Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hattuşaş

Hattuşaş

Eski 05-04-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Hattuşaş



Hattuşaş hakkında bilgi

Hattuşaş (Boğazköy) Çorum'un Sungurlu ilçesinin 22km güneydoğusundaki Boğzkale ilçesinin (Boğazköy) 4km doğusundadır



Boğazköy (Hattuşaş)Çorum İli'nin 82 km güneybatısında yer almakta olup Ankara'ya uzaklığı ise 208 km'dir Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy (Hattuşaş) örenyeri Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 m yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır Şehir kuzeye doğru açık olup kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir

Hattuşaş örenyeri ilk kez 1834 yılında Charles Texier tarafından gezilmiş ve dünyaya tanıtılmıştır Bu kalıntılarla Hitit devleti arasında ilk kez bir bağ kuran kişi Sayce'tır Bu zamana kadar Hitit'lerin merkezinin Suriye olduğu sanılmaktaydı 1882'de Carl Human, Otto Puchstein ile Boğazköy'e birlikte gelmiş ve ilk kez toplu bir plan çalışması yapmıştır Halen Pergamon Müzesinde bulunan Yazılıkaya'nın kalıplarını da çıkarmışlardır E Chantre ilk test kazısını 1893-1894'te gerçekleştirmiş, 1905 yılında ise Makridi ve H Winckler Boğazköy'ü gezmişler ve 1917 yılına kadar devam eden kazı çalışmalarını yürütmüşlerdir 1932 yılında ise Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Kurt Bittel tarafından başlanılan sistemli kazılara II Dünya savaşı sırasında bir süre ara verildikten sonra, yeniden başlanmış ve 1978 yılına kadar çalışmalar aralıksız sürdürülmüştür 1978 yılından 1993 yılına kadar Dr Peter Neve başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarını, 1994 yılından itibaren Dr Jurgen Seeher üstlenmiştir

Boğazköy (Hattuşaş) örenyerinde MÖ III binden itibaren yerleşim görülmektedir Bu dönemdeki küçük ve müstahkem yerleşmenin Büyükkale ve çevresinde olduğu tespit edilmiştir MÖ 19 ve 18 yüzyıllarda Aşağı Şehir'de Asur Ticaret Kolonileri Çağı yerleşmeleri görülmektedir ve şehrin adına ilk kez bu çağa ait yazılı belgelerde rastlanmıştır

Hattuşaş'taki ilk gelişme dönemi büyük bir yangınla sona ermiştir; bu yangının sorumlusu Kuşşara kralı Anitta olmalıdır Belgelere göre hemen bu tahripten sonra yaklaşık MÖ 1700 yıllarında yeniden yerleşime açılan Hattuşaş 1600'lerde Hitit devletinin başkenti olmuştur; kurucusu tıpkı Anitta gibi Kuşşara kökenli olan I Hattuşili'dir

Hattuşaş başkent olduktan sonra şehrin gelişmesinin en uç noktasında anıtsal bir yapılaşmayla karşılaşılmaktadır; 2 km genişliğindeki şehir saray, tapınak ve mahalleleriyle MÖ 13 yüzyıldaki haline kavuşmuştur Hattuşaş'ın ikinci gelişme döneminde imparatorluğun son yıllarında hem içte hem de dışta üç önemli Hitit kralı etkin olmuştur Bunlar III Hattuşili, oğlu IV Tudhalia ve onun oğlu II Şuppiluliuma'dır II Şuppiluliuma'nın son dönemlerinde (MÖ 1190) ekonomik sıkıntılar ve iç karışıklıklar nedeniyle yıkılan Hitit devletinden sonra Boğazköy 4 yüzyıl boyunca terk edilmiştir Daha sonra buraya Frigyalılar (MÖ 8 yy ortaları) yerleşmiştir Hellenistik ve Roma Döneminde (MÖ 3 - MS 3 yy) Hattuşaş küçük surla çevrili bir beylik merkezi, Bizans Döneminde ise bir köy durumundadır

Hattuşaş'ın "Yukarı Şehir" olarak bilinen kesimi 1 km² den daha büyük bir yüzölçüme sahip, eğimli bir arazidir Bu alan MÖ 13 yüzyılda Geç İmparatorluk Çağında şehrin gelişmesine sahne olmuştur Yukarı Şehir'in geniş bir bölümü yalnızca tapınak ve kutsal alanlardan oluşmaktadır Yukarı Şehir geniş bir kavis halinde onu güneyden çeviren bir surla donatılmış olup, sur üzerinde 5 kapı mevcuttur Şehir surunun en güney ucunda ve kentin en yüksek noktasında bastion ile sfenksli kapı yer almaktadır Diğer dört kapıdan güney surunun doğu ve batı ucunda karşılıklı Kral Kapısı ve Aslanlı Kapı yer almaktadır

