Equinox
|
Cevap : Resimlerle Namazın Kılınışı
Namaz Nasıl Kılınır / Namazın Kılınışı I
Namaz, Allah'la kûl arasındaki bir asansöre benzer Bir "mîrâç", rûhun kanatlanması ve Yaratıcı'yla buluşma anımızdır O an, O'nunla aramızda hiçbir şey yoktur Özellikle de Secde ânında O'nunla en yakın olduğumuz ânlardan biridir 
Sadece, dinin bir gereği görülerek namaz kılınmaz Sadece, sevap kazanmak ve Cennet’e gidebilmek için namaz kılınmaz Sadece, “Ata’dan/Baba’dan öyle gördük, atalarımız kılıyormuş, bizde kılalım” diyerek namaz kılınmaz Sadece zor durumlarda, sadece mescitlerde ve Allah’ı hatırlatmak şöyle dursun süs ve şatafatıyla bize Allah’tan hiçbir dem vermeyen camilerde, sadece önemli gün ve gecelerde namaz kılınmaz Daha doğrusu, “namaz kılınmaz ”; “namaz, bizi kılar ” Nefsimizi ilmik ilmik terbîye eder Her gün içtiğimiz çay, su kadar, yediğimiz (çoğu kez bu nimetleri Veren’i unuttuğumuz) o lezîz nimetler kadar ruhûn gıdası, vitaminidir namaz Ruhûmuzdaki ağırlığı, bunalımları ve iç sıkıntılarını alır Ama en önemlisi, Allah’la bir buluşma ânı, bir “mîrâç”, rûhun kanatlanma demleridir Mâsîvâ’dan sıyrılıp öte aleme bir yöneliş, bir mânevî asansör, Yaratan’la aramızda tüm perdelerin kalktığı bir “Sidret’ül Müntehâ”
Eğer, namaza yeni başlıyacaksanız, namaz ve namaz duâları hakkında hiçbir bilginiz yoksa, bu yazıyı okuduktan sonra, önce “abdest alıp” sâkin, loş bir yer bulun ve bir müddet Allah’ın varlığını, sizin durumunuzu, günahlarınızı alçak gönüllülükle tefekkür edin Düşünün… Önemli bir mevkide olan birinin karşısına çıkmadan, önce nasıl kendinize çeki-düzen verip düğmenizi iliklediğinizi, bâzen heyecândan bacaklarınızın tir tir titrediğini düşünün Ve şunu düşünün bir de Az sonra, her şeyin sahibi, ilmi ve rahmetiyle tüm âlem-i mevcûdât’ı kuşatan, insanların da, cinlerin de Rabbi, Melik’i, İlâhı olan; celâl, heybet, kudret ve azâmet sahibi olan, en imrendiğiniz, en kıskandığınız, en beğendiğiniz ya da en nefret ettiğiniz insanların tek ama tek Yaratıcı’sı olan, merhamet ve rahmet’in O’nda en ayyûka çıktığı, tapınılmaya, övülmeye ve hamd edilmeye tek lâyık olan, dûâlarınıza yanıt verebilecek tek güç, sıkıntılarınızın ve zorluklarınızın üstesinden gelebilecek tek Kudret, kalbinizdeki aşk kırgınlıklarına, rûh hastalıklarına, yalnızlığınıza, sevgisizliğinize, baştan başa sizi saran acziyyetin, güçsüzlüklerin her türüne tek İlâç, tek bir “Kûn feya kûn”“micro” maddeyi, bir insanı (seni), ve genlerine nakış nakış işlediği koca bir “makro” alemi (Ayı, güneşi, yıldızları, galaksileri, her şeyi ama her şeyi) Yaratan, “El-Musâvvîr” sıfatıyla kâinatta, geçmişler ya da dünyaya gelecekler arasındakilerin hepsinden de farklı bir yüz, bir parmak izi verebilecek bir kudret ve ilme sahip, “Rahmân” ve “Rahîm” sıfatlarıyla, sen O’nu unutsan da, O’ndan gâfîl olsan da O’nun seni hiç bırakmadığı, rahmetiyle dem be dem kuşattığı, seni rızıklandırdığı, her ân ama her ân seni yeniden yeniden yarattığı, Göklerin de yerin de ve saklı olan’ın da ilmi kendisinde bulunan, Azîz, Kuddûs (tüm günah ve kötülüklerden arınmış) Kainat Sultanı’nın, Melik’inin, tüm varlığın, eşyanın, yeryüzünde ve gökyüzünde ne varsa “gerçek sahibi” ALLAH’ın huzuruna çıkacaksın şimdi…
Bunu hiç hayâl etmek bile mümkün mü? Hayatında -geçmişte ve gelecekte- “önemli olaylar” dediğin şeyler arasında senin için “kişisel olarak”“ünlü” biriyle bir lokantada ya da sokakta ya da başka bir yerde karşılaşmasını ballandıra ballandıra anlatıyorken, düşün, sen ALLAH’ın huzûruna çıkacaksın şimdi…
Pişmanlıklarını getir O’na Günahlarını getir Yalnızlığını, mutsuzluğunu, kaybettiğin rûh dinginliğini, hatalarını, O’ndan gâfîl yaşadığın onca boşa giden ömrü, seni ağlatanları ve senin de ağlattıklarını getir “Cürmün” ile gel O’na Günahlarına tevbe edip –bin kere tevbeni bozmuş olsan bile- “Beni Yaratan Yüce Rabbim Sen bağışlaması bol, rahmeti engin bir Allah’sın Acziyyetimin, güçsüzlüğümün bilincinde olarak işte, az sonra huzûruna çıkacağım Biliyorum, karşına çıkmaya yüzüm bile yok… Kapına geldim, af dilemeye geldim, affa layık olmasam da Sultan’a sultanlık, gedâya da gedalık yakışır Sen sultansın, sen Rahmânsın, sen merhametlilerin en merhametlisi, sen bağışlayıcıların en bağışlayıcısısın…” diyerek O’na yönel O, seni kapısından kovmaz Çünkü o Kapı, rahmet ve merhamet kapısıdır O Kapı’yı zorla, bıkmadan, usanmadan O Kapı’nın tek anahtarı, pişmanlık dolu gözyaşlarında gizlidir Gözyaşlarıyla suladığın seccaden, o kapıda bir Burak, her secden O’nun huzurunda bir “Sidret’ül Münteha” ânıdır
Karanlık… Kapkaranlık… Tek ışık O Bütün âlem silinmiş Sadece "O" ve sen varsın Başka hiç kimse yok! Başka hiç bir şey yok! Mâsivâ yok, kainat yok, ses yok, kıpırtı yok  Bütün kâinat, sensin Bütün 18 000 âlem, rûhunda iç içe girmiş Duyuyor musun meleklerin kanat çırpışlarını, O'na tâzimlerini? İstersen imâm'ın Resulullâh olsun  Ka'be-i Mükerreme tam karşında Her ânın, her gecen Kadîr Gecesi Nûr, baştanbaşa kalbine dolmuş  Rûhunu mânâ âlemine, kalbine dolmak için çevrende halka halka yayılan mânâ ve hikmet'e çevir  Sağında Cennet, solunda Cehennem var Hiçbirisi de umrunda değil Tek istediğin, tek arzu ettiğin, tek korktuğun O  O'nu incitmek, O'nu gücendirmek  Sevgilini, en çok sevdiğini gücendirmekten, kırmaktan, incitmekten nasıl korkuyorsan  Daha ötesi bir AŞK! Tüm Leylâ'lardan geçip Mevlâ'ya gelmek; ama AŞK'la, BAĞLILIKLA, SADAKATLA, günahlarının verdiği "gönül hüznü"yle  
Dedim ya, AŞK'sız kılınmaz namaz Cennet'e girmek için, sevap olduğu için, dinin getirdiği emirler yığını olduğu için kılınmaz O'na yaklaşmak, O'nu tüm yüreğinle ama tüm yüreğinle sevmek, O'nu tanımak ve yolunda yürümek için kılınır SADECE AMA SADECE O'NUN İÇİN, O'NUN RIZASI İÇİN KILINIR
Önce "niyet"  "Allah'ım, niyet ettim senin rızân, sadece senin ama sadece senin için, sana aşk'la yaklaşmak, seni tanımak ve seni sevmek için iki rekat namaz kılmaya "

