İstanbul Eski Medreseleri |
|
|
#1 |
|
Şengül Şirin
|
İstanbul Eski Medreseleriİstanbul Eski Medreseleri Sultan Selim Medresesi ![]() Medresenin bulunduğu alan çevre düzenlemeleri ve önünde açılan Vatan Caddesi nedeni ile çukurda kalmıştır Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkiretü’l-Ebniye, Tezkiretü’l Bünyan ve Tuhfetü’l Mimarin’e göre Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır Yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır Ancak kaynaklarda medresenin 1548–1549 yıllarında yaptırıldığı belirtilmektedir Medresenin dershanesi 1562–1563 yılında bir minare ve minber eklenerek mescide çevrilmiştir![]() Medrese kesme köfeki taşından ve yer yer tuğladan yapılmış olup, bir duvar içerisine alınmıştır Bu duvarın Aksaray’a yönelik cephesine anıtsal bir giriş, yanına da kitabesi bulunmayan bir çeşme eklenmiştir Üzeri kubbe ile örtülü olan bu girişten sonra ikinci bir kapı ile avluya geçilmektedir Bu avlunun çevresinde medrese hücreleri U şeklinde sıralanmıştır Medrese, on dokuz hücreden meydana gelmiş olup, bir eyvan ile avluyu üç yönden çevrilmiştir Avlunun ortasında bulunan şadırvan günümüze ulaşamamıştır Medrese hücrelerinin önündeki taş ayaklar üzerine oturtulmuş kubbeli kasnaklı revaklar yuvarlak kemerlerle birbirleri ile bağlantılıdır Kare planlı olan hücrelerin üzerleri pandantifli kubbelerle örtülmüştür Bu hücreler revaklara birer kapı ile açılmaktadır Ayrıca bunların dışarıya ikisi altta biri üstte olmak üzere üçer penceresi vardır İçlerinde bulunan ocakların yaşmakları günümüze ulaşamamıştır Ocakların üzerindeki dörtgen ve altıgen prizma şeklindeki bacaları kurşunla örtülü yüksek külahlar şeklindedir![]() Medresenin dershanesi güneybatı yönünde olup, avlunun simetrik ekseninden yana kaydırılmıştır Yalnızca revak kısmı avlu içerisinde olup, dershanenin ana kütlesi dışarıya taşırılmıştır Dershane giriş revakı kırma çatı ile örtülüdür Kare planlı olan dershanenin girişine mukarnaslı bir mihrap yerleştirilmiştir Dört cephesinde iki alt, iki de üst penceresi bulunmaktadır Dershanenin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüş olup, kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır İçerisinde ilk yapılışına ait bezemesi günümüze ulaşamamıştır![]() Medrese 1914 yılından sonra çevresindeki yangından zarar görmüş, 1918’de aşhane olarak kullanılmış ve aynı yıl yeni bir yangınla da harap olmuştur Vatan Caddesi’nin açılması sırasında ortaya çıkan medrese 1958–1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir Bundan sonra İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü’nün yazma eserler ve halılardan oluşan teberrükât deposu olarak kullanılmıştır 1968 yılında da medrese Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Vakıflar Baş Müdürü İhsan Erzin’in çabaları ile Yazı Sanatları Müzesi’ne dönüştürülmüştür Bu müzenin Beyazıt Külliyesine taşınmasından sonra da 1994 yılından itibaren Sağlık Vakfına bağlı Şadiye Hatun Teşhis Kliniği olarak kullanılmaktadır![]() Fatih Medresesi İstanbul ili Fatih ilçesi, Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446/1451–1481) 1463–1470 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesinin bir bölümünü oluşturan medreseleri İstanbul’un fethinin hemen arkasından Ayasofya’daki medresesinden sonra yaptırmıştır ![]() Caminin iki yanında sıralanan medreselere “Sahn-i Seman” isimleri verilmiştir Bu medreselerin dışında ve yine caminin iki yanında, arazinin meyilli olmasından ötürü daha aşağıda olduğundan “Tetimme” denilen öğrencilerin eğitime hazırlık medreseleri bulunuyordu Bu medreselerden caminin Marmara Denizi yönünde olanlar Fatih’ten Edirnekapı’ya kadar uzanan Fevzi Paşa Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yıktırılmış, Haliç tarafındakilerin yerlerine de bir ilkokul yapılmıştır Bu medreselerden Haliç tarafındakilere Karadeniz Medreseleri ismi altında “Bahr-i Siyah”, Marmara tarafındakilere de Akdeniz anlamına gelen “Bahr-i Sefid” isimleri verilmişti Saraçhanebaşı’ndan Edirnekapı’ya doğru uzanan yol üzerinde “Baş Kurşunlu”, “Baş Çifte Kurşunlu”, “Ayak Çifte Kurşunlu”, “Ayak Kurşunlu” şeklinde de isimlendirilmişlerdir![]() Fatih Sultan Mehmet, caminin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekizer yapıdan meydana getirdiği Semaniye Medreselerinde sekiz ayrı müderrisin ders okutmasına karar vermiştir Bunların arkasındaki yüksek derecede öğretim kurumu olan Semaniyeye öğrenci yetiştirmek amacı ile de Tetimme Medreselerini yaptırmıştır Medreselerin yapımında Veziri Azam Mehmet Paşa’yı derslerin düzenlenmesinde Molla Hüsrev ile Ali Kuşçu’yu görevlendirmiştir Bu medreselerde Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrin âlimleri müderrislik görevini üstlenmişlerdir Semaniye Medreselerinde Mantık, Fıkıh, Kelam, Tefsir gibi ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi ve Tıp da okutulmuştur![]() Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmış olan bu medreselerin her biri on dokuzar hücre ve bir de dershane mescitten meydana gelmiştir Medrese hücreleri kare planlı olup, avluya birer kapı ve pencere ile açılmışlardır Ayrıca arka cephelere de altlı üstlü birer pencereleri bulunmaktadır Bunların üzerleri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür Dershane olarak nitelenen bölüm ise yine kare planlı olup, diğer hücrelerden daha yüksek ve gösterişli biçimdedir Dershanenin üzeri de kasnaklı kubbe ile örtülüdür![]() Medreselerin ortak özelliği ortalarında revaklı birer avlularının bulunmasıdır Tetimme Medreseleri ise günümüze gelemediğinden bunların mimarisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Bazı kaynaklara dayanılarak bunların üzerlerinin çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır![]() Fatih Külliyesini oluşturan medreseler 1766 depreminde cami ve diğer yapılarla birlikte zarar görmüşse de kısa süre içerisinde yeniden onarılmışlardır Tetimme Medreselerinin yıktırılması ve temel altı toprak tabakasının ortaya çıkması üzerine Akdeniz Medreseleri yıkılma tehlikesi ile karşılaştığından bunlar kalın gergi demirleri ile desteklenmiştir Bu medreseler 1955 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve bir bölümü öğrenci yurdu olarak kullanılmıştır![]() Haseki Sultan Medresesi İstanbul Fatih ilçesi, Haseki semtinde, Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’ın Mimar Sinan’a 1538–1551 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesi, cami, medrese, imaret, darüşşifa ve sıbyan mektebinden meydana gelmektedir Medresenin caminin kitabesine dayanılarak 1538–1540 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır![]() Caminin karşısında yer alan medrese, kare avluyu çeviren revakların arkasındaki odalardan meydana gelmiştir Sokak cephesinin merkezindeki bir kapıdan içerisine girilen revaklı avlunun üç yanı medrese hücreleri ile çevrelenmiştir Giriş ekseni üzerinde de üzeri büyük bir kubbe ile örtülü dershanesi bulunmaktadır Böylece Klasik Osmanlı medrese plan şeması burada uygulanmıştır Dershane giriş kapısının karşısında, revakların