| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| beyliklerinin, kurulması, or anadolu, selçuklu, tarihi | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #46 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiPERVANEOGULLARI BEYLIGI (1277-1322) Anadolu Selçuklulari'nin dagilmasi sirasinda Sinop'ta Pervâne Muineddin Süleyman'in oglu Mehmet tarafindan kurulan beyligin adidir  Sinop, 1214'te Trabzon Rum Imparatorlugu'ndan alinmis önemli bir deniz üssü ve ticaret iskelesi idi  Anadolu Selçuklulari'nin iç karisikliklari sirasinda Trabzon Rum Imparatoru tarafindan geri alinmis ve kendi topraklarina dahil edilmistir (1259)  Pervâne, Ilhanli hükümdari Abaka Han'dan izin alarak Sinop'u ele geçirmek için faaliyete giristi  Yaklasik bir yil karadan denizden kusattigi sehri 1266'da zaptetti  Böylece Selçuklular'in Karadeniz'deki ticaret kapisi olan Sinop, Muineddin Süleyman'a ikta olarak verilmis ve yine onun istegi üzerine kendisine temlik edilmistir  Sinop'un fethi ve Pervane'ye temlik edilmesi, Sultan Rükneddin Kiliç Arslan ile onun arasinin açilmasina sebep oldu  1266'da Selçuklu sultaninin Pervane'nin Mogollar tarafindan tahrikiyle öldürülmesinden sonra, Selçuklu Devleti'nin idaresinde Pervane'ye ortak kalmadi  Selçuklu Devleti'nde nâibu's-sultan olan Pervâne, devamli bir sekilde merkezde bulundugundan bizzat Sinop'ta ikamet edememekteydi  Bu sebeple oglu Muinüddin Mehmed'i malikanesi olan Sinop'a gönderdi  Pervane Süleyman, 1277'de Ilhanli hükümdari Abaka Han tarafindan öldürülünce oglu Mehmed istiklâlini ilan ederek Sinop'ta Pervaneogullari adi ile kisa süre devam den beyligi kurmus oldu  Muinüddin Mehmed yaklasik yirmi yil beyligin idaresini elinde tuttu  Muinüddin Mehmed, Mogollar ile iyi geçinmek zorunda kaldi ve onlarin verdigi devlet islerinde görev yapti  Bu sirada halki agir vergilerle ezen Mehmet Bey, Mogollar'a karsi bir hareketin hazirliklari içindeyken hastalanarak öldü  Bundan sonra beyligin idaresi Pervane Süleyman'in torunu Mühezzibüddin Mesud tarafindan yürütüldü  Mesud Bey, Mogollar'la iyi iliskilerde bulunarak herhangi bir tehlikenin gelmesini önledi  Ayrica devletin sinirlarini genisleterek Bafra ve Samsun'u ele geçirdi  Mesud Bey, Sinop'ta ticarî koloni bulunduran Cenevizliler tarafindan ticarî bir anlasmazlik sebebiyle ani bir baskinla esir edilerek Ceneviz müstemlekesi olan Kefe'ye götürüldü  Ancak çok agir bir fidye ödemek suretiyle tekrar Sinop'a döndü (1298)  Bundan iki sene sonra vefat eden Mesud Bey'in yerine oglu Gazi Çelebi, Sinop emiri oldu (1300)  Donanmaya önem veren Gazi Çelebi, önce Trabzon Rum Imparatoru ile anlasarak Kirim ve Kefe taraflarina sefer düzenledi ve bir Ceneviz donanmasini Kefe yakinlarinda maglup etti (1313)  Daha sonra da Trabzon'a karsi hücuma geçti (1319)  Cenevizliler'in 1322'de Sinop'a karsi giristikleri saldiriyi basariyla püskürttü  Gazi Çelebi'nin erkek evladi olmadigi için Kastamonu beyi olan Candaroglu Süleyman Pasa'nin hakimiyetini tanidi  1322'de vefati üzerine bir ara kizi Sinop'ta beylik etmis ve bu sebeple Sinop'a Hatuneli adi da verilmistir  Daha sonra Candaroglu Süleyman Pasa tarafindan ilhak edildi  Böylece Pervaneogullari Beyligi, Candarogullari Beyligi'nin topraklarina katildi  Sinop'ta Pervane Süeyman tarafindan 666 (1267-1268)da yaptirilan Ulu Cami en önemli mabedler arasindadir  Yine Pervane Süleyman Medresesi ve Pervane türbesi, Pervaneogullari Beyligi devrinden kalma mimarî eserlerdir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #47 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiRAMAZANOGULLARI BEYLIGIRamazanogullari, Adana ve çevresinde XIV   yüzyilin ikinci yarisindan XVII  yüzyilin baslarina kadar hüküm sürmüs olan bir Türkmen beyligidir  I- SIYASÎ TARIH a- Beyligin mensei ve kurulusu Beyligin kuruculari Oguzlarin Üçok koluna mensup Yüregir boyundandirlar  Bu Üçok Türkmenleri ayni boydan gelen diger Türkmenlerle birlikte, XIII  yüzyilda Mogol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelmisler, ancak burada da Mogollarin takibinden kurtulamayinca güneye dogru inerek Memlûk hükümdari Baybars (1261-1277) tarafindan Antakya-Gazze arasinda uzanan bölgeye yerlestirilmislerdir  Memlûk Sultani Baybars, Mogollara karsi yaptigi mücadelede bu Türkmen gruplarinin çok büyük yardimini gördü  Türkmenlerin bu yardimlari sayesinde Mogollar Suriye ve Çukurova'dan çikarildilar  Bu arada Haçli seferleri sirasinda meydana gelen siyasî buhran esnasinda Çukurova'da hakimiyet kuran Ermeniler, Mogollar'in en sadik müttefikleri olarak Suriye bölgesinde saldirgan hareketlerde bulunmaya baslamislardi  Sultan Baybars'in 1265'den sonra Ermeniler üzerine yaptigi seferlere de genis ölçüde katilan Türkmenler, bölgede bozulmus olan düzenin saglanmasinda önemli rol oynamislardir  Sayilari 40 bin çadir kadar olan bu Türkmenlerden Bozok koluna mensup olanlar Maras ve Elbistan civarinda Dulkadir Beyligi'ni kurdular  Üçok koluna mensup olanlar ise Adana ve Payas çevrelerini Ermeniler'den alarak buralara yerlestirmeye basladilar  b) Memlûklular'a Tâbi Dönem Memlûklular Mogollarin müttefiki olan Ermenilerin bu hareketlerine karsi kayitsiz kalmadilar  Özellikle Baybars devrinden itibaren Çukurova'da yagma ve tahrip akinlarina giristiler  Sultan Kalavun-oglu el-Melikü'n-Nâsir Muhammed'in hükümdarligi zamaninda (1310-1314) bu akinlar fetih mahiyetini aldi  Çukurova bölgesi birbiri arkasindan Memlûk topraklarina katildi  Nihayet 1375 yilinda Sis (Kozan) sehri de alinarak buradaki kralliga son verildi  Memlûklular Çukurova'da Ayas, Sis ve Tarsus olmak üzere üç nâiblik (valilik) kurdular  Çukurova'nin Memlûklular tarafindan fethedilmesinde Üçok Türkmenlerinin büyük yardimlari oldu  Bu sebeple, Memlûklular, Çukurova'yi almalarinda ve bilhassa orada tutunmalarinda en büyük pay sahibi bulunan Üçoklardan Yüregir boyunun reisi Ramazan Bey'e Adana çevresi ile Misis'in idaresini verdiler  Beylige adini vermis olan bu Türkmen reisi Ramazan Bey'in faaliyetlerine ilk kez 1353 yili olaylari arasinda rastlanmaktadir  Bu tarihte Memlûk Sultani Melik Salih'e karsi Misir'da büyük bir isyan baslamisti  Halep Valisi Bayboga da Sultana karsi harekete geçmis, Dulkadir-oglu Karaca Bey de bu isyana katilmisti  Isyancilar Dimask (Sam)'a vardiklarinda Sultan Salih'in büyük bir ordu ile üzerlerine geldigini duydular  Bunun üzerine Dulkadir-oglu Karaca Bey, müttefiklerinden ayrilarak ülkesine geri döndü  Yalniz kalan Bayboga, Sultana karsi koyamayacagini anlayinca geri dönerek Karaca Bey'e sigindi  Bunun üzerine Sultan Salih, Dulkadir-oglu Karaca Bey'den isyancilari teslim aldi ve onu Türkmen emirliginden azlederek Dulkadirli ülkesini Ramazan Bey'e verdi (1353)  Ramazan Bey hakkinda bilinen bilgiler bu kadar olup kendisinin bu tarihten kisa bir süre sonra, 1353 yili sonu veya 1354 yili baslarinda öldügü anlasilmaktadir  1- Ibrahim Bey (1354-1383) Ramazan Bey'in ölümünden sonra oglu Sarimüddin Ibrahim Bey'e Türkmen emirligi tevcih edildi  Babasinin ölümünden hemen sonra Kahire'ye giden Ibrahim Bey sultana ve nüfuzlu emirlere sayisiz hediyeler takdim etti  Memlûk sultani da Ramazan-oglu'na dirlik, yani ikta ile beraber emirligi tevcih etti (1354)  Böylece Memlûk Sultanligi'na bagli olarak beyliginin basina geçen Ibrahim Bey ülkesine döndükten sonra topraklarini genisletmeye basladi  1360 yilinda Halep valisi Emir Seyfeddin Baydemir komutasindaki Memlûk kuvvetleri Türkmenlerin de yardimi ile Ermeni Kralligi elindeki Adana ve Tarsus'u zaptettiler  Böylece Ermeniler'in idaresinde merkezleri Sis (Kozan) olmak üzere birkaç kale kaliyordu  Memlûk sultanliginin Adana'yi kimin yönetimine biraktigi hakkinda kaynaklarda kesin bir bilgi yoksa da burasinin Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e verildigi kuvvetle muhtemeldir  Adana'dan sonra Sis sehri de Türkmenlerin yardimi ile Memlûklularin eline geçti  Böylece Çukurova hukuken Memlûklularin, fakat fiilen Ramazan-ogullarinin hakimiyeti altina girmis oldu  Celadetli ve bahadir kisi manalarina gelen Sarimüddin ünvanini tasiyan Ibrahim Bey, Adana ve çevresinde hakimiyetini saglamlastirdiktan sonra Memlûk baskisindan kurtulmak ve istiklâlini ilân etmek üzere önce Karaman-oglu Alâaddin Bey'le ittifak etti  Daha sonra da Memlûklularin elinde bulunan Sis sehrini almak için Dulkadir-oglu Halil ile Memlûklular aleyhinde anlasti  Ancak Dulkadir-oglu Halil Bey'in 1381'de Memlûklularla yaptigi mücadelede yenilmesinden sonra Ibrahim Bey Sis valisi Torumtay araciligi ile Sultana müracaat ederek affedilmesini istedi   Ibrahim Bey'in Memlûklulara karsi olan bu sadakati çok kisa sürdü  Memlûk sultani, Ibrahim Bey'in Karaman-oglu Alâaddin Bey ile ittifak ettigini ileri sürerek üzerine kuvvet gönderdi  Haleb valisi Yelboga en-Nasirî, bu sefer sirasinda Ibrahim Bey ile kardesi Kara Mehmed'i Sis'de yakalayarak öldürdü (1383)  2- Ahmed Bey (1383-1416) Ibrahim Bey'in Memlûklular tarafindan öldürülmesinden sonra yerine kardesi Sihabeddin Ahmed Bey geçti  Ramazanogullari Beyligi Sihabeddin Ahmed zamaninda en parlak dönemlerinden birini yasadi  Agabeyi Ibrahim Bey zamaninda Bire (Birecik) hakimi olan Ahmed Bey bazan Memlûk-lular'a bagli kalarak onlarin yardimina kosuyor, bazan da Sultan'a karsi cephe aliyordu  Ahmed Bey beyligin basina geçtikten sonra Dulkadiroglu Halil Bey ile birleserek Maras'i istilâ etti  Ancak Emir Yelboga gelerek duruma tekrar hakim oldu  Memlûk Sultani Berkuk'un 1399 yilinda ölümünden sonra yerine geçen Sultan Ebu'l-Ferec, Türkmen beylerinin kendisine itaatlerini temin etmek gayesiyle basta Adana valisi olmak üzere bütün beylere dirlik gönderdi  Ancak Sultan Berkuk'un ölümünden sonra, Memlûk emirleri arasinda baslayan rekabet ve mevki mücadeleleri Güney Anadolu'daki beyliklerin ve özellikle de Ramazanogullari'nin durumlarini kuvvetlendirmesine yardimci oldu  Timur'un Suriye'den dönüsünden sonra Halep sehrinin Timurlular'dan alinmasinda büyük basarilar gösteren Ahmed Bey, daha sonra Suriye Araplarinin sehri abluka altina almalari sirasinda da Haleb naibi Demirtas'a yardim ederek Arap emirini kaçmaya mecbur etti  Bunun üzerine Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, yardimlarindan dolayi Ahmed Bey'e hil'at, para ve çesitli hediyeler gönderdi (1401)  Böyle olmakla birlikte ertesi yil Haleb valisi Demirtas Sultana isyan edince, Ramazan-oglu Ahmed Bey de ona yardimci oldu  Ancak yeni vali olarak Haleb'e gönderilen Tokmak, Ahmed Bey'in de içinde bulundugu isyanci gruplari bozguna ugratti  Demirtas ve müttefiki Sam Valisi Tangriberdi, Ahmed'in ülkesine sigindilar  Ancak daha sonra afffedilen Demirtas tekrar Haleb valiligine getirildi (1405)  Bu sirada Antakya emiri olan Doganci-oglu, bölgede karisikliklar çikartmakta ve Heleb'e tâbi kaleleri eline geçirmekteydi  Bunun üzerine Haleb Emiri Demirtas, Ramazan-oglu Sihabeddin Ahmed Bey ile Dulkadir-oglu Alâaddin Ali Bey'den yardim istedi  Haleb Emiri Demirtas, öteden beri birbirine düsman olan bu Türkmen beylerini baristirdi  Ahmed Bey bu tarihten sonra Memlûk emirlerinden Seyh ve Nevruz arasindaki mücadelede Seyh'in tarafini tuttu  Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, emirler arasinda yillardan beri sürüp gelen mücadeleye son vermek için Haleb'e geldi (Temmuz 1410)  Seyh ve Nevruz, Elbistan, Malatya ve Ayintab'in Türkmenlerden alinarak kendilerine verilmesini istedi ise de Sultan bunu kabul etmedi  Daha sonra Haleb'de Ramazan-oglu Emir Ahmed'le görüsen Ebu'l-Ferec, ayni zamanda onun kizi ile de evlendi  Sultanin çok sevdigi bu hatun Misir sarayinda çok büyük bir itibar görmüs ve kendisine Hunda Kübra (Bas Hatun) ünvani verilmistir  Ramazan-oglu Ahmed Bey ayni yil damadi olan Sultan Ebu'l-Ferec'i ziyaret etmek için Misir'a gitti  Kahire'de bir müddet kaldiktan sonra ülkesine dönen Ahmed Bey, 7 aylik bir muhasara sonucunda Karamanogullari'nin elinde bulunan Tarsus'u aldi (1415)  Burada Sultan Melikü'l-Müeyyed adina hutbe okuttuktan sonra sehri oglu Ibrahim'e birakarak Adana'ya döndü  Ahmed Bey oldukça yasli oldugu halde 1416 yilinda vefat etti  Cesur, heybetli ve dirayetli bir emir olarak zikredilen Ahmed Bey, Adana'dan baska Sis, Tarsus, Misis ve Ayas sehirlerini de idaresi altina almisti  Onun ölümünden sonra Ramazan-ogullarinin siyasî ehemmiyeti azaldi  3- II  Ibrahim Bey Sihabeddin Ahmed Bey'in ölümünden sonra ogullari arasinda saltanat mücadelesi basladi  Bunlardan Ibrahim Bey, beyligin yönetimini ele geçirmeyi basardi  O, Misir Memlûklu sultanina elçiler göndererek emirligini ve bagliligini bildirdi  Ramazanogullari'nin iktidar mücadelesinden faydalanan Karamanogullari Tarsus'u yeniden ellerine geçirmislerdi  Bu sebeple Memlûk Sultani Melikü'l-Müeyyed 1417 yilinda Suriye üzerine sefere çikti  Memlûk ordusu Amik ovasina geldiginde Ramazan-oglu Ibrahim Bey de kuvvetleriyle birlikte gelerek Sultana katildi  Ibrahim Bey bu sefer sirasinda Sultan Melikü'l-Müeyyed'in huzuruna çikarak itaatini bildirdi  Bu sirada Ibrahim Bey'in yaninda annesi, ogullari ve emirleri bulunuyordu  Memlûk Sultani Müeyyed, Ibrahim Bey'e ve annesine büyük itibar gösterdi ve onlara hil'atler verdi  Memlûk sultani Amik ovasindan Elbistan üzerine hareket etti ve emirlerinden Koçkar'i Tarsus'un zapti ile görevlendirdi  Neticede Tarsus Karamanogullari'ndan alindi ve buraya bir vali tayin edildi  4- Hamza Bey Böyle olmakla birlikte, Ramazan-oglu Ibrahim Bey ertesi yil Karaman-oglu Mehmed Bey ile ittifak yaparak Tarsus'u geri almak üzere Memlûk sultanina karsi cephe aldi  Bunun üzerine Memlûk sultani, Ibrahim Bey'i beylikden azlederek yerine kardesi Izzeddin Hamza Bey'i tayin etti  Böylece Çukurova'da iç karisikliklar tekrar basladi  Karaman-oglu Mehmed Bey Tarsus'u geri almak için bu bölgeye geldi  Karaman askerleri ile Memlûklular arasinda meydana gelen savaslarda pek çok can ve mal kaybi oldu  Neticede Karaman-oglu Mehmed Bey'in oglu Mustafa Bey harekâta devam ederek Tarsus'u Memlûklulardan geri aldi  Ramazanogullari'nin basina getirilen Hamza Bey kardesine karsi etkili olamadigindan duruma yine Ibrahim Bey hakimdi  Ibrahim Bey, Karamanogullari'ndan gördügü yardim sayesinde Adana'da rahatça hareket ediyor ve kardesinin beyligini kabul etmiyordu  Ibrahim Bey bu sirada affedilmesi için annesini Sultan Müeyyed'in huzuruna gönderdi  Ancak sultan ona itibar etmedigi gibi Kahire'de hapse attirdi  Karamanogullari'nin Ibrahim Bey'i desteklemek suretiyle faaliyetlerde bulunmasina çok sinirlenen Memlûk sultani, oglu Seyyid Ibrahim komutasindaki bir orduyu Karaman ülkesine gönderdi  Sultan Tarsus'un fethi için de Sam valisi Tani-Bek'i görevlendirdi  Dulkadirogullari'nin da yardimini alan Memlûk ordusu Anadolu'ya gelerek Nigde, Eregli ve Larende'de büyük tahribat yapti  Bu harekât sirasinda Karaman beyligi Mehmed Bey'den alinarak Ali Bey'e verildi  Öte tarafdan Tarsus üzerine yürüyen Sam Valisi Emir Tani-Bek ise Amik'de Ramazan-oglu Hamza Bey kuvvetleriyle birlestikten sonra sirasiyla Tarsus, Adana ve Misis'i zabtetti  Memlûk kuvvetleri karsisinda yenilen Ramazan-oglu Ibrahim Bey, kaynatasi olan Karaman-oglu Mehmed Bey'in yanina çekildi  Ibrahim Bey ayni yil içerisinde Karaman-oglu'nun, Dulkadirliler elindeki Kayseri üzerine yaptigi sefere katildi  Bu sehir, Sultan Müeyyed'in oglu Seyyid Ibrahim'in Anadolu seferi sonucunda Karamanogullari'ndan alinarak Dulkadir-oglu Nasirüddin Mehmed Bey'e verilmisti  Nasirüddin Mehmed Bey Kayseri'yi zapta gelen bu müttefik kuvvetleri büyük bir bozguna ugratti  Karaman-oglu Mehmed Bey savasta esir düstügü gibi oglu Mustafa Bey öldürüldü  Ramazan-oglu Ibrahim Bey ise kaçmaya muvaffak oldu  Ayni yil içerisinde Ramazan-oglu ailesinden Sadaka isminde bir bey Memlûklular tarafindan öldürüldü  Sadaka'nin Hamza ve Ibrahim Beyler'le akrabalik derecesinin ne oldugu bilinmemektedir  Bu tarihten itibaren Ramazanogullari'nin siyasî nüfuzlari azalmaya basladi  Süphesiz bu durum Memlûklu Sultani Müeyyed'in kuvvetli sahsiyeti ile ilgilidir  Müeyyed, hakimiyeti altindaki her yerde devletinin itibarini saglamis olup bunu halefleri Baybars ve Çakmak devam ettirmislerdir  Memlûklularin destegini saglayarak agabeyi Ibrahim Bey ile mücadele eden Hamza Bey hakkinda kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadir  Hamza Bey'in çok geçmeden düsmanlariyla yapmis oldugu bir mücadelede öldürülmüs oldugu anlasilmaktadir  Hamza Bey'in yerine kardeslerinden önce Ahmed, sonra da Ali geçti (1426)  Karaman-oglu Ibrahim Bey'in yaninda bulunan Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e gelince; Memlûk Sultani Baybars, 1427 yilinda emirlerinden Sadi Bey'i Karaman-oglu'na göndererek Ramazan-oglu'nu kendisine teslim etmesini istedi  Ibrahim Bey de enistesi Ramazan-oglu Ibrahim Bey'i Baybars'in adamlarina teslim etti  Memlûklu Emiri Sadi Bey, Ibrahim Bey'i çocuklariyla birlikte Kahire'ye götürdü  O, daha sonra Cebel kalesine hapsedildi  Bu sirada yaninda bazi Türkmen ileri gelenleri oldugu halde Kahire'ye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey, akrabasi olan Ibrahim Bey'in kendilerine çok iskenceler yaptigini ve iki amcasini, kardeslerini ve onlarin çocuklarini öldürdügünü ileri sürerek kisas davasinda bulundu  Neticede Ibrahim Bey, Memlûk sultanina ihanet etmesi ve ona karsi harekete geçerek Misir askerinin bos yere öldürülmesi gibi sebeplerle 15 Aralik 1427'de idam edildi  Yerine Mehmed Bey Ramazanogullari beyligine tayin edildi  Ibrahim Bey, Ramazanogullari'nin basinda bulundugu kisa süre içerisinde daima Memlûklularla mücadele ederek beyliginin bagimsiz olmasina çalisti  Memlûk Sultani Melik Müeyyed Seyh tarafindan azledildikten sonra da kendi sülâlesinden emirlige getirilen kimselerle mücadele etti  Onun bütün gayesi Çukurova'yi Memlûklu hakimiyetinden kurtarmak ve tam bagimsiz bir hale getirmekti  Ibrahim Bey, yigitligine ve Karamanogullari'nin destegine güvenerek devrinin en güçlü devletine karsi koydu  Ancak netice hem kendisi ve hem de beyligi için çok kötü oldu  Onun ölümünden sonra Ramazanogullari beyligi eski siyasî ehemmiyetini büyük ölçüde kaybetti  Öyle ki, kaynaklar Ramazanogullari'ndan bahs ederken bu tarihten sonra beylerin adini dahi vermemislerdir  Ibrahim Bey, bu yigit sahsiyeti ve ulvî gayesi dolayisi ile Üç-ok Türkmenleri arasinda yillarca bir destan kahramani gibi anilmis, ölümünden bes yil sonra Çukurova'dan geçen Fransiz seyyahi Bertrandon de la Broquiere, bölge halki üzerinde Ibrahim Bey'in hatirasinin çok fazla oldugunu yazmistir   5- Mehmed Bey Daha önce de belirttigimiz gibi, Ibrahim Bey'in Kahire'de tutuklanmasini müteakip bu ülkeye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey'e hil'at giydiren Sultan Baybars onu emir olarak ülkesine göndermisti  Mehmed Bey, beyligin basinda bulundugu sirada sik sik Kahire'ye giderek Memlûk sultanlarina bagliligini göstermis ve böylelikle beyligini elinde tutmaya çalismistir  Mehmed Bey kardesi Ali Bey ile de emirlik için mücadele ediyordu  Bölge Mehmed Bey ile Ali Bey arasinda adetâ ikiye bölünmüstü  Mehmed Bey'in kendisinden önceki beylere göre Memlûklulara daha bagli oldugu görülmekle beraber, onun bazan Memlûk sultanligina karsi yapilan ayaklanmalara yardim ettigi de görülmektedir  Niketim 1435 yilinda Dulkadirogullari'ndan Hamza Bey adinda biri, Misir Memlûklularina karsi ayaklandigi zaman Ramazan-oglu Mehmed Bey de ona yardim etti  Bu sirada Ramazan-oglu Mehmed b  Gündogdu isimli bir beyin Sultan Baybars'in düsmani olan Canbeg Sufi ile anlasarak Elbistan'a vardiklari bilinmektedir  Ancak, burada zikredilen Ramazan-oglu Gündogdu Mehmed Bey'in, Ibrahim Bey'in öldürülmesini müteakip, Ramazanli beyi tayin edilen Mehmed Bey ile ayni sahis olup olmadigi bilinmemektedir  Karamanli-Dulkadirli mücadelesinde Karamanli Ibrahim Bey'e yardim eden Ramazan-oglu Mehmed Bey'in hangi tarihte ve nasil öldügü hakinda bir kayit yoktur  6- Eylük Bey 843/1439-1440 yilinda Ramazanogullari Beyligi'nin basinda Eylük adinda bir emirin bulundugu görülmektedir  Adana ve Misis bölgelerine hakim olan Eylük, ayni yil içerisinde Kahire'ye giderek Sultan'dan Haleb valisi âsi Tanri Birmis'e yardim eden Varsak Bey'i Kara Isa (Musa b  Kara)'nin cezalandirilmasini istedi  Sultan Çakmak, Eylük'e emirlik verdikten sonra Haleb valisine, Eylük'ün istedigi yardimda bulunmasini emretti  Halep valisi de Hos Geldi emrindeki 100 kadar atliyi Emir Eylük'e gönderdi  Özerogullari'nin yardimini da alan Eylük, Varsak Beyi Musa'nin ordusuna dogru hareket etti  Dar bir geçitte yapilan kanli çarpismada Hos Geldi, Musa Bey'i öldürdüyse de kendisi ile Ramazan-oglu Eylük de ölümden kurtulamadilar  Eylük'ün ölümü ile Ramazan-oglu kuvvetleri büyük bir bozguna ugradi ve bütün agirliklari Varsaklarin eline geçti (1440)   7- Dündar Bey Ramazanogullari'nin, Varsak bozgunundan sonra bir müddet siyasî olaylara karismadiklari anlasiliyor  1440 yilindaki Varsak yenilgisinden sonra Ramazanogullari'nin faaliyetlerine ancak 1457 yilinda rastlamaktayiz  Bu