| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| beyliklerinin, kurulması, or anadolu, selçuklu, tarihi | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi / II. süleymanşah |  | 
|  04-21-2009 | #16 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu Tarihi / II. süleymanşahII  SÜLEYMAN SAH (1196-1204) II  Kiliç Arslan'in en kuvvetli ogullarindan biri olan süleyman Sah Konya'yi ele geçirmek için plânlar yapmaya basladi  Kardeslerine gönderdigi mektuplarda tahta çiktigi takdire kendilerini bulunduklari yerlerde melik olarak birakacagini vaad etti  Böylece onlarin da destegini saglayip Kayseri-Aksaray yolu ile Konya'ya yürüdü  Sehri dört ay kusattiktan sonra Giyaseddin ile anlasti  Buna göre Süleyman Sah Sultan'a, çocuklarina, emîrle-rine ve hazinesine dokunmayacagina ve istedigi yere gitmesine müsaade edecegine söz verdi  Iki kardes anlasma sartlarina bagli kalacaklarina yemin ettikten sonra Giyaseddin Konya'dan ayrildi  Süleyman Sah 7 Ekim 1196'da sehre girerek Selçuklu tahtina oturdu  Giyaseddin Keyhüsrev Konya'dan ayrilirken iki oglu Izzeddin Keykavus ve Alâeddin Keykubad'i sehirde birakmisti  Süleyman Sah yegenlerine ilgi gösterip diledikleri sekilde hareket edebileceklerini söyledi  II  Süleyman Sah önce kardeslerinden Argun Sah ve Berkyaruk Sah'a karsi sefere çikip Amasya ve Niksar'i topraklarina katti (594/1197)  Elbistan meliki Mugiseddin Tugrul Sah da kendisine tabi oldugunu bildirdi  Böylece Malatya meliki Kayser Sah ile Ankara meliki Mesud hariç bütün kardesleri Süleyman Sah'a baglilik arzetmis oluyorlardi  Süleyman Sah'in dahili meselelerle ugrasmasini firsat bilen Bizans imparatoru III  Alexios dogrudan Selçuklu topraklarina tecavüz edemedi  Ancak Giresun'da batan bir gemiyi kurtarmak üzere gönderdigi donanma Samsun limanindaki gemilere saldirdi  Mallar yagmalandi  Bunun üzerine tüccarlar Süleyman Sah 'a sikâyette bulunup yardim istediler  Sultan bir elçi gönderip mallarin iadesini ve anlasma yapilmasini istedi  Neticede Bizanslilar Türklere yillik vergi ödemeyi ve tüccarlarin mallari için de tazminat ödemeyi kabul ettiler  Süleyman Sah kardeslerini kendine tabi kildiktan sonra taht kavgalarindan istifade eden Ermenilerin üzerine yürüdü  Ermeni krali Leon Toroslari asarak Kayseri yöresine kadar gelmis ve bazi kaleleri ele geçirmisti  Bunun üzerine 1199 yilinda Ermenilere karsi harekete geçen Süleyman Sah isgal edilen Selçuklu kalelerini geri aldi  Kilikya Ermeni Kralligi Anadolu Selçuklularina tabi oldu  Gürcülerin sürekli olarak Türk topraklarina saldirmalari üzerine II  Süleyman Sah 598 (1202) tarihinde Gürcistan seferine çikti  Dogu Anadolu'da tabi hükümdar ve beylere de haber gönderip kendisine katilmalarini istedi  Bu sirada Erzurum Saltuklu hükümdari Alâeddin Meliksah'i da huzuruna çagirdi  Meliksah Sultan'i Erzurum yakinlarinda büyük bir törenle karsiladi   Bazi tarihçiler onun sultani karsilamada kusurlu davrandigi ve geç kaldigi için tevkif edildigini söylerken diger bazi kaynaklar da baris müzakereleri sirasinda tevkif ve hapsedildigini ifade ederler  25 Mayis 1202 tarihinde Erzurum'a giren Sultan Rükneddin Süleyman Sah Saltuklu hükümdarini hapsedip bütün topraklarina el koydu ve bu yöreyi kardesi Elbistan meliki Tugrul Sah'a ikta ederek Saltuklu hanedanina son verdi  Sultan Süleyman Sah