ortasında yer almaktadır Medrese hücrelerinden dışarıya taşkın olan dershanenin üzeri 6 80 m çapında bir kubbe ile örtülüdür Dershanenin iki yanına üçerden altı, avlunun iki yanına da beşerden on oda yerleştirilmiştir Bu hücrelerin üzerleri kubbe ile örtülü olup, içlerine ocak ve dolap nişleri yerleştirilmiştir![]() Medresenin yan tarafındaki hücreler arasına karşılıklı iki dar mekân yerleştirilmiştir Üzerleri beşik tonozla örtülü olan bu mekânlardan doğudaki dar ve karanlık hücre görünümündedir Batıdaki bölüm ise sıbyan mektebi ile diğer yapılara geçit veren bir dehliz özelliğindedir![]() Medresenin giriş tarafında hücreler bulunmamaktadır Kesme taştan yapılmış olan medrese hücrelerinin üzeri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür Hücrelerin önündeki revak kemerleri kırmızı ve beyaz taştan almaşık düzende yapılmış olup, beyaz mermer ve somaki sütunlar tarafından taşınmaktadır Bu sütunlardan dördü Nilüfer çiçeği biçiminde, diğerleri de baklava başlıklara sahiptir Buradaki ana kapı ile dershane kapısı üzerinde bulunan renkli sır tekniğinde yapılmış 1539–1540 tarihli iki çini pano medresenin harap olduğu yıllarda korunma amacı ile Çinili Köşk’e götürülmüştür Bunun dışında pencere alınlıklarında bulunduğu sanılan çinilerden günümüze hiçbir iz gelememiştir![]() Haseki Külliyesi ile birlikte medrese de çeşitli yangın ve depremlerden zarar görmüş ve onarılmıştır Son olarak 1963–1974 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Club Mediterrane arasında yapılan anlaşma ile cami dışındaki binalar turistik amaçlı olmak üzere restore edilmiş, ancak semt sakinlerinin itirazı üzerine bundan vazgeçilmiştir Günümüzde medrese Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İstanbul Haseki Eğitim Merkezi olarak kullanılmaktadır![]() Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi Medreseyi Sultan II Mustafa (1695–1703) devrinin sadrazamı Köprülüzade ailesinden Amcazade Hüseyin Paşa yaptırmıştır![]() Amcazade Hüseyin Paşa, Sultan IV Mehmet (1648–1687) zamanında Osmanlı devletinin çeşitli görevlerinde bulunmuş, 1683’te Viyana’yı ikinci kez kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yanında bulunmuştur Viyana Kuşatması’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine diğer devlet yöneticileri gibi tüm yetkileri alınarak Rikab-ı Hümayun’a gönderilmiştir![]() Daha sonra Gelibolu yakınındaki Çardak’a muhafız olmuş, Suyolcuzade Vezir Ali Paşa’nın 1688’de ölümü üzerine Seddülbahir muhafızlığına vezir unvanı ile getirilmiştir Bundan sonra bir süre sadaret kaymakamlığı, yeniden Seddülbahir muhafızlığı ve kaptan-ı deryalık görevlerinde bulunmuştur Bu dönemde Sakız Adası Osmanlı topraklarına katılmıştır Ardından Anadolu’da çıkan ayaklanmaları bastırmaya çalışmış, Sultan II Mustafa döneminde Macaristan’da Alman ordusu ile savaşmış, sadrazamlık makamına getirilmiştir Kendi arzusu ile bu görevden ayrıldıktan sonra Silivri’deki çiftliğinde 1702’de ölmüştür![]() Amcazade Hüseyin Paşa Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı ve gerilemeye başladığı zor döneminde sadrazamlık yapmıştır Paşanın bu medreseden başka Boğaziçi’nde yalısı, Edirne’de Buçuktepe’de yaptırdığı kasır ve Bursa’da bir tekkesi bulunmaktadır Ayrıca Edirne’de başta çeşmeler olmak üzere çeşitli hayır eserleri de vardır![]() Amcazade Hüseyin Paşa Medreseyi 1697–1702 yıllarında devam eden sadareti sırasında yaptırmıştır Mimarbaşı İbrahim Ağa tarafından yapılmıştır Yapı topluluğu doğal afetlerden ve yangınlardan ötürü zaman zaman harap olmuştur Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1940 ve 1957, 1958 yıllarında onarılmıştır Yapı topluluğunun yıkılan bölümleri, özellikle medrese hücreleri, kütüphane ve sıbyan mektebi yeniden onarılmış ve 1966 yılı sonlarında orijinal görünümüne uygun biçimde restore edilmiştir Yapı topluluğunu ilk defa 1940 yılında Ekrem Hakkı Ayverdi 1957–1958 yıllarında da Y Mimar Fikret Çuhadaroğlu restore etmiştir![]() Medresenin yuvarlak kemerli girişinin yanında 1739 yılında eklenmiş Şeyhülislâm Mustafa Efendi Çeşmesi ile altında dört dükkân bulunan sıbyan mektebi bulunmaktadır Kapının diğer yanında da üç ayrı bölüm halinde hazire ve sebil bulunmaktadır Yuvarlak kemerli giriş kapısı köfeki taşından olup, profilli silmelerle daha belirgin bir şekle sokulmuştur Kapının üzerine kartuşlar içerisine alınmış on iki mısralık sülüs yazılı Arapça bir kitabe yerleştirilmiştir![]() Kitabe: Lillâhi darun benahu Lil ilmi sardun mücedded Nizâmu ikdil meani Fi ısrı hayrın muarded Hayfu tefada yakinen Annalgana imâ suyed Fâzet simahu münibin Hüsnü’l mesâi tezevved Tarih-i tekmil-ia kad Alhâ tamamen bimuhrad Şedel Hüseynu vezirân Lil ilmi dâran veceddet ![]() Giriş kapısından külliyenin ortasında şadırvan bulunan oldukça geniş bir avluya girilmektedir Avlunun sağ tarafında kütüphane ile sıbyan mektebi ve dört medrese hücresi, girişin karşısında on bir medrese hücresi, sol tarafta da iki medrese hücresine yer verilmiştir Böylece medrese on yedi hücreden meydana gelmiştir Avlunun sol tarafında ise dershane-mescit bulunmaktadır![]() Medrese hücreleri dershane-mescit ile kütüphane arasında kalan alanda, avluyu U şeklinde çevrelemektedir Amcazade Hüseyin Paşa vakfiyesinde on altı medrese hücresinin ismi geçmesine rağmen bugün on yedi medrese hücresi bulunmaktadır Bunlardan on yedinci hücre kuzey ve doğu medrese hücrelerinin birleştiği köşede üzeri açık bir mekândır Bunun on yedinci hücre olup olmadığı da tartışmalıdır![]() Medrese hücrelerinin önünde baklava başlıklı, yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış, üzerleri kubbeli bir revak bulunmaktadır Bunların üzeri kubbelerle örtülmüştür Medrese hücreleri 4 00×4 00 m ölçüsünde kare planlı olup, üzerleri küçük kubbelerle örtülüdür Bu kubbelerin birbirleri ile eş olmadıkları dikkati çekerse de bu durum büyük olasılıkla değişik dönemlerde zarar gören yapının onarımı sırasında meydana gelmiştir Köfeki taşından basık kemerli bir kapı ile içerisine girilen hücrelerin her birinin içerisinde iki veya üç dolap nişleri ve bir de ocak bulunmaktadır![]() Medresenin dershane-mescidi üç taraftan yirmi iki mermer sütunun çevrelediği bir revakla görkemli bir konumdadır Bu revakların üzerleri kubbe, çapraz ve ayna tonozlarla örtülmüştür Bunların da üzerlerini düz ve meyilli bir çatı örtmektedir Revakları meydana getiren sütunlar beyaz mermerden olup, başlıkları stalaktitlidir Yalnızca güneydeki üç başlık baklavalıdır Dershanenin girişi özellikle belirtilmiş ve burada içten malakâri sıvalı bir kubbeye yer verilmiştir Girişin iki yanına da birer niş yerleştirilmiştir Girişin üzerinde koyu mavi zemine yaldızlı bir sülüsle bir kitabe konulmuştur![]() Kitabe: Kad bena hâzihil buk’at-ül mübâreket-ül hasenete fid devlet-i Sultan Mustafa Han veziri-ül âzam Hüseyin Paşa fi seneti İsnâ aşere ve miete ve elf h 1112 (1700)![]() Dershane kesme köfeki taşından olup, her kenarı 4 50–7 00 m arasında değişen sekizgen planlı olup, üzeri 11 00 m çapında merkezi bir kubbe ile örtülüdür Kubbe kasnaksız