Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akış, avrupaya, bilimin, dünyasından, islâm, yolları

Bilimin İslam Dünyasından Avrupaya Akış Yolları

Eski 04-22-2009   #1
KRDNZ
Varsayılan

Bilimin İslam Dünyasından Avrupaya Akış Yolları



8 ile 16 yüzyıl arasında yaşayan İslâm bilginleri tarafından ortaya konan eserlerin asılları ve Latince tercümeleri, 10 yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’da müracaat edilen ilk kaynak eser olarak itibar edilmiştir Bu eserlerdeki bilgilerden önce beslenen, bilahare de cesaret ve hız alan Avrupalı bilginlerin gayretleri sonucu, bilim ve bunun tatbikatı olan teknoloji, 17 yüzyıl başlarından itibaren hızla gelişerek bugünkü doruk noktasına ulaşabilmiştir
Müsteşrik ve bilim tarihçilerini bu görüşlere iten en büyük etken, 8 ile 16 yüzyıl arasında İslâm Dünyasında ortaya konan eserler ve faaliyet halinde bulunan bilim müesseselerinin sayıları ve niteliğidir
Bu durumda, 8 ile 16 yüzyıl arasında İslâm bilginleri tarafından yazılan eserlerin ve ilk defa İslâm Dünyasında görülen bilim müesseselerinin Avrupa’ya intikal (veya nakilleri) önemli bir faktör olarak karşımıza çıkar
Bu gerçekler çerçevesinde, bilim tarihi ile ilgili eserlerin birçoğu şu ifadeyi kullanır: “10 yüzyıl Avrupa’nın aydınlanma çağıdır
Bu aydınlanma olayını bir pencere gibi müteala ederek, soruyu şu şekilde düzenlemek uygun olacaktır
Doğunun Batı’ya açılan bilim ve teknoloji pencereleri nerelerdir?
Burada, İslâm Dünyasında mevcut bilim ve teknolojinin Avrupa’ya intikal yollarını beş ayrı pencere halinde ortaya koymak uygun olacaktır


