Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
menemen, olayı

Menemen Olayı

Eski 05-19-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Menemen Olayı



Mustafa Fehmi KUBİLAY
(1906 – 23 Aralık 1930)



Mustafa Fehmi Kubilay; Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep, Giritli bir ailenin çocuğu olarak 1906 yılında dünyaya geldi Öğretmenlik eğitimini tamamladıktan sonra olayların başladığı 1930 Aralık ayında Menemen'de yedeksubay sıfatıyla askerlik görevini yapmaktaydı Kubilay Olayı olarak tanımlanan ve Menemen'de 23 Aralık 1930'da Mustafa Fehmi Kubilay ve bekçi Hasan ve bekçi Şevki'nin bir grup yobaz tarafından öldürülmesiyle başlayan ve faillerin yargılanması sürecinin sürdüğü Ocak/Şubat 1931 aylarını kapsayan olaylar zincirinin simgesi olan Türk askeridir 23 Aralık 1930 günü sabahı Menemen’de meydana gelen olaylarda Yedek Subay Mustafa Kubilay şehit edilir Olaydan sonra, Menemen Cumhuriyet Savcısı, Savcı Yardımcısı ve Hükümet Tabip Vekilinin hazırladıkları raporda, ürpertici bir durum tespit edilir “Gazez Camisi girişinin sol tarafındaki bahçede arkası üstü yatık, sağ tarafında kasaturası kınından çekik bir halde, elbiseleri kanlı, başı boynundan ayrılmış ve etrafındaki toprakta çok fazla kan lekeleri bulunan, tahminen 25 yaşlarında, üzerinde hâki renkte askerî elbise olan; orta boylu, kumral benizli, saçları az ağarmış cesedin, Menemen’de 43 ncü Alay 1 nci Tabur 3 ncü Bölük Takım Komutanı Yedek Subay İzmirli Hüseyin oğlu Kubilay olduğu anlaşılmıştır Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay’ın nasıl öldürüldüğünü de olayın görgü tanıklarından, Menemen’deki telgraf memuru Nail Bey, şöyle anlatmaktadır “Kubilay Bey’in kumandasında bir müfreze geldi Müfreze komutanı evkaf kahvesi önünde askerî durdurup süngü tak emrini vererek, kendisi şakilerin yakasını tuttu Asker süngü taktı Onlar dönmelerine devam ediyorlardı Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler Diğer arkadaşı bunları o vaziyette görünce, Kubilay Bey’i arkasından bir silahla vurdu O anda yere düştü Onbeş saniye kadar yerde kaldıktan sonra, kalkıp doğruca cami tarafına koştu Bir kısım halk bunu görünce dağıldı Telgrafhaneye de bir kısmı girdi Onları dışarı çıkarttım Bu sırada adamlardan ikisi kayboldu Biz kaçtıklarını zannettik Biraz sonra saçından tutulu olduğu halde, zavallı Kubilay Bey’in kesik kafasını getirdiklerini gördük Ellerinde sancağın ucuna kafayı geçirirlerken bir şeyler söyleyerek eğildiler Kesik başın, elektrik direğine bir kırmızı kuşakla bağlandığını gördüm Kubilay Bey’in başı asılı olduğu halde meydanda dönüyorlardı Tarihe “Menemen Olayı” diye geçen bu eylemin sıradan bir cinayet değil, bilinçli bir hareket olarak uygulamaya geçirildiği yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır Eylemciler bir hazırlık safhasından sonra eylemi gerçekleştirmişlerdir Eylemin ele başı ve Yedek Subay Mustafa Kubilay’ın başını keserek öldüren Giritli Hasan oğlu Mehmet, Osman oğlu Şamdan Mehmet, Hasan oğlu Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet, Nalıncı Hasan ve Çakır oğlu Ramazan eylemci grubunu oluşturmaktadır Eylemcilerin hepsi Manisa’da ikamet etmektedirler ve nakşi tarikatiyle bağlantıları vardır Onları bu tarikata sokan ve eğiten, Manisa Askerî Hastahanesi imamlığından emekli İbrahim Hoca’dır İbrahim Hoca da İstanbul Erenköy’de Şevki Paşa köşkünde oturan Şeyh Esat’a bağlıdır İbrahim Hoca halifeler halifesi olarak, tarikatın etki alanının genişletilmesinden ve yaygınlaştırılmasından sorumludur İbrahim Hoca’nın ifadesine göre, tekkeler yasaklanmadan önce Şeyh Esat’ın tahminen yirmibin civarında müridi vardır Manisa’daki müritlerin sayısı sorulduğunda ise İbrahim Hoca “hiddetlenerek cevap vermem demiş” ve hiçbir şeklide açıklama yapmamıştır