«Erkekler, avuç içleri kıbleye bakacak şekilde baş parmaklar kulak memesine değdirerek tekbîr alır Bayanlar, elleri göğüs hizasında kıbleye bakar şekilde tekbir alır »
Yukardaki resimdeki gibi "tekbîr" getirerek namaza başla Tekbîr, boyutudur namaz emriyle bir az sonraki bu buluşmadan daha önemli bir olay sence mümkün mü??? Herkes, "ALLAH-U EKBER"dir Yani EN BÜYÜK OLAN ALLAH'tır Anlamını bilmeden yapılan bir namaz, namaz olmaktan çıkar Robotça yapılan hareketlerden, papağan gibi anlamını bilmeden tekrardan öteye geçmez/geçemez! Dilinle Arapçasını mırıltıyla / hafif bir sesle okurken kalbinden anlamını da bilmeli, anlamını geçirmelisin Yoksa namaz, "mîrâç" olmaz Allah'la karşılıklı bir iletişim, Kalbine O'nun manalarına, hikmetlerine, sana öğreteceklerine açacağın mâmevî medrese olmaz  
Allah-u Ekber! Tekbîr getirip elini arkaya doğru atarken, Tüm dünyayı da, tüm mâsîvayı da geride bıraktığına dâir bir söz veriştir bu Yani aklımda başka hiçbir şey yok! Sevgilim yok, kız arkadaşım / erkek arkadaşım yok, mahalle arkadaşlarım, sınıf arkadaşlarım, kahvedeki dostlar, eşim, çocugum, patronum, işçilerim, dükkanım, mağazam, web sitem, yarınki işgörüşme mülâkatım,    Yok     Sadece "O" ve sen varsınız O'ndan gayrı hiçbir şey yok               