Erzurum'u aldiktan sonra asil hedefi olan Gürcistan üzerine yürüdü  Selçuklu ordusu Mecingerd kalesi civarinda ordugâh kurdu  Fakat ordugâhta istirahat halinde iken Gürcülerin baskinina maruz kaldi ve agir kayiplar verdi  Gürcüler Selçuklu ordugâhina hücum ederek çok miktarda ganimet ele geçirdiler  Türk birlikleri ordugâhtan ayrilip daha uygun bir müdafaa mevkiine çekilirken Sultanin çetrini (saltanat semsiyesi) tasiyan görevlinin (çetrdâr) ati tökezleyip çetr yere düstü  Bunu gören emîr ve askerler sultanin basina bir musibet geldigini sanarak korkuya kapildi ve dagildilar  Bizzat Süleyman Sah orduyu toplamak için seferber olduysa da netice alamadi ve Türk ordusu agir kayiplar verdi  Süleyman Sah Tugrul Sah ve bazi beyleriyle Erzurum'a döndü  Gürcüler ordugâhi isgal edip sayisiz esya ve levâzim, altin ve gümüs kaplar, çadirlar, halilar, at, katir ve deveyi ganimet aldilar  Esir düsenler arasinda Erzincan Mengücüklü Beyi Behram Sah da vardi  Onu, fidyesini ödeyerek kurtardilar (1202)  Gürcistan maglubiyetine ragmen Süleyman Sah Annadolu'da sagladigi birligi devam ettirmistir  Gürcüler de Türk topraklarini istilaya cesaret edememislerdir  Intikam hissiyle dolu olarak ikinci defa Gürcistan üzerine yürürken 6 Temmuz 1204 tarihinde (6 Zilkade 600) Konya-Malatya arasinda ölmüs ve Konya kalesindeki Kümbedhane'de defnedilmistir  Gürcüler onun ölümünü firsat bilerek 1205'te Malazgirt, Ercis ve Samankale'ye kadar olan topraklari isgal etmislerdir  Ancak Erzurum meliki Tugrul Sah Ahlatsahlar'dan Begtimur ile birlikte Gürcüleri bozguna ugratmislar ve Gürcistan içlerine kadar ilerleyerek çok sayida esir ve ganimetle geri dönmüslerdir   Süleyman Sah yaklasik 8 yil süren saltanati sirasinda ülkede millî birligi saglamis, hudutlarini doguda Gürcistan'a, kuzeyde Karadeniz sahillerine kadar genisletmis, Mengücüklü, Artuklu, Eyyubi hükümdarliklarini ve Kilikya Ermeni kralliklarini kendisine tabi kilmistir  Süleyman Sah yüksek devlet adamligi vasiflarini haiz, engin kültürlü ve sair bir hükümdardi  Diger birçok Türk hükümdari gibi o da alim, sair ve sanatkârlari himaye etmistir  Süleyman Sah'in ani ölümü üzerine nüfuzlu kumandanlari oglu III  Izzeddin Kiliç Arslan'i hükümdar ilen ettiler  Çocuk yasta Selçuklu tahtina çikan III  Kiliç Arslan tahti sekiz ay sonra amcasi I  Giyaseddin Keyhüsrev'e terk etmek zorunda kaldi (1205)   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi / I Gıyaseddin Keyhüsrevin ikinci hükümdarlığı |  | 
|  04-21-2009 | #17 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu Tarihi / I Gıyaseddin Keyhüsrevin ikinci hükümdarlığıI  GIYASEDDIN KEYHÜSREV'IN IKINCI HÜKÜMDARLIGI (1205-1211)   Giyaseddin Keyhüsrev Konya'yi kardesi Süleyman Sah'a biraktiktan sonra uzun ve macerali bir hayat yasadi  Dokuz yil sürecek bir gurbet hayatina baslayan Giyaseddin Keyhüsrev, Konya'dan Sis'e (Kozan) gitmis ve orada Ermeni krali Leon tarafindan karsilanmis ve büyük bir hüsnü kabul görmüstü  Daha sonra Elbistan'a hareket eden Giyaseddin Keyhüsrev burada da kardesi tarafindan adeta bir sultan gibi karsilanmis ve Elbistan'in kendi emrine verildigi bildirilmistir  Giyaseddin kardesinin bu âlîcenâp davranisina tesekkür ederek Malatya'ya gitti  Kardesi Kayser Sah da onu törenle karsiladi  Buradan Haleb'e geçti ve daha sonra Amid (Diyarbekir) ve Ahlat yoluyla Karadeniz sahiline çikti; oradan da bir gemiyle Istanbul'a hareket etti  Istanbul'da imparator tarafindan törenle karsilandi ve kendisine 10 binlik altinlik tahsisat ayrildi  Giyaseddin Istanbul'da Mavrazomes adli bir Rumun kizi ile evlendi  Latinlerin 1204 yilinda Istanbul'u isgaline kadar orada, daha sonra da kayinpederiyle birlikte gittigi Istanbul yakinlarindaki bir kalede kaldi  Süleyman Sah'in ölüm haberini de burada aldi  Giyaseddin'in eski emîrlerinden bazilari Süleyman Sah'in ölümü üzerine onu tahta çikarmak için harekete geçti  Danismendlilerin yikilmasindan sonra Anadolu Selçuklu Devleti'nin hizmetine giren Danismendli Yagibasan'in ogullari Muzaffereddin Mahmud, Zahireddin Ili ve Bedreddin Yusuf da Giyaseddin'i tekrar tahta çikarmak için seferber oldular  Bunlar Selçuklularin büyük kumandanlarindan Mübârizeddin Ertokus ile isbirligi yaparak, diger bazi emîrleri de kendi saflarina kazandilar  Giyaseddin Keyhüsrev'in haciplerinden Zekeriyya bu emîrlerden aldigi taahhütnameyi Giyaseddin'e götürdü  Onu Anadolu'ya davet etti  Süleyman Sah'in ölümünü ögrenen Giyaseddin, ogullari, kayinpederi ve yakin adamlariyla yola çikti  Ancak Bizans imparatoru Theodoros Laskaris, III  Kiliç Arslan ile anlasmis oldugundan onlara topraklarindan geçme izni vermeyecegini bildirdi  Ancak uzun müzakereler neticesinde iki oglunu ve Hacib Zekeriyya'yi rehine birakmak suretiyle imparatordan izin alabildi ve uç bölgelerdeki emîrlerin refakatinde Uluborlu'ya geldi  Burada hazirladigi ordu ile Konya'yi ele geçirmek üzere hareket etti  Bu sirada rehine olarak bulunduklari yerin muhafizlari ile anlasan ogullari Keykâvus ile Keykubâd ve Hacib Zekeriyya da orduya katildi  Giyaseddin Ocak 1205 tarihinde Konya'yi muhasaraya basladi  Bir ay süren kusatmada hiçbir netice alamadan Ilgin'a döndü  Bu sirada beklenmedik bir hadise oldu ve Konyalilarla daimî halde rekabet halinde olan Aksaraylilar Giyaseddin'e haber gönderip sehirlerine davet ettiler ve hükümdar olarak taniyacaklarini bildirdiler  Giyaseddin bu habere çok sevindi ve hemen Konya'ya hareket etti  Yegeni III  Kiliç Arslan'a da Tokat'i ikta etti  Böylece dokuz yillik bir aradan sonra 1205 yili Subat ayinda (601 Receb) yeniden Selçuklu tahtina çikti  Rivayete göre ortalik sükun buluncaya kadar Gâvele kalesinde beklemesi istenen III  Kiliç Arslan burada öldürülmüstür  Giyaseddin yeniden tahta çiktiginda Süleyman Sah'tan saglam bir devlet devr almisti  Sultan I  Giyaseddin Keyhüsrev ilk is olarak kendisinin gurbette oldugu sirada Sam'a gitmis olan hocasi Mecdeddin Ishak'i Konya'ya davet etti  Bu davet üzerine Konya'ya gelen Mecdeddin'i büyük bir törenle karsilayip daha sonra oglu Izzeddin Keykâvus'a hoca tayin etti  Büyük oglu Izzeddin Keykâvus'u Malatya'ya, ortanca oglu Alaeddin Keykubad'i Tokat'a, küçük oglu Celâleddin Keyferidûn'u ise Koyluhisar'a meliki olarak tayin etti  Fakat daha önceki tecrübelerden ders alinarak artik meliklere bagimsiz hareket etme yetkisi verilmedi  Anadolu'daki hakimiyeti güçlenen Selçuklular Artuklu ve Eyyubi melikleri tarafindan da metbû tanindi   Selçuklu sultanlari milletlerarasi ticaret yollarinin önemini kavradiklari için fetih ve sefer politikalarini buna göre tanzim ediyorlardi  Latinlerin Istanbul'u isgali ve Komnenoslarin Karadeniz