Avrupalı Mütercimler
1 — Sevilleli John (Ölümü 1130) : İspanyol Yahudisidir Arapçadan Kastil diline yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur Bu tercü¬meler de Domingo tarafından Latinceye tercüme ediliyordu
2 — Dalmaçyalı Herman: Bir süre İspanya’da ikamet etmiştir Paris’te öğrenim görmüştür Harezmî, Bacritî ve İbn-i Beşir’in eserlerini Latinceye ilk tercüme edenlerin başında gelir
3 — Santallalı Hung: İspanyoldur Beyrûnî, el-Fergânî ve İbn-Maşallah’ın eserlerini Latinceye tercüme etmekle üne kavuşmuştur
4 — Abraham bar Hive: İspanyol Yahudisidir Barselona’da uzun yıllar ikamet etmiştir İbrani dilinde eserler yazmış olup, İslâm bilim ve kültürünün Avrupa’ya intikalinde etkin rolü olanların başında gelir
5 — Cremonalı Gerard (1114–1187) : Bilim tarihinde adı en çok geçen italyan mütercimdir Gençliğinde Toledo’ya gitmiş, burada zamanın bilim dili olan Arapçayı öğrenmiştir 73 yıl süren öm¬rünü Arapçadan Latinceye eser tercüme etmekle geçirmiştir Harezmî, Cabir bin Eflah, Sabit bin Kurra, İbn-i Sina ve Ebu-bekir er-Razi’ye ait eserleri tercüme edenlerin başında gelir Kaynaklar bu bilginlere ait Latinceye tercüme edilmiş 92 eserin isimlerini tek tek belirtir
6 — Tivolili Plato (12 yüzyılda hayatta) : İtalyan matematikçidir Arapçadan İbrani diline yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur
7 — Pizalı “Antakyalı” Stephan : Piza’da ikamet etmiştir Salerno’da öğrenim görmüştür Bir süre Antakya’da yaşamıştır İslâm tıp bilginlerine ait eserleri Latinceye tercüme edenlerin başında gelir
8 — Venedikli James: 1128–1136 yıllarında İstanbul’da ikamet ettiği bilinmektedir Aristo’ya ait eserlerin Arapça şerh ve tah¬lillerini Latinceye tercüme etmiştir
9 — Palermolu Eugene: Yunanca eserler ortaya koyan bir Sicilyalıdır Batlamyos’a ait eserlerin Arapça şerh ve tahlillerini Latin¬ceye tercüme etmiştir
10 — Kataryalı Aristipus: Sicilya Sarayında yaşamış bir İtalyan’dır Ömrünü Arapçadan Latinceye tercüme yapmakla geçirmiştir
11 — Romalı Pascal: Bir süre İstanbul’da ikamet etmiştir Arapçadan Latinceye yaptığı tercümelere üne kavuşmuştur
12 — VVilliam le Mire: Saint Deniz Papazı tarafından elyazma eserlerin toplanması için, uzun yıllar İstanbul’da ikamet etmekle görevlendirmiştir Elde ettiği eserleri Latinceye tercüme etmiştir
13 — Sarazin: Yakın Doğu’da elyazma eserleri temin için uzun yıllar seyahat etmiştir Latinceye ya14 — Pizalı Burgundio: Muhtelif tarihlerde üç defa İstanbul’a gelmiştir Bu seyahatlerinde elde ettiği eserleri Latinceye tercüme etmiştir
15 — Padevalı Salio: İtalyan’dır Arapça eserleri Latinceye tercüme etmekle üne kavuşmuştur
16 — Leo Tuscus: Arapçadan Yunancaya tercâme edilmiş olan eserleri Latinceye tercüme etmiştir
17 — Bathlı Adelard (1090–1150) : İngiltere’nin Bath şehrinde doğmuştur Fransa, İtalya, Sicilya ve yakın Doğu’da uzun yıllar se¬yahat etmiştir Filozof ve matematikçi olup, Arapçadan Latince¬ye tercüme yapan İngilizlerin öncüsüdür Ayrıca değişik konu¬lara ait bazı eserler ortaya koymuş olup, bu eserler muhteva olarak İslam kaynaklarına dayanmaktadır
18 — Chesterli Robert (12 yüzyıl hayatta) : İngiltere’nin Chester şehrinde doğmuştur 1114–1147 yılları arasında İspanya’da, 1147–1150 yılları arasında da Londra’da yaşamıştır Arapçadan yaptığı tercümelerde, “ceyp” kelimesinin karşılığını “sinüs” olarak ilk kullanandır
19 — Yaşlı Peter (1094–156) : İngiliz mütercimdir İspanya’ya yaptığı seyahatlerde, Müslümanların bilim ve sanata üstünlüğü görüp, İs¬lâm bilginlerine ait eserleri Latinceye yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur
20 — Roger Bacon (1214–1294) : Hocası Robert Grosseteste ile İbn-i Heysem’in Kitab’ül Menâzır adlı eserin ilk Latince tercümele¬rinde faydalanarak Oxfort ve Paris üniversitelerinde ders kitabı olarak okutmuştur
21 — Alfred Sereshel: İngiliz filozof ve mütercimdir Bir süre İspanya’da ikamet etmiştir Arapçadan Latinceye yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur
22 — Pizalı Leonardo (Diğer adıyla Fibonacci) (1170–1240) : Harezmî’nin eserlerini Latinceye tercüme etmiştir
23 — Amoldus Vilanovanos (1234–1311) : El-Kindî ve İbn-i Sina’dan yaptığı tercümelerle üne kavuşmuştur Arapça yazılmış eserlerin en hareketli tanıtıcılarındadır Ayrıca, tıp, kimya ve astronomi konularında önemli eserler bırakmıştır Ancak bu eserlerdeki bilginlerin İslâm kaynaklı olduğunda bilim tarihçileri müşterek görüşe sahiptirler