Yukarı Şehir'de görülen yapılaşma üç evrelidir Birinci evre ilk surların inşaatı ile çağdaştır İkinci evre, surlarda görülen ilk tahribattan sonraki yeniden yapım ve tapınak kentinin son biçimini almış olması ile belli olan evredir Son evrede ise mevcut yapılarda görülen tadilat ve tamiratlar dışında dinsel amaçlar dışında bir yeni yapılaşma başlamıştır Yukarı Şehir'de "Mabedler Mahallesi" olarak bilinen alan sfenksli kapıdan; Nişantepe ve Sarıkale'ye kadar uzanır Bu alanda çeşitli evrelere ait bir çok tapınak açığa çıkarılmıştır Tapınak planlarının genel karakteri, bir orta avludan girilen ve birer dar ön mekân ile derin ana mekânlardan oluşan kült odaları grubunun yapıyı biçimlendirmesidir Tapınaklarda ele geçen malzemeler beş gruba ayrılmaktadır

1-Seramikler, 2-Aletler, 3-Silahlar, 4-Kült objeleri, 5-Yazılı belgeler

Yukarı Şehir'in girişinde, Büyükkale'nin hemen önünde yer alan Nişantepe ve Güneykale'de Hitit sonrası yapılaşmalar dikkat çekicidir ve bu MÖ 7-6 yüzyıla tarihlenen Frig yerleşmesidir Hitit Döneminde bu alan topoğrafyaya göre üç bölümde incelenir:

Büyükkale'nin güneyindeki geçit (viaduct), Yukarı Şehir'e giden yolun iki tarafında ve Nişantepe'nin kuzeyinde önceden yerleşilen plato ile Güneykale'nin yerleşim alanı

Kuzey ve güney binası dışında önemli bir yapı da Batı Binası ve Saray Arşividir Büyük bir yangınla tahrip olmuş binanın yamaçta iki bodrum katı olduğu düşünülmektedir Bu iki bodrum katında yaklaşık 3300 adet bulla ve 30 çivi yazılı tablet bulunmuştur Bullaların 2/3'ü büyük kral mühürleri taşımakta ve kronolojik listeye göre I Şuppiluliuma'dan Hattuşaş'ın son kralı ve onun torunu II Şuppiluliuma'ya kadar kralları temsil etmektedir Kral mühürleri yanında kraliçe mühürleri de açığa çıkarılmıştır

Güneykale'deki yapılaşma ise II Şuppiluliuma tarafından gerçekleştirilmiştir Bu alanda geniş bir gölet ile üç ayrı noktasında üç yapı mevcuttur Oda 1 ve 2 olarak adlandırılan ve ayakta duran iki yapıdan oda 2, göletin kuzey köşesinin batısında yer alır Tek mekânlı olan bu oda içe doğru daralarak küçülen parabol biçimli bir kubbeye sahiptir Oda 1'de ise in situ olarak az kalıntı ele geçmiştir Oda 2'nin duvarlarının üçü de kabartmalarla bezelidir Karşı duvardaki ana tasvirde sola dönmüş, uzun elbiseli bir figür vardır Yuvarlak başlığı üstünde kanatlı bir güneş kursu bulunmakta, sol elinde litus, sağ elinde ise ankh motifini tutmaktadır Doğu duvarında Şuppiluliuma'ya ait kabartma vardır Karşısındaki batı duvarında ise hiyeroglif kitabe yer almaktadır

Hattuşaş örenyerinde Büyükkale'de yapılan kazılar MÖ 13-14 yüzyılda Hitit krallarının saray yapılarını ve bunları koruyan sur sisteminin özelliklerini gün ışığına çıkarmıştır Giriş kapısı güneybatıda olan kalenin surları, sandık duvar tekniğiyle inşa edilmiştir

Büyükkale'de bir bütün halinde saray yapısı görülmez, kazılar sonucunda ortaya çıkan farklı boyutta ve türdeki yapılar, büyük iç mekânlar, avlular ve direkli galeriler yoluyla birbirine bağlanarak kale içindeki bütünü oluştururlar Kalede arşiv odaları, depo odaları, büyük kabul salonu, su kültü ile ilgili bina ve kutsal mekânlar yer almaktadır Hitit sonrasında ise kalede Frig yapı kalıntılarına rastlanmıştır