sahillerini tamamen kendi hakimiyetleri altina alma emelleri sebebiyle transit ticaret yollarinda emniyet kalmamisti  Bundan dolayi Sultan, Karadeniz seferine çikarak Komnenoslari maglub etti ve ticaret yollarinda emniyeti yeniden sagladi  Daha sonra da Türkiye için önemli bir ithalat ve ihracat merkezi olan Antalya'yi ele geçirmek için muhasara eden Sultan, netice alamayinca geri çekildi  Ancak sehre giden yollari kontrol altinda tutmaya devam etti  Bunun üzerine sehirdeki Rumlar, Latin idaresinde yasamaktansa Türklerin hakimiyetine girmeyi tercih ettiler ve sultana gizlice haberler göndererek onu sehri de ele geçirmeye davet ettiler  Bunun üzerine sultan sehri tekrar muhasara etmeye basladi  Siddetli hücumlardan sonra surlara tirmanan Hüsameddin Yavlak Arslan, sultanin sancagini burçlarin üzerine dikti ve 5 Mart 1207'de (3 Saban 603) Rumlarin da yardimi ile sehir Türk hakimiyeti altina girdi  Sultan, Mübarizeddin Ertokus'u Antalya' vali ve subasiligina getirdi  Islâmî gelenege uygun olarak sehre kadi, imam-hatip ve müezzin tayin etti  Kale ve burçlari tamir ettirip silâh ve erzak depo etti  Antalya'nin fethi Türkiye'nin iktisadî ve içtimaî gelismesinde önemli bir yere sahiptir  Selçuklular Akdeniz'de önemli bir ithalât ve ihracat limanina kavustuklari gibi burayi deniz kuvvetleri için bir üs haline getirdiler  Giyaseddin Keyhüsrev Antalya'nin fethinden sonra ordusuyla Konya'ya hareket etti  Bazi ticari vergileri kaldirdi  Selçuklular ile Kibrisli Latinler arasinda ticarî anlasma imzalandi   Süleyman Sah'in ölümü üzerine meydana gelen iktidar boslugundan yararlanan Ermeniler, Elbistan'a kadar gelerek pekçok esir ve ganimetle geri dönmüslerdi  Bu sebeple Sultan Ermeniler'e karsi sefere mecbur oldu (605/1208-1209) yilinda Maras'i ele geçirdi ve Eyyûbiler'in de yardimi ile Ermeni topraklarina girdi  Bazi sehir ve kaleleri zaptetti  Sultan güvenilir emîrlerinden Hüsameddin Hasan'i bu bölgede görevlendirdi  Daha sonra onun ogullari ayni görevi sürdürmüs ve Haçli seferleri sirasinda tahrib edilen Maras imar edilmistir   Ermeni krali Eyyûbi meliklerinin tavassutu ile Selçuklular ile bir antlasma imzalayarak onlara tabi oldu  Sultan Giyaseddin Keyhüsrev Eyyubi hükümdari el-Melikü'l-Adil'in yayilmaci siyaseti sebebiyle el-Melikü'z-Zahir, Muzafferüddin Kökböri, Mugiseddin Tugrul Sah ile ittifak yapti (606/1209-10)  Giyaseddin Keyhüsrev'in Karadeniz, Akdeniz ve Ermeni topraklarinda kazandigi zaferler, Iznik imparatoru ile aralarinin açilmasina sebep oldu  Laskaris'in giderek kuvvetlenmesinden endise eden Sultan, Iznik Devleti ile hesaplasmaya mecbur oldu  Kendisine siginan Bizans imparatoru Alexis'i yanina alan Sultan Giyaseddin Laskaris'e bir ültimatom göndererek Iznik'i imparatorlugun esas sahibi Alexis'e teslim etmesini istedi  Bu talebin reddedilmesinden sonra harekete geçen Sultan, Denizli-Ladik arasindaki Antiochel sehrini muhasara ettigi sirada Laskaris'in ogullari ile karsilasti ve onlara agir kayiplar verdirtti  Bizzat imparatorun üzerine hücum ederek onu yere düsürdü  Ancak muhafizlarina imparatora dokunmamalarini emretti  Yere düsen imparator ayaga kalkip sultanin atinin ayaklarini kesti  Sultan bir kulenin devrilisi gibi yere düstü ve öldürüldü  Sultanin öldürüldügünü gören Selçuklu ordusu dagildi ve Bizans imparatoru kuvvetleri