İbrahim Hoca’nın, Şeyh Esad’la ilişkisi, Şeyh Esad’ın yazdığı mektuplarda da açıkça bellidir “İbrahim Efendi’nin adresini sormuş idiniz Manisa’da Askerî Hastahane imamı İbrahim Efendi’ye yazmalısınız Bir aydan fazla bu tarafta kaldılar Ba’de (daha sonra) mahall-i memuriyetine (görev yerine) avdet ettiler (geri döndüler) Müşarünileyh (kendisi) gayurdur (çalışkandır)” Yine bir başka mektubunda da “İbrahim Hoca şimdi buradadır Hastahanede olduğu rahatsızlığı mündefi olmuştur (geçmiştir)” diye bilgi verir İbrahim Hoca da ifadesinde bu bağlantısını şöyle açıklar “İlk tarikate intisabım oniki sene evveldir Nakşibendidir Şeyhim İsmail Necati’ydi Bâb-ı âli’de oturuyordu Tekkesi vardı Ölmüştür Ondan bir sene sonra tahminen o zaman Çapa’da tekkesi bulunan Şeyh Esat Efendi’nin zikrine gittim ve ona bağlandım Yani benim hocam oldu Yirmibir senedir tarikatin imamıdır İbrahim Hoca’nın faal bir eleman olduğu da yine Şeyh Esad’ın bir mektubunda açıkça görülmektedir “Sariyer’de Kaymakamlık açılıyormuş Müftülüğü için, İbrahim Efendi vasıtalara ve muhiblerimize müracaat etmektedir Şeyh Esad’ın oğlu (halife) Mehmet Ali de ibrahim Hoca’nın bağlantısını açıkça ifade eder “Kendisi pederimin on senelik dervişlerindendir Şurdan burdan hiç tanımadığımız adamları ziyaret maksadıyla bana ve pederime getirirdi Şeyh Esad’ın müridlerinden Hüsnü Efendi, “daima sözünden ve nasihatinden ilham alarak kendisini şeyhe bende (kul) eden kişileri” sayarken ilk isim olarak “İbrahim Hoca”yı belirtir İbrahim Hoca’nın Manisa’da görevli iken merkeze bağlı Horosköy’de yoğun faaliyetleri vardır Burada ikamet eder, cami yaptırır, tarikate adam kazandırma çalışmalarını sürdürür, vaaz verir “Hoca köyümüzde oturduğu sırada Cuma günleri ve bazan hafta aralarında ve bazan da kendisi ne zaman isterse o vakit köy camisinde vaaz verirdi Köyde bulunduğu bir gün ikindi namazı sırasında camide vaaz etmeye başladı” Hoca, “Şapka giyen gâvurdur Biz gâvur olamayız Rakı içen ve yalan söyleyenler de gâvurdur” diye söyleniyordu İbrahim Hoca bu köyde özellikle ileri gelenlerle sıkı ilişkiler kurar Düzenli ve gizli bir bağlantı mevcuttur Tarikate kazandırılanlar “buradakilere (İbrahim Hocaya) ve buradakiler de İstanbul’dakilere tâbidirler Erenköy’de köşkte oturan Şeyh Esat’ı ziyaret edenler dönüşte propaganda yaparlar “Köşkün tertibatını ve orada gördükleri intizam ve kendilerine yapılan rağbeti ve oradaki ibadet ve şeyhi ziyaret tarzını oraya gidip gelenler anlatmakla bitiremezler İbrahim Hoca’nın etkinliğini ve kandırılmış kişiler üzerindeki etkisini şu sözler ortaya koymaktadır “Hoca İbrahim Efendi” köyde şeyh olarak tanınmıştır Bazı kimseler, buna çok hürmet ederler Hatta bir gün ihtiyar heyetinin dairesinde otururken, bu adamın dolandırıcı olduğunu söyledim Orada bulunan ve İstanbul’a gidenlerden Osman Çavuş üzerime yürüdü “Bu adam peygamber gibi bir zattır Sus ismini ağzına alma Ağzını üç defa zemzem suyu ile yıka da öyle ismini söyle dedi ve silah çekecek bir vaziyete geldi Menemen’deki olaydan iki ay önce, İbrahim Hoca Manisa’ya gelir Kandırılmış kişilerin ağzından dökülen şu sözler, meselenin ne kadar