Kıyâmdasın şimdi O Yüceler yücesi karşısında EL PENÇE durduğun an Kıyâm, bu demek İki büklümsün O'nun karşısında Hûşu ve sessizlik, rûhunun, kalbinin, aklının, bedeninin her yanını kaplamış Kalbinde sadece Nurlar'la çizilmiş bir "Allah" adı var Sidret'ül Müntehâ demiştim Yemyeşil, nûrlu bir perde Allah, seni görüyor Allah, seni işitiyor Allah, kalbinden geçenleri biliyor Sana şahdamarların kadar yakın Bunu tüm yüreğinle hisset Sen O'nu göremezsin; ama O, seni görüyor O'nun varlığını, nasıl birşeye benzediğini düşünmeye kalkışma; sadece o perdeyi düşün Senle O'nun arasında sadece bu incecik nûrânî perde var  
Eller bağlandıktan sonra, sübhânekeyi okuruz (Dua isimlerinin üzerine tıkladığında, bu duaları öğreneceğin sayfa çıkacaktır karşına Öğrendikten sonra "geri dön" yazan yere basarak tekrar bu sayfaya dönebilirsin Yok, ben bunları bilmiyorum dersen, bugün, sadece ne biliyorsan onu oku Ama ileriki zamanlarda yavaş yavaş, gücün yettiğince namaz dualarını ve anlamlarını öğren  )
Sonra "Eûzu Besmele" çekeriz Yani "Eûzu billâhi mineş'şeytânir-racîm Bismillâhir-rahmânirrahîm " Anlamı; "Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınırım Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adı ile"
Sonra ardından "Fâtihâ Sûresi"ni okuruz Her âyeti ve anlamını sindirerek 
«Elhamdu lillâhi Rabbi'l âlemîn »
Yani, hamd, (sadece) Alemlerin Rabbi olan Allah'a yapılır Tefekkür et Gerçek hayatta, Kimleri övüyorsun, kimleri yere göğe koyamıyor, kimlere seni rızıklandırdığı minnet duyuyorsun? Oysa seni rızıklandıran onlar değil Allah! Diğerleri sadece bir vesîle Seni nimetlendiren, rızıklandıran sadece tek bir Allah'tır ve hamd, şükür, övgü, teşekkür; sadece O'na yapılır
«Er-rahmân-ir-rahîm »
Yani, "O, rahmân ve rahîmdir " Allahım  Acıması, merhameti, bağışlaması bol olan Allah'ım  Kullarına sırt çevirmeyen, "Merhametim gazâbımı geçti" hikmetince ben seni unuttukça merhametinle beni hep kuşatan, beni yediren, içiren, zor anlarımda beni (çoğu kez görmesem de) kurtaran, acıyan, şefkate den Allah'ım  Bir anne, yavrusunu ne kadar sevebilir? Oysa Allah'ın Rahmet ve merhameti yanında bu sevgi öyle sönük kalır ki  Bizi hep korkuttular, uzaklaştırdılar senden Allah'Im Seni, bana ÖCÜ gibi gösterdiler Hep, Allah başına taş atar diye beni tehdit ettiler Bu yüzden seni anlamaktan, seni tanımaktan, huzuruna gelmekten hep uzak düştüm Seni arayamadım, nerde arayacağımı bile bilmiyordum ki  Ama şimdi  Şimdi  Karşındayım Allah'ım  Öyle güçsüz, öyle boynum bükük, rahmetine, merhametine öyle aç  Beni bağışla  Gözyaşlarım, bak, günahlarımın keffareti Yalnız senin için akıttığım bu gözyaşları hatrına, indirdiğin Kitap hatrına, kutlu peygamberin ve habîbin Resulullah hatrına, en güzel isimlerin hatrına, Levh-i Mahfûz'u yazdığın kalem hatrına, ama en çok da sendeki merhamet hatrına beni affet! Suçlarım için, günâhlarım için, aldattığım, ağlattığım onca kulun, boşa geçirdiğim o koskoca ömür için  Zalimin zulmüne sessiz kaldığım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğim, ömrümün kıymetini bilemediğim için beni affet! Mâzlûma gücüm varken elimi uzatamadığım, öksüzün başını okşayamadığım, anamı babamı sudan sebeplerle üzdüğüm, onların duasını alamadığım, ne onlara hayırlı bir evlat, ne Resulullah'a lâyık bir ümmet, ne sana lâyık bir kul olabildiğim için beni affet!
Bana yazdığın Mektûb-u Kûrâniyeyyi (Kuran dene o kutlu mektubu) okumadığım, hatta hiç önemsemediğim, hep günâhın peşinden koştuğum, hep nefsimin peşinden gittiğim, SEN'iyse hiç dinlemediğim/dinleyemediğim, dinlemek/öğrenmek için çaba gösteremediğim için beni affet!  
İşte huzurundayım  Allah'Im öğret bana "EL-ALİM" ismi şerîfinin hatrına, indirdiğin Kur'an ve O'nu indirmeye başladığın kutlu gece hatrına, BENİ AFFET, BENİ AFFET, BENİ AFFET! Huzurundayım Pişmanlık doluyum İşlediğim günahları üstüste koysam, biliyorum ki göğe kadar ulaşır belki Kırdığım, kul hakkına girdiğim insanlardan helallik almadan önce, beni ÖNCE SEN affeft! "El-Gafûr" ism-i şerifinin yüzü suyu hürmetine  Merhametlilerin en merhametlisi, bağışlayıcıların en bağışlayıcısı olan Allah'Im, BENİ YALVARIRIM AFFET!
