Ölümün Erken Belirtileri |
06-28-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Ölümün Erken BelirtileriA) Ölümün Erken Belirtileri A1- FONKSİYONEL : Dolaşım, solunum ve SSS fonksiyonlarının durması a) Kalp Hareketlerinin Yokluğu : Somatik ölümün oluştuğunun erken göstergelerinden biriside kalp hareketlerinin ve dolaşımın durmasıdır Sol kalp sistolü bittikten sonra ölümün meydana geldiği kabul edilir Bunu tespit etmek için yaklaşık 5 dakika kadar steteskopla kalp dinlenir Kalbin oldukça zayıf kontraksiyon göstermesi durumunda ve göğüs duvarı aşırı derecede yağlı olan kişilerde bu test bazen yanılgıya neden olabilir Bu gibi durumlarda, eğer elimizde varsa EKG cihazından yararlanırız Bu cihazın izoelektrik hatta düz çizgi çizmesi ile kalp durmuştur denir Şayet EKG yoksa toplu iğne ile temporal veya radial artere arteriotomi yapılarak kalbin ve dolaşımın durup durmadığı kesin olarak anlaşılabilir Bunlar dışında bazı testler yapmak mümkündür Şöyle ki; iv olarak amonyaklı fluoresin solüsyonundan birkaç cc verildiğinde dolaşım mevcut ise konjonktivaların boyandığı görülür Dolaşım yoksa konjonktivalar boyanmaz Yine cilt altına eter enjekte edilirse bu bölgede şişliğin kaybolması dolaşımın olduğunu gösterir Ölen kişinin ağzı açılıp ışık kaynağı ile bakıldığında yanaklarında dışardan kırmızı - pembe rengin izlenmesi dolaşımın olduğunu gösterirken, sarı rengin izlenmesi dolaşımın olmadığını gösterir Daha pratik olarak bir ip ile parmak sıkı şekilde bağlandığında ipin sıkıldığı yerde solukluk, distal de morarma meydana geliyorsa dolaşımın sürdüğü ve kişinin canlı olduğunu gösterir b) Solunum Hareketlerinin Kontrolü : Solunumu durmuş kişinin ağız ve burun deliklerinin üzerine ayna tuttuğumuz zaman buharlaşma olmaz Solunumu oldukça yüzeyelleşmiş, düzensizleşmiş olan kişiler sırt üstü yatarken göğüslerinin üzerine su dolu bardak konularak solunum hareketlerinin kontrolünü yapmak mümkündür Suda dalga yoksa solunum hareketi yoktur c) Beyin Fonksiyonlarının Kontrolü: Irreversıble yapısal beyin hasarının tanısının kesin olarak konması gerekir Beyin ölümünde esas olan beyin sapı ölümüdür, bundan dolayı beyin hemisferlerinin fonksiyonunu gösteren EEG bulgularına göre karar vermek doğru değildir A2- KASLARIN GEVŞEMESİ: Primer kas gevşemesine bağlı olarak ölüm anında kişi yere yığılarak düşer, bu esnada çok ciddi olmayan vücudun çıkıntılı kısımlarında ve orta bölümlerinde burun sırtı, alın, çene, diz kapakları sağ ve sol şakaklar, omuz, dirsek vb yerlerde sıyrık ve ekimozlar olur Primer kas gevşemesine bağlı yüzdeki kırışıklıklar düzleşir, kişi daha genç görünür, yüz anlamsız, bakışlar sabit, gözler hafif kapalı, ağız yarı açık ve diğer ekstremiteler gevşek durumdadır Sfinkter açılır gaita ve semen çıkışı görülebilir A3- SIVI KAYBI (Dehidratasyon) : Her ölen kişi sıcak, nemi az ortamda sıvı kaybeder ve vücudunun ağırlığı azalır Embriyonun, vücutlarının %98’i, yeni doğanın %80’i, yetişkinin %65’i, yaşlıların ise %60’ı sıvıdır Özellikle yeni doğanın cildinin permeabilitesinin yüksek olması nedeniyle sıvı kaybı oldukça fazladır 3000 gr doğan bebek günde 50 gr sıvı kaybeder Yani 5 – 7 günde ağırlığı 250 – 350 gr düşer Bu nedenle özellikle yeni doğanların ölü muayenesi ve otopsisi esnasında bu kayıp dikkate alınır Erkek hastalarda skrotum cildi, kadınlarda vulva çevresi yeni doğanlarda dudaklar ve ağız çevresinin cilt yapısı ince olduğundan bu bölgeler ölümden sonra hızla dehidratasyona uğrarlar Bunun sonucunda oluşan siyah renkli parşömen plakları, travma sonucu oluşan ekimozla karıştırılabilir Bunu anlamak için söz konusu bölgeye kesi yapılır Şayet cilt altı dokular beyaz renkte ise bu parşömenleşmeye bağlı renk değişikliğidir Cilt altı dokularda kanama, hematom, ekimoz varsa bu ölümden önce oluşturulmuş bir travmanın delilidir Ölümden sonra gözler açık kalmış ise konjonktivaların permeabilitesinin