Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
antiocheia, yalvaç

Antiocheia (Yalvaç)

Eski 09-08-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Antiocheia (Yalvaç)



Antiocheia (Yalvaç)






Antiokheia’nın Isparta İli’ne bağlı Yalvaç İlçesi’nin yaklaşık 1 km kuzeyinde ve Sultan Dağları’nın güney yamaçları boyunca uzanan verimli arazide kurulmuş bir Pisidia kentidir

Antiokheia da Apollonia gibi bir Seleukos kolonisidir; fakat kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir Bu şehir I Seleukos veya oğlu Antiokhos tarafından kurulmuştur MÖ 39 ila 36 yılları arasındaki bir tarihte Amyntas’ın idaresi altına giren Antiokheia, onun MÖ 25′de öldürülmesiyle, bölgenin bütün şehirleri gibi, Galatya eyaletine dahil edilmiştir Antiokheia, MÖ 25′te veya biraz sonra Colonia Caesarea adıyla Roma kolonisi olmuştur Kent, pek çok Latince yazıtın da kanıtladığı gibi, yaklaşık olarak ikiyüz yıldan fazla bu statüsünü korumuştur


Latince’nin MS 295 yılına kadar resmi dil olarak kullanıldığını imparator ve legatları için düzenlenmiş olan yazıtlar kanıtlamaktadır Fakat bu tarihten sonraki decurioların (eyalet senatörü) protokolleri çoğunlukla Grekçe yazılmıştır Sikkeler üzerinde de II Claudius (MS 268-270) Devrinin sonlarına kadar Lâtince ibarelere rastlanmaktadır Daha sonra Lâtince’nin yerini Grekçe almıştır Yazıtlarda ve Tanrı Men için adanmış olan adaklarda Lâtince’nin, Grekçe’yle kıyaslandığında çok daha az kullanılmış olduğu görülmektedir
IA Richmond ve RG Collingwood’un tahminlerine göre kent merkezindeki nüfus 7500-10000 civarında idi BLevick ise üç binin üzerinde emekli askerin bulunduğunu ileri sürmektedir Ancak, Antiokheia’nın geniş sınırları içerisinde 30-40 bin civarında bir nüfusun yaşadığını söyleyebiliriz


Antiokheia, MS 3 yüzyılın hemen sonunda kurulan genişletilmiş Pisidia eyaletinin metropolisi olmuştur Kilise kayıtlarından anladığımıza göre, kent Bizans Devrinde de önemini korumuştur


Kentin bilinen en erken sikkeleri MÖ 1 yüzyılın sonuna tarihlenmektedir Koloni döneminin ilk 150 yılında fazla sikke basmamıştır Koloni öncesi sikkeleri gibi, tipler çoğunlukla Tanrı Men ile ilgilidir Sikkeler üzerinde “colonia” yazısı yer almaktadır Claudius II’ye kadar sikke basımı devam etmiştir Bu sikke basımı sayesinde kentin ekonomik durumunun MS 3 yüzyılda en üst noktaya ulaştığını anlamaktayız
İS 713′de Araplar’ın istilasına uğrayan kent yakılıp yıkılmıştır Kazılar sonucu ele geçen kalıntı izleri ve bulgular bu olayı ve tarihi kanıtlamaktadır Kentin tarihi 13yüzyıla dek izlenebilmektedir Ancak, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren halkın bir kısmının o zamanın verimli toprakları olan Yalvaç’a göçtüğü, diğer bir kısmının ise başka eyaletlere taşındığı görülmektedir


Kentin Tanımlanması

Antiokheia, deniz seviyesinden 1236 m yükseklikte; Sultan Dağları’nın bir kolu üzerinde kuzey-güney yönünde uzanan Anthios Vadisi’ne hakim bir tepe üzerindedir 120 m yüksekliğindeki bu tepenin doğu, güney ve kuzey yamaçları sarp olduğundan kente ancak batıdan kolaylıkla ulaşılabilmekteydi


