![]() |
Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#1 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Osmanlılarda İlim![]() OSMANLILARDA EGITIM VE ÖGRETIM Islâm ülkelerindeki ilmî hayatin gelismesinde XI![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, medrese egitimi ve dolayisiyla ilim ve bu sahanin adamlarina deger verdiklerinden, bunlarin tahsil ve egitim konusunda karsilasabilecekleri her türlü sikintiyi ortadan kaldirmaya çalismislardi ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, medreselerdeki egitim ve ögretim faaliyetlerini vakiflar vasitasiyla devam ettirdiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Orta ve yüksek ögretimi gerçeklestiren Osmanli medreselerinin ilki, Orhan Gazi tarafindan 731 (1330) tarihinde Iznik'te açilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() Ilk dönem Osmanli ilim hayati hakkinda bilgi veren D'Ohsson'a göre Osmanli Devleti'ndeki ilmî faaliyetler, daha Osman Gazi döneminde baslamisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iznik, bir ilim merkezi olarak önemini XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bursa'nin fethinden sonra orada da medreseler kurulur ![]() ![]() ![]() Yildirim Bayezid, Hisar disinda bir câmi ve medrese yaptirmakla Bursa'nin bir ilim ve irfan merkezi haline gelmesini ve sehrin hisar disina tasmasi ile genislemesini sagladi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi Bursa'nin fethinden hemen sonra orada da çesitli medreseler kuruldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 764 (1363) tarihinde Edirne'nin fethinden sonra, Rumeli'deki fetihlerin daha saglikli ve basarili olabilmesi için devlet merkezi buraya nakledilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fatih külliyesi kurulunca sekiz büyük medreseye "sahn" adi verilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli medreselerindeki egitim ve ögretim usulü, diger Islâm devletlerinde oldugu gibi bir metod takip etmis olup, medreselerin sayilari arttikça bunlar da derece ve siniflarina göre bir düzene tabi tutulmuslardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fatih'in kanunnâmesinde "Sahn-i Semân" diye adlandirilan medreselere "Semâniye medreseleri" de denilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sahn medreselerinin arka taraflarinda yüksek tahsile, yani Sahn-i Semân medreselerine danismend yetistirmek üzere "Tetimme" veya "Musila-i Sahn' ismiyle sahn medreselerinden küçük olarak sekiz medrese daha insa edilmisti ![]() ![]() Sahn medresesi talebelerine danismend, Tetimme talebesine de Suhte (galat olarak softa) deniyordu ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi egitim ve ögretim, hiç bir devletin vazgeçemeyecegi bir mecburiyettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÖRGÜN EGITIM MÜESSESELERI Bu müesseseler, belirli yas ve bilgi seviyesindeki insanlari, yine belirli zaman ve disiplinlere göre yetistirmek üzere kurulmus bulunan müesseselerdir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#2 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimSIBYAN MEKTEPLERI Ilk tahsil veren bu mektepler, 5-6 yaslarindaki çocuklara okuyup yazma, bazi dinî bilgiler ve dört islemden ibaret olan matematik derslerini verirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ve mekteb-i mezbûrda bir ehl-i tecvid, hâfiz-i Kelâm-i Mecid (Kur'an), ilm-i kiratta ferîd ve salâh u siyânette resîd, sevâyib-i maayib-i töhmetten (saibe ve ayiplar töhmetinden) ma'sûm ve zühd ü felâh ile mevsûm ilm-i fikha vâkif ve vâcibât-i sünen-i salâta ârif kimesne muallim olup, sibyân-i fukara (fakirlerin çocuklari) ve fukara-i sibyâna ta'lim-i Kur'an-i Azîm ve salâta müteallik mesaili tefhim edüp sibyan otuz adetten eksik olmaya ve ücret almaya ve vazife-i yevmiyesi sekiz akça ola ![]() "Ve bir sâlih u mütedeyyin, salâh u zühd ile ma'ruf u müteayyin, ehl-i Kur'an kimesne dahi mekteb-i mezburda halife olup atfal u sibyâna ta'lim-i heca ve Kur'an eyleye ve muallime halef olup huzur u magibinde ikamet-i hizmet edicek vazife-i yevmiyesi üç akça ola ![]() Sibyan okullarinin müfredatinda zaman içinde degisiklik ve gelismeler oldugu görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan II ![]() ![]() ![]() Ögrencilerin, Sümerlerde siralara, Yunan'da iskemlelere oturmalarina karsilik, Islâm mekteplerinde hocanin etrafinda halkalar meydana getirip yere oturduklari görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sibyan mekteplerinin tahsil süreleri hakkinda kuruluslarinin baslangicinda kesin bir müddet söylemek mümkün degildir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toplumunda bir çok müessesede oldugu gibi sibyan mektepleri de hayir sahipleri tarafindan vakif seklinde kurulmaktaydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#3 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimTASRA TESKILÂTI Osmanli fetih geleneginin en önemli özelliklerinden biri, fethedilen yerlere hukuku temsilen bir kadi'nin, idareyi temsilen bir beyin (subasi)tayin edilmesidir ![]() ![]() ![]() Zamanla sinirlari genisleyip büyüyen Osmanli Devleti'nin merkezden idare ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde tasra idaresi, asagidan yukariya köy, kaza, sancak ve beylerbeyilik olmak üzere idarî ve askerî taksimata tabi tutulmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BEYLERBEYI Osmanli Devleti'nde mîrimîran, emirülümera ve XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rumeli'de fetihlerin devam ettigi ve hükümdarin da Anadolu'da bulundugu siralarda Rumeli'deki beylerin amiri olan kisi, Rumeli Beylerbeyi haline gelmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beylerbeyiler, kendi bölgelerinde bütün "umur-i siyasette" sultanin temsilcisi olmak, beylerbeyi divaninda askerî hususlara dair meseleleri halletmek, güvenligi saglamak, timar tevcihi ve terakkilerini yürütmek gibi vazifelerle yükümlü idiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iki tug ve haslari bulunan beylerbeyiler, vilayet merkezinde otururlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Derece itibariyle en büyük beylerbeyi Rumeli beylerbeyi idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde eyâletler, 40-50 senelik uzun bir arastirma ve tekemmül döneminden sonra askerî, siyasî ve idarî gelismeler ile zaruretler sonucunda kuruluyorlardi ![]() ![]() SANCAKBEYI Kelime olarak birçok mânâya gelen "Sancak", Osmanli tasra teskilatinda kazalarin birlesmesiyle tesekkül eden ve sancakbeyi denilen görevli tarafindan yönetilen idarî birimin adidir ![]() ![]() ![]() ![]() Bir tug sahibi olan sancakbeylerinin haslari vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sancakbeylerinin dereceleri, sahip olduklan has gelirine göre tayin edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#4 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlim![]() MEDRESELER Islâm egitim tarihi içinde müstesna bir yeri bulunan Osmanli medreseleri, orta ve yüksek tahsili gerçeklestiren müesseselerdi![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti, mükemmel bir egitim, askerî ve idarî teskilâta sahip bulunuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() GENEL EGITIM VEREN MEDRESELER Osmanlilar medreseyi, Selçuklu ve Anadolu beyliklerini örnek alarak kurdular ![]() ![]() ![]() Bilindigi üzere Osmanlilar'da medrese egitimi hemen hemen devletin kurulusu ile baslamistir denebilir ![]() ![]() Osmanli 'Devleti'nin, medenî gelismeye imkân veren birçok konuda oldugu gibi, egitim ve ögretimdeki açik politikasini sonuna kadar devam ettirdigini, ülkeye davet ettigi hocalar ile ilim adamlari sayesinde ögrenmistik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ister klasik dönemde olsun, ister Tanzimat'tan sonraki yeni dönemde olsun genel egitim medreseleri devirlerindeki ilimlerin birlikte okutuldugu medreselerdir ![]() Istanbul'da Sahn-i semân ve Tetimmeler yapildiktan sonra, Osmanli Devleti hududlari içindeki medreselerde yeni bir düzenlemeye gidildigine ![]() ![]() ![]() HASIYE-I TECRID (YIRMILI) MEDRESELERI Bu sinifa giren medreseler, Seyyid Serif Cürcanî'nin Hasiye-i Tecrid adli eserinin adini tasimaktadirlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MIFTAH (OTUZLU) MEDRESELERI Bu medreseler de, belagat ilminden Sa'düddin Teftazanî'nin belagata dair eseri olan "Serh-i Miftah"in adini tasimaktadirlar ![]() ![]() ![]() ![]() TELVIH (KIRKLI) MEDRESELERI Müderrisine günlük olarak 40 akça verildigi için kirkli medrese diye anilan bu medreselerde belagattan Miftahu'l-Ulûm, usûl-i fikihtan Tavzih, fikihtan Radiyuddin Hasan Saganî'nin Mesariku Envari'n-Nebeviyye'si, Sadrusseria Ubeydullah b ![]() ![]() ![]() ELLILI MEDRESELER Müderrislerine günlük (yevmiye) 50 akça verilen bu medreseler "Hâric" ve "Dâhil" olmak üzere ikiye ayrilirlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() SAHN-I SEMÂN MEDRESELERI Daha önce de belirtildigi gibi Sahn-i Semân Medreseleri, Fatih Sultan Mehmed'in Istanbul'da kurdugu külliyede bulunan 8 medresedir ![]() ![]() ![]() ![]() Biraz sonra temas edilecegi gibi bütün bunlar, naklî ilimler denilen ilimlerdir ![]() ![]() ![]() ALTMISLI MEDRESELER Müderrisine yevmiye 60 akça verilen medreselerdir ![]() Fikih: Hidâye ve Serh-i Feraiz Usûl-i Fikih: Telvih Kelâm: Serh-i Mevakif Hadis: Buharî Tefsir: Kessaf Zaman zaman degisiklikler olmakla birlikte medreselerde okutulan bu derslerin yaninda "Cuz'iyât" adi verilen Hikmet (Felsefe), Hesap, Hendese (geometri) Hey'et (astronomi), Cografya, ilm-i zic (astronomi, cetveller), Ilm-i Nücûm (Yildizlar ilmi), tip ve Tesrih de vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli dönemi genel egitim ve ögretim veren medreselerinde