olup, tamamen duvarlar üzerine oturtulmuştur Altlı üstlü iki dizi halinde ve sekizgenin her kenarında ikişer tane olmak üzere yirmi sekiz tane pencere ile aydınlatılmıştır Alt sıra pencereler dikdörtgen mermer söveli, üst sıradaki pencereler ise sivri kemerlidir Giriş ekseni üzerinde bulunan mihrap yedi köşeli mermerden olup, mukarnaslı olarak sonuçlanır Mihrabın üzerine sülüs yazı ile “kalellâhu taâlâ küllemâdahale aleyha zekeriyyel mihrap” yazılıdır![]() Medrese avlusunun sağında dershane karşısında iki katlı kütüphane bulunmaktadır Ampir üslubuna yakın kütüphanenin üzerindeki h 1168 (1755) tarihli kitabesinden öğrenildiğine göre 1755 depreminden sonra Amcazade Hüseyin Paşa’nın kızı Rahmiye Hatun tarafından buraya eklenmiştir![]() Külliyenin ön cephesinde bulunan sıbyan mektebine dış cephedeki dükkânların arasında bulunan yuvarlak kemerli bir kapıdan küçük bir girişe, oradan da merdivenle çıkılmaktadır Dikdörtgen planlı olan, üzeri tonozlu sıbyan mektebi iki bölümden meydana gelmiştir![]() Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi 1966 yılı onarımından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi” haline getirilmiştir ![]() Mihrimah Sultan Medresesi Medresenin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Medresenin on dokuz kubbesi kurşunla kaplı olduğundan Kurşunlu Medrese ismi ile de tanınmaktadır![]() Kaynaklardan öğrenildiğine göre medresenin yapımından sonra devrin ünlü müderrislerinden İmamzade Mehmet Efendi burada ders vermiştir Onun ardından Şemseddin Ahmet Efendi, Arapzâde Mehmet Efendi, Şah Mehmet Çelebi, Hacı Muradzâde Dursun Efendi, Şeyhülislâm Çivizâde Mehmet Efendi de burada ders vermiştir Mihrimah Sultan’ın vakfiyesinden öğrenildiğine göre medresede belirli günlerin dışında mazereti olmaksızın öğrenimi terk etmeyecek müderrise günde 50 akçe, öğrenciler arasında en bilgili olanına günde 5 akçe, medresede talebe olan ve mazereti olmaksızın dersi terk etmeyen 14 öğrencinin her birine günde 2′şer akçe, sabah namazından önce kapıyı açarak yatsıdan sonra kapayacak kapıcıya da günde iki akçe ve temizlik işlerine bakan ferraşa günde bir akçe verilmesi şart koşulmuştur![]() Mihrimah Sultan Camisi’nin kuzey yönünde yer alan medrese kesme köfeki taşından yapılmıştır Caminin avlusuna bakan görkemli giriş kapısının iki yanına birer üzeri stalaktitli mihrabiye yerleştirilmiştir Giriş kapısı kırmızı ve beyaz mermerlerin alternatifli sıralanması ile oluşmuş yuvarlak kemerlidir Medrese avlusunun iki uzun cephesine on dört oda yerleştirilmiştir Bu odaların önünde baklava başlıklı mermer sütunların yuvarlak kemerlerle birbirine bağlandığı, üzerleri kubbeli bir revak bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı olup, içlerinde birer ocak ve dolap nişleri vardır Üzerleri kubbe ile örtülmüştür![]() Medrese avlu girişinin karşısına gelen mekâna kare planlı dershane yerleştirilmiştir Dershanenin üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Dershane beş adet pencere ile aydınlatılmıştır![]() Medrese Cumhuriyetin ilk yıllarında Çocuk Dispanseri ve Ruh Sağlığı binası olarak kullanılmıştır Günümüzde özel bir tıp merkezidir![]() Rumi Mehmet Paşa Medresesi (Üsküdar) İstanbul Üsküdar ilçesinde, Şemsi Paşa Camisi’nin üst tarafında, Marmara Denizi ile Boğaz’a hâkim bir tepe üzerinde bulunan Rum Mehmet Paşa Camisi, medrese, hamamı ve imaretten meydana gelen yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan medrese, külliye ile birlikte 1471–1472 yıllarında yaptırılmıştır Kitabesi günümüze gelememiştir Bu yapı topluluğundan günümüze yalnızca cami ile türbe gelebilmiştir![]() Hüseyin Ayvansarayi’nin Hadikatü’l Cevami isimli eserinden medresenin 1770 yılına kadar harap durumda olduğu öğrenilmektedir Ne zaman yıkıldığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır![]() Rum Mehmet Paşa, Fatih Sultan Mehmet (1444–1446/1451–1481) devri Sadrazamlarından olup, Osmanlı saray okulu olan Enderun’dan yetişmiştir Saraydan çıktıktan sonra Beylerbeyi Serdar ve Vezir görevlerinde bulunmuş, 1466 yılında Mahmut Paşa’nın yerine Sadrazam olmuştur 1470 yılında da azledilerek idam edilmiştir![]() Medrese bugünkü Eşref Saat Sokağı (Medrese Sokağı) üzerinde bulunuyordu Günümüze gelemeyen bu medresede İstanbullu Ahmet Çelebi, Ahizâde Hasan Efendi, Mu’idzâde Mehmet Efendi, Ayaşî Ahmet Efendi, Mollazâde İbrahim Efendi, Bakkalzâde Bostan Efendi, Geylânî Mehmet Efendi ders vermiştir![]() Ahmediye Medresesi (Üsküdar) İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Ahmediye Semtinde Gündoğumu Caddesi ile Esvapçı Sokağı’nın birleştiği köşede meyilli bir arazi üzerindeki bu medrese, Tershane Kethüdası Eminzâde Hacı Ahmet Ağa tarafından 1721–1722 tarihinde yaptırılan cami, kütüphane, türbe, sebil ve çeşmelerin bir bölümünü oluşturmaktadır Mimarının Kayserili Mehmet Ağa olduğu sanılmaktadır![]() Yapı topluluğunun medresesi güneyde L şeklinde bir plan göstermektedir Kesme köfeki taşından yapılmış olan medresenin hücreleri önünde yuvarlak kemerli ve kubbeli bir revak bulunmaktadır Baklava başlıklı sütunların yer aldığı bu revakın arkasında medrese odaları sıralanmıştır Kare planlı medrese odalarının üzeri kubbelerle örtülü olup, içerisinde ocak nişleri ve dolap yerleri bulunmaktadır Medresenin hücrelerinin arka tarafında da helâlar yer almıştır![]() Medresenin dershanesi Gündoğumu Caddesi’ne açılan ve aynı zamanda Tekke Kapısı denilen giriş kapısının üzerine fevkâni olarak yapılmıştır Sekiz köşeli dershanenin üzeri ana duvarlar üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür Dershanenin önünde mukarnaslı sütunların meydana getirdiği bir revak bulunmaktadır Bu revakın ortası çapraz tonozlu, yanları da kubbe ile örtülüdür Dershanenin giriş kapısı üzerine beş satırlı 1722 tarihli bir de kitabe yerleştirilmiştir Dershane altlı üstlü iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır İç kısımdaki mermer mihrap mukarnaslı olup, dışarıya çokgen ve yarım kubbeli olarak taşırılmıştır![]() Dershane-mescit Mahmut Raci Efendi tarafından 1724 tarihinde Rıfai tekkesi haline getirilmiş, sonradan terk edilmiştir Caminin son cemaat yerinin olduğu yere ahşap olarak eklenmişse de dergâh 1931’de çökmüştür Dershanenin içerisinde yakın tarihlere kadar dergâha ait eşyalar bulunuyordu![]() Medrese odaları, Hilâl-i Ahmer’in sonra da Kızılay’ın imareti haline getirilmiş ve 1965 yılına kadar Üsküdar’daki yoksul halka yemek dağıtılmıştır ![]() Çinili Medrese (Üsküdar) İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Murat Reis Mahallesi’nde, Çinili Semtinde Çavuşdere Caddesi ile Çinili Mescit Sokağı’nın birleştiği köşede olan Çinili Külliyesi, Sultan İbrahim’in (1640–1648) döneminde Kösem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır Yapı topluluğu cami, medrese, sebil, sıbyan mektebi, çeşme ve çifte hamamdan meydana gelmiş olup, mimarı Kasım Ağa’dır![]() Çinili Medresesi caminin kuzeydoğusunda, avlunun köşesinde bulunmaktadır Caminin kitabesinde bu medreseden söz edilmemekle beraber, medresenin 1640 yılından sonra