Beyitle Kurulan Nazım Biçimleri/Kıt’a… |
05-13-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Beyitle Kurulan Nazım Biçimleri/Kıt’a… …Kıt’a… (Nazım Biçimleri) Kıt’alarda mahlas bulunmayışı genel bir kaide olmakla birlikte uzun kıt’alarda şairler çoğunlukla mahlaslarını söylemişlerdir Kısa, hatta iki beyitli kıt’alarda az da olsa mahlas söylendiği olmuştur Kıt’a, özellikle iki beyitli kıt’alar, edebiyatımızda çok kullanılmış, kıt’a sözüyle de daha çok bunlar anlatılmıştır İki beyitli kıt’aların öteki kıt’alar gibi xa xa şeklinde kafiyeli olanları yanında ab ab şeklinde kafiyeli olanları da vardır Bu arada aslında nazm olan ve aa xa şeklinde kafiyelenen nazım şekillerine de yanlış olarak kıt’a denmiştir: Tecelli ber urur yer yer sevâd-ı dağ-ı cânumdan Cihanda Tür-ı aşkum nûr akar her gülsitânumdan Nola bağ-ı cihanda olsa mihr ü mahdan meşhûr Bu kıt’am tâze bir güldür gülsitân-ı beyanumdan Leskofçalı Gâlib Şair, ilk beyit mukaffa olduğu için şiirine “nazmum” diyeceği yerde “kıt’am” demiştir Şairin kıt’a sözünü geniş anlamda düşündüğü anlaşılıyor İki beyitli kıt’alar, böyle ilk beyitlerinin kafiyelerine, hatta vezinlerine bakılmaksızın her zaman nazm ve rubâ’î ile karıştırılmıştır Tezkireler ve şiir mecmualarında kıt’a veya nazm yerine ruba’i ile nazm yerine kıt’a denildiği gibi, mürettep divanların çoğunda da bu üç şekil “rubâ’iyyat” ve “mukatta’ât” başlıkları altında bir arada toplanmışlar, özellikle kıt’a ile nazm her zaman bir arada sıralanmıştır Halbuki nazm ve rubâ’înin ilk beyitleri mukaffa olduğu gibi, ayrıca ruba’i kendine özel kalıplarıyla yazılır Kıt’anın ise başlıca özelliği ilk beytinin kafiyeli olmayışıdır Edebiyatımızda iki beyitten uzun kıt’alar ve kıt’a-i kebîreler dini şiirlerde, övgü ve hicivlerde ve özellikle tarih düşürmede kullanılmıştır Kıt’a sözü ayrıca daha geniş anlamda “bend” yerine de kullanılmıştır Şarkı, murabba’, muhammes gibi bendlerden oluşan nazım şekillerinin her bendine beyit ve mısra’ sayılarına bakılmaksızın”parça” anlamında kıt’a denmiştir Kıt’a, az ya da çok her şairin divanında yer alan bir nazım şeklidir Övgüler ve tarihlerde kullanılan kıt’alarla, kıt’a-i kebireler divanlarda genellikle kasidelerden sonra, öteki kısa kıt’alar ise divan sonlarında”mukatta’ât” adı altında toplanmışlardır En çok kıt’ası olan şairler arasında 69 kıt’a ile Necâti Bey (ölm l508-09), 42 kıt’a ile Fuzûlî (ölm 1556), 64 kıt’a ile Nev’î Yahyâ (ölm 1599), 27 kıt’a ile Bâkî (ölm 1600), 33 kıt’a ile Rûhî-i Bağdâdî (ölm1605) sayılabilir XVII yüzyıl sonlarında Nâbî (ölm 1712), bir kısmı tarih ve kıt’a-i kebire olmak üzere 150’den çok, Sabit (ölm 1712),70 ve Beylikçi Abdülbaki Ârif (ölm l7l3)(68), 68 kıt’a yazmışlardır XVIII yüzyılda Nedîm (ölm 1730)’in 26 kıt’ası ile pek çok tarih kıt’ası, Mehmet Emin Belîğ ) ölm 1758)’in 58, dördü kıt’a-i kebîre olmak üzere Galib Dede(ölm 1798-99)’in 49 ve Enderunlu Fâzıl (ölm 1810)’ın 31 kıt’ası vardır Özellikleri: 1 Genelde 2-12 beyitten oluşur Beyit sayısı ikiden fazla olan kıt’alara kıt’a-ı kebir(büyük kıt’a) denir 2 Matla beyti olmayan bir nazım şeklidir Kafiye düzeni ab, a(c)b ‘dir 3 Mahlasız şiirlerdir 4 Mısralar arasında anlam bütünlüğü bulunur 5 Konuları önemli bir düşünce, hikmet, nükte, yergi, övgü, hayat görü vs olabilir Dün elin yumuş dilerdi kim rakîb Yaş eliyle duta zülfün dilberin Âh edip eydür uzaktan Hâtifî Dutma bir zaman kurusun ellerin Hâtifî |
|