farklı bir mecrada seyrettiğini ortaya koymaktadır “Araplıkla beraber sultanlık ve Sultan Hamid’in oğlu gelecek Tekkeler kapandı ama açılacak ve serbest olacak Kılıçlarımız gelecek kesecekler Fes giyilecek” “Biz, fes giymek istiyoruz Müslümanlık istiyoruz İbrahim Hoca, Manisa’ya geldiği zaman birçok kişi onu ziyaret eder İbrahim Hoca’nın çok yakını olan Osman Çavuş “İnşaallah reis-i cumhuru gebertirler de rahat yüzü görürüz, fes giyeriz” demekten çekinmez İbrahim Hoca Osman Çavuşun kendisiyle olan bağlantısını ifadesinde teyit eder “Tekaüt (emekli) edildikten sonra İstanbul’a gittim Orada ikamet etmeye başladım ve İstanbul’da iken bir defa Cemal ve bir defa Osman ve bir defa da tabur imamı İlyas Efendi’den mektup aldım Aşağıda ayrıntılı olarak görüleceği gibi, Menemen Olayının kilit isimlerinden ve eyleme bizzat katılan Nalıncı Hasan, Şeyh Esat’ı ziyaret etmek üzere İstanbul’a gittiği zaman, İbrahim Hocayla buluşur İbrahim Hoca da bunu açık açık anlatmaktadır “Bir sene evvel Manisalı basmacı Osman Efendi ile Nalıncı Hasan’ı Esat Efendi’nin evinde gördüm ve hep beraber bir odada oturduk ve bir gece beraber kaldık ve yanımıza kimse gelmedi, o gece yattık, sabahleyin Esat Efendiyi ziyaret ettik Haseki civarında bulunan Hoca Esat’ın oğlu Ali Efendi’nin evine gittim Osman Efendi ve Nalıncı Hasan ile orada hepimiz birleştik ve dördümüz oturduk Bir veyahut iki gün sonra Osman Efendi ile Nalıncı Hasan bizim eve geldiler Bir gece kaldılar ve sabahleyin gittiler Menemen Olayında adı geçenlerden Saffet Hocanın, elebaşı eylemci mehdi Mehmet’le ilişkisini de Nalıncı Hasan şöyle anlatır “Bu olaydan 4 ay evvel Manisa’da Belediye çamlığı içinden geçerken sağ istikamette Saffet Efendi ile bu mehdi Mehmet karşı karşıya gelmişler Çömelmek suretiyle oturarak yekdiğeriyle görüştüklerini gördüm Bu sırada, mehdi Mehmet beni yanlarına çağırdı Ben de çömeldim Mehdi Mehmet bana bir sigara verdi Ben sigarayı henüz içerken, bana “Galiba gideceksin” dedi Ben, “Evet” diyerek yanlarından ayrıldım Bu vaziyetlerinden şüphe ederek, çamlık aralarından yani arkadan bir saat kadar tarassut ettim (gözetledim) Bunlar bu suretle görüştüler Temas bununla kalmaz Bir süre sonra Menemen’e gelen Nalıncı Hasan, Manisa’ya dönerken, Saffet Hoca, mehdi Mehmet’e yazdığı bir mektubu götürmesini ister Nalıncı Hasan bu mektubu mehdi Mehmet’e ulaştırır Mektup Farsça yazılmıştır ve içeriğini soran Nalıncı Hasan’a bir bilgi vermez Olayın meydana geldiği gün, mehdi Mehmet’le Saffet Hocanın Menemen’deki karşılaşmaları da aşağıda ayrıntılı olarak görüleceği gibi aradaki ilişkiyi açıklayıcı mahiyettedir Menemen Olayı, 23 Aralık 1930 tarihinde gerçekleşmiştir Eylemciler, bu tarihten önce belirli bir hazırlık yapmışlar ve daha sonra eyleme geçmişlerdir Eylemcilerden mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet Emin, Ali oğlu Hasan, Nalıncı Hasan, Topçu Hüseyin, Süleyman Çavuş, Çakır oğlu Ramazan, Çırak Mustafa, Hüseyin oğlu Ali, önce bir esrarkeş kahvesinde daimi surette toplanarak orasını tekke haline getirirler ve daha sonra da Tatlıcı Hüseyin’in Manisa’daki evinde dört gün süren bir toplantı