Mai Ve Siyah Özeti Halit Ziya Uşaklıgil |
04-28-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Mai Ve Siyah Özeti Halit Ziya Uşaklıgil1ROMANIN KONUSU:Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi 2ROMANIN ÖZETİ: Ahmet Cemil,babasının ölümünden sonra,binbir güçlükle okulu bitirir ve kız kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak zorunda kalırBunun için elinden fazla birşey de gelmemektedirÇünkü yabancı dil bilmekten başka bildiği birşey yokturOna kalsa,bütün çalışmalarını şiir üzerinde toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön vermeyi ister Ancak hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu budur zaten Raci gibi kendisini kıskanan,arkasından dedikodular yaratan birine rağmen şiirde birşeyler yapacağına inanır Bir yandan , Ahmet Cemil ,bu sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç, Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı severTek kaygısı onunla evlenmek,ona layık bir yuva kurabilmektirFakat bu mümkün olabilir mi? Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler geçirirEvlerine gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kalırEkmeğini kazanır ama, neler pahasına! Böylelerinden para kabul etmeğe mecbur kalmak ona pek ağır gelir Başka çare de yoktur Pek dayanamaz hale gelince , bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar O çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılar da onun derisini yüzerlerGeceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler Ne öyle eserleri tercüme etmek ister , ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur Ahmet Cemil, günün birinde “Mirat-I Şuun” adlı gazetede çalışmaya başlar Hayatı az çok düzene girer Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz Evlenenler daha önce birbirlerini tanımadıkları için bağdaşamazlar Vehbi Efendi çok kaba, durmadan içen , küstah bir kimsedir Öyle alçak bir heriftir ki, karısı hamile olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül eğlendirir Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz Gülle dokunmaya kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına, hatta dövülmesine razı olmaz Bir gece, Vehbi, İkbal’I öyle hırpalar, durumunu düşünmeden öyle bir tekme atar ki zavallı kadın çocuğunu düşürür Ahmet Cemil, çıldırmış bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini atar Ali Şekip’e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir Kız kardeşini ölümden kurtarmak gerekmektedirHiçbir önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden kurtaramaz Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir Memmundur Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil’e başka bir haber daha verir Lamia’yı evlendiriyorlardırO zaman Ahmet Cemil Lamia’ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar Bunlar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir Zihninde, kızı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlarBir an sevgisini itiraf etmeyi düşünürAma yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir Bundan da vazgeçer Önce kardeşi, sonra Lamia… Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar Yaşamı gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder O esrin bir anlamı kalmamıştır artık Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir Bir gün Taksim bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar Şimdi o da Anadolu’da bir görev alıp gidecektir işte Kendisine kırgınlıktan başka birşey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır Kararını yerine getirir Dertli anasını alarak bir vapura biner Gece karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder Deniz karanlık, gece karanlıktır Vaktiyle Tepe başında, gece, gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştü Şimdi her taraf simsiyahtı Oda,güneşten, hayatın biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçarak,sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir 3ROMANIN ANAFİKRİ:İnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır 4KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ: AHMET CEMİL: Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken başlarAmacı şiire başka bir yön vermek iken babasının ölümü herşeyi alt üst ederHayalleri olan bir gençtirBabasının ardından kızkardeşi İkbal’in ölümü,son olarak da yakın dostu olan Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’nın evlenmesiyle tüm hayalleri yıkılır HÜSEYİN NAZMİ:Ahmet Cemil’in en yakın dostudurO da Ahmet Cemil gibi şiire düşkündürİlbal’in