tarihte Karaman-oglu Ibrahim Bey'in Tarsus, Adana ve Külek bogazi taraflarini istilâya girismesi üzerine Memlûklular Hos-Kadem en-Nâsir'i Karaman-ili'ne gönderdiler  Memlûklular'in bu seferine Ramazan-oglu kuvvetleri de katilmis olup baslarinda Dündar Bey bulunuyordu  Dündar Bey'in 1456-1462 tarihleri arasinda hüküm sürdügü bilinmektedir  Ondan sonra Ramazanogullari'nin basinda Hasan, Gazi ve Ömer Bey'lerin kisa araliklarla hüküm sürdükleri anlasilmaktadir  Ancak kaynaklarda birbiri arkasina tahta çikan bu beyler hakkinda fazla bilgi bulunmamaktadir  8- Ömer Bey Hasan ve Gazi Beylerin kisa süren saltanatlarindan sonra beyligin basina Ömer Bey geçti  Ömer Bey'in Ramazanli Beyi oldugu bu dönemde Çukurova bölgesi Osmanlilar ile Memlûklular arasinda büyük bir nüfûz mücadelesine sahne olmaktaydi  Bu sirada Dulkadir beyi olan Sehsuvar Bey, Osmanlilarin da yardimi ile kardesi Sahbudak'i maglûp etmis ve beylige sahip olmustu  Ancak Memlûk sultani kendi tarafdâri olan Sahbudak'i tekrar beyligin basina getirebilmek için Berdi Bey komutasinda büyük bir ordu gönderdiyse de, Osmanlilarca desteklenen Dulkadirliler bu orduyu bozguna ugrattilar  Ramazanogullari'ndan Hasan Bey, bu savasta Memlûklularin yaninda yer almis ve savasin sonunda yere düsen Memlûk komutanini atina alarak Haleb'e getirmis ve onu ölümden kurtarmistir  Dulkadir-oglu Sehsuvar Bey ise Memlûklulara karsi gösterdigi bu basaridan sonra Ramazanogullari'nin basinda bulunan Ömer Bey'in beyligini kabul etti  Baslangiçta O, Dulkadirliler'e cephe alarak Memlûklular'a yakinlik duymaya basladi  Nitekim Memlûklular'in Malatya Valisi Korkmaz es-Sagir ile birlikte hareket eden Ömer Bey Dulkadir Beyi Sehsuvar Bey'e karsi bir baskin düzenlemis ve daha sonra Sis kalesi üzerine yürüyerek Dulkadirlilere geçmis olan bu sehri yeniden ele geçirmistir (1469)   Ertesi yil Sehsuvar Bey ile bir kez daha karsilasan Ramazan-oglu Ömer Bey yenilgiye ugramis ve bu kez Ayas kalesi Dulkadirlilerin eline geçmistir  Bu haberi duyan Memlûk sultani, Sehsuvar Bey'e kesin bir darbe vurmak amaciyla meshur Memlûk komutani Yas Bey (Yas-beg)'i yeni bir seferle görevlendirdi  Memlûk Emiri Yas-beg Haleb'e geldigi sirada çevredeki Türkmen emirleri kuvvetleriyle birlikte kendisine iltihak etti  Ramazan-oglu Ömer Bey de kardesi Davud ile birlikte bu kuvvetlere katildi  Dulkadirlilerle yapilan bu savasta Sehsuvar Bey maglup olarak Zamanti kalesine kapandi  Daha sonra yakalanarak Kahire'ye götürülen Dulkadirli beyi orada kardesleri ile birlikte öldürüldü   Ramazan-oglu Ömer Bey 1478 yilinda Antakya'ya gelen Memlûk sultani Kayitbay'in yanina giderek ona bagliligini bildirdi  Ömer Bey'in Memlûklulara olan bu bagliligi 1485 yilinda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda da devam etti  Ömer Bey bu sefer Osmanlilar'in elinden kurtulamadi  Osmanli kuvvetleri Adana'yi zabdettikteleri zaman Ramazan-oglu Ömer Bey, yaninda Gündüz-oglu Mehmed Bey oldugu halde Osmanlilara karsi harekete geçti  Yapilan savasta Osmanli kuvvetleri galip geldi ve Ömer Bey esir alinarak II  Bayezid'in yanina gönderildi  Ömer Bey'in bundan sonraki hayati hakkinda hiç bir bilgi bilinmemektedir  9- Halil Bey Ömer Bey'den sonra Ramazanogullari beyliginin basina Davud-oglu Halil Bey geçti (1485)  Otuz yil gibi uzun bir müddet beyligin basinda bulunan Halil Bey 1488'de Adana civarindaki Aga Çayiri'nda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda Emir Özbek komutasindaki Memlûk ordusunun yaninda yer aldi  Bu savasin baslangicinda Osmanlilar galip durumda olmalarina karsin, Karamanli sipahilerin kaçmalari ve Evrenosogullari'ndan Isa ve Süleyman Beylerin de sehit düsmesi sonunda agir bir bozguna ugradilar  Savastan sonra Ramazanogullari'na bagli Türkmenler, diger Türkmen gruplariyla birlikte Osmanli ordugâhini yagma ettiler   Çukurova'daki Osmanli-Memlûk mücadelesinde Osmanlilar'in yenilgisinden sonra Ramazan-oglu Halil Bey Memlûklulara bagliligini devam ettirdi  Bu sirada, Karaman Beyligi'nin Osmanlilara geçmesinden sonra Iç-il bölgesine çekilmis olan Turgutogullari Ramazanogullari topraklarina saldirdilar  Halil Bey, bu Türkmen grubu üzerine yürüyerek onlari bozguna ugratti  c- Osmanlilar'a Tâbi Dönem Halil Bey, Osmanlilar'in Çukurova'da hakimiyetlerini kabul ettirmelerinden sonra bu devletle iyi geçinmenin, kendi ülkesinin gelecegi bakimindan daha faydali olacagini düsünerek Memlûklulara olan bagliligini gün geçtikçe azaltmaya basladi  Osmanlilar ile dostluk kurmaya özen gösterdi  Halil Bey, mezar kitabesinden anlasildigina göre 916 (1510) yilinda vefat etti  Uzun süren saltanati sirasinda beyliginin baris içinde yasamasi için büyük çaba sarfeden Halil Bey âlimlere saygili, cömert ve fakirlere yardim eden bir bey idi  Ramazanli ülkesi en çok bu bey zamaninda imar görmüs, camiler, medreseler, saraylar, hanlar ve çesmeler ile ülkenin dört bir yani süslenmisti  Onun bu hizmetlerinden dolayi halk kendisine, dine yardim eden manasina gelen "Giyaseddin” lâkabini vermisti  1- Mahmud Bey Halil Bey'in ölümünden sora Ramazanli beyliginin basina Mahmud Bey geçti  Mahmud Bey de Halil Bey'in siyasetini takip ederek Osmanli Devleti ile dostlugunu arttirdi  Bunun üzerine Memlûklular Mahmud Bey'i beylikden azlederek yerine Ömer Bey'in oglu Selim Bey'i tayin ettiler (1514)  Beylikden azledilen Mahmud Bey ise Istanbul'a giderek padisah Yavuz Sultan Selim'e tabiiyetini arzetti  Osmanli padisahi Yavuz Sultan Selim Mahmud Bey'e itibar göstererek ona ikiyüzbin akçelik bir dirlik verdi  Padisahtan, seferlerde kendisine refakat etme imtiyazini da alan Mahmud Bey 1516 Misir seferinde Yavuz Selim'in maiyyetinde bulundu  Ordu Haleb'e geldiginde Mahmud Bey'e bagli Ramazanli kuvvetleri de gelerek Osmanli padisahinin hizmetine girdiler  Memlûklular tarafindan Ramazanli beyi tayin edilen Selim Bey'in siyasî hayati hakkinda ise bilgimiz yoktur  Ancak, Selim Bey'in Adana'da bir mescit insa ettirdigi ve bu mescidin etrafinda Selim Bey Mescidi (Su Gedügü) denilen bir mahallenin tesekkül ettigi bilinmektedir   Yavuz Sultan Selim, Mercidabik savasinda Memlûklular'a agir bir darbe vurduktan sonra yaptigi tevcihler sirasinda Mahmud Bey'e de eski beyligini verdi  Ancak Misir seferinin devaminda vuku bulan Ridaniye savasi sirasinda Memlûk Sultani Tomanbay ve üçyüz seçkin silahsörün padisahi öldürmek üzere otag-i hümâyuna baskinda bulunduklari sirada Sadrazam Sinan Pasa'nin yanisira Ramazan-oglu Mahmud Bey de öldürüldü   2- Kubad Bey Mahmud Bey'in naasini Haleb'e gönderen Yavuz Sultan Selim, Ramazanogullari'nin basina Halil Bey'in oglu Kubad'i tayin etti  Kubad Bey'in beyligin basina geçmesinden çok kisa bir süre sonra, bölgede meydana gelen karisikliklar üzerine Kubad Bey'in kardesi Pîrî Bey'e Çukurova hakimligi verilmis, Kubad Bey'in elinde ise yalnizca Adana kalmisti  Böyle olmakla birlikte çok geçmeden bütün beylik Pîrî Bey'in hakimiyeti altina girdi (1519)  3- Pîrî Bey Kanuni Sultan Süleyman'in teveccühünü kazanmis olan Pîrî Bey Osmanlilara tabi olarak beyligini sürdürdü  Hatta Kanuni Sultan Süleyman Pîrî Bey'in bölgede daha rahat hareket edebilmesi için basta Kubad Bey olmak üzere bütün kardeslerini Rumeli'de görevlendirdi   Ramazan-oglu Pîrî Bey, Bozok'ta Söklen boyu beyi Musa'nin Dulkadirliler'den Zünnûn ile birlikte çikarmis oldugu tehlikeli isyanlari da bastirdi  Daha sonra bazi beylerbeyilerin kendisini rahatsiz etmeleri üzerine ata yurdunu birakip bir devlet memuru sifati ile muhtelif yerlerde vazife görmeye basladi  Pîrî Bey, Pasa ünvani ile sirasiyla Karaman, Halep ve Sam'da beylerbeyilik yapti   Sam beylerbeyiliginde biri 950 (1543-44) ve digeri 957 (1550) olmak üzere iki kez bulunan Pîrî Pasa bu tarihten sonra Osmanli padisahi tarafindan ricasinin kabul edilmesi üzerine tekrar Adana'ya dönerek beyliginin basina geçti  Çukurova'da kendisinin yoklugunda meydana gelmis olan karisikliklari düzeltti  Kendisinin yoklugunda Osmanlilar'in Adana'ya göndermis oldugu emirler memlekete hakim olamamislar ve ülkede yagmacilik baslamisti  Eski haslari ile birlikte beyligin basina getirilen Pîrî Pasa, 90 yasinda iken 976 (1568-69)'da vefat etti  Uzun süren beyligi sirasinda Adana'yi cami, imaret, medrese, hamam ve han gibi eserler ile süsleyen Pîrî Bey tarihe önem veren, Türkçe ve Farsça siirler yazan kültürlü bir devlet adami idi  Ramazanogullari'nin en istikrarli ve mesut zamani onun devrinde yasandi  d) Ramazanogullari Beyligi'nin Sonu Pîrî Bey'den sonra, Ramazanogullari beyligi, onun vasiyeti üzerine küçük oglu Dervis'e verildi  Dervis Bey, daha önce Tarsus sancak beyliginde bulunmustu  Ava merakli, dürüst ve cömert bir insan olan Dervis Bey alti ay kadar süren kisa bir beylik yapti  Onun 1596'da vefati üzerine yerine Sis sancakbeyi olan agabeyi Ibrahim tayin edildi  Beyligi hakkinda fazla bilgimiz bulunmayan Ibrahim Bey de 997 (1580) yilinda ölünce yerine oglu Mehmed Bey geçti  Ahlâkinin temizligi ve iyi davranislari ile taninan Mehmed Bey'in 1594 yilinda hayatta oldugu bilinmektedir  Ancak 14 Eylül 1582 tarihinde Adana hakimi olarak Ibrahim Bey'in diger oglu Ismail Bey görüldügüne göre  Mehmed Bey bu tarihten önce baska bir göreve getirilmis olmalidir  1595 yilindan sonra ise beyligin basinda Mehmed Bey'in oglu Pîr Mansur'un bulundugu anlasilmaktadir  Pîr Mansur'un 1609 yilina kadar beyligin basinda bulundugu ve bu tarihten sonra Adana'nin Haleb'e; Sis ve Tarsus'un da Kibris Beylerbeyiligine baglanmak sureti ile Ramazanogullari beyliginin son buldugu bilinmektedir  Daha sonralari ise Osmanlilar Adana beylerbeyiligini kurmuslar ve Adana da bu beylerbeyiligin merkezi olmustur   Anadolu beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Ramazanogullari Beyligi, kurulusundan itibaren yarim asir kadar Memlûklular'a tabi olmus, 1510 yilindan sonra ise Osmanlilar'a tabi olarak yaklasik bir yüzyil kadar daha varliklarini sürdürmüstür  II- IMAR FAALIYETLERI Çukurova'nin Türklesmesinde büyük bir rol oynamis olan Ramazanogullari Beyligi'nin maydana getirmis oldugu en önemli eser Adana Ulu Camii Külliyesi'dir  Camii, medrese, türbe, mescit, konak, han, hamam, arasta, çesme ve pek çok dükkândan meydana gelen bu külliyenin büyük bir kismi bugün de ayaktadir  Bunlar arasinda plâni, minaresi, tas isçiligi ve çinileri ile Ulu Camii'nin sanatimizda ayri bir yeri vardir  Iç avluya açilan kapilarda ve minberi üzerinde bulunan kitabelerinden anlasildigina göre 913 (1513)'de Ramazan-oglu Halil Bey tarafindan baslatilip 926 (1520)'da oglu Pîrî Mehmed Pasa tarafindan tamamlanmistir  Selçuklu ve Osmanli mimarisiyle güneyden gelen Zengî ve Memlûk mimarisinin etkilerini bir araya getirmesi bakimindan Ulu Camii ilgi çekicidir  Ulu Camii'nin dogu yanina bitisik olan 1540 tarihli türbe ise Pîrî Pasa tarafindan yaptirilmistir  Türbede bulunan üç çinili lâhit, camii ile ayni üslûp ve devirden olup basuçlarindaki kitabelerine göre Ramazanogullari'ndan Emir Halil Bey (1510) ile Pîrî Pasa'nin iki oglu Mehmet Sah (1534) ve Mustafa (1522)'ya aittir  Külliyede bulunan medrese ise Pîrî Pasa tarafindan 1540'da camiin dogu yanina yaptirilmistir  Adana'da bulunan Yag Camii (Eski Camii) de kitabelerinden anlasildigina göre Ramazan-oglu Halil Bey'in emriyle 1501'de camie çevrilen küçük kilisenin yanina Pîrî Pasa tarafindan 1558'de yaptirilmistir  Ramazan-oglu Halil Bey bu eserlerden baska Adana'da iki camii ve bir medrese daha yaptirmistir  Halil Bey'in oglu Pîrî Bey de camii, medrese, han, hamam olmak üzere bir çok mimari eser vücuda getirmistir  Bunlardan baska Pîrî Bey'in oglu Mustafa Bey de bir cami insa ettirmistir  Pîrî Bey'in diger oglu ve halefi Ibrahim'in de Adana ve Tarsus'ta birer cami yaptirdigi bilinmektedir  Ramazanogullari Beyligi'nin teskilâti hakkinda hiç bir bilgi bulunmamaktadir  Bununla birlikte, Dulkadirliler'de oldugu gibi Oguz (Türkmen) geleneklerine, yani töre esasina dayanmis oldugunda süphe yoktur  Dulkadirliler gibi Ramazanli beyleri de para bastirmamislardir  Bunlar önce Memlûk parasi, sonra da Osmanli akçesini kullanmislardir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #48 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiSARUHAN OGULLARI BEYLIGIBati Anadolu'da, merkezi Manisa olmak üzere Menemen, Gördes, Demirci, Kemal Pasa, Turgutlu, Ilica ve Akhisar gibi kent ve kasabalari içine alan bölgede kurulmus bir Türkmen beyligidir  I- SIYASÎ TARIH a- Saruhan Bey Beyligin kurucusu olan Saruhan Bey'in Harezm Türkmenlerinden oldugu sanilmaktadir  Nitekim Celâleddin Harezmsah'in ölümünden (1231) sonra Saruhan adli bir beyin Selçuklu Devleti hizmetine girdigi ve Saruhanogullari Beyligi'ni kuran Saruhan Bey'in de bu Harezmli emir Saruhan'in torunu oldugu bilinmektedir  Saruhan Bey'in babasinin adi Alpagi olup Çuga ve Ali Pasa adlarinda iki kardesi daha vardi   Anadolu Selçuklu Sultani Alâaddin Keykubad, maiyyetindeki Türkmen emirlerini çesitli bölgelerin fethi için görevlendirmisti  Bu uc beyleri arasinda bulunan Saruhan Bey o zaman bir Bizans sehri olan Manisa ve çevresinde faaliyetlerde bulunuyordu  Bu sirada Mogol istîlâsi sayisiz Türkmen gruplarinin Bati Anadolu bölgesine gelmesine sebep olmus, dolayisiyla bu bölgelerdeki Bizans sehir ve kasabalari Türkmenlerin eline geçmeye baslamisti   Anadolu Selçuklu Sultani II  Mesud'un ümerâsindan olan Saruhan Bey, Manisa bölgesindeki faaliyetlerini artirarak sehri tehdit etmeye basladi (1303)  Bizans Imparatoru II  Andronikos (1282-1328), Bati Anadolu'daki Türkmenlerin faaliyetlerinin artmasi üzerine oglu ve saltanat ortagi IX  Mihail'i bu bölgeye gönderdi  IX  Mihail Katalon kuvvetlerinin de destegi ile Manisa'ya kadar geldi ise de Türkmenler karsisinda bir sonuç alamadan geri çekilmek zorunda kaldi  Saruhan Bey bu olaydan sonra Katalon kuvvetlerinin bulundugu Danya kalesini muhasara etti ancak basarili olamadi  Saruhan Bey, Katalonlarin bölgeyi terketmesinden sonra Manisa sehri üzerindeki baskisini artirarak sehrin civarindaki kasaba ve köyleri ele geçirdi  Bu hareket sonucunda Türklerin Leskeri-ili (Laskaris ili) dedikleri Manisa'yi da fethetti (1313)   Saruhan Bey, Manisa'nin fethinden sonra burasini beyliginin baskenti yapti  Sinirlarini kisa sürede Alasehir'den Izmir ve diger Ege kiyilarina kadar genisleten Saruhan Bey, eski Türk adeti geregince topraklarini kardesleri arasinda paylastirdi  Kendisi Ulu Bey sifati ile Manisa'da otururken, Demirci ve yöresini kardesi Çuga Bey'e, Nif (Kemalpasa)'in idaresini de diger kardesi Ali Pasa'ya verdi  Saruhan Bey kardesi Çuga Bey'in ölümünden sonra Demirci'nin idaresini oglu Devlethan'a, onun ölümü ile de Yakup Çelebi'ye birakti   Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nde Demirci'nin Saruhan beylerinden Kara Mustafa Bey tarafindan fethedildigini kaydeder  Bundan baska Nif'i de Saruhan Bey devrinin ileri gelenlerinden Haci Emet Bey'in ele geçirdigini belirtir  Ancak Evliya Çelebi'nin bu kayitlarini ihtiyatla karsilamak gerekir  Saruhanogullari Beyligi'nin dogusunda Germiyan, kuzeyinde Karasi (Karesi) ve güneyinde de Aydinogullari Beyligi'nin topraklari vardi  Böylece Saruhanogullari'nin üç tarafi yeni kurulmus olan Türk beylikleri ile çevrilmis oldugundan yalniz Ege denizi cihetinden genislemeye, gazâ ve seferler yapmaya elverisli idi  Bu sebeple Saruhan Bey kurmus oldugu donanma ile deniz seferleri yapmaya basladi  Foça, Sakiz ve Naksos'daki Cenevizliler ile Midilli'yi vergiye bagladi  Meshur seyyah Ibn Battuta, 1332 yilinda Manisa'ya geldigi zaman Foçalilarin her sene Saruhan Bey'e 15  000 gümüs para vergi verdigini kaydetmistir   Türk tarihi için önemli bir kaynak eser olan Câmiü'd-Düvel'de Foça'nin da Saruhanogullari beyligi sinirlari içinde bulundugu kaydedilmistir  Ancak bu tarihte Foça'nin Ceneviz Cumhuriyeti'ne bagli bir koloni oldugu bilinmektedir  Yukarida da ifade edildigi gibi burada yasayan Rumlar ve Lâtinler, Saruhanogullari'na vergi vermekteydiler  Yine Câmiü'd-Düvel'de Saruhanogullari'na ait oldugu belirtilen topraklar arasinda Menemen, Gördes, Adola, Akhisar, Turgutlu, Nif, Ilica, Kayacik, Demirci, Urganli, Manisa, Gördes, Güzelhisar ve Mendelorya sehir ve kasabalari sayilmistir  Öte taraftan yine kaynaklardan Mesâlikü'l-Ebrâr'daki kayitlara göre XIV  yüzyil ortalarina dogru Saruhan Beyligi'nin onbes sehri, yirmi kalesi, onbin askeri ve Saruhan'in kardesi olan Ali Pasa'nin da sekiz sehri, otuz kalesi, okçulukta mâhir bir çok yaya askeri ve sekiz bin de atli askeri ile büyük bir donanmasi vardi  Saruhan Bey devrinde, Osman-oglu Orhan Bey Bizans Imparatorlugu aleyhinde durmadan topraklarini genisletiyordu  Orhan Bey'in 1329 yilinda Sakiz adasini fethetmesi üzerine Bizans Imparatoru II  Andronikos Palaiologos Osmanlilara karsi Saruhan ve Aydinogullari'ndan yardim istemek zorunda kaldi  Imparatorun bu istegini olumlu karsilayan Saruhan Bey, Osmanlilara karsi Bizans ve Aydinogullari ile beraber hareket etmeye basladi   1334 yilinda Aydin ve Saruhanogullari 270 gemilik bir filo ile Yunanistan sahilleri ve Trakya'ya bir sefer düzenlediler  Bu sefer sirasinda Saruhan Beyligi gemilerine Saruhan Bey'in oglu Süleyman Bey kumanda etmekteydi  Ancak bu sirada Midilli'yi zabt eden Foça valisi Dominik, Saruhan-oglu Süleyman Bey ile bir çok adamini bir hile ile esir aldi  Bizans Imparatoru III  Andronikos, asi valiyi cezalandirmak için derhal bir donanma ile Foça önlerine gelerek sehri denizden kusatti ise de bir netice elde edemedi  Bunun üzerine dostu ve müttefiki olan Saruhan Bey'den yardim istedi  Saruhan Bey, esir olan oglu Süleyman ve arkadaslarinin kendisine teslim edilmesi sarti ile yardim edebilecegini bildirdi  Imparator Andronikos Saruhan Bey'in bu sartini kabul edince Saruhanogullari'na ait süvari ve piyade kuvvetleri Foça'yi karadan kusattilar  Muhasara bes ay kadar sürmesine ragmen kale bir türlü düsürülemedi  Bu durum üzerine imparator Anadolu'daki diger müttefiki Aydin-oglu Umur Bey'den de yardim istedi  Aydinoglu Umur Bey donanmasini yardima gönderdi  Bizans, Saruhan ve Aydinogullari'nin gemilerinden meydana gelen müttefik donanma Foça Valisi Dominik ile bir deniz savasi yapmak istediyse de o buna yanasmadi  Bu sebeple kusatma daha da uzadi  Neticede Imparator Andronikos, Dominik ile anlasarak Saruhan-oglu Süleyman Bey ve adamlarini serbest biraktirdi (1336)   III  Andonikos'un 1341 yilinda ölümünden sonra Bizans'da iktidar mücadelesinin baslamasi Saruhan Bey'in Bizans topraklari üzerine fetih yapmasi için iyi bir firsat oldu  Nitekim O, Gelibolu taraflarina bir akin düzenledi ise de basarili olamadi  Hatta Bizans donanmasi karsi hücuma geçerek Saruhan kiyilarinda yagma ve tahrip hareketlerinde bulundu  Bu olaylar sirasinda Saruhan Bey'in müttefiki ve dostu olan Aydin-oglu Umur Bey de Haçlilarin saldirisina ugramisti  Lâtinler bu saldiri sonucunda Izmir'i ele geçirdiler (1344)  Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhanli denizciler için bir felaket oldu  Bati Anadolu'da bu olaylarin gelistigi esnada Bizans'in baskenti Istanbul'da taht için mücadeleler devam ediyordu  Istanbul'u ele geçirmek isteyen Kontakuzenos, dostu Aydin-oglu Umur Bey'e haber göndererek ondan yardim istedi  Umur Bey bu teklifi kabul edince Saruhan Bey de oglu Süleyman Bey komutasinda bir miktar askeri onun yanina gönderdi  Saruhan kuvvetleri Umur Bey'le beraber Trakya'ya geçip Kontakuzenos'un kuvvetleriyle birlestiler  Ancak müttefik kuvvetler Istanbul üzerine yürüdügü bir sirada Süleyman Bey, siddetli bir humma hastaligi sonucunda vefat etti (1345)   Aydin-oglu Umur Bey, Süleyman Bey'in ölümünden sonra onun cesedini alarak Manisa'da bulunan babasinin yanina getirdi  Oglunun ölümüne çok üzülen Saruhan Bey, bu tarihten sonra fazla yasamadi  O da bir yil sonra vefat eti (1346)  Manisa'da Körhane adi verilen türbeye defnedildi   Saruhanogullari Beyligi'nin kurucusu olan Saruhan Bey devrinde beylik en parlak dönemini yasamistir  Onun zamaninda Manisa bir Türk-Islam sehri olarak gelisti ve büyüdü  Anadolu'yu gezmis olan seyyah Ibn Battuta, Manisa'da Saruhan Bey ile görüstügünü ve Saruhan Bey'in son yillarinda sehrin tamaminin bir Türk sehri hüviyetine büründügünü yazmaktadir   Saruhan Bey'in Timur Han, Orhan, Süleyman, Ilyas, Devlethan ve Budak Pasa isimlerinde alti oglu oldugu bilinmektedir  Ölümünden sonra beyligin basina bu ogullari arasindan Fahreddin Ilyas Bey geçti  Saruhan Bey'in ogullarindan Devlethan Demirci'yi, Budak Pasa da Gördes'i idare etmekteydi   b- Ilyas Bey Saruhan Bey'den sonra beyligin basina geçen Ilyas Bey, ilk is olarak Bizans Imparatoriçesi Anna ile bir dostluk antlasmasi yapti  Daha önce de belirtildigi üzere Saruhan Bey ile Aydin-oglu Umur Bey Imparator Anna'ya karsi Kantakuzenos ile isbirligi yapmislardi  Ancak Kantakuzenos Anna'ya karsi bir basari elde edemeyince bu kez Osmanli hükümdari Orhan ile anlasma yapmak zorunda kaldi  Hatta kizini Orhan Bey'e vererek onunla tam bir dostluk kurdu  Imparatoriçe Anna ise Kantatuzenos'un Osmanlilarla