Boğazköy'de en önemli mimari alanlardan birisi de Büyük Mabet'tir (1 Nolu Mabet) Hattuşaş'ta kuzey şehrin merkezini oluşturan Büyük Mabet, Hati'nin Fırtına Tanrısı ve Arinna Şehri Güneş tanrıçasının evi olarak yapılmıştır Tapınak iki aditonlu olup, tapınağın çevresinde kaldırım taşlı yollar, meydanlar ve bunların arkasında bu yollara açılan dört yönde depo odaları yer almaktadır Büyük Mabet, Aşağı Şehir mahallelerinden bir temonos duvarı ile ayrılmaktadır Taş bir teras üzerine kurulan Büyük Mabet'in, kutsal bir merkez olduğu kadar, ekonomik bir merkez olarak da kullanıldığı magasinlerde açığa çıkarılan büyük küplerden anlaşılmıştır Yine mabedin doğu magasinlerinde tabletlerin bulunması burada bir arşivin olduğunu da ortaya koymuştur

Büyük Mabetin etrafı ikinci derecede önem taşıyan yapılarla çevrilmiştir Bunlardan en önemlisi yamaç evidir Büyüklüğü, planı ve çok katlı oluşuyla dikkat çekmektedir
örenyeri,

Alıntı Yaparak Cevapla

Hattusas

Eski 06-13-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Hattusas



HATTUŞAŞ(BOĞAZKÖY)


Boğazköy (Hattuşaş) Çorum'un Sungurlu ilçesinin 22km güneydoğusundaki Boğzkale ilçesinin (Boğazköy) 4km doğusundadır Şehir kuzeyden güneye doğru 300m yükselir Kuzeyde kalan kısıma "Aşağı Şehir" güneyde kalan kısıma "Yukarı Şehir" denir Boğazköy kalıntıları ilk olarak Fransız gezgin ve arkeolog Charles Texier tarafından keşfedilmiştir 1893-1894 yılında başlayan kazılardan sonra 1906'da Alman Hugo Winckler ile İstArk Müzesi'nden Thedor Makridi çivi yazısı ile yazılmış büyük bir Hitit arşivi bulmuşlardır Boğazköy'de (Hattuşaş) MÖ III binden itibaren yerleşim görülmektedir Bu dönemdeki yerleşmenin Büyükkale ve çevresinde olduğu tespit edilmiştir MÖ 19 ve 18 yüzyıllarda Aşağı Şehir'de Asur Ticaret Kolonileri Çağı yerleşmeleri görülmektedir ve şehrin adına ilk kez bu çağa ait yazılı belgelerde rastlanmıştır Hattuşaş'ın MÖ 18yy'da Kuşşara kralı Anitta tarafından tahrip edildiğiiHattuşili'dir

ortaya çıkan yazıtlardan anlaşılmaktadır Belgelere göre hemen bu tahripten sonra yaklaşık MÖ 1700 yıllarında yeniden yerleşime açılan Hattuşaş 1600'lerde Hitit devletinin başkenti olmuştur; kurucusu tıpkı Anitta gibi Kuşşara kökenli olan




Hitit Devletinin başkenti olan Hattuşaş dönemin mimarlık ve sanatının odak noktası olmuştur Hattuşaş sözcüğü Hattus sözcüğünden yani Hatti insanlarının verdiği orijinal addan gelir Çok geniş bir alanı kapsar Uzun zamandan beri yapılan kazılarda 5 kültür katı ortaya çıkmıştır Bu katlarda Hatti, Asur,Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kalıntılar bulunmuştur Kalıntılar Aşağı kent, Yukarı Kent, Büyük Kale (Kral Kalesi), Yazılıkaya'dan oluşmaktadır Burada bulunan kalıntılar Kral Sarayı, iki katlı Arşiv Yapısı (3500 çivi yazılı tablet bulunmuştur) , Hitit Dönemi'nden kalma dört tapınak , anıtsal kapılar (Kral Kapısı, Sfenksli Kapı, Aslanlı Kapı, Poternli Kapı ve Batı Kapısı), Tanrı "Teshup" 'un tapınağı bulunmaktadır

