Şengül Şirin
|
Mitik Yerler
Efsanevi Kıtalar
Mu Kıtası
Mu, sulara batmadan önce Büyük Okyanus'ta yer aldığı düşünülen varsayımsal kayıp kıtaya verilen addır
İlk kez J Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Pasifik Okyanusu’nda bir kıtanın varlığı konusundaki görüş, çeşitli belge ve bulgular mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüş veya bir varsayım olmaktan öteye gidememiştir Türklerin Mu Kıtasından geldiği söylentileri de varsayım olarak eklenmiştir
Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır Churchward'a göre 70 000 yıl önce mevcut olan Uygur imparatorluğu Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı Uygur imparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır Kimilerine göre, Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde) telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar Yine Churchward'a göre Osiris Mu kıtasında eğitilmiş, Atlantis'te reform yapmış, Atlantis'li bir bilge ya da peygamberdir; öğretisi sonradan "Osiris dini" adını almış olup Hermes-Thot tarafından Mısır'a getirilmiştir ABD’nde “uyuyan peygamber” lakabıyla anılmış Edgar Cayce’in “akaşik okumalar”ına göre, Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yerkabuğunun dengelerini bozmalarıydı
Mayalar
Mayalar, M Ö 300 M S 1500 yılları arasında hüküm süren medeniyet M Ö 600 dolaylarında yükselişe geçti ve Milat'tan kent devletlerinin çoğunun siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü MS 900'e dek, günümüzde Orta Amerika ve Meksika sınırları içinde kalan geniş bir alana hükmetti
M S 600 - 800 yılları arasındaki Post-Klasik dönem ve sonraki birkaç yüzyıl dünyadaki en önemli sanat eserlerinden bazılarını üretmişlerdir Fakat hala tam olarak anlaşılamayan bazı sebeplerden dolayı, Maya Uygarlığı çökmüş ve kabile, kentlerini terk etmek zorunda kalmıştır
Bugün Meksika diğer yerlerdeki Mayalar dağlarda yaşar, 4000 yıl önceki ataları gibi
Jeolog - arkeolog James Churchward ve Dr William Niven göre Mayalarin kökü Mu Kıtasına dayanir Bu görüş bügünkü bilim dünyasinda kabul edilmiyor
Bu dört Maya yazmasının yer aldığı Popol Vuh ile Maya efsane, kehanet ve tarihinin kaydedildiği Chilam Balam Kitapları Popol Vuh uzun yıllar gizli tutuldu Chichicastenango'da (Guatemala) Peder Francisco Ximénez 1702'de metni buldu ve bir kopyasını çıkardı İspanyolca çevirisini kaleme aldı Özgün K'iche' metni günümüzde hâlâ kayıp; ama rahibin çıkardığı kopya ve hazırladığı çeviri Şikago'daki Newberry Kütüphanesi'nde bulunuyor
İspanyollar 1500'lerde Orta Amerika'ya girince, Mayalara ait çok sayıda hiyeroglif yazısını yok ettiler Mayalar Latin harflerini öğrendikten sonra, eski eserlerden bazılarını bu alfabeyle yazdılar
Bu dil, eski Mısır dili ve modern Japonca da olduğu gibi kelimeleri ve fikirleri belirten ideogramların ve sesleri belirten fonetik sembollerin bir karışımından oluşmuştur
Dil uzmanları tarafından ancak dörtte biri çözülebilmiş, yaklaşık 800 hiyeroglif işaret kullanmışlardır Bugün, günlerin isimleri, aylar, tanrılar, rakamlar, renkler ve pusula yönleri rahatlıkla okunabilmekteir
Bilimsel ve dini literatürleri ve bilgileri son derece ileri, askeri ve dini liderler olan Kral tarafından yönetiliyorlardı Yöneticilerin ve çevrelerindeki asillerin altında göreli olarak daha küçük bir uzman zanaatkar grubu bulunmaktaydı
