Cevap : Dostluk Hikayeleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#16 | 
| 
			
 
TiFus
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Cevap : Dostluk HikayeleriDostluk ipi genç adam iyi bir terziymiş   bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkanı varmış  sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş  artık ne bir işi varmış ne de parası  günler boyu iş aramış ama bulamamış  yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış  sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini  mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş  bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında  açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma  arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, \"yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer\" diye söylenmiş  zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş  terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle  birden siniri geçiveren ihtiyar, \"zavallı adamcağız kimbilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?\" diye düşünmeye başlamış  oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş  o, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş  yaşlı işadamı terzinin yanına yaklaşıp, \"ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun  İstersen paltomu sana verebilirim\" deyince, \"hayır, teşekkür ederim  ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum  kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş\" diye yanıt vermiş terzi  yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış  Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş  \"soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?\" diye soran yaşlı adam, \"ben terziyim\" yanıtını alınca \"benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın\" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi  bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş  böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş  bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş  terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış  bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş  küçük dükkan önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış  terzi artık \"ünlü işadamı\" diye anılır olmuş  bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş  terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış  biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş  hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmış  yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş  yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş  fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş  aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş  bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış  fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış  utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için  son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş  ve başlamış anlatmaya: \"bir zamanlar fakir bir oduncu varmış  ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış  bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş  o çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş  ağacların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş  bülbül ona \"senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın\" demiş  gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış  oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş  oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler  bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu  bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş  Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan  gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış  oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış  İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış  ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu  keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın![]() ![]()  \" Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş
 | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
Cevap : Dostluk Hikayeleri | 
     
| 
	
			
			 | 
		#17 | 
| 
			
 
TiFus
 
		
	
		
	
	 | 
	
	
	
	
		
		
			