anlasmasi üzerine Saruhanogullari ile ittifak kurmaya çalisti  Bu amaçla devlet ileri gelenlerinden Tagaris'i Manisa'ya Saruhan Bey ile anlasmaya gönderdi  Ancak Tagaris Manisa'ya geldiginde Saruhan Bey'in ölümü ile karsilasti  Bu duruma ragmen Tagaris, Saruhan Bey'in yerine geçen Ilyas Bey ile bir anlasma yapmaya muvaffak oldu  Ilyas Bey, yapilan anlasmadan sonra imparatoriçeye yardim için bir miktar kuvvet gönderdi  Bu sirada Umur Bey de iki bin kisilik bir birlik gönderdi  Ancak imparatoriçeye yardima giden Saruhan ve Aydin kumandanlari yolda Anna aleyhine bir anlasma yaptilar  Bu emirler ilk olarak Istanbul'a gelerek imparatoriçeden para ve hediye aldilar  Ancak Trakya'ya geçtikten sonra eski dostlari Kantakuzenos'un tarafina geçtiler  Kantakuzenos ile birlikte Bulgaristan topraklarina saldiran Saruhan ve Aydin birlikleri pek çok ganimet ve esir elde ederek yurtlarina döndüler   Öyle anlasiliyor ki Saruhanogullari bu akindan sonra bir daha Rumeli'ye geçemediler  Çünkü Osmanlilar Karasi topraklarini alip Gelibolu yarimadasina yerlestikten sonra Saruhanogullari'nin bu bölgelere geçmeleri zorlasti  Yine bu tarihlerde Izmir'i Lâtinlerden almak iseteyen Gazi Umur Bey Lâtinler karsisinda sehit düstü (1348)  Böylece Izmir ve çevresi Lâtinler elinde kalinca Marmara kiyilari gibi Ege sahilleri de Saruhanogullari'na kapanmis oldu  Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhan deniz ticaretine de önemli ölçüde darbe vurdu  Saruhanli hükümdari Ilyas Bey'in 1356 yilinda Imparator Ioannes V  Palaiologos'a yardim ettigi bilinmektedir  Bu yil içerisinde Osmanli Sultani Orhan Bey'in oglu Halil Gemlik sahilinde gezerken Foçalilar tarafindan esir edildi  Halil'i kurtarmak için Foça'yi abluka altina alan Imparator Ioannes Palaiologos Cenevizlilerin israrla karsi koymalari üzerine dostu olan Saruhan-oglu Ilyas Bey'den yadim istedi  Ilyas Bey bu öneriyi kabul ederek karadan Foça'yi kusatti  Ancak Ilyas Bey'in Foçalilarla dostulugunu bilen ve onun kendisine bir tuzak hazirladigindan süphelenen Imparator Ioannes, Ilyas Bey'i gemisine davet etti ve onu rehin alarak denize açildi  Ilyas Bey bu durumdan karisinin verdigi büyük miktardaki fidye-i necat karsiliginda kurtuldu  Ayrica ogullarini da imparatorun yanina rehin olarak birakti   Ilyas Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber 1357 yilinda beyligin basinda Ishak Çelebi'nin bulundugu anlasilmaktadir  Bu sebeple Ilyas Bey'in 1356 veya 1357 yilinda vefat etmis oldugu tahmin olunabilir   c- Ishak Bey Ilyas Bey'in ölümünden sonra beyligin basina oglu Ishak Bey geçti  Babasinin sagliginda Menemen'i idare eden Ishak Bey beyligin en zayif bir zamaninda basa geçmesine ragmen onun zamaninda Saruhanogullari en parlak devrini yasadi  Onun Misir Memlûklu sultani ile mektuplastigi bilinmektedir  Nitekim Rodos adasinin sövalyelerden alinmasi için yapilacak sefere diger Anadolu beyleri gibi Ishak Bey de davet edilmis ve kendisine Memlûk sultaninin nâmesi verilmistir (1366)  Saruhanogullari, Ishak Bey zamaninda yeni komsulari Osmanlilar ile dostane bir siyaset takip ettiler  Ishak Bey, I  Murad'in oglu Yakup Çelebi ile Bayezid'in sünnet dügünlerine ve Yildirim Bâyezid'in Germiyan beyinin kizi ile evlenme törenlerine katildi  Bundan baska I  Kosova savasina diger beylikler gibi yardimci kuvvetler gönderdi   Ishak Bey zamaninda Manisa'da Mevlevîligin itibari bir hayli artmistir  Ishak Bey'in Mevlevî-hâne'yi yaptirmasi ile bu aileden bir kaç kisinin Çelebi ünvanini almasi bu sevginin bir delili olarak görülmektedir  Ishak Çelebi için kitabeler ve vesikalarda "Sultan, emir, beldeler fatihi ve Sultanü'l-azam” gibi ünvanlar kullanilmistir   Ishak Çelebi hakkinda 1378 yilindan sonraki yillarda hiçbir bilgi yoktur  Ancak onun 1378 veya 1379 yilinda öldügü bilinmektedir  Sagliginda yaptirmis oldugu türbe kitabesinde ölüm tarihi belli degildir  d- Hizir Sah Ishak Bey'in ölümü üzerine oglu Hizir Sah Saruhanogullari'nin basina geçti  Ancak kardesi Orhan Bey onun beyligini tanimayarak saltanat mücâdelesine giristi  Kaynaklarda bu mücâdele hakkinda fazla bilgi yoktur  Bununla beraber Orhan Bey'in bu mücâdeleyi kaybettigi ve Hizir Sah'in Manisa'ya hakim oldugu anlasilmaktadir  Hizir Sah'in gümüs ve bakir paralari bulunmus olup bu paralar üzerinde tarih yoktur  Ancak 1389 tarihli bir vesika bu tarihte Hizir Sah'in Bey oldugunu göstermektedir  Hizir Sah Bey oldugu sirada Osmanli hükümdari I  Murad sehit düsmüs, yerine Yildirim Bâyezid geçmisti  Osmanli tahtindaki bu degisikligi firsat bilen Karaman-oglu Alâaddin Ali Bey Osmanlilar aleyhinde faaliyetlere baslamisti  Onun bu faaliyetlerine Saruhan-oglu Orhan Bey de katildi  Bunun üzerine Yildirim Bâyezid hizla Anadolu'ya geçti, Alasehir'den sonra Manisa'ya geldi  Hizir Sah ise Yildirim Bâyezid'in bu harekâti esnasinda onu karsilayarak tabiiyetini arzetti ve ülkesini sulh yolu ile Osmanlilara birakti   Yildirim Bâyezid, Hizir Sah'in bu davranisi üzerine Demirci, Adala, Gördes, Kayacik ve Kemaliye taraflarindan olusan beyligin dogu topraklarini ona birakti  Bâyezid Manisa'yi aldiktan sonra (1390) Karasi ile Manisa birlestirilerek Bey-sancagi yapildi  Bâyezid buraya önce Ertugrul'u, onun ölümü ile de Emir Süleyman'i tayin etti (1392)   Saruhan-oglu Hizir Sah Bey ise kendisine verilmis olan küçük bir bölgede bir süre daha beylik yapti  Bu sirada Emir Süleyman'la çok iyi bir dostluk kurdu  Kardesi Orhan Bey ise Bâyezid'in Anadolu harekâti sirasinda yakalanarak Bursa veya Iznik'e götürüldü  Ancak o buradan kaçarak önce Isfendiyar-oglu'nun ve arkasindan da Timur'un yanina gitti   Ankara Savasi'na Emir Süleyman'in idaresinde Yildirim Bâyezid'in saflarinda katilan Saruhanli askerler, Iznik'ten kaçarak Timur'a siginmis olan Orhan'i karsi tarafta görünce o tarafa geçtiler  Savasi kazanan Timur, Anadolu beylerine eski yurtlarini verirken, Orhan Bey'e de Saruhan beyligini verdi  Nitekim 17 Agustos 1402 tarihinde Manisa'ya gelen Orhan Bey beyliginin basina geçti  Orhan Bey beyligini mesru göstermek için hemen para bastirdi (1403)  Ancak Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Denizli taraflarinda hüküm sürmekte olan Hizir Sah ile Orhan Bey arasinda saltanat mücadelesi yeniden basladi  Neticede Hizir Sah, idareyi eline aldi  Bâyezid'in Ankara Savasi'nda yenilmesinden sonra Osmanli sehzâdeleri arasinda saltanat mücadelesinin basladigi Fetret devrinde Hizir Sah önce eski dostu Emir Süleyman'in tarafini tuttu  Ancak Emir Süleyman'in mücadeleyi kaybetmesi üzerine Aydinoglu Cüneyd ve Mentese-oglu Ilyas Bey'le beraber Isa Çelebi'yi destekledi  Isa Çelebi'nin Çelebi Mehmed'e yenilmesi üzerine ise Hizir Sah Manisa'ya kaçti  Bunun üzerine Çelebi Mehmed'in kuvvetleri Manisa'ya yürüyerek hamamda eglenmekte olan Hizir Sah'i yakaladilar ve Çelebi Mehmed'in huzuruna getirdiler  Çelebi Mehmed Hizir Sah'i idam ettirdi (1410)   Hizir Sah'in öldürülmesi ile birlikte Saruhanogullari'nin Manisa kolu sona ermis oldu  Ancak Demirci kolu fazla etkili olmamakla beraber bir süre daha devam etti  Hizir Sah'in ölümünden sonra Devlethan'in oglu Yakup Bey Demirci'de hüküm sürmeye devam etti  Yakup Han 1407 yilinda Demirci'de bir cami yaptirmis olup oradaki bir hamami da bu camiye vakfetmistir  Bundan baska Budak Pasa-oglu Beyce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir  Öte taraftan Hizir Sah'in kardesi olan Orhan Bey, agabeyinin ortadan kaldirilmasindan ve Çelebi Mehmed'in bu bölgelerden çekilmesinden sonra Manisa'ya gelerek burayi ele geçirdi ve istiklâlini ilan etti  Orhan Bey'in 1411 tarihli bir parasinin bulunmasi onun bu tarihte Manisa'da Bey oldugunu göstermektedir  Orhan Bey'in bu hareketi üzerine Çelebi Mehmed 1412 yilinda bu bölgeleri yeniden itaat altina almis ve Orhan Bey'i de bertaraf etmistir  Orhan Bey'in ayni yil içerisinde vefat etmesi ile Saruhanli Beyligi tamamen son buldu  2- IMAR FAALIYETLERI Saruhanogullari hüküm sürdükleri topraklar üzerinde bir çok imar faaliyetlerinde bulunmuslardir  Özellikle cami, medrese ve köprü yapan Saruhanogullari zamaninda beyligin merkezi Manisa Türklesmis ve sehrin çehresi degismistir  Beyligin kurucusu Saruhan Bey'in Manisa Çarsi Mahallesi'nde bir mescit, Gediz üzerinde bir köprü ve Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme yaptirdigina dair kayitlar vardir   Saruhan Bey'in oglu Ilyas Bey de Manisa'da bir mescit (1362) ile bir çesme yaptirmistir  Ilyas Bey'in oglu Ishak Bey, beyligin zayif oldugu bir sirada basa geçmesine ragmen büyük ölçüde bayindirlik faaliyetlerinde bulunmus, ülkesinin her tarafinda cami, çesme, medrese, hamam ve köprü gibi bir çok eser yaptirmistir  Saruhanlilar, merkezleri Manisa'da belki bütün beylikler devrinin en önemli ve ilgi çekici cami örnegini meydana getirmislerdir  Ishak Bey'in 1376'da medrese ve türbe ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Manisa Ulu Camii, Bati Anadolu'da görülen en önemli mimarî eserdir  Ishak Bey Manisa Ulu Camiinden baska Mevlevî-hâne (1369), Karaoglanlar civarinda Koyun Köprüsü, Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme, Manisa'da Yedi Kizlar Türbesi ve Karahisar ile Karaköy'de birer çesme yaptirdigi bilinmektedir   Saruhanli Beyi Hizir Sah'a gelince, o da babasi gibi bir çok hayir kurumlari yaptirmis ve vakiflar ihdas etmistir  Hizir Sah'in Adola'da camii, medrese, imaret ve hamami, Alasehir'in Kemaliye köyünde Hizir Pasa Camii ile bir hamami ve Manisa'da Çinar Zaviyesi yaptirdigi bilinmektedir  Hizir Sah'in ölümünden sonra Demirci'de hüküm süren Devlet-sah oglu Yakup Bey de burada bir cami yaptirmis (1407) ve daha sonra bir hamami da bu camiye vakfetmistir (1413)  Saruhanlilardan Budak Pasa-oglu Begce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir  Saruhanogullari, Lâtinlerle ticarî iliskileri dolayisiyla Lâtin harfleri ile gümüs sikke kestirmislerdir  Ancak simdiye kadar Ishak, Hizirsah ve Orhan beylerin Islâmî sikkeleri ele geçmistir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #49 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu Tarihi  TACEDDINOGULLARI BEYLIGIKaradeniz kayilarinda, bugünkü Bafra ile Ordu arasinda, güneyde Niksar'a kadar uzanan saha üzerinde hüküm sürmüs bir Türkmen beyligidir  Emir Taceddin Bey tarafindan kurulmus ve adini kurucusundan almistir  Tâceddin Bey'den önce, Niksar bölgesine Emir Dogancik adli birisinin hakim oldugu bilinmektedir  Dogancik, Anadolu'da Ilhanli Devleti'nin nüfuzu yikilirken oldukça sayginlik gören birisiydi  Muhtemelen Tâceddin Bey'in babasi oldugu sanilan Emir Dogancik (veya Dogansah) 747 (1347) veya 749 (1349)'da Niksar'da öldü  Onun ölümünden sonra idareyi oglu Tâceddin Bey almis ve böylece Taceddinogullari Beyligi kurulmustur (1347)  1- Taceddin Bey Tâceddin Bey ve onun kurdugu beylik hakkinda az da olsa bilgi veren eserler, onun Selçuk soyuna mensup olabilecegini söylemislerdir  Bunun yaninda Tâceddinogullari'nin Bafra emirleri ve Kubadogullari gibi Çepnilere mensup olduklari da söylenmektedir   Bir baska arastirmada ise, Samsun ve Trabzon'u çevreleyen bölgede Tâceddin ve Bayram-oglu Haci Emir Ibrahim Beylerin maiyyetleri ile birer beylik kurmayi basardiklari ve bu beyligin kurucularinin ise Anadolu Selçuklulari tarafindan Canik bölgesindeki Hristiyanlara karsi hudutlarin emniyeti ve bölgenin fethedilerek Türklerin yerlesmesine açilmasini saglamak için iskân edilen Çepniler'den oldugu söylenmektedir   Niksar ve civarindaki bölgelerde hüküm süren Tâceddin Bey, Canikli veya Canikî diye de anilmaktaydi  Çünkü beyligin merkezi Niksar olmasina ragmen, sinirlari zaman zaman Kelkit, Amasya, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon'a kadar genislemistir   2- Tâceddin Bey'in Kadi Burhaneddin ile Mücâdelesi Tâceddin Bey ilk zamanlar Amasya Emiri Haci Sadgeldi'ye bagli kaldi  Bu sirada Eretna Devleti'nin basinda Alâaddin Ali Bey bulunmakla beraber, idarede gittikçe Kadi Burhaneddin Ahmed'in hakim duruma geçtigi görülmektedir  Eretna Devleti'nin güçlü oldugu bu dönemde Tâceddin Bey de ona tâbi olmak zorunda kaldi  Bununla beraber Tâceddin Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'e karsi ülkesini basarili bir biçimde korudu  Ona vermekte oldugu vergiyi kesti  Kadi Burhaneddin Ahmed, Eretna Devleti'ne vergi verme yükümlülügünü yerine getirmeyen Niksar Hakimi Tâceddin Bey üzerine yürümege karar verdi  Alâaddin Ali Bey'i de ikna eden Kadi Burhaneddin Niksar üzerine geldiyse de basarili olamadi (1379)  Tâceddin Bey bu tarihten sonra bagimsiz bir sekilde hareket etmeye basladi  Tâceddin Bey, daha sonra topraklarina düzenlenen ikinci Eretna seferini de komsusu ve Kadi Burhaneddin'in düsmani olan Haci Sadgeldi'nin yardimi sayesinde püskürttü   Trabzon Rum Imparatoru III  Alexios, sinirlari boyunca kuvvetlenen Türk beylikleri karsisinda, devletinin devamliligini ve sayginligini koruyabilmek için iki yüzlü bir siyaset izliyordu  Bir yandan bu beyliklerle dost geçiniyor, diger yandan da onlari birbirine düsürmeye çalisiyordu  Tâceddin, imparatorun kizi Eudokia ile evlendi (1381)  Bu durum o siralarda Tâceddin Bey'in saygin bir emir oldugunu göstermektedir   Tâceddin Bey hayatinin tamamini Kadi Burhaneddin Ahmed ile mücadele ederek geçirdi  Ona karsi Amasya Emiri Sadgeldi ve onun ölümünden sonra da oglu Ahmed ile ittifak yapti  Tâceddin Bey ile Amasya emiri Ahmed, Kadi Burhaneddin'e karsi mücadele ettiler  Ancak her seferinde yenilgiye ugradilar  Yapilan son karsilasmadan sonra Emir Ahmed Turhal kalesine kaçti  Tâceddin ise Kadi Burhaneddin'e elçi göndererek barismak istedi  Neticede Kadi Burhaneddin, Tâceddin'e, bir daha Emir Ahmed'le isbirligi yapmamasi sartiyla anlasma yapabilecegini bildirdi   Tâceddin Bey bu haber üzerine bizzat Kadi Burhaneddin'in huzuruna gelerek itaatini bildirdi  Tâceddin Bey böyle olmakla birlikte tekrar Emir Ahmed'le bulusarak yeni hazirliklar içine girdi  Kadi Burhaneddin, Tâceddin'in bu hareketini ögrenince kuvvetleri ile Tâceddin Bey'in topraklarina girerek Tâceddin-oglu Alp Arslan'in korudugu Niksar'i kusatti  Yapilan çarpismalarda Alp Arslan'in kuvvetleri mukavemet edemeyerek dagildi  Kadi Burhaneddin'in bu basarisi üzerine Tâceddin Bey ve Emir Ahmed yolladiklari bir elçi ile baris teklifinde bulundular  Onlarin bu teklifini kabul eden Kadi Burhaneddin kisi geçirmek üzere Tokat'a döndü (1386)   Tâceddin Bey, Kadi Burhaneddin aleyhine topraklarini genisletemeyecegini anlayinca bu kez Ordu ilindeki Türkmen Emiri Haci Emir-zâde Süleyman Bey'in topraklarina girdi  Ancak buraya yaptigi bir akin sirasinda yenildi ve öldürüldü (1387)  Yerine oglu Mahmud Bey geçti  3- Mahmud Bey Tâceddin Bey'in ölüm haberini duyan Kadi Burhaneddin Ahmed, onun ölümünü firsat bilerek Niksar ve Iskefser'i isgal etti  Ancak Mahmud Bey idareyi eline alir almaz bu bölgeleri geri aldi  Mahmud Bey, Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin Ahmed'e itaat etmekle beraber, kardesi Alp Arslan'la beraber Osmanli hükümdari Yildirim Bayezit'i Burhaneddin aleyhine kiskirtiyorlardi  Mahmud Bey'in bu faaliyetine çok kizan Kadi Burhaneddin, onun elinde bulunan Fenariyye bölgesini ele geçirdi ve Amasya'yi da kusatti  Bunun üzerine Tâceddin-oglu Mahmud Bey, beyligi sürecinde bazan Kadi Burhaneddin Ahmed'e ve bazen de Osmanlilar'a tabi olarak bir denge politikasi izledi  Osmanli padisahi Yildirim Bâyezid'in Candar-oglu beyi II  Süleyman'i maglup ederek bu beyligin topraklarinin büyük bir kisimini ele geçirmesinden sonra (1392) Mahmud Bey Osmanlilar'a daha da yaklasmak zorunda kaldi   4- Mahmud Bey'in Osmanlilar'a tâbi olmasi Bâyezid'in bu zaferinden sonra Amasya Emiri Ahmed de Osmanlilar'a itaat arzetmisti  Bu sirada Tâceddin-oglu Mahmud Bey de Osmanlilar'a bagliligini bildirmek için kardesi Kiliç Arslan'i Yildirim Bâyezid'e gönderdi  Bu olaydan sonra Kadi Burhaneddin Ahmed ile Tâceddinogullari arasindaki mücadeleler daha da artti  Candar-oglu'nun bir ittifak düsüncesi ile Kadi Burhaneddin'e gönderdigi 500 atli asker, sebebi anlasilamayan bir meseleden dolayi Kadi Burhaneddin'i terk ederek Tâceddin-oglu Mahmud Bey'in yanina gidince, Burhaneddin iyice kizdi ve 1393 yili baharinda kuvvetlerini toplayarak Mahmud Bey idaresindeki Fenariyye bölgesini zaptetti ve burayi korumak üzere bir de kale insasina basladi  Bunun üzerine Tâceddin'in ogullari Mahmud, Alp Arslan ve Kiliç Arslan kardesler Yildirim Bâyezid'den yardim istediler  Bu sirada Kadi Burhaneddin'in Amasya'yi muhasara etmesine de kizan Bâyezid, Tâceddinogullari'nin da daveti üzerine kuvvetli bir ordu ile hareket ederek Merzifon'a geldi  Ancak Osmanli ordusunun üstün oldugunu anlayan Kadi Burhaneddin önce Turhal kalesine, oradan da Tokat ve Sivas'a çekildi  Kadi Burhaneddin Ahmed, Canik bölgesinde aleyhine bozulmus olan dengeyi saglamak için Tâceddinogullari'ni kendi lehine çevirmege çalistigi bir sirada Tâceddin-oglu Alp Arslan, agabeyi Mahmud Bey'e karsi isyan ederek, babalarindan kalan topragin ikiye bölünmesine sebep oldu  Alp Arslan, kendisine bagli kuvvetlerle birlikte harekete geçerek Niksar'in bir kismini ve Yenisehir merkezini ele geçirdi  Bunun üzerine Mahmud Bey, diger kardesleri Kiliç Arslan ve Süleyman'i da yanina alarak derhal Alp Arslan üzerine yürüdü  Alp Arslan, agabeyi Mahmud Bey'in kalabalik bir ordu ile üzerine geldigini haber alir almaz vakit kaybetmeden Kadi Burhaneddin'den yardim istedi  Kadi esasen siyasetine uygun düsen bu durum karsisinda hemen harekete geçerek, Alp Arslan'a yardim etme bahanesi ile Niksar bölgesine girdi  Alp Arslan bu sirada Kadi'nin huzuruna gelerek onu metbu tanidigini bildirdi  Kadi Burhaneddin de, Alp Arslan'a hil'at ve hediyeler vererek onu mükâfatlandirdi ve kendisi de ülkesine döndü   Kadi Burhaneddin ile Alp Arslan'in arasi Tâceddin-oglu'nun Eretna'nin akrabasi Feridun ile isbirligi yapmasindan sonra bozuldu  Alp Arslan'in Develi hakimi Feridun ile isbirligi yaptigini haber alan Kadi Burhaneddin onun üzerine yürüyerek idaresi altindaki Yenisehir'in kendisine teslim edilmesini istedi  Ancak kale halki kaleyi Kadi'ya teslim etmeyi kabul etmeyince Kadi Burhaneddin Alp Arslan'i kale halkinin gözleri önünde öldürdü (1394)   Alp Arslan, fazilet sahibi bir insan idi  Arapçayi çok iyi bilir, nahiv ile mesgul olurdu  Ayni zamanda cesur ve atilgan bir emir idi  Kadi Burhaneddin Ahmed, bu kahraman ve amansiz düsmanindan kurtuldugu için çok sevinmisti  Tâceddin-oglu Alp Arslan'in, Hüsamuddin Hasan ve Mehmed Yavuz adlarinda iki oglu vardi  Bunlar, babalarinin Kadi tarafindan katledilmesinden sonra Niksar bölgesinin büyük bir kismini terkederek daha kuzeye çekilmisler ve bilhassa Çarsamba, Terme ve Samsun havalisinin güney-dogu bölgesinde hakimiyetlerini sürdürmüslerdir   Kardesinin Kadi Burhaneddin tarafindan öldürüldügünü gören Tâceddin-oglu Mahmud siranin kendisine de gelecegini düsünerek korkmaya baslamis, onun karsisina çikacak güçlü bir ordusu olmadigi için daha çok, çete hareketleri yapabilmistir  Öte taraftan Rumeli'de devletin güvenligini saglayan Yildirim Bâyezid, 1398 baharinda tekrar Anadolu'ya yöneldi  Sultan Bâyezid, Canik böglesine girerek Kubad-oglu Cüneyd Bey'in elinde bulunan Samsun'u ele geçirdi  Bu yeni gelisme üzerine Tâceddin-oglu Mahmud Bey ve bölgenin diger emirleri Osmanli Devleti'ni yeniden metbu tanimak zorunda kaldilar  Bu tarihten kisa bir süre sonra da Kadi Burhaneddin Ahmed Akkoyunlu beyi Karayülük Osman tarafindan Karabel mevkiinde yapilan savasta öldürülmüs ve devlet arazisi de Bayezid döneminde Osmanli Devleti sinirlari içerisine dahil edilmistir   Ayni yil içerisinde Tâceddin-oglu Mahmud Bey de tamamiyle Osmanli Devleti hizmetine girmis, dolayisiyle hakimiyet bölgesi de Osmanli Devleti sinirlarina dahil olmustu (1398)  Tâceddin-oglu Mahmud Bey'in Osmanli Devleti hizmetine girmesinden sonraki faaliyetleri hakkinda fazla bilgimiz yoktur  Bununla beraber onun, 1402 Ankara Savasi'nda Timur ordusu karsisinda savasmis oldugu düsünülebilir  Ankara Savasi'nda maglubuyete ugrayan Osmanli Devleti'nin içine düstügü buhranli dönemde, sehzâdeler arasinda meydana gelen taht kavgalari sirasinda Tâceddin-oglu Mehmed Bey, diger sehzâdeleri bertaraf ederek Osmanli tahtina oturan Çelebi Mehmed'in yaninda yer almis olmalidir  Çünkü Mahmud Bey'i daha sonra, Çelebi Mehmed'in ölümünü müteakip onun 13 yasindaki oglu ve ayni zamand a Hamid-ili sancak beyi olan Sehzâde Küçük Mustafa'nin yaninda görüyoruz  Sehzâde Mustafa, agabeyi II  Murad'in tahta çikmasi üzerine (1421) hayatindan endise ederek Karaman-oglu'nun yanina kaçti  Karaman-oglu, ayagina kadar gelen bu firsati degerlendirerek Sehzâde Mustafa'ya çok sayida asker vermis, ayrica Germiyan beyinin de bir miktar asker göndermesi üzerine kalabalik bir kuvvete sahip olan Sehzâde Mustafa, II  Murad'a isyan etmis ve Bursa üzerine yürümüstü  Iste Sehzâde Mustafa'nin bu isyaninda Tâceddin-oglu Mehmed Çelebi'yi onun veziri ve ayni zamanda kumandani olarak görüyoruz   Sehzâde Mustafa ve kuvvetleri