Endülüs
İslâm idaresi altında bulunan Endülüs’te (İslâm ordularının Endülüs’teki hâkimiyetleri 771 yılında başlar) 9 yüzyılın ilk yarısından itibaren, İslâm bilim ve kültürü her tarafa yayıldı* Öyle ki; İspanyollar kendi dilleri olan Romen dilini bir kenara bırakarak, Arapçayı kendi dilberine tercih ettiler Bu durum, İspanya Hıristiyan Dünyası tara¬fından, İslâm Dünyasında mevcut ilmî üstünlüğün kabul edildiğinin en açık örneğidir
Bu konuda, bilim tarihinden ilginç örnekler ortaya koymak mümkündür Bunlardan:
İspanya’da bilim ve kültürde görülen gelişmelerin bir sonucu olarak, hemen hemen aynı yıllarda (9 yüzyılın ilk yılları), Fransız, İngiliz, Alman ve İtalyan bilim ve din adamlarının bir kısmı Endülüs medreselerinde İslâm bilginlerinden ders görerek öğrendikleri yeni bilgileri mem¬leketlerine intikal ettirmişlerdir Böylece Endülüs’ün merkezi şehri Kurtuba ile Toledo ve Gımata’da mevcut İslâm medreselerinde; matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp, felsefe, mühendislik konularını kapsayan bilgiler ve elde ettikleri eserler Avrupa’ya intikaBaşka bir örnek:
Aurillac’lı Gerbert (940–1003) isimli bilim sempatiza¬nı, Toledo’da İslâm bilginlerinden üç yıl süreyle matema¬tik, astronomi, fizik, kimya ve tıp konularında ders alır Bu zat daha sonraları Sylvestra II unvanı ile Fransa’da papa ve 10 yüzyılın ünlü bir bilgini olarak karşımıza çıkar
Başka bir örnek:
830 yılında Avusturya Hükümdarı olan Büyük Alfons, veliaht olacak oğlunu yetiştirmek için, Bağdat ve Şam medreselerinden müslüman bilginleri getirmek maksadıyla, İslâm ülkelerine elçiler göndermesi de, bu medreselerde mevcut ilmî atmosferin seviyesini gösteren başka bir örnek olarak karşımıza çıkar
İspanya’nın bu özelliği dolayısıyla bilim tarihi eserleri şunu yazar : “Endülüs (İspanya), İslâm âleminin Avrupa’ya açılan ilk penceresidir



Haçlı Seferleri
Bilim tarihi ile ilgili eserlerin bir kısmı Doğu ile Batı arasında bilim ve kültür alışverişine ilk sebep olarak haçlı seferlerini gösterir Bir vehimden ibaret olan bu görüş gerçekleri saptırmuk için kasıtlı olarak ortaya konmuştur Müsteşrikler tarafından ortaya konan bu yanlış görüşe açıklık getirmemiz gerekir Şöyle ki: İlk (birinci) haçlı seferi, Selçuklu egemenliğinin giderek yayılması ve Malazgirtteki Büyük Zaferden sonra kutsal topraklardan olan Filistin ve Kudüs’ü ele geçirmek için 1095 yılında başlamıştır (Kudüs’ün ele geçirilişi 1098) İkinci Haçlı Seferi ise İznik, Konya ve Antakya üzerinden Şam’ı kurtarmak için 1145 yılında gerçekleştirilmiştir (1204 yılında Haçlıların İstanbul’u zaptı sırasında birkaç elyazma eserin kaybolduğu ve birçok eserin de tahrip edildiği bilinmektedir)
Yıllara dayalı olan bu kısa tarihi bilgiden sonra, konunun gerçek yönünün şu şekilde olması gerekmektedir
Avrupa ülkeleri İslâm Dünyasının sahip olduğu bilim ve kültürü haçlı seferlerinden çok önceki yıllarda tanımıştır, elde etmiştir Bu tanıma 9 yüzyıl başlarından itibaren Endülüs (İspanya) yoluyla olmuştur Yani haçlı seferlerinden iki asır önceleri Ancak; Avrupa haçlı seferleri yıllarda, İslâm ülkelerinde ortaya konan yeni eserleri elde etti Netice itibariyle de İslâm âleminde yeni gelişen bilim ve kültürü öğrendi Bunların dışında, İslâm Dünyasında mevcut askerlik ve ticaretle ilgili bilgiler de, Avrupalılar tarafından Haçlı Seferleri sırasında öğrenildi
Bu konuda Riesler şunları yazar: “Suriye, Haçlı Seferleri boyunca Doğu ve Batı’yı birleştiren bir nokta olmasına rağmen, Batı’ya tesirinin ölçüsü bakımından İspanya ve Sicilya’dan sonra gelir



Hristiyan Ailelerin Müslüman Ailelerle Akrabalık Kurması
Son derece enteresan olmasına rağmen, bilim heveslisi ve bilim erbabı bazı Hıristiyan aileler, İslâm bilim ve kültürünü elde etmek gayesiyle, Müslüman aileler ile evlenmek suretiyle akrabalık tesisi kurma yolunu tercih ettiler
Teledo’yu istila eden ve Müslüman İşbuliye (Sevilla) Melikesinin kızı ile evlenen Alphons VI Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında ilmî ve kültürel yakınlığın meydana gelmesinde büyük hizmetleri (etkileri) oldu Kaynakların bir kısmı, bu evliliği takip eden yıllarda, Bağdat’taki Beyt’ül Hikme’nin benzeri olan medreselerin Toledo’da da tesis edildiğini belirtir
Bu medreselerde, önce mütercimler, daha sonra da uzman seviyesindeki kimseler (bilim adamları), müslüman bilginlerin ortaya koydukları; matematik, fizik, kimya, tıp, felsefe, ile ilgili eserlerin çoğunluğunu Latinceye tercüme ettiler