Akropolün yüzeyi düz olmayıp doğu-batı, kuzey ve güneyde bir takım tepeler, başka bir ifade ile yedi tepe vardır Yapıların bir çoğu bu tepelerin yamaçlarında ve küçük vadiler içinde toplanmıştır


Arazinin doğal durumundan azami yararlanarak Antiokheia’da ızgara şehir planının ustaca uygulanması ilgi çekicidir Antik kentin ayakta kalmış yapıları pek azdır Bunlar genellikle temel kalıntılar halindedir


Sur dahilinde, birbirine dik olarak; güneyden kuzeye ve doğudan batıya doğru birer eksen çizilerek, planlama bu eksenlere göre yapılmıştır Güneyden kuzeye giden caddeye Decumanus Maximus ve doğudan batıya giden ana caddeye ise Cardo Maximus adı verilmiştir Şehir planında esas itibari ile ana caddelere dik açılarla açılan dar, fakat düz sokakların mevcut olduğunu görmekteyiz


Kentin iki ana meydanı şehrin doğusunda ve odak merkezinde idi Bunlardan birincisi Augustus Tapınağı önündeki aynı adla anılan meydan, ikincisi bu meydanın batısında yer alan Tiberius alanıdır Bu iki meydan arasında enlemesine yerleştirilen propylon yer almaktadır Diğer üçüncü bir meydan ise, nymphaeumun önünde bulunmaktadır


Kentin kuzeyinde, Roma hamamı-palaestra ve nymphaeum yer alır Doğudaki tepenin yamaçlarında Augustus Tapınağı ve alanı, propylon, Tiberus alanı; onun batısında ise sütunlu cadde yer almaktadır Sütunlu caddenin kuzeybatısında bouleuterion, bunun güneybatısında ise tiyatro bulunmaktadır Tiyatronun kuzeyinde küçük kilise vardır Kentin merkezi etrafında ve arazinin elverişli yerlerinde evler serpiştirilmiş durumdadır Şehrin batısında Anadolu’nun en eski kiliselerinden birinin (St Paul) kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır Antiokheia’da geniş çapta kazı yapılmadığından diğer yapı kalıntıları hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz


Kentin kuzeybatı surları temel seviyesinde, güneybatı ve güney surları ise kısmen ayakta durmaktadır
Şehrin ana kapısı olan batı kapısı iki yanda surlarla birleşmektedir Kentin ikinci kapısı güneydedir Daha dar olan kuzey kapısı ise hamamla bağlantılıdır Su kemerleri kentin kuzeyinde yer almaktadır


Sur Duvarları

Antiokheia hakim bir tepe üzerine kurulmuş ve tamamen oval bir surla çevrilmiştir Bugün kısmen ayakta olan ve temel kalıntıları görülen surların uzunluğu 2920 mdir İzlenemeyen kısımları ile birlikte surun tamamı yaklaşık 3000 m yi bulmaktadır Surların çevirdiği alan ise, 47 hektardır


Kent surlarına dikkat edildiğinde, arazi eğiminin çok olduğu yerlerde; sur kalınlığının ortalama 150 m, diğer yerlerde ise 475-550 m ye ulaştığı görülmektedir
Hellenistik Devirde inşa edilen ilk surların, Roma ve Bizans çağlarında genişletildiği açık bir şekilde günümüze dek ulaşan kalıntılardan anlaşılmaktadır


Batı Kapısı

Kentin en görkemli kapısı şehrin batısında yer almakta idi İki kenar ve iki orta pylonlu olmak üzere üç açıklıklı geçit şeklindedir Tonozları taşıyan ayakların gövde ölçüleri 320×236 m olup; ayakların kaideleri silmelerle sınırlandırılmış, sade ve düz yapılmıştır Açıklıkları 4 m olan ayakların her iki yanında bitkisel motiflerle süslü plasterlerin yer aldığı anlaşılmaktadır Ön cephenin odak noktasını, merkezde yer alan kemerin iki yanındaki üçgen boşluklarda (spandrel) ve plasterler üzerinde karşılıklı diz çökmüş flama ve standard taşıyan iki part kabartması teşkil etmekteydi Ayrıca plasterler üzerinde girland taşıyan Nike’ler de bulunmakta idi


