Hüsn ü Aşk, 51-100. Bölüm |
|
|
#1 |
|
Equinox
|
Hüsn ü Aşk, 51-100. Bölüm Hüsn ü Aşk, 51-100 Bölüm51 Bir neş'e verip behâr-ı pür-şûr / Kıldı rek-i ebri târ-ı tunbûr51 Coşkunluklarla dolu bahar, öylesine bir neşe verdi ki bulutun damarlarını yani sicim gibi yağan yağmurun her sicimini tanburun bir teli yaptı![]() 52 Hava, nemliliğine düzen verince yalım kuşu da uçmaz oldu![]() 52 Çün kıldı hevâ rutûbetin sâz / Göstermedi murg-ı şu’le pervâz53 Pür-nem bu hevâ-yı abhârîde / Reng-i gül olur mu hîç perîde53 Bu nerkis rengine boyanmış nemlimi nemli havada gül rengi uçar mı hiç?54 Gösterdi hevâ çü sîne-i bâz / Kimdir vere murg-ı hâba pervâz54 Hava, göğsünü açıp gösterince, uyku kuşunukim uçurabilir? 55 Sahbâ-yı cünûn alıp dimâğın / Bağlandı ayağı cûya bağın55 Delilik içkisi ile, aklı başından gitmiş; o yüzden bahçenin ayağı dereye bağlandı![]() 56 Nevruz edicek hevâyı nem-nâk / Tûtî peri oldu sebze-i hâk56 Nevruz havayı nemlendirince yerdeki yeşillikler, dudu kuşunun kanadına döndü![]() 57 Nesr-i felek indi âşiyâne / Gül-gonce hûmâya oldu lâne57 Felek gerkesi yuvaya indi; gül goncası hûmâ kuşuna yuva oldu![]() 58 Tâ nâmiye öyle buldu kuvvet / Ervâh çeker nihâle hasret58 Bitirip yetiştirme kuvveti öylesine güçlendi ki ruhlar bile fidanlara hasret çeker oldular![]() 59 Her tâk ki mehd-i tâka yatdı / Pistân-ı sehâba el uzatdı59 Çardak beşiğine yatan her üzüm çotuğu, bulutun memesine el uzattı![]() 60 Her dür ki selıâbdan döküldü / Etfâl-i çemen sevindi güldü60 Buluttan dökülen her inci tânesi yüzünden, yeşillik çocukları sevinip, güldüler![]() 61 Ebr eyledi bağı nûşa gencûr / Şekkerde uçardı tûti zenbûr61 Bulut, bahçeyi tatlılıklar haznedarı yaptı; dudu kuşları, arılar gibi şekerlerin çevresinde uçuşmayabaşladı ![]() 62 Müşk idi nesîm-i bûstânî / Dinmezdi ru'âf-ı ergavânî62 Bağın, bahçenin rüzgârı miskti sanki; ergavanın burnunun kanı da dinmiyordu![]() 63 Zencîr-i cünûn edip teselsül / Cûybâra karıştı mevce-i gül63 Delilik zincirinin halkaları, birbirine ulanıp gidiyor; gülün dalgalan, ırmağa karışıp akıyordu![]() 64 Cûş etti o rütbe seyl-i nîsân / Seng ü hazef oldu dürr-i galtân64 Nisan ayının seli öylesine coştu ki taş toprak, yerlerde yuvarlanan incilere döndü![]() 65 Micmer gibi göz göz oldu dünyâ / Her çeşme gülâb-dân-ı zîbâ65 Dünya, buhurdan gibi göz göz oldu; her su kaynağı da güzel gülabdan kesildi![]() 66 Çerh etti dimağını muattar / Berk eyledi atsayı mükerrer66 Gökyüzü, dimağını güzel kokularla bezedi; şimşek birteviye aksırmaya başladı![]() 67 Bir neşv ü nema düşüp zemîne / Tâ erdi sipihr-i çârumîne67 Yeryüzü öyle bir gelişmeye sahne oldu ki tâ, dördüncü kat göğe yükseldi, ulaştı![]() 68 Her tûde-i hâk olup Bedahşân / La’l ırmağı oldu bağa cûşan68 Her toprak yığını Bedehşan'a döndü; la'l ırmağı bahçeye coşup aktı (Bedehşan lâ'l taşıylaünlüdür) 69 Ol feyz ile oldu hâre vu seng / Hem-şa'şaa-i harir-i gül-reng69 O feyizle her kaya, her taş, gül renkli bir kumaşa döndü; parıl parıl parlamaya başladı![]() 70 Her gonce ki çıktı gül-sitândan / Râz açtı zemîn ü âsmândan70 Gül bahçesinde biten her gonca, yeryüzünden ve göklerden sırlar açtı![]() 71 Şâh-ı güle döndü sâh-ı âhû / Müşk nâfesi verdi serv-i dil-cû71 Ceylanın boynuzu gül dalına döndü; gönüller alan selvi, gül nâfeleri yetiştirdi, (Nâfe, ceylanıngöbeğinden çıkarılan koku) ![]() 72 Cennet haberin getirdi gülzâr / Tûbâ'ya nazîre hâr-ı dîvâr72 Gül bahçesi cennet haberini getirdi; duvar kenarındaki dikenler (bile) Tûbâ'ya nazire oldu![]() 73 İsrâfil olup nesîm-i zîbâ / Kıldı haşer-i zemîni ihyâ73 Güzel rüzgâr, İsrâfil kesildi de yeryüzü ölülerini diriltti![]() 74 Bülbül gibi geldi şevk-i bâli / Açtı güle gonce kıyl u kâli74 Gonca, bülbül gibi neşelendi de güle karşı söz söylemeye, şakımaya başladı![]() 75 Sûsen boyanırdı yâsemenden / Kan damlar idi