08-31-2009
|
#1
|
GöKKuŞaĞı
|
Altının Kıymetini Sarraf, Gerçek Yoksulun Kıymetini Abdullah Bilir!
Peygamber şehri Medine’de sıcaklar şiddetini iyice artırmıştı Hazret-i Ömer’in oğlu Abdullah bahçesinde çalışıyordu Öğle vakti geldiğinde yemek molası verdi Bu sırada gözleri bahçe duvarının ötesinden geçen koyunlara takıldı Sürünün başındaki çobanın perişan hali Abdullah’ın dikkatini çekti Çobana şöyle seslendi:
-Ey Allah’ın kulu, dedi, gel bir lokma yemek ye, bir yudum su iç de öyle devam et koyunların arkasından!
Çoban, elini ağzına götürüp dudaklarını kapatarak birtakım işaretler yaptı ise de Abdullah bir şey anlamayınca, uzaktan cevap vermek zorunda kaldı:
-Efendi dedi, kusuruma bakma, ben yemek de yiyemem su da içemem Çünkü oruçluyum
Abdullah şaşırmıştı Çölde bu sıcakta, bu uzun günde sürü arkasında oruçlu çoban!
Oruçlu isen seninle daha iyi anlaşırız, dedi, hemen bir koyun ver bana, burada güzel bir hazırlık yapayım Akşama birlikte bir et ziyafeti çekeriz kendimize
Çoban gülümsedi
-Koyunlar benim değil ki, dedi Ben emanetçi bir çobanım!
Çobanın büyük tercihi
Bu defa Abdullah daha da üsteledi:
-Daha iyi ya, dedi Koyun sahibine birini kurt kaptı dersin olur biter
Nereden bilecek birini benim aldığımı?
Çoban bu defa hayretle çıkıştı:
-O nasıl söz öyle efendi, dedi
Mal sahibi bilmezse Allah da mı bilmez?
Hem bunlar bana emanet Emanete ihanet emektense açlıktan, susuzluktan ölmeyi tercih ederim! Abdullah’ın dikkati büsbütün çobana kilitlendi Yemeğini bırakıp çobanın yanına gelip arkadaş oldu Birlikte koyunların arkasında güneş batıncaya kadar dolaştılar Akşam koyunlar bir çadırın önünde durdu İçeriden çıkan bir yaşlı adam koyunları şöyle bir gözden geçirdikten sonra çobanın yanına gelip, “Hayvanları iyi otlatmışsın, karınları davul gibi şişmiş ” diyerek iltifat etti Belli ki bu adam sürünün sahibiydi Oruçlu adam da bunun yoksul çobanıydı Aslında sürü sahibi olmaya layık bir çobandı
Abdullah yaklaşıp sürü sahibine hemen teklifini yaptı:
-Koyunları bana satar mısın? Adam şaşırmıştı Biraz düşündü Sonra toparlanarak cevap verdi:
-Değerini verirsen satarım Neden satmayayım?
Pazarlık uzun sürmedi Abdullah koyunları tümüyle sürü sahibinden satın aldı Artık malın sahibi Abdullah olmuştu
Abdullah’ın sürpriz teklifi
Olanlardan bir şey anlamayan çoban, sürü sahibinin değişmesiyle işinden olacağını da düşünüyordu Belki de yeni sahibi kendisini çoban olarak kabul etmez, işinden de olabilirdi En kötüsü de buydu zaten İşsiz kalmak Az ötedeki çadırda yaşayan aile ve çocuklarına ekmek götürememek… Ama iş hiç de öyle gelişmedi Artık koyunların yeni sahibi olarak çobana dönen Abdullah’ın sürpriz teklifi aynen şöyle oldu:
Senin gibi samimi bir insanın layığı, başkasının koyunlarının arkasında çobanlık etmek değildir Belki kendi koyunlarının peşinde mal sahibi olarak dolaşmaktır Sözlerini şöyle tamamladı:
-Şu andan itibaren sen bu koyunların çobanı değil sahibisin Haydi kendi malınla kendi çadırının önüne yürü Aile ve çocuklarınla mal sahibi olarak birlikte iftarını yap! Sevinçten şaşıran çoban kendi koyunlarıyla kendi çadırına, Abdullah da kendi mutluluğuyla kendi bahçesine döndü Bundan sonra dillerden düşmeyen söz hep aynı oldu: – Altının kıymetini sarraf, gerçek yoksulun kıymetini Abdullah bilir! Günümüzde de böylesi zenginler elbette yok değil Rabbimiz, içinde pek çok hikmet barındıran bu hadiseden bize dersler çıkarmayı nasip eylesin ve fakirleri gözetip onların ihtiyaçlarını gideren zenginlerden ebeden razı olsun
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|
|