Batı kapısının, kent dışına bakan kademeli arşitravının genişçe yüzünde bronzdan kabartma harflerle “Gaius Lulius Asper Con 212″ yazıtı yer almaktadır Arşitrav üzerinde bulunan frizde, Hippokampos, Triton, Amazon kalkanı (her iki ucu kartal başı şeklinde) zırh ve çeşitli silah kabartmaları bulunmaktadır
Bunun üzerindeki ikinci friz ise, bitkisel motiflerle süslenmiştir Anıtsal kapı gerek yapı formu, gerekse üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre İS 212 yılında yapılmış olmalıdır


Güney Kapısı

Kentin güneyinde Anthios Vadisi’ne çıkış için en müsait yerde inşa edilmiştir Tek girişli olduğu anlaşılan kapının, günümüze çok az mimarî kalıntıları ulaşmıştır


Kuzey Kapısı

Şehir surunun kuzeybatı köşesinden yaklaşık 70 m uzaklıkta ve kuzey yöne bakmaktadır Tek geçitli olan kapının sadece temel kalıntıları yerinde görülebilmektedir Kent surları ile birlikte inşa edildiğini tahmin ettiğimiz kapı da herhangi bir bezeme unsuruna rastlanmamıştır Bunların dışında daha küçük boyutlarda giriş için kullanılan tali kapıların olduğu muhakkaktır


Augustus Tapınağı

Tapınak kentin en yüksek yerindeki kutsal alan içerisinde ve İmparator Augustus’un ölümünden sonra inşa edilmiştir
Yapının temeli doğal kayanın kesilmesi ile oluşturulmuştur 250 m yüksekliğindeki bir podium üzerinde yer alan tapınağa, batı cephesinden 12 basamaklı bir merdivenle çıkılmakta idi Tapınak podiumunu teşkil eden doğal kayanın iç kısmı oyulmak sureti ile meydana getirilen mahzen 565×790 m ve 2 m derinlikte olup, muhtemelen adak eşyalarının muhafaza edildiği bir yerdi
Tapınağın arkasında, yarı daire şeklinde doğal kayaya oyularak meydana getirilmiş; iki katlı bir galeri bulunmakta idi Alt katta Dor, üst katta ise İon düzeninde sütunlar kullanılmıştır


Tapınak önünde, 63×85 m boyutlarında imparatorun adı ile anılan bir alan bulunmaktadır Alanın kuzey ve güney taraflarında yer alan yaklaşık 5 m genişliğindeki sütunlu galerilerin ise bugün kısmen temel izleri seçilebilmektedir
Yapının tarihlemesine gelince, gerek yazıtlardan gerekse bezeme işçiliğinden elde edilen bulgular, yapım faaliyetlerinin Tiberius Devrinden, Claudius Devrine dek uzanan bir zaman içerisinde devam ettiğini göstermektedir


Propylon

Augustus alanı ile Tiberius alanının kesiştiği yerde inşa edilmiştir Üç tonozlu ve zafer takı biçiminde yapılmış olan propylon İmparator Augustus onuruna dikilmiş ve onun deniz ve karada kazandığı zaferlerini sembolize eden heykel ve kabartmalarla süslenmişti


Anıtsal giriş kapısına, Tiberius alanından 12 basamaklı bir merdivenle çıkılmakta idi Geçit tonozları iki kenar ve iki orta olmak üzere; dört ayak üzerine oturmaktadır İki yandaki ayakların ölçüleri, 225×3 m ve ortadaki ayaklar ise 250×3 m dir
Ayakların taban açıklıkları iki yanda 350 m olduğu halde, orta kısımda 450 m yi bulmaktadır Ayakların kaideleri silmelerle sınırlandırılmış, tonoz ayaklarının önünde ise Korinth başlıklı dört sütun durmakta ve bunların üzerinde de arşitrav ve friz yer almakta idi


