|  | Fosil |  | 
|  07-04-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   FosilFosil Fosiller çok eskiçağlarda yaşayıp yeryüzünden silinmiş bitki ve hayvanların sertleşmiş kalıntıları ya da izleridir  Bu kalıntılar kayaçların arasına gömülmüş halde bulunur  Çünkü ölen bitki ve hayvanların üstünü kaplayan çamur ya da kum katmanları zamanla, bazen milyonlarca yü sonra kay açlara dönüşür  İçinde en çok fosil barındıran kayaçlar kireçtaşı, kumtaşı, kiltaşı (şeyi) ya da kil ve tebeşir gibi tortul kay açlardır  Çamur ve kumların üst üste yığılması, bazen aralarına deniz dibine çökelmiş küçük kavkıların (kireçli kabukların) karışmasıyla oluşan katmanlar zamanla katılaşarak kayaçlaşır  Bu kayaçlarda fosillerin bulunduğu yerler, bir katmanı öbüründen ayıran katmanlaşma yüzeyleri ile kayaç yarıklarıdır  Çok ender olmakla birlikte, bütün gövdesi, uzantıları, hatta derisi ve tüyleriyle birlikte olduğu gibi korunmuş hayvan fosillerine bile rastlanır  Bu durumda, soyu tükenmiş olan hayvanın canlıyken neye benzediğini tam olarak öğrenme şansımız vardır  Örneğin fillerin ilk atalarından olan dev yapılı, uzun tüylü mamutların, donmuş çamurların arasında hiç bozulmadan kalmış fosilleri bulunmuştur  Eskiden insanlar, sanki soğuk hava deposuna konmuş gibi binlerce yıldır kokuşmadan saklanan bu hayvanların etini yemeyi bile denemişler, ama tadı çok kötü olduğu için vazgeçmişlerdi  Dev mamutların yanı sıra karınca ve hamamböceği gibi küçük hayvanların da hiç bozulmadan bütün olarak kalmış fosilleri vardır  Özellikle Baltık Denizi'nin güney kıyılan boyunca uzanan sarı kehribar yatakları içine gömülmüş çok sayıda böcek fosili bulunmuştur  Yarı saydam, taşa benzer bir madde olan kehribar, reçinelerin zamanla sertleşmesiyle oluşur  Demek ki, milyonlarca yıl önce yaşamış olan bu küçük böcekler sıvı haldeki reçineye yapışıp kalmış ve zamanla sertleşen kehribarın içinde fosilleşmiştir  Bu kadar iyi korunmuş fosillere çok sık rastlanmaz  Genellikle ölen hayvanların üstü çamur ve kumla örtülmeden önce vücutlarının yumuşak bölümleri çürüyüp yok olur ve fosil olarak geride yalnızca kemikleri ile kabuklan kalır  Bitkilerin kuruyup dökülen parçaları da düştükleri yerde zamanla dağılır ve kayaç katmanlarının arasında yalnızca bir yaprağının ya da dalının zar gibi incecik kalıntısı bulunur  Karbonifer Dönem'den kalma şeyi katmanlarının arasında kömürleşmiş eğreltiotu fosilleri çok yaygındır  Nitekim kömür de böyle bir fosilleşmenin ürünüdür {bak  Kömür)  Fosiller çoğu zaman kaya gibi sertleşerek taşlaşmış halde bulunur  Bu yüzden fosillere taşıl da denir  Taşlaşmanın nedeni, kayaçların arasından sızan suların taşıdığı minerallerdir  Bazen kayacın içindeki hayvan ya da bitki kalıntısının her molekülünün yerini bir mineral molekülü alır  Eğer bu süreç çok yavaş gerçekleşirse, canlının kendi dokuları yok olup gitse bile yerinde mineralleşmiş izi kalır  Killi kayaçların arasında fosilleşmiş çok sayıda hayvan kabuğu vardır  Ama bu kabukların bazen kâğıt kadar ince olan kireçli dokusu yok olup gitmiş, yerini piritlere bırakmıştır  Demir ve kükürt içeren bu bileşikler parıltılı olduğu için, bu tip kabuk fosillerinin görünümü çok güzeldir  ABD'nin Arizona eyaletinde de bütünüyle taşlaşmış ormanlar bulunur  Bir zamanlar o