			Cevap : Dostluk HikayeleriBir Sonraki Ayrılık birer birer gittiler yaşamımdan   herbiri ayrı bir yaraydı , her biri ayrı bir yaşanmışlık, güzel ve çirkindiler, umutları, umutsuzlukları vardı, sevdaları vardı, en önemlisi insandılar , insan olmayı ve insanları seviyorlardı  ben onları öylece seviyordum  yanımdalarken kırıyordum onları, bazen küçük düşürüyordum , kendimi yükseltiyordum  oysa paylaşılmışlıkların en güzelini yaşıyordum onlarla   kurgu değildi bu, sıralı hayaller silsilesi değildi, kandı, etti , duyguydu tümüyle  Önceleri bebim için tutunacak birer daldılar, hiçliğimi eriten çokluğumdular , sonraları sevdamdılar   sabah![]() ![]()   güneş penceremi tırmalıyordu artık  ben geceden kalma mutluluklarınmı süzerek güne umutlu başlama kavgasındaydım   yaşam sürecinin bir basamağını daha yılgın ve durağan atlamaya hazırlanıyordum  geçmiş belleğimde dingin bir tutarlılıkla mıhlanıp kalmıştı  bu yaşadığımız günlerin ne denli kepaze olduğunu mırıldanıyordum  İçimde acı tadı vardı ayrılıkların, yalnızlıkların  boşluğu kucaklayan kollarımda yorgunluk ve yitikliği aynı anda yaşıyordum  geleceği bilmiyordum ve bu beni yaralamıyor aksine kamçılıyordu   dört elle olmasa da yaşama bağlanmamı sağlıyordu   İleriye dönük planlar yapmıyordum , dilidmde hep aynı dizeyi gezdiriyordum ; \"que sera sera\"   hoşuma gidiyordu bu  ama kadercilik değildi benimkisi , sadece hoşuma gidiyordu  Çünkü bir bakıma doğruydu , olacak olan olurdu ve bu yabancı dildeki karşılığı içimi ısıtıyordu  dünü artık unutup beynimin ücra bir köşesine itmenin zamanı gelmişti  bana yararı yoktu hatırlamanın   unutmak ; o ne büyük bahtiyarlıktı  ve çoğu insan kendini irdelemek yerine bu büyük zenaati kullanarak mutluluğa erişiyordu  ama benim için yine de eşidi yaşamamaktı  evden çıktığımda kör bir vaktiydi sabahın ve körlük sanki tüm şehri sarmışcasına insanlar da yitik bir şeylercesine ararcasına , kör topal ilerilyorlardı caddelerde, birtaz sonra her biri işyerlerine, okullarına varacak ve akşama kadar yaşama ara vereceklerdi  Çünkü yazarın dediği gibi yaşam gecenin konusuydu, tek kalmanın ve içkinliğin konusuydu , gündüzün ve hengameli bir kalabalığın değil   bu bir anlamda rahatlatıyordu insanları, işteyken sayılar ya da dosyalarla uğraşıyor , kimisi yük taşıyor, kimisi araba sürüyor ve akşama evlerine döndüklerinde rahat bir yorgunlukla uykuya dalıyorlardı ve bu ebedi istirahat provalarını habersizce yaptıktan sonra kendilerini ertesi güne aktarıyorlardı  ben de bu yığınsal kalabalığa katılarak hızla yolumu eritmeye başladım  kafamı hiçbir şey üstünde yoğunlaştıramıyor , sadece yürümekle yetiniyordum   belki de bu benim mola verişimdi   anlamsız bir rahatlıkla öylece ilerliyordum her sabah ve hergün yaptığım gibi işle ilgili ve birbiriyle ilintisiz bir sürü şeyi kafamdan hızla geçirirp sonuçta hiçbir yere varamamanın huzurunu yaşıyordum  mola![]() ![]()   İşe geldim artık  rutin selamlaşmalardan sonra masama oturdum  birkaç kişi gelip bir şeyler analttılar   boş bir anlayışlılıkla suratlarına baktım   ne anlattıklarını biliyordum , dinlemem de gerekmiyordu aslında ama büyük bir dikkatle dinliyormuş gibi yapıyordum   hepsi dinlenilmiş olmanın ve onaylanmanın sevinciyle ayrıldılar yanımdan , ne büyük huzurdu onaylanmak  dosyanı çıkardım , birşeyler yazdım , rutin , sıradan hep yazılagelen şeyler  ezberlenmiş roller gibi rahatça akıyorlardı kağıda   değişik olaylar olmasını bekliyordum   ufak bir renkti aradığım  ama yaşantımız ömylesine tek renk hale gelmişti ki o renk dışındaki rtenklere şüpheyle bakmaya da alışmıştık   siyahın bile tek tonu vardı bizim için , versiyonları değil sadece kendisi ilgilendiriyordu bizi  bu karmaşa içerisinde daha fazla renge tahammülümüz kalmamaıştı sanki  zaten varolan o tek renk bile yeterince korkutuyordu bizi   daha büyük korkulara katlanamazdık , yaşantımızı diğer renklerle kirletemezdik   oysa yıllar sonra kirlenmenin güzel olduğuna dair reklamlar yapılacaktı   etrafımı boş gözlerle süzdüm   bir arkadaşla göz göze geldik   yine aynı sevimil bakşlar