Ortada yer alan kemerin, iki yanındaki üçgen boşluklarda plasterler üzerinde diz çökmüş ve kolları arkadan bağlanmış biri giyimli, diğeri çıplak iki Pisidialı esir; yüksek kabartma olarak işlenmiştir Kabartmaların önündeki boşluk ise, bir meşale ve çelenkle doldurulmuştur Yanlardaki kemer boşluklarında ise girland taşıyan kanatlı Eros ve Nike kabartmaları yer almaktadır


Kademeli olarak yapılan arşitravın merkezi kısmı üzerinde, bronzdan kabartma harflerle (IMP CAES AVGVSTO PONTIFEX MAX TRIBUNICA POTESTATE XII CON…) yazıtının bulunduğu anlaşılmaktadır Arşitrav ve ayaklar üzerinde kesintisiz devam eden frizin, her bir kemer altı yolunun merkezi üzerinde iki tritonlu bir grup yer almaktadır Ayrıca savaş gemileri, kalkanlar, çeşitli hayvan kabartmaları ile süslü sütun başlıkları üzerinde yer alan plasterlerde Poseidon ve Demeter gibi tanrı tasvirleri de yer almaktadır
Çeşitli silme ve kabartmalar ihtiva eden saçak takımı üstündeki kaide üzerinde giyimli dev erkek ve kadın heykellerinin durmakta olduğu tahmin edilmektedir Bugün bu heykeller teşhir edilmektedir


Augustus’un ölümünden önce yazdığı vasiyeti “Res Gestae Divi Augusti”, onun yaşam boyunca yaptığı işlerin özetini vermektedir Bu metnin Latince bir kopyası da bu yapıda yer almakta idi Kazılar sırasında birçok kitabe parçası ele geçirilmiştir
Anıtsal giriş kapısını, stilistik açıdan İS I yüzyılın ortalarına tarihlememiz akla en yakındır Çünkü arşitrav üzerindeki yazıt da bu fikrimizi teyid etmektedir
Tiberius Alanı
Sütunlu caddenin hemen doğu bitiminde yer alan Tiberius alanını doğuda propylonun anıtsal merdivenleri; kuzey ve güneyde ise sütunlu galeriler çevreliyordu
Bugün temel kalıntılarını gördüğümüz bu yerin ana girişi batı yönünde bulunmakta ve sütunlu caddeye açılmakta idi


Kentin sosyal yaşamının geçtiği bu alanda İS 16′da askerlerin bir grevine de sahne olmuştur Hayat şartlarının iyileştirilmesini isteyen Romalı askerler, su kemerlerinin bir bölümünü tahrip etmişler ve isteklerini elde ettikten sonra, su yolunu bizzat onarmışlardır


Sütunlu Cadde

Antiokheia’da şehrin bel kemiğini teşkil eden sütunlu cadde, iki ana caddenin kesiştiği kavşaktan 75 m kuzeyde ve ikinci ana caddenin doğusundan başlayarak Tiberius alanına kadar uzanmaktadır
Kaldırımlı olan ana cadde, hemen hemen 11 m genişlikte olup; uzunluğu ise 69 m dir Caddenin sağında ve solunda, güneyde 550 m, kuzeyde ise 560 m derinlikte portikler; onların gerisinde de 5 m derinlikte dükkanların yer aldığı temel kalıntılarından tespit edilmiştir


Sütunlu cadde üzerinde yer yer heykel kaidelerinin bulunması, Antik Çağda caddenin heykellerle süslü olduğunu göstermektedir Ayrıca cadde ortasından geçen ve atık sularının boşaltıldığı kanaldan başka, her iki tarafta bulunan dükkanların altından kaynak suları nakleden taş ve toprak künkten yapılmış su yolları dikkat çekmektedir
Stilistik ve yapısal özellikleri sütunlu caddenin, imparatorluğun kalkınma dönemlerine, büyük bir olasılıkla İS I yüzyılın ortalarına ait olduğu kanısını uyandırmaktadır