Bursa'yi ele geçiremeyince Iznik kalesi önüne gelerek kisa bir kusatmadan sonra bu sehre hakim oldu  Bunu haber alan II  Murad ise derhal Edirne'den hareket etti  II  Murad'in Kösemihal-oglu Mehmed Bey kumandasindaki akinci kuvvetleri Iznik kalesini kusattilar  Sehzâde Mustafa bu sirada kaçmak istediyse de Mihal-oglu Mehmed Bey'in kuvvetleri tarafindan takip edilerek yakalanmis ve kiliç darbeleri ile parça parça edilerek öldürülmüstür   5- Hasan Bey Ankara Savasi'ndan sonra Osmanli Devleti'nin içine girdigi ve on yil kadar süren Fetret devrinde Tâceddinogullari'ndan Alp Arslan-oglu Hasan Bey'in de diger beyler gibi bagimsiz olarak hareket ettigi bilinmektedir  Timur'un himayesinde bagimsizliklarini ilân eden beyler arasinda Niksar ve bir kisim Canik topraklari üzerinde Alp Arslan-oglu Hasan Bey'in bulundugu görülmektedir  Hasan Bey Isfendiyar Bey ile de anlasarak memleketinin sinirlarini genisletmeye basladi  Nitekim bu iki beylik Bafra ve Samsun üzerinde iki koldan yürüdüler  Isfendiyar Bey Bafra ve Müslüman Samsun'u elde ederken, Hasan Bey ise Samsun beyi Cüneyd'i yapilan savasta öldürerek beyliginin büyük bir kismina sahip oldu  Osmanli hükümdari Çelebi Mehmed ise kardeslerini ortadan kaldirarak devletin bütününe sahip olduktan sonra Isfendiyar-oglu'nun elinde bulunan Samsun'un bir kismini aldi  Tâceddin-oglu Hasan Bey ile kardesi Mehmed ise Çelebi Mehmed'e karsi sürdürmüs olduklari dostluktan dolayi yerlerinde kaldilar  6- Osmanlilar'in Taceddinogullari Beyligi'ne son vermesi Hasan Bey, Sultan II  Murad devrine kadar beyligini sürdürdü  II  Murad tahta geçtikten sonra Amasya Beyi Lala Yörgüc Pasa'yi Anadolu'nun bu kisimlarini elde etmek ve bölge valilerini ortadan kaldirmak için görevlendirdi  Bu selahiyet ile bölgede daha faal bir rol oynayan Yörgüç Pasa büyük bir dügün yaparak Alp Arslan-oglu Hasan Bey'i de bu dügüne çagirdi  Böylece O, Hasan Bey'i yakalayarak Tâceddin-ili'ne kolayca hakim olmayi düsünmüstü  Ancak Yörgüç Pasa'nin bu fikrini sezen Hasan Bey bu davete icabet etmemis ve elinde olan topraklari sultana teslim edecegini bildirmistir  Nitekim Hasan Bey sözüne sadik kalarak memleketini Sultan II  Murad'a teslim etti (1428)  Kendisi Edirne'ye, sultanin yanina geldi  Osmanli Sultani II  Murad ona muhtemelen Rumeli'de bir sancak verdi  Ölüm tarihi bilinmemektedir  Hasan Bey'in Tâceddin-ili'ni II  Murad'a vermesinden sonra bu beylik sona ermis oldu  Tâceddinogullari'na ait simdiye kadar hiçbir sikkeye rastlanmamistir  Bu durum onlarin baska bir beyligin veya devletin parasini kullandiklarini hatira getirmektedir  Tâceddin-oglu Hasan Bey'in Çarsamba'da 1424 tarihli cami vakfiyesi bulunmaktadir  Vakfiyede kendisi "Emir-i kebir Hüsamüddevleti ve'd-Din Hasan Bey b  el-Merhum Alp Arslan Bey Ibnü'l-Emir el-Magfûr Tâceddin” diye zikrolunmaktadir  Bundan baska Tâceddinogullari'ndan Husâmeddin Mehmed Yavuz Bey'in de Çarsamba'da vakfi mevcut olup 825 (1422) tarihini tasimaktadir  Ancak kendisi hakkinda bilgi yoktur   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #50 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiANADOLU BEYLIKLERI'NDE TESKILAT VE KÜLTÜRAnadolu Beylikleri'nin ilk teskilâtlari asiret gelenegine dayanmakta idi  Anadolu Selçuklulari zamaninda sinirlara yerlestirilen Türkmen asiretleri savas zamanlarinda reislerinin emrinde sefere giderler ve savastan sonra da hükümdar tarafindan asiret beyine ikta edilmis olan yerlerine dönerlerdi   Anadolu Selçuklu sultanlari, çesitli zamanlarda Anadolu'ya gelmis olan Türkmen asiretlerinin bir çogunu Bizans Imparatorlugu ve Kilikya Ermeni Kralligi ile olan sinirlara yerlestirmisler, buradaki araziyi asiret beylerine ikta olarak vermislerdi  Bu Türkmen beyleri daha sonra bagimsizliklarini kazanmaya baslayinca Anadolu Selçuklu teskilâtini taklid ederek saray ve tesrifat usulleri meydana getirmislerdir   Beylikler Devri, XIII  yüzyilin sonunda Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayiflayarak yikilisindan sonra Anadolu'nun çesitli bölgelerinde kurulan ve eski kaynaklarda "Tevâif-i mülûk" diye anilan Türk beyliklerinin egemen oldugu bir dönemdir  Bu dönem Anadolu-Türk tarihi bakimindan oldukça önem tasimaktadir  Çünkü, 1018'de baslayan ve 1040'a kadar süren ilk akinlarin ardindan 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu kapilari Türklere açildi  Anadolu'da ilk büyük Türk devleti, Türkiye Selçuklulari kuruldu  Iste beylikler bu devletin birer unsuru idiler  Türkiye Selçuklu Devleti'nin zayiflayip ortadan kalkmasindan sonra bagimiz birer devlet haline gelen ve sayilari büyüklü-küçüklü olmak üzere yirmiyi geçen bu Türk beyliklernin devlet teskilâti ve kültürü, Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklulari ile geliserek Osmanlilara ulasan Türk-Islâm kültürünün bir ara dönemini olusturur   IDARI TESKILÂT Anadolu Beylikleri'nde devlet, daha önceki Türk beyliklerinde oldugu gibi hükümdar ailesinin ortak mali sayiliyordu  Devleti aile arasindan seçilen reis idare ederdi  Ailenin en yaslisina veya en nüfuzlusuna "ulu beg" denirdi  Ulu Bey hükûmet merkezinde oturur, kardes ve çocuklari ise vilâyetlere gönderilirdi  Ulu bey unvani daha çok halk ve asiret arasinda kullanilir; tesrifat, ferman, sikke, hutbe ve kitabelerde ise "emir-i a'zam" veya "sultan-i a'zam" tabirleri tercih edilirdi   Anadolu beyliklerinde, Selçuklularda oldugu gibi merkezde devlet islerini yürütmek için bir divan teskilâti kurulmustu  Divanin basindaki reise genellikle "vezir" veya "sahib-i a'zam" denirdi  Emrinde bir kalem heyeti bulunan divan reisleri devletin kanun ve nizamlarinin tatbikiyle ugrasirlardi  Devletin mali isleri ise Divân-i Istifâ denilen ayri bir divan tarafindan yürütülürdü  Hükümdarin emir ve fermanlarini yazmak için Insa Divani ile adli ve askeri islere bakan ayri makamlar vardi  Vilâyetlerdeki sehzâdelerin emirleri altinda da merkezdeki divanin ayni, fakat daha küçük sekilleri bulunurdu   Vilâyetleri idare etmek ve böylece devlet islerine alismak için gönderilen sehzâdeler eger küçük iseler, yanlarina hükümdarin güvendigi birisi "Ata Bey" veya "Lala" unvaniyla tayin olunur ve sehzâde büyügünceye kadar, hatta yetistikten sonra da devlet islerini bu Lala idare ederdi  Vilâyetlerde Divân-i Istifâ'nin reisine bagli tahsil memurlari bulunur ve bunlar topladiklari parayi verilen emre göre gereken yerlere dagitirlardi  Ser'î islere ise Kadilar bakar ve sahislar arasindaki hukuki meseleleri hallederlerdi  Vilâyetin askerî ve güvenlik islerinden ise Subasilar sorumlu idiler   SARAY TESKILÂTI Anadolu Beylikleri'ndeki saray teskilati, devlet teskilâtinda oldugu gibi Anadolu Selçuklu Devleti'nin saray teskilâtindan alinmistir  Sarayda hâcib, mîrâhur, çasnigîr, candar, sarabdâr, rikâbdar ve musâhib gibi görevliler bulunurdu  Ibn Battuta meshur seyahatnâmesinde Anadolu beyliklerinin saray teskilati hakkinda bilgi vermistir   Anadolu Beylikleri'nde ordu, hükümdarin atli ve yayalardan meydana gelen hassa birlikleriyle beylerin tîmârli sipahileri ve çerik denilen asiret süvârilerinden meydana gelmisti  Savas zamanlarinda bu orduya gönüllü olarak bir takim yardimci kuvvetler de katilirdi  Ümerâ adi verilen maiyet beyleri derecelerine göre kendilerine verilen tîmâr nisbetinde asker beslemekle yükümlü idiler   Savas üç kisma ayrilir, ordunun önünde Çarhaci veya Talia denilen öncü kuvvetleri, arkasinda ise ihtiyat kuvvetleri bulunurdu   Bu ordunun merkezindeki kuvvetlere hükümdar, kollara da sehzâdeler kumanda ederdi  Bütün ordunun emirine subasi denilirdi  Anadolu beyliklerinde ordu silâh olarak ok, yay, kiliç, kalkan, kargi, hançer, zirh, çomak, balta, mancinik ve arrâde kullanirdi  Ayrica birliklerin davul, kös, zurna, nakkâre, zil ve borulardan meydana gelen mehterleri vardi  Anadolu Beylikleri'nin denizle baglantisi olanlarinda donanma teskilâti da kurulmustu  Bati Anadolu'da Karasi, Saruhan, Aydin ve Menteseogullari'nin, güneyde Akdeniz sahilinde Hamid ve kuzeyde Pervaneogullari'nin ve daha sonra Candarli Beyligi'nin donanmalari oldugu bilinmektedir  Beylikler dahilindeki ahîlerin de askerî teskilâta benzer mükemmel silahli ordulari oldugu bilinmektedir  Ancak bunlar daha çok mahallî inzibat kuvveti olarak görev yapmaktaydilar   ILIM VE KÜLTÜR Anadolu Beylikleri'nde XIV  ve XV  yüzyillarda ilim ve fikir hayati parlak bir sekilde devam etmis, belli basli Anadolu sehirleri birer ilim merkezi haline gelmisti  Anadolu hükümdarlari, çesitli ilim adamlarini bir araya toplayarak onlari ihsan ve iltifatlarla tesvik etmislerdir  Ayrica bu ilim adamlarinin talebe yetistirebilmeleri için medrese, kütüphane, imaret ve misafirhaneler kurmaya büyük önem göstermislerdir  Anadolu beylerinin bu yakin ilgileri sayesinde tip, astronomi, riyâziye, edebiyat, tarih, tasavvuf ve dinî konularda pek çok eser kaleme alinmistir  Bu dönemde Konya, Kayseri, Nigde, Sivas, Kastamonu, Sinop, Kütahya, Bursa, Iznik, Kirsehir, Amasya, Ankara gibi baslica Anadolu kentleri birer bilim merkezi olmuslardi  Anadolu Selçuklulari zamaninda Mevlâna Celâleddin Rumî ile parlak bir düzeye ulasan tasavvuf cereyani beylikler döneminde de ayni gelismeyi göstermis ve Anadolu'nun manevî hayatinda büyük etkiler meydana getirmistir   TOPRAK IDARESI Anadolu Beylikleri'nde toprak idaresi Selçuklular'da oldugu gibi ikta (timâr), mülk ve vakif olmak üzere üç kisimdan meydana geliyordu  Sehir ve kasabalarda her sanat erbabinin kendilerine mahsus teskilâtlari vardi  Bu teskilât hem mensuplarinin haklarini korur, hem de üretilen malin kalitesini kontrol ederdi  Kent ve kasaba halki ser'i ve örfî vergilerini kime ayrilmis ise ona verirlerdi  Köylülere gelince, kendilerine verilen ve aslinda devlete ait olan topragi islemekle yükümlüydüler  Topragi isledigi sürece toprak kendisinde kalir, ogul ve torunlarina geçerdi  Köylü isledigi topragin vergisini devletin gösterdigi kimseye verirdi  Reaya, ikta reayasi, vakif reayasi ve malikane reayasi olmak üzere baslica üç kisma ayrilmisti  Köylü kimin reayasi ise topragini kullanma iznini ondan alir ve vergisini ona öderdi  Bazi köyler, meselâ derbend beklemek, madenlerde çalismak, av kuslari yetistirmek gibi hizmetler karsiliginda vergilerden muafti  Ilim ve din adamlari da her türlü vergiden muaf tutulmaktaydi   Anadolu Beylikleri zamaninda sanayi, ticaret ve ziraate de büyük önem verilmisti  Anadolu Selçuklulari zamaninda ülkeyi dogu-bati, kuzey-güney yönlerinde kesen yollar ve bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar beylikler döneminde de varliklarini devam ettirmislerdir  Bu dönemde Anadolu'nun her yaninda Ahîler'in esnaf örgütlerine rastlaniyordu  Her türlü sanat erbabini içine alan bu teskilâtin kendine özgü bir örgütü vardi   Beylikler devrinde ekonomik hayatin temelini ziraat olusturmaktaydi  Ülkenin iklim sartlarina bagli olarak çesitli bölgelerde tahil, her çesit meyve, pamuk, ipek yetistiriliyor ve hayvancilik yapiliyordu  Elde edilen ürünün büyük bir kismi iç tüketimi karsiliyor, geri kalani ise komsu ve Avrupa devletlerine satiliyordu  Bu dönemde baslica ticaret merkezleri Karadeniz kiyisinda, Trabzon, Samsun ve Sinop; Ege denizi kiyisinda Foça, Izmir ve Ayaslug (Seçuk); Akdeniz kiyisinda Antalya ve Alanya; Iç Anadolu'da ise Sivas, Kayseri ve Konya idi  bunlar arasinda Sivas Anadolu'nun en önemli ticaret merkezi idi  Çesitli ülkelerden buraya gelen müslüman tüccarlar ile Ceneviz ve Venedik tüccarlari büyük kafileler halinde Sivas'a gelirler ve burada mal alir veya satarlardi  Satilan mallar arasinda her çesit kumas, hali, kilim, ipek ve pamuk bulunmaktaydi  Germiyan, Denizli ve Alasehir'de dokunan kumaslar dis pazarlarda rahatlikla alici bulurdu  Bunun yaninda Diyarbakir, Siirt, Alasehir ve Balikesir yörelerinde üretilen ipek ve ipekli kumaslar Istanbul ve Avrupa pazarlarina gönderiliyordu   Beylikler devrinde Anadolu'da dokunan hali ve kilimler saglam olusu ve güzelligi ile Avrupa'da bile ün kazanmisti  Bu dönemde Anadolu'da dokunan kilim ve halilarin Avrupa'nin yani sira Suriye, Misir, Irak, Hindistan ve hatta Çin'e kadar gönderildigi bilinmektedir   Anadolu Beylikleri zamaninda Kütahya, Ulukisla, Amasya ve Bayburt çevresinde çikarilan gümüs madeni ile Foça, Sarki Karahisar, Ulubat ve Kütahya'da elde edilen sap madenleri dis ülkelere satilmaktaydi  Bunlardan baska Germiyan atlari, çesitli av kuslari, koyun ve keçi de önemli miktarda gelir getiriyordu  Bütün bunlar, Anadolu Beylikleri devrinde halkin refah içinde yasadigini göstermektedir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #51 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiAKKOYUNLULAR  a) Akkoyunlular'in mensei ve kurulusu Akkoyunlular, 1340-1514 yillari arasinda Dogu Anadolu, Azerbaycan ve Irak'ta hüküm sürmüs olan bir Türkmen hanedanidir  Devletin kurucusu olan Karayülük Osman Bey Oguzlarin Bayindir boyuna mensuptur  Bu sepele Akkoyunlu Devleti'ne Bayindiriyye Devleti de denilmektedir  Akkoyunlular'in Anadolu'ya ne zaman ve hangi yoldan geldikleri bilinmemektedir  Ancak Mogol istilasi sonucunda Anadolu'ya gelen pek çok Türkmen grubu arasinda Bayindir Türkmenlerinin de bulundugu tahmin edilmektedir  Akkoyunlu oymaginin Anadolu'ya gelis tarihi hakkinda en güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu sülâlesinin tarihi olan Ebu Bekr-i Tihrani'nin eserinde bulmak mümkündür  Buna göre, 52  göbekte Oguz Han'a ulasan Karayülük Osman Bey'in bagli oldugu Bayindir oymagi, ilk önce XIII  yüzyilin baslarinda Dogu Anadolu'ya gelmisler, burada Mogol istilâsina karsi koyarak Diyarbekir bölgesine egemen olup, Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Gürcüler'le mücadele etmislerdir   Akkoyunlular siyasî bir birlik kurmadan önce güneyde Urfa ve Mardin, kuzeyde Bayburt olmak üzere Firat ve Dicle yöresinde yaylayip-kislamaktaydilar  Bu sirada, en büyük düsmanlari olan Karakoyunlular ile de mücâdele ediyorlardi   Ilhanlilar'in yikilmasindan sonra, onun hakimiyet sahasi üzerinde birbirleriyle mücâdele eden Celayir, Çoban ve Sotay sülâlelerinin kavgalarina katilan Akkoyunlular, bu sülâlelerden Musul ve Diyârbekir bölgelerine hakim olan Sotayogullari'nin hizmetine girdiler  Bu ailenin Orta Anadolu'ya çekilmesinden sonra ise Artuklular'a bagli olarak yasamaya devam ettiler  Bu sirada Diyârbekir bölgesinde bazi kent ve kaleleri eline geçiren Akkoyunlular yavas yavas kuvvetleniyorlar, diger boy ve oymaklari kendisine baglayarak devlet kurma yolunda ilerliyorlardi   1- Tur Ali Bey Diyarbekir bölgesini yurt edinen bu Akkoyunlu Türkmenlerinin basinda 1340 yillarinda Tur Ali Bey isminde birisinin bulundugu görülmektedir  Tur Ali Bey 1340-1341 ve 1343 yillarinda olmak üzere iki kez Trabzon Rum Imparatorlugu topraklarina saldirmis, hatta bu devletin baskentine kadar ilerlemisti  Daha sonra Bayburt ve Erzincan emirleriyle birleserek bir kez daha Trabzon üzerine yürümüsse de bir basari elde edememistir(1348)  Tur Ali Bey Ilhanlilar'dan Gazan Han'in maiyetinde Suriye seferine istirak etmis ve bu sefer sirasinda büyük gayret ve kahramanlik göstererek Gazan Han'in teveccühünü kazanmistir  Bu basaridan sonra etrafina 30  000 kisilik bir kuvvet toplayan Tur Ali Bey, Anadolu, Suriye ve Irak taraflarina çesitli akinlar yapti  Tur Ali Bey zamaninda Akkoyunlular'a, bu beyin söhretinden dolayi Tur Alilîler de denilmekteydi   Tur Ali Bey'in gerek Anadolu'da ve gerekse Trabzon Rum Imparatorlugu karsisinda kazandigi bu basarilar üzerine Imparator III  Aleksios korkuya kapilmis ve onunla dostluk kurmak üzere kizkardesi Maria'yi Tur Ali Bey'in oglu Kutlu Bey ile evlendirmistir (1352)  Böylece imparator hem Tur Ali Bey'in yapacagi yeni akinlardan ve hem de onun himayesi ile digerlerinin hücumlarindan kurtulacagini hesaplamistir ki bu tesebbüsünde muvaffak olmus ve 1360 yilina kadar bu taraftan herhangi bir hücuma maruz kalmamistir   2- Kutlu Bey Tur Ali Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber oglu Kutlu Bey'in 1363 yilinda Akkoyunlular'in basinda bulundugu görülmektedir  Büyük bir ihtimalle 1362 yilinda babasinin yerine geçen Fahreddin Kutlu Bey, bir yil sonra karisi Despina ile Aleksios'u ziyaret için Trabzon'a gitmis, imparator da ertesi sene iade-i ziyârette bulunmustur   Kutlu Bey zamaninda (1362-1388) Anadolu'nun siyasi tablosunda önemli degisikler olmustur  Bu dönemde Bayram Hoca idaresindeki Karakoyunlular Musul'dan Erzurum'a kadar olan bölgelerde hakimiyet kurarak güçlü bir devlet haline gelmislerdi  Erzincan'da ise emir Pir Hüseyin'in ölümü üzerine burasi Mutahharten'in eline geçmisti (1378)  Erzincan'daki bu degisikligi kabul etmeyen Eretna devleti hükümdari Alaaddin Ali Bey Mutahharten üzerine yürüyünce, Mutahharten zor durumda kalmis ve Akkoyunlular ile Dulkadirogullari'ndan yardim istemisti  Bu istegi kabul eden Kutlu Bey, ogullarindan Ahmed Bey emrinde mühim bir kuvveti Mutahharten'e yardima gönderdi  Erzincanlilar'in yardimina kosan bu Akkoyunlu kuvvetleri ile Eretna-oglu Alâaddin Bey kuvvetlerinin yaptiklari çarpismayi Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey kazandi  Eretnalilar büyük bir bozguna ugradilar   Akkoyunlular, Kadi Burhaneddin'in Sivas'ta hükümdarligini ilân etmesinden sonra (1381), onun hükûmdarligini tanimayarak buraya bir miktar kuvvet gönderdiler  Kutlu Bey-oglu Ahmed Bey idaresindeki Akkoyunlu kuvvetleri Mutahharten ile birlikte Sivas üzerine yürüyerek kenti savunmakta olan Emir Yusuf Çelebi'yi yendiler, ancak sehri ele geçiremediler  Akkoyunlular'la Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin arasindaki bu düsmanlik, Burhaneddin'in Malatya yakinlarina geldigi bir sirada, Kutlu Bey ogullarinin onun yanina giderek itaat etmeleri ile son buldu  Bu sirada Kadi Burhaneddin'in huzuruna gelen Ahmed Bey, ondan daha önceki davranisi için özür dilemis ve affini istemistir  Hatta ona olan bagliligini göstermek için yaninda bulunan kardesi Karayülük Osman Bey'i rehin olarak vermistir  Baska bir rivayete göre ise, cesaret ve ününü kiskanan kardeslerinin kendisine bir kötülük yapmalarindan çekinen Karayülük Osman onlardan ayrilarak Kadi Burhaneddin'in hizmetine girmistir   Kutlu Bey, 1389 yilinda vefat etmis olup, Bayburt'un Sinor köyünde defnedilmistir  3- Ahmed Bey Kutlu Bey'in ölümünden sonra Hüseyin, Ahmed, Pir Ali ve Karayülük adindaki ogullari arasindan Ahmet Bey Akkoyunlular'in basina geçti  Ahmet Bey zamaninda Erzincan emîri Mutahharten ile Akkoyunlular'in arasi açildi  Kutlu Bey'in dostu olan Mutahharten onun ölümünden sonra Akkoyunlular'in hakimiyetindeki bir kisim topraklara saldirararak yagma ve tahrip hareketlerine basladi  Mutahharten'in bu tecavüz hareketleri üzerine Ahmet Bey büyük bir kuvvetle onun üzerine yürüdü  Yapilan savasta agir bir yenilgi alan Erzincan kuvvetleri geri çekilirken Mutahharten yarali olarak savas meydanindan güçlükle kaçabildi   Mutahharten Akkoyunlular'in karsisinda aldigi bu agir yenilgiden sonra, Akkoyunlular'in ezeli düsmani olan Karakoyunlu beyi Nâsireddin Kara Mehmed Bey'den yardim isted  i Akkoyunlular'a karsi saldirmak için bir firsat bekleyen Kara Mehmed, Mutahharten ile birleserek Akkoyunlular'a taarruz ettiler  Bu müttefik kuvvetler karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak askerlerinin büyük bir kismini kaybeden Ahmed Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi  Kadi Burhaneddin onu çok iyi karsilayarak ikram ve iltifatta bulunmus ve kendisine hil'at vermistir   Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin Ahmed'in metbuu olmasina ragmen, ülkesine döndükten sonra onun aleyhinde bir takim faaliyetlere basladi  Kardesi Hüseyin Beyle birlikte Kadi Burhaneddin'in Amasya seferine katilan Ahmed Bey, bu sirada bir kaç defa isyan tesebbüsünde bulundu ise de basarili olamadi  Daha sonra Amasya emiri Ahmed ile ittifak ederek Tokat üzerine yürüme karari aldi  Fakat bunu ögrenen Kadi Burhaneddin derhal Tokat'da bulunan Akkoyunlular üzerine yürümüs ve onun bu anî hareketi karsisinda mukavemet edemeyecegini anlayan Ahmed Bey bir kez daha affini isteyerek bagliligini göstermistir   Erzincan emiri Mutahharten ile Karakoyunlu beyi Kara Yusuf (1389-1420) anlasarak Akkoyunlular üzerine yürümek üzere hazirliklara basladilar  Mutahharten büyük bir ordu hazirlayarak Karakoyunlu beyleri ile beraber Endris'te Akkoyunlularin karsisina çikti  Ancak yapilan savasta müttefik kuvvetler büyük bir bozguna ugrarken Kara Yusuf Bey esir düsmüs, Mutahharten ise güçlükle canini kurtarmistir  Mutahharten bu yenilginin intikamani almak için kisa bir süre sonra, bu kez yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü  Akkoyunlu hükümdari, damadi olan Mutahharten ile baris yapmak istediyse de kardesi Karayülük Osman bunu kabul etmedi  Yapilan savasta Mutahharten ikinci kez Akkoyunlulara yenildi   Kadi Burhaneddin Ahmed 1394 yilinda Erzincan üzerine bir sefere çikmisti  Bu durumu haber olan Akkoyunlu Ahmed Bey elçi ve mektuplar göndermek sureti ile kendisine yardimci olacagini