Bunlardan sonra da kalabalık bir sıradan çiftçiler grubu geliyordu Yaşamsal gereçler haricinde pek fazla kişisel mala sahip değillerdi Mısır ve diğer mahsulleri yetiştirmek için basit tarım araçları kullanırlar, bununla beraber toprağın verimliliğini sağlamak amacıyla, tuhaf ve acı verici majik ayinler düzenlenmesi gerektiğine inanırlardı Bu majik nitelikli ayinler, doğayla barış yapmak adına harikulade süslü ve gösterişli giysileriyle rahipler ve kabile liderleri tarafından yürütülürdü Maya kabilesi hiyerarşik bir toplumdu Kanun adamları da köylüler de yerlerini bilirlerdi
Yazıtlardan, kentlerin, yaşamak için değil dinsel ayinler, özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı anlaşılmaktadır
Tipik bir Maya ailesi kahvaltida sıcak çikolata, yeterince zengin degillerse haşlanmış mısır ve şeker kamışı yiyorlardı Atole denilen bir içkileri vardı Genelde evler tek odalı ve çamur sıvalıydı Büyük olasılıkla gün içinde mısır, bezelye, tavşan ve hindi diger yiyecekleri arasındaydı
Hasat mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar evde yemek pişiriyorlardı Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor ve evin reisi küçük bir dini ayinle atalara dua ediyordu Zamanlarını sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşaatında çalışıyorlardı Genelde dügün törenlerine, kutlamalara, astrolojik ve takvimsel çalışmalara katılıyorlardı Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top oyunları düzenliyordu
Mayalar'ın ve onların devamı niteliğinde olan Aztek ve İnka'lar çok üstün seviyeli dinsel bilgilere sahiptiler Tek tanrı inancındaki eski Mu Güneş Dinine bağlı bir topluluktular
Bugün, genellikle Meksika ve Guatemala’da yaşayan yaklaşık 2 milyon Maya Yerlisi vardır Çoğu çiftçidir Hemen hepsi Katolik olmakla birlikte, inançları geleneksel Maya dininden çok etkilenmiştir; yağmur ve bereket için putperest ayinler düzenlerler
Fransız bilim adamı Dr Augustus Le Plongeon Maya İmparatorluğu'nun kayıp şehirlerini fotoğraflayan ilk kişi oldu Arkeolog Le Plengeon'un Kutsal Sırlar Mabedi dediği Yukatan'daki Uxmal Mabedi'nde James Churchward'ın İnsanlığın İlk Dini Diyagramı dediği MU kozmogonik diyagramı bulunmuştur Bu diyagramda merkezdeki dairenin Güneş'in, Ra'nın ve Tanrı'nın kolektif simgesi olduğu belirtilmektedir
Mayalar'a göre yeryüzünde meydana gelen en önemli değişimlerden biri de eksen açısıyla ilgiliydi Günümüz bilimsel bulguları Mayalar'ın bu bilgisiyle tam anlamıyla örtüşmüş durumdadır
Maya yılı her biri 20 günlük 18 aydan oluşuyordu Ayrıca haab adı verilen 5 ekstra gün daha vardı 360 günlük periyoda tun deniyordu ve bu periyot, takvimin temelini oluştururdu
Mayaların 584 gün olarak buldukları Venüs yılı, bugünkü hesaplara göre 583 92 gündür
Mayalar özellikle astronomi, mimarlık, matematik, heykel ve hiyeroglif yazı gibi birçok alanda ilerlemişlerdi Çok karmaşık bir takvim sistemleri vardı El sanatlarında da ileriydiler, güzel boyaBir çeşit güneş dinine inanırlardı Bu din, insan kurban etmek gibi dünya tarihindeki en vahşi uygulamaları barındırıyordu Çok başarılı takvim hesaplamaları, piramitleri, altın işlemedeki başarıları inceleyenleri hayrete düşürmüştür Nasıl yok oldukları dahil olmak üzere, pek çok gizem barındırılar
Mayalar ters çatı kemeri Kimmerler tarafından yapılan ve Camdodia'da Ankgkor'da bulunan dirsekli kum taşı kemerlere benzemektedir) güçlü bir kireç harcı ile yapılandırılmışlardır Bu tip l Ve 12 yüzyıllar arasında yapılan Maya binalarında görülebilmektedir Büyük boyutlu yapılar binalar inşaa etmişlerdir En büyük boyutlu binalar Yucatan'ın en büyük şehri Uxmal'dadır
Atlantis
Atlantis, batık bir kıta ve uygarlık
Antik uygarlıklarla ilgili akademik programların dışında çalışmalar yapan araştırmacılarla bilimadamları arasında zaman zaman büyük görüş ayrılıkları olmakla birlikte birbirinden bağımsız gibi görünen bu çalışmaların nihai sonuca varmada hızlandırıcı etki yaptıkları şüphesizdir
