|
|
Konu Araçları |
arzu, kahireli, merve, mikail, nevşehirli, rizeli, sivaslı, ufuk |
Kahireli Merve, Rizeli Arzu, Sivaslı Mikail, Nevşehirli Ufuk |
08-18-2009 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Kahireli Merve, Rizeli Arzu, Sivaslı Mikail, Nevşehirli UfukAvrupa hasta, Avrupa aç biilaç, Avrupa yorgun girmişti, yeni yüzyıla ‘Hasta adam’ ise henüz ayakta, morali sağlam, inancı kuvvetliydi Lavrens Kahire’de, Gökalp Istanbul’da birliğin temellerine dinamit koyuyor, suret-i hak’tan görünerek vahdeti bozuyordu Avrupa, Uhud’da mağlupken geri dönen müşrik orduları gibi, Pay-i Taht’ı çepeçevre kuşatmıştı Milletin dişinden tırnağından artırdığıyla palazlanmış rütbeli, düşmanla uğraşmayı bırakmış, halkın ensesinde boza pişiriyor… Cephede kazanan, masada kaybediyordu Hem oluk oluk kan dökmek, hem kıta kıta toprak yitirmek nasıl bir şeydi? Hem düşmanı püskürtmek, hem de gafil avlanmak! Olur şey değildi Oldu Altın tepside sunulan bir fırsattı, Çörçil’in kucağında bulduğu ‘Mağlupken ordu, yaslı dururken bütün vatan’ son darbeyi indirmeliydi; Anadolu’ya, Afrika’ya, Asya’ya… ………… ‘Eski Kıta’ Avrupa toparlanıyor, başaklar boy veriyor, ham gelen mamul gidiyor, tezgahlar yağlandıkça neşe saçıyordu Sanayici paraya para demiyor; frank, sterlin, mark… diyordu Yaşlı kıta keyif çatacak, genç dünya ağzı açık bakacaktı Yalnız bir sorun vardı! Orta kuşak yaşlanınca makinayı kim çevirecekti? Çözüm hazırdı Kahire’nin, Gazze’nin, Yozgat’ın, Diyarbakır’ın, Ardahan’ın, Bağdat’ın civanları ne güne duruyordu! Modern tarıma geçemeyen başkentler, icazetli idareciler, sanayiye kör hükümetler, cuntayı alkışlayan meclisler, halkına sağır bürokrasiler, petrolünü Teksas’a peşkeş çeken ağalar, petrol kuyusunu betonla kapatan ‘solomonlar’, milyonları koca bir coğrafyaya çok görmüştü ……… Frankfurt garı, Hamburg limanı, Lyon havaalanı… ilk yolcularını karşıladığında, kilise, Tebük’ten bu yana harb ettiği bir ümmetin çocuklarından alacağı intikamın hazırlığı içindeydi Az maaş, çok işti planladığı En pis işler, en kötü evler Daha kolay alay etsin, diye de dil öğrenmeye fırsat kalmasın Suratına suratına sövsün, hem de gülsün ardından ‘Haym’larda kalsınlar, ‘turist’ gelenler beş parasız sınır dışı edilsinler, bunu bildikleri için de her işe razı olsunlar ………… Arap mahallelerinde Abdussamed’den Kur’an yükseliyor, dengbejler Ahmed-i Hani’den Kırmance mevlid okuyorlar, Türk sokaklarında minareler boy veriyordu Dayanamayıp dönenler, hastalanıp ölenler, yeni yeni gelenler… birbirini izliyordu Bilinçaltı duygular depreşti ve Avrupalının beklemediği bir şey oldu, sonunda: Dükkan açan Karaçili, öğretmen çıkan Dakkalı, madenci Buharalı, polis olan Rabatlı… Rizeli, işçisi olduğu fabrikanın patronuydu artık Sivaslının ‘üç kuruş’a eyvallahı yoktu Nevşehirli, yor yoksul yerli(!)nin hamisiydi Çünkü ‘Güçlü mü’min, zayıf mü’minden hayırlı’ydı Fincancı katırları ürkmesin de ne yapsındı? Önü alınabilir miydi, Faslı bir gencin intikamı için on bin araç yakan, yüzlercesi kodesi boylayan Kuzey Afrikalının? On ikisinde evini terk-i diyar eyleyen Fransız kızına inat, tesettürüne sıkı sıkı sarılmış çağın Sümeyyelerine engel çıkarmak(!) vız gelirdi Londra’da mahkemelere gitmeyip, ‘Biz kuyrukludan adalet mi bekleyeceğiz, ombudsmansa ombudsman Biz çözeriz derdimizi!’ diyen adaletin elçisi, uykularını kaçırıyormuş Oysa sosyal proje hazırdı: Hepsi bozulacak, ‘tevhid’ yerine ‘teslis’ diyeceklerdi O dediği evdeki hesaptı! Brüksel’de belediye reisi, Köln’de milletvekili, Zürih’te encümen… İşin tadı kaçmıştı Nokta atışları yapılmalı, sinmeliydi üçüncü kuşak Ne var ki, ‘toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez’di ………… Hitler artığı kiralık katil, Merve’yi, hem de Dresden adaletinin(!) karşısında iki canlıyken Kutlu Yol’a uğurluyor… İki yüz çocuğun hamisi, ‘Komşunu ziyaret et!’ projesinin banisi Arzu, şehadetiyle, binlerin şehadetine vesile oluyor… Hem şehit oluyor, hem şahit tutuyordu Seksenindeki Belçikalı acuzeyi yangından aldığı için işkenceyle ödüllendirilen(!) Mikail, şimdi anılarda yaşayacak Lakin, Ruanda soykırımcısı Belçika güvenliği(!) korkunun ecele faydası olmadığını pek yakında anlayacak ‘Zulmedenler, nasıl bir yıkılışla yıkıldıklarını yakında göreceklerdir’ Temizlik şirketi işleten Ufuk, Hollandalıya ’insan nasıl olmalı?’yı öğretmişken, asıl temizliğe gönüllerin ihtiyacı vardı İşi temiz, ruhu temiz, adı temiz Ufuk, ‘Temizlenenlerin Yurdu’na dualarla… “Ufkun açık olsun!” ………… Avrupa Avrupa! Yaşlandın bak! Üstelik yalnızsın da Yalnız ve korkak Adı konulmamış cinayetlerin yurdusun Yeni yeni hastalıklar senden çıkıyor Dermansız ilaçlar dolduruyor, raflarını ‘Tek dişi kalmış canavar’ senden çıktı Sensin, emanete sahip çıkmayan Srebrenitsa’da on bini, Sırp’a teslim eden sen Halepçe’ye hardal gazı yollayan da… Bir Kanuni çıkar mı azgınlığı yasaklayan, Viyana’yı zorlayan? Çok yakında, hem de pek yakında yarım kalmış hayaller, süsler limanlarını Ziyad’ın Endülüs’te, Fatih’in Toronto’da kırılan kolyesi Zürih’te birleşir birgün Alplerden aşar Akıncılar Kuzeye, en kuzeye yürür; Bosna’nın gücüyle Ya bir anlayan çıkar, ya da zorla anlatan! Tarık Sezai KARATEPE / Haber5
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|