yaparlar Gerçekleştirilecek eyleme ilişkin görüşme yapılır ve silah tedariki kararlaştırılır Giritli İsmail ve bıçakçı Hacı Mustafa’dan birer silah alınır 7 Aralık günü mehdi Mehmet, Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet aldıkları silahlarla Paşaköy’e giderler Ertesi gün de Ali oğlu Hasan, Nalıncı Hasan, Çakır oğlu Ramazan Paşaköy’e ulaşırlar Paşaköy’de üç gün kaldıktan sonra, Manisa’nın kuzey doğusunda yer alan Yağcılar köyüne uğrar ve burada yedi gün kalırlar Ardından o gece yarısı eylemciler, Bozalan’a hareket ederler Bozalan’a doğru giderlerken, mehdi Mehmet, iki günden beri mehdiliğini ilan ettiğini, Menemen’de bunu halka açıklayacağını, söyler Nalıncı Hasan da Menemen’deki bir camiden sancak alabileceğini belirtir ve uzun bir yürüyüşten sonra Bozalan köyü yakınlarına gelirler Dinlenmek için yatarlar ve bu sırada Çakır oğlu Ramazan kaçar Eylemcilerden mehdi Mehmet, buradan halka kendisinin “mehdi” olduğunu ve kendilerine iltihak etmelerini telkin eder Manisa’dan ayrılmalarından sonra geçen onbeş gün boyunca eylemciler bu köylerde propaganda faaliyetlerinde bulunurlar Bu süre içinde bir kısım halkı etkilerler ve yardım görürler 23 Aralık 1930 günü eyleme geçilmesi kararlaştırılır ve eylemciler başlarında mehdi Mehmet olmak üzere Menemen’e sabah ezan vakti gelip Müftü camisine girerler Camide bulunan sancağı alıp mehdi, halkı kendilerine katılmaya davet eder ve şunları söyler “Taraf-ı ilahiden geliyoruz Şeriat istiyoruz Askerin kılıç ve kurşunu bize işlemez Herkes bu bayrağın altından geçecektir Geçmeyenleri kılıçtan geçireceğiz Bugün zeval (öğle) vakti yetmişbin kişi bize yardıma gelecektir Kendilerine katılan grupla birlikte eylemciler, sokaklarda dolaşıp herkesin dükkânlarını kapayarak peşlerinden gelmelerini söyleyerek yürüyüşe geçerler Saffet Hocanın evinin önünden geçerlerken o da evden çıkar ve grubun arkasından yürür Mehdi Mehmet, Saffet Hocaya karşı saygıda kusur etmez Bir süre sonra Saffet Hoca gruptan ayrılır ve meseleden hiç haberi yokmuş gibi tekrar evine döner ve pencereleri kapatır Eylemcilerin bulunduğu grup Belediye binasının önüne kadar gelir Kalabalık artar Mehdi Mehmet kendisinin mehdiliğine ve şeriati yerine getireceklerine dair halka hitap eder Eylemi haber alan Jandarma Bölük Komutanı topluluğun bulunduğu alana gider ve eylemcilere dağılmalarını söyler Mehdi Mehmet, “Ben mehdiyim Şeriatı ilan ediyorum Bana kimse mukavemet edemez” diye cevap verirken, kalabalıktan alkışlar yükselir Herhangi bir üzücü olaya meydan vermemek için, Bölük Komutanı hükümet binasına gelerek 43 ncü Piyade Alayından takviye kuvvet ister Bu sırada Alay Komutanlığında eğitime çıkmak üzere hazırlanan Yedek Subay Mustafa Kubilay’a bir müfrezeyle olay yerine gitmesi emredilir Cephane almadan hemen hareket eden müfrezeyi, Yedek Subay Mustafa Kubilay, halkla bir çatışmaya meydan vermemek için askerlere süngü taktırarak alandaki kahvenin önüne bırakır ve kalabalığa hitap eden eylemcilerin yanına gider Mehdi Mehmet’in yakasından tutarak silahını teslim etmesini ister Eylemcilerin arasından ateş açılır ve Mustafa Kubilay yaralanır




