Şengül Şirin
|
Manisa/ Sardes
SARDES (SARD) – Manisa
İzmir çevresinin en önemli antik yerleşimlerinden olan Sardes harabelerine İzmir’den Uşak yoluyla ulaşabilirsiniz (88 km ) Hermos (Gediz) vadisi içinde, Tmoloslar’ın (Bozdağ) kuzey etekleri üzerindeki yalçın kayalıkta kurulmuştur Ören yeri Salihli’ye 7 km kala karayolu üzerinde solunuzda Buraya kadar gelmişken ihtişamını hâlâ muhafaza eden Sardes’e ve oradan da geleneksel Türk evlerinin en güzel örneklerinin bulunduğu Kula’ya gitmelisiniz
Büyük bir uygarlık kurmuş olan Lydia (Lidya) Krallığının merkezi Sardes kentiydi, antik kent kalıntıları işte bu uygarlıktan günümüze ulaşanlardır İzmir-Salihli yolu üzerinde, otobüsle geçenler Gymnasion’u görürler Geceleri de aydınlatıldığı için çok etkileyici görünür Ünlü Kral Yolu Susa’dan başlıyor ve Sardes’de sona eriyordu Batı Anadolu bütünüyle Perslerin eline geçtiğinde Sardes Pers egemenliğinin kalesi oldu Herodotos, Lydia’da üç ayrı kral ailesinin peşpeşe yaşadığını ileri sürmüştür Bunlar Atyatlar, heraklidler (Tylonidler) ve Mermadlardır M Ö 2000’in ilk yarısında yaşadıkları ileri sürülen Atyatlar ile ilgili bilgi çok sınırlıdır Ayrıca bu sülalenin Lydia’da yaşayıp yaşamadıkları da tartışmalıdır
Lydia yüzyıllık bir zaman diliminde Anadolu’nun en güçlü devleti olmuştu Para basan ilk devlet olarak ticarette büyük ün kazanmışlardı Kentin ortasından geçen Poktolos (Sart) Çayı beraberinde altın tozları getiriyormuş Lydia’nın zenginliğinde altının da önemli payı olduğu anlaşılıyor Çayın kenarında ortaya çıkarılan altın işleme atelyeleri şimdilik ziyarete kapalı tutuluyor Sardes, Tunç çağının sonlarına doğru Batı Anadolu ve Akdeniz kentlerinde olduğu gibi bir saldırıya uğrayarak yakılıp yıkılmıştır M Ö 1200 yıllarında Anadolu’ya kadar uzanan Tharak göçünün bu yıkımda payı olduğu düşünülürse de, başka bir iddiaya göre Hitit Kralı IV Tuthaliye’nin bunda payı olmuştur Ancak bu yıkımda her iki topluluğun etkin olduğunu gösteren kanıt bulunmamaktadır Ancak bu yıkımdan sonra Lydia’nın başına geçen Heraklid (Tylonid) ailesinin Thrak kökenli olduğu tarihte belgelidir
Manisa yakınındaki Spylos Dağında, Kemalpaşa yakınındaki Karabel kaya kabartmaları da Hititlerin bu yöreye geldiklerini göstermektedir Sardes’te yaşayan Asias isimli bir topluluğun Hititlere meydan okuduğu, bu yüzden IV Tuthaliya’nın buraları yakıp yıktığı da akla uygun gelmektedir Heredot, M Ö 1185’deki Thrak göçünden hemen sonra, Demirçağın başlarında hüküm süren Heraklidlerin aralıksız 505 yıl burada yaşadıklarını belirtmiştir M Ö V yüzyıl Lydia tarihçisi Xanthos’un bilgilerini yansıtan M S I yüzyılda yaşamış olan Damascus’lu Nicolaos’un yazdıkları ise efsane olarak kalmıştır Heraklidlerin M Ö 1185-680 yıllarında egemen oldukları, Kral Gyges’den itibaren Sardeis’e bu ismin verildiğini de Onlardan öğrenmekteyiz
Mermandların sonuncu kralı olan Kroisos zamanında Sardeis, zenginliğin, kültürel gelişimin doruğuna erişmiştir M Ö VI yüzyılda Sardeis Batı Anadolu’nun sanat ve kültür merkezi konumundaydı Bunu Lydia’nın doğal zenginlikleri, özellikle altın madenleri de pekiştiriyordu Kroisos’un krallığının ilk yılları barış ve diğer ülkelerle uyum içerisinde geçmiş ancak, yüzyılın ortalarına doğru doğuda Pers tehlikesi baş göstermiştir Bunun üzerine Kroisos M Ö 547’de Kappadokia bölgesine sefere çıkmıştır Kızılırmağı geçtikten sonra Perslerle karşılaşmıştır Savaş Sardeis’e yakın bir yerde Persler’e yenilmiş ve Sardeis askeri ile halkı akropole çekilmiştir Sardeis’in Pers hükümdarı Kyros’un eline geçmesiyle M Ö547’de Pers egemenliğini tanımak zorunda kalmıştır M Ö 334’de İskender kente hakim oldu Sonra Seleukoslar, Bergama ve Roma egemenliğine girdi