Bütün sevgiler birgün biter Bütün sevgililer birgün çekip gider Oysa ki, Rabbim, SEN hiç beni terk etmezsin Koruculuğun, rahmetin, merhametin, nûrun, beni hep kuşatmıştır ve kuşatıyor  Faniyim (ölümlüyüm), fani olanı (ölüm olanı, ölümlü bir Sevgili’yi) istemem! Acizim (güçsüzüm), aciz (benim gibi güçsüz) olanı istemem!!! Ruhumu SANA teslim eyledim, gayrısını (başka bir yar, sevgili, aşk) istemem!!! İsterim; fakat bir yar-i baki isterim! Zerreyim (önemsiz, günahkar bir kulunum); ama bir “Şems-i Sermet” “can” emanetini “inna lillahi ve inna ileyhi raciun” (Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz) sırrıyla teslime derken sadece bana razı olmanı, “Ey Allah’ın (kendisinden) hoşnut olduğu nefis…” sözünü duyabilmeyi isterim…
Cennet’in elbet güzeldir Cehennem’in elbet korkutucudur Ama benim istediğim sadece SENSİN! Benim bunu dileyecek bir gücüm yoksa da, bana öyle bir iman ver ki, bu imanla kainata meydan okuyabileyim! Senin emirlerini çiğnemekten, sana olan aşkımı, sevgimi zedelemek korkusunu ruhuma bahşeyle! Bizi Şeytan’ın değil kendi yoluna çevir Kalplerimizi sana çevir Ruhumuzu ısıt… Çünkü sen, “Rahman” ve “Rahim”sin Allah’ım… isterim Hiç ender hiçim (hiçbir değerim yok, ama buna rağmen) fakat bütün bu mevcudatı birden isterim… Seni isterim Allah’ım, hep seni isterim… Senin rızanı, birgün bana verdiğin bu
"Malik'i Yevmi'd Din"
Yani; "O, Din Günü'nün Sahibi'dir " Her kışın bir baharı, her ölümün bir dirilişi var Şimdi uykudayım Birgün ölümle uyanacak, vaadettiğin gün gelince, yaptıklarımdan hesaba çekileceğim Allah'Im  Sen Settar'sın  Günahları örtensin O gün, günahlarımı yüzüme vurma O gün yüzleri simsiyah olacaklar vardır O gün, yüzleri nurlarla kaplı, ışıl ışıl olacaklar da avrdır Kitapları, sağ tarafından verilenlerdir onlar Senin razı olduğun kullarındandır Bizleri (annemi, babamı, kardeşlerimi, sevdiklerimi) Kitab'ı sağ tarafından verilenlerden eyle  Yüzüm sana şimdi siyah  Utanıyorum, mahcubum Eğer sen bana hidayet etmezsen, bana artık KURTULUŞ YOLU'nu gösterebilecek hiç kimse yoktur!
"İyyake nağbudu ve iyyake nestaiyn!"
Yani, "yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz " Senden başka hiçkimsem yok Rabbim  Bana SEN kadar Yakın'ı yok Kalbim, acıyla dolu Dost bildiklerim, gün be gün uzaklaşıyorlar benden; ya da ben onlardan Tek dayanağım, benim tek dostum SEN'sin Sadece SEN'den isterim! Başkasına el açmam! Başkasına yalvarmam! Tanrı diye Tağut'lara; ideolojik önderlere, insan'a, tahtadan yapılmış putlara, paraya, makama tapınmam İman ediyorum ki SEN'den başka hiçbir ilah yoktur  İnanıyorum ki, SEN'den başka tapılacak hiçbir şey yoktur  İnanıyorum ki, SEN kadar cömerti, SEN kadar izzet ve kerem sahibi de yoktur Bu yüzden, yalvarışlarımız sadece SANA'dır!
"İhdinas-Sırat'al-Müstakiym Sıratellezine enamte aleyhim "
Yani, "Bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet "
Allah'ım Kalbime hidayet verdikten sonra, bizi YOLUNDAN tekrar ayırma ve hep Sirat'ül Müstakim üzerinde olmamıza, YOLUNDAN şaşmamamıza, nefsimizin bize AMELLERİMİZİ GÜZEL GÖSTERİP böbürlenmememize, Şeytanın ve Cinlerin vesveselerle bizi Hak yolundan alıkoymamalarına yardımcı ol Bu, benim elbette kendi gücümle, kendi aklımla bulabileceğim birşey değildir Bize FURKAN'ı ver Yani, bize bir vesvese isabet ettiğinde, senin kendi katından bir ilhamla bu vesveselerden bizi arındır Din adına, TV'lerde boy göstermeyi marifet sayan "ilim" (!) çığırtkanlarının, Resulullahın sünnetini küçümseyip Sünnet'siz bir yol tarif edenlerin ve aklımızı bulandıranların bu bulandırıcı sözlerine karşı kendi HİKMET ve İRFAN'ından, SEN bizzat kendi ilminden bize ver "gayrilmagdûbi aleyhim ve leddâllîn "
Yani, "  Gazaba uğrayan ve sapıkların yoluna değil"
Sonra, kısa namaz surelerinden birini okuyarak -benzer şekilde ve kendi istidadımızca- bu surelerin anlamını kalbimizde tefekür ederiz Ne namaz, jimnastik hareketler yaptığımız bir spor, ne de oruç, bir sağlık diyetidir Namaz, Allah'ı ve sıfatlarını tefekkür, nurunu kalbimizde seyreylediğimiz vuslat anıdır Tefekkürsüz bir namaz'ın bize hiçbir faydası olmaz Günde 100 rekat namaz kılmaktansa tefekkür dolu böyle 2 rekat namaz, daha hayırlıdır Nitekim, "Alimin uykusu, cahilin ibadetinden daha hayırlıdır " Arif olan, Allah'la öyle bir yakın yerdedir ki, düşlerinde bile O'nunla ve hikmetlerini öğrenmekle meşguldür Allah, bize öğretir Bazen, düşlerimizde bile öğretir Yeter ki bu tefekkür kapısını açık tutun, ve en büyük ibadetin, O'nu, yüceliğini ve azametini, yeryüzünde ve koca kainattaki harikulade işlerini tefekkür etmek olduğunu SAKIN UNUTMAYIN!
Fatiha'dan Sonra Okunabilecek Diğer Zamni (Kısa) Surelerden Bazıları: Ala Suresi / Felak Suresi / Fil Suresi / Kevser Suresi / Kureyş Suresi / Maun Suresi / Nas Suresi / Nasr Suresi / Tebbet Suresi