Tiyatro

Kentin merkezine yakın bir tepenin yamacına inşa edilen tiyatro, şehre hakim bir yerde bulunmaktadır Örenyerindeki kalıntılar arasında en fazla tahribata uğramış bir yapıdır
Antiokheia tiyatrosunun, her antik tiyatro gibi üç esas kısımdan meydana geldiği görülmektedir


1- Seyircilerin oturmaları için yarım daire şeklinde
tertiplenmiş oturma sıraları (cavea)
2- Yarım daire şeklinde bir meydan (orkestra)
3- Oyunların oynandığı sahne binası (skene)


Tiyatronun Oturma Kademeleri

Yapının ön yüzü kuzeybatı yönünde yaklaşık 105 m uzunluğundadır Gerideki yuvarlak çevre ortalama 185 m gelmektedir Kuzey yönündeki oturma kademeleri, tepenin yamacı oyulmak suretiyle doğal toprak eğimi üzerine yerleştirilmesine karşın, güney yönündeki oturma kademelerinin (araziyi tiyatronun şekline uydurmak için) tonoz ve kemerlerden oluşan bir alt yapı (substrüksiyon) üzerine yerleştirildiği görülmektedir
Diğer taraftan, kentin doğu-batı yönünde uzanan ana caddesinin (Cardo Maximus) güney caveanın altında bulunan ve başka tiyatrolarda göremediğimiz tonozlu bir tünel içinden geçmesi çok ilgi çekicidir Bu kapalı tünelin uzunluğu 56 m, genişliği ise, 8 m dir Roma Döneminde genişletilmiş ve ana cadde tiyatro altında kalmıştır


Bugünkü mevcut kalıntılara göre, 5000 kişiyi alabilecek kapasite de olduğunu tahmin ettiğimiz tiyatronun dairevi bir kuşakla (diazoma) bölündüğü; muhtemelen 26 basamaktan oluşan, seyircilerin oturmalarına tahsis edilen basamaklar arasında, inişi ve çıkışı sağlayan dördü ortada, ikisi yan uçlarda olmak üzere altı ara merdivenin bulunduğu sanılmaktadır
Orkestra: Aşağı yukarı yarım daire şeklindedir, çapı 35 m dir Oturma sıralarının mevcut durumuna göre 110 m aşağısında, zeminin taş döşeli olduğu görülmüştür
Sahne Binası (skene): Asıl tiyatrodan öne doğru çıkıntılı, 12×55 m ölçülerinde, dikdörtgen bir plana sahip olduğu temel kalıntılardan tespit edilmiştir Bugün kalın bir moloz tabakası ile örtülü temel yapısı, çok fazla tahribata uğramış durumdadır Ancak cephe mimarîsinin bezemeli olduğu ve kabartmalı frizlerle donatıldığı ele geçen mimarî parçalardan anlaşılmaktadır
Bugün görülen kalıntılar İS 4 yüzyılın başlarına ait olsa gerektir


Roma Hamamı

Kentin kuzeybatı köşesinde yer almaktadır Yapı arazinin şekline uydurularak inşa edilmiş ve bu yüzden düzgün olmayan bir dikdörtgen plan gösterir
Binanın, biri palaestra; öteki hamam bölümleri olmak üzere iki kısımdan ibaret olduğu görülmektedir