Yaralanan Mustafa Kubilay hemen yakındaki caminin avlusuna doğru koşar Bu sırada bir
el daha ateş edilir ve Mustafa Kubilay avluda yere düşer Cephaneleri olmayan müfrezedeki askerler geri çekilirler Mustafa Kubilay’ın düştüğünü gören mehdi Mehmet, yanındakilerden birisinin bıçağını alarak avluya gider Yerde yatan ve henüz ölmemiş olan Mustafa Kubilay’ı sürükleyip, bir ayağı ile vücuduna basmak suretiyle yüzüstü yatırıp bıçakla boynundan keserek, başı alır ve saçlarından tutarak taşa vurduktan sonra meydana tekrar dönüp, camiden aldıkları sancağın ucuna geçirir Sancağı ucunda takılı başla birlikte orada bulunan elektrik direğine bağlayarak halkı tam anlamıyla etkilemek isteyen eylemcilere, Kâmil adlı bir kişi nasıl yardım ettiğini şu sözlerle anlatmaktadır “O gün ben evvela evime gidip korkmamalarını söyledim Sonradan ikinci defa bunların yanına gelip halkın arasına karıştığımda, biraz evvel ellerinde getirdikleri zabitin (subayın) kafasını sancak ağacının ucuna geçirdiler Sancağı oradaki direğe bağlamak için ahaliden ip istediler Ben, derhal koştum, dükkânımdaki küçük bir ipi alıp silahlılara verdim Bu iple zâbitin başı bulunan sancağı direğin yanına dikip bağladılar Bu sırada Alaydan gönderilen kuvvetler olay yerine yetişirler Eylemcilerin ateş açması üzerine çatışma çıkar Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki şehit olurlar Eylemcilerden mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin yaralı olarak ele geçirilir Kargaşadan yararlanarak kaçan Nalıncı Hasan ile Ali oğlu Hasan da ertesi gün Manisa’da yakalanırlar Olayın hemen ardından güvenlik güçleri tedbirler alır Sıkıyönetim ilan edilir Olaylar sırasında ihmali görülen kamu görevlileri hakkında yasal işlem yapılır görevden el çektirilir Geniş çaplı soruşturmalar yapılır ve olaya karışanlar, azmettiriciler tutuklanırlar ve yargılanırlar Eylemle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla kaldırmaya teşebbüs ve yardım edenler yargılamalar sonucu 32 kişi idam, 73 kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılır Sıkıyönetim Komutanı Tümgeneral Mustafa Muğlalı, Menemen’de meydana gelen olaylarla ilgili olarak Başbakanlığa ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği raporlarda önemli tespitler yapar “Bu vak’a dört beş serseri tarafından adî bir vaka olarak kabul edilmemelidir Bu olayı meydana getirenler sabırsız ve acele davranarak bu işin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır Bu hususta, memleketimizde gizliden gizliye çalışan ve bir teşkilat meydana getiren hain eller bulunduğu mutlaka dikkate alınmalıdır Menemen’de gerçekleştirilen eylemin sıradan bir olay olarak geçiştirilemeyeceğinin en önemli kanıtı da, ATATÜRK’ün 28 Aralık 1930 tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetlerine gönderdiği başsağlığı mesajıdır “Menemen’de yakınlarda meydana gelen gericilik girişimi sırasında Yedek Subay Kubilay Beyin görevini yaparken öldürülmüş olmasından dolayı Cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim Kubilay Beyin şehit edilmesinde gericilerin gösterdiği vahşilik karşısında Menemen’deki halktan bazılarının alkışla onaylamaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanılacak bir olaydır Vatanı savunmak için yetiştirilen, içteki her politika ve ayrılığın dışında ve üstünde saygın bir konumda bulunan Türk subayının, gericiler karşısındaki yüksek görevinin yurttaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına kuşku yoktur