Sonra, "ALLAH-U EKBER" (Yani Allah, en büyüktür) deyip rukuya gideriz Rüku, Allah'ı saygı tazimidir Yani O'nun önünde eğilmektir Öğretmeniniz geldiğinde ayağa kalkar, ona saygı gösterirsiniz ya, Rüku da böyledir Kulun kulluğunu bilip Yaratı'cıyı tanzim ettiği, selamladığı, "başım önünde eğiktir Rabbim'" dediği andır Allah'ın kulu olan, ondan başkası önünde eğilmez Maddi çıkarlar için, başkalarının önünde iki büklüm olmaz Rükudayken, 3 kere, "Subhane Rabbiye'l Aziym" (Yani, "azamet sahibi Rabbimi tesbih eder, O'nu anarım) der, önünde saygıyla eğildiğimiz Rabbimizin yüceliğini ve azametini zikrederiz Bu, nefsimize verdiğimiz bir terbiyedir Yani Yüce Olan'ın yüceliğini KABUL EDİP ÖNÜNDE EĞİLMEK ve O'nun AZAMETİ karşısında huşuyla O'nu anmak, zikretmek

Sonra, "Semi Allahu li-men hamideh" (Yani "Allahü teâlâ, hamd ve senâ eden kimsenin hamd, şükür ve senâsını (övgüsünü) işitir") deyip doğruluruz Doğrulunca da, "Rabbena lekel hamd" (yani, "Ey rabbimiz, sana Hamd olsun") der ve tekrar "ALLAH-U EKBER" (En büyük, Allah'tır) deyip secdeye kapanırız

