Anayasa |
05-18-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
AnayasaAnayasa, devletin temel yapısını, örgütlenişini ve işleyişini düzenleyen kuralları gösterir Devlet yönetimini düzenleyen ana kurallar çoğu kez, Anayasa denen tek bir yasa içinde toplanmıştır Anayasa terimi ilk kez 17 Eylül 1787 tarihli Amerika Birleşik Devletleri Anayasasında kullanılmıştır Anayasa, devlet yönetiminin uyması gereken temel kurallardan oluşan bir metindir Anayasa yalnız devletin temel yapısını, örgütlenişini ve işleyişini göstermekle kalmaz, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal alanda siyasal iktidarlara yön veren temel ilkeleri, bireylere sağlanan temel hak ve özgürlükleri de gösterirler ANAYASA HUKUKU Kamu hukukunun bir dalı olan "anayasa hukuku" geleneksel olarak, devletin biçimini, ana kuruluşlarının, yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kullanan organların yapısını ve işleyişini, bireylere sağlanan temel hak ve özgürlükleri inceler Kısaca, anayasa hukuku, devlet yaşamının hukuksal çerçevesini belirler; devlet Yönetiminin uyması gereken ilkeleri ve bunları uygulayacak mekanizmayı gösterir Anayasalar değişik koşulların ürünleridir Anayasada yer alan kurallar, hazırlandıkları, dönemin içinde oluştukları ortamın izlerini taşırlar ve çoğu kez ileriye dönük bazı özlemleri içerirler Dünyadaki tüm devletlerin anayasaları, içinde yer aldıkları ideolojiye uygun olarak, demokrasiyi kurmakta, temel hak ve özgürlükleri belirtmektedir İktidarın hukuka uygun hareket etmesinin sağlanmasında, kuşkusuz anayasaların etkisi büyük olmuştur ANAYASALARIN YAPILMASI Yeni bir anayasanın ortaya çıkması iki biçimde olmaktadır - Yeni bir devletin kurulması, (Devlet kurmak, anayasa yapmak demektir; var olan hukuk düzeninin yerine, yeni bir hukuk düzeni koymaktır - Var olan bir devletin kuruluşunu yenilemesi (Kuruluşu yenilemek çoğu kez 'devrim' ile olur Devrimlerde eski hukuk düzeninin yerine, yeni bir hukuk düzeni konmaktadır) Ulusun anayasa yapması, genel olarak "Kurucu Meclis" yolu ile olmaktadır Burada da başlıca iki sistem uygulanmaktadır: - Kurucu Meclis yalnız anayasayı yapar, diğer yasama etkinliklerinde bulunmaz, olağan yasaları yapmaya yetkili değildir Kurucu Meclis, anayasayı yapar yapmaz dağılır, veya - Kurucu Meclis anayasayı yapma görevinin yanında, yasama görevini de yürütür Ülkemizde Milli Birlik Komitesi döneminde, 1960 yılında kurulan Kurucu Meclis ile 1981 de Milli Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulan Kurucu Meclis hem anayasayı yapmış, hem de yasama yetkisini kullanmıştır Kurucu Meclis tarafından hazırlanan anayasa halkoyuna sunulabilir Oylama sonucuna göre, anayasanın kabul edilip edilmediği anlaşılır Halk oylamasında, Kurucu Meclis, Anayasanın tek yapıcısı değildir Bu yol, ülkemizde ilk kez 1961, ikinci kez de 1982 Anayasası için uygulanmıştır ANAYASA DA DEĞİŞİKLİKLER Anayasalar, kolay değiştirilebilen ve zor değiştirilebilen anayasalar olarak "yumuşak" veya "sert" anayasa diye ayrılır Yumuşak anayasalar, olağan yasaların değiştirilmesi yöntemine göre değiştirilirken, Sert anayasaların değiştirilmesi için özel bir yöntem öngörülmüştür Örneğin, Anayasanın değiştirilebilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üçte birinin önerisi ve üye tam sayısının üçte ikisinin kabulü ile olur ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ Anayasal düzen, "istikrar" isteyen bir düzendir Anayasalar sık sık değiştirilmemelidir Toplumsal gereksinmeler, anayasalarda değişiklik