Palaestra, kapalı hamam yapısının önünde yer almaktadır Üç tarafı revaklarla çevrili olduğu tahmin edilen orta avlunun, yüzölçümü 20×23 m olup; revaklar kısmı ile birlikte 37×29 m dir Taş döşeli tabanı dışında, üst yapıya ait yeterli mimarî parça ele geçirilemediğinden üst yapı mimarîsi hakkında yeterli bilgimiz bulunmamaktadır
Kapalı hamam kısmı; yaptığımız araştırmalar sonucu, yapının palaestraya bir bütün olarak bağlı olduğu ve çağın diğer hamam yapılarında olduğu gibi üç bölümden meydana geldiği anlaşılmaktadır
1- Frigidarium (Soğuk kısım),
2- Tepidarium (Ilık kısım),
3- Caldarium (Sıcak kısım)


bunların dışında soyunma yerleri (apoditerium), servis kısımları, su tesisleri, külhan ve depoların mevcut olduğu ve diğer bölümleri oluşturduğu muhakkaktır
Yapının mevcut kalıntılarından, İSI yüzyılın sonlarında veya II yüzyılın başlarına ait olduğu söylenebilir


Stadium

Sultan Dağları’nın eteklerinde ve akropolün batısında yer almaktadır
Stadium’un uzunluğu 190 m, genişliği ise 30 m dir Yapı “at nalı” şeklinde bir plana sahiptir Kent stadiumu Hellenistik Devirde inşa edilmiş, İSII yüzyılda ise onarım geçirmiştir


Stadium, Antiokheialılar’ın hayatında antik çağlardan beri önemli rol oynamıştır Burada çeşitli oyunlar, özellikle atletizm, güreş ve boks vs gibi bedensel hareketler yapılmıştır
İS 3-4 yüzyıllarda, gladyatör ve vahşi hayvan oyunları da Roma dünyası için popülerdi Bu oyunlar daha sonra tiyatro ve stadiumlarda oynanmıştır


St Paul Kilisesi

Antiokheia’nın ilk ve en büyük kilisesi olup, şehir suruna bitişik ve Roma hamamının yaklaşık 200 m güneyinde yer almaktadır


Bazilikal bir plan gösteren binanın boyutları 70×26 m dir Doğuya yönelen ve mekanın dışına taşan apsis, yarım daire şeklinde olup; ortasında daha geniş bir nef, yanlarda dar iki nef olmak üzere üç neflidir Orta nef, 4310×1190 m, yan nefler ise 43×493 m ölçülerindedir İç mekan büyüklükleri farklı üç kısma bölünmüş olan yapının, asıl mekânı yanlardaki dar mekândan; onüçer sütunla ayrıldığı ve böylece bu kısımların sütunlarla desteklendiği anlaşılmaktadır


Kilisenin batısında, enine yerleşik dikdörtgen biçiminde ve önünde altı sütun bulunan bir narteks yer almaktadır Narteksin uzunluğu 890 m, eni 21 x 76 m dir Bu bölümden orta nefe daha geniş, yan neflere ise dar kapılarla geçilir


Kilisenin tüm tabanını kaplayan mozaiğin çok renkli ve çeşitli desenlerden oluştuğu araştırmalar neticesi saptanmıştır Ayrıca bu mozaik tabanın FJ Woodbridge tarafından da dizaynı yapılmıştır Taban panolarında beş renk ile üç ana desenin kullanıldığı ve bunlara ilaveten geometrik ve bitkisel motiflerin kullanıldığı görülmüştür Mozaiklerde dikkat çeken diğer bir özellik ise, mozaikli asıl mekânın merkezi yerinde gözle görülebilir ölçüdeki dört adet Yunanca kitabenin yer almasıdır Bu kitabeler daha küçük tesseralardan oluşan mozaiği yaptıranlar ile görevli papazların ad ve adaklarını içermektedir


Bu kitabelerin birinde adı geçen Optimus, Ortodoks liderlerinden biri olup; İS 375-381 yılları arasında Antiokheia’da piskoposluk yapmıştır
Bilindiği gibi İS 46 yılında St Paul bu kilisenin altında yer alan Sinagog’ta Hristiyanlığı yaymak için Barnabas’la birlikte ilk vaazını vermiştir Bu nedenle, StPaul’a adanan bu kilise, büyük bir önem arz etmektedir Diğer taraftan, St Paul’un yeni dini yaymak için vaaz verdiği sinagog üzerine yapılmış ilk kiliseyi Anadolu’da sadece Antiokheia’da görmekteyiz