gerek aklî, gerekse naklî ilimlerde okutulan dersler zaman zaman degisik olagelmislerdir ![]() ![]() ![]() Sarf okusan bir muhterem kisiden Eline kitabin alsam olmaz mi? Çalissan aferin dese isiten Düsmanin bagrini delsen olmaz mi? Emsile'yi ezber edüp süre gör Maksud ile muradina ire gör Izzî bilüb kaideye gire gör Merah'i bir hosça bilsen olmaz mi? Avamil ne derse âmil ol sen de Misbah ile nur-i ilmi bul sen de ![]() Kâfiye'yi Câmi ile bilsen de Kendini âlâ eylesen olmaz mi? Mantik'in çok olur kiyl ile kali Hacegâni hûb yazmistir akvali Kutbeddin'den bilmek için eskâli Seyyid-i Hasiye'yi bulsan olmaz mi? Telhis'in dersine gark olup yanup Muhtasar sözüne Mütavvel katup Miftah'in üstüne Seyyid'i tutup Ilim deryasina dalsam olmaz mi? Menâr'in üstüne tut Ibn-i Melek Tavzih u Telvih'e eris giderek Pezdevî'de hâsil eylesen gerek Usûlü mahlûlün alsan olmaz mi? Bunlardan baska, Cüz'iyât denilen müsbet ilimler ile ilgili olarak da siirler kaleme alinmistir: Hikmetten oku hem cüz'iyati Fehm et cihani seyreder cihati Hendese ilmin okursan evvel Eskâl-i tesis serhin bil eshel Ilm-i hesaptan oku hülasa Ibn-i celi bul ersin havasa Bil ilm-i hey'et bul Serh-i Çagmin Berçendî'yi kil halline tayin Ilm-i amelden bil usturlabi Üç bist bâbi seyret dolabi Rub'u Müceyyeb dogru ameldir Oku amel kil kim bî-bedeldir ![]() Rub'u mukantar bil eyle seyran Cografiya bil Takvim-i Büldan Bil ilm-i ziycten fasl-i Tusî Takvimin ol dürür ziba arusi Ilm-i Nücum'dan ahkâmi bulma Olacak olursan bos yorulma Ahkâm-i necmi bilmek haterdir Ahkâm-i ser'î bil muteberdir ![]() Okut ulumu cüz ile bile Tesrih ilmin Tibb-i Nebiyle Tesrihi seyret görsen de san'at Tib ilmini bil, bul tende sihhat |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#5 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimSÜLEYMANIYE MEDRESELERI Osmanli medrese sistemindeki en büyük gelismelerden biri de süphesiz ki, Kanunî Sultan Süleyman döneminde meydana gelmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günün sartlari ve ihtiyaçlari gözönüne alinarak Süleymaniye medreselerine Tib, Riyaziye (matematik) ve Dâru'l-hadis ilave edildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Câmi, medrese ve diger tesislerin temeli 7 Cemaziyelevvel 957 (24 Mayis 1550) senesi Persembe günü atilmis, Seyhülislâm Ebu's-Suûd Efendi tarafindan mihrabin temel tasi konmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hâriç ve Dâhil derslerini gören bir ögrenci Hukuk, Ilâhiyat ve Edebiyat Fakültesi durumunda bulunan Sahn-i Semân medreselerine girmeyerek Riyaziyât ve Tip Fakültesi derslerini takib edecekse Musila-i Süleymaniye denilen medreselere devam eder ![]() ![]() Böyle bir sistemle Kanunî, bir tarafdan Sahn-i Semân medreselerinin üstünde medreseler kurmayi gerçeklestirirken, bir taraftan da Osmanli medreselerinin pâyelerini yeni bir sisteme göre tanzim etmis oluyordu ![]() 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() 4 ![]() 5 ![]() 6 ![]() 7 ![]() 8 ![]() 9 ![]() 10 ![]() 11 ![]() ![]() Görüldügü gibi Kanunî Sultan Süleyman devrinin en yüksek pâyeli medresesi, Süleymaniye Dâru'l-Hadisi idi ![]() ![]() Bütün bunlardan anlasildigina göre Süleymaniye ile birlikte en yüksek müderrislik derecesi de Süleymaniye müderrisligi oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ibtida-i Altmisli denilen ve altmis akça yevmiye alan müderrislerin sayisi 48 rakaminda dondurulmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Musila-i Süleymaniye müderrisligi, "kibar-i müderrisîn" denilen müderrisliklerin ilk kademesi idi ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, pâye itibariyle Dâru'l-Hadis medresesinin üstünde bir medrese olmadigi gibi, müderrisliginin üstünde de bir müderrislik bulunmuyordu ![]() ![]() Osmanli ilmiye teskilâtinda müderrislerin, protokol ve pâye bakimindan gerek birbirleri ile gerekse kadilarla olan durumlari kanunnâmelerde düzenlenmis bulunmaktadir ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve hâric müderrisleri kudat-i kasabata (kaza ve kasaba kadilari) tasaddur eder ![]() ![]() ![]() ![]() Ve medârisin (medreselerin) her sinifinda olan müderrisler, kendi hempâyelerine tasaddurlari zat ve zaman itibariyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bunlardan baska Iç-il denilen Istanbul, Edirne ve Bursa sehirleriyle bunlarin etraf ve mülhakatindaki medrese müderrislerinden yevmiye yirmi akça alan bir müderris, kadi olmak istedigi zaman yevmiye 45 akçali bir yere kadi olarak tayin edilirdi ![]() Osmanlilar döneminde ilk defa tedris (egitim-ögretim) hayatina baslayacak olan bir ögrenci, "muhtasarat" denilen dersleri gördükten sonra "Hasiye-i Tecrid" medresesine devam eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ve talebeden biri danismend olmak murad eylese, ibtida ulemadan bir zata varup Hâric derslerini yani mukaddemat-i ulûmi taallum ve tahsil ettikten sonra ol zatin tavassut ve delâletiyle müderrisînden birine varup ve "Dâhil" derslerini görüp Sahn derslerine kesb-i liyakat eylerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli medreselerinde icazet alan müderris adayi "nevbet" denilen sirayi beklerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medresedeki dersleri sirasiyla görüp icazet alan ve danismend olan kimse, bundan sonra mülâzemet ve kadiasker defterine kayd olunarak sira beklerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Baslangiçta bütün müderrislerin tayinleri kadiaskerlerin Pâdisaha arz etmeleriyle yapilirken, XVI ![]() ![]() Osmanli medreselerinde müderrislik yapmak isteyenler ayrica bir imtihana tabi tutulurlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, ilk medresenin kurulusundan ve bilhassa Fatih'in Semâniye medreselerinden sonra belli bir nizam ve kanuna baglanan medrese egitimi ile müderrislik, ufak tefek bazi olaylar bir tarafa birakilacak olursa güzel ve sistemli bir sekilde isliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biraz önce, bozulmaya tesir eden sebebler olarak gördügümüz hususlarin ortadan kaldirilmasi için degisik zamanlarda fermanlar isdar edilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonralari degisik isimlerle anilmalarina ve farkli program tatbik etmelerine ragmen baska mektepler de kuruldu ![]() ![]() 1838 senesinde açilan Mekteb-i Maarif-i Adliye, 1839 senesinde açilan Mekteb-i Ulûm-i Edebiye, 1847 senesinde açilan Dâru'l-Muallim Rüsdî ![]() 1867 senesinde açilan Mekteb-i Sultanî'ler vs ![]() ![]() ![]() ![]() Medreselerde asil islahat, Padisah Sultan Mehmed Resâd (1909-1918) devrinde, Seyhülislâm Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi'nin seyhülislâmligi sirasinda ve dört sene süren çalismalar sonunda yapildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dâru'l-Hilâfe Medresesine alinacak talebenin sayisi tesbit edilirke de o günkü medrese talebesinin sayisi göz önünde bulundurulmustu ![]() ![]() Dâru'l-Hilafe'nin âli kismini bitirenler veya disaridan bütün siniflara âid imtihani verenlerden ser'î ilimlerde ihtisas yapmak isteyenler için Sultan Selim Camiî içindeki Yeni Medrese "Medrese-i Cedîde"nin tahsisi ve buna "Medresetu'l-Mutehassisîn" adi verilerek bir genel müdür tarafindan ve özel bir yönetmelikle idaresi uygun görülmüstü ![]() ![]() Dâru'l-Hilâfe medresesinde okuyacak talebenin haftada 24 saat ders görmesi gerekiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dâru'l-Hilâfe medreselerinde dinî ilimler yaninda müsbet ilimlerin de tedris edilmesi, 1923 senesinde Ismail Hakki Baltacioglu'nun "Bugünkü medrese kimyayi camilerde mihraba kadar sokmustur" sözlerine göre modern bir egitim müessesesi haline gelmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde kurulusundan beri itina ile üzerinde durulan egitim ve ögretim sistemi, daha sonralari degisik sebeblerden dolayi geregi gibi uygulanamamis ve hatta eski kanunlar bile tatbik edilemez olmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi Osmanli Devleti'nde köklü degisiklikler Sultan II ![]() ![]() ![]() ![]() Istanbul ve bilâd-i selâse kadilarina hitaben yazilan fermanin metni söyledir: "Cümleye ma'lumdur ki, ümmet-i Muhammed'denim diyen kâffe-i ehl-i Islâm'a göre ibtida serâit-i islâmiyeyi ve akaid-i diniyesini ögrenip bilmek ba'dehû iktisâb-i maiset için kangi dirlige sulûk edecek ise etmek ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#6 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimIHTISAS MEDRESELERI Görüldügü gibi simdiye kadar genel egitim ve ögretime tahsis edilen medreselerin egitim ve ögretim faaliyetleri üzerinde durduk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DÂRU'L-KURRA "Yer, mekân, ev" gibi anlamlara gelen "dar" ile "okuyan" anlamindaki "kari" kelimesinin çogulu olan "kurra" kelimelerinden meydana gelen "Dâru'l-Kurra", Kur'an-i Kerim'in ögretildigi, bir bölümünün veya tamaminin ezberletildigi ve kiraat vecihlerinin talim ettirildigi mektepler için kullanilmistir ![]() ![]() Bilindigi gibi Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm yayilis tarihinde bir dönüm noktasi olarak kabul edilen Akabe bey'atlarindan sonra Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Mekke'nin fethinden sonra vilayetlere tayin ettigi valilerden bir kismi, ayni zamanda Kur'an muallimi idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Dokuz mescidde egitim ve ögretimin devam ettigi Medine'den baska, fethedilen veya yeni kurulan merkezlerde ashabin kiraatta mahir olanlari dersler veriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslümanlar, hicrî ikinci asrin baslarinda, ashabtan nakledilen bu yedi kiraati temsil eden "Kurra"lar etrafinda toplanarak onlari ögrenmeye basladilar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anadolu