İslam Ülkelerine Yapılan Seyahatler
İslâm bilginleri tarafından yazılan eserlerin Avrupa ülkelerine intikalini takip eden yıllarda Avrupa’da bilim ve teknolojide önemli gelişmeler başlamıştır Eser nakillerinde en önemli faktörlerden biri de, bilim heveslisi İspanyol seyyah öğreneler ile ticaret erbabı bazı kimselerin gayretleridir
Önceleri, 10 yüzyıl başlarından itibaren bilim heveslisi İspanyol seyyah öğrenciler, İslâm ülkelerinde bulunan medreselere öğrenim gayesiyle guruplar halinde gelmeye başlar Bu öğrenci gurupları medreselerde öğrendikleri bilgileri ve ilginç gördükleri eser ve aletleri Endülüs’e (İspanya’ya) intikal ettirmişlerdir (götürmüşlerdir)
Müteakip yıllarda uzman seviyesindeki kimseler ile ticaret erbabı kisvesi altındaki şahsiyetler İslâm ülkelerindeki eserleri Endülüs’e intikal ettirmek gayesiyle Bağdat, Şam, Basra, Kahire, İstanbul gibi şehirleri adım adım dolaşarak elde ettikleri ilmî eserleri sandıklar içerisinde Endülüs’e nakletmişlerdir
Bu tarihi gerçeklerden diğerlerini şu şekilde özetlemek mümkündür
Afrikalı Constantine (Kartaca -Tunus- doğumlu olduğu için bu isim ile tanınır, 1016–1087) bir doğu seyahatine çıkar (11 yüzyıl ortaları) Mısır, Arabistan ve Hint bölgelerini adım adım dolaşır Bağdat’ta uzun yıllar ikamet eder Burada tıp öğrenimi yapar (tamamlar) Avrupa’ya döndüğünde Avrupa’nın en eski tıp okulunun bulunduğu Napoli Krallığının bir şehri olan Salemo’ya (İtalya) yerleşir Burada yanında getirdiği Arapça yazılmış 76 elyazma (manüskri) eseri Latinceye tercüme etmiştir
Constantine, Salerno’da bazı eserlerin yazarı olarak da karşımıza çıkar Bunlardan birisi Liber Viatcium ismini ta¬şıyan «seyahat kitabı» diğeri ise Liber Pantegni isimli eserdir
Tıp tarihçilerinin belirttiğine göre, bu iki kitap Cerrahi, anatomi, kırık-çıkık tedavisi, bademcik, göz tababeti, çıbanların yayılması ve tedavisi, tanapaze, kılcal damarlar, idrar, sıtma, perhiz, kimya gibi konular da zamanı için orijinal bilgiler ihtiva eder
Bu iki eserin yazılmasını takip eden 40 – 50 yıl sonraları ilk haçlı seferleri başladı (1095) Bu yıllarda Avrupa’da uzman seviyesinde Arapça bilenlerin sayısı da çoğalmaya başlar
Bu dil uzmanlarından, Salerno’da üç yıl tıp öğrenimi yapmış olan Pizalı Stephan ilk haçlı seferleri sırasında Antakya’ya uğrar Burada Ali bin Abbas’m (? —994) Kitab’ül Meliki isimli eserinin bir nüshasını ele geçirir Neticede bu eseri Latinceye tercüme edip Batı bilim dünyası¬na kazandırır
Pizalı Stephan, konu ile ilgili araştırmaları sonucu şu gerçeği tesbit ederek tıp dünyasına açıklar: “Afrikalı Constantine’in Liber Pantegni isimli eseri Ali bin Ab¬bas’ın Kitab’ül Meliki isimli eserinin orijinalidir (kopyasıdır)” Ali bin Abbas, Kitab’ül Melikî isimli eserini, Büveyhi Hükümdarı (Meliki) Adud’ud Devli Fenne Hüsrev (949–983) adına telif etmiştir Bu sebepten bu eser Doğu’da Sultan Kitap veya Kamil’üs-Sınaat-it Tıbbiye (Tıp İlim ve Sanatını İçine Alan Hazine) isimleri ile tanınır Batı dünyasında ise Liber Reguis olarak bilinmektedir
Burada şu gerçeği de belirtmek icap eder Pek tabidir ki, Ali bin Abbas Grek bilginlerinden Hipokrat (MÖ 460 377) ve Galen (MS 121 -201) tarafından hazırlanan eserler ile İslâm Dünyasının ünlü bilgini Ebu Bekir el-Râzî (864 – 925) tarafından yazılan el-Hâvî ve el-Mansur isimli eserleri görmüş ve incelemiş olabilir Ancak, Ali bin Abbas’ın Kitab’ül Meliki isimli eserindeki bilgilerin, zamanı için orijinal olduğu hakkında tıp tarihçilerinin hemfikirdir
Kitab’ül Melikî adlı eser Latince dışında, müteakip yıl¬larda Fransızca ve Almancaya da tercüme edildi 1294 yılında da Kahire’de basıldığını görmekteyiz Bergama Kadısı tarafından da 1453 yılında bir kısmı Türkçeye tercüme edilmiştir
Adı geçen eser, İbn-i Sina’nın (980–1037) Tıp Kanunu adlı eserin Latince tercümeleri ortaya çıkıncaya kadar, Batı dünyasında en itibar edilir kaynak eser olarak değe¬rini korumuştur
Başka bir örnek ise: Fetih yılları sırasında hümanist Giovannî Ausria’nın (1368–1460), 238 elyazma eseri, Bizans’tan Venedik’e naklettiği de tarihi bir gerçektir İstanbul’un özel kitaplıklarında gizli kalmış birkaç elyazma eser müstesna, İstanbul kütüphanelerinde de elyazma eserlerden fazla bir şey kalmamış gibiydi