Hatuşaş'ın "Yukarı Şehir" olarak bilinen kesimi 1 km² den daha büyük bir yüzölçüme sahip, eğimli bir arazidir Bu alan MÖ 13 yüzyılda Geç İmparatorluk Çağında şehrin gelişmesine sahne olmuştur Yukarı Şehir'in geniş bir bölümü yalnızca tapınak ve kutsal alanlardan oluşmaktadır Yukarı Şehir geniş bir kavis halinde onu güneyden çeviren bir surla donatılmış olup, sur üzerinde 5 kapı mevcuttur Şehir surunun en güney ucunda ve kentin en yüksek noktasında bastion ile sfenksli kapı yer almaktadır Diğer dört kapıdan güney surunun doğu ve batı ucunda karşılıklı Kral Kapısı ve Aslanlı Kapı yer almaktadır

Yukarı Şehir'de görülen yapılaşma üç evrelidir Birinci evre ilk surların inşaatı ile çağdaştır İkinci evre, surlarda görülen ilk tahribattan sonraki yeniden yapım ve tapınak kentinin son biçimini almış olması ile belli olan evredir Son evrede ise mevcut yapılarda görülen tadilat ve tamiratlar dışında dinsel amaçlar dışında bir yeni yapılaşma başlamıştır Yukarı Şehir'de "Mabedler Mahallesi" olarak bilinen alan sfenksli kapıdan; Nişantepe ve Sarıkale'ye kadar uzanır Bu alanda çeşitli evrelere ait bir çok tapınak açığa çıkarılmıştır Tapınak planlarının genel karakteri, bir orta avludan girilen ve birer dar ön mekân ile derin ana mekânlardan oluşan kült odaları grubunun yapıyı biçimlendirmesidir Tapınaklarda ele geçen malzemeler beş gruba ayrılmaktadır 1- Seramikler, 2- Aletler, 3- Silahlar, 4- Kült objeleri, 5- Yazılı belgeler

Kuzey ve güney binası dışında önemli bir yapı da Batı Binası ve Saray Arşividir Büyük bir yangınla tahrip olmuş binanın yamaçta iki bodrum katı olduğu düşünülmektedir Bu iki bodrum katında yaklaşık 3300 adet bulla ve 30 çivi yazılı tablet bulunmuştur Bullaların 2/3'ü büyük kral mühürleri taşımakta ve kronolojik listeye göre I Şuppiluliuma'dan Hattuşaş'ın son kralı ve onun torunu II Şuppiluliuma'ya kadar kralları temsil etmektedir Kral mühürleri yanında kraliçe mühürleri de açığa çıkarılmıştır
Hattuşaş örenyerinden Büyükkale'de yapılan kazılar MÖ 13-14 yüzyılda Hitit krallarının saray yapılarını ve bunları koruyan sur sisteminin özelliklerini gün ışığına çıkarmıştır Giriş kapısı güneybatıda olan kalenin surları, sandık duvar tekniğiyle inşa edilmiştir

Büyükkale'de bir bütün halinde saray yapısı görülmez, kazılar sonucunda ortaya çıkan farklı boyutta ve türdeki yapılar, büyük iç mekânlar, avlular ve direkli galeriler yoluyla birbirine bağlanarak kale içindeki bütünü oluştururlar Kalede arşiv odaları, depo odaları, büyük kabul salonu, su kültü ile ilgili bina ve kutsal mekânlar yer almaktadır Hitit sonrasında ise kalede Frig yapı kalıntılarına rastlanmıştır
Boğazköy'de en önemli mimari alanlardan birisi de Büyük Mabet'tir Hattuşaş'ta kuzey şehrin merkezini oluşturan Büyük Mabet, Hati'nin Fırtına Tanrısı ve Arinna Şehri Güneş tanrıçasının evi olarak yapılmıştır Tapınağın çevresinde kaldırım taşlı yollar, meydanlar ve bunların arkasında bu yollara açılan dört yönde depo odaları yer almaktadır Büyük Mabet, Aşağı Şehir mahallelerinden bir duvarı ile ayrılmaktadır Taş bir teras üzerine kurulan Büyük Mabet'in, kutsal bir merkez olduğu kadar, ekonomik bir merkez olarak da kullanıldığı magasinlerde açığa çıkarılan büyük küplerden anlaşılmıştır Yine mabedin doğu magasinlerinde tabletlerin bulunması burada bir arşivin olduğunu da ortaya koymuştur