Menemen’de halktan bazılarının hataları bütün millette acıya sebep olmuştur Saldırının acılığını tatmış bir kesime genç ve kahraman Yedek Subayın uğradığı saldırıyı, milletin bizzat Cumhuriyet’e karşı bir öldürme girişimi olarak kabul ettiği ve cüretkârlarla, destekçileri, ona göre takip edeceği kesindir Hepimizin dikkati bu sorundaki görevlerimizin gereklerini duyarlılıkla ve gerektiği biçimde yerine getirmeğe yöneliktir Büyük, ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin idealist öğretmenler topluluğunun değerli üyesi Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet, hayatını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır


Yedek Subay Mustafa Kubilay'ın Ölümüne İlişkin Keşif Raporu


İbrahim Hoca'nın İfadelerinden





İbrahim Hoca İfadesini İtimat Etmek İçin Polis Kısmı İdari Reisi, Nail Bey'e Okutturduktan Sonra İmzalamıştır




Eylemcilere Yardım Eden Yunus Oğlu Kamil'in İfadesi


Menemen Telgraf Memuru Nail Bey'in Olaya İlişkin Tanık İfadesi





Eylemcilerin Bağlı Oldukları Tarikat Mensupları





Şeyh Esat'ın İbrahim Hocayla İlişkisini İfade Ettiği Mektupları




Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Menemen Olayı

Eski 06-02-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Menemen Olayı



Menemen Olayı


Yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay



İzmir'in Menemen ilçesi


Menemen Olayı ya da Kubilay Olayı,

23 Aralık 1930 günü gerçekleşen, Cumhuriyet tarihinin ikinci önemli irtica hadisesi[1] İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülmesiyle başlayan olaylar zinciri Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edilmiş, kurulan Divanı Harp'te failler idam dahil çeşitli cezalarla cezalandırılmışlardır


Olayların siyasi boyutu

Siyasi bağlamda Kubilay Olayı, 1930'da Ali Fethi Okyar tarafından Atatürk'ün tavsiyesiyle kurulmuş olan ve Menemen Olayı'ndan hemen önce 17 KasımTürkiye Cumhuriyeti'nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın 99 günlük varlığı ile bir arada değerlendirilmektedir 1930'da kendi kendini fesheden, Olayın, zamanın Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esat ve yandaşları tarafından planlandığı ve Menemen'de uygulamaya konulduğu iddia edilmiştir[2] Ancak Şeyh Esad'ın Nakşibendilikle alakası bulunmadığı yönünde görüşler de vardır[3]
Olaylar Menemen'de cereyan ettiği için genellikle Menemen Olayı olarak anılmaktadır ve bu durum günümüzde bazı Menemen vatandaşlarını huzursuz etmektedir Olaylardaki faillerin yaklaşık üçte ikisi Menemen dışındandır

Olayların gelişimi

Mustafa Fehmi Kubilay, 1930 yılında Menemen'de yedek subay sıfatıyla askerlik görevini yapmaktaydı 23 Aralık 1930 sabahı Menemen'de cereyan eden hadiseler genel anlatıma göre şu seyri izlemiştir:
Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahimçember sakallı, sarıklı ve cüppelimeczup, 23 Aralık 1930'da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar Elebaşılar arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen dördü silahlı 6
Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söylediler Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir" diyerek bir isyan hareketi başlatmak isterler Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri (bir fabrikada çalışan Hayimoğlu Jozef de dahil) geçirdiler Kasabaya halife ordusunun geleceği iddiası halkı korkuttu

Olaylara müdahele

Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre; alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı olay yerine gönderdi
Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine geldi Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır Eylemciler "bize kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştılar
Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay'ın başını kesti
Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar Birisi ip getirdi ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı Ancak açılan ateş sonucu o da öldü Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü
Bu aşamada askeri birlik yetişir Komutan "Teslim olun!" diye bağırır Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları yere serilirken, bazıları kaçar Daha sonra hepsi birden yakalanır

Olayın Ankara`da Duyulması

Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'deki Şeyh Said İsyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır
Devlet sert tepki gösterdi 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı Kaynakların ifadesine göre, Atatürk, Kubilay Olayına çok kızmıştı Daha birkaç yıl önce Yunan İşgalinin acısını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretti Ertesi gün de, "Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun", dedi 28 Aralık 1930'da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, "Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise" olduğunu belirtti