Harabeleri karayolu kenarından başlayarak gezebiliriz Restore edilerek ayağa kaldırılmış olarak gördüğümüz yapı gymnasion-hamam kompleksidir Hemen yanındaki ayağa kaldırılmış yapı M S III yy’da eklenen sinagogdur Önde gördüğümüz Gymnasion’un doğu cephesinin M S III yy’da yapıldığı anlaşılmaktadır Sütunlu avludan hamama girilir Kentin ana yolu sinagog ile Gymnasion’un tam karşısında, asfalt yolun öbür tarafındaki büyük yapı rahip evidir Bronzlu evin ilerisinde agora kalıntıları, akropolün güney eteğinde de Bizans surları kalıntıları görülmektedir Surun devamını tiyatronun çevresinde de görebiliyoruz Karayolunun Salihli yönüne devam edildiğinde avlulu Roma yapısı, Bizans Kilisesi ve Roma hamamı kalıntıları yer alıyor Akropole doğru ilerlerken Roma Stadionu görülüyor Yıkılan eskisinin yerine Roma Döneminde yapılan 20000 kişilik tiyatro, Sard Çayı boyunca Artemis Tapınağı’na doğru yüründüğünde mezar anıtlar ve muhteşem tapınak görülüyor Tapınakta Artemis ile Kybele’ye birlikte tapılmıştı Günümüze en iyi durumda ulaşmış Artemis tapınaklarından birisi Halka ait konutlar oldukça sade ve yoksul görünümlüdür Taş temel üzerinde yükselen kerpiç duvarlar sazdan bir damla örtülüydü Çok basit türde tek hücreli olarak inşa edilmişlerdir
Paktolos/Sart çayı kıyısında, Artemis tapınağına giden yolun batısında yeralan çukurda, Lidyalılar’ın altın işlikleri bulunuyor Beton çatılarla korunan işliklerin ortasında Kybele sunağı bulunuyor Civa ile karışık altın, Paktolos çayından koyun postları ile toplanıp tuz ile ergitilip ayrıştırılıyordu Ekonomik etkinlikler daha çok batı yakada, kenti bu yönde sınırlayan Paktalos (Sart) çayı yöresinde toplanmıştır Altın arıtma atölyeleri, mücevherci dükkanları ve pazar yeri hep bu taraftadır
Sardes’de ilk kazılar 1910-1914 arası yapıldı ve buluntular New York Metropolitan Müzesi’ne götürüldü
BİNTEPE TÜMÜLÜSLERİ
Salihli ilçesinin kuzeybatısındaki küçük Marmara Gölü’nün güney kıyısında yer alan ve Bin Tepeler olarak bilinen mezar tümülüsleri Anadolu’da bulunmuş en büyük tümülüslerdir Lydia Krallığının mezar tümülüsleri çok büyük ve gözalıcı eserlerdir Antik çağın tarihçisi Heredotos en büyüğünün 355 metre çapında, daire çevresi 1115 metre ve yüksekliği de 69 metre ölçülerindeki Alyattes Mezarı olduğunu belirtiyor Bu mezar anıtlarının Anadolunun pramitleri olduğunu söyleyebiliriz Tümülüslere Sardes harabelerinden toprak bir yolla otomobille iki saate yakın bir yolculukla ulaşabilirsiniz İnsanoğlu tarihe bakıp atalarının ayak izlerini ararken 26 bin yıl geriye kadar gidebilmiş Manisa’nın Kula ile Salihli ilçeleri arasındaki volkanik tüflerde bulunan ayak izlerinin tarihi işte bu kadar eskilere gidiyor Bazı ayrıntılar vardır, ilk anda insanın gözünden kaçar da biraz düşününce birdenbire çarpıcı bir etki yaratır Bu ayak izlerinin varlığını öğrenmek de bizde öyle bir etki yarattı
Akropol
Sardies Ovasına hakim, sarp ve ulaşılması güç olan Akropol kenti bir çok saldırıdan kurtarmıştır Teraslar halinde yükselen tepede Arkaik döneme ait kalıntılara rastlanmıştır Burayı çepeçevre saran surlar Lydialılar tarafından yapılmıştır
M Ö V-VII yüzyıla tarihlenen bu surlar arasında M Ö 223-187 yıllarında, III Antiochos’un yaptırdığı tahkimat parçaları ile Perslerin bir başka savunma kalıntıları ile de karşılaşılmıştır Ancak tepenin güneyinde Bizans’lıların yapmış oldukları duvarların büyük bir bölümü görülmektedir Bunlar Lydia, Yunan ve Roma dönemine ait kalıntıların yardımıyla yapılmışlardır Nitekim tepenin orta terasında yapılan kazılarda M S V-VII Yüzyıllara, Bizans dönemine tarihlendirilen evler ortaya çıkmıştır Tepenin altındaki küçük çukurların içerisindeki Lydia ve Yunan kap kacağı ise kalenin M Ö VII yüzyıldaki varlığını kanıtlamaktadır