Sicilya
Müslümanlar, Sicilya’yı 827 yılında fethe girişmişler, 878 yılında da adanın tamamına egemen olmuşlardır Sicilya, 1092 yılına kadar iki yüz yıldan fazla bir zaman, kısmen veya tamamen Müslümanların elinde kalmıştır Bu sürede, Sicilya’da Doğu İslâm bilim ve kültürü köklü bir tesir bırakmıştır Latince (Bu dilin halk arasında konuşulan şekli olan İtalyanca), Yunanca ve Arapça Ada’da konuşulan diller arasında idi Arapça eserlerden yapılan tercümelerin her geçen yıl hızlanması sonucu Ada’nın tama¬mında yaygınlaşmıştır
Nihayet, Sicilya’da Müslümanların yerini alan Norman Hanedanı, 13 yüzyıla kadar tamamıyla İslamlaşmış bir memleket üzerinde hüküm sürdü Norman Hanedanının en parlak devrini teşkil eden Roger II (1101 – 1154)’nın hüküm sürdüğü yıllarda İslam ve Hıristiyan Dinî arasında tefrik yapabilmekte müşkülat çekiliyordu Saray adamlarının bildikleri diller arasında Arapça daha yaygın idi
Müslümanların vazettikleri medenî hukuk memleketin ihtiyaçlarını o derece karşılamıştı ki, Normanlar onları hiç değiştirmeden tatbik etmekte devam ettiler
İslâm ülkelerindeki, medreseler esas alınarak kurulan bilim ve sanat akademileri bütün milletlere açıktı Bu sebeple çeşitli milletlere mensup bilginler bir araya gelmişlerdir
Norman Hanedanının iktidardan düşmesi, Müslüman tesirlerine son vermedi Sicilya Kralı ve aynı zamanda Almanya İmparatoru olan Frederic II’nin (1194–1250) saltanat senelerinde Palermo Sarayı, daha çok müslüman sarayına benziyordu
Bu geniş düşünceli ve cesaretli İmparator, 1224 sene¬sinde kendi eliyle kurduğu Napoli Üniverstesi için pek çok Arapça elyazma (manüskri) kitap toplatmış ve tercüme et¬tirmiştir Bunlardan çıkarılan birer kopyayı Paris ve Polanya’ya gönderdi Böylece İslâm bilim ve kültürü Avrupa’nın merkezlerine kadar intikal etmiş oldu
Maiyetinde Müslüman vezirlerini, hukukçularını ve su¬bayları/n bulunduran bu hükümdar, İslâm Dünyasının en şöhretli bilginleriyle daima temas halinde idi Endülüs bilginlerinden İbn-i Bab ile karşılıklı yazdıkları mektuplar günümüze kadar gelmiştir
Frederic II, Hıristiyan şairleri olduğu kadar Müslüman şairleri de himaye ediyordu Palermo Sarayının halk şair¬leri, Müslüman halk şairlerinden örneklerle, İtalyan şairinin esasını teşkil eden Sicilya şiirini meydana getirdiler


__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.