Selçuklulari ile Karamanogullari dönemlerinde bu müesseseler "Dâru'l-huffaz" adini almis olup baslica Selçuklular devrinde Konya'da Sâhib Atâ, Ferhûniye (700/1300), Sa'duddin Ömer, Nasuh Bey (715/1315); Karamanogullari döneminde Haci Yahya Bey,Hoca Salman, Has Yusuf Aga, Kadi Imaduddin ve Haci Semseddin Dâru'l-huffazlari tesis olunmustur ![]() Bilindigi gibi Islâm dünyasinda camiler, uzun süre birçok fonksiyonu birden icra eden mekan olma özelligini koruyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki, Kur'an egitimi için açilan bu müesseselere Islâm dünyasinin hemen her yer ve bölgesinde büyük bir önem verilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli egitim ve ögretim sistemi içinde yer alan ihtisas medreselerinden biri de dâru'l-kurralardir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar'in, dâru'l-kurralara büyük bir önem verdikleri anlasilmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten, Evliya Çelebi, gezdigi bütün Osmanli sehirlerindeki dâru'l-kurralar hakkinda tafsilatli bilgiler vermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() a ![]() ![]() ![]() ![]() b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dâru'l-kurralar, oralarda ögretilen ilimlerle alakasi bakimindan daha çok câmiler içinde veya çevresinde tesis edilmislerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli dâru'l-kurralarinda ders kitabi olarak Semseddin Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki, Osmanli dâru'l-kurralari, Yildirim Bâyezid devrinde 798 (1395)'de Bursa'ya gelen Imam Cezerî vasitasiyla Sâtibî ve Cezerî tesirinde gelisme göstermislerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek ezberletilmek istenilen Kur'an-i Kerim'in, gerekse ögretilmek istenilen diger ilimlerin özellikleri bakimindan dâru'l-kurralarda sik sik tekrar ve uygulamaya dayanan bir ögretim metodunun takib edildigi anlasilmaktadir ![]() ![]() ![]() Türkiye'deki dâru'l-kurralar, 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayili Tevhid-i Tedrisât Kanunu'nun 2 ![]() ![]() DÂRU'L-HADIS "Yer, mekân, ev" gibi anlamlara gelen "dâr" ile "hadis" kelimelerinden meydana gelen "Dâru'l-hadis", Hz ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Islâm tarihi boyunca mescidlerde degisik ilimlerin okutuldugu meclislerin kuruldugu bilinmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dâru'l-hadis adi ile ilk defa müstakil bir ögretim müessesesi, Haleb Atabeklerinden Nureddin Mahmud b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki, Osmanli öncesinde de Dâru'l-hadis hocaliginin payesi en yüksek payelerden biridir ![]() ![]() Dâru'l-hadis gelenegini devam ettiren Osmanlilar da hadis ilminin egitim ve ögretimi için ayni isimle müstakil eserler kurdular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed'in Istanbul'u fethinden sonra burada yaptirilan Fatih külliyesi bünyesinde dâru'l-hadis bulunmadigina daha önce temas edilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli dâru'l-hadislerinde hadis ve ilimlerinden baska tefsir gibi diger Islâmî ilimlerin de okutuldugu anlasilmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada sunu da belirtmek gerekir ki Osmanli dâru'l-hadislerinde okutulan hadis, baska bir ifadeyle ders kitaplari meselesi kesin olarak açikliga kavusturulmus degildir ![]() ![]() ![]() Mimarî yönden genel medreselerden farkli olmayan dâru'l-hadisler, halkin egitilmesinde, birlik ve beraberligin saglanmasinda hizmet veren egitim müesseselerinden biri olmuslardir ![]() ![]() DÂRU'T-TIB Islâm dünyasinda tib egitim ve ögretimi ile tedavinin birlikte yürütüldügü müesseseler, "Dâru't-tib", "Dâru's-sifa", "Dâru's-sihha", "Dâru'l-merza", "Sifahâne", "Mâristan","Bimaristan", "Dâru'l-afiye" ve "Bimarhane" gibi isimlerle anilmaktadir ![]() Islâm'dan önce Arap tibbi, genellikle tecrübeye dayaniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm tarihinde tip ilmi ile mesgul olma ve tedavi için hastahâne kurulmasinin gerektigi anlayisi, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bir Islâm dünyasina ve dolayisiyle Osmanlilar üzerinde de tesiri olmasi bakimindan kisaca Abbasî dönemi tibbina bir göz atmak istiyoruz ![]() ![]() Abbasî halifelerinden Harun Resid (170-197/786-809) Bagdad'da bir hastahâne tesis etmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk emirlerinden Emir Ebu'l-Hasan Yahkem (öl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar'dan önce Anadolu'da kurulan birçok dâru's-sifa bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() Islâm dünyasinda hastahâneler sadece bedenî rahatsizliklarla degil, ayni zamanda ruhî ve psikolojik hastaliklarla da ilgileniyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Selçuklular'in, Dogu Islâm dünyasinin koruyucusu olarak Çin ve Hindistan'dan Akdeniz'e kadar yayilmalarinin sadece Türk-Islâm tarihi için degil, Avrupa tarihi için de bir dönüm noktasi teskil ettigi, son zamanlarda yapilan arastirmalarin isigi altinda anlasilmaya baslanmistir ![]() ![]() ![]() Selçuklular döneminde genel bimaristanlardan baska sadece akil hastalarinin tedavisi ile ugrasan Bagdad yakinindaki Deyrihizkil Tekkesi gibi müesseselerle, cüzzamlilarin tecrid edilerek bakildigi miskinler tekkesi veya cüzzamhâne denilen hastahaneler de kurulmus ve bunlardan Anadolu'da bulunanlar Osmanlilar tarafindan yakin zamana kadar isletilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diger medreselerde oldugu gibi Osmanli tip medreseleri de Islâm dünyasinda daha önce kurulmus olan dâru's-sifa ve özellikle Anadolu Selçuklulari dâru's-sifalari örnek alinarak kurulmuslardir ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüze ulasabilen Islâm hastahanelerinin çogu, Osmanlilara ait olanlardir ![]() ![]() ![]() Yildirim Bayezid döneminde askerî islere verilen önem kadar ilim, irfan ve kültürel gelismelere de önem veriliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bursa'da kurulan bu ilk tip medresesi, o zamanlar Türkiye'de insa edilen hanlarin mimarî özelliklerine göre yapilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed tarafindan tesis edilen sahn medreselerinin yaninda bir de Dâru's-sifa yapilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli hastahânelerinin en bariz mimarî özelligi câmi, medrese, imaret, tabhâne, kervansaray, hamam, çarsi, çesme, kütüphâne ve benzerlerinden meydana gelen külliyelerin bir parçasi olarak planlanmalaridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mimar Hayreddin'in Edirne'de insa ettigi II ![]() ![]() ![]() Osmanli döneminde hastalar, bimarhânede kendilerini sagliga kavusturacak müsfik eller buluyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli dönemi Dâru't-tiblarindaki egitim hakkinda kesin bir bilgiye sahip olmamakla beraber, buralarda umumi medreselerde ve dâru'l-hadislerde uygulanan sistemden farkli bir uygulamanin oldugunu söyleyebiliriz ![]() ![]() ![]() Osmanli tip hayatinda muhtesib ile tabiplerin birbirleri ile siki bir iliskileri bulunmaktadir ![]() ![]() Osmanli Devleti'ndeki ihtisas medreselerinden bahsederken, degisen dünya sartlarinin geregi olarak, klasik dönemde bulunmayan yeni ihtisas medreselerinin kurulduguna da temas etmek gerekir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#7 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimMEDRESETÜ'L-KUDÂT Kadi yetistirmek maksadiyla 1270 (1854)'te Seyhülislâm Mesreb Efendi hafidi Mehmed Arif Efendi zamaninda açilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() MEDRESETÜ'L-VÂIZÎN Bu medrese, 6 Subat 1912 tarihli bir nizamnâmeye göre "Ahkâm-i âliye-i Kur'aniyye ve Sünnet-i seniyye-i Nebeviyye dairesinde mevâizi, hasene-i ictimaiyye icrasiyla din-i mübin-i Islâm'in, müessis-i medeniyet ve fazilet oldugunu cihan-i insaniyete nesr edebilecek erbâb-i kemâl-iyetistirmek maksadiyla" açilmisti ![]() Kurulus gayesinden de anlasilacagi gibi medrese, adeta Islâm tebligcilerini (misyoner) yetistirmek için kurulmustur ![]() ![]() ![]() Birinci Sinif: Hadis, Kelâm, Fikih, Siyer-i Nebi, Târih-i Islâm, Hitabet ve Mev'iza, Edebiyat-i Osmaniye, Edebiyat-i Farisiyye, Edebiyat-i Arabiyye, Tarih-i Umumi, Tarih-i Osmanî, Cografya-yi Osmanî ve Islâmî, Cografya-yi Umumi, Hesap, Hendese, Terbiye-i Bedeniyye (Beden Egitimi) ![]() Ikinci Sinif: Tefsir, Hadis, Kelâm, Fikih, Usûl-i Fikih, Hitabet ve Mev'iza, Edebiyat-i Arabiyye, Edebiyat-i Farisiyye, Edebiyat-i Osmaniyye, Tarih-i Umumi, Tarih-i Osmaniyye, Siyer-i Nebi ve Tarih-i Islâm, Cebir, Hikmet-i Tabiiyye, Malumat-i Hukukiyye, Terbiye-i Bedeniyye ![]() Üçüncü Sinif: Tefsir, Hadis, Kelâm, Fikih, Usûl-i Fikih, Felsefe, Hitabet ve Mev'iza, Edebiyat-i Arabiyye, Edebiyat-i Farisiyye, Edebiyat-i Osmaniyye, Tarih-i Edyan (Dinler Tarihi), Hey'et (Astronomi), Hifzissihha (Saglik bilgisi), Kimya, Hikmet-i Tabiiyye, Terbiye-i Bedeniyye ![]() MEDRESETÜ'L-EIMME VE'L-HUTEBÂ Günümüzde, vazifesi hemen hemen mihrab ile minber arasina sikisip kalan mahalle imamlarinin selâhiyetleri, baslangiçta bu kadar kisitli degildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Baslangiçta daha ziyade dâru'l-kurra mezunlari arasindan seçilen imamlar için sonralari yeni bir medrese açilir ![]() ![]() ![]() ![]() MEDRESETÜ'L-IRSÂD Medresetü'l-Vâizîn ile Medresetü'l-Eimme ve'l-Hutebânin birlestirilmesi ile meydana gelmis bir medresedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MEDRESETÜ'L-MÜTEHASSISÎN Medreselerin ilk teskilât ve taksimatinda onlarin üstünde ihtisas medresesi olarak Dâru'l-Hadis, Dâru't-Tib gibi müesseseler vardi ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu medreselerden baska gerek saray erkâninin çocuklarini okutup egitmek, gerekse askerî egitimle ilgili medreseler