Avrupaya Ilk Adım |
09-29-2009 | #1 |
b@ron
|
Avrupaya Ilk AdımAvrupaya ilk adım 1969 senesinde insan oğlunun aya ilk adım atmasından daha mühim bir olaydır; Türklerin Avrupa’ya attıkları ilk adım Neden denirse; Aya atılan ilk adım, Fen ve teknikteki ilerlemenin bir neticesi idi Halen de insan oğlu için huzur ve saadeti sağlayacak bir netice elde edilemedi Türklerin Avrupa’ya ilk adımı ile, Avrupa derebeylerinin zulümleri altında inim inim inleyen milyonlarca insan, huzura kavuştu Karanlık bulutlar, insanlığın üzerinden kalkmış oldu Biliyorsunuz Türk kavmi, Hazar denizinin doğusunda yurt tutmuşlar Bazı iç anlaşmazlıklar ve bilhassa inanç ayrılıkları sebebiyle, iki grup halinde, Batı’ya akmaya başladılar Bunlardan, Hazar Denizi’nin kuzeyinden Batı’ya göçenler, İslâmı tanımadılar Önlerine gelen insanlar, Hıristiyan idi Bu cengaver insanları, kendi şatolarına bekçi yapmayı planlayarak, bunları evvela Hıristiyan yaptılar, sonra da kendilerine Köle Hazar Denizi’nin güneyinden göçenler ise zaten müslümanlann örnek hayatları, onları kendine çekti Seve, seve, kılıç zoru görmeden müslümanlığı kabul ettiler Oğuz Han neslinden Süleyman Sah, 50000 kişilik mahiyeti ile Cengiz Han’ın zulmünden Batı’ya doğru göçmeye başladı Fırat nehrini kafile halinde geçerken; Caber Kalesi civarında atından düşen Süleyman Sah, suda boğularak şehid oldu Osmanlı’da adet, beyin yani Sultan’ın büyük oğluna PAŞA denirdi Orhan Gazi’nin büyük oğluna da Şehzade Süleyman Paşa deniyordu Babası tarafından, iyi bir eğitim görmüştü Gözünü budaktan esirgemiyordu Babasının verdiği askerî vazifelerin hepsinden zaferle dönüyordu Çocuk denecek yaşta iken, Kocaeli’ne vali tayin edildi Bir çok Bizans’lı kale komutanı, kendi elleri ile kalelerini Türklere teslim ediyorlardı Bizans kuvvetleri, Orhan Gazi’nin oğlu Halil Bey’i, bir sandal gezintisinde kaçırdılar Bu duruma çok üzülen Orhan Gazi artık, Avrupa’ya geçme zamanının geldiğine hükmetti Oğlu Süleyman Paşa’ya bu görevi verdi O da derhal hazırlıklarını yaptı Karesi vilayetinin, o zamanki ismi SİZİK olan Aydıncık bölgesine geldi Burada tarihi bir harabe vardı Karşı kıyıların seyrine doyum olmuyordu Mehtab da ne kadar güzeldi Ellerini açıp ‘Ya Rabbî, senin ismini yaymak için buradayım Maksadım dünya değildir, ismini gücüm yettiğince uzaklara duyurmak istiyorum Bizleri boş çevirme’ diye ağlayarak dua etti Osmanlı’ların bu sahillerde harekete geçtiğini haber alan Bizans, Anadolu kıyılarına rastlayan limanlarda, tek bir sandal dahi bırakmadı Kahraman Şehzade, bir gece karanlıkta sahile geldi Karşı kıyılar görünmüyordu Deniz çok azgındı Dalgaların sesinden bir şey işitilmiyordu Şehzadenin komutanlarından, Fâzıl ve Ece beyler: ‘Beyimiz, bize izin verin karşı kıyıya geçelim, keşif yapalım’ dediler, izin verilmesi üzerine her biri birer iri ağacı denize atıp üzerine ata biner gibi binerek, karanlıkta karşı sahile vardılar O gece oradan işe yarar bir Rum’u esir ederek, bir de küçük sandal alarak geriye döndüler Süleyman Paşa bu esire izzet ve ikramda bulundu Ve karşıda yapılan harekât için, onu baş klavuz tayin etti Derhâl iki adet iri sal yaptırdı Seçilmiş seksen kadar cengaver ile bu sallara bindiler O azgın deniz gitmiş; yerine kuştüyü kadar yumuşak ve dalgasız bir saadet denizi gelmişti Süleyman Paşa’nın duaları kabul olmuştu Çok rahat bir şekilde karşıya geçildi Mehtap bu cengaverlere yol gösteriyordu Karşının dağları ve bu dağlardaki ağaçlar ve bitkiler hep birlikte bu kahramanlara davet şarkıları söylüyorlardı Bu güzel ve şerefli geçişin hikâyesine bundan sonraki yazımızda devam edeceğiz
__________________
|
|