Küçük Kilise

Şehrin merkezinde ve sütunlu caddenin yaklaşık 35 m batısında yer alan kilise, Latin haçı şeklinde bir plana sahiptir Doğu-batı uzantılı yapı, ortasında geniş bir nef, yanlarda iki nef ile dar bir narteksten meydana gelmiştir


Bina dıştan dışa, 43×2550 m ölçülerindedir Yapının yaklaşık 23 m uzunluğundaki ana mekânının, iki yan duvar arasındaki mesafesi 1550 m olup; bu ölçüler bize asıl mekânın mümkün olduğu kadar geniş tutulmaya çalışıldığını göstermektedir Orta nefin doğu ucunda ise apsis yer almaktadır


Narteks nef duvarlarının her iki tarafa doğru uzatılması ile elde edilmiş, 650 x 2350 m boyutlarında ince uzun dikdörtgen bir mekândan ibarettir Kilisenin yarım yuvarlak apsisinin iki yanındaki kalan temel kalıntılarından, pastophorion odalarına sahip olduğunu çıkarmaktayız Böylece yapının bu odalar ile birlikte düz bir duvarla sınırlandığı, daha doğrusu doğu duvarının düz bir cepheye sahip olduğunu görmekteyiz Kazılar sırasında bulunan bir mühür üzerinde bu kilisenin üç martyri zikredilmektedir (Neon, Nikon ve Heliodorus) Ayrıca Antiokheia’da ilk görev yapan papazın Basus adını taşıdığı da bu mührün diğer yüzünden anlaşılmaktadır Yapı plan ve malzeme yönünden İS 5 yüzyılda yapılmış olabilir


Nymphaeum

Anıtsal çeşme, kuzey-güney caddesinin; kuzey ucunda yer almaktadır Bugün dahi belirli bir şekilde temel kalıntıları seçilebilmektedir
Nymphaeum’un iki kısım halinde yapıldığı, biri önde çeşmeler bulunan muhtemelen sütun mimarîsi ile süslü fasad duvar, diğeri bu fasadın arkasında suların toplandığı depo kısmından ibaret olduğu anlaşılmaktadır


Nymphaeum’un gerisinde, 10×27 m ölçülerinde su deposunun temel kalıntıları görülmektedir Depoda toplanan su, pişmiş toprak, taş ve kurşundan yapılmış borularla kente dağıtılıyordu Şehrin belirli yerlerinde dört çeşmenin bulunduğu, yapılan çalışmalar neticesinde tespit edilmiştir Tiberius alanı ile batı kapısının arkasındaki çeşmelerin anıtsal bir yapıya sahip olduğu, geride kalan kalıntılardan anlaşılmaktadır
Antiokheia’da son derece gelişmiş bir su sisteminin varlığı kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır Nymphaeum, I yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş olabilir


Su Kemerleri

Kent mimarîsinin en önemli yapılarından birisi de su kemerleridir Roma Çağında, Antiokheia şehrinin gelişip büyümesi ile artan su ihtiyacını günümüzde “su çıktı” adı ile anılan kaynaktan alınarak kentin kuzey yönü boyunca uzanan; yaklaşık 10 km uzunluktaki su yolu ile sağlanmakta idi


Arazinin topografik yapısına uyarak yerleşme yerine uzanan su kemerleri, nymphaeuma sona ermekte ve şehrin yaklaşık 2/3’sinin su ihtiyacını karşılamakta idi Su kemerlerine ait kalıntılar yer yer ayakta durmakta, görenleri hayrette bırakacak kadar özenli ve kuvvetli yapıları ile dikkati çekmektedir


