07-11-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
İbn Haldun-Arap Düşünürü
İbn Haldun-Arap Düşünürü
(13321406), özellikle tarih ve toplumla ilgili görüşleri sonraki yüzyıllarda daha çok ilgi çeken büyük bir Arap düşünürüdür
Asıl adı Veliyyüddin Ebu Zeyd Abdurrahman olan İbn Haldun Tunus'taki Tunus kentinde doğdu Ailesi 9 yüzyılda Arabistan Yarımadası'nın güneyindeki Hadramut'tan İspanya'ya göç etmişti Ama Endülüs Emevileri'nin yıkılışından sonra Hıristiyanların gittikçe artan baskıları karşısında 13 yüzyılda Tunus'a yerleşmek zorunda kalmıştı İbn Haldun Tunus'ta geleneksel medrese öğrenimi görerek yetişti Bir süre Fas Merini emirleri Ebu İnan (134859) ile Ebu Salim'in (135961) yanında çeşitli görevlerde bulundu 1363'te İspanya'ya giderek Beni Ahmer Hükümdarı V Muhammed'in sarayında görev aldı Kastilya elçisi oldu 1364'te Cezayir'e dönmek zorunda kaldı Tlemsen, Bicaye ve Biskra'da bulundu 1374'te İspanya'ya gittiyse de ertesi yıl gene Cezayir'e döndü Bundan sonra herhangi bir görev kabul etmeyerek Sahra Çölü'nün ortasındaki İbn Selame Kalesi'ne yerleşti ve büyük yapıtı ellbefi yazmaya koyuldu 1378'de kitabını bitirerek Tunus'a gitti Burada dersler verdi 1382'de hac yolculuğu sırasında uğradığı Kahire'de Memlûk Hükümdarı Berkuk'tan büyük saygı görünce hac dönüşü Kahire'ye yerleşti Burada müderrislik yaptı, çeşitli devlet görevlerinde bulundu, başkadılığa getirildi
İbn Haldun'a ün sağlayan çalışması, tarih yapıtı elİber'e başlangıç olarak kaleme aldığı Mukaddimedir (Giriş) İbn Haldun bu çalışmasında tarihsel olaylara, toplum yapılarına nasıl baktığını anlatmış, tarihin ve toplumsal evrimin yasalarına ilişkin düşüncelerini açıklamıştır İbn Haldun'a göre tarihsel olgular incelendiğinde birçoğunun arasında benzer nedensonuç ilişkileri vardır Tarihçinin asıl görevi de bunları ortaya çıkarmak ve yorumlamaktır İbn Haldun'a göre insanlar toplum halinde yaşamak zorundadır Bu zorunluluktan da yetke ve devlet doğmuştur İnsanlar da çeşitli yaşam biçimleri ya da içinde yaşadıkları toplumun koşulları yüzünden farklı nitelikler kazanırlar Örneğin, göçebe bir yaşam süren insanlar ile yerleşik yaşam içindeki insanların yapıları, ilişkileri, düşünceleri farklıdır
İbn Haldun'a göre tarihteki toplumların hepsi beş aşamalı bir evrim çizgisi izlemiştir Bu çizgi göçebelikten yerleşikliğe doğru uzanır Göçebeler önce bir ülkeyi istila ederek
yerleşirler İkinci aşamada egemenliklerini kurarlar, üçüncü aşamada tarım ve ticareti geliştirirler, dördüncü aşamada belli bir refah düzeyine ulaşınca bunu korumak için barışçı bir siyaset izlerler, son aşamada ise bu refah ortamında lükse ve eğlenceye kapılarak dengelerini yitirir ve başka bir göçebe kavime boyun eğmek durumunda kalırlar
İbn Haldun'un görüşleri yaşadığı dönemde fazla etkili olmamış, değeri daha çok 19 yüzyılda Özellikle de batıda anlaşılmış; ortaya koyduğu düşünceleriyle genç bir bilim olan sosyolojinin öncüsü sayılmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|