yapıldığı sanılmaktadır Hüseyin Ayvansarayi Hadikatü’l Cevami isimli eserinde bu yapıdan Darülhadis olarak söz etmiş ve 1912 yılında da faaliyette olduğunu belirtmiştir![]() Medrese avlunun güney duvarına bitişik olup, yüksek bir kaide üzerinde yapılmıştır L biçimli plana sahip olan medresenin planında arazi konumundan ötürü bazı düzensizlikler de görülmektedir![]() Medrese önünde bir sundurma veya revakın olduğu sanılmakla beraber, günümüzde bunlarla ilgili bir ize rastlanmamıştır Sekiz hücreden meydana gelen medresenin üzeri pandantifli kubbelerle örtülmüştür L şeklinde birleşen köşedeki bölüm diğerlerinden daha büyük ölçüde olup, büyük olasılıkla dershane olarak tasarlanmıştır Köfeki taşından yapılmış olan bu bölüme dikdörtgen söveli bir kapı ile girilmektedir İçerisinde bir mihrap nişi ile iki yanında dikdörtgen nişlere yer verilmiştir Doğu tarafında iki dikdörtgen pencere ile avluya açılmaktadır![]() Medresenin altı odasının dikdörtgen söveli kapı ve pencereleri bulunmaktadır Ayrıca hücrelerin girişlerinin karşısında birer ocak ve nişe yer verilmiştir Yalnızca doğu yönündeki küçük hücre dışarıya açılmaktadır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1970’te restore edilmiştir![]() Gülfem Sultan Medresesi (Üsküdar) İstanbul ili Üsküdar ilçesi Gülfem Hatun Mahallesi’nde bulunan Gülfem Hatun Camisi’nin yanında bulunan ve günümüze gelemeyen bu medrese XVI yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır![]() Gülfem Hatun Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) cariyelerinden, sonra da kadınlarından olup, Üsküdar’da kendi adına bir cami yaptırmıştır Caminin doğusunda küçük bir hazire vardır![]() Gülfem Hatun Camisi’nin yanında medrese, türbe ve sıbyan mektebi bulunuyordu Bu yapı topluluğu 1850 yılındaki yangın sırasında bütün mahalle ile birlikte yanmıştır Bu yangından on dokuz yıl sonra 1868–1869 tarihinde cami ile sıbyan mektebi halk tarafından onarılmıştır Ancak medrese ile türbe onarılamamış olup, günümüze gelememiştir![]() Beşiktaş Medreseleri (Beşiktaş) İstanbul Beşiktaş ilçesinde XVI yüzyılda Hayreddin Paşa Medresesi, Yahya Efendi Medresesi ve Sinan Paşa Medresesi yapılmıştır Bunlardan günümüze yalnızca Sinan Paşa Medresesi gelebilmiştir![]() Yahya Efendi Medresesi (Beşiktaş) Yahya Efendi Medresesi, Şeyh Yahya Efendi dergâhı içerisindeki geniş bir alanda bulunuyordu Mescit, hamam ve çeşmenin de yanında yer aldığı medresenin yapımına 1538’de başlanmış, XVIII yüzyılda buna yeni binalar eklenmiştir XIX yüzyılda ise medrese arazisinin büyük bölümü Yıldız Sarayı ile Çırağan Sarayı bahçesi içerisinde kalmıştır![]() 1869 yılında düzenlenmiş olan medreseler listesinde bu medresenin ismine rastlanmayışı medresenin bu tarihten önce yıkıldığına işaret etmektedir ![]() Hayrettin Paşa Medresesi (Beşiktaş) Beşiktaş’ta Barbaros Hayrettin Paşa’nın 1552’de yaptırdığı medresenin yanında mescit, kütüphane, aşhane, sıbyan mektebi, darül kura ve türbe bulunuyordu ![]() Barbaros Hayrettin Paşa’nın vakfiyesinden medresenin on iki hücreli olduğu anlaşılmaktadır Hüseyin Ayvansarayi’nin Hadikatü’l Cevami isimli eserinde bu medresenin dershanesinin mescit olarak kullanıldığı belirtilmiştir Medresenin ne zaman yıkıldığı kesin olmamakla beraber, XIX yüzyılın ikinci yarısında yıkılmıştır Nitekim 1869 tarihli İstanbul medreseleri listesinde de bu medresenin ismine rastlanmamıştır![]() Sinan Paşa Medresesi (Beşiktaş) İstanbul ili Beşiktaş ilçesi, Barbaros Bulvarı ile Beşiktaş Caddesi’nin birleştiği yerde Barbaros anıtının karşısında bulunan Sinan Paşa Medresesini, Sadrazam Rüstem Paşa’nın kardeşi Kaptan-ı Derya Sinan Paşa cami, çifte hamam ile birlikte yaptırmıştır Yapı topluluğu Sinan Paşa’nın 1553 yılında ölümünden sonra tamamlanmıştır Cami üzerindeki kitabede de caminin 1555 yılında tamamlandığı yazılıdır![]() Sinan Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan medrese hücreleri özgünlüğünü koruyamamıştır Kare planlı, üzeri kubbeli odalardan meydana geldiği sanılan, taş ve tuğlanın almaşık düzende işlenmesi ile meydana gelen on iki medrese hücrelerinin üzeri bugün çatı ile örtülüdür Bu çatının buraya ne zaman yerleştirildiği bilinmemekle beraber Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1930’lu yıllarda yapıldığı sanılmaktadır Yalnızca avlusundaki mermer şadırvan özgün hali ile günümüze gelebilmiştir Medrese odalarının arkasında, içerisinde helâların bulunduğu küçük bir avlu vardır![]() Kaynaklardan medresenin 1557 yılında öğrenime açıldığı, 1869 yılında 31 öğrencisinin bulunduğu 1914’te de kadro dışı bırakıldığı öğrenilmektedir ![]() Gazenfer Medresesi İstanbul ili Fatih ilçesi, Kırkçeşme Mahallesi, Atatürk Bulvarı üzerinde, Bozdoğan Kemeri’ne bitişik olan Gazanfer Ağa Medresesi 1596 tarihli vakfiyesinden öğrenildiğine göre Sultan III Mehmet’in (1595–1603) Kapı Ağalarından, Hasodabaşısı Gazanfer Ağa tarafından yaptırılmıştır XVI yüzyılın sonlarında yapılan bu medrese Davut Ağa’nın mimarbaşılığı sırasında yapılmıştır![]() Medrese türbe ve sebilden meydana gelmiştir Girişteki ön avlunun karşısına medrese hücreleri, kuzeydoğu köşesine Gazanfer Ağa’nın türbesi, güneydoğu köşesine de dışarıya taşkın biçimde sebil yerleştirilmiştir Avlu duvarı ile türbenin arasına sonradan yapılan gömülerle küçük bir de hazire meydana gelmiştir![]() Medrese 1782 yangınında harap olmuş, çeşitli zamanlarda onarılmış, son olarak da 1943–1944 yıllarında onarılmış ve günümüze iyi bir şekilde gelebilmiştir Ön avlunun batısında yer alan medresenin avlusu kare planlıdır Kesme köfeki taşı ile yapılmış olup, batı yönündeki duvarları taş ve tuğla dizilerinden oluşturulmuştur Medresenin doğu cephesinin ortasındaki kapı basık kemerlidir Ön avludan iki basamakla çıkılan sahanlığın üzeri ahşap bir saçakla örtülmüştür Baklava başlıklı on iki sütunun taşıdığı revakların üzeri pandantifli geçişlerle on altı kubbe ile örtülmüştür Revakların arkasındaki giriş dışında medrese U şeklinde on dört hücreden meydana gelmiştir Güneybatı köşesine ise bir oda daha eklenmiştir Medrese hücreleri kare planlı, üzerleri de pandantifli kubbelerle örtülmüştür Bu odalar birer kapı ve pencere ile avluya açılmışlardır Avlunun kuzey ve güneyindeki odalar ikişer üst pencere ile aydınlatılmıştır Kuzey ve güneydeki odalar alt ve üst pencerelerle arkadaki iç avluya da açılmıştır Odaların içerisinde birer ocak nişi ile onun iki yanında da birer dolap nişine yer verilmiştir![]() Girişin karşısına gelen dershane-mescit kare planlı olup, zeminden 0 50 m yükseklikte ve dışarıya taşkın olarak yapılmıştır Avluya iki renkli taşın alternatifli sıralanması ile meydana gelmiş bir yay kemerle açılmıştır Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür İkisi altta, üçü de üstte olmak üzere revaklara, altlı üstlü beşer pencere ile de arkadaki iç avluya açılmıştır![]() Dershanenin içerisinde karşılıklı birer niş iki yan duvara yerleştirilmiştir Bu nişlerden biri mihrap nişi olarak kullanılmıştır Bu nişlerin yanına da birer dolap nişi yapılmıştır![]() Gazanfer Ağa Medresesi 1943–1944 