bildirdi  Erzincan sinirinda birlesen Akkoyunlu ve Sivas kuvvetleri Erzincan içlerine kadar girerek bir ay müddetle Mutahharten'in ülkesini görülmemis bir biçimde yagma ve tahrip ettiler  Bu sefer sirasinda Ezdebir, Sis ve Burtulus kalelerini zapteden Kadi Burhaneddin, Sivas'a dönerken yardimlarini gördügü Ahmed Bey'e Erzincan'dan Bayburt'a kadar olan bölgeleri dirlik olarak verdi   Akkoyunlu Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yaptigi ikinci seferine de istirak eti (1395)  Bu olaydan sonra Akkoyunlu Devleti içerisinde iç karisikliklar çikmis ve kendisine isyan eden Karayülük Osman Bey ile Ahmed Bey'in arasi açilmisti  Osman Bey, Kemah kalesini ele geçirmek isteyince agabeyi Ahmed Bey onun üzerine yürüdü  Bunun üzerine Osman Bey Kadi Burhaneddin Ahmed Bey'in yanina giderek onun hizmetine girdi   Bu olaydan sonra Akkoyunlu beyi Ahmed Bey ile Kadi Burhaneddin'in arasi açilmaya basladi  Nitekim Ahmed Bey, Kadi Burhaneddin'in Karaman-oglu üzerine yaptigi sefere katilmadigi gibi, onun, isyan eden Kayseri valisi Seyh Müeyyed'e karsi giristigi harekete de istirak etmedi  Ancak Seyh Müeyyed'in öldürülmesi ile neticelenen bu seferde Kadi Burhaneddin, Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'in büyük yardim ve destegini gördü  Hatta onun bu yardimina karsilik kendisine Sarki Karahisar'i verdi  Ancak Kadi Burhaneddin ile Karayülük Osman Bey'in arasi, Seyh Müeyyed'in öldürülmesi yüzünden açildi  Çünkü Seyh Müeyyed, Osman Bey vasitasiyla canina dokunulmayacagina söz verildigi için teslim olmustu  Kadi Burhaneddin ise böyle olmasina ragmen, teminat verdigi halde Müeyyed'i öldürtünce, Karayülük Osman Bey onun bu davranisina çok sinirlendi ve anî bir baskin düzenleyerek Kadi Burhaneddin'i gafil avladi  Onu yakaladiktan sonra öldürttü (Temmuz 1398)   Kadi Burhaneddin'in öldürülmesinden sonra Karayülük Osman Bey Sivas'i ele geçirmek için sehri muhasara etti  Ancak, sehirde bulunan devlet erkâni ve emirler onu sehre sokmayarak Kadi Burhaneddin'in hayatta kalan oglu Alaaddin Ali Çelebi'yi hükümdar ilân ettiler  Sivas'i Akkoyunlular'a teslim etmek istemeyen yeni hükümdar Osman Bey'e mukavemet edemeyecegini anlayinca Osmanli Padisahi Yildirim Bayezid'den yardim istedi  Bunun üzerine Sivas'a gelen Osmanli ordusu Osman Bey'i maglup etti ve böylece Kadi Burhaneddin'in arazisinin büyük bir kismi Osmanli hakimiyetine geçti   Osmanlilar karsisinda yenilgiye ugrayan Karayülük Osman Bey, önce ezeli düsmani olan Mutahharten'in hizmetine girdi  Ancak burada kisa bir süre kaldiktan sonra Memlûk sultani Berkuk'a müracaat ederek onun tabiiyetine girdi  Ancak Berkuk'un ölümü üzerine Misir'da karisikliklarin tehlikeli bir durum arzetmesi ve Osmanlilar'in Memlûklular elindeki Anadolu sehirlerini almasindan sonra, Memlûklular'a yaptigi yardimi kesen Osman Bey bu sefer daha önce tabiiyetini arzetmis oldugu Timur'un yanina gitmeyi menfaatine daha uygun buldu  Bu düsünce ile, Karabag'da kislamakta olan Timur'un yanina giderek bütün kabilesi ile birlikte onun hizmetine girdi  Timur, kendisine ikram ve iltifatta bulunarak ona Anadolu'da bir bölgeyi emanet olarak verecegini vaad etti   Karayülük Osman Bey, Timur'un 1400 yilinda Anadolu'ya yaptigi sefer sirasinda öncülük yapti ve Sivas, Elbistan ve Malatya'nin Osmanlilar'dan alinmasinda hazir bulundu  Timur, Osman Bey'in bu hizmetine karsilik kendisine Malatya'yi verdi  Bu savaslarda Karayülük-oglu Ibrahim Bey de fevkalâde kahramanlik gösterdiginden Timur ona da Diyarbekir (Amid) sehrini vermistir  Timur'un Suriye seferinde Osman Bey ve ogullari da hazir bulunarak yararlilik gösterdiler  Bu seferden dönüsünde Mardin'i kusatan Timur, çok geçmeden Irak üzerine yürüyünce kentin kusatilmasini Karayülük'e birakti  Mardin'i ele geçiren Karayülük, oglu araciligiyla Hisn-Keyfa hâkimini kendisine boyun egmeye ve vergi vermeye mecbur birakti   Timur'un 1402'de Yildirim Bâyazid'le yaptigi Ankara Savasi'na Akkoyunlulardan Karayülük'ün yanisira agabeyleri Ahmed ve Pir Ali Beyler de istirak ettiler  Savas sirasinda, Osmanlilar'in sol koluna kumanda eden Süleyman Çelebi üzerine yürüyen Karayülük Osman Bey, bu cenahi bozguna ugratmis ve Ankara Savasi'nin kazanilmasinda önemli rol oynamistir  Kisi Anadolu'da geçiren Timur, 1403 yilinda ülkeyi terk ederken Sivas'a geldigi zaman Osman Bey'e hil'at giydirmis ve ona Diyarbekir ve çevresinin emirligini vermistir  Akkoyunlu Ahmed Bey ile kardesi Pir Ali Bey ise, Timur'un dönüsü sirasinda hapsedildiklerinden Karayülük Osman Bey rahatça ülkesine geldi ve Akkoyunlu Devleti'ni kurdu (1403)   4- Karayülük Osman Bey Saltanatinin ilk yillarinda Timur'a tabi olan Osman Bey onun ölümünden sonra oglu Sahruh'a bagli kaldi  Osmanli hükümdarlariyla da dost geçinmeye dikkat eden Karayülük, bilhassa Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf ile mücadele etti  Memlûklu sultanlari Farac ve Müeyyed Seyh ile de dostane iliskiler kurmaya çalisan Karayülük , bu devletin basina Sultan Barsbay'in geçisinden sonra aradaki dostluk bozulmaya basladi   Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf, bu sirada Azerbeycan'i ele geçirerek Akkoyunlular'i tehdide basladi  O, 1409 yilinda Mardin'i, 1410 yilinda da Erzincan'i ülkesine katarak Akkoyunlular'i iki taraftan çevirdi  Karayülük Osman Bey ise,Timuru'un kumandani Semseddin'in idaresinde bulunan Kemah kalesini alarak Karakoyunlular'a karsi durumunu kuvvetlendirmeye çalisti  Bu sirada Çagatay hükümdari Sahruh ile Memlük Sultani da Karayülük Osman'i destekliyorlardi  Bütün bunlara ragmen Karayülük üzerine yürüyen Kara Yusuf, Akkoyunlu beyini bozguna ugratarak Malatya'ya kadar olan bölgeyi yagmaladi (1417)   Bu sirada Memlûk tehlikesinin görülmesi üzerine iki taraf anlasmak zorunda kaldi  Savur kalesininin Karakoyunlular'a birakilmasi sartiyla bir baris yapildiysa da bu anlasma pek uzun sürmedi  Kisa bir süre sonra Karayülük Osman Bey Memlûk sultani ve Sahrah'un da tesviki ile Mardin'i kusatti ve çevresini de yagmaladi  Bu durumu haber alan Kara Yusuf derhal Karayülük üzerine geldi ve onu iki defa maglup ederek Haleb'e çekilmesine sebep oldu (1418)   Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasindaki mücalede, 1420 yilinda Kara Yusuf'un ölümünden sonra yerine geçen oglu Iskender Mirza zamaninda daha da siddetlenerek devam etti  Bu sirada Erzincan'i Akkoyunlu topraklarina katan Karayülük Osman Bey, Çoruh havzasinin tamamini eline geçirerek devletinin sinirlarini Trabzon Rum Imparatorlugu arazisinden Urfa güneyine kadar genisletti  Bu sirada bir çok defa Iskender Mirza ile karsilasan Karayülük Osman Bey, bunlarin ekserisinde bozguna ugradi  Ancak 1434 yilinda, Diyarbekir'den büyük bir kuvvetle Erzurum önlerine gelen Osman Bey, Duharlu Pir Ahmed Bey'in Iskender Mirza adina idare ettigi bu sehri eline geçirdi  Buranin idaresini de oglu Seyh Hasan'a birakti  Timur-oglu Sahruh'un Karakoyunlular üzerine yaptigi seferlerde onun yaninda bulunan Karayülük Osman Bey, Sahruh'un üçüncü Karakoyunlu seferinde Iskender'in Tebriz'den ayrilarak Erzurum'a dogru kaçmasi üzerine onun önünü kesti  Ancak, Erzurum'un kuzey-bati kesiminde karsilasan Akkoyunlu ve Karakoyunlu kuvvetleri arasinda yapilan savasta Osman Bey iki oglu ile beraber maktûl düstü (Eylül 1435)  Iskender Mirza onun kesik basini Memlûklu Sultani Barsbay'a gönderdi   Otuz iki yil kadar Akkoyunlu Devleti'nin basinda kalan Karayülük Osman Bey öldürüldügü zaman seksen yasindan fazlaydi  Cesur, atilgan ve yilmak bilmeyen bir sahsiyete sahip olan Osman Bey hayatinin tamamini mücâdele içerisinde geçirdi  Zamaninda Akkoyunlu devleti Erzincan, Harput, Kemah, Çemiskezek, Mardin, Erzurum, Bayburt ve Çaruh havzasina hakim olmus ve bu bölgelerin Türklesmesinde Osman Bey'in büyük yararliligi görülmüstür  5- Ali Bey Karayülük Osman Bey'in ölümünden sonra ogullari iktidar mücadelesine giristilerse de, bunlardan veliaht olan Ali Bey, hem Sahruh, hem de Memlûk sultanindan beylik mensûrunu aldi  Kisa süren beylik döneminde bir yandan Karakoyunlularin saldirilari ile ugrasan Ali Bey, bir yandan da kardesi Mardin valisi Hamza Bey ile mücadele etti  Ali Bey kizkardesini Sahruh'un ogluna vererek Timurlularla akrabalik tesis etti  Kardesi Hamza Bey'in isyani ve Karakoyunlu baskisi sonucunda iki düsmana karsi koyamayacagini anlayinca Osmanli hükümdari II  Murad ile Memlûk sultani Çakmak'tan yardim istemek zorunda kaldi  Bir ara Memlûklular'dan gelen yardimla kardesini bozguna ugrattiysa da, Memlûklularin çekilmesinden sonra Osmanlilar'dan bekledigi yardimin gelmemesi üzerine ümitsizlige düserek Suriye'ye çekildi  Böylece Akkoyunlu devleti kardesi Hamza Bey'in eline geçti (1438)   6- Hamza Bey Akkoyunlu Devleti sehirlerinden Mardin hakimi olan Hamza Bey, Karayülük Osman Bey'in onüç oglu arasinda en dirayetlisi idi  Mardin hakimi iken, burasini geri almak isteyen Bagdat Hakimi Karakoyunlu Isfehan Mirza'yi 1437 yilinda agir bir maglubiyete ugratmis ve bu zafer onun mevkini kuvvetlendirmisti  Hamza Bey, kardesi Ali Bey'in elinden devlet idaresini aldiktan sonra diger kardesleri ve yegenlerinin muhalefeti ile karsilasti  Ancak kisa sürede devlete hakim olan Hamza Bey, Akkoyunlu birligini yeniden kurmaya çalisti  Memluk sultani tarafindan da taninan Hamza Bey Erzincan hakimi Yakub Bey ile mücadeleye giristi ve onun elinden Erzincan'i aldi (1439)  Daha sonra Urfa'ya yerlesmis olan kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza'dan burasini almak istediyse de basarili olamadi  Cihangir Mirza, kardesi Uzun Hasan'la birlikte amcasina muhâlefet ediyordu   Kisa süren beylik döneminde kardesleri ve yegenlerini itaat altina almak için mücadele eden Hamza Bey 1444 yilinda vefat etti   7- Cihangir Mirza Hamza Bey'in ölümü üzerine yerine kardesi Ali Bey'in oglu Cihangir Mirza geçti  Amcasinin zamaninda Urfa hakimi olan Cihangir Mirza, Akkoyunlu devletinin basina geçtikten sonra Karakoyunlu Cihansah ile mücadeleye giristi  Cihansah'in 1447'de baslayan taarruzu 1453'de yapilan barisla sona erdi  Ancak Cihangir, Karakoyunlulara tabi olmak zorunda kaldi  Bu arada amcalari Mahmud, Seyh Hasan ve Kasim Beyler ile baska amca çocuklari ona karsi faaliyet göstermeye basladilar  Cihangir Mirza bu ayaklanmalari bertaraf ettiyse de bu kez küçük kardesi Uzun Hasan Bey, agabeyinin Karakoyunlu tabiiyetini tanimayarak ona karsi çikti  Bu sirada yirmisekiz yasinda bulunan Uzun Hasan Bey, Karakoyunlu Cihansah'in Çagataylilarla ugrasmasindan faydalanarak Erzincan'i almaya tesebbüs etti  Van gölü çevresini yagmaladi  Çemiskezek hakimi Seyh Hasan'i itaat altina almak için o yörede bulundugu sirada agabeyi Cihangir'in âmid (Diyarbekir)'den ayrilmasini firsat bilerek sehri ele geçirdi (1453)   8- Uzun Hasan Agabeyinin elinden Diyarbekir'i olan Uzun Hasan Bey, ilk is olarak kardesleri Cihangir ve Urfa (Ruhâ) hakimi Uveys ile mücadeleye girdi ve Urfa'yi aldi  Mardin'i de ele geçirmek istediyse de müstahkem bir kaleye sahip olan bu sehri ele geçiremedi  Cihangir Mirza ise kardesi Üveys Bey'le beraber bir kaç kez Uzun Hasan'a karsi savasa giristiyse de hepsinde bozguna ugradi ve sonunda Karakoyunlu Cihansah'tan yardim istedi  Karakoyunlu hükümdari Cihansah; Piri, Savalan, Rüstem, Sah Haci, Gaverüdi ve Ali Seker Bey emrindeki büyük bir kuvveti Cihangir'in yardimina gönderdi  Uzun Hasan Diyârbekir yakininda bu müttefik kuvvetleri büyük bir hezimete ugratti  Savas sonunda Cihangir ve Piri Bey canlarini güçlükle kurtararak kaçtilar  Karakoyunlu emirlerinin pek çogunun öldürüldügü bu savastan sonra Cihangir'in emrindeki askerlerin bir kismi Uzun Hasan Bey'in hizmetine girdi  Bunun üzerine Cihangir Mirza, oglunu Hasan Bey'in huzuruna göndererek ona itaatini bildirdi ve bundan sonra ölümüne kadar (1469) Hasan Bey'e bagli kaldi   Böylece hanedan mensuplari arasinda birligi saglayan Uzun Hasan Akkoyunlu devletinin sinirlarini genisletmeye basladi  Ilk olarak Hisnikeyfa'daki son Eyyubi hükümdarini ortadan kaldirdi (1457)  1458 yilinda ise müttefiki olan Karamanogullari üzerine saldiran Dulkadirli Arslan Bey'i maglûp ederek geri çekilmeye mecbur etti  Uzun Hasan 1459 yilinda Gürcistan'da birkaç kaleyi ele geçirerek Selçuklu soyundan geldiklerini öne süren Egil beylerinin egemenliklerine son verdi  Bu tarihten itibaren Osmanlilarla komsu olan Akkoyunlu Hasan Bey, Fatih Sultan Mehmed ile de mücâdeleye giristi  O, daha önce Karakoyunlular'in ele geçirdikleri yerleri geri aldigi gibi, Sebin Karahisar ve Koyulhisar'i da ele geçirerek Osmanli topraklarina akinlar yapmaya basladi  Osmanli hükümdari Fatih Sultan Mehmed'e karsi kendisine müttefik arayan Uzun Hasan, Anadolu'da Karamanogullari ve Isfendiyarogullari ile anlastiktan sonra Trabzon-Rum Imparatorlugu ve Venedik Cumhuriyeti ile de dostluk kurdu  Bu arada Rum Imparatoru IV  Yuannis'in kizi Katherina ile evlenerek Trabzon'u Fatih'e karsi koruyacagina dair söz verdi  Ancak 1461 yilinda Fatih'in Trabzon'u fethedip Komnenler'in saltanatina son vermesine mani olamadi   Uzun Hasan, Eyyubiler'in elindeki Hisnikeyfa'yi aldiktan (1462) sonra, Cihansah'in rizasi ile Bayburt'u da ülkesine katti  Daha sonra Gürcistan üzerine bir sefer yaparak bu bölgeleri itaat altina aldi  Bu sirada kendisine siginmis olan Karaman-oglu Ishak Bey'e Karaman-ili hükümdarligini kazandirdi (1464)   Bu tarihten bir yil sonra Dulkadir topraklarina girerek Harput'u ele geçiren Uzun Hasan Bey, böylece devletini Ispir'den Urfa'ya, Sebin Karahisar'dan Siirt'e kadar genisletti  1466 yilinda bir kez daha Gürcistan üzerine sefer yapan Uzun Hasan, ertesi sene üzerine yürüyen ezeli düsmani Karakoyunlu Cihansah'i gafil avlayarak onu ve adamlarini öldürdü  Böylece Karakoyunlu Devleti'ni tamamen çökerten Uzun Hasan Iran ve Irak topraklarini ele geçirdi  Cihansah'in halefi ve oglu Hasan Ali, ise düzensiz kuvvetlerle 1368 yili baharinda Akkoyunlular üzerine yürüdüyse de basarili olamayinca Timurlulardan Ebu Said'e müracaat ederek, onu Irak ve Iran'i ele geçirmeye tesvik etti  Mart 1468'de Herat'tan hareket eden Ebu Said, Serahs ve Nisabur üzerinden Meshed'e gelince, Uzun Hasan elçiler göndererek baris teklifinde bulundu  Ancak bu teklifi kabul etmeyen Ebu Said, Karabag'da kislamakta olan Uzun Hasan'in üzerine yürüdü  Mahmud-abad civarinda yapilan savasta Uzun Hasan Herat kuvvetlerini agir bir yenilgiye ugratti ve Ebu Said'i de kaçtigi sirada yakalayarak öldürttü (Subat 1469)  Ebu Said'in ölümünden sonra Hemedan'a çekilen Hasan Ali Bey ise, Nisan 1469'da Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed tarafindan öldürüldü  Böylece Azerbaycan ve Iran'a hakim olan Uzun Hasan Bey hükûmet merkezini Tebriz'e tasidi  Horasan'dan Sivas'a kadar uzanan Akkoyunlu Devleti, Uzun Hasan Bey zamaninda büyük bir imparatorluk halini aldi   Dogu Anadolu, Iran ve Irak'i içine alan kuvvetli bir devlet kurmayi basaran Uzun Hasan Misir ve Osmanli ülkelerini almak düsüncesiyle Venedik'e Haci Mehmed adinda bir elçi göndererek (1472), Osmanlilara karsi bir ittifak kurma çalismalarina basladi  Venedik Cumhuriyeti bunu kabul ederek bazi atesli silahlarla birlikte elçiyi Tebriz'e gönderdiyse de, bu ittifakdan iki devlet de umduklarini bulamadi   1472 yilinda üçüncü defa Gürcistan'a sefer yapan Uzun Hasan, Tiflis dahil olmak üzere bir çok sehirleri almis ve Gürcü pernslerini itaate mecbur etmistir  Ancak ayni yil içerisinde Suriye'ye yaptigi seferde basarisizliga ugradi   Öte taraftan, Osmanli padisahi II  Mehmed, Uzun Hasan'in kendisine karsi yürüttügü düsmanca davranisi karsisinda bir yandan sefer hazirligi ile ugrasirken, diger yandan da bir Venedik saldirisini önlemek üzere onlara baris teklifinde bulundu  Ancak Venedik Cumhuriyeti, Egriboz adasinin geri verilmesini isteyince görüsmeler kesildi   1472 kisini hazirliklarla geçiren Fatih, Mart 1473'te Üsküdar'dan ordusuyla birlikte doguya dogru hareket etti  Ordu Sivas'a gelinceye kadar Sehzâde Mustafa ve Bâyezid'in katilimlariyla yüz bin kisiyi buldu  Uzun Hasan, Fatih'in Erzincan'a geldigini haber alinca, Tebriz'den yetmisbin kisilik kuvvetle hareket etti  Öncü birliklerinin Tercan yakinlarindaki çarpismasinda Akkoyunlular üstünlük sagladilar  Hatta Uzun Hasan'in oglu Ugurlu Mehmed Bey, Rumeli Beylerbeyi Has Murad Pasa'yi pusuya düsürerek askerlerinin çoguyla beraber kiliçtan geçirdi  Bunun üzerine Bayburt'a dogru çekilen Osmanli ordusu, Tercan civarinda Otlukbeli (Üçagizli) mevkinde Uzun Hasan Bey'in ordusu ile karsilasti (11 Agustos 1473)  Ögleden aksama kadar sekiz saat süren savas sonunda Osmanli atesli silahlarina dayanamayan Akkoyunlu ordusu bozguna ugradi  Uzun Hasan'in kuvvetlerinden pek çogu öldürüldü, bir kismi da esir alindi  Kendisi ise kaçmayi basardi   Uzun Hasan Bey, Otlukbeli'nde aldigi bu yenilgiden sonra bati ile münasebetlerini kesti  Onun, Osmanlilar karsisindaki bu yenilgisine kendisi kadar Türk'ü Türk'e kirdirmak isteyen Papa, Macarlar, Lehler, Sicilya ve Venedik krallari da çok üzüldüler   Otlukbeli maglubiyetinden sonra Gürcüler Uzun Hasan'i tanimamaya basladilar  Bu sebeple Uzun Hasan, 1476 yilinda dördüncü kez Gürcistan seferine çikti  Bu sefer sirasinda da onlari maglup ederek ayaklanmalarina mani oldu  Uzun Hasan bu sefer dönüsünde hastalandi ve 6 Ocak 1478'de Tebriz'de vefat ederek Nasriye Medresesi'ne gömüldü   XV  asrin en büyük hükümdarlarindan biri olan Uzun Hasan zamaninda Akkoyunlu Devleti Dogu Anadolu'nun yani sira Irak, Iran ve Azerbaycan'a hakim olarak büyük bir imparatorluk halini almistir  Hükümet merkezini Diyarbekir'den Tebriz'e tasiyan Uzun Hasan, Anadolu'daki Akkoyunlu Türkmenlerinin bir çogunu da Iran'a götürmüs ve bu sebeple Dogu Anadolu'daki Türk irkinin azalmasina sebep olmustur  Uzun Hasan, siyasi basarisinin yanisira ülkesinin imarina ve kültür hayatinin gelismesine de büyük önem vermistir  Nitekim Tebriz'de muhtesem bir saray teskilati kurarak devrin ileri gelen ulemâ ve suarâsini etrafinda toplamistir  Ilim adamlarini himaye etmesi dolayisiyla ülkenin her tarafindan gelen ilim ve sanat adamlarinin sayisi her geçen gün artmistir  Bunlardan meshur Celâlüddin Devvanî, Ahlâk-i Celâli adindaki ünlü eserini Uzun Hasan Bey'e ithaf etmistir  Bunun yaninda Akkoyunlular'in tarihi olan Kitâb-i Diyâr-i Bekriyye adli eser de onun zamaninda Ebu Bekr Tihrânî tarafindan yazilmis ve 1471 yili sonunda tamamlanmistir   Bir çok dinî ve ilmî müesseseler de vücuda getirmis olan Uzun Hasan Bey, Osmanli Devleti teskilâtini örnek alarak devlet islerini tanzime ve teskilatlandirmaya çalismistir  Onun hazirlamis oldugu kanunlar Dogu Anadolu'da "Hasan Padisah Kanunlari" diye meshur olmustur   9- Halil Bey Uzun Hasan'in ölümünden sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina, ogullari arasindan Halil Bey geçti (1478)  Annesi Selçuk-sah Begüm'ün çabasi ile saltanati eline geçiren Halil Sultan, hiçbir kusuru olmadigi halde kardesi Maksud Bey'i öldürtünce aleyhinde isyanlar çikti  Bu olaydan sonra diger kardeslerinin itimatlari sarsilarak kendisinden yüz çevirmeye basladilar  Halil Sultan her ne kadar amcasi Cihangir'in ogullari Murad ve Ibrahim beylerin isyanlarini bastirdiysa da, Diyârbekir valisi olan kardesi Yakub Bey tarafindan saltanatinin altinci ayinda öldürüldü  Böylece Akkoyunlu tahtina Yakub Bey geçti   10- Yakub Bey Sultan Yakub, hükümdarliginin ilk yilinda kardesi Sultan Halil'in oglu Elvend Bey ile Karayülük'ün ogullarindan Seyh Hasan'in oglu Köse Haci Bey'in Siraz ve Isfahan'da çikarttigi isyanlari kolaylikla bastirdi  Memlûk sultani Kayitbay 1480 yilinda Emir Yasbey kumandasinda Diyârbekir üzerine bir kuvvet sevketti  Sultan Yakub'un bu orduya karsi Bayindir Bey, Sufi Halil Bey ve Biçenoglu Süleyman Bey idaresinde gönderdigi Akkoyunlu kuvvetleri Urfa'yi ele geçirmek üzere olan Memlûk ordusunu agir bir yenilgiye ugratti  Bayindir Bey bu zaferden sonra Sultan Yakub'a karsi isyan ettiyse de, Sultan Yakub'un karsi hareketi sonucunda yenilerek öldürüldü (1481)   Sultan Yakub, iç karisikliklari bastirdiktan sonra Gürcistan üzerine bir sefer yaparak Ahiska basta olmak üzere birçok kaleyi ele geçirdi (1482)  Bu tarihten sonra daha çok ülkesinin bayindirligi için çaba harcayan Yakub Bey, babasi gibi ilim adamlarini ve sanatkârlari korumus, hatta kendisi de Türkçe ve Farsça siirler yazmistir  Bu sirada, Sah Ismail'in babasi olan Seyh Haydar, etrafina topladigi kalabalik bir mürid ile siilik mezhebini yaymaya çalisiyor ve etrafa akinlar yapiyordu  Seyh Haydar, 1488 yilinda Sirvan üzerine yürüyerek buranin sahi olan Ferruh Yesar'i çok zor durumda birakti  Kalabalik ve iyi techiz edilmis ordusu olmasina ragmen, Seyh Haydar'in müridleri karsisinda çok zor duruma düsen Sirvan sahi Ferruh Yesar, damadi olan Akkoyunlu Yakub Bey'den yardim istemek zorunda kaldi  Bunun üzerine, kendisi sünni olan Sultan Yakub, siilik faaliyetlerini yakindan takip ettigi Seyh Haydar üzerine yürümenin tam zamani oldugunu düsünerek derhal harekete geçti  Süleyman Bisen emrindeki bir