07-05-2009
|
#1
|
Gökçe
|
Sinyallerin (İşaretlerin) Alınması
Çok hücreli organizmalarda hücreler; gelişmeleri düzenlemek, büyümeleri ile bölünmelerini kontrol etmek ve işlevlerini sürdürmek için birbirleriyle haberleşmek zorundadırlar Birçok hücre; komşu hücreyle birleşen, iyon ve küçük moleküllerin karşılıklı alışverişine izin veren haberleşme bağlantıları kurar İşaretler, aralıklı bağlantı da denilen bu kanallardan, hücre dışı sıvıyla temas etmeden doğrudan hücreden hücreye geçer Bunun olmadığı durumlarda; hücre, diğer hücreleri doğrudan fiziksel temasla etkileyen, membrana bağlı işaret moleküllerini kullanır
Hücre dışıişaret molekülleri ya da haberciler, hücreler arasında üç tip haberleşmeye aracılık ederler Endokrin işarette, hormonlar kanla tüm vücuttaki hedef dokulara taşınırlar; parakrin işarette, kimyasal aracılar hızla metabolize olduklarından yalnızca yakın çevredeki hücrelere etki ederler; sinaptik işarette ise, nörotransmiterleryalnızca sinaps denilen özel temas bölgeleri üzerinden komşu sinir hücrelerini etkilerler Kimi durumda; parakrin sinyal, haberci molekülü üreten aynı hücre tipi üzerine etki eder Bu olaya otokrin işaret denir Vücuttaki her hücre tipi, önceden özel bir şekilde programlanmış ve kendisine gelen işaretlere farklı şekilde yanıt verme yeteneğinde olan reseptör proteinleri içerir
İşaret moleküllerinin sudaki eriyebilirlikleri de farklıdır Steroid ve tiroid hormonları gibi küçük hidrofobik işaret molekülleri, hedef hücrenin plazma membranını difüzyonla geçerler ve hücre içindeki reseptör proteinlerini etkinleştirirler Bunun aksine, nörotransmiterler, çoğu hormonlar, yerel kimyasak aracılargibi hidrofilik haberleşme molekülleri, hedef hücrelerin yüzeyindeki reseptir proteinlerini etkinleştirirler Hücre zarında yer alan bu reseptörler;haberi varacağı son noktaya (ya sitoplazma ya da çekirdek) iletmek için, bir dizi hücre içi aracıya aktarırlar Çok sayıda hücreler arası hidrofilik haberci, işareti reseptörden hücrenin geri kalan tümüne aktarabilmek için membran proteinlerine gerek duyar Bunlar içinde en iyi bilineni , guanin nükleotidine bağlandığı için, G proteinleri denilen proteinlerdir Birincil haberci (hormon, nörotransmitter, parakrin işaret) reseptöre bağlandığında, reseptörün yapısında, bu duruma uyum sağlayacak yönde, bir değişiklik olur ve değişime uğrayan reseptör, G protein-guanozin difosfat kompleksini etkinleştirir Guanozin difosfat, guanozin trifosfat ile yer değiştirir; bu değişimin sonucunda, G proteinin a alt birimi serbestleşir a alt birimi de efektör denilen membrana bağlı diğer aracılar üzarine etki eder Genellikle, etkisi işlevsiz öncül molekülü işlevli ikincil haberciye dönüştüren bir enzimdir İkincil haberci, tüm sitoplazmaya yayılabilir ve işareti hücre membranının ötesine taşır; böylece, hücre davranışında değişime neden olacak bir dizi moleküler etkilenme başlatır
Steroid hormonlar, küçük hidrofobik (yağda eriyen) moleküllerdir ve plazmadaki taşıyıcı moleküllere geri dönüşümlü olarak bağlanarak kan içinde taşınırlar Taşıyıcı proteinlerinden ayrıldıktan sonra, hedef hücrenin plazma membranının lipitlerini çekerler ve sitoplazma ya da çekirdekteki özgül steroid hormon reseptör proteinlerine geri dönüşümlü olarak bağlanırlar Hormonun bağlanması reseptörü etkinleştirerek, onun özgül DNA dizisine yğksek bir çekimle bağlanmasını sağlar Yüksek afiniteli bu bağlanma; genellikle, özgül genlerin yaptıkları transkripsiyon miktarını artırır Her bir steroid hormon, homolog reseptör protein ailesinin farklı bir üyesi tarafından tanınır Tiroid hormonları, hücre içi reseptörler üzerine etki eden değişmiş yağ tutan amino asitlerdir
Klinik Bilgi:Hatalı reseptörlere bağlı olarak ortaya çıkan birçok hastalık gösterilmiştir Örneğin; yalancı-hipoparatirodizm ve bir tür cüceliğin nedeni, paratiroid ve büyüme hormonu reseptörlerinin işlev görmemesidir Her iki durumda da bezler gerekli hormonu ürettikleri halde, normal reseptörlei olmadığından hedef hücreler normal yanıt vermezler
Kaynak:JUNQUEIRA&CARNEIRO Temel Histoloji (sf:28-30)
|
|
|