de kurulmustu ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi simdiye kadar genel egitim ve ögretime tahsis edilen medreselerin egitim ve ögretim faaliyetleri üzerinde durduk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() SARAY MEKTEPLERI Bu mektepler, saraydaki çocuklari okutmak, hünkârin hizmetinde bulunacak memur ve müstahdemleri yetistirmek üzere saray içinde açilan mekteplerdir ![]() 1 ![]() Osmanli sehzâdelerinin okuduklari mekteptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sibyan mekteplerinde oldugu gibi burada da okuma-yazma, Kur'an-i Kerim, dört islem gibi basit bilgiler verilirdi ![]() Sehzâdelerin ilk defa derse basladiklari zaman ve onlar için yapilan tören Türk maarif tarihi bakimindan önemlidir ![]() ![]() 2 ![]() Ilk defa I ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde Enderûn, özellikel XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Enderun Mektebi, Topkapi Sarayi içinde idi ![]() ![]() ![]() ![]() Mektebin teskilâti zamanla bir hayli degisiklige ugrayarak XVII ![]() ![]() ![]() a ![]() b ![]() Bu iki odadakiler yalniz okuyup yazarlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c ![]() Hünkârin avda kullandigi doganlara bakan 40 kisilik bir sinifti ![]() ![]() d ![]() Bu odadakiler, hünkârin çamasirlarina bakar, sarik, seccade hizmeti gibi seyler bunlara aitti ![]() ![]() ![]() e ![]() Bunlar, sarayin yiyecek ve içecegi ile ugrasir, onlara bakarlardi ![]() ![]() ![]() f ![]() Agalari, hazinenin muhafazasi ile mesgul olurlardi ![]() g ![]() Bunlar, "zülüflü" denilen 40 agadan mütesekkildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Enderûnlularin yalniz küçük ve büyük odadakiler degil, digerleri de bir san'at ve hüner sahibi olmaktan geri durmazlardi ![]() ![]() 1045 (1635) senesinde Evliya Çelebi'nin 20 yaslarinda iken Ayasofya'da müezzin mahfilinde okudugu Kur'an, Sultan IV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() Musikî, refah, servet ve medeniyetle birlikte yürüyen bir san'at olduguna göre Osmanlilar'da da ayni sekilde kendisini kabul ettirmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASKERI MEKTEPLER Istanbul'u fethetmekle dünyanin en büyük ve egitilmis ordusuna sahip oldugunu gösteren Osmanli Devleti'nin, dönemine göre modern askerî mektepler açacagi kaçinilmaz bir sonuçtu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Askerî teskilâtin genislemesi ve bu teskilâtin ayri ayri siniflara ayrilmasindan sonra, her sinifin egitimi için uygun olan mekteplerin açildigi bilinmektedir ![]() ![]() ![]() MEDRESELERDEKI EGITIM VE ÖGRETIM METODU Islâm egitim tarihi içinde müstesna bir yeri bulunan Osmanli medreseleri, yüksek tahsili gerçeklestiren müesseselerdi ![]() ![]() Osmanlilar'da Fâtih Sultan Mehmed'le medrese ögretimi belli bir kanuna baglandi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Haftada dört gün medrese-i mezkûreye geldikten maada her günde âdet-i kadime-i müstedimesi üzre bin türlü ihtimamla dört dersin edasina müdavemet ve mülâzemet eyledi ![]() XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli medreselerinde Sali günü hafta tatilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her günün belli dinlenme zamanlari da genellikle ögle ve ikindi aralaridir ![]() ![]() ![]() ![]() Medreselerde çok defa zihnin hafiza ve muhakeme fonksiyonu dikkate alinarak naklî bilgiler yaninda düsünceyi gelistiren aklî ve felsefî ilimlere de yer veriliyordu ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#8 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimMEDRESE ÖGRETIM KADROSU Islâm dünyasinda medreselerin ortaya çikmasi ile baslayan medrese dönemi egitim ve ögretimi, bir veya birkaç kisinin ögrencilere bilgi vermesi ve belli bir sistem çerçevesinde onlari egitmesi sonucunda ögretim kadrosu tesekkül etti ![]() ![]() ![]() 1 ![]() Bilindigi gibi Nizâmiye medreseleri, yüksek seviyede ögretim ve egitim faaliyetlerinde bulunan kurumlardi ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm'in ilk devirlerinden itibaren özellikle bazi ilimlerin tahsilinde bir ögreticiye (muallim, müderris, ögretmen) ihtiyaç duyulmus oldugundan kendi basina kitapla ugrasmak pek hos karsilanmamistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli dönemi medreselerinde, belirli bir tahsilden sonra icazet, mülâzemet ve beratla medreselerde ders veren kimselere müderris (günümüzde profesör) denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() Arapça bir kelime olan "Muîd" birçok mânaya delâlet etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli egitim ve ögretim tarihinde muîdlerin önemli bir yeri bulunmaktadir ![]() "Hadid ve fikr-i sedid ve re'y-i resid ile akrani beyninde ferid ve ta'lim-i muhtasarat-i kütübde mâhir ve teallüm ve iktisâb-i mütavvelata kadir kimesne olur ![]() ![]() ![]() ![]() Süleymaniye vakfiyesinde de muîdlikle ilgili su bilgilere yer verilmektedir: "Ve tullab-i ilimden birer maarif u fezâil ile mümtaz, rütbe-i istifadeden derece-i ifadeye vüsûle isti'dad ile ser-efrazini muîd eyleyeler ![]() ![]() ![]() Muîdlerin, Ellili medreselerden asagi seviyedeki medreselerde de bulundugu ve bunlarin da müderrisler gibi tayin edildikleri anlasilmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() Danismendler arasinda muîd olabilecek evsafta bulunanlarin seçimi ise müderrisler tarafindan yapilmis olmalidir ![]() ![]() Osmanlilar döneminde bu görev, 1908 inkilâbindan sonra da Sultanî-ler'de devam etmek üzere yeniden ihdas edilmisse de sonradan kaldirilmistir ![]() 3 ![]() Islâm dünyasinin egitim ve ögretim tarihinde medreselerin esas unsurlarindan biri de süphesiz ki ögrencilerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her ne kadar ögretim için belli bir yas sözkonusu degilse de bazi müderrislerin, belli ilimlerde ögrenme kabiliyetini nazar-i dikkate alarak belli bir yas grubundan ögrenci seçtikleri de olmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talebe sayisi genellikle vakfi tesis edenlerin isteklerine bagli kalmissa da, bazan bu sayilar degisebilmektedir ![]() ![]() ![]() Osmanli döneminde talebelerin yetismesi üzerinde ehemmiyetle durulmus olmasi onlara büyük bir degerin verildigini göstermektedir ![]() ![]() Islâm ve Osmanli dünyasinda talebeler için degisik kelime ve istilahlar kullanilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli medreselerindeki talebe sayisi, medresenin büyüklük veya küçüklügüne göre degismekle beraber, medreselerin en büyüklerinde bile bir müderrisin okuttugu ögrenci sayisi 20 rakamini geçmez ![]() Öyle anlasiliyor ki Osmanli Devleti'nde daha kurulus yillarindan itibaren tahsilini belirli seviyeye getiren talebeler, hocalarinin da tavsiyesi ile Islâm dünyasinin o dönemlerde taninmis ilim merkezleri olan Kahire, Semerkant, Buhara, Mâveraünnehr, Bagdad ve Sam (Dimask) gibi merkezlerine giderek tahsillerini tamamliyorlardi ![]() ![]() ![]() HUZUR DERSLERI Osmanli Devleti'nde, özel zamanlarda ve yine özel insanlara yönelik yapilan egitimlerden biri de huzur dersleridir ![]() Osmanli devlet teskilatinda bulunan dört tarikten biri olan "ilmiyye sinifi", bu devletin kültür tarihinde önemli ve faal bir rol oynamistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ilmiye sinifi mensuplarinin, Osmanli ülkesinde gördükleri saygi ve itibari, baska hiç bir ülkede görmedikleri bilinmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Ilim adamlarina gösterilen bu saygi, onlarin fikir ve görüslerini hiç çekinmeden ortaya koymalarina sebep oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli devletinde, Ramazan ayinin ilk günü baslamak ve umumiyetle sekiz derste sona ermek üzere sarayda padisah huzurunda "mukarrir" adi verilen zamanin taninmis âlimleri tarafindan takrir olunan derslere "Huzur Dersleri" deniliyordu ![]() ![]() Birçok Müslüman devlet baskanlarinda oldugu gibi, Osmanli Sultanlari da herhangi bir konuda bilgi edinmek istedikleri zaman, devrin âlimlerin-den birini saraya davet eder ve ondan istedikleri mevzuda bilgi alirlardi ![]() ![]() Tarihçiler, Tefsirden ibaret olan bu dersin baslangicini, Osman Gazi (1299-1326)'ye kadar çikarmaktadirlar ![]() ![]() ![]() Sultan III ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ifadelerden de anlasilacagi üzere huzur derslerinin takriri Osmanli devleti için, eskiden beri riayet edilen güzel bir âdet olarak kabul edilmektedir ![]() Ramazan'a mahsus bu güzel gelenek, padisah, sehzâde ve devlet erkâninin, özellikle dinî konularda birçok seyi ögrenmelerine sebep oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biraz önce belirtildigi gibi H ![]() ![]() Saray Ramazan'inin baslica hususiyetlerinden biri olan Huzur Dersleri, her gün degisen bir mukarrir ile muhataplardan mütesekkil ulemadan bir zümre tarafindan icra edilirdi ![]() ![]() ![]() a ![]() b ![]() c ![]() ![]() Huzur derslerinin takrir ve icrasinda riayet edilen bazi usul ve kaideler de vardir ![]() 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() ![]() 6 ![]() ![]() 7 ![]() ![]() ![]() 8 ![]() ![]() ![]() 9 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 10 ![]() ![]() 11 ![]() ![]() 12 ![]() ![]() ![]() 13 ![]() ![]() ![]() ![]() 14 ![]() ![]() 15 ![]() ![]() 16 ![]() ![]() 17 ![]() ![]() Sultan III ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Huzur dersleri, Ramazan'in ilk on gününde icra edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dersler saray salonlarindan birinde ve ögle ile ikindi arasinda takrir olunurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nin basinda bulunan hükümdar ile sehzâde, hükümet erkani vs ![]() ![]() "Kendilerinden öncekiler de tuzaklar kurmuslardir ![]() ![]() ![]() Sultan III ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#9 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimILMIYE TESKILATI Osmanli ilmiye sinifi, klasik Islâmî egitim kurumu olarak bilinen medresede, usûlüne uygun tahsilden sonra icâzet almak suretiyle mezun olup, Osmanli Devleti'nde hukuk, egitim, dinî hizmetler ve nihayet merkezî brokrasinin kendi sahalari ile ilgili önemli bazi makamlarini dolduran Müslüman ve çogunlukla da Türkler'den olusan bir meslek grubudur ![]() Bu meslegin, tarihî seyri içinde kendine has özellikleri ile tesekkül, olgunluk, karisiklik ve toparlanip küçülme dönemleri olmak üzere baslica dört devresinden bahsedilebilir ![]() Türk-Islâm dünyasindan devraldigi temel kavram ve unsurlar ile Istanbul'un fethine kadar uzanan bu dönemde çok basarili gelismeler olmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yenilik tesebbüsleriyle girilen XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() SEYHÜLISLÂMLIK H ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu asirdan itibaren, "Islâm" kelimesi, pek çok kelimeye izafe edilerek kullanilmaya baslanmistir ![]() ![]() Seyhülislâm tabiri ile birlikte kullanilan öbür deyimlerden bir kismi, dünyevî iktidar sahipleri (bilhassa Fâtimî vezirleri) tarafindan da kullaniliyordu ![]() ![]() Hicrî IV ![]() ![]() 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() ![]() Görüldügü üzere, Osmanlilardan önce de varligindan haberdar oldugumuz bu makam ve müessese, Osmanlilarda oldugu gibi resmî degildi ![]() ![]() Osmanlilarin, alti sari askin hükümranlik döneminde "seyhülislâm" ünvaninin ne zaman kullanilmaya baslandigi kesin olarak bilinemedigi gibi, ilk defa bu ünvani alan zâtin kimligi dahi kesin ve net olarak tesbit edilememektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, kendisine sorulan dinî ve ser'î meseleleri cevaplandiran kimseye "müftî", verilen karara da "fetva" dendigini biliyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, ileri gelen zevat için kullanilan ünvanlarin bir çogu, daha önceki müslüman devletlerde de kullanilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ilmiyye sinifinin en yüksek mevkii olan ve "Mesihat-i Islâmiyye" diye adlandirilan bu makamin Osmanlilarda ortaya çikis gayesine yönelik degisik bazi görüsler bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Osmanli padisahlari, Misir'da Memlûk sultanlari yaninda bulunan Abbasî halifesinin hâiz oldugu mevkii taklid etmek suretiyle böyle bir müesseseyi kurmus olabilirler ![]() b) Osmanli ulemâsinin bir dinî reisin baskanliginda teskilâtlanmasi, devletin tebeasi olan gayr-i müslimlerin basinda bulunan patrikligi taklit etmek suretiyle olmustur ![]() c) Bu müessese, devlette mevcut dünyevî iktidar yaninda, kazaî selâhiyetlerle teçhiz edilmis sûfî-dinî bir an'anenin neticesi olarak da dogmus olabilir ![]() Zuhurunu, tek ve belli bir sebebe baglama imkâni bulunmayan bu müessesenin kurulusunu, baska dinlerdeki ruhanî riyasetin taklid edilmesi ile izâha kalkismak, tamamen indî bir mütalâa olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmligin dogus ve ortaya çikis sebebini tek bir vak'aya baglamak yerine, tarihî olaylari incelemek ve bu yolla bir neticeye varmak daha dogru gibi görünmektedir ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iste bütün bu hususlar nazar-i dikkate alinmis olacak ki, ilk defa bu makama getirilen Molla Fenarî'nin sahsinda adi geçen ünvanla bir makam ve müessese kurulmus oldu ![]() Ilk Seyhülislâm: Osmanli devlet teskilatinda, "müfti'l-enâm" ünvani ile de anilan seyhülislâmlarin, ihraz ettikleri bu resmî makama ilk defa kimin getirildiginin kesin olarak bilinemediginden söz etmistik ![]() ![]() Osmanlilardan önceki müslüman devletlerde, varligindan haberdar oldugumuz seyhülislâmlik, bu devlette eristigi dinî ve siyasî ehemmiyeti hiç bir ülkede bulamamistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla beraber, Fatih Sultan Mehmed'in tedvîn ettirdig ikanunnâ-mede, açikça isminden ve ulemanin reisi olma gibi bir sifati bulundugundan söz edilen seyhülislâmlik makaminin daha önce mevcut olmasi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzün, Adalet ve Millî Egitim Bakanligi ile Diyanet Isleri Baskanliginin görev ve yetkilerini kendisinde toplayan bu makamin, Osmanli devlet teskilati içindeki mevkii ve durumu, Fâtih kanunnâmesinde açikça belirtilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih kanunnâmesinde mevkii belirtilmis olmakla beraber, esas ehemmiyet, Zenbilli Ali Cemalî Efendi (1503-1525) ile baslamis, Ibni Kemal ve Ebu's-Suûd Efendi gibi dirayetli zevatin yetismesi ile kemâl mertebesine ulasmistir ![]() ![]() ![]() a ![]() ![]() b ![]() ![]() ![]() ![]() c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmligin haiz oldugu önemi belirten hususlardan biri de, seyhülislâm olarak tayin edilecek olan zatin saraya daveti esnasinda, protokol geregi sadriâzamla birlikte huzura girerlerken padisahin onlara karsi üç adim atmasi ve onlari ayakta istikbal etmesidir ![]() ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmligin Sona Ermesi: Osmanli Devleti'nde, ilmiye sinifinin en yüksek mevkii olan ve mesihat-i islâmiyye diye adlandirilan bu önemli makamin uzunca bir tarihçesi vardir ![]() ![]() ![]() Bütün Osmanli müesseselerinde oldugu gibi, bu müessese de, XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çivizâde Muhyiddin Seyh Mehmed Efendinin, yukarida belirtilen sebepten dolayi azli, bu makama yükselenlerin artik "azledilemez = lâ yen'azil" olan özelliklerini ortadan kaldirmis oldu ![]() ![]() Seyhülislâmlarin "azledilemez" özelligi ortadan kalktiktan ve eskiye nisbetle bir gerileme basladiktan sonra, azledilmis olan bir seyhülislâmin, ayni vazifeye tekrar getirilmesi ile karsilasiyoruz ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti idarî kadrosunda bulunan hemen herkese en büyük ceza olan idâmin verilebildigi ve sadriâzamlarin bile böyle bir cezadan kendilerini kurtaramadigi bir gerçektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() Osmanli devlet teskilatinda, herhangi bir kimseye seyhülislâm ünvaninin verilebilmesi, o kimsenin mesihat makamina getirilmesiyle mümkün oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilfiil seyhülislâmlik makamina gelmedigi halde bu pâyeyi alanlardan ikincisi de Erzurumlu Feyzullah Efendi'nin büyük oglu Fethullah Efendi'dir ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece tarihî seyri içinde geçirdigi çesitli merhalelerden sonra nihayet, Seyhülislâm Medenî Mehmed Nuri Efendi (1920-1922)'nin, dahil bulundugu son Osmanli kabinesiyle birlikte istifasi neticesinde, seyhülislâmlik makami, Osmanlilar'la birlikte Islâm âleminden de kalkarak tarihe mal olur ![]() Sehülislâmin Tayin ve Azli: Osmanli Devleti müesseselerinden biri olan ilmiyye'nin reisi durumundaki seyhülislâmin bu makama gelebilmesi, basit bir tayin veya formalite isi degildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebu's-Suûd Efendi'den itibaren bu makama gelebilmek için bazi merhalelerden geçmek gerekiyordu ![]() ![]() ![]() Ilmiye sinifinin reisi ve dinî lider olmakla beraber, seyhülislâmin tayini, bizzat devletin basinda bulunan padisah tarafindan yapilirdi ![]() ![]() ![]() Sadriâzam, kadiasker veya mâzulleri arasinda, kendisiyle anlasabilecegi birisini padisaha empoze edebilirdi ![]() ![]() Seyhülislâmin kim olacagi kararlastirildiktan sonra, veziriâzam, o zat hakkinda telhis denilen arîzayi padisaha takdim eder; bundan sonra, seyhülislâm olacak zat,saraya veya icabina göre Pasakapisina dâvet olunup sadriâzamla beraber saraya giderlerdi ![]() Sayet, seyhülislâm namzedi, dogrudan dogruya saraya dâvet edilmis ise, veziriâzam da çagirilirdi ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmin tayini ile yakindan ilgili bulundugundan, bu makamda en çok kalmis olanlardan da kisaca bahsetmemiz gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazi kimselerin bu makamda uzun süre kalmalarina karsi, bir kismi da çok az denebilecek kadar kisa bir süre bu vazifede kalabilmistir ![]() Memikzâde Mustafa Efendi'nin mesihat müddeti, Osmanli mesihat tarihinde en kisa olani olarak bilinir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce de belirtildigi gibi mükerrer seyhülislâmlik, h ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() ![]() Isimleri zikredilen bu zevatin son dördü, Ikinci Mesrutiyet'in kabine degisikligi sonucu tekraren bu makama getirilmislerdi ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmin vazife ve selahiyeti: Kurulus döneminde vazifesi, sadece ser'î meseleler üzerindeki talepler hakkinda fetva vermekten ibaret olan seyhülislâmin, bu hükümler hakkinda hiç bir icra selâhiyeti yoktu ![]() ![]() Kurulus döneminden sonra ise Seyhülislâmin fetvalari, sadece ammeyi ilgilendiren siyasî sahalara inhisar etmistir diyebiliriz ![]() ![]() ![]() "Merhum ve magfurun leh Sultan Süleyman Han aleyhi'r-rahme ve'r-ridvan hazretlerinin zamân-i bâemanlarinda merhum Seyhülislâm Ebu's-Suûd Efendi hazretlerinin asrinda olan kanunnâme-i sultanîdir ki, ser-i serife muvafakati mukarrer olup hâlâ muteber olan kavanin ve mesâildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kararlarini tatbik edebilme imkânina sahip bulunmayan ve ayni zamanda, Divân'in âzasi da olmayan seyhülislâma, önemli meselelerin görüsülme ve müzakeresi esnasinda müracaat edilirdi ![]() ![]() Devlet teskilâti içindeki vazifesi, önceleri sadece fetva vermek gibi bir sahaya inhisar eden seyhülislâmlarin bu makami, Ibni Kemal ve Ebu's-Suûd Efendi gibi dirayetli zevatin yetismesi ile daha da önem kazanmaya basladigindan yetki alani da buna paralel olarak genislemistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece seyhülislâm, günümüzün hem Adliye, hem de Millî Egitim Bakanliklari vazifesini üstlendigi gibi, Diyanet Isleri Baskanligi vazifesini de üstlenmisti ![]() ![]() ![]() Önceleri, Divan-i hümayûn âzasi olmayan seyhülislâmlarin meclise girmesi, II ![]() ![]() ![]() ![]() Tanzimat'la birlikte nâzirlik derecesine inen seyhülislâmlik makami, 1876'da Mithat Pasa tarafindan ilan edilen Kanun-i esâsî'nin 27 ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmlik makaminin devlet teskilati içindeki ehemmiyeti, bir hayli yüksekti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmin maiyyeti: Osmanli devlet teskilâti içinde önemli bir yeri bulunan seyhülislâmlarin, XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() Devlet teskilâti içindeki durum, yetki ve vazifesine uygun olarak seyhülislâmin maiyetinde de hayli kabarik bir memurlar kadrosu tesekkül ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fetva eminliginin ihdasi, Seyhülislâmin sefere istiraki veya hastalanmasi gibi anormal bir durumun ortaya çikmasi yüzündendir ![]() ![]() Seyhülislâm dairesinde, fetva eminliginden baska daha bazi önemli memuriyetler de vardir, bunlar: Kethüda: Siyasî ve iktisadî islerinde seyhülislâmin vekili olan kethüda, onun adina hareket ederdi ![]() Telhisçi: Seyhülislâmin, hükümet nezdindeki temsilcisi durumundaki memuru olup, hukuk, dinî isler ve kanunlara ait muamelelerde hükûmetle temas ederdi ![]() ![]() Mektupçu: Seyhülislâmin divan efendisi veya mühardari ve simdiki ismiyle yazi isleri müdürü idi ![]() ![]() ![]() Seyhülislâmin maiyetindeki bu memurlardan (daire müdürleri) her birinin kendisine ait ve müstakil daireleri bulunmakta idi ![]() XIX ![]() Ders vekili, Fetva emini, Seyhülislâm mektupçusu, Arzuhalci, Ilâmat mümeyyizi, Rumeli kadiaskeri tezkirecisi, Kassam-i askerî, Rumeli ser'iyyatçisi, Rumeli vekayi kâtibi, Anadolu kadiaskeri tezkirecisi, Anadolu vekayi kâtibi, Istanbul Kadisi müsaviri, Istanbul ser'iyatçisi ve Istanbul kadisi vekayi kâtibi ![]() Ders vekili, fetva emini, Mesihat mektupçusu ve üç muavini, Ilâmat-i ser'iyye mümeyyizi, Mesihat arzuhalcisi ve iki muavini, Ilâmat-i ser'iyye mümeyyiz muavini, maas-i ilmiyye kâtibi, Reisü'l-müsevvidîn ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#10 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimKADILIK Osmanlilar, kendilerinden önceki Islâm devletlerinin geleneklerine uyarak kadi tayininde çok titiz davrandilar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda kadi nasbi ilk defa Osman Gazi tarafindan, kayinpederi Seyh Edebali'nin damadi ve talebesi olan Dursun Fakih ile baslar ![]() ![]() Osmanli devlet teskilâtinda, kadi'nin adlî görevi yaninda idarî, ilmî ve hatta askerî görevi de vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toplumunda önemli bir yeri bulunan kadilar, biri Anadolu, digeri de Rumeli olmak üzere iki kadiaskerlige bagliydilar ![]() ![]() Osmanli ülkesinde kadi olabilmek için medresinin yüksek derecelerinden mezun olmak gerekiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli kadisi sancak ve kazalara tayin edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kaza kadiligindan yükselen kadi, sancak kadisi olur ve mevleviyet pâyesi alirdi ![]() ![]() ![]() XVIII ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() Osmanli devlet teskilâtinda hâkim sifatiyla davalari sonuçlandirip karara baglayan kadidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Rumeli Kadiaskeri edâmellahu fezailehuya hüküm ki: Ümenay-i din-i mübin ve hademe-i ser'-i Seyyidi'l-mürselin olan kudata taklid-i kaza veyahut te'yid-i maiset cihetiyle müstahakkine kaza tevcih ve itâ olundukta binnefs kendileri gidüp hükümet-i kazayi icrâ ve özürleri oldukta icray-i ahkâm-i ser'iyyeye kadir munassak ve müteserrî' kimesneleri yerlerine nâib nasb ve tayin edüp bu vechle ahval-i kudat muntazam ve mazbut ve nizam-i bilâd ve ibâd rabit-i ahkâm-i ser'iyye ile mustahkem ve merbut iken kazaya mutasarrif ve naib olanlar ziyade celb-i menfaat ve tahsil-i rahat içün binnefs kendileri memur olduklari mahalle gitmediklerinden gayri niyâbet ve hükümetleri ahkâm-i ser'iyye icrasina kadir kimesnelere siparis etmeyüp nâdân ve cahil ve ilm-i sakdan âri ve mütegafil olanlara ve belki hilye-i fadl ve irfandan âtil âyan ve serdarlara ziyade mesahire ile tefviz eylemeleri anlar dahi kazalarina varup kazalarinda meydana gelen olaylari yanlis ve rüsvet ile çesitli hüccet verdikleri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toplumunda kadi, yegane sahsiyet olarak özelligini korurken, hükümlerine disaridan herhangi bir sekilde müdahale ve tesir edilmesi söz konusu degildir ![]() ![]() ![]() ![]() "Islâm, adaleti ibâdetten üstün tutmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce bir kismindan bahsettigimiz yardimcilardan baska, mahkeme kâtipleri de tabii olarak mahkeme bakimindan kadi'nin yardimcilaridir ![]() ![]() ![]() "Bir defa, mahkemelerin mutlak surette alenî cereyan etmekte olmasina ehemmiyetle isaret etmeliyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kadiya hükümlerinin ser'a uygun olmasi bakimindan yol gösteren diger bir müsavir de kazanin müftüsüydü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toplumunda vezirler, valiler vs ![]() ![]() ![]() ![]() Ihdasindan itibaren kadiaskerlere, daha sonra bir kismi mesihat makamina baglanan kadilik müessesesi, 1839'dan itibaren çesitli degisiklikler geçirdi ![]() ![]() NAKIBÜ'L-ESRAFLIK Osmanli Devleti'nin bir yönü ile idarî diger yönü ile ilmî teskilâtina bagli bulunan müesseselerden biri de Nakîbü'l-esrafliktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vazifesi, nesl-i pâk-i necib (Hz ![]() ![]() ![]() Biraz önce de belirtildigi gibi, hemen hemen her Müslüman ülkede varligi bilinen Nakîbu'l-esraflik teskilâtinin gördügü hizmetler de asagi-yukari aynidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Vesikada, Sadreddin Yusuf'un asaleti, nesebinin sihhati ve dindarligi kaydedilerek Selçuk Türkiyesinin seyyidleri reisligine tayin edildigi, eskiden oldugu gibi onun, evladi ve torunlari için (maiset temini için daimî gelir) tecdid edilip ona bagislandigini, seyyidlerin ahvalini zapt etmesi, nesebi sahih olan seyyidlere rivayet ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm âleminde, seyyid ve seriflere gösterilen bu ragbetten dolayi bir çok kimse bunu istismar edip kendisinin seyyid oldugunu (müteseyyid) iddia eder oldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Haci Mansur ve Bayram adindaki sahislar seyyid olduklarini iddia etmektedirler ![]() ![]() Böyle bir teftiste seyyid olduklarini isbat edemiyenlerin de baslarina sardiklari yesil sariklarinin alinmasi gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nin kurulusundan kisa bir müddet sonra burada da gördügümüz bu müessesenin kurulusu hakkinda Rif'at Efendi Davhatü'n-Nukaba adli eserinde sunlari söyler: "Yildirim zamanina kadar seyyidler için bir nakib ve zabita tayin edilmemisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mevzumuza isik tutacagi için Ali Emirî (öl ![]() "Selâtin-i Osmaniyye'nin sâdât-i kiram hazeratina fevkalâde hürmet-i mahsuslari oldugundan bu silsile-i mübarekeye bazi müteseyyidler karismamak ve bir seyyid-i sahihu'n-neseb bir memlekete seyahat ederse hakkinda hürmet olunmak ve sayet gittigi sehirde temekkün ve tavattun buyurursa ismi zabt ve kayd olunmak üzere hicretin sekiz yüz tarihinde selâtin-i Osmaniyye'nin dördüncüsü olan Yildirim Bayezid tarafindan o vakit payitaht olan Bursa'da Nakibü'l-esraf ünvaniyle sâdâttan olmak üzere memur-i mahsus tâyin buyrulmus ve Fâtih Istanbul'u zapt ettikten sonra da bu hususa itina buyurduklari gibi mahdumlari sultan Bâyezid-i sani zamaninda umum vilayet ve liva merkezlerine vesair icabeden mahallere de Nakibü'l-esraf vekili ünvaniyle memurlar nasb ve tayin buyrularak sâdatin silsilelerinin muhafazasina itina edilmis ve el'an devam edilmekte bulunmustur ![]() ![]() Nakibü'l-Esraf, Osmanli devlet tesrifatinda (protokol) diger bütün devlet erkânina takaddum ederdi ![]() ![]() "Sevketlü kerametlü efendimiz hazretleri müsahede ve taht-i aliye cülûs buyurduklarinda alkis olunup ibtida Nakibü'l-esraf efendi gelüp dâmenbus ve kiyam ve alkis olunup duaya surû' eyledigi gibi çavusbasi aga ile kapucular kethudasi aga temenna edüp kubbe-i hümayuna seyhülislâm efendi hazretleri ile kaimakam hazretleri kaldirmaya azimet ve müsarünileyhima dahi yerlerinden hareket ve süratlice reftar ile gelinceye dek Nakibü'l-esraf efendi dahi duaya hitam virüp kad-i hamidey-i tâzim eyledikten sonra avdet etmeyüp taht-i hümayunun sag tarafinda sevketlü efendimizin nazargahlarinda durdular ![]() Sultan Ikinci Abdülhamid zamaninda, Nakibü'l-esraflarin oturmalarina mahsus Yildiz civarinda bir konak tahsis edilmisti ![]() 1908 senesine kadar 1000 kurus maas alan Nakibü'l-esrafin ayligi daha sonra 5000 kurusa kadar çikarilmistir ![]() ![]() Osmanli devlet ve toplum hayatinda büyük bir yeri bulunan Nakibü'l-esraflik müessesesi, adi geçen devletle birlikte tarihe mal olmustur ![]() IMAMLIK Insanlari dogru yola iletmek ve dolayisiyla onlara dünya ve ahiret saadetini tattirmak için, zaman zaman peygamber adi verilen elçilerini gönderen Allah, insanlara bu elçileri vasitasiyla emirlerini bildirmistir ![]() ![]() ![]() ![]() Ilk emrinde okumayi emreden, ilmi herkese farz kilan ve ilimle mesgul olmayi ibadet sayan Islâm Dini, kendinden önceki dinlerde oldugu gibi, belli çizgilerle diger insanlardan ayrilan veya Allah ile insanlar arasinda aracilik yapan bir "din adami sinifi"na tarih boyunca yer vermemistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-i Kerim'in yedi yerinde