RADAR, uzaktaki cisimlerin yerlerini belirlemeye yarayan bir elektronik sistemdir

Bu sistem, çok kısa süreli radyo dalgası darbelerinin (vuru) ince bir demet halinde bir antenden gönderilmesi ve bu dalgaların bir engele çarpıp antene geri dönmesinin (yankı) izlenmesi temeline dayanır

(Radyo dalgaları RADYO maddesinde anlatılmıştır

) Tek bir enerji darbesinin gönderilmesi ile antene geri dönmesi arasında geçen süre ölçülerek, bu darbenin gidip geldiği uzaklık bulunabilir

(Radyo dalgaları saniyede 300

000 km hızla yol alır

) Eğer darbenin doğrultu'su biliniyorsa, uzaklık ile doğrultu arasındaki ilişkiden darbenin yansımasına neden olan cismin (hedefin) konumu çıkartılabilir
Gece karanlığında ya da sis ve bulut içinde de kullanılabilen bu sistem, uçak ve gemilerin izlenmesinde çok işe yarar

Uçağa takılan radar yerdeki yüksek noktaları saptayabilir

Gemilerde ise radar, karanın ve başka gemilerin yerlerini belirlemek için kullanılır

Bunlar radarın en yaygın kullanım biçimleridir, ama bu sistemden çok başka alanlarda da yararlanılır
Radarın Ortaya Çıkışı
Bilim adamlan daha radyonun bulunmadığı dönemde çok kısa radyo dalgalarının katı cisimlerden yansıtılabileceğini saptamışlardı

Heinrich Hertz radyo dalgası üretmeyi başardı

Radyonun öncüsü olan Guglielmo Marco-ni {bak

Marconi, Guglielmo) 1922'de, modern radara benzeyen bir sistem tasarladı, ama bu tasarıyı uygulamaya koymadı

1925'te ABD'li bilim adamları Gregory Breit ve Merle Tuve, atmosferin, radyo dalgalarını yansıtma özelliğine sahip iyonosfer katmanının yüksekliğini belirlemek için bir dizi deney yapmaya giriştiler; bu çalışmaları sırasında, daha sonralan radarda yaygın biçimde kullanılacak olan bir teknikten yararlandılar

Ama radarın geliştirilmesine yönelik çalışmalara hız kazandıran asıl olay 1930'lardaki savaş tehlikesi oldu
1935'te İngiliz hükümeti, bilim adamı Ro-bert Watson-Watt'tan, radyo dalgalarından yararlanarak "ölüm ışını" üretilip üretileme-yeceğini araştırmasını istedi

Watson-Watt hükümete bunun olanaksız olduğunu, ama radyo dalgalarından yararlanılarak uçakların daha görülmeden ya da sesi duyulmadan çok önce saptanabileceğini söyledi
Watson-Watt bu iddiasını kanıtlamak için 26 Şubat 1935'te bir gösteri düzenledi ve radyo dalgaları kullanarak görülemeyecek ve sesi duyulamayacak kadar uzakta olan bir bombardıman uçağının varlığını saptamayı başardı
Düşmanın hava saldırısını önceden haber verebilmek, bu konuda erken uyanda bulunabilmek o kadar önemliydi ki, Watson-Watt'ın düşüncesi hemen benimsendi

1939'da II

Dünya Savaşı başladığında, İngiltere'nin güney ve doğu kıyılarında 40 kadar gizli radar istasyonu kurulmuş durumdaydı
Bunlara "RDF" istasyonları deniyordu (RDF, "radyoyla yön bulma" anlamındaki İngilizce Radio Direction Finding sözcüklerinin ilk harflerinden geliyordu)

Bu alanda İngiltere başı çekiyordu, ama kısa bir süre sonra ABD ve Almanya da kendi radar sistemlerini geliştirdiler

ABD'de bu sisteme "radar" deniyordu; bu sözcük, "radyoyla algılama ve uzaklık ölçme" anlamındaki İngilizce Radio Detection and Ranging sözcüklerinden türetilmişti

Bir süre sonra dünyanın her yerinde bu sözcük kabul edildi
Daha sonraları radar ilkelerinden, uçak ve gemilerin saptanmasının dışında, pek çok başka alanda da yararlanılmaya başlandı

Ateşli silahlar radarla donatıldı; ayrıca düşman bombardıman uçaklarını kolayca saptayabilmeleri için gece avcı uçaklarına da radar takıldı

Bugün, üzerindeki radar yardımıyla hedefini bulan füzeler de vardır

Radar başlangıçta savaş sırasında kullanılmak üzere geliştirilmişti, ama 1940'lardan bu yana radar hem deniz, hem de hava ulaşımında büyük bir rol oynamaktadır