Ayakta duran kemerlerin yüksekliği, 5-7 m arasında değişmekte; mevcut uzunluğu ise, 250 m yi bulmaktadır Kemer ayakları 210 m ölçülerinde ve dört metre yüksekliğinde olup; dikdörtgen blok taşların harç kullanılmadan örülmesi ile yapılmıştır Kemerlerin bindiği iki ayak arasındaki açıklık 470-380 m arasında değişmektedir
Su kemerlerinin üst yapısı tamamen tahrip olduğundan, kemerler üzerindeki suyun yol aldığı akaçların (canalis) yapısı tam olarak bilinmemektedir Ancak ele geçen mimarî parçalardan, su oluğu kesitinin 30 cm çapında daire olduğu anlaşılmaktadır
Su yolunun tarihlemesine gelince: İS I yüzyılın sonlarında Roma eyaletlerinde yaygınlaşan su iletim sistemleri Anadolu’da çeşitli bölgelerde belirgin örnekle bilinmektedir Kentin tarihi gelişmesi ile bağlantılı olarak bunun İS I yüzyılın sonlarında yapılmış olduğu söylenebilir


Men Kutsal Alanı

İlçeye 5 km uzaklıkta “Gemen Korusu” denilen bir tepe üzerinde kurulmuş olup, taşıtla ulaşılmaktadır Kutsal alanda “Ay Tanrısı Men” adına inşa edilen tapınağın tarihi İÖ 4 yüzyıla kadar çıkmaktadır Bu tapınağın dışında 2 kilise, stadium ve evler yer almaktadır


Men Tapınağı

Ay Tanrısı Men, İÖ III bin yılından beri ibadet edilen bir eski Anadolu tanrısıdır Bir gök tanrısı olan Men, aynı zamanda sağlık ve kehanet tanrısıdır
Antiokheia Men kültürünün en önemli merkezlerinden biridir Burada Tanrı Men’e adanmış bir tapınağın bulunması da çok doğaldır Men kutsal alanı, Antiokheia’nın kuruluşundan önce, kentin yaklaşık olarak 5 km güneydoğusunda, Karakuyu Tepesi üzerinde kurulmuştur


Tapınak, 43 x 72 m ölçülerinde, tam dikdörtgen olmayan ve etrafı temenos duvarı ile çevrili alan içerisinde yer almaktadır
6 x 11 sütunlu ve İon düzeninde bir peripteros olan tapınağın ölçüleri dıştan dışa eni 795 m cella’nın iç ölçüleri 645×785 m dir Krepidoma 9 basamaklı olup, basamak derinliği 35 cm, yükseklik 25 cm dir Tapınağın temel duvarları, cella duvarının bazı kısımları yer yer ayaktadır Hemen hemen cella büyüklüğünde olan opistodomos’un nasıl sonuçlandığı bilinmemektedir Batıda yer alan pronaos’un önünde muhtemelen 75 cm çapında dört sütun yer almakta idi


Kutsal alanın dış duvarlarındaki adak kabartmaları birbirine çok benzemekte olup; tek bir örnek üzerine yapılmıştır Hemen hepsinde iki payeli akroterli naiskos tasviri karşımıza çıkmaktadır Kabartmaların hepsinin üzerinde bir ya da daha çok ayça motifleri ile boğa başları bulunmaktadır Yazıtlı olanlardan ayçaların sayısının çoğu kez adak yapan kişilerin sayısını gösterdiği anlaşılmaktadır


Tapınağın alt yapısında ve temenos duvarında yerel gri renkte kireçtaşı kullanılmış, günümüze kadar ulaşamayan üst yapıda ise mermer kullanıldığı görülmektedir
Tapınak İÖ III yüzyılın başına tarihlenmiştir Ancak bu kutsal alan en canlı devrini İS I ve II yüzyıllarda yaşamıştır ve tahminen İS 400 yıllarında, Hristiyanlık’ın yaygınlaşması ile tahrip edilmiştir


Limenia Adası

Yalvaç’a 25 km uzaklıkta Gaziri Mevkii’nde Hoyran Gölü içerisinde bir ada olup, göl kenarına asfalt bir yolla ulaşılmaktadır Adanın etrafını çevreleyen sur duvarlarından başka ada içerisinde, Artemis adına inşa edilmiş bir tapınak ile diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.