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Hattuşaş

Eski 09-12-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Hattuşaş







Hititlerin başkenti olan Hattuşaş (Boğazköy), Çorum iline bağlı Boğazkale ilçesinde, bir teras ve büyük bir kayalık üzerinde yer almaktadır Başkentin adı, Hattiler tarafından verilen “Hattus”tan türetilmiştir İlk yerleşim Kalkolitik Çağda başlamış; İlk Tunç Çağında Hattiler’in, sonra Asur ticaret kolonilerinin yerleşim yeri olan Hattuşaş, Hititler döneminde başkent olmuşturDönemin mîmarlık ve sanatının odak noktası olmuştur Boğazköy’de bulunmuş ilk Hitit belgesine göre, tarihi daha eskilere giden yerleşim, şehir devletleri döneminin en büyük Hitit kralı olan Kussara kralı Anitta tarafından İÖXVIII yüzyılın başlarında yıkılmış ve “benden sonra gelecek kral Hattuşa’yı yeniden kurarsa tanrının fırtınası ile vurulacaktır” diye lânetlenmiştir




Ancak, kralın ölümünden kısa bir süre sonra, yaklaşık İÖ1700’lerde yerleşim “Hattuşa” adıyla yeniden kurulmuş ve Kral I Hattuşili zamanında Hititlerin başkenti olmuştur Hititlerden önce kentte İÖXIX-XVIII yüzyıllarda Hattilerin yaşadığı ve burada bir Assur ticaret kolonisinin (Karum) bulunduğu, kentin kuzeyindeki Büyük Tapınak çevresinde Alman heyeti tarafından yapılan kazılarda açığa çıkarılan kalıntılar ve diğer buluntulardan anlaşılmıştır
Hattuşaş, 1834 yılında il kez Fransız seyyah Charles Texier tarafından ziyaret edilmiştir Yerleşimdeki ilk sistemli kazı 1906 yılında Alman Arkeolog Hugo Winckler ile İstanbul Müzesi’nde görevli Arkeolog Theodor Macridy Bey tarafından yapılmış ve yerleşimin tarihçesini aydınlatan ilk çivi yazılı tabletler açığa çıkarılmıştır



Bu tabletlerin okunmasıyla Hititlerin başkenti olduğu anlaşılan Hattuşaş’ta 1907’de, Otto Puchstein’ın da katılımıyla Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Alman Doğu İncelemeleri Kurumu tarafından ortaklaşa yürütülen çalışmalar 1912 yılına kadar sürdürülmüştür IDünya Savaşı nedeniyle ara verilen kazı çalışmaları 1931 yılında Kurt Bittel tarafından başlatılmıştır II Dünya Savaşı nedeniyle ara verilen kazılara ise yeniden başlanmış, 1981-93 yılları arasında Peter Neve‘nin yaptığı kazılar Jürgen Seeher başkanlığında sürdürülmektedir


1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınan Çorum, Boğazköy’deki Hattuşa, Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu’da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur Hattiler tarafından “Hattuş” olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra “Hattuşa” adını almıştır




MÖ1700’lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta tarafından ele geçirilen ken, Anitta tarafından yıkılmıştır Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit kralıdır Yaklaşık yüzyıl kadar sonra kent, I Hattuşili tarafından tekrar kurulmuş ve 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti haline getirilmiştir Coğrafi olarak içinde bulunduğu alan şehre doğal koruma sağlamaktadır Günümüzde görülebilen kalıntıların büyük çoğunluğu Büyük Kral IV Tudhaliya dönemine aittir Bu kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konuları ve surlar sayılabilir
Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması metin tabletleri Boğazkale’de bulunmuştur Ayrıca, Hattuşa’nın en büyük kutsal mekanı, şehrin dışında yer alan, yüksek kayalar arasında saklanmış Yazılıkaya Kaya Tapınağı’dır Tapınak’ta 90’tan fazla tanrı, tanrıça, hayvan ve hayal ürünü yaratıklar kaya yüzeyine işlenmiştir






Hititlerden sonra bölgeye Frigler (MÖ750), Medler, Galatlar, Romalılar, Bizanslar hakim olmuştur Helenistik dönemde bir köy yerleşimi olmaktan ileriye gidememiştir Bizans’ın son dönemlerinde terk edilmiştir
Malazgirt Zaferi’nden (1071) sonra 1075 yılında Melik Ahmet Gazi komutasındaki Danişmendli ordusu tarafından Çorum Bölgesi’nin fethiyle buraya da Türk göçleri başlamıştır XVIyüzyılda Türkmen boylarından Maraşlı Dulkadiroğullarından bir grup önce Boğazköy’ün 3 km kuzeyindeki Yekbas’a yerleştirilirken, XVII yüzyılın sonunda buradan Eski Hitit başkentinin eteğine taşınmışlardır Hattuşaş 1986 yılında UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası” listesine alınmıştır



