04-28-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Edebi Nesir
Divan nesrinin en yapmacık olan ve bugün okunmaz hale gelen koludur Osmanlıca’nın en koyu dili burada görülür Arap, Fars kelime ve tamlamaları pek bol olup özenti ile seçilmiştir Mecazların her türlüsü burda yer alır Simetriye ve secilere vazgeçilmez öğeler gözü ile bakılır (İnşa yazarının) Bütün amacı süs ve şatafattır Fikir kaygısı en sonra gelir Yazar için bir fikri söylemek değil söyleyiş tarzı önemlidir Hep süs için hiç duyulmamış yabancı kelimeler ile üçüzlü beşizli isim takımları yapılır Tasvir, tahkiye, hitap ve söyleşmelerde duyguya önem verilir Şairane söyleyiş çok öenm görür Bu nesirde büsbütün nazım ölçüleri aranır Nesir, kendinden beklenen hizmeti görmediği için divan edebiyatında fikir hareketleri çok ağır işlenmiştir Edebi ensre, terim olarak inşa, inşa yazana da münşi adı verilir Birkaç büyükçe nesir parçasından meydana gelen esere müşeat denir Edebi nesir, yüzyıllar geçtikçe daha koyu ve anlaşılmaz bir çıkmaza sokulmuştur Mesela 15 yüzyılda Sinan Paşa’nın inşası oldukça sade ve sevimli bir üslupla yazıldığı halde, 17 yüzyılda yetişen Nergisi’nin inşası büsbütün ağdalı ve süslüdür Şöyle ki, sırf Arapça veya sırf Farça nesri okuyup anlamak, Nergisi’yi anlamaktan kolaydır 15 yüzyılda: Tazarruname adlı eseri ile Sinan Paşa; 16 yüzyılda: Nefead-ül Üns, Münazara-i Bahar u Şita ve daha birkaç eseri ile Lamii ve Şikayetnamesi ile Fuzuli; 17 yüzyılda: Hamse (5 kitap) sahibi Nergisi ile Veysi; 18 yüzyılda : Kani  edebi inşa’nın ustaları sayılırlar
|
|
|