Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edebi, eleji or, roman, türler

Edebi Türler (Eleji)/ Roman

Eski 05-11-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Edebi Türler (Eleji)/ Roman



Edebi Türler
(Eleji)
Tanınmış bir kişinin, bir arkadaşın ya da sevilen bir kişinin ölümünden duyulan üzüntüyü anlatan lirik şiir türüdür Genel anlamda, insanın ölümlülüğü temasını işleyen, birbirini izleyen bir vurgulu iki vurgusuz heceli ayaklardan oluşan beşli ve altılı ölçüyle yazılan ve konuyla sınırlı olmayan şiire verilen addır Modern batı edebiyatında bu terim şiirin içeriğinden çok ölçüsünü belirtir Alman edebiyatında ölçü özelliği öne çıkarken, İngiliz edebiyatında şiir türü olarak tanınır Örneğin, Milton’un okul arkadaşı Edward King’in ölümü üzerine yazdığı “Lycidas” (1838) bu kapsamdadır Eleji, modern şiirde de sık rastlanan önemi bir şiirsel anlatım biçimidir


(Roman) Belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir Edebi türler içinde en yenisidir Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir

Aslında tanımlanması en zor edebi türdür Gelişmesini tamamlamamış tek türdür denebilir Bunun bir nedeni romanın tarihsel koşullara bağlı olması, diğer nedeni ise yazarına geniş bir özgürlük ve deney alanı bırakmasındandır Romanın ataları arasında nesirsel özellikler taşıyan Petronius’un Satyricon (1’inci yüzyıl) ve Apuleius’un Metamorphoseon’u (2’nci yüzyıl) gösterilir
Roman düzyazıyla yazılır Anlatılan olaylar kahramanlık öyküleri değil, sıradan insanların günlük yaşantılarıdır Anlatılan olaylar, saraylar ve savaş alanları gibi destansı mekanlarda değil, sokaklar, evler, meyhaneler gibi sıradan mekanlarda geçer Olaylara yön veren tanrılar değil, kişilerin kendi tutum, davranış, duygu ve düşünceleridir Kullanılan dil, nazım türlerinde olduğu gibi ağdalı değil günlük ve sıradandır




Roman tarihe en bağlı edebiyat türüdür Toplumsal, politik olaylar gelişmelerle de yakın ilişkidedir Romanın tarihe bağlı oluşu, çok köklü bir geçmişi olmayan yeni bir sınıfın, yani burjuvazinin kendine tarih içinde bir geçmiş, şimdi ve gelecek kurma çabasından doğmuş olmasında yatar 18 yüzyıl romanlarının çoğu, burjuvazinin aristokrasiye karşı mücadelesinde kullanılmak üzere kaleme alınmış metinler gibidir

Roman, işte bu nedenle, felsefe ve sanattan boş inançları kovmak ve bunların yerine akıl ve gerçeği geçirmek isteyen bir kültürel dönüşümün ürünüdür Bu nedenle toplumların gelişimine, yani tarihe kopmaz biçimde bağlıdır İnsanı, öncelikle toplumsal ve tarihsel bir varlık olarak konu alan ilk sanat türüdür


Roman türleri


Romanlar konu, üslup, yazıldığı dönem bakımından çeşitli türlere ayrılabilir
Üslup bakımından “romantik roman”, “gerçekçi roman”, “doğalcı roman”, “estetik roman”, “izlenimci roman”, “dışavurumcu roman”, “yeni roman” türleri sayılabilir
Romantik romanKişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür Örneğin Sir Walter Scott’un tarihsel romanları, Jean Jack Rousseau’nun eserleri ve Goethe’nin Genç Verther’in Acıları romanı gibi


Gerçekçi roman

Romantik romandan ayrı olarak kuru ve kuşkucu bir anlatım ve düşünce yapısı taşır
Balzac ve Stendhal’in romanları bu üsluptadır

Doğalcı roman

Üslup bakımından gerçekçi romana benzer Olanın olduğu gibi yazılmasını öngörür Emile Zola ve Maupassant romanları doğalcı romanlardır

Estetik roman

Belli biçim ve anlatım kaygıları ile yazılmış romanlardır Gustave Flaubert estetik romanın en önemli yazarıdır

İzlenimci roman

Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki farkları ortaya çıkarmaya yönelir Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir Ford Madox Ford’un romanları izlenimciliğin en sistemli ürünleridir

Dışavurumcu roman

20 yüzyılda ortaya çıkmıştır Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenir Dışavurumculuk, şiddetli, fırtınalı ve tanımsız duyguları vurgulamasıyla, abartma, karikatürleştirme, çarpıtma ve soyutlama tekniklerinden yararlanmasıyla bir tür “yeni romantizm” olarak da değerlendirilir
Dostoyevski, Kafka, Beckett ve Brecth’in romanları bu türün örneklerindendir

Yeni roman
Aslında dışavurumculuğun izlerini taşır Özellikle 1930 sonrasında ilk örnekleri görülmeye başlandı Kendisinden önceki akımlardan hiçbirine benzemeyen, yazma deneyini, hatta romanın olanaksızlığını romanın asıl konusu haline getiren romanlardır Yeni roman, yazma eyleminin kendisini sorgulamaya yönelir Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Claude Simon, Philippe Soller, Julio Cortazar gibi yazarlar bunu denemişlerdir

Konusu bakımından roman “tarihsel roman”, “pikaresk roman”, “duygusal roman”, “gotik roman”, “ruhbilimsel roman”, “töre romanı”, “oluşum romanı” türlerine ayrılır

Tarihsel roman

Uzak bir geçmişte yaşanan olayları konu alır Ama tarihten daha derinlerde yatan insanla ilgili daha evresel bir gerçeği araştırmak amacıyla da yazılmış olabililer Tarihi romanların örnekleri arasında
Walter Scott’un romanlarını, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını, Stendhal’in Parma Manastarı’nı sayabiliriz