orduyu Safevî Seyhi üzerine gönderdi  Seyh Haydar bu çarpismada az sayida mûridi ile büyük bir gayret göstererek Akkoyunlu ordusunu yenmek üzere iken basindan aldigi bir ok isabeti sonucunda öldü  Ismail disindaki ogullari da bu çarpismada katledildi   Akkoyunlu Devleti'nin Uzun Hasan'dan sonraki bu mesud ve parlak günleri fazla devam etmedi  1490 yilinda Tebriz'de meydana çikan bir veba salgini önce Sultanin annesi Selçuk-Sah Begüm'ün, sonra ogullarindan Yusuf Mirza'nin ve en sonunda da Sultan Yakub'un ölümüne sebep oldu  Çok genç yasta iken vefat eden Sultan Yakub Bey'in oniki yil süren hükümdarlik devri Akkoyunlu Devleti'nin parlak bir dönemini teskil eder  Ancak öldügü zaman, çocuklari çok küçük oldugu için Akkoyunlu devleti bir buhran dönemine girmistir   11- Baysungur Bey Sultan Yakub'un ölümü üzerine yerine, çocuk yasta olan üç oglundan Baysungur, devlet ileri gelenleri ve bazi boy beyleri tarafindan hükümdar ilân edildi  Ancak ülkenin baska taraflarinda da, diger boy beyleri baska sehzadeleri hükümdar ilân ettiler  Bu sebeple ülke içerisinde karisikliklar basladi  Baysungur taraftarlari kisa sürede bu karisikliklari önlediler  Bu sirada, genç hükümdarin atabegi olan Sufî Halil, kendisine rakip olan umerânin bir kismi ile bazi sehzâdeleri öldürterek devlet idaresine hakim oldu  Ancak bu durum fazla uzun sürmedi  Onun idaresini istemeyen emirlerin bir çogu Diyârbekir valisi Süleyman Biçen ile anlasarak Sufi Halil'i maglûp ettiler ve onu yakalayarak öldürdüler  Bu olaydan sonra Süleyman Biçen Bey Baysungur'a atabey oldu   Ancak, emirlerin bir kismi, Alincak kalesinde hapis bulunan Uzun Hasan'in torunu Rüstem Mirza etrafinda toplanarak onu hükümdar ilân ettiler  Süleyman Bey bu kuvvetler üzerine yürüdüyse de maglup olarak Diyarbekir'e kaçti  Bu gelismeler üzerine Sultan Baysungur, annesi tarafindan dedesi olan Sirvan Sahi Ferruh Yesar'in yanina giderek ona sigindi (1492)  Diyarbekir'e kaçmis olan Süleman Biçen ise yakalanarak öldürüldü  12- Rüstem Bey Baysungur'un Sirvan Sahi'na siginmasindan sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina Rüstem Bey geçti  Bes yil kadar devletinin basinda kalan Rüstem Bey'in hükümdarligi dönemi karisikliklarla doludur  Öncelikle saltanati tekrar elde edebilmek ümidinde olan Baysungur, kardesi Hasan Bey ile birlikte harekete geçti ise de yakalanarak öldürüldü  Daha sonra Isfehan valisi ile Gilan hükümdari isyan ettiler, ancak bu isyan da kisa sürede bastirildi   Bu isyanlardan sonra Rüstem Bey Safevîler ile mücadeleye giristi  Sultan Yakub zamaninda kendilerine büyük bir darbe indirilen Safevî müridleri, Ali b  Haydar'in etrafinda toplanarak yeniden teskilâtlanmaya baslamislardi  Bir kisim Karakoyunlu boylarini da maiyyetine katan Ali, devlet kurmak için harekete geçti  Ancak ona bu firsati vermek istemeyen Akkoyunlular, onu agir bir yenilgiye ugratarak öldürdüler(1493)  Rüstem Bey'in karsisina, Akkoyunlu tahtini ele geçirmek için yeni bir rakip daha çikti  Ugurlu Mehmed'in oglu ve Fatih Sultan Mehmed'in kizindan torunu olan Ahmed Bey, dayisi Osmanli hükümdari II  Bayezid'den aldigi yardimlarla Rüstem Bey üzerine harekete geçti  Rüstem Bey, Ahmed Bey'e karsi çikti ise de, emirlerinden birçogunun kendisine hiyanet etmesi sebebiyle yenilerek öldürüldü (1496)   13- Ahmed Bey Boyunun ve kollarinin kisaligi ve sismanligi sebebiyle Göde lâkabiyla meshur olan Ahmed Bey Akkoyunlu tahtina oturur oturmaz isyanlar bas gösterdi  Bunun üzerine Ahmed Bey isyancilara sert davranarak onlari öldürmeye basladi  Ancak Isfehan tarafinda çikan bir isyani bastirmak için giristigi harekâtta kendisi de öldürüldü  Saltanati bir sene kadar sürdü  Göde Ahmed Bey'in öldürülmesinden sonra Akkoyunlu Devleti hemen hemen parçalanma noktasina geldi  Emirlerin her biri Akkoyunlu sehzâdelerinden birisini ayri ayri yerlerde hükümdar ilân ettiler  Böylece Akkoyunlu Devleti içerisinde siddetli bir karisiklik basladi  Bu mücadeleler sirasinda pek çok emir öldügü gibi, Yezid'de hükümdar ilan edilmis olan Mehmed Mirza da öldürüldü   b- Akkoyunlular'in Parçalanmasi ve Yikilisi Bu karisiklik içerisinde parçalanmak üzere olan Akkoyunlu Devleti Yakub Bey'in oglu Murad ile Elvend Bey arasinda taksim edildi (1501)  Bu paylasmada Irak-i Arab, Irak-i Acem, Fars ve Kirman ülkeleri Murad'da kalirken, Azerbaycan, Erran ve Diyarbekir bölgesi de Elvend Mirza'nin idaresine verilmisti  Akkoyunlu Devleti'inin parçalanmaya yüz tuttugu bu dönemde Safevîler Azerbaycan'da güçlü bir devlet olarak ortaya çikiyordu  Erdebil Seyhi'nin oglu olan ve agabeyi Ali'nin Akkoyunlular tarafindan öldürülmesinden sonra Safevîlerin basina geçen Ismail, babasinin müridlerini etrafina toplayarak her geçen gün biraz daha güçlenmeye basladi  O, Akkoyunlularin dahili mücadelelerinden de istifade ederek ülke içerisinde rahatça dolasma imkanini buldu ve Erzincan'a gelip burada teskilâtlanmaya basladi  Bu sirada Osmanli padisahi II  Bayezid'in Modon ve Koron'un fethi ile mesgul bulunmasi dolayisiyla Osmanli teb'asindan da binlerce kisi Erzincan'a gelerek müridleri Ismail'e katildilar  Akkoyunlu Devleti içerisindeki Karakoyunlu cemaatleri ile Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki Osmanli ve Dulkadirlilara tabi boy ve oymaklarin Erzincan'daki seyhlerinin etrafinda toplanmasi neticesinde Safeviler oldukça güçlendiler   Ismail, önce Sirvan Sahi Ferruh Yesar üzerine yürüyerek onu öldürdü (1501)  Safevi seyhi Ismail bundan sonra Akkoyunlu topraklarina saldirmaya basladi  Bunun üzerine Elvend Mirza kuvvetleriyle Safevîlerin üzerine yürüdü  Nahcivan yakinlarindaki Sürûr mevkiinde karsilasan iki ordudan Elvend Mirza'nin kuvvetleri kalabalik olmasina ragmen Akkoyunlular yenildiler  Akkoyunlu ordusunun büyük bir kismi ile beylerden bir çogu savas meydaninda öldürüldüler  Bu savas neticesinde Azerbaycan Safevîlerin eline geçti  Akkoyunlular'i bozguna ugratan Sah Ismail Tebriz'de sahlik makamina oturarak Safevî Devleti'ni resmen kurdu (1501)   Sah Ismail karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak kuvvetlerinin bir çogunu kaybeden Elvend Mirza Erzincan taraflarina çekilerek asker toplamaya basladi  Ancak onun Erzincan taraflarinda bulunmasi Sah Ismail'in pek hosuna gitmedi  Çünkü Anadolu'dan gelen Sah Ismail taraftarlarinin yollari kesilmis oluyordu  Bu sebeple Sah Ismail, Sarikaya mevkiinde bulunan Elvend Bey üzerine yürüdü  Elvend Mirza ve askerleri ise mukavemete cesaret edemeyip Tebriz'e dogru çekildiler  Sah Ismail onlarin Tebriz yönüne gittigini ögrenince geri döndü  Bunun üzerine Tebriz'e çok yaklasmis olan Elvend Mirza, Hemedan yolu ile Bagdad'a kaçti  Bundan sonra hükümetini ele geçirmek için mûcadeleye devam eden Elvend Mirza basarili olamadi  Yalnizca Diyarbekir bölgesinin küçük bir kismina hakim olan Elvend Mirza 1504 yilinda vefat etti   Elvend Bey'i bertaraf eden Sah Ismail, bu defa Akkoyunlu Sultan Murad üzerine yürüdü  Murad, Hemedan yakininda Alma-Kulagi denilen yerde Sah Ismail kuvvetlerini karsiladi  Ancak yapilan savasta büyük bir maglubiyete ugrayarak kendisi güçlükle kaçti  Askerlerinin bir çogu ile emirleri ise öldürüldüler  Sah Ismail bu zafer ile Irak-i Acem, Fars ve Kirman'i devletine katmayi basardi (1503)  O, daha sonra Diyârbekir çevresini de eline geçirerek bütün Akkoyunlu ülkesine sahip oldu  Sah Ismail'e maglup olduktan sonra önce Suriye'ye kaçan Sultan Murad daha sonra Dulkadir-oglu Alaüddevle Bozkurt Bey'e iltica etti  Bu sirada Alaüddevle'nin kizlarindan birisi ile evlenen Murad, buradan Osmanli ülkesine giderek Yavuz Sultan Selim 'in hizmetine girdi  Yavuz Sultan Selim'in Çaldiran seferine de katilan Sultan Murad, sefer dönüsünde bir miktar kuvvetle beraber Diyârbekir'in fethi için görevlendirildi  Ancak Sah Ismail'in Urfa valisi olan Eçe Sultan Kaçar, emrindeki az bir kuvvetle Murad üzerine gelerek onu bozguna ugratti  Yapilan savasta Murad Bey de öldürüldü ve kesik basi Sah Ismail'e gönderildi (1514)   Böylece son Akkoyunlu hükümdarinin da ortadan kalkmasi ile Safeviler bütün Akkoyunlu topraklarina sahip oldular  Sah Ismail, yalniz Akkoyunlu hanedanini ortadan kaldirmakla kalmamis, Akkoyunlulara tabi olan bütün boy ve oymaklari da merhametsizce öldürmüstür   Onun katliamindan kaçip kurtulabilen Akkoyunlu boylari ise Memlûk-lular'a, Dulkadirlilar'a ve Osmanlilara' siginmislardir  Akkoyunlu Devleti'nin yikilmasindan sonra Anadolu'da yasayan Akkoyunlu ulusu, görünüste Osmanli Devleti'ne bagli olmakla beraber, XVI  yüzyildan baslayarak Celâli isyanlarina genis ölçüde katilmislardir   II- TESKILâT VE KÜLTÜR XV  yüzyilda siyasî bir birlik kurarak Dogu Anadolu, Irak ve Iran'a hakim olan ve Uzun Hasan'in hükümdarligi zamaninda en genis sinirlarina ulasan Akkoyunlu Devleti; örgütlenme, yönetim, düsünce yapisi ve sosyal hayat bakimindan Anadolu ve Iran'da kurulmus olan Müslüman-Türk devletlerinin etkisi altinda kalmistir  Bu devletin teskilâti, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teskilâti gibi Celâyirliler Devleti teskilâtina ve dolayisiyla Ilhanlilarinkine dayanir  Hükümdarin seçilmesinde sülale ileri gelenleri ile ulusun reisleri söz sahibi idiler  Hükümdar ayni zamanda ulusun da basiydi  Akkoyunlu hükümdarlari seçimle basa gelirlerdi  Hükümdarlarin simge olarak çetr ve beyaz renkte sancaklari vardi  Paralarinda Sultan ünvanini kullanirlardi  Sehzâdeler, diger Türk devletlerinde oldugu gibi, gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin idaresine tayin olunurlar ve atabeyleri ile birlikte bu bölgeyi idare ederlerdi  Vilayetlerin idaresi validen sonra kadi ve subasilara birakilmisti  Kadilar ser'i islere bakarlar ve kisiler arasindaki hukuki davalari hallederlerdi  Vilâyetin bütün askeri ve inzibati islerinden ise Subasilar sorumlu idiler   Akkoyunlu Devleti'nin saray örgütü baslangiçta Ilhanlilar ve Timurlularinkine benzemekle beraber daha sonralari Selçuklu ve Osmanli tarzinda gelismistir  Uzun Hasan, büyük fetihlerden sonra Istanbul'daki Osmanli sarayi ölçülerinde bir saray yaptirmis ve çagdasi olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir teskilât kurmustur   Akkoyunlu sarayindaki memuriyetler Anadolu beyliklerinde görülen rikâbdar, tesrifatçi, çasnigîr, mirahur, kusçu, muhasip, hazinedar, nekkareci, Sarabdar, Ferras gibi ünvanlardan olusmaktaydi   Selçuklularda oldugu gibi Akkoyunlularda da yönetim islerinin yürütüldügü makam Büyük Divan idi  Divan reisine Sahib-i Divan denilmekte olup bir mühre sahipti ve gereken belge ve kararlari bununla mühürlerdi  Bundan baska divanda "sahib" denilen vezirlerle, her biri bir nezarete karsilik gelen teftis, tugra, istifa (maliye), adl ve arizî divanlarinin nazirlari, kazasker ve pervaneci bulunurdu  Bunlardan baska bazi büyük boy beyleri ile sülaleye mensup beyler de divanin tabii üyesi idiler  Bu beylerin en büyügü olan Emir-i a'zam hükümdarin katilmadigi seferlerde baskomutanlik görevi yapardi  Valilikler, sülale mensuplarina ve emirlere verilir  Bunlar da ellerinde bulunan topragin gelirine göre asker beslerlerdi   Akkoyunlu Devleti'nde, ordunun temeli yaya ve atli kuvvetlerden olusuyordu  Süvari birlikleri, Bayindirlilar basta olmak üzere çesitli boylardan seçilir ve sayilari 30  000'i bulurdu  Uzun Hasan bu birliklere, Osmanlilar'da oldugu gibi kasaba ve köylerden alinan piyade azablarini da katti  Çerik adini tasiyan ve eyalet valilerinin emrinde topraga bagli olan timarli sipahiler de devletin kurulmasinda ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermistir  Bunlardan baska deveci, yamci, ra'denbaz, bâzbâz, kusçu ve parsci gibi zümreler de Akkoyunlu ordusunda yer almaktaydi   Akkoyunlu devletinde, ordu emirlerinin ilân ve duyurulmasi, askerin çagrilmasi ve toplanma yerlerinin ilânini "Tavaci" adi verilen askeri memurlar yapardi  Bunun yaninda tavacilar, bütün askerleri bir deftere kaydeder ve böylece asker sayisi her zaman bilinirdi  Hassa askerleri maaslarini divandan alirlar, azablar ve çeriklere ise yalnizca harp zamanlarinda maas ödenirdi  Uzun Hasan Bey'in toprak örgütü ve timarli sipahiler hakkindaki yasalari "Hasan Padisah Kanunlari" olarak taninmis olup, çiftçiden, esnaftan, san'atkârdan ve tüccardan alinan vergilerin adil bir sekilde tarh ve tahsil edilmesi için meydana getirilmisti  Hatta Hasan Bey bütün örfi vergilerin kaldirilmasini istemisse de mülkî ve askeri idarecilerin itirazlari ile karsilasinca bunu gerçeklestirememistir  Hasan Bey'in kanunnâmesi Osmanlilar tarafindan bir müddet, Safevîler tarafindan da uzun müddet kullanilmistir  Bu kanunnâme, Akkoyunlu Türkmen Devleti'nin Islâm malî hukuk tarihine yaptigi önemli bir hizmettir   Akkoyunlular zamaninda bilim ve fikir hayati da önemli ölçüde gelismis idi  Özellikle Uzun Hasan Bey devrinde ilim ve fennin yayilmasina çok önem gösterilmis, bu amaçla ülkenin her yaninda medrese, imâret ve diger hayir müesseseleri yaptirilmistir  Uzun Hasan ve ogullari Halil ve Yakub Beyler Iran, Irak, Mavaraünnehir ve Türkistan'daki bilgin ve san'atkârlari saraylarina davet ederek onlari himaye etmislerdir  Uzun Hasan'in davet ettigi bilginlerin basinda gelen meshur matematikçi ve astronom Ali Kusçu, hacca gitmek üzere Tebriz'den geçtigi sirada Uzun Hasan Bey'in rica ve israri ile orada kalmisti  Yine uzun süre Akkoyunlularin sarayinda kalarak onlar adina kitap yazan bilgin ve sair Celaleddin Devvanî, felsefe konularini içeren Ahlâk-i Celâlî ile Uzun Hasan dönemindeki askeri durumu anlatan Arznâme adli eserlerini Uzun Hasan'a ithaf etmistir  Ayrica Hasiye-i Kadîme ve Risâle-i Adâlet adli eserlerini ise övgülerini gördügü Halil ve Yakub Beyler adina yazmistir  Uzun Hasan Bey'in medreselerinde bu âlimlerden baska Tahranli Mevlâna Ebû Bekir, yüksek riyâziyatçi olan Mahmud Can, alim ve edip Kadi Muslihiddin Isa ve sonradan Osmanlilarin hizmetine geçecek olan ve mühim görevlerde bulunan Idris-i Bitlisî gibi âlimler hizmet etmislerdir   Akkoyunlu Devleti zamaninda imar faaliyetlerine de önem verilmis, hanedan mensuplari ile büyük beyler çok kisa süren zamanlarinda gerek Anadolu'da ve gerekse Iran'da cami, medrese, kervansaray, hastahane, türbe ve saray gibi pek çok eser meydana getirmislerdir  Ancak bu eserlerin çogu günümüze ulasmamistir  Bunun sebebi ise yalnizca zamanin tahribi degil, bilhassa Safevilerin, Akkoyunlular'in yaptirmis oldugu ictimaî eserleri plânli bir sekilde yikmalaridir  Akkoyunlular zamanindaki bayindirlik müesseseleri, özellikle Uzun Hasan ve onun ogullari zamaninda basta Tebriz olmak üzere ülkenin pek çok yerinde insa edilmistir  Hükûmet merkezinin Tebriz'e tasinmasindan sonra Sahib-abad mahallesinde büyük bir saray, Uzun Hasan Camii, büyük bir hastahane ve Nasriye medresesi gibi eserler yapilmistir  Bunlardan baska Uzun Hasan'in Mardin'de yaptirdigi hastahane, ashane ve misafirhane; Tercan'daki cami ile Tebriz'deki Kayseriye Çarsisi, Bayindir Bey'in Ahlat'taki imaret, medrese, cami ve hamami gibi eserleri sayabiliriz  Akkoyunlularin ilk merkezi olan Diyarbakir'da da Hoca Ahmed'in 1489 yilinda yaptirdigi Ayni Minare Camii, Cihangir'in oglu sultan Kasim'in yaptirdigi Seyh Matar Camii bulunmaktadir  Mardin'de bulunan Sultan Kasim (Kasimiye) Medresesi de bu devrin önemli yapilarindindir   Akkoyunlu hükümdari Yâkub Bey devrinde onun himayesi ile minyatür sanati da büyük bir gelisme göstermistir  Akkoyunlulardaki bu minyatür gelenegi Safevî devleti zamanindaki minyatürler üzerinde derin tesirler birakmistir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #52 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiKARAKOYUNLULAR  Karakoyunlular, XIV, yüzyilin ikinci yarisinda, Van gölü kiyisindaki Ercis merkez olmak üzere kuzeyde Erzurum ve güneyde Musul'a kadar uzanan Dogu Anadolu topraklari üzerinde kurulmus bir Türkmen devletidir   I- SIYASî TARIH a- Karakoyunlular'in Mensei ve Kurulusu Karakoyunlu kabilesinin adi, totemlerinin koyun olmasi ile alakali sayiliyorsa da, eski Türklerde oldugu gibi totem olarak kabul edilen hayvanin etinin yenmesi yasak oldugundan, bu adin onlara ait sürülerin rengi ile ilgili olmasi daha muhtemeldir  Anadolu'daki Mogol egemenliginin çöküntüye girmesiyle faaliyete geçen dogu Türkmenlerinin en belli basli gruplarindan biri olan Karakoyunlu boyunun 24 oguz boyundan hangisine mensup olduguna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadir  Ancak XV  yüzyilin Osmanli tarihçilerinden Mevlâna Sükrullah'in eserinde Karakoyunlu oymaginin Deniz Han'dan geldigi söylenmekte ve bu ifadenin bizzat bu hanedanin en büyük hükümdarlarindan Cihansah'dan alindigi belirtilmektedir  Nitekim Oguz Han ananesine göre Deniz Han evlâdindan sayilan Yiva boyu ile Karakoyunlular arasinda kabilevî bir akrabaligin mevcut oldugu hakkinda bazi izler bulundugu anlasilmaktadir   Ayrica yaygin bir kanaat olarak Karakoyunlular'in mensup oldugu boyun adi Bâhânî veya Buranlu olarak da geçmektedir  Bu adin bir sahis veya oymak adindan mi, yoksa bir yer adindan mi geldigi kesin olarak anlasilamamaktadir  Bununla beraber bu ismin bir yer adindan gelmis oldugu görüsü ileri sürülmektedir  Bugün Mus vilâyetinde Bârân adinda iki köy adinin bulunmasi ve Karakoyunlular'in Mus ile iliskilerinin olmasi, bu fikre kuvvet kazandirmaktadir   Karakoyunlu ulusu bir çok oymagin bir araya gelmesiyle meydana gelmistir  Karakoyunlu ulusunu etrafinda toplayarak onun çekirdegini teskil eden Karakoyunlu oymagi, oynadigi idareci rolle kabile özelligini kaybetmistir  Karakoyunlu oymagi etrafinda toplanarak, ayni addaki ulusu meydana getiren oymaklarin basinda hükümdar ailesinin amca-ogullarinin yönettigi Sa'dlu oymagi gelmektedir  Bu boy eskiden beri Sürmelü, Erivan ve Nahcivan yörelerinde oturuyordu  Karakoyunlu Devleti'nin asil dayanagini olusturan iki oymaktan digeri de Baharlu oymagidir  Hemedan bölgesinde oturmakta olan bu oymak, kiz alip verme suretiyle Karakoyunlu oymagi ile akrabalik kurmus ve önemli devlet hizmetlerinde bulunmuslardir  Bunlardan baska Duharlu, Karamanlu, Alpagut, Cakirlu, Ayinlü, Bayramlu, Agaç-eri, Döger ve Hacilu gibi Türkmen oymaklari da Karakoyunlu ulusu içerisinde yer almislardi   Karakoyunlularin Anadolu'ya gelisleri hakkinda iki görüs ileri sürülmektedir  Bunlardan birincisine göre Karakoyunlular, Argun Han zamaninda (1284-1292) kardes boy olan Akkoyunlular ile birlikte Türkistan'dan Azerbaycan'a gelmis ve daha sonra Erzincan ve Sivas bölgelerinde yurt tutmuslardir  Akkoyunlular ise Diyârbekir tarafinda yerlesmislerdir  Bu görüs kabul edilmemistir  Ikinci görüse göre ise, yaklasik 30  000 çadirdan meydana gelen Karakoyunlular, Cengiz Han'in hücumu üzerine Türe Bey adindaki reislerinin yönetimi altinda Türkistan'dan Maveraünnehir'e ve oradan da Iran yoluyla Dogu Anadolu'ya göç etmislerdir  Bu rivayetin dogru oldugu kabul edilebilir  Çünkü Mogol devrinden önceki zamanlarda Karakoyunlulara ait hiç bir bilgiye sahip olmadigimiz gibi, bunlarin tam göçebe hayat tarzi yasamalari, bu hayat tarzini yasayan zümrelerdeki sert ve siddetli davranislarin onlarda da görülmesi bu söylentinin dogruluguna kuvvet kazandirmaktadir  Ilhanlilar'in Hülagu'dan Ebu Sa'id Bahadir Han'a kadar devam eden güçlü dönemlerinde Karakoyunlu hanedani hakkinda hiçbir bilgi yoktur  Bunlarin da Ebu Sa'id'in ölümünden (1335) sonra Ilhanlilar arasinda baslayan Iç karisikliklar sirasinda harekete geçmis olmalari kuvvetle muhtemel görülmektedir   1- Bayram Hoca (1351-1380) Yukarida da belirttigimiz gibi Karakoyunlular, Ilhanli hükümdari Ebu Sa'id Bahadir Han'in ölümünden sonra Erzurum ve çevresinde faaliyete geçmislerdir  Nitekim 1333-1334 yillarinda Anadolu'yu gezen meshur seylah Ibn Battuta, Erzurum'a da gelmis ve bu sehrin büyük bir bölümünün bölgedeki iki Türkmen oymaginin mücadelesi yüzünden oturulamaz hale geldigini kaydetmistir  Ibn Battuta'nin bahsettigi bu iki Türkmen oymaginin Akkoyunlular ile Karakoyunlular oldugu kesindir   Akkoyunlularin 1340 yilindan itibaren Trabzon Rum Imparatorlugu'na akinlar yapmaya basladigi sirada Karakoyunlular da Sutaylilarin hizmetinde gittikçe ehemmiyet kazanmaya baslamislardi  1350 yilinda da Barimbay-oglu Ibrahim-Sah'in ölümünden sonra Dogu ve Güney-Dogu Anadolu'da Sutaylilarin hakimeyetleri azalmaya basladi  Nihayet Sutaylilarin son hükümdari Pir-Muhammed'in Türkmen emiri Hüseyin Beg tarafindan öldürülmesiyle Sutaylilar Diyârbekir bölgesinde kalmayip Orta Anadolu'ya dogru göç etmeye basladilar  Iste bu siralarda Bayram Hoca idaresinde bulunan Karakoyunlular Ercis merkez olmak üzere bu bölgede beyliklerini kurmaya muvaffak oldular   Bayram-Hoca, beyligini kurdugu XIV  yüzyilin ikinci yarisinda Sincar hakimi Pir-Muhammed'i öldürerek emirligi ele geçiren Türkmen emiri Hüseyin Bey'in maiyetinde bulunuyordu  Hüseyin Bey'in emirligi Mardin ve Musul'da taninmasina ragmen Hisn-i keyfa hükümdari Melik Adil onun emirligini tanimadi  Melik Adil, bölgedeki diger emir ve beyleri toplayarak, Türkmenler ile yayladan dönmekte olan Hüseyin Bey'i