onarımından sonra Belediye Müzesi olarak kullanılmıştır Günümüzde Büyükşehir Belediyesi tarafından Karikatürcüler Derneği’ne 1989’da kiralanmış olup, günümüzde Karikatür ve Mizah Müzesi olarak hizmet vermektedir![]() Cedit Ali Paşa Medresesi Medrese ve çevre düzenlemesinde ve Fevzi Paşa Caddesi’nin açılması sırasında medresenin arka cephesi ana cadde üzerine çıkmıştır Bu nedenle de kuzeydoğuda bulunan asıl giriş kısmı kapatılmıştır Ancak, buradaki duvarda ocak ve niş izleri görülmektedir Günümüzde Fevzi Paşa Caddesi üzerinden içeriye girilmektedir![]() Medrese 1729 Balat yangınından ve 1894 depreminden zarar görmüştür Bu nedenle de kuzey köşesine yapılan payandalarla yıkılması önlenmiştir Medresenin Mimar Sinan’ın eserleri arasında ismi geçmektedir Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Ancak bazı kaynaklarda 1558 yılında buraya müderris tayin edildiği belirtilmekte olup, 1550–1560 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır![]() Medrese mimari yönden Süleymaniye Evvel ve Sani, Sultan Selim ve Cafer Ağa medreselerine benzerlik göstermektedir Kesme taş ve tuğladan yapılan medrese dikdörtgen planlı olup, medrese hücreleri avluyu U şeklinde çeviren revakların arkasındaki hücrelerden meydana gelmiştir Avlu girişi yana kaydırılmış olmasına rağmen dershane avlunun simetrik eksenindedir Bugün Hasan Fehmi Paşa Caddesi’nden yüksekte olan medreseye birkaç basamakla çıkıldığı sanılmaktadır Avlunun giriş yönünde medrese hücrelerine yer verilmemiştir Medrese kare planlı üzerleri kubbeli on beş hücreden meydana gelmiş olup, bunlar kuzeybatı, güneydoğu ve güneybatı yönlerine yerleştirilmiştir Medrese hücrelerinin önündeki revaklar kare planlı ayaklar üzerine oturtulmuştur Bunların üzerleri güneydoğu, güneybatı ve kuzeybatı yönlerinde çapraz tonozla, giriş yönünde de kubbe ile örtülüdür![]() Dershanenin batısındaki ilk hücre ile köşe hücre arasında bir de eyvan bulunmaktadır Dershanenin yanındaki güneybatı ve güneydoğu hücreler arasındaki tonozlu bir geçitle de yandaki bahçeye geçilmektedir Dershane kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür İki yanındaki geçitlerle de yanındaki hücrelerden ayrılmıştır Dershanenin avluya açılan girişinden başka yan revakları iki ile bağlantı kapısı bulunmaktadır Dershanenin güneybatı cephesinde yalnızca üst pencereler bulunmaktadır Diğer cephelerde ise iki alt bir de üst penceresi vardır![]() Medrese 1960 yılında onarılmış, hücreler içerisindeki ocaklı kısımlar kapatılmış ve bodruma inmek üzere merdivenler yapılmıştır Avlunun ortasındaki şadırvan günümüze ulaşamamıştır Medrese bugün Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık ocağı olarak hizmet vermektedir![]() Eyüp Sultan Camii Medresesi Neşri Tarihi’nde “Ebu-Eyyüb-ı Ensari’den bir imaret ve bir medrese ve bir cami ve bir hamam yapılmıştır” yazılıdır Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde de “cami hariminde her neci güzelliklerle bezenmiş ve kubbelerle süslü, altı hücreli değerli bir medrese bina etti” yazılıdır![]() Ekrem Hakkı Ayverdi bu medrese odalarının on altı tane olduğunu belirtmiştir Bu medresenin hücreleri cami revakından başlayarak türbenin sağ ve soluna kadar uzanıyordu Sağ taraftaki medrese odalarının bulunduğu yere sonradan Beşir Ağa Türbesi, Cüzhane; sol tarafındaki hücrelere de Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın türbesi yapılmıştır![]() Medrese cami ile birlikte 1766 depreminde zarar görmüş, 1798 yılında cami yenilenmişse de medrese odaları tamamen ortadan kaldırılmış ve bugün avluya dönüştürülmüştür ![]() Küçük Emir Efendi 1528 yılında ölümüne kadar bu medresede ders vermiştir ![]() İsmihan Sultan (Yazılı Medrese, Sokullu Mehmet Paşa Medresesi) Medresesi (Eyüp) İstanbul Eyüp ilçesi, Cami-i Kebir Caddesi’nde Sokullu Mehmet Paşa Türbesi’nin karşısında bulunan bu medrese kitabesinden öğrenildiğine göre, Yavuz Sultan Selim’in (1512–1520) kızı İsmihan Sultan tarafından 1568 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır ![]() Medresenin avlu kapısı üzerinde üç satır halinde Arapça bir kitabe bulunmaktadır: “Hazret’üs-Sultan bint-i Han Selim Ehl-i Hayrât alâ vü ceh’ül-umum ”Medresenin 12 mısralı tarih beyti: “Kâle târihen nihadi behâ İnhâ dar’üd-tahsil-i ulum 976 (1568) ”Medrese hücrelerine açılan kapısında kitabe bulunmamaktadır Kesme köfeki taşından yapılmış olan medrese odaları dikdörtgen bir avlunun iki tarafına yerleştirilmiş on dokuz hücreden meydana gelmiştir Avlunun iki tarafında sıralanmış olan hücrelerin on dokuzu öğrenci odası, biri giriş holü ve ikisi de eyvandır Eyvanlardan biri iç, diğeri de dış avluya bakmaktadır Dış avluya bakan eyvanın yanında iki odalı bir hizmet bölümüne yer verilmiştir Avluyu çevreleyen duvarlar kapılar dışında sağırdır Hücreler birbirinin eşi ölçüdedir Bu hücrelerin üzerleri 3 40 m çapında pandantifli kubbelerle ile örtülü olup, içlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır Medresenin girişi dershanenin hemen altında yer almaktadır Hücrelerin önünde üzerleri kubbeli ikisi mermer, diğerleri de köfeki taşından yirmi dört sütunlu bir revak bulunmaktadır![]() Medresenin dershanesi hücrelere göre daha yüksek olup, üzeri kurşun kaplı bir kubbe ile örtülüdür İç mekân altta dikdörtgen söveli altı pencere, üstte de alçı şebekeli, vitraylı üç pencere ile aydınlatılmıştır Kubbenin içerisi XIX yüzyılda yapılmış kalem işleri ile bezelidir Ayrıca avlunun orta yerine de dikdörtgen bir şadırvan yerleştirilmiştir![]() Dershane-mescit Sokullu Mehmet Paşa’nın eşi İsmihan Sultan adına yaptırılmış olup, önünde tek kubbeli küçük bir revakı bulunmaktadır Dershane on iki köşeli kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür İç mekândan kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır Medrese ile birlikte dershane de üç sıra tuğla hatıllı köfeki taşından yapılmıştır![]() Medrese Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1957 yılında onarılmıştır ![]() Şemsi Paşa Medresesi ![]() Şemsi Ahmet Paşa, Sultan II Selim (1566–1574) ve Sultan III Murad (1574–1595) dönemlerinde vezirlik yapmıştır İsfendiyar ailesinden Kastamonu Beyi Kızıl Ahmet Bey’in torunu, Mirza Paşa’nın da oğludur Osmanlı Saray Okulu olan Enderun’da yetişmiştir Avcıbaşı, Bölük Ağası, Müteferrika ve Sipahiler Ağası olmuştur 1554 yılında Anadolu, bir süre sonra da Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır Sultan II Selim tarafından vezirliğe yükseltilmiştir![]() Yapı topluluğunun avlusunun kuzeybatı yönüne medrese hücreleri bir şerit gibi yerleştirilmiştir On iki medrese hücresinden meydana gelmiş olan bu bölüm bir sıra kesme taş dizisi ve üç sıra tuğladan yapılmıştır Hücrelerin ön kısmında baklava başlıklı on yedi sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır Buradaki sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmışlardır Ancak medrese hücrelerinin duvarları üzerinde bu revaklarla ilgili kemer bağlantılarının izlerine onarım sırasında rastlanmamıştır Revakların üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür Revak sütunlarında yeşil ve siyah porfir sütunlara da yer verilmiştir Üsküdar İskele Meydanı’nın düzenlenmesi sırasında yeşil bir sütunun bulunarak cami avlusuna getirildiği, bunun bir benzerinin de itfaiye binasında bulunarak aynı yere taşındığı dikkate alındığında revaklarda kullanılan sütunların ne şekilde olduğu da ortaya çıkmaktadır Bu bakımdan revakların orijinalinde yeşil ve siyah porfir olduğu sanılmaktadır![]() Günümüzde medrese hücrelerine revakların kenarından ve ortasında bir de sütun bulunan bir kapıdan girilmektedir Medrese hücreleri 2 95×2 95 m ölçüsünde kare planlı olup, duvar kalınlıkları 0 80 m dir Hücrelerden her birinin içerisinde birer ocak ile bir veya iki niş bulunmaktadır Hücreler altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Köşe odalarında cephe görünümü olduğundan buradaki pencere sayısı daha artmıştır![]() Medresenin dershane-mescidi hücrelerin ortasında, yapı topluluğunun da kuzeybatısındadır Yuvarlak kemerli bir kapıdan girilen bu bölüm 7 00×7 00 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri basık sekizgen bir kasnağa oturtulmuş kubbe ile örtülüdür İçerisi altlı üstlü on altı pencere ile aydınlatılmıştır Yapı topluluğunun diğer bölümlerinde olduğu gibi burada da süsleyici bir elemana rastlanmamıştır![]() Şemsi Paşa Külliyesi ile birlikte medrese de 1894 depreminde hasar görmüş ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü Y Mimarı Süreyya Yücel tarafından 1940 yılında onarılmıştır Medrese 1953 yılından itibaren Şemsi Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır![]() Şehzade Mehmet Medresesi İstanbul ili Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) kendisinden sonra padişah olmasını arzu ettiği Şehzade Mehmet’in ölümü üzerine yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü medrese oluşturmaktadır Caminin kitabesinden öğrenildiğine göre külliyenin yapımına 1544 yılında başlanmış ve 1548 yılında da tamamlanmıştır Medresenin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1546–1547 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır![]() Medrese kesme köfeki taşından yapılmış olup, yapı topluluğunun dış avlu kuzey duvarını oluşturmaktadır Klasik Osmanlı medrese mimarisinden simetrik olmayışından ötürü ayrılmaktadır Dershane ve 20 medrese hücresinden meydana gelmiştir Medrese hücrelerinin önünde yuvarlak mermer sütunlar baklava başlıklı olup, birbirleri ile yuvarlak kemerlerle birleştirilmişlerdir Bunların üzeri kubbe ile örtülüdür Revakların arkasındaki medrese hücreleri kubbeli olup, avluya bir kapı ve bir de dikdörtgen söveli pencere ile açılmaktadır İçlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır Girişin karşısına bir eyvan ve helâlar yerleştirilmiştir Dershane kısmının içerisinde bulunan mihrap burasının aynı zamanda mescit olarak da kullanıldığını göstermektedir![]() İstanbul medreseleri arasında üst düzey eğitim veren bir kurum olup, zamanla harap olmuş, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir 1950 yılından sonra da Yüksek Eğitim Kız Öğrenci Yurdu olmuştur
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : İstanbul Eski Medreseleri |
|
|
#2 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : İstanbul Eski MedreseleriSinan Paşa Medresesi Yemen Fatihi Sinan Paşa’nın yaptırmış olduğu bu külliye medrese, dershane-mescit, türbe ve sebilden meydana gelmiştir![]() Külliye simetrik olmayan bir plan düzenine göre avlu içerisinde yer almaktadır Külliyeyi oluşturan medrese, türbe ve sebil güney ve batı yönlerindeki kesme taş duvarlar içerisine alınmıştır Ayrıca ana caddeye bakan avlu duvarının türbe hizasına sivri kemerli demir şebekeli pencereler açılmıştır Avlu duvarı ile medrese arasındaki bahçe XVIII yüzyılın sonlarında hazireye dönüştürülmüştür Böylece içerideki mezarların dışarıdan görünebilmeleri için duvarın bir bölümü yıktırılmış ve barok üslupta bir kemerle yükseltilmiştir Yapı topluluğunun basık kemerli avlu giriş kapısı da bu cephenin üzerindedir Bunun biraz ilerisinde cadde ile sokağın kesiştiği yere de sebil yerleştirilmiştir![]() Medrese Klasik Osmanlı üslubunda yapılmıştır Dikdörtgen planlı, revaklı avlulu olan medresenin üç tarafı hücrelerle çevrilmiştir Dershane-mescit ise Osmanlı medrese planlarının geleneksel düzeninden ayrı olarak medrese hücrelerine bitiştirilmiştir Böylece dershane revakı hem medreseye, hem de dershaneye girişi sağlamıştır Avlu çevresindeki medrese hücresi on altı adet olup, hepsi kare planlıdır Üzerleri kubbe ile örtülüdür![]() Hücreler avluya birer kapı ve birer pencere ile dışarıya ise altlı üstlü iki pencere sırası ile açılmıştır Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de alçı şebekeli sivri kemerlidir Hücrelerin önündeki baklava başlıklı on dört sütun birbirlerine kemerlerle bağlanmış, üzerleri de kubbelerle örtülmüştür![]() Medresenin iç avlusunda sekizgen planlı bir şadırvan bulunmaktadır Bu şadırvan baklava başlıklı sekiz sütunun taşıdığı bir çatı ile örtülüdür Şadırvanın ortasına sekizgen planlı mermerden yapılmış bir de havuz eklenmiştir Ayrıca avlu içerisine bir su kuyusu ile mermerden su teknesi de eklenmiştir![]() Medresenin batısında bulunan dershane-mescit Erken Osmanlı mimarisini anımsatacak biçimde ters T planı göstermektedir Önünde iki sütun ve bir paye üzerine oturmuş üç gözlü bir revaka yer verilmiştir Bu revakların iki bölümü kubbe diğerleri de tonozla örtülüdür Dershanenin duvarları bir sıra taş ve üç sıra tuğlanın alternatifli olarak örülmesinden meydana gelmiştir Dershanenin üzeri sekizgen kasnaklı tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe içerisindeki kalem işleri XIX yüzyılın sonlarında yapılmıştır![]() Sultan Ahmet Medresesi ![]() Ahmed’in (1603–1617) 1610–1617 yıllarında yaptırmış olduğu yapı topluluğu cami, hünkâr kasrı, türbe, darü’l-hadis medresesi, darü’l-kurra sıbyan mektebi, çeşme, sebiller, darüş’şifa, imaret, hamam ve arastadan meydana gelmiştir Yapı topluluğunun mimarı Sedefkâr Mimar Ağa’dır![]() Bu yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Darü’l-Hadis Medresesi külliyenin kuzeydoğusunda, türbenin yakınında yer almaktadır Medrese kıbleye paralel olarak dikdörtgen planlı bir avlu çevresinde yapılmıştır Medrese revaklar, hücreler ve dershane-mescitten meydana gelmiştir Ayrıca türbenin girişi hücrelerin arasındaki bir geçit ile revaklara bağlanmıştır Kesme taştan yapılan medresenin dikdörtgen planlı avlusunun ortasına da yuvarlak mermer bir havuz yerleştirilmiştir Bu havuzun üzerinin altı sütunla taşınan bir çatı ile örtüldüğü sanılmaktadır Avlu etrafında sıralanmış 24 hücre bulunmaktadır![]() Osmanlı mimarisinde medreselerde genellikle 12 veya 16 hücre olmasına karşılık bu medresede hücre satısının 24’e çıkması yaptıranın padişah ile bağlantılı olduğunu düşündürmektedir ![]() Medrese hücrelerinin çoğunda dışarıya ve revaklara açılan pencereleri bulunmaktadır Hücreler içerisinde nişler ve bir de ocağa yer verilmiştir Hücrelerin üzerleri küçük kubbelerle örtülmüştür Hücrelerin kuzey köşesine yerleştirilen dershaneye