Sıkıyönetim ve Mahkeme

31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1 Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur
7 Ocak 1931'de bu kez İzmir'de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık (anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmedin Mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında Hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra ettikleri suçlamalarıyla) 15 Ocak 1931'den itibaren Divanı Harp’te yargılanmaya başlandı,

Divan-ı Harp Mahkemesi

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkum edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu İdam hükümlülerinin 6'sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi
Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi
Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi Anıtın üzerinde şöyle yazar:
'"İnandılar, dövüştüler, öldüler Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz"'
Sıkıyönetim, 28 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931'de de Menemen’den kaldırıldı

Gazi`nin Orduya Taziyenamesi




Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekili Kubilay Beyin vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim Kubilay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tavripkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilâfın haricinde ve fevkinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur
Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir İstilânın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit Vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecasirlerle, müşevvikleri, ona göre takip edeceği muhakkaktır Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur
Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kublay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal

İsmet İnönü`nün Mesajı

Kubilay devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapmayan bir idealist vatanseverlik örneğidir Kubilay, millet yolunda canını her an fedaya hazır olan geleneksel Türk yaradılışının müstesna abidesidir
İsmet İnönü

Cezalandırılanlar


İdam Cezası Alanlar
  • Manisa'dan Manifaturacı Osman
  • Manisa'dan Hafız Cemal
  • Manisa'dan Tabur İmamı İlyas Hoca
  • Manisa'dan Alipaşazade Ragıp Bey
  • Manisa'dan Şeyh Hafız Ahmet
  • Manisa'dan Giritli İbrahimoğlu İsmail
  • Menemen Bozalan'dan Koca Mustafa
  • Menemen Bozalan'dan Hacı İsmail
  • Menemen Bozalan'dan Hacı İsmailoğlu Hüseyin
  • Menemen Bozalan'dan Göriceli Abdülkerim
  • Menemen'den Yukarıcumalı Ramiz
  • Menemen'den Çıtaklı Molla Süleyman
  • Menemen'den Hayimoğlu Jozef
  • Menemen'den Şımbıllı Ali Osmanoğlu Memet
  • Menemen'den Arnavut Yusufoğlu Kâmil
  • Menemen'den Kerimoğlu İbrahim
  • Menemen'den Selimoğlu Boşnak Abbas
  • Alaşehir'den Şeyh Ahmet Muhtar
  • Alaşehir'den Esat’ın oğlu Memet Ali (Mehmet Ali Erbil'in dedesidir, dedesinin babası Şeyh Esat -aşağıda- çok yaşlı olduğu için onun yerine oğlu Mehmet Ali idam edilmiştir)[kaynak belirtilmeli]
  • Manisa Hastanesi imamlığından mütekait Laz İbrahim Hoca
  • Manisa'dan Emrullahoğlu Memet
İdam Cezası Hapis Cezasına İndirilenler
  • Manisa'dan Nalıncı Hasan idama bedel (24) yıl hapis (20) yaşında
  • Manisadan Çoban Ramazan idama bedel (24) yıl hapis (20) yaşında
  • Manisadan Giritli Küçük Hasan idama bedel (24) yıl hapis (17) yaşında
  • Menemenden Harputlu Ömeroğlu Memet idama bedel (24) yıl hapis (65) i mütecaviz
  • İzmirden Laz Mehmet Ali Hoca idama bedel (24) yıl hapis (65) i mütecaviz
  • Erbilli Şeyh Esat idama bedel (24) yıl hapis (65)i mütecaviz
Hapis ve Ağır Hapis Cezalarına Mahkûm Edilenler
  • Horus köyünden Selâhattin oğlu Naşit (15 yıl ağır hapis)
  • Horus köyünden Yakupoğlu Ali (15 yıl ağır hapis)
  • Horus köyünden Muhittinoğlu Ali Koç (15 yıl ağır hapis)
  • Horus köyünden Hasanoğlu Ahmet (15 yıl ağır hapis)
  • Horus köyünden Neciboğlu Mevlût (15 yıl ağır hapis)
  • Horus köyünden Ragıboğlu Osman (15 yıl ağır hapis)
  • Horus köyünden Mümtazoğlu Haşim 65 yaşını mütecaviz olduğundan 12,5 yıl ağır hapis
  • 14 kişiye 3'er yıl hapis
  • 20 kişiye 1'er yıl hapis

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.