Secde, bizim Allah'a en yakın olduğumuz, nefsimizi hor görüp, işte, tevazu ve haddimi anlamakla senin karşındayım Yüceliğini kabul ettim ve önünde secdeye kapandım dediğimiz ve bunu nefsimize telkin ettiğimiz andır Mana ve sırların kalbimize hücum ettiği, hikmet ve irfanın birbiriyle yarıştığı bir andır O anın kıymetini, manasını, değerini bilsek, başımızı hiç secdeden kaldıramazdık belki Dua anıdır Yalvarış anıdır Gözyaşlarımızın seccadeye aktığı mahzunluk ve hüzün anıdır Hakiki gözyaşlarıyla edilmiş bir dua, sadece dudakta kalmaz ve Allah'a yönelir Eğer yalnızsanız ve evinizde tek başınaysanız, o anı dilediğiniz kadar uzatabilirsiniz Dakikalarca, belki saatlerce  
Düşünün ki, secde anında, Azrail tam arkanızda durmuş bekliyor Kıldığınız son namazdır bu Ahrete götürdüğünüz en son azıktır bu Namazınız bitecek ve amel defteriniz kapanacak Her secdeniz, bunun bilinciyle yapılsın Yat kalk sporu olarak değil; sevgilinizle son kez görüşür gibi, onun cemâlini doya doya seyreder gibi, kalbinizdeki nurla yazılmış arapça "Allah"
Herkes uykudayken kulumun alnı secdede diyor Allah Yatağında tatlı tatlı uyumak varken, o benimle zaman geçirmeyi, beni tanımayı, beni bilmeyi ve beni tefekkür etmeyi seçmiş diyor ve duaların kabul olduğu, rahmetin göklerden nur nur indiği o ender anlardan Ve en son namazınız! Kaldırın kaldırabiliyorsanız o an secdeden başınızı! Öte aleme götürdüğünüz bu en son azığınız  En son azığınız!!! En son azığınız!!!