M Ö 421 yılında Sokrates'in evindeki bir Felsefe sohbetinde Atinalı devlet adamı Kristias, dedesi Dropides'in kendisine naklettiği efsaneyi hikaye eder Hikayeyi dede Dropides'e nakleden ünlü Yunanlı şair Solon'dur Solon'un gösterdiği kaynak ise Mısır'da bulunduğu dönemde tanıştığı Mısırlı bir keşiştir ve Keşiş'e göre Atlantis 'e ilişkin olaylar M Ö 9000 yılında gerçekleşmiştir
Plutarkhos'a göre Sais şehrinde Solon'a ders veren rahibin adı Sonchis idi İskenderiyeli Clemens'e göre bu aynı zamanda Pythagoras'a ders veren Mısırlı rahibin adı
Platon'un hem Kritias, hem de Solon'la akrabalığı vardı Ayrıca, kendisi de Mısır'ı ziyaret ederek birkaç yıl kalmış ve inisiye olmuştu Onun için, bazı Atlantologlar onun Atlantis konusunu yazmadan önce, bu konuda bilgileri topladığı fikrindeler
Kur'an'da "Ad kavmi" diye de geçer, Ad-land; Ad Ülkesi demektir Kimi araştırmacılar İbranice’deki, ilk insanı belirten ve adama sözcüğünden gelen "Adem", Sanskrit dilinde “ilk, başlama” anlamına gelen ve Aryenler’in ilk konuşan insan türüne verdikleri ad olan "Ad-i", Frigler’in "Attis", Kafkasyalılar’ın "Adige", Polinezyada’daki "atea", Truva öyküsündeki "Ate", Aztek mitolosindeki "Atzlan" (ada) ve Türkçe’deki "ad", "ada", "ata" (pek çok dilde baba anlamına gelir) sözcükleri ile "Ad" kavminin adı arasında etimolojik bir bağlantı olabileceğini düşünmektedir
James Churchward
James Churchward Atlantis'in Mu uygarlığının bir kolonisi olduğunu belirtmiştir İngiliz ordusunda görevli subay olarak Tibet'te bulunmuş, daha sonra dünyayı gezmiş ve araştırmalar yapmıştır Albay rütbesinde iken Tibet'ten bu tabletleri almıştır Baş Rahibin niye tabletleri verdiği bilinmemekle beraber james in mason olması buna neden olabilir
James Churchward 1883'de, Batı Tibet'te bir manastırda bu belgelerin en önemlilerini gün yüzüne çıkartmıştır Tibet'te görevli olarak bulunan Churchward, eski dinlerin kökenleri hakkındaki araştırmaları doğrultusunda Tibet'teki manastırları dolaşırken, yolu Batı Tibet'te bir manastıra düşmüş ve bu manastırın, Büyük Rahipler Kardeşliğinin önde gelen üyelerinden olan baş rahibi Rishi, Churchward'a, günümüzden 15 bin yıl önce yazılmış Naacal Tabletleri ni göstermiştir
III Ramses
III Ramses'in yazdırdığı yazılarda Atlantislilerin büyük su dairesi üzerindeki kara parçasından ve adalardan dünyanın ucundan, dokuzuncu kuşaktan geldikleri anlatılıyor 9 Kuşak da eski Mısır, Yunan ve Roma'da kullanılan coğrafi bölümlere göre 52 ila 57 Kuzey enlemleri arasında kalan bölgedir
Ünlü tarihçi Renan ise oldukça şaşırtıcı bir şekilse Mısır sanatının gençlik dönemi olmadığı iddiasında bulunarak Mısır uygarlığı ile ilgili şüphelerini şöyle dile getiriyordu:
Mısır, sanki bu ülke gençlik dönemini hiç yaşamamış gibi, daha başlangıçta olgun, yaşlı ve mitolojik ve kahramanlık çağlarından tamamen yoksun gibi görünmektedir Mısır uygarlığının bebeklik çağı ve sanatının da kadim dönemi yoktur Mısır uygarlığı daha o zaman olgundu
Heredot da şaşırtıcı bir şekilde, 'Euterpe' adlı eserinde Mısır rahiplerinin yazılı tarihinin kendi zamanından 12 bin yıl öncesine kadar gittiğini belirliyor Yani Atlantis'in batışına kadar
5400 yıl önce, Mısır'daki Siyen(Aswan) kenti tam olarak Yengeç Dönencesi'nin altına rastladığı dönemde inşa edilmiş olan Siyen Duvarları, tam güneşin gündönümü anında, öğle vakti, güneş komple bir disk halinde bu duvarların üzerinden yansırken görülürdü Günümüzde, Avrupa'nın bütün bilim adamları bir araya gelseler bunun bir benzerini yapamazlar diyor tarihçi Keneally Tanrının Kitabı adlı eserinde