yapılmasını da gerektirebilir Bu nedenle , anayasaların zaman içinde, değiştirildikleri görülür Anayasada değişiklik yapacak organ ve izlenecek yöntem, ülkelerin özelliklerine veya o ülkede egemen olan devlet sistemine göre değişir Ülkemizde, Kurucu Meclis tarafından yapılmış ve halkoyuna sunulmuş olan 1982 Anayasasında değişiklik yapma, belli koşullar altında, TBMM 'e tanınmıştır Buna göre Meclis üye tam sayısının en az üçte birinin yazılı önerisine ve önerinin de Meclisin üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ve gizli oyla kabul edilmesine bağlıdır TÜRKİYE'DE ANAYASACILIK HAREKETLERİ Anayasacılık hareketleri 18 Yüzyılın ikinci yarısında Batı Avrupa da başlamış ve dünyaya yayılmıştır Mutlak hükümdarlıktan, anayasalı hükümdarlığa geçiş 19 yüzyılda, hükümdarlıkların yerini cumhuriyete bırakması da daha çok 20 yüzyılda olmuştur Osmanlı Dönemi Osmanlı İmparatorluğunda 19 yüzyıl başlarından beri yürütülen demokrasiye geçiş çabaları, başka bir deyişle "anayasacılık hareketleri" ekonomik ve sosyal yapı değişikliklerinden başka etmenlerin etkisi altında başlamıştır Şöyle ki : * Devleti kurtarmanın ancak Batı kalıplarına göre, yeniden düzenlenmesi ile mümkün olacağı inancı * İmparatorluk içindeki Hıristiyanlık konusunda Avrupalı devletlerin gösterdikleri ilgi ve baskılar ve bunlara karşı bir şeyler yapma çabası Osmanlı İmparatorluğunda, tüm yenileşme çabaları, bürokrasinin yarattığı bir avuç insanın çabası olmaktan öteye gidememiş, toplumca benimsenmesi geç ve güç olmuştur Osmanlı, ilk Anayasasına ancak 19 yüzyılın sonlarına doğru kavuşabilmiştir 1876 ANAYASASI Birinci Meşrutiyet dönemi, 23 Aralık 1876'da Kanunu Esasinin ilan edilmesi ile başlar Mithat Paşanın zorlaması ile kurulan Anayasa Komisyonu, onun yardımı ile 1875 tarihli Fransız Anayasası ile 1831 tarihli Belçika Anayasalarından esinlenerek bir anayasa taslağı hazırlamış ve Padişaha sunulmuştur " 1293 Kanunu Esasisi " adıyla da anılan ilk Osmanlı Anayasası, ulus tarafından değil, bir avuç insanın zorlaması ile Padişah tarafından atanmış bir kurulun hazırladığı ve padişahın tek yanlı olarak kabul edip yayınladığı bir AnayasadIR 1876 Anayasasının özellikleri aşağıdaki gibidir ; Kaynağını Tanrıdan alan egemenlik Osmanlı Hanedanına aittir ve babatan büyük oğula geçer Padişahın kişiliği kutsaldır ve sorumsuzdur Osmanlı Devletinin dini, İslam dinidir Milletvekilleri halk tarafından iki dereceli bir seçimle seçilecektir 1876 Anayasası ile ilk parlamento kurulmuş olmasına karşın, getirilen sistem parlamenter bir sistem olmaktan uzaktır Yasa tasarısı önerme hakkı Bakanlar Kurulunundur Meclislerce kabul edilen tasarıların yasa niteliğini kazanabilmesi ve uygulanabilmesi, padişahın takdirine bırakılmıştır Padişah parlamentoyu toplantıya çağırabilir, parlamentoyu feshedebilir Hükümetin siyasal sorumluluğu Meclise karşı değil, Padişaha karşıdır e) ‘Genel Haklar’ kısmında, Anayasa ile sağlanan bazı temel hak ve özgürlükler (yasalar önünde eşitlik, dilekçe hakkı, eğitim özgürlüğü, mal güvenliği, işkence yasağı vb) Anayasanın bir başka kuralı ile hemen hemen tümden yok edilmiştir : Anayasanın 113 Maddesine göre, “hükümetin güvenliğini bozdukları polis soruşturması ile kanıtlananları ülke dışına sürmek” yetkisi padişahındır Osmanlı Rus savaşının kötüye gitmesi ile Padişahı ve Hükümeti sert bir dille eleştiren Meclisi , Padişah Sadrazam Ahmet Refik Paşa süresiz olarak dağıtır 1876 Anayasası, resmen yürürlükten kaldırılmamakla birlikte, fiilen uygulamadan kaldırılır Böylece