fazla olması nedeniyle gözden hızlıca sıvı kaybedilir Göz küresinin sertliği azalır Korneanın parlaklığı kaybolur Gözlerde “Örümcek Ağı Manzarası” oluşur Aynı zamanda hızlı dehidratasyon nedeniyle göz kürelerinin dış kenarında siyahlaşma meydana gelir Buna; Tache Scleroticale denir Kısa sürede kuru, rüzgarlı ortamda 55 – 60 °C üzerindeki sıcaklıklarda kalan cesetler çok miktarda sıvı kaybederek, kokuşmaya zaman kalmadan kaslarını, tüm yumuşak dokularını ve iç organlarını koruyarak mumyalaşır Mumyalaşmış bir cesette kimlik belirlenmesi mümkün olabilir Travmatik lezyonlar ayırt edilebilir ve ölüm sebebi tespiti mümkün olabilir A4- ALGOR MORTİS (Ölü soğuması) : Canlıda vücut sıcaklığı 35,9 °C – 37,2 °C arasındadır Rektal ısı 0,3-0,4 °C yüksektir İnsanlar şu şekilde ısı kaybederler; Konveksiyon : Cildin etrafındaki hava tabakasının vücuttan ısı alarak dengeye gelmesiyle meydana gelen ısı kaybına denir (Rüzgarlı havada daha çok üşünür) Radyasyon : Kırmızı altı ışınlarla her yöne doğru ısı kaybı Kondüksiyon : Direk vücut teması ile ısı kaybı Terleme : Bu aşırı ısınmış vücudun esas soğuma yöntemidir Ceset distal uçlarından agoni döneminde yavaş yavaş soğumaya başlar Ölümden sonra vücut sıcaklığı giderek azalır Dış ortam sıcaklığı 5 – 15 °C ise ceset yaklaşık 20 – 24 saatte ortam sıcaklığına iner Yani ceset bu sıcaklıklar arasında saatte 1 °C soğur Cesedin ısı kaybı; ölüm sebebine, mevsimlere, kişinin vücut yapısına ve giysili olup olmamasına göre değişir Kışın yaza göre, açık rüzgarlı ortam kapalı ortama göre, zayıf cesetler şişmanlara göre, çıplak cesetler giyimli cesetlere göre daha erken soğur Kişiler enfeksiyon hastalıkları, güneş çarpması ve MSS lezyonları nedeniyle ölürlerse vücut sıcaklıkları ölümden bir süre sonra yükselebilir Bu cesetler diğer sebeplerden ölen cesetlere göre daha geç soğur Ölüm kronik bir hastalık, kaşeksi ve genel vücut zafiyeti sonucunda vuku bulmuş ise soğuma daha hızlı olur Ölümden sonra birkaç saat içinde önce el ve ayaklar soğur Bu soğuma bacak ve kollara yayılır Vücudun en geç soğuyan dış bölgeleri koltuk altı ve perine bölgeleridir Elbette ceset vücut sıcaklığını en iyi iç organlarda muhafaza eder Bundan dolayı şahsın ölüm zamanını belirlemek için rektal veya insizyon yaparak karaciğer altına yerleştirilen termometre ile ölçümden sonra karar verilir Ceset ilk görüldüğünde rektal veya karaciğer altına konulan termometre ile vücut sıcaklığı ölçülür Cesedin ortamı değiştirilmeden yeniden aynı bölgeden vücut sıcaklığı ölçülür Daha sonra basit bir orantı kurularak cesedin kaç saat önce öldüğü hesaplanabilir Ancak vücut homojen yapıda bir kitle olmayıp değişik fiziksel özellik gösteren değişik dokulardan meydana geldiği için soğuma lineer olarak gerçekleşmez Newton’ a göre : Soğuma ısı farkının maksimal olduğu başlangıçta en hızlı olup soğuyan vücut ısısı çevre ısısına yaklaştıkça soğuma hızı azalır (Hiperbolik) Shapiro’ ya göre : Vücudun izolasyon sistemi olması ve vücudun küçük bir organik madde gibi (Newton) değerlendirilmemesi gerektiğini ve cesedin içindeki sıcaklığın bir süre sabit kaldığını bildirmiştir (Sigmoid) Fiddes’ e göre : Metabolik sürecin somatik ölüm anında muhakkak sona ermesi gerekmediğini, klinik ölümden sonra ısı üretiminin devam etmesinin başlangıç platosunun meydana getirdiğini söylemiştir A5- OTOLİZ : Hücrelerdeki sindirici (Lizozomol) enzimlerin hücre ve dokuyu yumuşatmasına denir Makroskobik : Surrenalde, pankerasta kanama bulguları, midede superfisial damarların açılması ve delinme vb diğer organlarda yumuşama (Mide asidi bazen ölümden sonra regurjitasyona bağlı yakıcı glottis ödemi yapabilir) meydana gelmesidir Mikroskobik : a) Önce protoplazmada bulanık şişme b)Sonra protoplazma içindeki granüller yapılar bozulur c)Hücre çeperi parçalanır d)Çekirdekte kromatin ağı parçalanır e)Nüve büzüşük yoğun ve şekilsiz kromatin kütlesi halini alır