Batman'in batisindaki Salat (Sallat) Çayi kenarinda karsiladi  Iki taraf arasinda yapilan savasi Türkmenler kazandi  Bitlis, Ahlat, Meyyafarikin ve Hisn-i keyfâ hakimlerinin bir araya geldigi bu müttefik kuvvetler agir bir yenilgiye ugradilar  Melik Adil esir alindi  Bu savasta Hüseyin Bey'in yaninda ve onun en yakin adamlarindan birisi olarak bulunan Karakoyunlu Bayram Hoca, savasin kazanilmasinda önemli bir rol oynadi  Bayram Hoca, bu savastan kisa bir süre sonra Hüseyin Bey'i öldürerek onun yerine geçti (1351)  Türkmenlerin büyük bir kismi, her halde nüfuz ve kudret açisindan Hüseyin Bey'den sonra gelen ve belki de onunla akrabaligi bulunan Bayram Hoca'nin emirligini kabul ettiler   Hüseyin Bey'i öldürdükten sonra bölgenin tek emiri olan Bayram Hoca bir süre sonra Musul'a da hakim olarak buranin idaresini kardesi Bedri Hoca'ya verdi  Daha sonra Mardin'i kusatarak buradaki Artuklu kuvvetlerini bozguna ugratti (1365)  Bunun üzerine Mardin emiri melik Mansur, Celayir hükümdari Sultan Üveys'e elçi göndererek Bayram Hoca'dan sikâyette bulundu  Sultan Üveys 1366 ilkbaharinda Bagdat'tan hareket ederek Musul'a geldi  Burada Bayram Hoca'nin kardesi Bedri Hoca bulunuyordu  Sultan Üveys Musul'u onun elinden aldiktan sonra Mardin'e geldi  Sultan Üveys'in Bagdat'tan hareket ettigini ögrenen Bayram Hoca ise, Mardin kusatmasini birakarak Mus taraflarina çekilmisti  Sultan Üveys Mardin'den Mus ovasina geldiginde Karakoyunlu ordusu ile karsilasti  Iki taraf arasinda meydana gelen siddetli çarpisma sonunda Bayram Hoca büyük bir bozguna ugradi  Sultan Üveys de mal ve sürüleri yagmaladiktan sonra Tebriz'e gitti  Bu olaydan sonra Bayram Hoca vergi vermek suretiyle Üveys'e tabi oldu   1369 yilinda Musul tekrar Karakoyunlularin eline geçti  Ancak burasinin kisa bir süre sonra elden çiktigi anlasiliyor  Çünkü Bayram Hoca 1371 yilinda Musul'u yeniden kusatti  Kusatma bir yildan fazla sürmesine ragmen sehir ele geçirilemedi  Bu sirada bir Memlük ordusunun bu taraflarda görünmesi, Bayram Hoca'nin Musul kusatmasini kaldirmasina sebep oldu   Bu sirada Memlûklular Sincar'i ele geçirerek buraya Seyfeddin Tak-Buga'yi vali tayin ettiler (1374)  Bayram Hoca ayni yil içerisinde burasini kusatinca Seyfeddin Sincar'i ona teslim etmek zorunda kaldi  Ayni yil içinde Celayir hükümdari Sultan Üveys öldü ve yerine zayif bir kisi olan Hüseyin geçti  Bu sirada Muzafferiler'den Sah Suca harekete geçerek Celayir ordusunu yenip bir süre Tebriz'de kaldiktan sonra Isfahan'a döndü  Bu olaylardan yararlanan Bayram Hoca Musul ve Sincar'i yeniden ele geçirdikten sonra Sürmelü, Ala-Kilise, Hoy, Nahcivan ve bazi yerleri sinirlari içerisine dahil etti  Bayram Hoca, daha önce Sultan Üveys'e vermekte oldugu vergiyi kesti  O, Eretna Devleti'nin de zayif düsmesinden yararlanarak Erzurum, Avnik ve Hasan-kale gibi yerleri idaresi altina aldi   Karakoyunlular'in idaresinde olan Musul, 1375 yilinda Pir Baba adli bir Türkmen emiri tarafindan isgal edildi  Bunun üzerine Bayram Hoca, Hisn-i Keyfa ve Mardin emirlerinin de yardimlari ile Musul'u kusatti  Dört aylik bir kusatma sonunda Pir Baba Karakoyunlular'la anlasmak suretiyle sehri teslim etti  Bayram Hoca, Musul'un idaresini tekrar kardesi Berdi Hoca'ya verdi  Musul, bu tarihten itibaren Karakoyunlu idaresinde kaldi  Pir Baba'nin bu davranisina karsilik Bayram Hoca Sincar'in idaresini ona verdi ve bir kizini da onunla evlendirdi   Karakoyunlu Türkmen emirinin gittikçe artan kudret ve faaliyetine bir son vermek amaciyla Celayir emirleri Ucan'da toplanarak harekete geçtiler  Ordunun basinda ülkesinde tekrar istikrari saglayan Celayir hükümdari Sultan Hüseyin bulunuyordu  Bu ordu Van gölü çevresindeki bazi yerleri aldiktan sonra Bayram Hoca'nin yegeni Kara Mehmed'in bulundugu Ercis'e geldi  Bu kalabalik ordu karsisinda zor durumda kalan Kara Mehmed, Sultan Hüseyin'e tâbi olacagini, ancak kendisine iki ay süre verilmesini istedi  Sultan bu teklifi kabul etti  Kara Mehmed'in amaci ise zaman kazanmak ve amcasi Bayram Hoca'ya haber vermekti  Derhal Erzurum'da bulunan Bayram Hoca'ya haber gönderdi  Ayrica Ercis'in etrafini hendekle çevirmeye ve surlari tahkime basladi  Fakat Celayir Sultani Hüseyin onun bu hilesini anladi  Bayram Hoca'nin gönderdigi az miktardaki kuvvetler de yenilince Kara Mehmed itaat edecegine ve ödeyecegi vergiyi de bizzat Tebriz'e getirecegine söz verdi  Bunun üzerine Sultan Hüseyin Tebriz'e döndü  Kara Mehmed verdigi söze sadik kalarak 20 gün sonra Tebriz'e gitti   Erzurum'dan Musul'a kadar uzanan bölgede bir beylik kurmak suretiyle Karakoyunlu oymagini tarih sahnesine çikarmis olan Bayram Hoca 1380 yilinda öldü  O, Mogollar'in birbirleri ile mücadele ederek zayif düsmesinden faydalanip Dogu ve Güneydogu Anadolu'nun iç bölgelerinde Türkmen hakimiyetini kurmustur   2- Kara Mehmed (1380-1389) Bayram Hoca'nin ölümünden sonra Karakoyunlu Devleti'nin basina onun kardesi Türemis'in oglu olan Kara Mehmed geçti  Onun saltanatinin ilk yillarinda Celayirliler içerisinde bazi hadiseler cereyan etmekteydi  Celâyir hükümdari Sultan Hüseyin 1382'de kardesi Ahmed tarafindan öldürüldü ve Ahmed Celayir tahtina oturdu  Ancak diger kardesi Seyh Ali ise Ahmed'in hükümdarligini kabul etmeyerek onunla mücadeleye giristi  Seyh Ali, yanina bir miktar asker toplayarak âzerbaycan'a yürüdü  Sultan Ahmed ise Tebriz'de hazirlanarak onu Tebriz yakinlarinda karsiladi  Ancak askerlerinin bir kismi gizlice kardesinin tarafina geçince Sultan Ahmed geri çekilerek Nahçivan'a geldi ve burada Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'e haber göndererek yardim istedi  Onun bu istegini kabul eden Mehmed Bey, Sultan Ahmed'i takip etmekte olan Seyh Ali'nin ordusunu askerlerinin sayisinin az olmasina ragmen agir bir yenilgiye ugratti  Kumandan Pir Ali ve ikibine yakin askerinin yanisira Seyh Ali de savas meydaninda kaldi  Böylece Sultan Ahmed, Karakoyunlular sayesinde tahtini muhafaza etti  Bu savas, Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'in kuvvet ve söhretini arttirdi   Kara Mehmed 1383 yilinda Suriye üzerine bir sefer yapmak zorunda kaldi  Bu sirada Ca'ber hakimi olan Salim Bey, Musul hacilarinin yollarini keserek mallarini yagma ediyordu  Kara Mehmet Bey, onun bu hareketine mani olmak için yanina Bozdogan Beylerbeyi'si Ziyaü'l-Mülk'ü de alarak oniki bin kadar bir kuvvetle Salim Bey üzerine yürüdü  Yapilan savasta büyük bir bozguna ugrayan Salim Bey, o sirada Urfa'ya gelmis bulunan Memlûklularin Halep valisi Yilboga'ya sigindi  Karakoyunlular ise pek çok ganimet elde ederek geri döndüler   Kara Mehmed 1384 yilinda Mardin hükümdari Mecdü'ddin Isa'ya elçiler göndererek kizini kendisine istedi  Ancak Melik Isa bu teklifi kabul etmedi  Bunun üzerine Kara Mehmed Musul'dan hareketle Mardin üzerine yürüdü  Hisn-i keyfâ hakiminden yardim alan Isâ, Karakoyunlular karsisinda agir bir yenilgiye ugradi  Bu maglubiyet üzerine kiz kardesini Kara Mehmed Bey'e vermeye razi olan Sultan Isâ onunla baris yapti   Kara Mehmed 1385 yilinda Musul ile Mardin arasindaki topragin sahibi olan amcasi Misir Hoca'yi Kahire'ye göndererek Sultan Berkuk'tan yardim istedi  Onun bu yardim talebinin sebebi kesin olarak bilinmemekle beraber, muhtemelen Yakin-dogu'da görülen Timur tehlikesine karsi bir tedbir olmalidir   Karakoyunlu beyinin 1387 yilinda baska bir bölgede mücadele ettigi görülmektedir  Bu sirada Erzincan emiri Mutahharten ile Akkoyunlular arasinda baslayan mücâdele, Mutahharten'in yenilgisi ile sonuçlanmis ve o da Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'den yardim istemisti  Karakoyunlular'la Akkoyunlular, tarih sahnesine çikislarindan itibaren birbirleriyle mücadele edmeye baslamislardi  Bunlar Anadolu'ya gelislerinden itibaren Dogu ve Güney-dogu Anadolu bölgeleriyle Erzincan havalisi bu iki Türkmen kabilesinin mücadele sahasi idi  Bu sebeple Mutahharten'in teklifini kabul eden Kara Mehmed, onunla birlestikten sonra Akkoyunlular üzerine hareket ederek onlari dar bir yerde sikistirdi  Her taraftan muhasara altina alinmis olan Akkoyunlular agir bir yenilgiye ugradilar  Savas meydanindan güçlükle kaçabilen Ahmed ve kardesi Hüseyin Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi  Bu tarihten itibaren Mutahharten sik sik Karakoyunlular'la isbirligi yaparak Kadi Burhaneddin'e karsi faaliyetlerde bulundular  Öte taraftan Kadi Burhaneddin de yaninda bulunan Akkoyunlu beylerini onlara karsi kullanmistir  Bu sirada Karakoyunlular, siyasi varliklarini önemli bir sekilde etkileyebilecek olan büyük bir tehlike ile karsilastilar  1386 yilinda Bati Iran'i ele geçirmis olan Timur, kisi Karabag da geçirerek baharda dogu Anadolu'nun istilâsina hazirlik yapiyordu  1387 yilinda Nahcivan yoluyla Anadolu'ya giren Timur, Kara Mehmed'in ogullarindan Misir Hoca'nin elinde bulunan Avnik kalesinin saglam olarak tahkim edilmis olmasi dolayisiyla burasini alamadan Erzurum'a geldi ve kenti ele geçirdi  Erzurum'dan Çapakçur suyu kenarina gelen Timur, burada karargâhini kurduktan sonra oglu Miran Sah emrindeki bir orduyu Karakoyunlu beyi Mehmed Bey üzerine gönderdi  Ancak bu ordu, Çapakçur'un sarp geçit ve bogazlarina çekilen Mehmed Bey'e bir sey yapamadi  Mehmed Bey, üzerine gelen bu Timur kuvvetlerini bozguna ugrattigi gibi Sah Melik ve Lala Hoca gibi Tumurlu emirleri de çarpismalarda öldürdü  Timur, daglarda mevzilenmis olan Kara Mehmed'i yakalayamayacagini anlayinca Mus üzerinden Ahlat'a ve oradan da Iran'a dogru gitti   Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Kara Mehmed rahat bir nefes aldi  Ancak bu sefer de Tebriz için Celayir emirleri ile mücâdeleye basladi  Karakoyunlu beyi, 1388 yilinda Tebriz'deki Celâyir emirlerinden Devletyar'in da daveti üzerine kalabalik bir ordu ile buraya hareket etti  Karakoyunlu Türkmenleri Tebriz'deki Celâyir emirlerini yakalayarak sehri ele geçirdiler  Buradan Sultan Berkuk'a elçiler gönderen Kara Mehmed, kentte onun adina hutbe okuttugunu ve sikke bastirdigini bildirdi   Kara Mehmed bu olaydan sonra, Kara (Pir) Hasan adindaki bir Türkmen emiriyle yaptigi muharebede öldürüldü (Nisan 1389)  Çok cesur ve kahraman bir emir olan Kara Mehmed, ayni zamanda iyi bir devlet adami idi  3- Kara Yusuf (1389-1420) Kara Mehmed'in kardesinin oglu olan Kara (Pir) Hasan amcasini öldürdükten sonra onun yerini almak istemisse de, Türkmenler'in büyük bir bölümü Kara Mehmed'in ogullarindan Misir Hoca'nin etrafinda toplandilar  Fakat çok geçmeden onun yerine kardesi Kara Yusuf geçerek Kara Hasan'la mücadeleye giristi  Çok çetin ve kanli mücadelelerden sonra Suriyede'ki Dögerler'in reisi Salim Bey'in araciligiyla iki taraf arasinda baris yapildi   Karakoyunlular, Mehmed Bey zamaninda Tebriz'i ele geçirdikleri zaman buranin idaresini Çalik ve Kara Bistam'a vererek sehirden ayrilmislardi  Ancak Karakoyunlular'in çekilmesinden sonra burasi tekrar Celayir beylerinin eline geçmisti  Celayir hükümdari Sultan Ahmed'in de zayif bir kisi olmasi sebebiyle Tebriz, Celâyir emirleri arasinda sik sik el degistiriyordu  Kara Yusuf, devlet içinde istikrari sagladiktan sonra Tebriz üzerine yürüyerek burasini tekrar ele geçirdi  Burada bir müddet kaldiktan sonra sehrin idaresini emirlerinden Satilmis'a vererek Dogu Anadolu'ya döndü (1391)  Onun buradan ayrilmasindan sonra Celâyir emirlerinden Muhammed Siyahi, Tebriz'i geri almak için ugrastiysa da basarili olamadi   Kara Yusuf, 1392 yilinda Pir Hasan'in yerine geçen oglu Hüseyin Bey üzerine yürüyerek onu yenilgiye ugrattiktan sonra bir kez daha Tebriz'e gitmek zorunda kaldi  Bu sirada Tebriz, Mahmud-i Halhali adinda bir emirin eline geçmisti  Kara Yusuf, ikinci kez Tebriz'e geldiginde burasini kolaylikla ele geçirerek ülkesine döndü  Tam bu sirada Timur ordusunun Anadolu'ya yaklasmakta oldugu haberi ulasti   1393 yilinda Irak-i Arab'a ilk seferini yapan Timur, Bagdad'i ele geçirdikten sonra Tekrit'e geldi  Bu sirada Musul ve Erbîl hakimleri hediyelerle onun huzuruna gelerek bagliliklarini bildirdiler  Timur, buradan bölgedeki emirler ile Karakoyunlu ve Akkoyunlu beylerine haber göndererek kendilerine itaat etmelerini istedi  Timur Dicle'yi geçip Dogu Anadolu'ya geldigi zaman Erzincan emiri Muttahharten daha önce de yaptigi gibi muhtesem bir alay ve zengin hediyeler ile onun yanina giderek bagliligini ve hizmetinde oldugunu arzetti  Ordusuyla Mardin civarinda Ra'sü'l-Ayn'a gelen Timur, buradan bir kisim kuvvetini Karakoyunlu arazisine göndererek yagma ettirdi  1393 yilinin sonuna kadar Mardin ve Diyarbekir bölglerinde faaliyetlerde bulunan Timur, 1394 yilinda Kara Yusuf'un bulundugu Mus ovasina geldi  Kara Yusuf, Timur'un kalabalik ordusu karsisina çikamayarak sarp daglara çekildi  Bunun üzerine Timur, Karakoyunlu beyinin kardesi Misir Hoca'nin idaresinde olan Avnik kalesini muhasara etti  Burasi 43 günlük bir muhasaradan sonra Timur'un eline geçti  Timur, sehrin emiri Misir Hoca'yi Mardin meliki Isa ile birlikte önce Sultaniye'ye ve oradan da Smerkand'a gönderdi  Avnik'i emirlerinden Atlamis'a verdikten sonra kendisi Altin-Ordu Hani Toktamis'i itaat altina almak üzere Anadolu'dan ayrildi   Kara Yusuf, Timur'un Dogu Anadolu'dan ayrilmasindan sonra Ercis'i geri aldi  Daha sonra Avnik emiri Atlamis ile yaptigi mücadelede onu esir olarak Avnik'e tekrar hakim oldu (1395)  Bu olaylar sirasinda Timur, Hindistan üzerine basarili bir sefer yapmis ve Semerkand'a dönmüstü  Onun 1399 yilinda yeniden Yakin-dogu'da görülmesi bütün düsmanlarini telas ve endiseye düsürdü  Bunun üzerine Kara Yusuf, Van gölü çevresindeki ata-yurdunu birakarak Musul taraflarina çekildi  Timur Karabag'a geldigi sirada torunu Emir-zâde Rüstem emrindeki bir kisim kuvvetini Bagdat'in zabti için gönderdi  Bagdat hükümdari Sultan Ahmed Celayir, emirlerinin kendisine ihanetinden süphelenerek maiyetinde az bir kimse oldugu halde Musul'da bulunan Kara Yusuf'un yanina geldi  Bir müddet burada kalan Sultan Ahmed, Emirzâde Rüstem'in Bagdat'tan ayrildigini haber alinca Kara Yusuf'a çesitli vaadlerde bulunarak birlikte Bagdat'a gitmeyi teklif etti  Nitekim Sultan Ahmed, yaninda Kara Yusuf oldugu halde Bagdat'a gelerek buraya kolayca hakim oldu  Ancak bu sirada Bingöl yaylasinda bulunan Timur, Sivas üzerine yürümek üzere hazirlik yapiyordu  Böylece Timur, gerek Anadolu'yu zabtetmek ve gerekse Suriye sinirina inmek üzere onlari arkadan çevirmis olacakti  Timur'un bu niyetinden haberdar olan Sultan Ahmed ve Kara Yusuf, Timurlular tarafindan çember içine alinmaktan korkarak Memlûk sultani Ebu'l-Ferec'in yanina gitmeye karar verdiler  Yanlarina emirlerini ve kuvvetlerini alarak derhal yola çiktilar  Ancak Halep nâibi Demirtas bunlarin yolunu keserek Suriye'ye girmelerine müsaade etmedi  Bunun üzerine Halep önünde iki taraf arasinda siddetli bir savas oldu  Neticede Demirtas agir bir yenilgiye ugradi  Bu savas sirasinda Halep atabegi Canbeg el-Yahyavî öldü, Hama nâibi Dokmak ile Bire nâibi Nâsireddin ise esir alindi (19 Haziran 1400)   Bu olaydan sonra Kara Yusuf ile Celâyir hükümdari Sultan Ahmed, Misir'a gitmekten çekinerek Osmanli hükümdari Yildirim Bâyezid'e siginmaya karar verdiler  Ancak bu iki müttefik yolda birbirlerinden ayrildilar  Kara Yusuf ülkesine döndü, Sultan Ahmed ise yoluna devam etti  Fakat, onlarin bu hareketlerini devamli surette takip etmekte olan Timur, Sultan Ahmed üzerine bir kuvvet göndererek onu agir bir yenilgiye ugratti  Kuvvetlerini ve agirliklarini kaybeden Sultan Ahmed güçlükle kurtularak Yildirim Bâyezid'in yanina gitti  Çok geçmeden Kara Yusuf da mâiyeti ile beraber gelerek Osmanli hükümdarlarina iltica etti ve Bâyezid de onu kabul ederek Aksaray ve çevresini ikamet etmesi için kendisine verdi   Kara Yusuf'un Bâyezid'in yaninda bulundugu bu sirada Timur, yaninda Mutahharten ve Akkoyunlu Karayülük Osman Bey oldugu halde Osmanli ülkesine girerek Sivas'i aldi  Timur buradan Karayülük Osman Bey ile Elbistan ve Malatya havalisine giderken Mutahharten de Erzincan'a döndü  Bu durum üzerine Osmanli sultani I  Bâyezid, yaninda Celâyir hükümdari Sultan Ahmed ve Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf oldugu halde Mutahharten üzerine yürümek üzere hareket etti (1401)  Osmanli kuvvetleri Erzincan'a geldiklerinde Mutahharten karsi koyamayarak teslim oldu  Kisa süre içerisinde Erzincan, Kemah ve daha baska sehirler Osmanlilarin eline geçti  Bâyezid, Erzincan halkinin istegi üzerine ve kendisine bagli kalmasi sarti ile Mutahharten'i affederek yine beyliginin basinda birakti   Kara Yusuf'un Osmanli ülkesinde bulunmasi, Timur'un Yildirim Bâyezid'e karsi açmak istedigi seferin baslica sebebi oldu  Nitekim Timur, Yildirim Bâyezid'den, Kara Yusuf'un ya kendisine teslim edilmesini, ya öldürülmesini, ya da Osmanli ülkesinden çikarilmasini istedi  Bu isteklerin hepsi Osmanli padisahi tarafindan reddedildi  Böylece Timur ile Bâyezid'in karsilasmasi kaçinilmaz oldu  Timur 1402 yilinda ordusuyla birlikte Sivas'tan Kayseri'ye dogru hareket ettigi sirada Kara Yusuf Osmanli ülkesinden ayrilarak Irak-i Arab taraflarina gitti ve burada kuvvetler toplayarak Sultan Ahmed'in idaresindeki Bagdad'a hakim oldu   Ankara Meydan Muharebesi'nde (28 Temmuz 1402) Osmanli hükümdari Yildirim Bâyezid'i maglûp eden Timur, Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf'a da kesin bir darbe indirmek amaci ile torunlari Ebu Bekir ve Rüstem komutasindaki kuvvetli bir orduyu Kara Yusuf üzerine gönderdi  Timur'un ordusu, Nehrü'l-Ganem kiyisinda kendilerini beklemekte olan Karakoyunlular'a saldirdi  Kara Yusuf, büyük bir basari göstermesine ragmen, kalabalik Timur ordusu karsisinda yenilgiye ugrayarak güçlükle Dimask nâibi Seyhü'l-Mahmudi'nin yanina sigindi  Bu savasta kardesi Yasar Ali öldürüldügü gibi, esi de esir alindi (Temmuz -Agustos 1403)  Dimask naibi, Kara Yusuf ile daha sonra yine buraya gelen Sultan Ahmed'e karsi iyi davrandi  Ancak, çok geçmeden Timur'un Memlûk sultanina yaptigi baski ve tehdit sonucunda bu mülteciler Sam'da hapsedildiler  Bunlar bir yil kadar hapiste kaldiktan sonra, Memlûk sultanina karsi isyan eden Seyh tarafindan serbest birakildilar (18 Subat 1404)  Agustos 1405 tarihine kadar Sam civarinda kalan Kara Yusuf, bu sirada Mardin ile Hisn-Keyfa arasinda bir yerde Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Bey'le çarpismis, neticesiz kalan savasin sonucunda baris yapilmistir  Buradan Van gölü havzasindaki ecdadinin yurduna gelen Kara Yusuf, Van ve Hakkâri hakimini itaat altina aldiktan sonra, dört bir yana dagilmis olan Türkmen emirlerini tekrar bir araya toplayarak eski egemenligini yeniden kurdu   Karakoyunlular'in tekrar eski güçlerine kavusmasi üzerine Azerbaycan ve Irak-i Arab hakimi Miran-Sah oglu Ebu Bekir Tebriz'den hareketle Nahcivan bölgesine geldi ve Aras kenarinda kendisini bekleyen Kara Yusuf ile karsilasti  Ancak yapilan savasta bozguna ugrayarak Tebriz'e ve oradan da Sultaniye'ye kaçti (15 Ekim 1406)  Kara Yusuf'un Ebu Bekir'e karsi kazandigi bu zafer, onun hükümdarliginin ikinci dönemindeki en önemli basarilarindan birisi oldu ve böylece eski söhretine kavustu  Savastan sonra Nahcivan'a gelen Kara Yusuf, burada Tebriz'den gelen ve kendisini oraya davet eden bir elçi heyetini kabul etti  Bunun üzerine kisi Marend'de geçirdikten sonra, ertesi yil Ilkbaharinda Tebriz'e girdi (1407)  Buradan Ebu Bekir'in bulundugu Sultaniye üzerine yürüdü ise de, Ebu Bekir Rey taraflarindaki Demavend Dagi'na çekildigi için ona bir sey yapamadi  1408 yili Ilkbaharinda yeni kuvvetlerle ordusunu takviye eden Çagatay sehzadesi Ebu Bekir, tekrar Kara Yusuf üzerine yürüdü  Senb-i Gazan civarindaki Sardrud mevkiinde yapilan savasi yine Kara Yusuf kazandi (13 Nisan 1408)   Kara Yusuf Timurlulara karsi üst üste kazandigi bu zaferlerle Azerbaycan'a kesin olarak hakim oldugu gibi, Emirü'l-umerasi olan Bistam Beg Çekirlü de Sultaniye, Kazvin ve diger bazi sehirleri ele geçirdi  Kara Yusuf Bistam Bey'i Irak-i Acem valiligine tayin ettikten sonra kendisi Alincak kalesini ele geçirdi (1409)   Bu sirada Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Mardin'i muhasara altina almisti  Mardin hükümdari Melik Salih Artukî, Kara Yusuf'a haber göndererek acele gelmesini, aksi halde sehrin Akkoyunlular'a geçecegini bildirdi  Bunun üzerine Kara Yusuf, yanina Bitlis hakimi Semseddin'i ve baska emirleri alarak Diyârbekir tarafina hareket etti  Burada kalabalik bir kuvvetle karsisina çikan Karayülük'ü agir bir yenilgiye ugratarak Mardin'e girdi  Mardin hakimi Melik Salih'i kizlarindan biri ile evlendiren Kara Yusuf ona Musul'un idaresini verdi  Mardin'e ise beylerinden Ali'yi tayin etti  Böylece Kara Yusuf üç asirdan fazla hüküm sürmüs olan Artuklular Devleti'ni ortadan kaldirdi (1409)   Kara Yusuf bu olaydan sonra Erzincan'i Mutahharten'in oglu Seyh Hasan'in elinden alarak burasinin yönetimini güvendigi adamlarindan Pir Ömer'e verdi  Bu sirada eski dostu ve hapishane arkadasi Sultan Ahmed'in Tebriz'e girdigini ögrendi  Bunun üzerine derhal