ülke yeniden, eskiden olduğu gibi Padişahın salt egemenliği altına girmiştir İkinci Meşrutiyet döneminde, 1876 Anayasasına göre seçilmiş olan milletvekilleri, yeni bir anayasa yapma yerine Anayasada değişiklik yapma yolunu yeğlemişlerdir En önemli değişiklik 21 Ağustos 1909 da olmuştur Bu dönemde yapılan anayasa değişikliklerinin, rejim yönünden getirdiği yenilikler aşağıdaki gibidir : a) Bakanların hükümetin politikasından dolayı birlikte, kendi bakanlıklarının işlerinden dolayı tek başlarına Meclisi Mebusana karşı sorumludurlar Bu parlamenter rejime geçişte atılmış önemli bir adımdır b) Padişahın Meclisi tek başına dağıtabilme yetkisi kaldırılmıştır c) Padişahın yetkileri kısıtlanmıştır Padişah tahta çıktığında, Meclisi Mebusanın önünde, Anayasa kurallarına uyacağına, vatana ve ulusa sadakat göstereceğine dair and içecektir Padişah tek başına karar alamayacaktır Başbakan ve ilgili bakanların imzası ile alınan kararlar yürürlüğe girecektir Yasa önermelerinde padişah denetimi kaldırılmıştır Padişahın sürgüne gönderme yetkisi de kaldırılmıştır d) Temel hak ve özgürlükler alanında da, kişilerin özgürlüğü güvence altına alınmış, basında sansür yasaklanmış, mektupların mahkeme kararı olmadan açılamayacağı esası getirilmiş, dernek kurma özgürlüklerinin sınırları da Anayasa ile belirtilmiştir 1918 yılı sonbaharında Osmanlı Devleti bozguna uğrarken 27 Ekim 1918 de Talat paşanın sadrazamlıktan çekilmesi ile İttihat ve Terakki dönemi sona erer ve kısa bir süre sonra Padişah Vahdettin, İttihat ve Terakkiden tümden kurtulmak daha rahat çalışabilmek için 'zorunlu' siyasal nedenlerden dolayı Meclisi Mebusanı dağıtır 12 Ocak 1920 de son olarak toplanabilen Meclisi Mebusan , bu kez de İstanbul'un işgali ve bazı üyelerinin tutuklanması üzerine çalışamaz duruma gelince Padişah Vahdettin 11 Nisan 1920 de Meclisi resmen dağıtır Böylece, Osmanlı İmparatorluğunca yerleştirilmeye çalışılan parlamenter sistem fiilen ve hukuken sona ermiştir Kurtuluş Savaşı Dönemi Bilindiği üzere, Atatürk'ün 19 Mayıs 1919 da Samsun'a çıkması, ulusal egemenliğe dayanan bağımsız bir Türk Devleti kurma çabasının ilk adımı olmuştur Bunu 23 Temmuz 1919 da Erzurum Kongresi, 4 Eylül 1919'da Sivas Kongresi izlemiştir Türkiye Büyük Millet Meclisi Atatürk Heyeti Temsiliye Başkanı olarak, İstanbul'un işgalinden üç gün sonra, 19 Mart 1920'de gönderdiği bir genelge üzerine olağanüstü yetkilere sahip yeni bir Meclisin Ankara'da toplanmasını ve seçimlerin on beş gün içinde yapılmasını istemiştir Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de Ankara 'da toplanır Ve TBMM , hükümetini de seçerek, Ulus adına tüm yönetime el koyar TBMM in kurulması ile Türk Anayasa Hukuku açısından önemli bir değişiklik olmuştur 1921 ANAYASASI TBMM, kuruluşundan dokuz ay sonra, yazılı bir Anayasa yaparak yürürlüğe koymuştur 85 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu adını taşıyan ve 24 maddeden oluşan bu Anayasa ile, ulus egemenliği ilkesine dayanan, yeni bir Türkiye Devleti kurulmaktadır 1921 Anayasasının özellikleri : a) Güçler birliği ilkesi ve Meclis hükümeti sistemi benimsenmiştir Türkiye Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir Yasama ve yürütme güçleri Mecliste toplanmıştır b) Hükümet, Büyük Millet Meclisi Hükümeti adını alır Hükümet, Meclis adına hareket eder ve onun devamlı denetimi altındadır c) Bu anayasa, Meclis seçimlerinin iki yılda bir yapılacağı ve Meclisin sürekli toplantı halinde olacağı ilkesini de uygulamaya koymuştur d) Halk yönetime