Türk Adını Silmek!..

Bir süredir sergilenen yutturmacayı-soytarılığı hayretler içerisinde izliyoruz!
Yapılan şudur
Siyasi otoriteye ve de askerlere “PKK üzerine operasyonları önleyin, barış sizin yüzünüzden gelmiyor!” diye baskı deneniyor
Bunu kim yapıyor?
PKK’nın İmralı’daki ağalarının yapmasını geçin, asıl odak şu memleketin tepesindeki malum krema sermaye, onların kontrol ettikleri matbuat içindeki memurlar!
Devleti resmen teslimiyete davet ediyorlar! Üstelik öyle beyanlar öyle “basitmişcesine” yapılıyor ki!!
Bu gazetelerin dayattığı “çözüm planı” diye yansıttığı maddelere bakıyorsunuz ve şunu görüyorsunuz
Türk varlığı, Türk adı silinmek isteniyor İşin ilginci “Kürt sorunu” diye ortaya sürülen bu konulara, bu gazetelerin yaklaşımı Türk gazetesi olduklarını iddia eden bu yayınlarda adeta “dayatmalara” destek veriyorlar!
Kampanya olarak yürütülen “çözüm planına göre” özellikle askeri alanlardaki dağlara yazılı olan “Ne mutlu Türküm diyene” yazısı süratle silinmeliymiş!
Sonra, ilkokullarda öğrenciye yaptırılan and “Türküm doğruyum, çalışkanım” hemen terk edilmeliymiş!
Türkiye’nin getrildiği noktayı görüyor musunuz?!
Fikir teatisi diye konuşulanlara bakınız! Bundan birkaç yıl önce aynı konu KKTC ile ilgili gündeme gelmişti Rumlar, Beş Parmak Dağları’na yapılan bayrak ile yazıyı kaldırtmak istemişlerdi de müthiş tepki göstermiştik Şimdi kendi vatanımızdan adımızı kazımanın yolları “fikir alışverişi” diye aranıyor!


DTP yol haritası!
Söz konusu matbuatın sunduğu bu dayatmanın kaynağı da bellidir aslında Kaynak PKK çetesine kol kanat geren TBMM’deki o malum kadro, DTP!
DTP, 8 Nisan 2008’de hükümete 9 maddelik bir “yol haritası!” vermiş Öyle maddeler sıralamış ki, iktidara, devleti teslim etmeye zorlamış adeta! Bu mektup belli ki ya sızdırılıyor, ya da ele geçirildi, kamuoyu oluşturmak, milleti teslimiyete alıştırmak istercesine, gıdım gıdım süslenerek gazlanıyor!
DTP, mektubunda iktidara, çözümün ancak demokratik değişim ve dönüşümle aşılabileceğini söylemiş, yani “Türkiye’yi acele bize uygun hale getirin!” demiş
Sıralaması da şöyle;
1- Öncelikle sorunun Türkiye sınırları dahilinde çözülmesi gerektiğine inanıyoruz Mevcut sınırlara dokunulmayacaktır(Sağolun Allah razı olsun!)
2- Sorunun demokratik diyalog yoluyla çözülebileceğine inanıyoruz Bunun için karşılıklı olarak şiddetin durdurulması ve silahların tümden devreden çıkarılması gerekir (Silah bırakmayız ama masya gelin size ateş etmeyiz!)
3- Başbakan, herhangi bir vesile ile çıkıp sorunun şiddetle ve bastırma ile değil demokratik yöntemlerle çözülebileceğini açıklayabilir


Her şey Apo için!
Sıradaki made, bütün bu çabaların temelinde neyin bulunduğunun işareti!
Buyrun kaldığı yerden
devam
4- İmralı’da tecrit kaldırılmalı (Apo’ya koğuş arkadaşı verin bir süre sonra da serbest bırakın)
5- Başta DTP olmak üzere sivil kurumlara yönelik yönelimlerin durdurulması ve halk üzerindeki baskıların kaldırılması (Eşkıya operasyonları yapılmasın)
5- Her türlü askeri operasyonların durdurulması, karşı tarafın da eylemsizlik durumuna geçmesi
6- Bunlarla beraber bir diyalog ortamının sağlanması Görüşmelerle kimin neyi ve ne zaman yapacağına dair bir yol haritasının oluşturulması ve o çerçevede sonuca gidilmesi(Masaya oturun!)
7- Kürt kimliğinin anayasal düzeyde kabulü, (İki milletli devlet!) yasakların kaldırılması, Kürtçe’nin kamusal alanda(resmi dil) kullanımı, idari bir reform çerçevesinde yerel yönetimlerin yeniden düzenlenmesi (Doğu Güneydoğu federasyon ilan edilsin!)
8- Uzun süren çatışma döneminin ortaya çıkardığı göç, yakıp-yıkma, her türlü zarar ve ziyanların karşılanması ve yaraların sarılması, koruculuk sisteminin lağvedilmesi, bölgenin normalleştirilmesi (Cinayetlerinin, tahriplerinin, yakıp yıktıklarının üzerine, bir de Türkler kendilerine tazminat
ödesin miş!)
9- Bir toplumsal uzlaşma ve katılım yasasıyla cezaevlerinin boşaltılması, silahlı güçlerin de toplumsal ve siyasal yaşama katılmalarının sağlanması (Genel af!)
İşte yıllardır Türk Milletinin zorlandığı teslimiyet budur Çözümden bunu
anlıyorlar!
BEHİÇ KILIÇ

Erbakan bu konuyla alakasız bir konu için 'Öyleyse Kürt'te Kürtüm çalışkanım doğruyum diyebilirler' diyince şu an hala mevcut olan bir çok kişi ayağa fırlayıp Erbakan'ı ettiği söze pişman edip kısa sürede alaşağı yapmışlardı,bu gün o çevre neden sus pus,neden hala bu adamlar lider,bu nasıl bir çelişki gelinde çıkın işin içinden,sanırım bu ülkenin bekasını düşünenden çok kendi çıkarlarını düşünenler fazla