müfred (tekil), bes yerinde de cemî' (çogul) olarak geçen imam kelimesinin âyetlerin isigi altindaki lügat mânasi: "Nümune, isaret, misal ve rehber"dir ![]() ![]() Günümüzde vazifesi mihrab ile minber arasina sikismis bulunan imamin yetki ve selahiyetleri baslangiçta bu kadar kisitli degildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde mahalle halkinin beledî, idarî ve dinî yöneticisi olan imamin vazifesi sadece sivil hayatta degil, askeriyede de vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeniçeri ocagina mahsus olmak üzere "ImamGi Hazret-i Aga" ünvanini haiz bir imam bulundugu gibi kapikulu sünûf-i askeriyesi ortalarindan her birinde dahi efrad-i askeriyeye talim-i serâit-i dîniyye etmek ve edây-i salât ile talkin, gasl ve tekfin vezâifi dahi ifa eylemek üzere bir imam mevcut idi ![]() Kitâat-i askeriyenin büyük zâbitâni meyaninda vacibu'r-riâye olanlardan birinin ismine nisbetle yâdedilmesi orduy-u hümâyunca kadîmen mutâd oldugu cihetle yeniçeri ortalarindan 84 ![]() ![]() Imam-i Hazreti Aga hakkinda Uzunçarsili (Osmanli Devleti Teskilâ-tindan kapikulu Ocaklari, I, 232-233)'da söyle der: "Ocak imami resmî zamanlarda ve ordu alaylarinda basina yayabasi keçesi giymeyerek ulemâya mahsus örf giyer ![]() ![]() ![]() Aga imami azlolunamazdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeniçeri tesrifat defterinde (XVI ![]() ![]() ![]() ![]() Halkin, daha dogrusu mahallenin idarî ve beledî âmiri olan imamlarin bu durumu, kendilerini bazi mükellefiyetlerden kurtarmaktadir ![]() ![]() Osmanlilarda, mahalle yöneticisi olan imamlar, günümüzde oldugu gibi namaz kildirip köselerine çekilmiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Âsitâne Kaymakamina ve Istanbul Kadisina ve Sekbânbasiya ve Hassa Bostancibasiya hüküm ki: Mahruse-i Istanbul'da bazi mahallatta fevahis taifesi tavattun ve âdet-i mazmumeleri üzre bazi erâzil ve müdmini - hamr (içki içenler) olan eskiya ile ihtilat ve irtikâb-i fisk-u fücur ve bâsie-i fitne ve fesâd olduklari mesami-i aliyye-i mülûkâneme ilka olunub emr bi'l-ma'ruf ve nehy ani'l-münkerin mev'ize-i kerime muktezasinca uhde-i cenab-i hilafetmeâ-bimi vâcib ve zimmet-i mehin vârid-i töhmet-i cihanyanima lâzim vârid olmagla sen ki vezir-i müsarün ileyh ve siz ki mûmâ ileyhimsiz insaallahu taala is bu emr-i serif-i vacibü'l-imtisalim vüsuluna mahruse-i Istanbul ve tevabii mahallati imamlarina mahallelerine fevahis sakin olmamak üzere ve ahalisi dahi evkat-i hamsede (bes vakit) cemaat ile eday-i salât-i mefruza içün hazir olup ve içlerinden târik-i salât (namazi terk edenler) ve sürb-i hamr vesair menahiyi mürtekib olanlar, mahallelerinden ihraç olmak üzre ma'rifet-i ser'le muhkem tenbih ve te'kid ve mehakime üzerlerine ta'zir-i ser'î iktiza eder cürmü sâbit olanlarin dahi müstahak olduklari cezalari töhmetleri tasrihi ile sen ki vezir-i müsarün ileyhsin huzuruna i'lam ve ser'an müstahak olduklari cezalari, sâire mucib-i ibret içün (baskalarina ibret olmak üzere) alenen tertib ve bitevfikillahi taala menhiyyat ve münkerati men ve ref'ine ve ibadullahin zill-i ma'delet-i mülûkânemde emn ve it'minanlerine ziyade takayyüd ve ihtimam eyleyüp tesamüh ve tekâsülün gayetü'l-gaye ihtiraz ve ictinab eylemeniz bâbinda ferman-i âlisanim sâdir olmustur ![]() Bu fermana göre mahalle imamlari kendi mahallelerinden sorumlu tutulmaktadirlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli döneminde mahalle imamlarinin birçok görevi bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahalle halki tarafindan biriktirilip imama teslim edilen ve "avariz akçasi" denilen bir nevi yardimlasma sandigi vardi ki, burada biriktirilen para ile mahalledeki hasta ve fakirlere yardim edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Çesitli belge ve kroniklerin bildirdiklerine göre mahalle aralarindaki sokaklarin süpürülüp temizlenmesinden mahalle halki; çarsi ile pazarlardaki sokaklarin temizliginden de esnaf sorumlu tutulurdu ![]() ![]() Imamlarin bu görevleri o kadar önemli ve devamli bir hal almisti ki, sehir merkezinde kadilik müessesesi büyük bir sarsintiya ugrayip fonksiyonunu yitirdigi halde, o müessesenin alt kademedeki temsilcisi olan mahalle imamlarinin durumu o kadar sarsilmamistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazete, radyo, televizyon vs ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzdeki vazife, yetki ve selâhiyetini çok iyi bildigimiz imamlik, asirlarca Isâm âleminde önemli rol oynamis mühim bir memuriyetti ![]() Önemli bir memuriyet oldugundan, resmen tayin edilmemis olnalarla köy veya mahalle halki tarafindan gayri resmî olarak bu vazifeye getirilenlere "imam" ismi bile verilmemektedir ![]() ![]() ![]() "Mafharü'l-kudat ve'l-hukkâm ma''denü'l-fadli ve'l-kelâm Mevlâna Vize kadisi zîde fadluhû tevki'i refi-i hümayunum vasil olicak malum ola ki haliya taht-i kazanda vaki' olan Abdi köy demekle ma'ruf karye halki ve kaza-i mezburun sair ahalisi evkat-i salatta tekâsül ve eday-i feraiz ve vacibatta tesahül gösterüp ve ekser mesacid haraba müsrif olup tamir ve termim olunmayup ve bazi eimme Kur'an-i Azim-i sihhat üzre kiraatina kâdir ve erkân-i salata âlim olmayup ve bazi dahi ser'an imameti münafi bazi ef'al ve akval ve evsaf ile maruf ve mevsuf iken imamet eyledikleri pâye-i serir-i a'laya arz olunmagin buyurdum ki hükm-i serif-i lazimü'l-itbaim vardukta bizzat mübaseret idüp bu hususu ayan-i vilayetten bî garaz müslümanlar mahzarinda ser'le teftis ve tetebbu' edüp göresiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#11 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimXV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm medeniyeti içindeki yerlerini aldiklari andan itiaren, hareket ve müesseselerini bu dinin emir ve prensiplerine uydurmaya çalisan Müslüman Türkler, bu sâyede ilmin gelismesine hizmet etme imkânina kavustular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi Kur'an, ilk âyeti ile ögrenmeyi emreden bir dinin kitabidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm âleminde, astronomi ve matematik gibi ilimlerin gelismesi için en büyük tesvik, ibâdetlerin yerine getirilme zamanlarinin tayini ile ilgilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle zannediyorum ki Osmanli döneminde bu ilim dalinin (astronomi) gelisme seyrini takib edebilmek için iki âlimin ismini zikretmek kâfi gelecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek Kur'an, gerekse hadislerden bir kisminin açiklanabilmesi, tarih ve metodolojisini bilmeye baglidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten Islâm, fark gözetmeden, insan ve insanliga faydali olacak egitim ve ögretim faaliyetlerinin devam edip gelistirilmesini emreden bir dindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm âleminde, tercümeler devri (IX ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Büyük bilim tarihçisi George Sarton'a göre M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Briffault'a Making of Hummanity isimli eserinde: " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce de belirtildigi gibi Türkler, Islâmiyet'i kabul edip bu dinin medeniyet hâlesi içine girdikten sonra, yasantilarini bu dinin emirlerine göre düzenlemeye çalistilar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli döneminin XV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âlimler denizi diyebilecegimiz Osmanli döneminin XV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edebî hayat, Istanbul, Edirne ve Bursa'dan baska, sehzâde sancaklarinda, Bagdad, Diyarbakir, Konya ve Rumeli'de, bir ilim merkezi haline gelmis olan Üsküp ile Yenice-i Vardar'da da inkisaf ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi, Bursa'li Kadizâde-i Rûmî denilen Musa Pasa, büyük bir Türk matematikçisi ise de ilmî tahsilinin bir bölümü ile, ders okutmasi Osmanli diyarinda olmayip Semerkant'ta olmustur ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, bütün ilmî müesseselerde oldugu gibi sihhî ve tibbî müesseseler de açmislardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki Osmanlilar, ilim tahsiline büyük bir önem veriyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarin, ilim adamlarina olan ragbetleri ve onlari himayeleri, daha kurulus yillarindan itibaren bilindigi için disardan da pek çok kimse buraya gelmeye basladi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, ilim adamlarina gösterilen itibar, birçok bilginin (âlim) Iran, Turan, Horasan, Dagistan, Hindistan, Buhara, Haleb, Sam, Misir ve Karaman gibi yerlerden kalkip Istanbul'a gelmelerine sebep oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek medrese, gerekse diger müesseseler bakimindan meydana gelen bu gelismeler, sadece Istanbul'da degildi ![]() ![]() ![]() ![]() XV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 26 Mayis 1996 tarihli Milliyet Gazetesi'nin dördüncü sayfasindaki haberde, hastaliklarin musikî ile tedavisi hakkinda söyle deniyor: "Türk müzigi ile tedavi yönteminde Almanya'da 25 denek üzerindeki çalismalarin olumlu sonuç verdigi belirtildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Dinle iyiles: Rast :Felc, bas ve göz agrilarina Buselik: Kulunç ve bel agrilarina Ussak: Uykusuzluk Rehavî: Sirt agrisi Hüseynî: Kalp, karaciger, mide ve sitma Hicaz: Böbrekler Zirefkent: Mafsal agrilari Isfahan: Atesli hastaliklar Nevâ: Kadin hastaliklarina ![]() Günümüz üniversitelerinde arastirmaya konu olan müzikle tedavi, XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Merhum ve magfur Bâyezid-i Veli, vakifnâmesinde hastalara deva, dertlilere sifa, divânelerin ruhuna gida ve def-i sevda olmak üzere on aded hânende (okuyucu) gulam tahsis etmistir ki, üçü hânende, biri nezyen, biri