kuzeydoğudan girilmektedir Zeminden üç basamakla yükseltilmiş olan bu dershanenin mescit olarak kullanıldığı da kıble duvarındaki mihraptan anlaşılmaktadır Kütlevi görünümdeki dershane kuzeybatıdan hücrelerle birleşmektedir Cephelerinde iki katlı pencerelerin bulunduğu dershanenin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür![]() Medrese 1924 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş, 1935 yılında onarılmış ve avlusu camlı bir çatı ile örtülmüştür Günümüzde Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılmaktadır![]() Sokullu Mehmet Paşa Medresesi (Eminönü) İstanbul ili Eminönü ilçesi, Sultanahmet’te, Şehit Mehmet Paşa Yokuşu, Suterazisi Sokağı’nda bulunan Sokullu Mehmet Paşa Camisi, Sokullu Mehmet Paşa (1506–1579) tarafından 1571 yılında yaptırılmıştır Mimar Sinan’ın eseridir![]() Medrese caminin avlusunda yer almakta olup, U şeklinde bir plan düzenine sahiptir Avlu girişinden merdivenle çıkılan medresenin 16 adet üzeri tonoz örtülü hücresi ve bir de dershanesi bulunmaktadır Kesme taştan yapılmış olan medresenin önünde yuvarlak sütunlarla birbirine bağlı revakın arkasında hücreler sıralanmıştır Hücreler içeriye ve dışarıya birer pencere ile açılmakta olup, içlerine bir de ocak yerleştirilmiştir Dershane kısmı avlunun ortasında dikdörtgen planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüş, hücreler ile cami arasında ilginç bir mimari kompozisyon meydana getirilmiştir![]() Dershanenin duvarlarında dikdörtgen söveli, ikişer pencere bulunmakta olup, üzeri kubbe ile örtülüdür İçerisindeki bezemeden günümüze herhangi bir iz gelememiştir![]() Cedid Mehmet Efendi Medresesi Medresenin tarihi geçmişi ile ilgili kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır Banisi olarak söylenen Cedid Mehmet Efendi’nin kim olduğu konusunda da Sicil-i Osmanî’de bu isme rastlanmamıştır Bu nedenle Cedid Mehmet Efendi’nin halktan bir kişi olduğu ve bu medreseyi yaptırdığı sanılmaktadır Medresenin mimari yapısı da XVIII yüzyılda yapıldığını göstermektedir![]() Cedid Mehmet Efendi Medresesi’nin kitabesi bulunmamaktadır Medresenin bütünü tamamlanmadan öğrenime açıldığı avlu revaklarının sütun başlıklarından yalnızca birinin işlenip, diğerlerinin eksik bırakılmasından anlaşılmaktadır Büyük olasılıkla da banisi medreseyi tamamlamadan ölmüş olmalıdır Bu medrese ile ilgili Ceride-i İlmiye ve Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Defteri’nde ismi geçmektedir Buna göre, Cedid Mehmet Efendi Medresesi Taliyye üç sınıftan oluşmuş ve 30 öğrencisi bulunuyordu Bunun yanı sıra Esin Yücel’den öğrenildiğine göre Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Defteri’nde medrese ile ilgili bir kayıt bulunmaktadır:“Cedid Mehmet Efendi Sultanahmed Hücre sayısı:12Zemînî harabca, cereyân-ı havâya müsâ’id değil ise de, nufûz-ı ziyâya müsâ’idce 12 odası ve harab bir dershâne ile muhtâc-ı tathîr ve kûfi vüs’atde bir havli ve şadırvan ve bir de kuyusu mevcûd olup, abdesthâne, gusûlhâne, çamaşırhânesi ta’mîr olunduğundan kâfidir Lâyıkıyla ve mükemmel bir ta’mîr-i fennî ile talebe iskân edebilir Hâl-i hâzırdı pek iyi değildir 7 talebesi vardır 12 kadar talebe ikâmet edebilir Fî 20 ağustos 1330![]() Müderrisleri: Ders-î âmmdan Kastamonulu Mustafa Âsım Efendi Ders-î âmmdan Filibeli Ahmed Cevded Efendi …… 77 İshak PaşaBoş olub, biraz ta’mir edilir ise, talebe ikamet eder Birkaç zâbid namzedi vardır, memlekete gitmek üzeredir Fi 19 Kanun-ı evvel Sene 334 ”Medrese İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olup, 4 Nisan 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu ile yapılan protokol ve Bakanlar Kurulu’nun 8 Mayıs 1983 gün ve 6506 Sayılı Kararı ile on yıllığına kuruma tahsis edilmiştir Bu tarihte bakımsız olan medrese Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nca Y Mimar Mustafa Pehlivanoğlu ve Y Müh Vasıf Pehlivanoğlu tarafından yapılan restorasyonu 1987 yılında tamamlanmıştır![]() Medrese kesme taştan avlulu plan tipindedir Medreseye Kabasakal Caddesi üzerinde sıralanmış dükkânların arasından girilmektedir Mermer söveli, basit bir girişten sonra beşik tonozlu bir geçitten avluya ulaşılmaktadır Bu avlu dikdörtgen planlıdır İçerisinde kime ait olduğu bilinmeyen bir mezar, kuyu ve su haznesi bulunmaktadır Avlu üç taraftan dokuz sütunun taşıdığı sivri kemerli bir revak ile çevrelenmiştir Revaklardaki ince ve mermer sütunlar birbirleri ile sivri kemerlerle bağlanmıştır Bu revakların arkasında 12 adet üzeri kubbeli medrese hücresi bulunmaktadır Bu medrese odaları kare planlı olup, birer pencere ve kapı ile avluya açılmaktadır Medresenin Kabasakal Caddesi’nin köşesine rastlayan yerine yine kare planlı ve hücrelerden daha büyük bir dershane-mescit yapılmıştır![]() Günümüzde medrese Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun yönetiminde Osmanlı kültürünü yansıtan İstanbul El Sanatları Çarşısı olarak hizmet vermektedir ![]() Cafer Ağa Medresesi İstanbul Eminönü ilçesi, Alemdar Caddesi üzerinde bulunan bu medrese, Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520–1566) Babüs-Saade ağalarından Cafer Ağa tarafından 1554–1557 yıllarında yaptırılmıştır Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Teskiretü’l Ebniye, Teskiretü’l Bünyan ve Tuhfetü’l Mimarin’e göre Mimar Sinan’ın eseridir Cafer Ağa’nın 1557’de ölümünden sonra kardeşi Gazenfer Ağa tarafından 1559’da tamamlanmıştır![]() Cafer Ağa Medresesi Osmanlı mimarisindeki bağımsız medreseler grubundan bir örnektir Arazi eğiminden ötürü Alemdar Caddesi yönünde, altında dükkânları olan bir bodrum katı üzerine yapılmıştır Ayrıca yol üzerindeki dört hücrenin üst kat ile bağlantısı bulunmamaktadır Medresenin Alemdar Caddesi’ne açılan birer kapısı ile alt ve üst penceresi ile ocağı bulunan, üzerleri basık beşik tonozlarla örtülmüş alt kat odaları bulunmaktadır![]() Medrese düzgün kesme köfeki taşından yapılmıştır Ancak daha az önemli görünen arka cephelerde kaba yontma taş örgü tekniği, Alemdar Caddesi yönünde ise bir taş, üç tuğla dizisi ile duvarlar işlenmiştir![]() Medresenin asıl girişi Soğukkuyu Sokağı’nın, Soğukkuyu Çıkmazı’ndadır Buradaki basık kemerli bir kapıdan dikdörtgen planlı avluya girilmektedir Bu avlunun çevresinde 15 medrese hücreleri ile dershaneye yer verilmiştir Medrese hücreleri aynı ölçülerde yapılmamış, doğudakiler kareye yakın, batıdakiler de dikdörtgen planlıdır Üzerleri tonoz veya kubbe ile örtülü olan bu hücrelerin revaklara açılan dikdörtgen birer penceresi bulunmaktadır Dış cephelere yönelik pencerelerin üzerinde ikinci sıra pencereye yer verilmiştir Her odanın ayrı birer ocağı ve nişi vardır![]() Medresenin uzun ekseninde, kuzey-güney doğrultusunda avluya giriş arazi konumundan ötürü dershane ile hücrelerin doğu kanadı arasındadır Bu nedenle de doğu yönündeki hücrelerin sayısı azaltılmış ve burada kolları birbirine eşit olmayan bir U plan düzeni ortaya çıkmıştır Dershane U planının açık ucu üzerinde ayrı bir yapı görünümündedir Ön kısmına saçaklı bir sundurma eklenmiştir Dershane 6 00×6 00 