Hattuşaş kelimesi, Hattus’dan, yâni Hatti insanlarının verdiği orijinal addan gelir Çok geniş bir alanı kapsar Uzun zamandan beri yapılan kazılarda beş kültür katı ortaya çıkmıştır Bu katlarda Hatti, Âsur, Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma kalıntılar bulunmuştur Kalıntılar Aşağı Kent, Yukarı Kent, Büyük Kale (Kral Kalesi), Yazılıkaya’dan oluşmaktadır Burada bulunan kalıntılar Kral Sarayı, (3500 çivi yazılı tablet içeren) iki katlı Arşiv Yapısı, Hitit Dönemi’nden kalma dört tapınak, anıtsal kapılar (Kral Kapısı, Sfenksli Kapı, Arslanlı Kapı, Poternli Kapı ve Batı Kapısı), Gök Tanrısı Teşhup’un tapınağı bulunmaktadır



Hattuşaş kentinin yerinde günümüzde yalnızca kentteki binâların alt kısımlarını oluşturan taşlar, potern denilen kaçış tüneli, arslanlı kapı ve renkli bir sunak taşı bulunmaktadırResimde görülen taşlar arkeologlarca bulunup yerlerine oturtulmuş ve böylece kentin plânı ortaya çıkarılmıştırHattuşaş’ın “Yukarı Şehir” olarak bilinen kesimi 1 km² den daha büyük bir yüzölçümü olan eğimli bir arâzidir Bu alan, MÖ 13 yüzyılda Geç İmparatorluk Çağı’nda şehrin gelişmesine sahne olmuştur Yukarı Şehir’in geniş bir bölümü yalnızca tapınak ve kutsal alanlardan oluşmaktadır Yukarı Şehir, geniş bir kavis hâlinde onu güneyden çeviren bir surla donatılmış olup sur üzerinde beş kapı mevcuttur Şehir, surunun en güney ucunda ve kentin en yüksek noktasında bastionla sfenksli kapı yer almaktadır Diğer dört kapıdan güney surunun doğu ve batı ucunda karşılıklı Kral Kapısı ve Aslanlı Kapı yer almaktadır


Yukarı Şehir’de görülen yapılaşma üç evrelidir Birinci evre, ilk surların inşaatı ile çağdaştır İkinci evre, surlarda görülen ilk tahrâbattan sonraki yeniden yapım ve tapınak kentinin son biçimini almış olmasıyla belli olan evredir Son evredeyse mevcut yapılarda görülen tâdilat ve tâmiratlar ve dinsel amaçlar dışında bir yeni yapılaşma başlamıştır Yukarı Şehir’de “Mâbedler Mahallesi” olarak bilinen alan, sfenksli kapıdan Nişantepe ve Sarıkale’ye kadar uzanır


Bu alanda çeşitli evrelere âit birçok tapınak açığa çıkarılmıştır Tapınak plânlarının genel karakteri, bir orta avludan girilen ve birer dar ön mekânla derin ana mekânlardan oluşan kült odaları grubunun yapıyı biçimlendirmesi şeklindedir
Kuzey ve güney binâsı dışında önemli bir yapı da Batı Binâsı ve Saray Arşivi’dir Büyük bir yangınla tahrip olmuş binânın yamaçta iki bodrum katı olduğu düşünülmektedir Bu iki bodrum katında yaklaşık 3300 adet bulla ve 30 çivi yazılı tablet bulunmuştur Bullaların 2/3′ü büyük kral mühürleri taşımakta ve kronolojik listeye göre I Şuppiluliuma’dan Hattuşaş’ın son kralı ve onun torunu II Şuppiluliuma’ya kadar kralları temsil etmektedir Kral mühürleri yanında kraliçe mühürleri (tavananna) de açığa çıkarılmıştır


Hattuşaş örenyerinden Büyükkale’de yapılan kazılar, MÖ 13-14 yüzyılda Hitit krallarının saray yapılarını ve bunları koruyan sur sisteminin özelliklerini gün ışığına çıkarmıştır Giriş kapısı güneybatıda olan kalenin surları, sandık duvar tekniğiyle inşâ edilmiştir