Gymnasium
Sardeis’in Roma döneminde yapılmış anıtsal yapılarından Gymnasium, Anadolu’daki benzerleri arasında en büyük ölçüde yapılmış olanıdır
Sardeis Gymnasium’unun yapımına M S II yüzyılda Severius Simplicinius’un emri ile başlanmış, ikiyüz yılı aşkın çalışmadan sonra M S IV yüzyılda tamamlanmıştır Yapının bulunduğu yerde Geç Helenistik dönemde yapılmış bazı yapılar, Roma döneminde de bir nekropol bulunuyordu M S 17’de büyük bir deprem tüm bu yapıları yıkmıştır
Gymnasium üç ayrı bölümden oluşmuştur İlk bölümde; üstü örtülü olan bölüm, 8×12 ölçülerindeki hamam, ikici bölümde; hamam kısmına açılan, törenlerin yapıldığı mermer avlu Ayrıca bu avlu 15×33 boyutlarındaki iki katlı sütun sıraları ile görkemli hale getirilmiş, büyük bir portal de bunu tamamlamıştır Üçüncü bölüm ise; Doğudaki 80 m2’lik bir alanı kapsayan Palaestra (antrenman alanı) ile kuzey ve güney duvarına bitişik, birbirlerine simetrik iki holden oluşmaktadır Özellikle buradaki sütunlar Erken Bizans üslubu başlıkları ile dikkat çekmektedir Sardeis’de 1962’de yapılan çalışmalarda Palostranın güneyinde, mermerli caddenin kuzeyinde M S III yüzyıla ait bir sinagog daha çıkarılmıştır Bu yapının ilk defa M S 17 depreminde yıkılan Gymnasion’un bir bölümü olarak sonradan yapıldığı anlaşılmaktadır Burada ele geçen İbranice bir yazıttan İmparator Licinius Valerianus’un ismi geçmektedir Arkeoloji kazılarında ele geçen yazıttan, döşeme ve mimari parçaları da yapının M S IV yüzyılda kullanılmış olduğunu göstermektedir
Artemis Tapınağı
Artemis Tapınağı’nın yapımını ilk defa Lydia Kralı Kroisos kum taşından bir sunak olarak başlatmıştır Bunun ardından M Ö 330 yılına doğru asıl tapınak yapılmasına girişilmiş, ancak tamamlanamamıştır Helenistik dönemde Zeus ve Artemis’in isimleri kullanılmış, Roma döneminde ise tapınağın batı bölümü Artemis, doğu bölümü de Antoninus Pius’a (M S 138-161) adanmıştır Roma döneminde pseuda-dipteras plan düzeni uygulanan yapı, İon üslubundaydı Hıristiyanlık’tan sonra tahrip edilmiş, yapı taşları başka yapılarda kullanılmıştır Hıristiyan’ların egemen olduğu dönemde ise tapınağın güney-doğu köşesine doğal bir platform üzerine küçük bir kilise yapılmıştır M S 17’de Sardeis’i tamamıyle yıkan deprem, tapınağa da çok zarar vermiştir M S II yüzyılın ortalarına doğru Antonius Pius ve karısı Faustina tapınağı onarmış, içerisine imparatorların dini törenlerinde kullanılmak üzere iki bölüm yapılmıştır Buraya normal bir insan boyunun dört katı heykeller konulmuştur Bunlardan doğu yönündeki heykel İmparator Antonius Pius’u, batı yönündeki de eşi Faustina’yı temsil ediyordu Faustina heykelinin başı bugün British Museum’dadır
Tapınağın batısındaki duvarın içerisinde bir yazıttan da tanrıçanın, Mnesimades isimli birine gayrimenkul karşılığı borç para verdiği yazılıdır Buradan da tapınağın dinsel törenler dışında banka görevi yaptığı da öğrenilmektedir Tapınak, Doğu Roma İmparatoru Büyük Konstantinius’un (324-337) Hıristiyanlığı kabul edişine kadar ve ondan bir süre sonra daha önemini korumuştur İmparator Julianus (361-363) tarafından yenilenmiş ancak, İmparator II Thedosius’un (404-450) çıkardığı paganlığa karşı yasalardan sonra tamamen terkedilmiştir
Tapınağın güney-doğu köşesindeki Küçük Bizans Kilisesi M S V yüzyılda yapılmıştır Yarım yuvarlak apsisli, tek nefli bir yapıya daha geç devirlerde bazı ekler yapılmıştır Bu arada V yüzyılın sonu ile VI yüzyılın başında yapının uzunluğu boyunca bir bölüm eklenmiştir