Pikaresk roman

İsmini, İspanyolca alt tabakadan serüvenci ya da serseri anlamına gelen sözcükten alır Çoğunlukla ahlaksız, rezil bir kahramanın başıboş gezginlik yaşamında yaşadığı olayları gevşek ve rahat bir üslupla anlatır Bu türün önemli örnekleri arasında
Lesage’nin Gil Blas de Santilane’ın Serüvenleri, Defoe’nun Talihli Metres’i, Thomas Mann’ın Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları’nı sayabiliriz


Duygusal roman

İnsanın duygusal yaşamını yüksek ve özenli bir üslupla betimleyen romanlardır Bazen bu türde yazarın kendi duygularıyla, okurun duygularını sömürmesi ön plana çıkar
Laurence Sterne’in Fransa ve İtalya’da Hissi Seyahat adlı eseri, Rousseau’nun romanları, Madame de La Fayette’in Prenses de Cleves’i bu türe örnek gösterilebilir

Gotik roman

Gotik roman, İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü bir türdür 18 yüzyılın akılcılığına karşı çıkan bir türdür Karanlık, korkutucu, çılgınlıklarla dolu bir ortamda geçen kanlı, şeytani, büyülü olayları konu alır
Horace Walpole’un Otranto Şatosu, Mary Shelley’in Frankenstein adlı romanları bu türün örnekleridir Gotik romanın günümüzdeki uzantıları bilimkurgu ve fantastik roman olarak gösterilebilir

Ruhbilimsel roman

Kişilerin ruhsal durumlarını ayrıntılarıyla çözümlemeye çalışan romanlardır Daha serinkanlı ve denetimli oluşuyla duygusal romandan ayrılır
Abbe Prevost’un Manon Lasko adlı eseriyla Fransız edebiyatında açılan psikolojik roman çığırı diğer ülke romancılarını da etkilemiştir Paul Bourget’in romanları da bu türe örnektir

Töre romanı

İnsanların en dolaysız biçimde toplumsal olan davranışlarını, adetlerini, geleneklerini ön plana çıkarır Moda, yaygın konuşma ve ifade biçimleri, toplu olarak yapılan her şey bu tür romanların konusunu oluşturur Toplumun derin yapısından çok, yüzeysel görüntüleriyle ilgilenir En tipik temsilcileri olarak
Arnold Bennet ve Evelyn Waugh’tur


Türk edebiyatında roman


Türk edebiyatına roman Fransızca’dan yapılan çevrilerle girdi Bu çevirilerden ilki Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan yaptığı Terceme-i Telemak’tır Daha sonra adı bilinmeyen bir çevirici Victor Hugo’nun ünlü romanı Sefiler’i (Les Miserables) çevirdi 1860-1880 yıları arasında başta Fransız yazarlar olmak üzere bir çok Batılı yazarın eseri Türkçe’ye çevrildi İlk Türk romanı Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir Sami’den sonra Ahmed Mithad romanlarıyla Türk romanının gelişmesine katkıda bulundu Türk romanı asıl Tanzimat döneminde gelişti Recaizade Mahmud Ekrem’in Araba Sevdası yeni teknikler kullanılan Batılı anlamda türüne en yakın ilk Türk romanıdır Servet-i Fünun edebiyatı döneminde ilk usta romanlar ve usta yazarlar kendilerini gösterdi “Sanat sanat içindir” tezini savunan bu yazarlar aşk ve acıma gibi konuları işledi Halid Ziya Uşaklıgil bu dönemin en önemli romancısı sayılır Aşk-ı Memnu (1925) adlı romanı günümüzde de en başarılı Türk romanlarından biridir 1910’dan sonra milli duyguların ağır basmasıyla birlikte “Genç Kalemler” dergisi çevresinde Türkçülük akımı gelişti Milli romanların yazılması bu dönemde başladı Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanları bu dönemin örneklerindendir Cumhuriyet döneminde çağdaş Türk romanı ortaya çıktı Toplumsal ve sosyal gelişmeleri konu alan romanlar yazıldı Köy ve kent romanları ayrımı da bu dönemle ilgilidir





Roman, insanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî türe ve bu türde yazılmış eserlere denir Türkçe’ye Fransızca’dan geçmiştir
Roman belli bir tarihsel ya da coğrafi çevre içindeki belli bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, bu insan ya da insanların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen ve belli bir uzunluğu aşan anlatılar için kullanılan edebi terimdir Edebi türler içinde en yenisidir Çünkü matbaanın bulunması ve kentsoylu bir okur kitlesinin ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir
Tanımlanması zor bir edebi türdür Gelişmesini tamamlamamış tek türdür denebilir
Roman düzyazıyla yazılır Anlatılan olaylar kahramanlık öyküleri değil, sıradan insanların günlük yaşantılarıdır Anlatılan olaylar, saraylar ve savaş alanları gibi destansı mekanlarda değil, sokaklar, evler, meyhaneler gibi sıradan mekanlarda geçer Kullanılan dil, nazım türlerinde olduğu gibi ağdalı değil günlük ve sıradandır
Roman tarihe en bağlı edebiyat türüdür Toplumsal, politik olaylar gelişmelerle de yakın ilişkidedir
Roman, felsefe ve sanattan boş inançları kovmak ve bunların yerine akıl ve gerçeği geçirmek isteyen bir kültürel dönüşümün ürünüdür Bu nedenle toplumların gelişimine, yani tarihe kopmaz biçimde bağlıdır İnsanı, öncelikle toplumsal ve tarihsel bir varlık olarak konu alan ilk sanat türüdür





Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.