ağabeyidir İKBAL:Ahmet Cemil’in kızkardeşidirÖzellikle babasının ölümünden sonra annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır LAMİA:Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşidirGüzel ve alımlı bir genç kızdırAhmet cemil’in kendisine olan aşkından hebersizdir 5KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı hissedilmektedirBuna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir dille ifade edilmektedirHayat şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya konmuştur 6ROMANIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: İstanbul’da doğduİstanbul’da başladıgı öğrenimini İzmir’de tamamladı Öğretmenlik yaptı,çeşitli memurluklarda bulundu Edebiyat hayatına 1884’te atıldıGeniş bir kültüre ve bilgiye sahiptiServet-i Fünun edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi olduTürk edebiyatının en büyük romancısı olarak kabul edildiRomanlarındaki konularda çoğunlukla aydınlar arasından şeçtiği halde, hikayelerinde daha çok halkın yaşayışını konu olarak seçmiştir |
Cevap : Mai Ve Siyah Özeti Halit Ziya Uşaklıgil |
05-13-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Mai Ve Siyah Özeti Halit Ziya Uşaklıgil Mai ve Siyah (Halit Ziya Uşaklıgil) Konu Yazar bu romanda neslinin şair idealini ele alır, o zamanki sanat ve basın dünyasını yer yer çok gerçekçi çizgilerle tasvir eder Bu tasvirlerde insanların duyguları çok güzel işlenmiştir Eser aşırı duygusal ve romantik bir romandır Özet ACemil, çok doğru, iyi kalpli bir avukatın oğludur Annesi ise erdemli bir kadındır Öğrenimine resmi okullarda başlar Öğrenimi sırasında babası vefat eder Okulu bitirir bitirmez kız kardeşine ve annesine bakmak zorunda kalır Fakat elinden fazla bir iş gelmemektedir Bu dönemde gecesini gündüzüne katarak Fransızca kitap tercümesi yapar fakat emeğinin karşılığını alamaz Yabancı dil bildiği için sadece evlerde ders vermektedir Bir de şiir yazmaktan başka bir becerisi yoktur Ders verdiği öğrencilerin yaptığı şımarıklıklar onu bezdirmiş ve bu işi bırakmasına sebep olmuştur Gittikçe umutsuzluğa kapılmıştır Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yla evlenecek midir? Edebiyatımıza yeni bir yön verebilecek midir? En sonunda Mirat-i Suun adlı gazetede iş bulur ve gazetede tercümeler yapmaya başlar Hayatı az çok düzene girmeye başlar Hatta gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, ACemil’in kız kardeşi İkbal ile evlenir O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan ACemil kız kardeşini bahtiyar görmek hevesiyle, güzel bir düğün yapar Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz Evlenenler daha önceden birbirlerini tanımadıkları için, bağdaşamazlar Vehbi Efendi gayet kaba, boyuna içen, küstah bir kimsedir Bir gece Vehbi Efendi hamile olan İkbal’i öyle hırpalar, öyle bir tekme atar ki, zavallı kadın çocuğunu düşürür ACemil çıldırmış gibidir, onu Ali Şekip zor zapt etmektedir Kız kardeşini ölümden kurtarması lazımdır Aldığı bütün tedbirlere karşı İkbal’ı ölümün pençesinden kurtaramaz Hüseyin Nazmi uzakça bir vazifeyle dışişlerine tayin edilmiştir ACemil bir gün onu ziyarete gider Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini zannederek ACemil’e başka bir haber daha verir, Lamia’yı evlendiriyorlardır Zihninde kızı ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar Bir an sevgisini itiraf etmeyi düşünür fakat bir yuva kuramayacağını anlayınca vazgeçer Bütün umutları, gelecekle ilgili planları bir bir sönmüştür Geriye ne kalmıştır Bütün ömrünü koyduğu şiirleri mi? Bir an bile durmadan onları da ocağa atıp yakar Yanışını gözlerinde yaşlarla izler O eserin zaten bir anlamı kalmamıştır Mademki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir Anadolu da bir vazife alıp gidecektir Kararını yerine getirir Dertli anasını alarak bir vapura biner Gece karanlığında, son defa İstanbul’u seyreder Vaktiyle bütün ışıklar ona elmas gibi görünüyordu fakat şimdi her yer simsiyahtır Ana Fikir Mai ve Siyah bize İstanbul’daki sanat ve edebiyat çevrelerini yansıtan başarılı romanlardan biridir Romanın kahramanları olan A Cemil’in basın ve yayın hayatının merkezi olan çevrelerle ilişkisi bize dönemindeki edebiyat ve kültür hareketlerini yansıtmıştır Mai ve Siyah bu bakımdan Servet-i Funun edebiyat akımının romanı sayılır Şahıslar ve Olaylar Ahmet Cemil: Romanın baş kahramanıdır Olaylar onun etrafında oluşur Genç, yakışıklı, zeki, tuttuğunu koparan, aklına koyduğunu yapan, yeni edebiyat anlayışını temsil eden bir kişiliktir Raci: Ahmet Cemil’in karşısında olan yani eski edebiyat anlayışını temsil eden,onunla zıt fikirlere sahip, onu çekemeyen ve onun yolunu kesmeye çalışan birisidir İkbal: Ahmet Cemil’in hayatını adadığı sevgili kız kardeşi, iyi kalpli, masum, güzel hayattan çok acı çekmiş, bahtı kara birisidir Vehbi Bey: İkbal’in kocasıdır Kaba, bencil, boyuna içen, küstah, karısına kötü davranan, onun ölümüne sebep olan alçak bir heriftir Lamia: Ahmet Cemil’in çocukluktan kalma en büyük aşkıdır Ahmet Cemil’in evlenmek istediği, sevdiği, hayatındaki ideal kadın Hüseyin Nazmi: Lamia’nın abisi ve Ahmet Cemil’in yakın arkadaşı Ahmet Cemil ile edebiyat tartışmalarına giren, onu kabullenen ve destekleyen birisidir Yazar Hakkında Bilgi Halit Ziya UŞAKLIGİL: Türk yazarı İstanbul’da doğdu Mercan Mahalle Mektebi’nden sonra Fatih Askeri rüştüyesine devam etti Ailece İzmir’e taşındıklarında öğrenimine İzmir rüştiyesine devam etti Mekhitarist okulunda Fransızca eğitimi aldıİki arkadaşı ile 1884’te Nevruz dergisi, iki yıl sonra Hikmet gazetesini çıkardı 1893’te İstanbul’a gelerek Reji idaresinde başkatiplik görevine başladı 1896’da Edebiyatı Cedide topluluğuna katıldıMeşrutiyetten sonra Darülfünunda Batı Edebiyatı dersleri okuttuSonra, Darülfünunda müderris olduHükümet tarafından 1913’te Fransa’ya, 1915’te Almanya’ya gönderildi Cumhuriyetten sonra Yeşilköy’deki köşküne çekilerek gazetelerde yazmaya devam etti Halit Ziya yazı hayatına, her konuda yazı ve tercümelerle girdi Yazdığı şiirler Muallim Naci tarafından ağır bir dille yerilince mensur şiire yöneldi1885’ten sonra yazmaya başladığı ilk romanları, Tanzimat romanının devamıdır Bunlarda basit şemalarda duygusal aşk hikayeleri anlatılır 1896’da Servet-i Fünun topluluğuna katıldıktan sonra Fransız romanlarını, özellikle teknik yapılarını ve anlatım ilkelerini incelemeye başladı O yıllarda sürekli okuduğu yazarlar Balzac ve Paul Bourget’tir Halit Ziya romanlarında, yaşadığı dönemin toplumsal şartları ve yetiştiği çevrenin özelliklerini dolayısıyla, genellikle varlıklı kişilerin hayatını ve meselelerini konu edindi Kendi hayatına benzeyen hayatları tasvir etti; romanlarındaki kişiler, olayların oluşumu, Halit Ziya’nın iyi bildiği çevrelerden seçilmiştir Roman kişileri tenkitçi bir tavırla ortaya koyan Halit Ziya, hikaye kişilerine daha çok şefkatle, acıyarak bakar; bunlar iyi yürekli, fedakar ve namuslu kişilerdirBu hikayelerde yazar, romanlarında olduğu gibi, küçük gözlemlerini değerlendirir Halit Ziya, ilk romanlarından beri aradığı anlatıma, Edebiyatı Cedide döneminde ulaştı ESERLERİ Roman : Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar Uzun Hikayeler : Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Bir İzdivacın Tarihi Muaşakası Oyun: Kabus(1918, Ankara Devlet Tiyatrosunda oynandı) Hatıraları: Kırk Yıl, Saray ve Ötesi,Bir Acı Hikaye… Servet-i Fünun devrinde, Tanzimat ile başlayan yeni nesir gelişerek olgunlaşmış ve bu devirde bugün klasik olarak değerlendirebileceğimiz güzel örnekler meydana getirilmiştir Servet-i Fünun romancıları, Namık Kemal’in açtığı “sanatkarane roman” tarzını geliştirerek modern Batı seviyesine yükseltir Servet-i Fünuncular yazdıkları hikaye ve romanlarda tasvir ve tahlil için önemli bir yer ayırmışlardır Ayrıca bu hikaye ve romanlarda ilk defa kadın erkekle bir seviyede görülmüştür Mai ve Siyah’ta belirtilen özellikler ustaca kullanılmıştır Roman ve hikaye tekniğindeki aksaklıklar bu dönemde ortadan kalkmış, yazarlar anlattıkları olayda aradan çekilmişlerdir Servet-i Fünun edebiyatının roman ve hikayede en güçlü ismi Halit Ziya’dır Türk nesrinin gelişmesinde önemli etkide bulunmuştur Halit Ziya’ya göre güçlü bir Türk nesir üslubunun oluşması için eski nesir yanlışlıklarından uzaklaşılarak, Fransız nesir üslubunun teknik özellikleri benimsenmelidir Bu yüzden romanlarında sıfat tamlamaları ve benzetmelerde süslü cümleler yer alır Halit Ziya’nın romanlarındaki türler genelde yerleşmiş ve çevresinden sağlanmıştır Sağlam bir tekniğe sahiptir Bu romanlarında göze çarpmaktadır Romanlarında yaşadığı dönemin etkisi görülür Özellikle Fransız realist ve naturalistlerin tesirinde kalmıştır Bunda aldığı eğitimin payı büyüktür Batılaşma üzerinde durur Genellikle realist ve psikolojik eserler vermiştir Roman konuları genellikle aydın çevreler, hikaye konularını ise halk tabakasından seçmiştir Kahramanlarını yaşadığı çevreden seçmiştir Yazar genellikle belli bir kesimi ele alır ve o cemiyetin hastalıklı tiplerini işler Bunlar “ev içi” romanlarıdır |
|