katılacaktır İllere , ilçelere ve bucaklara halk yönetimini getirerek, halkın etkin bir biçimde yönetime katılması sağlanacaktır Bu anayasanın en büyük özelliklerinden biri de yargıdan söz etmemesidir ve Saltanat ve Hilafet sorununu bir çözüme ulaştırmamasıdır Anayasadan önce çıkarılan bir yasa ile Hilafet ve Saltanatın kurtarılması TBMM amaçlarından biri olarak gösterilmiş, diğer yandan da bu Anayasa ile egemenliğin koşulsuz ve sınırsız olarak ulusta olduğu belirtilmiştir Bu çelişki bilerek ve isteyerek yaratılmıştır Koşullar el verdiğinde, saltanat ve Hilafet kaldırılacak ve bu çelişki giderilecektir Atatürk, Meclisin üstünlüğü ilkelerini savunmayı, yeni Devletin kuruluşunun güçlendirilmesinin ve ilerde Padişahtan kurtulmanın bir yolu olarak görmüş, ve yargı yetkisini bile Mecliste olduğunu ileri sürmüştür Meclis hükümeti sistemi, Ulusal Kurtuluş Savaşının güçlü bir biçimde yürütülmesini ve İstanbul'daki saltanatın yıkılmasını kolaylaştıran bir hukuksal temel olmuştur Cumhuriyet Dönemi Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922 gecesi aldığı kararda da, Misakı Milli sınırları içinde TBMM Hükümetinden başka hiç bir hükümet tanımadığını İstanbul Hükümetinin 16 Mart 1920'den beri tarihe karışmış saydığını, Hilafetin yalnızca Osmanlı Hanedanına ait olduğunu ilan etmiştir Türk Ordusunun da 6 Ekim 1923 de İstanbul'a girmesiyle Ülkenin kurtarılışı tamamlanmıştır Cumhuriyete geçerken Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir anayasa yapmak yerine , yalnızca 1921 Anayasasında değişiklikler yaparak Cumhuriyeti ilan etmiştir 29 Ekim 1923 de çıkarılan 364 sayılı Yasa ile, Anayasada yapılan değişiklikler : Türkiye Devletinin hükümet biçimi Cumhuriyet’tir Türkiye Cumhurbaşkanı, TBMM tarafından , kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir Cumhurbaşkanı, Meclis üyeleri arasından başbakanı seçecektir Diğer bakanlar iyene Meclis üyeleri arasından başbakan tarafından seçildikten sonra Bakanlar Kurulunun tümü, Cumhurbaşkan tarafından Meclisin uygun bulmasına sunulacaktır Cumhurbaşkanı, Devletin payı olarak, gerek gördüğü hallerde Meclise ve Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilecektir Anayasada yapılan bu değişikliklerle, parlamenter sisteme doğru önemli bir adım atılmıştır Anayasada değişiklik yapan yasanın kabul edildiği 29 ekim 1923 tarihinde Meclis, Cumhurbaşkanının seçilmesine karar vermiş ve seçime katılan 158 üyenin oy birliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşayı Cumhurbaşkanı olarak seçmiştir 1924 ANAYASASI Olağanüstü bir dönemde çıkarılmış olan 1921 Anayasası ve değişiklikleri, devlet gereksinmelerine cevap vermekten uzaktır İmparatorluk ve Saltanat da kaldırıldığına göre, devletin gereksinmelerine cevap verecek ve toplumu yönlendirecek yeni bir anayasanın yapılması, bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır TBMM yeni rejimin anayasasını kabul etmeden önce, anayasa hukuku yönünden önemli olan üç yasa çıkarmıştır * Askerlikle milletvekilliğinin aynı kişide birleşmeyeceğine, * Tüm okulların Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmasına , * Hilafetin kaldırılmasına ilişkin yasalardır 20 Nisan 1924 günü Meclis toplantısında kabul edilen 1924 Anayasası , kısa, basit, sağlam yapılı ve kendi içinde tutarlı bir Anayasadır 6 bölümden ve 105 maddeden oluşan 1924 Anayasasının özellikleri ise ; Cumhuriyet ilkesi - Devletin temel niteliğinin Cumhuriyet olduğu Anayasasın “Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir” diyen birinci