f)Nüve parçalanır Kromatin erir ve nüve büyür Bağ dokusu, kan hücrelerinden lökositler ve beyin glial hücreleri otolize dayanıklıdır A6- GÖZ DEĞİŞİKLİKLERİ: Ölümden 10 dakika sonra kornea bulanır Ancak göze konacak 1 damla su ile bulanıklık kaybolur Göz kapakları açık kalırsa kornea birkaç saatte kahverengi, 10-12 saatte süt rengini alır Pupil 2 mm’ye kadar daralacağı gibi 9 mm’ye kadar da genişleyebilir Oftalmaskopla muayene ilk 2 saatte retina solar, 3 saatte retina sislenir, 5 saatte retina homojen soluk hal alır, 6 saatte retina disk sınırları bulanır, 12 saatten sonra disk ve retinal damarlar tamamen kaybolur Korneadaki sislenme ve tansiyonun düşmesine bağlı gözde örümcek ağı manzarası “toile glaireuse” denir Skleranın epikontuslardan korneaya doğru siyahlaşmasına “Tache Sklerotika” denir Oftalmaskopla ilk 2 saatte retina solar, beyaz olarak görünen diskin etrafı sarı bir renk alır Koroidal damar yapısı belirgin olup 3 saatten sonra sisler, 5 saatte zemin soluklaşır ve homojen görünüm alır, 6 saatte disk sınırları bulanır ve sadece geniş damarlar görünür, 7-10 saatte disk tamamen bulanır, 12 saatten sonra disk ve retinal damarlar tamamen kaybolur sadece makula kahverengi olarak görülür A7- KAN DEĞİŞİKLİKLERİ : Dolaşımdaki kan, şekilli hücreler ve plazmadan ibarettir Plazmada bulunan erimiş fibrinojenin pıhtılaşma özelliği vardır Pıhtılaşan fibrinojen kanın şekilli elemanları ile birlikte çöker Ölümden sonrada plazma içindeki fibrinojen kanın şekilli elamanlarıyla pıhtılaşır Kan damarları ve kalpte oluşan pıhtıya Aleka denir Kan ölümden sonra ilk 30 dakika içinde likit durumdadır Daha sonra fibrinoliz etkisiyle hemoliz 2-3 saat içinde başlar 24 saat içinde tamamlanır Aleka ile antemortem oluşmuş trombüsün ayırt edilmesi bazı vakalarda ölüm sebebini aydınlatabilir Trombüs canlıda damar endotelinin hasarlanması sonucu oluşur Damar duvarına yapışık durumdadır Aleka ise ölümden sonra oluşmuştur ve damar duvarına yapışık değildir Dolaşım devam ederken oluşan trombüsler üzerinde çizgiler (Zahn Çizgiler) vardır Alekanın yüzeyi düz ve parlak olarak izlenir Şüpheli durumlarda söz konusu pıhtı formalın içine atılır Şayet formalin içinde pıhtı sertleşiyor ise trombüs, yumuşak ise alekadır Asfiksi vakalarında kan hemolizinin ve pıhtılaşmasının çok kısa sürede olması nedeni ile teorik olarak damarda ve kalpte pıhtı olmaz Ölümdeki pıhtılaşmış kan iki şekilde bulunur Fibrinden zengin, beyazımtıraktır Buna beyaz aleka denir Daha çok sağ ventrikülde, pulmoner arterlerde, aort başlangıcında bulunur Diğer şekle ise kırmızı aleka denir Kan; şekilli elemanlarından zengin pıhtı şeklinde ve rengi kırmızıdır Az miktarda pıhtılaşmış fibrinden oluşur Her iki şekil pıhtı iç içe, yan yana ve birlikte olabilirler Ölümden sonra CO2 retansiyonu, glikogenolysiz ve glikolizis, fosforik ve laktik asit birikmesi nedeniyle kan PH düşer, ortalama 24 saat sonra PH yükselmeye başlar Bunun sebebi proteinlerin enzimler tarafından yıkılması sonucu NH3 meydana gelmesidir Serumdaki non-protein azotu bu durum 50 mg/dl yükseltir Mg++ * 72 saatte normalin 8 katına ulaşır, K+ devamlı artış gösterir (Na+ -K+ pompası çalışmadığından) Transaminaz enzimleri yükselir CI- ¯, laktat dehidrogenaz, fosfataz ve amilaz ölümden sonra ilk birkaç saatte yükselir Ca++değişmez Kanın donma derecesi ¯ Kan Şekeri : Ölümden sonra ilk 12 saatte karaciğer glikojeninin yıkılması ile vena cava inferior kan şekeri 300 mg/dl aşar Ancak bu kan şekeri sağ kalbe kadar difüze olur, akciğerleri geçip vücuda dağılamaz Vücudun diğer yerlerindeki kan şekeri ölümden 6-8 saat sonra 0’a düşer Extremite kanında kan şekeri 200 mg/dl üzerinde ise hiperglisemi tanısı konabilir Kan Üresi : Ölümden sonra proteolize bağlı olarak düzenli artar ancak antemortem üremi olmadıkça 100 mg/dl’ yi aşmaz __________________
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|