Artemis Tapınağı ile kilise arasında mimari hiçbir bağlantı bulunmamaktadır VII yüzyıldaki bir deprem her iki yapıyı da yıkmıştır Amerikan Arkeoloji gurubunun 1910’da başlattığı kazılardan sonra tapınak tümüyle ortaya çıkarılmış, 1961’de de kilise onarılmıştır
Kilise, Hamam, Mahkeme Binası ve Evler
Sardeis yolunun karşısında bir kilise kalıntısı dikkat çekmektedir İmparator Justinianus (527-565) bu yapıyı kentin başlıca kilisesi olarak yaptırmıştır Günümüze çok harap gelebilen kilisenin yalnızca dört büyük desteği ayaktadır Ayrıca sart çayı’na paralel, yol bıyunca iki Bizans kilisesi kalıntısı bulunmaktadır IV yüzyıla tarihlenen bu yapıların yapım tarihleri bilinmemektedir Bununla birlikte laskarisler (1204-1282) dönemindeki bsilikanın üzerine kısmen kalıntıları görülebilen bugünkü kilise yapılmıştır
Kilisenin 300 m kuzey-batısındaki bağlar arasında da mahkeme binası olarak tanımlanan bir kalıntı bulunmaktadır Yan duvarlara ait bazı parçalar ile doğu ve batı yönündeki temel kalıntıları dikkati çekmektedir
Surlar dışında, kentin doğu ucunda, ana yolun yakınında bulunan hamamın M S II yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılan yapı, yakınındaki çayın getirdiği birikintilerle neredeyse tamamen çamur içerisinde kalmıştır Bunun yanı sıra V yüzyıla ait olduğu sanılan havuz kalıntıları görülen kırmızı tuğladan, bir başka hamam kalıntısı daha bulunmuştur Sardes’e yeni yapılmış karayolunun güneyinde VI yüzyıla ait büyük bir ev kalıntısı ortaya çıkarılmıştır Kalıntılardan anlaşıldığına göre iki katlı, 30×25 m ölçüsündeki bu evin yıkıntıları arasında bazı dinsel eşyalarla da karşılaşılmıştır Bu kalıntının biraz ilerisinde alanda ise çanak-çömlek parçalarının bulunduğu geniş bir alan vardır Burasının M Ö 700-200 yıllarına ait, önce Lydialıların sonra da Helenistik Sardeslilerin kullandıkları bir Pazar yeri olduğu düşünülmektedir
Mezarlar
Sart Çayı’na doğru eğimli arazi üzerinde M S IV V yüzyıllara ait bir mezar odası bulunmuştur Duvar freskleri Manisa Müzesi’ne götürülmüş olan anıtın bezemelerindeki tavus kuşları ile benzerleri Anadolu’da çok sık rastlanan bir geleneği işaret etmektedir Bu mezar anıtın biraz ilerisinde de Piramit Mezarı diye isimlendirilen ve M Ö VII yüzyıla tarihlenen bir başka mezar anıtı ile de karşılaşılmıştır Bugün yalnızca temel kalıntıları ile bazı mimari parçaları sağlam kalmıştır Bu anıtların yanı sıra Sart Çayı’nın karşı kıyısındaki tepede de çok sayıda Lydia kaya mezarları bulunmaktadır Halkın gömüldüğü Paktalos Çayı’nın batı yakasıındaki küçük mezarların girişleri basamaklar ve kabartmalı stellerle belirtilmiş, üzerlerine de küçük bir tümülüs olacak biçimde toprak yığılmıştır Çoğu Lidya Krallığı sonrasına, Pers egemenliği dönemine ait bir, iki ya da ender olarak üç odalı bu mezarlarda cesetler genellikle kayaya oyulmuş tekneler ya da ahşap mobilyaları taklit eden oyma bacaklı sedirler üzerine bırakılmıştır Bu tür mezarlar bir aile için yapılmış ve bu yüzden de zaman zaman açılacak biçimde düzenlenmişlerdir
Bintepe
Akropolün kuzeyindeki Gigia Gölü’nün (Marmara Gölü) güneyindeki alanda sayıları 90’a ulaşan tümülüsler görülmektedir Bunlar Lydia kralları ile krallığa hizmet veren, devlet önde gelenlerinin mezarlarıdır Bu tümülüslerden en önemlileri 1852 ve 1962 yıllarında araştırılmış olan Kral Alyattes ile Gyges’e ait oldukları ileri sürülen mezarlardır Oldukça iyi durumda olan ve içerisinde taştan mezar odaları olan tümülüsler, çok eski yıllarda soyulmuşlardır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|