Amerikalı araştırmacı Robert Sarmast Platonun ünlü diyalogları Critias ve Timaeus’da ifade ettiği yaklaşık 50 fiziksel işaretten yola çıkarak çalışmalarını Kıbrıs yayı ve Levantine havzası olarak tarif edilen Doğu Akdeniz kıyılarına kaydırdı Bölge ile ilgili olarak Amerika Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nin (NOAA) hazırlamış olduğu haritalardan ve veritabanlarından faydalanan Sarmast bu bilgilerin yeterli olmadığını görünce dünyaca ünlü Jeofizikçi Dr John K Hall ile işbirliğine gitti Dr Hall, Sarmast’a 1980 li yıllarda bir Rus petrol gemisi tarafından Doğu Akdeniz’de deniz tabanından toplanan dijital verileri iletti NOAA ve Dr Hall dan gelen verileri birleştiren Sarmast bölgenin 3 boyutlu ve bathymetric (derinlik ölçü birimi) haritalarını çıkarttı Sarmast’a göre Atlantis Kıbrıs, Suriye arasında idi ve batan kıtanın en üst noktası ise bugünkü Kıbrıs’tı
Sarmast Discovery Of Atlantis isimli ünlü eserinde Atlantis’in bu bölgede olmasını güçlendiren bulguları ve nedenlerini açıkladı
Atlas Okyanus'u birçok volkanik hareketlerin sık sık yer aldığı bir yerdir 1957'de yanar dağlar eşliğinde yeni bir ada Azorların yakınlarında ortaya çıktı
526 yılında Antakya'da 250 000 kişi, 1042 yılında Tebriz, İran'da 40 000 kişi, 1556'da Çin'de 830 000 kişi, 1908'de Messina, Sicilya'da 200 000 kişi, 1923 Tokyo civarlarında 200 000 kişi ve 1976'da Çin'de 700 000 kişi şiddetli depremlerle hayatlarını kayıp ettiler Sellere gelince Çin'de 1887'de Huang Ho nehrin taşıması en az iki milyon insanın ölümüne yol açtı Aynı nehrin 1931'de taşması 4 milyon insanın ölümüne yol açtı
Buzul Çağ
AAAR F Walworth ve G W Sjostrom'e göre son buzul çağında su seviyesinin düşük olması Atlantis'in varlığı için yeterli bir sebeptir Bu iki araştırmacıların geniş bir araştırmaya dayanan tezlerine göre periyodik gelen zincir volkanik patlamaları dünyanın geçmişinde uzun buzul çağlar yaratmıştır Bazı jeolojik izlere göre buzlar bütün kıtaları kaplamıştır, su seviyeler inip yükselmiştir Halen güncelliğini kazanan ve Donelly tarafından ortaya atılan bir teze göre, Atlantis'in batması ile daha önce onun yüksek dağları tarafından engellenen sıcak Gulf Stream akıntısı Kuzey Avrupa'ya ulaşarak buzların erimesine yol açmıştı Halen yolunda devam eden bu sıcak su akımı Avrupa'nın ısısını bulunduğu enleme rağmen ılımlı tutmaktadır Oysa, aynı enlemde bulunan Rusya'daki şehirler çok daha soğuk iklimlere sahiptir
Kuzey Sibirya'da buzlar altında on binlerce donmuş mamut cesetleri vardır Geçen asır sonlarında bu mamutlar'dan en az 20 000 çok iyi durumda fil dişi çıkartılarak piyasaya sürüldüğü kaydedildi Bu mamutların toplu bir felakete kurban oldukları ortadadır Ani bir donmadan ölen bu mamutlardan bazıların ağızlarında halen yemekte oldukları otlar bulunduğu görülmüştür Karbon 14 testleri onların yaklaşık 12,000 sene evvel öldüklerini gösteriyor Profesör Frank C Hibben'e göre son buz çağın sonuna gelen bu devrede sadece Kuzey Amerika'da 40 milyon hayvan ölmüştü Amerika'da Niagara şelalelerin 12 500 yıl evvel meydana geldiği hesaplanmıştır Cordilleras Dağları yaklaşık 10,000 sene evvel meydana geldiler Karbon 14 testlere göre şu anda Bermuda civarlarında deniz altında olan geniş bir bölgede 11,000 sene önce sedir ormanları vardı Aynı şekilde İngiltere’ye yakın Kuzey Denizi, İrlanda ve Grönland yakınlarında deniz diplerinde binlerce sene önce denizin dibini boylamış ormanlar görülür Olayların çoğu Atlantis'in batış tarihine uymaktadır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|