Azerbaycan'a gelen Kara Yusuf, Tebriz yakinindaki Esed köyünde onu yenerek esir aldi (30 Agustos 1410)  Bu zaferden sonra Kara Yusuf, Irak-i Arab emirlerini oglu Sah Mehmed ile birlikte Bagdat'in fethine gönderdi  Erbil'de konaklayan Sah Mehmed, burada Bagdat'in fethi hazirliklarina basladigi sirada Kara Yusuf bütün emirlerini Tebriz'e davet ederek onlarin önünde ogullarindan Pir Budak'i halef olarak tayin etti  Bu yil içerisinde Sah Mehmed Bagdat ve Irak'i ele geçirdi   Karakoyunlu beyi Kara Yusuf 1412 yili basinda Akkoyunlu Begi Karayülük Osman ile ikinci kiz karsilasti  Erganiye ugrayan Kara Yusuf bu yilin sonlarinda Sirvan ve Seki hekimleri ile Gürcü kralini agir bir hezimete ugratti   Bu sirada Fars ve Irak-i Acem'in bir kismini idaresi altina alarak Isfehan'i kendisine merkez yapan Mirza Iskender, Karakoyunlularin elindeki Azerbaycan'i da almak istiyordu  Nitekim o, bu amaçla Luristan yolu ile Nihavend'e geldi  Bunun üzerine Kara Yusuf derhal harekete geçerek Iskender'in bulundugu yöne dogru yürüyüse basladi  Ancak ordusunda basgösteren bir hastalik sebebiyle geri dönmek zorunda kaldi  Iskender de harekâtina fazla devam etmeyerek Isfehan'a çekildi   Öte taraftan Karakoyunlularin Irak'da daha fazla ilerlemelerini önlemek ve Azerbaycan'i Kara Yusuf'un elinden almak isteyen Timurlu hükümdari Sahruh Halil Sultan emrinde onbin kisilik bir orduyu bu tarafa gönderdi  Ancak Fars hakimi Mirza Iskender'in karsi çikmasi üzerine bu ordu hiç bir is yapamadi  Bu sirada Harezm'i fetheden Sahruh, fethi müteakip yüzbin kisilik bir kuvvetle Herat'tan ayrilarak önce Iskender Mirza üzerine yürüdü  Sahruh, Iskender'i esir alarak Isfehan'i ele geçirdikten sonra burasini Iskender'in kardesi Rüstem Bey'e, Luristan'i da Baykara'ya verdi (1414)  Onun bu hareketlerinden çekinen Kara Yusuf 1415 yilinda Timurlu hükümdarina bir elçi göndererek Sultaniye'nin kendisine verilmesi sarti ile onu metbu taniyacagini bildirdi  Ancak Sahruh, ogullarindan birini rehin olarak gönderdigi takdirde Sultaniye'nin kendisine verilebilecegini söyledi  Kara Yusuf, Sahruh'un bu cevabina çok kizarak Sultaniye'yi ele geçirdi  Akkoyunlu hükümdari Karayülük Osman ise bu sirada Erzincan'i kusatti ise de Kara Yusuf'un üzerine kuvvetler gönderdigini duyunca geri çekildi (1416)  Karayülük Osman bir süre sonra Mardin'e yeni bir taarruzda bulundu  Onun bu hareketini haber alan Kara Yusuf Tebriz'den âmid'e gelerek buradan Suriye'ye dogru kaçmaya baslayan Akkoyunlu beyini takibe basladi  Kara Yusuf onu Memlûk topraklarindaki Merc-i Dabik'ta yenerek Haleb naibine siginmak zorunda birakti (1418)   Kara Yusuf'un bu basarilari karsisinda Çagatay hükümdari Sahruh, Kazvin ve Sultaniye sehirlerinin teslimi ve kendisini metbu tanimasi meyanindaki teklifinin reddedilmesi üzerine Kara Yusuf'a karsi savas hazirliklarina basladi  25 Agustos 1420 tarihinde kalabalik bir ordu ile Herat'tan ayrildi  Kara Yusuf da, Sahruh'un üzerine geldigini haber alir almaz, bu esnada açok agir hasta olmasina ragmen kendisini bir mahve içinde tasittirarak ellibin kisilik ordusunun basinda Tebriz'den ayrildi  Ancak Tebriz'in güney-dogusundaki Ucan'a iki fersah mesafede bulunan Sa'id-abâd mevkiine gelindiginde hastaligi fenalasan Kara Yusuf burada vefat etti (13 Kasim 1420)  Onun ölümü ile Karakoyunlu ordusunda bir karisiklik basladi  Kara Yusuf'un naasi vefatindan bir gün sonra Tebriz'e ve oradan da Ercis'e getirilerek ecdadinin yaninda topraga verildi  Mezarinin yeri belli degildir   Karakoyunlu Devleti'nin asil kurucusu sayilan Kara Yusuf, bu hanedanin en büyük hükümdariydi  Ayni zamanda Türk tarihinin de önemli bir simasi olan Kara Yusuf, uzun boylu ve iri yapili bir kimse olup, son derece yürekli, kudretli, çaliskan ve irade sahibi bir kimseydi  Ayrica o, tedbirli, dirayetli, mert ve cömert bir kisilige sahipti  Kara Yusuf'un ölümünde alti oglundan besi hayatta idi  Daha önce veliaht tayin etmis oldugu oglu Pir-Budak 1418 yilinda ölmüstü  Diger ogullari ise sira ile Sah Mehmed, Iskender, Ispend (Isfehan), Cihansah ve Ebu Sa'id idiler  4- Iskender (1420-1438) Kara Yusuf'un ölümünden sonra her biri ayri bir yerde bulunan ogullari Karakoyunlu hükümdari olabilmek için mücadelelere basladilar  Ilk olarak, Kara Yusuf'un ogullarindan Ispend (Isfehan), Sa'dlu kabilesi tarafindan hükümdar ilan edildi  Kara Yusuf'un ölümü ile baslayan bu karisiklik döneminde Sahruh Azerbaycan'a hakim olmustu  Öte yandan Erzincan'da bulunan Ebu Sa'id de halk tarafindan buradan çikarilarak yerine Mutahharten'in torunu Yar Ali geçirildi  Kardeslerden Cihan-Sah ise Bagdat'ta bulunan kardesi Sah Mehmed'in yanina gitti  Sehzadelerden Iskender ise bu sirada Mardin'e hücum eden Akkoyunlu ordusuna karsi çikarak onlari maglup etti (1421)   Öte taraftan, Iskender Mirza'nin Akkoyunlu beyi Karayülük Osman'i yendigini haber alan Sahruh, kalabalik bir ordu ile hareket ederek Aras'i geçtikten sonra bazi kaleleri ele geçirdi  Nihayet Eleskird yakinlarindaki Yahsi mevkiinde Iskender ve Ispend'in birlikleriyle karsilasti  Burada iki gün boyunca bütün siddetiyle devam eden savasta Karakoyunlular, kalabalik olan Sahruh'un ordusu karsisinda yenildiler (28-29 Temmuz 1421)  Iskender ve Ispend savastan sonra Musul ile Mardin arasindaki eski kislaklarina çekildiler  Sahruh bu basarisina ragmen, Azerbaycan'i eski sahiplerine birakarak Horasan'a döndü  Bunun üzerine Ispend Tebriz'e gelerek buraya hakim oldu  Ancak bu sirada Kerkük'te bulunan Iskender Mirza süratle Tebriz'e hareket etti ve burasini kardesinin elinden alarak, Azerbaycan'da egemenligini kurdu  Erzurum bölgesindeki Avnik kalesine çekilen Ispend ise daha sonra agabeyi Sah Mehmed'in hâkim oldugu Bagdad'a gitmis ve bir kaç yil sonra da sehri onun elinden almistir   Böylece, Karakoyunlu Devleti'nin basina geçen Iskender Mirza, ilk is olarak Sahruh'un itaati altina girmis olan Bitlis, Van ve Hakkâri emirlerinin tekrar kendisine tabi olmasini sagladi  Daha sonra Sirvan'a bir sefer yapan Iskender, dönüsünde Sultaniye üzerine yürüyerek Sahruh'un buradaki valisini esir almis ve baskentine dönmüstür (1427-1428)  Bu gelismeler üzerine Sahruh, bir kez daha Azerbaycan üzerine sefer yapmak zorunda kaldi  Çagatay ordusu ile Karakoyunlular bu sefer Selmas ovasinda karsilastilar  17 Eylül 1429 tarihinde baslayan ve iki gün devam eden savasta yine Karakoyunlular yenildiler  Savastan sonra Karabag'a çekilen Sahruh, Azerbaycan'i Kara Yusuf'un en küçük oglu Ebu Sa'id'e vererek, baharda ülkesine döndü   Iskender, 1431 yili baslarinda Azerbaycan'a gelerek kardesi Ebu Sa'id ile mücâdeleye basladi ve onu yenerek öldürttü  Böylece Iskender, tahtina tekrar sahip oldu  Bu sirada Akkoyunlu Karayülük Osman, Iskender Mirza'ya tabi olan Erzurum'u kusatti ve burasini Pir Ahmed'den olarak kendi ogullarindan Seyh Hasan'a verdi   Öte taraftan, Iskender'den ayrildiktan sona agabeyi Sah Mehmed'in yanina giden Ispend, çok geçmeden ona karsi muhalefete geçerek Bagdat etrafindaki küçük yerlesim yerlerini almaya baslamisti (1425)  Ispend, 1431 yilinda ise Celâyir hanedaninin son azasi olan Hille hakimi Sultan Hüseyin b  Alaüddevle'yi öldürdükten sonra bir gece baskini ile Bagdat'i ele geçirdi (9 Nisan 1433)  Bagdad'a sahip olmak amaciyla Sah Mehmed faaliyete geçtiyse de basarili olamadi ve kaçarken Hanik civarinda Emir Baba Haci Hemedanî tarafindan öldürüldü   Karakoyunlular 1435 yilinda Sahruh'un üçüncü kez Azerbaycan seferi ile karsilastilar  Subat 1435'te Rey'e gelen Çagatay hükümdari bir müddet burada kaldi  Bu sirada, Iskender'in amcasi Misir Hoca'nin oglu Gazan Han ile bazi Karakoyunlu emirleri Sahruh'un yanina gelerek itaatlerini bildirdiler  Ayrica Van'da bulunan Cihan Sah ile Bagdat hakimi Ispend Mirza da Iskender'e muhalif olduklari için Sahruh'u metbu tanimislardi  Bu durum karsisinda Sahruh'a karsi koymanin imkânsiz oldugunu gören Iskender Mirza, Tebriz'den Erzurum'a çekildi  Iskender'in geri çekilecegini daha önce düsünen Sahruh, Karayülük Osman'a onu izlemesini emretmisti  Karakoyunlu hükümdari Erzurum'a geldigi zaman Akkoyunlu kuvvetleri ile karsilasti  Yapilan savasta Iskender Mirza'nin kuvvetleri galip geldi  Akkoyunlularin agir bir yenilgiye ugradigi bu savasta Karayülük Osman Bey de yaralandi ve kisa bir süre sonra Erzurum'da öldü   Iskender Bey, bu basarili savastan sonra Erzuruma hakim oldu, ancak kendisini takib etmekte olan Sahruh'un oglu Mirza Muhammed'in kuvvetlerinden çekinerek Osmanli ülkesine girdi  Tokat'a kadar gelen Iskender Bey, Osmanli padisahi II  Murad'in, kendisi üzerine ordu göndermesi sebebiyle Osmanli ülkesini terkederek Harput, Erzincan, Tercan üzerinden Tebriz'e döndü  Iskender Mirza Tebriz'e geldikten kisa bir süre sonra kentin kuzeyindeki Sufiyan mevkiinde Cihan-sah ile karsilasti  Burada kardesiyle yaptigi savasta, emirlerinden bazilarinin ihaneti sebebiyle yenilerek alincak kalesine sigindi  Cihan-sah bu kaleyi kusatma altina aldi  Kusatma devam ederken Iskender Mirza, yaninda bulunan oglu Sah-Kubad tarafindan öldürüldü (21 Nisan 1438)  17 yil kadar Karakoyunlu Devleti'ni idare etmis olan Iskender Mirza, son derece cesur bir kimseydi  Kuvvetli ordulara sahip ve büyük bir imparatorlugun basinda bulunan Sahruh'a karsi gösterdigi basarili mücadeleler onun çok güçlü bir hükümdar oldugunu göstermektedir  Ancak, dista Çagatay, Akkoyunlu ve Memlûk baskilari ve içte de kardesleri ile yaptigi mücadeleler yüzünden babasindan devraldigi güçlü devleti gelistirememis ve onun sarsilma ve zayiflamasina sebep olmustur  5- Cihan Sah (1439-1467) Babasi Iskender Mirza'yi öldüren Sah Kubad, Alincak kalesinde bulunan emirler tarafindan Iskender'in halefi olarak ilân edildi  Ancak Alincak kalesini muhasara etmis olan Cihan Sah, baba katili Sah Kubad'i kaleden çikartarak idam ettirdi  Böylece Cihan Sah Irak disinda kalan bütün Karakoyunlu ülkelerinin tek hâkimi oldu   Cihan Sah hükümdarliginin ikinci senesinde Gürcistan üzerine büyük bir sefer yapti  Tiflis'i ele geçirdikten sonra Tebriz'e döndü (1440)  1444 yilinda Gürcistan'a ikinci bir sefer düzenleyen Cihan Sah, bu sirada, Bagdad emiri olan kardesi Ispend'in ölümü üzerine burada çikan olaylar sebebiyle o tarafa yöneldi  Bagdad ve çevresine 12 yil kadar hakim olan Ispend'in ölümünden sonra yerine yegeni Elvend geçmisti  Ancak emirlerin çogunlugu onun küçük yastaki oglu Fuad'i tercih ettiler  Bu sirada Elvend'in yanindaki beylerden bazilari Cihan Sah'in yanina gelerek onu Bagdat'in zapti için tesvik etiler  Bunun üzerine Cihan Sah Bagdad'a bir sefer yapmaya karar verdi  Nihayet 7 aylik bir kusatmadan sonra Bagdat ele geçirildi (9 Haziran 1446)  Cihan Sah Bagdat'ta bir müddet kaldiktan sonra sehrin idaresini oglu Mehmed Mirza'ya birakarak Tebriz'e döndü   Cihan Sah, metbuu oldugu Sahruh'un 1447 yilinda ölümü üzerine bölgede tek kaldi ve bu tarihten sonra "Sultan", "Hakan" ünvanlarini kullanmaya basladi  Bu arada, Sahruh'un ölümü ile baslayan sehzâdeler arasi mücadeleden istifade eden Cihan Sah, emirlerinden Ali Sükür Bey ile Isfendiyar Bey'i göndererek Sultaniye ve Kazvin sehirlerini zaptettirdi  Daha sonra kendisi de büyük bir ordu ile Irak-i Acem üzerine yürüyerek Isfehan'i ele geçirdi (1447)  Cihan Sah bu tarihten sonra, eskiden beri Karakoyunlularin amansiz düsmani olan Akkoyunlular ile mücadeleye giristi  1452 yilina kadar devam eden bu mücadeleler iki tarafin da agir kayiplar vermesine sebep oldu  Sonunda Cihan Sah ile Akkoyunlu hükümdari Cihangir arasinda, Cihangir'in Karakoyunlulari metbu tanimasi sarti ile antlasma yapildi (1452)  Böylece iki kardes Türkmen devleti arasinda yüzyildan fazla devam etmekte olan mücadeleler kisa bir süre de olsa son bulmus oldu   Böylece bati sinirlarinda barisi saglayan Cihan Sah, tekrar doguya dönerek Fars ve Kirman'i ele geçirdi  Ancak Cihan Sah doguda ugrasirken batida, Akkoyunlu Devleti'nde güçlü bir hükümdar ortaya çikti  Uzun Hasan, agabeyi Cihangir'i tahttan uzaklastirarak bütün Akkoyunlu sehzâde ve emirlerini kendisine tabi kilarak her geçen gün biraz daha güçleniyordu  Cihan Sah, kendisine karsi büyüyen bu Uzun Hasan tehlikesini bertaraf etmek için, eski Akkoyunlu hükümdari Cihangir'in yardim isteginden de yararlanarak Rüstem Tarhan komutasinda kalabalik bir orduyu Uzun Hasan üzerine gönderdi  Iki taraf arasinda Mardin yakinlarinda meydana gelen savasta Karakoyunlu ordusu agir bir yenilgiye ugradi  Akkoyunlular, basta Rüstem Tarhan olmak üzere pek çok kimseyi esir aldilar (1457)  Cihangir ile Piri Bey canlarini güçlükle kurtardilar   Bu sirada Horasan'da Sultan Babur ölmüs ve saltanat mücadeleleri tekrar baslamisti  Bu mücadeleyi firsat bilen Cihan Sah Horasan'i elde etmek düsüncesi ile Akkoyunlular isini ihmal etti  Rey'de hazirliklarini tamamlayan Cihan Sah 1458 yili baharinda Cürcan, Harezm, Mangislak, Meshed, Nisabur ve Bati Horasan'i ele geçirdi  Bundan sonra Timurlularin baskenti Herat üzerine yürüyen Cihan Sah buraya da kolayca hakim oldu  Karsisinda yalnizca Maverrünnehr hükümdari Ebu Sa'id kaldi  Ancak bu sirada oglu Hasan Ali'nin isyan ederek Tebriz'i ele geçirdigini duyunca Ebu Sa'id ile anlasarak, Horasan'i Timurlulara terk etmek ve geri dönmek zorunda kaldi   Cihan Sah, oglu Hasan Ali'nin isyanini bastirdiktan sonra bu kez diger oglu Pir Budak'in isyani ile karsilasti  Fars ve Irak-i Arab'i yönetimi altina alan Pir Budak babasina karsi isyan edince, Cihan Sah, uzun mücadelelerden sonra onu yakalayarak idam ettirdi (1466)  Cihan Sah Irak-i Arab ülkesini, Irak-i Acem ve Fars ülkelerine ilaveten oglu Muhammed Mirza'ya verdi  Pir Budak ile ittifak halinde bulunmus olan Hasan Ali'yi ise Maku kalesine hapsettirdi   Karakoyunlu hükümdari Cihan Sah, Akkoyunlulara büyük bir darbe vurmak üzere 16 Mayis 1466 tarihinde kalabalik bir ordu ile Tebriz'den hareket ederek Van gölü havzasina geldi  Burada Uzun Hasan Bey'in de 12  000 atli ile Karakoyunlu topraklarina akina çiktigini ögrendi ve buna çok hiddetlendi  Öte taraftan Uzun Hasan, Cihan Sah'in bir sefer yapmak niyetinde oldugunu daha önceden anlayarak daglardaki geçit ve yollari kesmisti  Bunun üzerine iki taraf arasinda karsilikli elçiler gidip gelmeye basladi  Ancak Cihan Sah'in agir sartlar ileriye sürmesi nedeniyle bir sonuca varilamadi  Mus ovasinda karargâh kurmus olan Cihan Sah, mevsimin ilerlemesine ragmen bir türlü kesin hücuma karar veremiyordu  Onun gayesinin, Hasan Bey'e metbulugunu kabul ettirmek oldugu anlasiliyor  Cihan Sah, sonunda ordusunun istegi üzerine kislaga çekilmeye karar verdi  Birlikleri Adilcevaz, Ercis, Van ve Aras kislagina dagildilar  Kendisi de Pasinler'e gitmek üzere hareket etti  Ancak yolda konakladigi bir sirada, Uzun Hasan birlikleri ani bir baskin yaparak Cihan Sah ve maiyetinin kaçmasina sebep oldular  Bu sirada Cihan Sah öldürüldü (11 Kasim 1467)   Cihan Sah zamaninda Karakoyunlu Devleti en genis sinirlarina ulasmisti  Azerbaycan, Arran, Irak-i Arab, Irak-i Acem, Fars, Kirman ve Dogu Anadolu egemenlik altina alinmis ve çevredeki devletler de tabi hale getirilmisti  Zamaninin en büyük hükümdarlarindan biri olan Cihan Sah, sert ve cesur bir kimseydi  Onun ölümünden sonra, Karakoyunlu Devleti'nin yükselme dönemi sona ermis ve devlet yavas yavas yikilmaya baslamistir  6- Hasan Ali (1467-1468) Cihan Sah'in öldürülmesinden sona bir kisim Karakoyunlu emirleri Maku kalesine giderek burada hapiste bulunan Hasan Ali'yi hükümdar ilân ettiler  Ancak onun hükümdarligina karsi çikan Iskender Bey'in oglu Hüseyin Ali Tebriz'de hükümdarligini ilân etti  Fakat Cihansah'in esi Can Begim, kardesi Kasim Bey emrindeki bir orduyu Tebriz üzerine gönderdi  Süratle Tebriz'e gelen Kasim Bey, Hüseyin Ali'yi yenerek öldürttü  Bu arada Hasan Ali de Tebriz'e yaklasmisti  Kasim Bey, sehirle beraber Hüseyin Ali'nin hazinelerini de Hasan Ali'ye teslim etti   Hasan Ali, tahta geçer geçmez Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'a karsi savas hazirliklarina basladi  Oldukça kalabalik bir ordu toplayan Hasan Ali, devlet idaresinde bazi yanlis davranislarda bulundu  Babasinin emirlerini hafife alarak, kendisinin Çuli adini verdigi ayak takimi ile görüsmeye basladi  Diger yandan, tahta geçmesinde önemli yardimi olan Cihan-sah'in karisi Can Begim'i ve kardeslerini öldürtmesi gibi sert davranislarindan dolayi ordu üzerinde iyi bir otorite saglayamadi   Bu otorite eksikligi ile Akkoyunlu Uzun Hasan'in karsisina çikan Hasan Ali'nin kuvvetleri yenilerek darmadagin oldu   Hasan Ali Berda'a civarindaki Karamanli boyunun yanina kaçti ve bu sirada Azerbaycan sinirina yaklasmis olan Horasan ve Maveraünnehr hükümdari Ebu Sa'id'e sigindi  Ancak Ebu Sa'id'in de Uzun Hasan tarafindan maglup ve katledilmesinden sonra Hasan Ali, Hemadan yönüne kaçmaya basladi  Akkoyunlu kuvvetlerinin eline düsecegi bir sirada intihar ederek hayatina son verdi (Nisan 1469)   Böylece Cihan Sah'in ölümünden çok kisa bir süre sonra Hasan-Ali'nin de ölmesiyle Karakoyunlu Devleti sona erdi  Son Karakoyunlu hükümdari olan Hasan Ali haris bir kimseydi  Onun ölümünden sonra Cihansah'in Uzun Hasan tarafindan gözlerine mil çekilmis olan oglu Ebu Yusuf, Fars'ta tutunmak istediyse de Akkoyunlu sehzâdesi Ugurlu Mehmed'in eline düstü  Böylece Akkoyunlular, ezeli düsmanlari Karakoyunlular'in hakimiyetlerine son vererek onlarin ülkelerine sahip oldular   II- TESKILâT VE KÜLTÜR XIV  yüzyil ortalarinda küçük bir kabile iken kisa zamanda büyük bir imparatorluk haline gelen Karakoyunlular'in devlet teskilâti Ilhanli ve Çagatay devletlerinin örgütleri esas alinarak meydana getirilmistir  Karakoyunlu Devleti'nde hükümdar seçiminde Akkoyunlular da oldugu gibi aile ve asiret reisleri etkiliydi  Ulusun yönetimine, ulusu teskil eden aile fertleri arasinda kim uygun görülürse o geçerdi  Hükümdarlik simgesi olarak çetr ve kirmizi renkte sancaklari vardi  Paralarinda sultan ünvanini kullaniyorlardi   Karakoyunlu Devleti'nin saray örgütü de Ilhanlilar ve Timurlular'in saray örgütü örnek alinarak olusturulmustu  Dergâh veya devlet-hâne denilen sarayda Inak, Feyc (Peyk), Rikâbdar, Bukavul, Mirahur, Ayakci vs  gibi ünvanlari tasiyan yoksul memurlar vardi  Diger devletlerde oldugu gibi Kara-koyunlular'da da devlet isleri Büyük Divan tarafindan yürütülürdü  Divanin reisine Sahib-Divan denilirdi  Karakoyunlularda vilâyetler, ikta ve yönetim suretiyle hükümdar ailesinden olanlara ve emirlere verilirdi  Sehzâdeler gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin yönetimine atanir ve atabeyleri ile birlikte kendilerine verilen bölgeyi idare ederlerdi  Sehzâdelerin kalabalik maiyetleri ve düzenli saray örgütleri vardi   Karakoyunlu devletinde hükümdarin maiyyetindeki asker, yaya ve atli kuvvetlerden olusmaktaydi  Devletin temelini ordu teskil ediyordu  Ordu asiret kuvvetlerinden meydana geliyordu  Ancak asiret kuvvetleri devlete tamamen bagli olmadiklarindan bir yandan diger yana geçebiliyorlardi  Bu sebeple kuvvetli ve güçlü sanilan devlet, asiret beylerinin ordudan ayrilmasi ile bir anda zayif duruma düsüyordu  Akkoyunlularda oldugu gibi, Karakoyunlularda da çerik kuvveti çok fazla idi  Eyalet valilerinin emrinde ve topraga bagli olan timarli sipahiler, devletin kurulmasi ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermislerdir  Hükümdari korumakla görevli birliklere "koruci" adi verilirdi  Birliklerin toplanmasi, toplanti yerinin saptanmasi, emirlerin ilân ve duyurulmasi "tavaci" adi verilen memurlarin göreviydi  Karakoyunlular'da ordunun savas düzeni de diger Türk devletlerindeki gibi idi  Ordunun merkez kismina "Ulug kol", sag kanadina "barangar" ve sol kanadina da "Cuvangar" denilirdi  Ordu kosun, tib ve feve gibi kisimlara ayrilirdi  Harp esnasinda öncü birliklere "tarakol" adi verilirdi  Karakoyunlu hükümdarlari, hayatlarinin büyük bir kismini savas ve mücadelelerle geçirmelerine ragmen bilim ve fikir hayatinin gelismesine ve ülkelerinin bayindirligina da büyük önem vermislerdir  "Hakiki" mahlasiyla siirler yazdigi bilinen Cihan Sah ünlü Abdurrahman Câmi ile mektuplasmis ve sair, yazar ve bilginlerle sohbet etmistir  Ünlü bilgin ve sair Celâleddin Devranî, Akkoyunlu ülkesine gitmeden önce Cihan Sah'in yaninda bulunmus ve Tebriz'deki medreselerde ders vermistir  Risâle-i Hurûf adli eserini de sultan Cihan-sah adina kaleme aldigi bilinmektedir  Yine Seyh Sucaeddin b  Kemâleddin Kirmanî de, Hadikatü'l-Maarif adli eseri ile 1462 yilinda tamamladigi Gülsen-i râz serhini Cihan Sah'a ithaf etmistir  Bundan baska Sair Mevlâna Tusî de Cihan Sah ve oglu Sah Budak'in sarayinda bulunuyordu   Karakoyunlular döneminde imar faaliyetleri de dikkat çekmektedir  Karakoyunlu hükümdarlari basta Tebriz olmak üzere bir çok yerde cami, medrese, hastane ve köprü yaptirmislardir  Bunlardan, Cihan Sah'in Tebriz'de yaptirmis oldugu Gök mescid ve medresesi, onun esi Begim Hatun'un medrese ve imareti, Van'daki Ulu Cami, isfahan'daki Cuma Camisi, Karakoyunlularin dini mimarîsinin en güzel örnekleridir   | 
|   | 
|  | 
|  |