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kasnaksız bir kubbe ile örtülmüştür Dershane giriş kapısı dışında altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır![]() Giriş cephesine biri kapı üzerinde, diğer ikisi de yanlarda olmak üzere üç kitabe yerleştirilmiştir Bu kitabelerden 1560 tarihli olanında Yerebatan Sarnıcı içerisindeki suyun bu medreseye bağlanması için padişahın izin verdiği belirtilmiştir Diğer iki kitabeler ise medresenin kandillerine zeytinyağı satın alınması ve hayırsever kişilerin yaptığı bağışlarla ilgilidir![]() Medrese avlusunun ortasında bir kuyu ile mermer bir su haznesi bulunmaktadır Cafer Ağa Medresesi değişik dönemlerde onarılmış, son olarak 1989 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından onarılmış ve medrese Kültür Merkezi ismi altında Geleneksel Türk el sanatlarının üretildiği, öğretildiği ve satıldığı bir turizm merkezine dönüştürülmüştür![]() Süleymaniye Medreseleri Külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır![]() Külliyenin medreseleri Evvel, Sani, Salis, Rabi, Darü’l-Hadis ve Tıp Medresesi’nden meydana gelmiştir Kanuni Sultan Süleyman ordusunun mühendis ve doktor ihtiyacının yanı sıra eğitim ve bilim için bu medreseleri yaptırmıştır Bunlardan Darü’l-Hadis Müderrisliğine daha önce Bağdat kadılığı yapan ünlü âlim Molla Yahya Bin Mureddin’i getirmiştir Onun yanı sıra devrin ulemasından Kadızade Şemseddin Ahmet, Mimarzade Musluhiddin Mustafa, Karahisarlı Şeyh Mehmet Efendi de burada ders vermiştir Tetüme Medresesinde Süleymaniye medreselerinde yüksek tahsillerini yapacak için de olanak sağlamıştır![]() Süleymaniye Medresesinin yapımı ile birlikte o zamana kadar devrin ünlü kültür yuvarlarından Fatih Medreseleri ikinci planda kalmıştır XVII yüzyılda Süleymaniye Medreselerinde yapılan düzenleme ile burası 12 dereceye kadar yükseltilmiş ve bu düzen Osmanlıların son zamanına kadar sürmüştür Süleymaniye Medreselerindeki eğitim İptidai’den başlayarak eğitimin en yüksek derecesi olan Darü’l-Hadis’le son bulmuştur![]() Yapı topluluğunun meyilli bir arazide oturtulması için arazinin meyline uydurularak medreselere en üst kottan girilmiş ve bu kota dershaneler yerleştirilmiştir Hücrelerin önüne kademeli revaklar yerleştirilmiş, revak dışındaki yerlere de iki yandan merdivenlerle inilmiştir Avluya doğru bir cumba ile uzanan dershanelerin altına da birer çeşme yerleştirilmiştir Medreselerde 21’er hücre, birer nişli medrese odası ve helâlar bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı olup, üzerleri kubbe ve tonozlarla örtülmüştür İçlerine ocak nişleri ile dolap yerleri eklenmiştir Ayrıca bunlar önlerindeki revaklara ve dışarıya dikdörtgen söveli birer pencere ile açılmıştır![]() Süleymaniye Medreseleri kesme taştan, avlu etrafında sıralanmış medrese hücreleri ile dershaneden meydana gelmiştir Simetrik düzende bir iç avlu ile birbirlerinden ayrılan Salis ve Rabi medreseleri Osmanlıların yapmış olduğu medreseler içerisinde mekân yönünden en zengin kuruluşlardır Caminin girişinin batısında Salis, güneyinde de Rabi medresesi yer almaktadır Bu medreselerin altında dükkânları ile Tiryaki Çarşısı bulunmaktadır Bu medreseler kare planlı bir avlunun çevresinde, kare planlı olarak yapılmışlardır 20 medrese hücresi önlerindeki kubbeli revakların arkasına simetrik olarak sıralanmıştır Rabi ve Salis medreseleri birbirine simetrik düzende yerleştirilmiştir![]() Darü’l-Hadis Medresesi külliyenin cami mihrabının karşısında yapılmıştır Kesme taştan yüksek kubbesi ile dikkati çeken bu bölümde Hadis ilimleri ile ilgili eğitim verilmekte idi Caminin girişinin doğusunda Evvel, kuzeyinde de Sani Medresesi bulunmaktadır Dar bir yolun iki tarafına simetrik olarak yerleştirilen bu medreselerin altında öğrenci hücreleri bulunmaktadır Bu yapılarda 23 hücre bir dershane, helâlar ve müderrisler için bir ev bulunmaktadır![]() Tıp Medresesi yapı topluluğuna 1552 yılında eklenmiş olup, Darü’l-Hadis ve Salis medreselerinin arasındadır Bu medrese de dükkânlar üzerine oturtulmuştur Tiryaki Çarşısının doğusunu oluşturan bu medresenin arkasına doğumevi yapıldığından özgün durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Günümüze bu medreseden yalnızca Tiryaki Çarşısı üzerindeki bir sıra hücresi gelebilmiştir![]() Beyazıt Medresesi (Eminönü) Beyazıd’ın (1481–1512) yaptırmış olduğu külliye cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, tabhane, hamam ve kervansaraydan meydana gelmiştir Külliyenin yapımına 1500 yılında başlanmış, 1505 yılında da tamamlanmıştır Mimar Hayreddin’in eseridir![]() Sultan II Beyazıd Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese camiden biraz daha uzakta, bağımsız bir yapı olarak yapılmıştır Sultan II Beyazıd Vakfiyesinde bu medresenin ismine rastlanmamıştır Ancak, Osmanlı arşivinde bulunan 1506 tarihli bir belgeden medresenin caminin yapımı bittikten sonra yapıldığı öğrenilmiştir Bu belgeye göre de medresenin mimarı Yusuf Bin Papas, bina emini de Solakoğlu Ali’dir Buna dayanılarak medresenin 1507 yılında yapımının tamamlandığı sanılmaktadır![]() Medrese yapımından kısa bir süre sonra 1509 depreminde zarar görmüş, büyük bir bölümü yıkılmış, ardından onarılmıştır Osmanlı eğitiminde önemli bir yeri olan bu medresede şeyhülislâmların ders verdikleri kaynaklardan öğrenilmektedir Ayrıca devrinin ünlü kişilerinden Zembilli Ali Efendi, İbni Kemal de burada ders vermiştir![]() Medrese 1911–1915 yılları arasında harap bir durumda kalmıştır 1940 yılında İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından onarılmış, 1943 yılında Belediye Şehir Kütüphanesi olarak hizmet vermiştir Belediye Şehir Kütüphanesi Taksim’deki yeni binasına 1983 yılında taşınmıştır Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Vakıf Hat Sanatları Müzesi olarak hizmet vermektedir![]() Medrese ilk yapıldığı yıllarda önündeki meydandan taş bir duvarla ayrılıyordu ve meydana açılan klasik üslupta bir kapısı vardı 1940 yılında yapılan onarımdan sonra buradaki avlu duvarının bir bölümü ile avluya giriş kapısı yıktırılmıştır 1956–1959 yılında Beyazıt Meydanı’nın düzenlenmesi ile de bu duvarlar tamamen kaldırılmış ve medrese ortada kalmıştır![]() Kesme taştan yapılmış olan medrese 44 00×36 60 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır İç avlunun çevresini üç taraftan kubbeli revaklar çevrelemektedir Buradaki revakların kemerleri taş payeler üzerine oturtulmuştur Avlunun dördüncü kenarında dershane-mescit bulunmaktadır Dershanenin üzeri 7 40 çapında bir kubbe ile örtülmüştür Medresenin bütününde kesme taş kullanılmış olmasına rağmen dershane taş ve tuğla dizilerinden meydana gelmiştir![]() Medresenin giriş kapısı sivri kemerli büyük bir eyvan içerisindedir Bu eyvanın üst kısmında da camilerdeki giriş kapılarına benzer silmeler bulunmaktadır Medresenin revakları arkasında kare planlı, üzerleri kubbeli 20 odası vardır Odaların içerisinde ocak, dolap ve dışa yönelik pencereler bulunmaktadır Medrese avlusunda bir şadırvana yer verilmiştir Ayrıca bu avluda bir de güneş saati bulunmaktadır
|
|
|
|