07-02-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Doğum-Erken Doğum
Doğum-Erken Doğum
İnsanın ve memeli hayvanların yavrusu annenin karın boşluğunda, leğen kemiklerinin çevrelediği çok korunaklı bir organda gelişmesini tamamladıktan sonra doğar Gebelik denen bu gelişme süresi insanda ortalama 40 hafta, yani dokuz ay 10 gündür Dilimizin en eski kaynaklarında canlıların dünyaya getirdikleri yeni bireylere ya da yavrulara döl dendiği için, üremeyle ya da döl vermeyle ilgili bütün yeni terimler bu sözcükten türetilmiştir
nne karnındaki bebeğin oluşumu, erkeğin üreme hücresinin dişinin yumurta hücresini dölleme'siyle başlar Gebeliğin ilk haftalarında biçimsiz bir hücre yumağı halindeyken embriyon denen bebek sekiz haftalık olup organları belirmeye başladığında dölüt adını alır Bütün gebelik süresi boyunca bebeği içinde barındıran ve koruyan torba biçimindeki organın adı da dölyatağı'dır
Dölyatağınm ağzından dışarıya doğru uzanan ve doğum sırasında bebeğe geçit veren kanala ise dölyolu denir (Eskiden dölüt için "cenin", dölyatağı için de "rahim" gibi Arapça kökenli sözcükler kullanılırdı )
Dölyatağındaki bebek, bu organın içini döşeyen sağlam zardan oluşmuş su dolu bir kesenin içindedir Bu su sayesinde dışarıdan gelecek darbelere karşı korunur; ama kendi kendine solunum yapması ve beslenmesi olanaksızdır Bu yüzden bebeğin besin ve oksijen gereksinimini etene ya da plasenta denen özel bir organ üstlenir
Bu organ dölyatağının iç duvarına yapışıktır ve ince bir kordonla bebeğin göbeğine bağlanır Böylece annenin kanındaki oksijen ve besin maddeleri göbek kordpnu aracılığıyla eteneden bebeğe geçer; bebeğin solunum ve sindirim artıkları da aynı kanalla yeniden eteneye dönerek annenin akciğerlerinden ve boşaltım organlarından dışarı atılır
Gebeliğin sonunda bebeğin ağırlığı ortalama 3 kilogramı, boyu da gene ortalama olarak 45 santimetreyi bulmuştur
Doğumun başlamak üzere olduğunu haber veren doğum sancıları dölyatağının çok güçlü kasılmalarından ileri gelir Duvarları binlerce kas lifinden örülmüş olan bu organ bebeği dölyoluna doğru itebilmek için önce 2030 dakikada bir, sonra her üç dakikada bir düzenli olarak kasılmaya başlar
Böylece dölyatağının boyun denen alt bölümü her kasılmada biraz daha genişler ve basınç arttıkça iyice gerilen kasların yardımıyla bebeğin başının geçebileceği kadar açılır Bebeklerin yüzde 95'inin önce başları dölyatağı boyuna girer ve yüzleri aşağı doğru dönüktür Bebeğin başının dölyatağı boynuna girmesiyle sonuçlanan bütün bu sürece doğumun birinci evresi denir Bu arada basıncın etkisiyle su kesesi patlamış ve içindeki sıvı boşalmıştır
İkinci evrede bebeğin başı dölyatağı boynundan geçerek alttaki dölyoluna doğru ilerler Bir yandan dölyatağının güçlü kasılmaları,
Öte yandan annenin karın kaslarım düzenli olarak kasması bebeğin aşağı doğru ilerlemesine yardımcı olur Böylece bebeğin başı annenin leğen kemikleri arasından kurtulup dölyolunun ağzından dışarı çıkar Bebeğin bütün vücuduna oranla çok iri olan başı çıktıktan sonra hemen ardından omuzları, gövdesi ve bacakları kolayca dölyolunun ağzından geçebilir Bebeklerin kafatası kemikleri erişkinlerinki kadar sert değildir ve aralarındaki esnek eklemler henüz kaynaşmamıştır Böylece kemikler doğum sırasında birbiri üzerine binerek kafatasının biraz daha küçülmesini ve annenin leğen kemiklerinin arasından kolayca geçmesini sağlar
Bazı bebekler dölyatağında sırtları ya da kalçaları dölyatağı ağzına gelecek biçimde ters yatarlar Bu konum bebeğin doğumunu güçleştireceğinden, doğuma yardımcı olan doktor ya da ebe bebeğin başını aşağı doğru çevirmeye çalışır Bazen de, örneğin bebek çok iri ya da annenin leğen kemikleri çatısı çok darsa, dölyolundan normal doğumla dışarı çıkamayan bebeği ameliyatla almak gerekebilir Sezaryen denen bu ameliyatta doktor annenin önce karın, sonra dölyatağı duvarını keserek bebeği dışarı çıkarır
Doğumdan sonraki ilk dakika içinde bebek ağzını açarak akciğerlerine ilk kez hava doldurur ve kendi başına solunum yapmaya başlar Artık eteneden oksijen almasına gerek kalmadığı için bebeği anneye bağlayan göbek kordonu da kesilip bağlanır Bebeğin doğmasından yaklaşık 15 dakika sonra dölyatağı bir kez daha kasılır; böylece, görevini tamamlamış olan etene de dölyatağı duvarından ayrılarak dışarı atılır Eteneye halk arasında "son" denmesinin nedeni, bu organın atılmasıyla birlikte doğumun
gerçekten sona ermesidir Ayrıca gebelik süresince bebeğe eşlik ettiği, beslenmesini ve yaşamasını sağladığı için etenenin bir adı da "döleşi" ya da kısaca "eş"tir
İlk doğum sancılarının başlaması ile bebeğin doğması arasındaki süre bazen birkaç saattir, bazen de bir günü aşar Bebeğin küçük, dölyatağının güçlü ve annenin daha Önce birkaç kez doğum yapmış olması bu süreyi kısaltır
Erken doğum
Bebeğin 37 haftalık olmadan doğmasına erken doğum denir Bu olayın en sık karşılaşılan nedenleri su kesesinin erken patlaması, mikroplardan ileri gelen hastalıklar ya da oluşum bozuklukları nedeniyle etenenin görevini yapamaması ve dölütün sağlıksız gelişmesidir Erken doğan bebeklerin akciğerlerinin yeterince gelişmemiş olması yaşamlarını tehlikeye atar Üstelik mikroplara karşı da dirençleri olmayan bu bebeklerin çoğu kuvöz denen özel bir aygıtta bir süre bakıma alınır Bu aygıtın içindeki sıcaklık ve nem oranı ayarlanarak bebeğin hem dölyatağındakine benzer koşullarda gelişmesi, hem de mikroplardan korunması sağlanır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|