maddesinde açıklanmıştır Bu Anayasa ile, herhangi bir hükümdarlık sülalesinin tanınmayacağı, devletin yasama organı ile devlet başkanının doğrudan veya dolaylı olarak seçimle işbaşına geleceği ilkesi benimsenmiştir Devletin dini – Devletin dininin, islam dtini olduğu belirtilmiştir Anayasanın laik olmasına karşın, koşullar gereği bu kural Anayasada yer almaktaydı Ancak 1928 yılında yapılan anayasa değişikliği ile bu kural anayasadan çıkarıldı Meclisin üstünlüğü – 1924 Anayasası, Türkiye Büyük Millet Meclisini egemenliği kullanan tek organ olarak görmüştür Örneğin, mahkemelerden çıkan ölüm cezalarının, yerine getirilmesi veya af yetkisi Meclisin görevleri arasındadır Kişinin yaşamına son veren önemli bir kararın ulus egemenliğinin tek kullanıcı olan Meclisin iznine bağlanması , anayasanın kişi yaşamına ve ulusal egemenliğe verdiği önem açısından anlamlıdır Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı seçiminin Meclise bırakılması da Meclisin üstünlüğü ilkesine uymaktadır Güçler birliği ilkesi 1921 anayasasında olduğu gibi, katı bir biçimde uygulanmadığı, parlamenter sisteme yaklaşan bir uygulamaya gidildiği anlaşılmaktadır Buna göre, Bakanlar Kurulunun Meclisten güvenonyu olması gerekir; Bakanlar Kurulu Meclise karşı sorumludur Cumhurbaşkanı’nın yetkileri parlamenter sistemde devlet başkanlarına tanınan yetkiler gibidir Cumhurbaşkanı devletin başıdır Meclisten çıkan yasaların yeniden görüşülmesini isteyebilir Görev süresi ise Meclisin görev süresi kadardır 1924 anayasası döneminin tek partili bir rejimde, ilk iki Cumhurbaşkanının güçlü kişilikleri, politik önderliği elinde bulundurmaları, Meclisle Cumhurbaşkanını karşı karşıya getirmemiştir Yargı hakkının ulus adına, ulus ve bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağını belirtmiştir Hak ve özgürlükler – Anayasada ekonomik ve sosyal haklar açıkça yer almamıştır Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması yönünde de bir düzenlemeye gidilmemiştir Kısaca, 1924 Anayasasının özgürlük anlayışı Fransız Devrimi döneminin özgürlük anlayışını andırmaktadır 1924 Anayasası bazı değişikliklere uğramış ise de 1961 Anayasası çıkana kadar yürürlükte kalmıştır Otuz altı yıl yürürlükte kalan 1924 anayasasında, göreli olarak az değişiklik yapılmıştır Bunlardan önemli olanlar aşağıdaki gibi sıralanabilir : 2 maddeden ‘Türkiye Devletinin dini, dini islamdır kuralı , 16 ve 38 maddelerde and içme metinlerinde yer alan ‘vallahi’ sözcüğü, 26 maddeden, ‘şer’i hükümlerin yerine getirilmesi’ kuralı çıkarılmıştır 10 ve 11 Maddeler de yapılan değişiklikle, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış ve seçmen yaşı on sekizden yirmi ikiye çıkarılmıştır 2 Maddeye Devletin temel nitelikleri olarak Cumhuriyet Halk Partisinin programında yer alan altı ok, “Türkiye Devleti cumhuriyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkilapçıdır” biçiminde girmiştir 75 Maddede yer alan “Hiç kimse felsefi inancından, din, mezhep ve tarikatından dolayı kınanamaz” kuralındaki –tarikat- sözcüğü çıkarılmıştır 48 Madde de bakanların sayısı yasa ile belirleneceği kuralı, ‘Bakanlıkların kuruluşu özel kanuna bağlıdır” biçiminde değiştirilmiştir Anayasanın dili baştan aşağı Türkçeleştirilmiş, “Teşkilatı Esasiye Kanunu” “ANAYASA” adını almıştır Fakat Demokrat Partinin dil devrimi konusundaki farklı anlayışı sonucu, 1952 yılında çıkarılan yasa ile türkçleştirilmeden önceki metin yeniden yürürlüğe konulmuştur Böylece Anayasa, yeniden “Teşkilatı Esasiye Kanunu”nu almıştır |
|