kemanî, biri musikarî, biri santurî, biri udî, olup haftada üç kerre gelerek hastalara ve delilere musikî fasli verirlermis ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bes Buçuk Asirlik Türk Tabâbeti Tarihi adli eserinde Osman Sevki musikî ile tedavi konusunda sunlari söylemektedir: "Türk tabâbeti, genislik ve kapsam itibariyle çok ileri idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, sözü edilen dönemlerde özellikle akil hastalari musikî, su sesi ve çiçeklerle tedavi edilmeye çalisilirken XVIII ![]() ![]() Osmanlilarin, yukarida kismen temas edilen sahalardaki gelismislik ve dönemlerindeki dünya devletlerine göre olan üstünlüklerinin tamamindan bahsetmek elbetteki mümkün degildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bahsedecegimiz bu sahsiyetlerden biri, babasindan sonra Osmanogullari'nin en bilgini olarak kabul edilen II ![]() ![]() ![]() Sultan Bâyezid, sehzâdeliginden beri etrafina ünlü bilginleri toplayip kendisini yetistirmeye gayret etmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onun, bilginler ve san'atkârlar için ayrilmis özel bir bütçesi vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Surasi bir gerçektir ki, onun döneminde ilim ve ilim adamlarina gösterilen himâye, ilmî gelismelerde etkili olmustur ![]() ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() Siirleri ile söhret kazanmis olan Mihrî Hatun ile Müeyyedü'd-Din, taninmis bilim adamlarindandir ![]() ![]() Hammer'in ifadesiyle "Bâyezid asrina seref veren altmis fakih arasinda ikisi diger bir sube-i malumatta yüksek söhret kazanmislardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâyezid'in, edebiyat sahasindaki himayesi, yabanci ülkelere, hatta Horasan ile Iran'in diger vilayetlerine kadar genislemisti ![]() ![]() ![]() Kaynaklarimiz, Ibn Kemâl veya Kemâl Pasazâde diye büyük bir sahsiyetten bahsederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Son derece vakur, sade giyinen, âbid ve zâhid bir insan olan Seyhu'l-Islâm Ebu's-Suûd Efendi, bir hukukçu olarak fikih ve fetva alaninda Islâm Hukuku'nun Osmanlilardaki uygulamasina büyük katkilarda bulunmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi gerçek ilim adami, toplumun kültürel varliklarini koruyan, yayan ve onlari yasatan kimselerin basinda gelir ![]() ![]() ![]() Tarihimizde ve özellikle XV - XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Padisahlardan, Kanunî Sultan Süleyman'in Ebu's-Suûd Efendi'ye gösterdigi hürmet anilmaya deger ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebu's-Suûd Efendi'den bahsederken, Osmanli dönemi ilmiye sistemindeki mülazemetten söz etmemek mümkün degildir ![]() ![]() Baslangiçta Osmanlilarda medrese mezunu az oldugundan mezunlarin beklemesi söz konusu degildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebu's-Suûd Efendi'nin yeniden nizama koydugu bu sisteme göre, Mevâli'nin yani yüksek ilmiye mansiblarinda bulunan ricalin her biri için, kontenjanlar belirlenmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebu's-Suûd Efendi, Seyhülislâmligi dönemindeki ilmî ve dinî faaliyetleri yaninda Tefsir, Hadis ve Islâm Hukuku sahalarindaki çalismalari ile de dikkat çekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli medreseleri ile hususi yerlerde, dönemin bilinen ilimlerinin tahsil edildigini ve bunun bir ibâdet sevki ile yapildigini söylemeye gerek duymuyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biraz önce, Osmanli dünyasinda din ve hukuk alaninda söhret kazanmis birkaç âlimden söz ettik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarih: Bilindigi gibi tarih ilmi, Islâm'in ilk dönemlerinden itibaren üzerinde durulan önemli bir koldur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed zamaninda yasayan Kâsifî'nin Gazanâme-i Rum isimli bir tarihi ile içinde Osmanli vekayii bulunan Abdurrahman Bistamî'nin, II ![]() ![]() ![]() ![]() XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed'in emriyle Sehdî isminde bir sair, Âl-i Osman tarihini Sehnâme tarzinda yazmaya baslamis ve on bin beyitten daha fazla nazmetmisken vefati üzerine eseri yarim kalmistir ![]() XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlılarda İlim |
![]() |
![]() |
#12 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlılarda İlimTarihçi Eseri 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() 4 ![]() 5 ![]() 6 ![]() 7 ![]() 8 ![]() 9 ![]() 10 ![]() 11 ![]() 12 ![]() 13 ![]() 14 ![]() 15 ![]() ![]() Cografya: Osmanlilar, cografya ilminde de önemli mesafeler katedip bu ilmin gelismesine hizmet etmislerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi kadari ile en eski Türkçe cografya kitabi Yazicizâde Ahmed Bican Efendi tarafindan 857 (m ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XV ve XVI ![]() ![]() Cografyaci Eseri 1 ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() 4 ![]() 5 ![]() a ![]() b ![]() 6) Seydi Ali Reis a ![]() b ![]() 7 ![]() ![]() 8 ![]() 9 ![]() ![]() a ![]() b ![]() 10 ![]() Astronomi: Tarihimizde "Hey'et" veya "Ilm-i Hey'et" ismi ile anilan astronomi, riyazî ilimler cümlesinden oldugundan Osmanli medreselerinde matematik ve geometri ile birlikte okutulmaktaydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mirim Çelebi, kendisini çok seven ve takdir eden Yavuz Sultan Selim (bu dönemde Anadolu kadiaskerligine kadar yükselmisti ![]() ![]() Ali Kusçu ve yetistirmis oldugu astronomlardan sonra bu ilimde ilk ciddi gelisme hamlesine 1577 senesinde tesadüf edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dönemin, bu ilimdeki gelismisligini ortaya koyabilmek için iki rasathâneyi mukayese etmek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Astronom Eseri 1 ![]() ![]() a ![]() b ![]() 2 ![]() 3 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 4 ![]() a ![]() b ![]() ![]() 5 ![]() ![]() 6 ![]() a ![]() b ![]() 7 ![]() a ![]() b ![]() 8 ![]() ![]() a ![]() ![]() ![]() b ![]() c ![]() 9 ![]() 10 ![]() ![]() 11 ![]() 12 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() 13 ![]() ![]() 14 ![]() a ![]() b ![]() 15 ![]() ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 16 ![]() 17 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() e ![]() Tip: Osmanli ülkesinde gerek sivil, gerekse askerî hayatta büyük ragbet görerek gelisen ilim subelerinden biri de tiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilinen kadari ile Anadolu'da Türkçe yazilmis en eski tip kitaplari ancak XIV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli döneminin ilk Türkçe telif tib kitabi olarak kabul edilen "Havâsu'l-Edviye"yi te'lif eden Ishak b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed devri, tibbî faaliyet ve gelismeler bakimindan önemli bir devirdir ![]() ![]() Musikî, su sesi ve çiçeklerle de tedavi sistemini gelistiren Osmanli tip dünyasinda yeni metodlarla bazi hastaliklara tedavi uygulandigi görülmektedir ![]() ![]() 873 (m ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce kisaca temas edildigi gibi Osmanli Devleti, dis ülkelerden kendisine iltica eden veya herhangi bir sekilde gelen tabiblere fazlasiyla ragbet gösteriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tabiblerden baska, nebatî tipla mesgul olan Altunîzâde (öl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Izmitli Muhyiddin Mehmed (öl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ibn Kemal'in, "Rücûu's-Seyh ile's-Sabâ fi'l-Kuvveti ale'l-Bâ" isimli eseri, Arapça olup Yavuz Sultan Selim'in emri ile kaleme alinmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele aldigimiz asirlarda, Osmanli dünyasinda tip, eczacilik ve hastahânelerle ilgili büyük bir gelisme görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Klasik Osmanli hastahaneleri olan Dâru's-Sifalarin mimarî özellikleri birçok arastirici tarafindan incelenmis olmakla birlikte buralarda yürütülen faaliyetler üzerinde yeterince çalisma yapilmadigi anlasilmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müellif (tabib, doktor) Eseri Ahmedî a ![]() b ![]() 2 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() e ![]() 3 ![]() Kenzu'l-Menafi' 4 ![]() ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 5 ![]() a ![]() b ![]() 6 ![]() a ![]() b ![]() 7 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 8 ![]() 9 ![]() ![]() a ![]() b ![]() 10 ![]() 11 ![]() 12 ![]() 13 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 14 ![]() a ![]() b ![]() 15 ![]() ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() 16 ![]() a ![]() b ![]() 17 ![]() ![]() 18 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() 19 ![]() 20 ![]() 21 ![]() 22 ![]() a ![]() b ![]() c ![]() d ![]() e ![]() Riyâziye: Kâtip Çelebi'ye göre "Riyâziye" hendese (geometri), hey'et (astronomi), hesab (matematik) ve musikî dallarina verilen müsterek bir tabirdir ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nin kurulusu ile beraber, ahenkli bir sekilde tesis edilen ilmî müesseseler arasinda Iznik ve Bursa medreseleri ilk sirayi alirlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce de kisaca temas edildigi gibi, gerek Osmanli, gerekse daha önceki medreselerde riyâziye dersleri okutuluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Riyâzeci Eseri 1 ![]() ![]() ![]() Kadizâde-i Rûmî a ![]() b ![]() c ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() 6 ![]() 7 ![]() 8 ![]() 9 ![]() 10 ![]() ![]() 11 ![]() 12 ![]() a ![]() b ![]() ![]() 13 ![]() ![]() a ![]() b ![]() c ![]() 14 ![]() ![]() 15 ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi sadece XV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak sunu söyleyebiliriz ki, XV ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|