yörede gür ormanlar oluşturan 200 milyon yıllık Şili arokaryaları (maymunağaçları) tortulların arasına gömülüp kalmış ve odunsu maddenin yerini tümüyle silis almıştır  Bu süreç öylesine kusursuz işlemiştir ki, taşlaşmış ağaçlar mikroskopla incelendiğinde canlı ağaçların dokusundaki en ince ayrıntılar bile görülebilir  Sular kayaçların arasından sızarken bazen katmanlara gömülmüş olan hayvan kabuklarını eriterek birlikte taşır  Eğer kayaç yeterince sertleşmişse bu kabukların yerleri boş kalır  Böylece, döküm kalıbından hiç farkı olmayan bu boşluklara suların taşıdığı mineraller dolar ve eriyen kabuğun mineralden bir döküm örneği oluşur  Mineralli sular kabuğu eritmeden içine dolmuşsa bu kez döküm parçası iç yüzeyinin biçimini yansıtır  Deniz kıyısındaki ıslak kumlarda ve yumuşak çamurlarda yürüyen ya da sürünen hayvanların da izleri kalır  Bu çamur ya da kumlar sonradan kayaca dönüştüğünde bazen hiç bozulmamış "iz fosilleri"ni taşır  Fosiller tek tek değil, genellikle bir araya kümelenmiş topluluklar halinde bulunur  Bazen bu topluluklar, bir kum ya da çamur yığını üstlerine doğru yıkılırken canlılar ne durumdaysa aynı konumda fosilleşmiştir  Bunlara "yaşam toplulukları" denir  Örneğin yeraltındaki yuvalarında topluca fosilleşmiş kazıcı hayvanların ya da çenetleri hâlâ birbirine kenetlenmiş durumda olan istiridyelerin bu tip fosilleri bulunmuştur  "Ölüm toplulukları" denen fosil gruplarında ise canlıların kalıntıları parçalanıp çevreye dağılmış haldedir  Bu durumda, canlıların fosilleşmeden bir süre önce ölmüş oldukları anlaşılır  Çok yaşlı kayaçların içinde fosillere rastlanması neredeyse bir mucizedir  Gerçekten de  100 milyon yıl ya da çok daha önce yaşamış bir hayvan ya da bitkinin fosilinin, bunca zaman bütün dış etkenlere direnerek günümüze ulaşma olasılığı son derece azdır  Buna karşılık bitkilerin çiçektozları hiç umulmayacak kadar dayanıklıdır  Üçüncü Dönem'den (günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl Önce) kalma göl çokellerinde bulunmuş olan fosil çiçektozları, o dönemin iklimi ve bitki örtüsü konusunda bilgi verir  Bir fosilin günümüze ulaşması için, her şeyden önce, canlının ölür ölmez hemen kuma ya da çamura gömülmüş olması gerekir  Yoksa ya çürüyüp gider ya da leşini başka hayvanlar yer  Bulunan fosillerin pek çoğu deniz hayvanlarının kalıntılarıdır  Çünkü bu hayvanların ölüsünün deniz dibine çökerek kumlara gömülmesi karadakinden çok daha kolaydır  Ölen hayvanın ya da bitkinin çürüyüp ayrışmadan hemen gömüldüğünü varsaysak bile, bu kez de kayaçlardan sızan sular kalıntıları eritip sürükler  Ayrıca yerkabuğunun büyük çaplı kıvrımlanma hareketi, fosilleri barındıran kayaçları da etkiler  Bu kayaçlar kıvrılıp biçim değiştirirken içlerindeki fosiller de yok olur  Bu arada, daha alttaki erimiş kayaçlar basıncın etkisiyle yüzeydeki kayaçların arasına sızarak fosilleri eritebilir  Bütün bu olasılıklar göz önünde bulundurularak, bugüne kadar yeryüzünde yaşamış bütün canlıların en az yüzde 99'unun hiçbir iz bırakmadan yok olup gittiği sanılıyor  Özellikle kabuk, kemik gibi sert bölümleri olmayan yumuşak gövdeli canlılardan geriye pek az fosil kalmıştır  Solucan, denizanası gibi yumuşak gövdeli canlıların izleri ancak hiç kıvrımlanmamış ve ısıyla karşılaşmamış çok