Büyükkale’de bir bütün hâlinde saray yapısı görülmez Kazılar sonucunda ortaya çıkan farklı boyutta ve türdeki yapılar, büyük iç mekânlar, avlular ve direkli galeriler yoluyla birbirine bağlanarak kale içindeki bütünü oluştururlar Kalede arşiv odaları, depo odaları, büyük kabul salonu, su kültüyle ilgili binâ ve kutsal mekânlar yer almaktadır Hitit sonrasındaysa kalede Frig yapı kalıntılarına rastlanmıştır




Hattuşaş’da en önemli mîmârî alanlardan birisi de Büyük Mâbet’tir Hattuşaş’ta kuzey şehrinin merkezini oluşturan Büyük Mâbet, Hati’nin Fırtına Tanrısı ve Arinna Şehri Güneş tanrıçasının evi olarak yapılmıştır Tapınağın çevresinde kaldırım taşlı yollar, meydanlar ve bunların arkasında bu yollara açılan dört yönde depo odaları yer almaktadır Büyük Mâbet, Aşağı Şehir mahallelerinden bir duvarla ayrılmaktadır Taş bir teras üzerine kurulan Büyük Mâbet’in kutsal bir merkez olduğu kadar ekonomik bir merkez olarak da kullanıldığı, magasinlerde açığa çıkarılan büyük küplerden anlaşılmıştır Yine mâbedin doğu magasinlerinde tabletlerin bulunması, burada bir arşivin olduğunu da ortaya koymuştur


Yazılıkaya Tapınağı


Yazılıkaya, Eskişehir yakınlarında ve Anadolu’nun ilk halklarından Friglerin en önemli dini merkezi… Frig yazısı henüz çözülemediği için bu büyük dini merkezdeki anıt kayada neler yazdığıbilinmiyor… Bir gün,Yazılıkaya’nın sırrı çözüldüğünde insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılacak…

Friglerin, İsa’dan önceki 13 yüzyılda Trakya’dan kalkıp kabileler halinde Anadolu’ya geldikleri; Sakarya Nehri’nin kıyılarından başlayarak Anadolu’ya yerleştikleri sanılıyor… Sanılıyor çünkü tarih, eskiye ait birçok bilgiyi saklamaya devam ediyor… Ama tarih, Friglerin İsa’dan önceki 8 yüzyılda Anadolu’nun güçlü bir devleti olarak boy gösterdiklerinde başkentlerinin Gordion olduğunu da yazıyor… Efsanelere konu olan krallarının adının Midas olduğunu daO dev cüssesi ile Yazılıkaya’nın arkeoloji tarihine geçişi bir rastlantı ile oluyor 1800′lerin hemen başında İngiliz Yüzbaşı William Martin Leake , bir grup arkadaşıyla Mısır’a giderken Anadolu’nun içlerine giriyorYüzbaşı, Seyitgazi’de bazı antik kalıntıların varlığını öğreniyor ve köylere doğru ilerliyor… Ormanlık bir arazide karşısına Yazılıkaya çıkıyor… Gezi notlarını 1824 yılında yayımladığında Frigya, Avrupalı arkeologların, gezginlerin ve maceraperestlerin uğrak yeri oluyor



Osmanlı, Rus Harbi sırasında Kafkasya’dan göç eden Çerkezleri 1896 yılında Yazılıkaya’nın hemen dibine, birkaç metre ötesine yerleştiriyor… Yörenin ormanlık yapısı Kafkasya’yı andırıyor… Çerkezlerden dolayı köye Çerkez köyü deniyorsa da köyün adı sonradan Yazılıkaya köyü oluyor… Yıllar içinde ormanlar elden gittikçe Çerkezler de Amerika’ya gitmeye başlıyor ve köyde bugün ancak 25 hanede 70 kişi hayvancılıkla geçinmeye çalışıyor



Yazılıkaya’nın hemen arkasında yarım kalmış ”Küçük Yazılıkaya” ya da ”Bitmemiş Anıt” tan anlaşıldığına göre önce kayanın üst kısmı kesilip işleniyor ve kayanın kalan kısmı iskele kurmak yerine platform olarak kullanılıp, çalışmaya devam ediliyor
20 metreye yaklaşan yüksekliği ve 400 metrekareyi bulan işlenmiş yüzeyi ile doğuya bakan Yazılıkaya Önünde Hitit mimari özelliklerinin yansıtıldığı iki kaya odadan oluşmaktadır Şehirdeki tapınak yapılarından farklı olarak burası, her iki kült odası (A ve B Odası) da üstü açık olan ve yüksekliği 12 metreye varan kayalıklarla çevrili bir açık hava tapınağıdır