ruh-ı semenden75 Süsen, yâsemin rengiyle boyanmakta; yâsemin yüzünden de kan damlamaktaydı![]() 76 Gizli öpüşüp gül ü karanfül / Nerkislere el salardı sünbül76 Gülle karanfil gizlice öpüşmekte; sümbül de nerkislere el atmaktaydı![]() 77 Gülşende fısıltı oldu peydâ / Ettiler anı nesîme ifşâ77 Gül bahçesinde fısıltılar duyuluyordu; ne konuşulduğunu sabah rüzgarına söylüyorlardı![]() 78 Hercâyî beaefşe eyleyip cûş / Hem hâme hem oldu nâme hâmûş78 Hercâyî menekşe coşunca hem kalem sustu, hem kitap![]() 79 Nerkis söz açıp şerâb u neyden / Dür saçdı peyâm-ı tâc-ı Key'den79 Nerkis şaraptan, neydan söz açarak Key tâcının haberinden inciler saçtı (Key, İran Padişahıdemektir )80 Kaldırdı elin çenâr-ı ser-keş / Bir söz dedi var içinde âteş80 Baş çekmiş âsî çınar elini kaldırdı, öyle bir söz söyledi ki sanki içinde ateş vardı![]() 81 Yakdı o haberle lâle dağı / Aşüftelenüp gülün çerâğı81 Lâle o haberle gönlünü dağladı; gülün mumu perperişan yanmaya başladı![]() 82 Doldu yer ü gök figân ü zâra / Olmadı o sohbet âşikâra82 Yer gök feryatla, figanla doldu; fakat o sohbet bir türlü meydana çıkmadı![]() Tâlib şoden-i Aşk akd-ı Hüsn'ra / Aşk'ın Hüsn'e Talip Olması 83 Munlâ-yı Cünûn verdi fetvâ / Kim Hüsn için oldu farz gavgâ83 Cünun Mollası da, Hüsn için kavgaya girişmek farz oldu diye fetvâ verdi![]() 84 Kasdetti ki ola Aşk-ı gam-hâr / Ahvâl-i kabîleden haberdâr84 Gamlar yiyen Aşk, kabile halkının ahvâlinden haber almak istedi![]() 85 Her biri arardı vasla çâre / Âşık geçinirdi ol nigâre85 Kabile halkının her biri, o güzele âşık geçinir; her biri onunla buluşmaya çâre arardı![]() 86 Bu resme gerek belâ-yı düşvâr / Yek başına Aşk âlem ağyar86 Güç belâ da böylesine gerek![]() ![]() Aşk tek başına bütün âlemse yabancı![]() 87 Cem'eylediler kabileyi hep / Aşk eyledi anda arz-ı matlab87 Kabîle halkını tamamıyla topladılar; Aşk onlara dileğini anlattı![]() 88 Kim gevher-i Hüsn'e tâlibim ben / Gavgâ-yı talebde galibim ben88 Ben dedi, Hüsn denen inciyi istiyorum; bu istek kavgasında da üstünüm![]() Kabûl kerden-i Aşk belâhârâ / Aşk'ın Belâları Kabul Etmesi 89 Aşk anladı kim nedir ser-encâm / Gavgâ-yı makâle verdi ârâm89 Aşk, başına neler gelecek, anladı; sözle savaşmayı bıraktı![]() 90 Dedi buyurun ne ola hidmet / Min ba'd men ü belâ vü mihnet90 Buyurun dedi; ne hizmet istiyorsunuz, bundan böyle ben varım; işte belâ ve mihnet![]() 91 Sâdât-ı kabîle etti tedbîr / Kim mehrine eyle nakdi tevfîr91 Kabile uluları, ne gerektiğini bildirdiler; nikâh parası olarak pek çok para vermen ve,92 Hüsn akdine çok behâ gerektir / Evvel sana kîmyâ gerekir92 Hüsn'ü nikâhlaman için çok belâya uğraman, önce kimyâyı elde etmen gerek dediler![]() 93 Durma sefer et güzâr-ı Kalb'e / Can baş ko reh-güzâr-ı Kalb'e93 Durma; Kalp ülkesine yürü; kalp yolunda can ver; başından geç![]() 94 Ol şehrde kîmyâ olurmuş / Yolda belî çok belâ olurmuş94 O şehirde kimyâ olurmuş, ama yolda da çok belâlar varmış (Kimyâ: iksir)95 Bin başlı ejder-i münakkaş / Mümdan gemi altı bahr-i âteş95 Bedeni nakışlarla bezenmiş bin başlı ejderha, ateş denizinde yüzen mum bir gemi varmış![]() 96 Bin yıllık yol harâbe-i gam / Anın ötesi serây-ı mâtem96 Gam harabesi bin yıllık yolmuş; onun ötesinde de Mâtem sarayı varmış![]() 97 Meşhûr o yolun başında câdû / Her mûyu yılan yalan değil bu97 O yol başında meşhur bir cadı varmış ki her tüyü yılanmış; yalan değil bu![]() 98 Bir deşt içinde dîv ü perrî / Arslan kaplan vuhûş-ı berrî98 O çöl, bir çölmüş ki devlerle, perilerle, arslanlarla, kaplanlarla, kara canavarları ile doluymuş![]() 99 Cin nev'i hezâr bed-likâlar / Câdû kılığında ejdehâlar99 Cin cinsinden binlerce çirkin yüzlüler, cadı kılığında ejderhalar,100 Muzlim gecelerde gûl-ı yâbân / Âvâzesi ra'ddan nümâyan100 Kapkaranlık gecelerde, sesi gök gürlemesini andıran gulyabani varmış
|
|
|
|