ince taneli çamurlarda bulunur  Nitekim sert kabuğu olmayan birçok böcek türünden günümüze ancak birer fosil kalmıştır  Gene de, fosil hayvanları inceleyen paleozooloji ile fosil bitkileri inceleyen paleobotanik bilginlerinin elinde yeterince fosil vardır  Bilim adamları bu fosiller sayesinde, çok eskiden yaşamış canlıların yapılarını inceler ve evrim süreçlerinin nasıl işlediğini saptamaya çalışırlar (bak  Evrim)  İlk insanların fosilleri ve kullandıkları eşyaların kalıntıları incelenerek, insan soyunun geçmişine ışık tutan pek çok bilgi derlenmiştir  Fosiller jeologların da en büyük yardımcısıdır  Özellikle çok kısa bir zaman aralığında yaşamış canlıların fosilleri ya da yalnızca belli kayaçlarda bulunan fosiller büyük önem taşır  Örneğin, yeryüzündeki varlığı yalnızca birkaç milyon yıl sürmüş bir canlının fosilleri hem Alpler'deki kireçtaşlarında, hem de Kayalık Dağlar'daki kumtaşlarında bulunmuşsa, bu kayaçların aynı dönemde oluştukları kesin olarak söylenebilir  Bu tür bilgileri veren fosillere kuşak fosilleri denir  Soyu tükenmiş ammonitlerin birçok türü bu açıdan çok yararlı olmuştur {bak  Ammonİtler)  Varlığı yalnızca belirli koşullara bağlı olan canlıların fosilleri de jeologların gözünde çok değerlidir  Örneğin bazı trilobit türleri yalnızca tortulların arasında, pek çok bitki ve hayvan artığının bulunduğu çamurlu deniz diplerinde yaşamıştır (bak  TRİLOBİTLER)  Bu yüzden jeologlar bir kayaçta trilobit fosili buldukları zaman, o kayacın hangi koşullar altında oluştuğunu da kesin olarak söyleyebilirler   Fosiller petrol araştırmalarında da çok yardımcı olur  Çünkü jeologlar petrol oluşumu için en uygun koşulları ve o koşullarda hangi canlı türlerinin yaşadığını bilirler  Bir kayaçta o canlıların fosilleri varsa petrol de var demektir  Bu tip fosillere de fasiyes fosilleri denir  Genel olarak, bir kayaç ne kadar yaşlıysa içinde fosil bulunma olasılığı da o kadar azdır  Üstelik, bulunan fosilleri yaşlı kayaçların içinden çıkarmak son derece güçtür  Bazen fosili çevreleyen kireçtaşı sert bir fırçayla, bir bıçakla ya da iğneyle kazılarak fosil bozulmadan çıkarılabilir  Ama kayaç çok sertse özel küçük matkaplar, çekiçler ya da kayacı eritebilecek kimyasal maddeler kullanmak gerekir  Bazen fosili barındıran kayaç aşınıp yok olur ve içindeki canlıların, örneğin 100 milyon yıldan çok daha önce yaşamış olan dev dinozorların iskelet fosilleri toprağın üstünde kemik yığınları halinde kalır (bak  DİNOZOR)  Bu durumda, hâlâ toprağa gömülü olan kemikler varsa üstleri açılır ve kırılıp dağılmamaları için bütün kemikler tek tek verniklenir  Daha sonra üstleri koruyucu bir alçı katmanıyla kaplanır  Bu kemikler ve içinde fosil bulunan bütün kayaçlar sandıklara yerleştirilerek müzeye gönderilir  Orada kayaçlar yontularak kemikler büyük bir özenle ayrılır  Bütün kemikleri yerine yerleştirerek eksiksiz bir iskelet oluşturmak için, daha önceki fosil örnekler ve o türün bugün de yaşayan en yakın akrabaları incelenir  Böylece eldeki bütün parçalar birbirine eklenir; eksik parçalar da modelleri yapılarak tamamlanır  Dünyanın birçok yerindeki doğa tarihi müzelerinin fosil galerilerinde, bu uzun çalışmaların ürünü olan dev hayvan iskeletleri vardır   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  |