Secde de ism-i şerifine odaklanın Sadece Allah'lasınız şu an Masivâ yok  Başka hiçbir sevgi yok Hiçbir aracı yok Son namazınız  Ahrete götürdüğünüz en son azığınız Amel defterinde İHLAS'la yapılan her ecrin bize sonsuz hayat için vesile olduğu bilinciyle  Yalvarışlarımızın, dualarımızın, içimizde gizlediklerimizin; herşeyin ama herşeyin Allah'ın bilgisi ve ilmi içinde bulunduğu, onun Semi ve Basar sıfatlarıyla bizi sadece o an değil, her an gördüğü, işittiği; "Ya Mucip" ism-i şerifince dualarımıza yanıt verdiği anlar  3 kez "Subhane Rabbiyel A'la" (yani, yüce Rabbimi tesbih eder, O'nu anarım) dedikten sonra "Allahu Ekber" deyip otururuz

Tekrar "Allahu Ekber" deyp secdeye gider ve yine 3 kez "Subhane Rabbiyel A'la" zikrini anıp ayağa kalkarız Böylece, ikinci rekat başlamıştır

Ayağa kalktığımızda tekrar elelrimizi bağlayıp besmele çeker ve "Fatiha"Ala Suresi / Felak Suresi / Fil Suresi / Kevser Suresi / Kureyş Suresi / Maun Suresi / Nas Suresi / Nasr Suresi / Tebbet Suresi) okuruz Kendi istidadımızda yine Allah'ı ve bize sunduğu nimetleri tefekkür etmeye çalışırız

Sonra tekrar "Allah-u Ekber" diyerek rükuya gider ve yine 3 kez, ve zamni surelerden birini ( "Subhane Rabbiye'l Aziym" dedikten sonra "Semi Allahu li-men hamideh" deyip doğruluruz

Doğrulunca tekrar "Semi Allahu li-men hamideh"
der, ve "Allahu Ekber" diyerek secdeye kapanırız

Secdede yine aynı şekilde 3 defa "Subhane Rabbiyel A'la" diyerek Allah' anarız

Sonra, "Allahu Ekber" diyerek oturur  

  ve tekrar "Allahu Ekber" diye secdeye gideriz Secdede yine aynı şekilde 3 defa "Subhane Rabbiyel A'la" diyerek Allah' anarız

Sonra, "Allahu Ekber" diyerek tahiyyat'a otururuz Oturduktan sonra, sırasıyla "Ettehiyyahu","Allahümmse Salli", "Allahümme Barik" ve "Rabbena Atina" dualarını okuruz (Bu duaları, okunuşlarını ve anlamlarını öğrenmek için, yine linklerin üstüne tıklayabilir, geri dön komutuyla bu sayfaya geri dönebilirsiniz )

Duaları okuduktan sonra yüzümüzü önce sağ omzumuza doğru çevirerek "Es selamu aleyküm ve rahmetullah" deriz (Yani Allah'ın selamı üstüne olsun ) Sonra yüzümüzü bu kez sol omzumuza çevirip aynı şekilde "Es selamu aleyküm ve rahmetullah" diyerek selam veririz Böylece iki rekatlık bir namazı tamamlamış oluruz
|