En geç MÖ 15 yüzyıldan itibaren kullanılan Yazılıkaya’da Hitit sanatçıları ancak MÖ 13 yüzyılda kayaya uzun sıralar halinde tanrı ve tanrıça kabartmaları işlemişlerdir Burası olasılıkla “Yeniyıl şenliği evi” dir Hava tanrısına ait bu evde yeniyıl ve ilkbahar kutlamalarında tüm tanrılar bir araya geliyorlardıSol tarafta tanrılar, sağ tarafta ise tanrıçalar betimlenmişti Hepsi bir yöne bakan figürler odanın arka duvarına doğru gidiyor gibi görünürler Arka duvarda ana sahne işlenmiştir:Tanrılar ve tanrıçalar geçidinin önderleri olan en yüksek iki tanrı Hava Tanrısı ve Güneş Tanrıçası burada karşılaşmaktadırlar

Odanın sol tarafındaki tanrılar genellikle kısa etekli ve sivri başlıklıdır Hepsi ucu yukarı dönük ayakkabı giyerler; yine tanrıların çoğu silah olarak orak biçimli ucu kıvrık kılıç ve omuzlarında bir topuz taşırlar Odanın sağ tarafındaki tanrıçalar ise uzun pilili etek, ucu yukarı dönük ayakkabı giyip küpe takarlar Tanrıçaların başlarında yüksek başlıklar vardır Bireysel atribüler hemen hemen hiç yoktur




Asıl kaya tapınağı, dışarıdan büyükçe bir yapı kompleksi ile ayrılır Sadece duvarlarının temel ve kaideleri günümüze ulaşan yapının rekonstrüksyon çizimi burada da ahşap iskeletler ile desteklenen kerpiç duvarlı ve düz damlı yapıların bulunduğunu gösterir Bu yapı kompleksinden geçip büyük A Odasına giriliyordu Odanın her iki tarafında sürekli şeritler halinde, kireçtaşı kayaların oluşturduğu duvarlara işlenmiş kabartmalar görülür
Bu tapınaktaki en büyük kabartma figür, ana sahnenin karşısındaki duvarda tanrıçalar geçidinin sonuna işlenmiştir Burada bir tanrı değil, Büyük Kral IV Tuhaliya’nın tasvir edilmesi önemlidir Ana sahneye belirli bir uzaklıkta, ancak tam karşısında, adeta en yüksek tanrılara saygısını sunmak istercesine tasvir edilmiştir Yazılıkaya Tapınağı’nın MÖ13 yüzyılın ortalarında son şeklini almasından bu büyük kralın sorumlu olduğu görüşünü destekleyen etkenlerden biri, bu figürdür
Karşıdaki duvarda bir kabartmada Tanrı Şarrumma Büyük Kral Tudhaliya’ya sarılarak ona kılavuzluk ediyor

İkinci bir tasvirde dikey duran bir kılıç görülür Kılıcın kabzasını boynuzlu sivri tanrı başlığı takmış bir erkek başı oluşturur Bu Yeraltı Tanrısı Nergal olmalıdır Ayrıca, B odasında Büyük Kral IV Tudhaliya’nın adını ve ünvanını içeren bir kartuş kabartma olarak bulunur Bu odayı Büyük Kral II Şupiluliuma’nın ölen babası IV Tudhaliya anısına yaptırdığı ve buraya bir de heykelini diktirdiği düşünülüyor



Ayrı bir girişi bulunan Küçük Galeri’yi girişin iki yanında bulunan aslan başlı, insan gövdeli kanatlı cinler korumaktadırKüçük Galerinin batı duvarında sağa doğru sıralanan on iki tanrı, doğu duvarında ise Kılıç Tanrısı ile Tanrı Şarruma ve himayesindeki kral IV Tuthalia yer almaktadır Bu kısımda iyi korunmuş kabartmalar dışında kayaya oyulmuş üç adet niş bulunmakta ve bu nişlere bir takım hediyelerin veya Hitit kral ailesinin ölü küllerinin saklandığı kapların konulduğu düşünülmektedir Küçük B odası toprakla dolu olduğundan ve ancak 19 yüzyıl ortalarından sonra kazıldığından buradaki kabartmalar çok iyi korunagelmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.