzeme yapıldı
Sadece onlar mı?
Şehirliler de yeni gazino kültürüyle, ABD’den gelen caz müzikle-dansla, güzellik yarışmalarıyla, radyo günleriyle, polisiye cep kitaplarıyla, renkli sinemalar ile meşgul edildi
Dinciler çok mutluydu Ardı ardına çıkardıkları yayınlarda Atatürk’e hakaret etmek için birbiriyle yarıştırıldı Her yanda Atatürk’ün heykelleri kırılıyordu
DP’nin besleme basını ise, ABD’nin Marshall planı çerçevesinde Türkiye’ye 58 milyon dolarlık askeri yardımda bulunması gibi olayları manşetlere taşırken; Kore’de 34 subay, 46 astsubay ve 1252 erin şehit olduğu; 234 Mehmetçik’in ise esir tutulduğu haberlerini görmezlikten gelmeye çalıştı
Peki
1950’ler 2000’li yıllara benziyor mu?
Benzerlikler var kuşkusuz
Ancak bu oyun bugün niye pek tutmuyor?
Hadi bu da size ev ödevi olsun

Soner YALÇIN

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.