ve baş eğmeler   ne kadar tanıdık bir yaşamdı bu , bana aitmiş gibi   cidden benim miydi bu yaşam ? telefon çaldı   bir ses evecenlikle \"doktora gidiyorum , eve geç kalacağım\" dedi  tamam bile demedim , gereksizdi çünkü   yemek vaktine kadar öylece oturdum , birkaç imza attım , birkaç demlik çay içtim , sigaramı hiç ettim onunla birlikte   ne iyi ![]() ![]() ![]()   yemekten dönünce gazete okudum   kuponaları seyrettim   kesmek külfet ama seyretmesi zor değil   keşke \"kuzate\" diye bir gazete çıksa ve ben kuponları öylece seyretsem   ne haber , ne köşe yazısı , ne salya sümük duygu pazarlayıcıları, hiçbiri, bu tek renk hayatımızı kirletmese  ama ben bunlarla avunabilecek miyim? mutlu olmam şart mı? gazeteleri karıştırdım  kışırtısı beynimi zonklatıyor  devam ettim , bir ara telefon çaldı  sonra \"sizi arıyorlar\" dediler  büyük bir üşengeçlikle yarimdemn kalktım   ses tanıdık ve sadece bir cümle \"gidiyorum\"![]() ![]()   Öğle vakti![]() ![]()   telaşla kapattım telefonu  rengim değişmişti  hızla çıktım işyerinden   koşasım geldi ama yapamadım , çok istedim ama adımlarım ihanet etti bana   kış , rüzgar her şeyi itekliyor  yolda iki kişi öylece yürüyordu rüzgara aldırmadan  Üşüyorlardı ama elleri ceplerinde değil   dar bir yola sapıp dik bir yokuşa çıktılar  sonra bir koruluk   Şaraplarını çıkarıp sessiz çığlıklarla yudumladılar  yanlarından birkaç kişi geçti , bakıp gülümseyerek  sonra şişeleri bitiyor ve birisi yuvarlana yuvarlana , diğeri onu kaldırmaya uğraşarak ilerliyorlar  sonra keskin bir soğuk , uzun bir yürüyüş ve sahne sona eriyor  aklımdan hep paylaşımlarımız geçti  İnatla itekliyorum onları ama gitmediler  gitmelerini istemiyordum aslında   bağırıyorum , duymuyorlar , yıtıyorum kaldırımları karşıma dikiliyorlar , ağlıyordum  İskeleye geldim şimdi , etrafı kolaçan ederek  gideceğim yolu bulunca hizla ilerledim  orada , ileirde duruyordu   sırtı bana dönük   adınlarımı ağırlaştırdı  , bu süreyi uzatır diye  yavaşça yaklaşıp sırtına dokundum   donuk gözlerle baktı  susutuk  yırtıcı ve korkunç bir sessizlikti bu  sokak boyunca ilerledik , durdu  \"sana söylenecek çok şey yok dostum  gidiyorum , çünkü bu aklayacak beni  gidiyorum , çünkü kalırsam yoklaşacağım   ağlamayacağım , göz yaşlarımı harcamayacağım  son anımız salyalı sümüklü olsun istemiyorum   biliyorsun gönlümüzde acılara daha çok yer var  İleride ellerimiz yine kavuşacak , kuvvetle sarılacağız birbirimize   o güne değin ağlamak yok , sevinçten ağlayana kadar ağlamak yok , dostum , gidiyorum \" dedi   birşey söyleyemedim , boğazımdaki çığlık taşamadı dışarı  \"Öyledir , dost , öyledir \" dedim  kucaklaştık ve yönlerimiz ayrıldı , belki sonsuza dek   ama bu incitmedi bizi   kırgınlığımızı ve haykırışlarımızı kalbimize gömdük   ağlamadık , çünkü ağlamak yaralayacaktı bizi  güldük ve isyanla boyun eğdik , güpegündüz  İlk değil , son da ![]() ![]() ![]()   artık kayboldu gözden ve ben yıllar sonra ilk kez gözlerimden akan yaşaş şaşarak ve aydınlığımızı elimde güneşe eş tutuarak işimin yolunu tuttum   o gitti ve güçlüler hep terk edenlerdir sözü geldi aklıma , güldüm  akşam![]() ![]()   körpe mutlulukları daha başta yitirmenin ve umutlarımızı kararsız sabahlara ötelemeninne denli zor olduğunu ikimiz de biliyorduk artık   devinen bir korkaklık içinde uykulu bir sanal yaşamın kıpırdanışlarını içimize akıttık  dün günlerin en güzeli gibi görünse de henüz yaşamadıklarımızın da mutluluklara gebe olduğunu umuyorduk  ama kendi dünyalarımızda bunu ne denli gerçekleyebileceğimizden habersisizdik  ve bilmek işime gelmiyordu  İkimizin de içimize sığmayan dünyalarımızı ortada bir yerelerde buluşturmayı umuyorduk   bir bağlamda başarmıştık da bunu   ama yine de olamamıştı   İki ayrı insandık , iki ayrı dünya   düşlerimiz ve sevdalarımız vardı birbirine teğet , o özgürlüğü seçti ben sadece ipimi uzattım , fark buradaydı  hayat bir sonraki ayrılığa kadar yeni bir yara açmıştı kalbimde ve zaman buna çare olacaktı , umut ediyordum 
 | 
	
		
		
		
		
			 
		
		
		
		
		
		
		
			
		
		
		
	 | 
| 
		 |