maglub iken galip duruma yükseldi (5 Haziran 1211)  Ibn Bibi'ye göre Sultan Giyaseddin dag gibi atiyla merkeze hücuma geçti ve bir kiliç darbesiyle Laskaris'i yere düsürdü  Yanindaki muhafizlar onu öldürmek istediler  Fakat sultan izin vermedi  Maglup Bizans kuvvetleri kaçarken Türklerin bir kismi onlari takibe koyuldu  Bir kismi da ganimet derdine düstü  Bu sirada bir Frank askeri beklenmedik bir sekilde Sultanin üzerine atilarak onu sehid etti  Bunu haber alan Bizans ordusu geri dönüp taarruza geçti  Türkler sultanin ölüm haberiyle sarsildilar ve firara basladilar  Çok sayida esir ve kayip verdiler  Esirler arasinda Seyfeddin Ayaba da vardi  Sultan Giyaseddin Keyhüsrev'in cenazesi Alasehirli müslümanlarin yardimiyla Islâm mezarligina defnedildi  Sultani sehid eden Frenk askeri de öldürüldü  Cenazesi Keykâvus tarafindan Konya'ya getirtilerek Kümbedhane'ye defnedildi (14 Muharrem 608/28 Haziran 1211)  Giyaseddin uzun boylu, kuvvetli ve cesur bir hükümdar olup kardesi gibi iyi bir egitim görmüstü  Dindar bir hükümdardi  Pazartesi ve Persembe günü oruç tutardi ve Divan-i Mezalim'e bizzat baskanlik ederek sikayetleri dinlerdi  Yilda bir defa ser'î mahkemelere giderek kendisi hakkinda sikayet varsa dinler ve ona göre hareket ederdi  Âlimleri ve kadilari korurdu  Kardesi Gevher Hatun'un vasiyeti üzerine Kayseri'de Sifaiyye ve Giyasiyye adiyla bir hastane ve tip fakültesi yaptirmisti (602/1205)  Danismendliler tarafindan yapilan Kayseri'deki Ulu Cami'yi de tamir ettirdi  Yollarda zarara ugrayan tüccarin mallarini devlet hazinesinden tazmin ettirmesi ticareti tesvik ve himaye bakimindan önemlidir  Bazi ticari vergileri kaldirmasi da onun ticareti destekledigini göstermektedir  | 
|   | 
|  | 
|  | I. İzzeddin Keykavus |  | 
|  04-21-2009 | #18 | 
| 
Şengül Şirin   |   I. İzzeddin KeykavusISultan I  IZZEDDIN KEYKÂVUS (1211-1220)  Giyaseddin Keyhüsrev'in büyük oglu Izzeddin Keykâvus babasi ile birlikte Istanbul'da gurbet hayati yasamis ve bu sirada atabeg Emîr Seyfeddin Ay-aba tarafindan egitilmistir  Giyaseddin Keyhüsrev Anadolu'ya dönüp ikinci defa tahta geçince onu Malatya'ya melik tayin etmis ve Seyh Mecdeddin Ishak'i da onun ögretmeni olarak görevlendirmisti  Izzeddin Keykâvus babasinin ölümü üzerine toplanan devlet erkâni tarafindan sultan ilân edildi  Konya'dan Kayseri'ye giden devlet adamlari Izzeddin Keykâvus'a haber gönderip onu da Kayseri'ye davet ettiler  21 Temmuz 1211 tarihinde yapilan merasimle Selçuklu sultani ilan edilen Izzeddin Keykâvus taziye ve tebrikleri kabule basladi  Baskent Konya'ya hareket edecegi sirada Tokat meliki olan kardesi Alâeddin Keykubad'in ordusu ile Kayseri üzerine yürüdügünü ögrendi   Alaeddin Keykubad babasinin ölüm haberini alinca Erzurum meliki olan amcasi Tugrul Sah ile beraber saltanati ele geçirmek için harekete geçmisti  Danismendli Zahireddin Ili ve Ermeni kralinin da destegini saglayarak Kayseri üzerine yürüyen Alaeddin Keykubad kardesini muhasaraya basladi  Zor durumda kalan Izzeddin Keykâvûs önde gelen emîrleri Mübarizeddin Çavli, Zeyneddin Basara ve Behram Sah'i yanina çagirip onlarin fikirlerini sordu  Müzakereler sirasinda Kayseri valisi Celâleddin Kayser müttefikleri birbirlerinden ayirabilcegini söyleyince bu fikir kabul edildi ve vali gece yarisi degerli hediyelerle Ermeni kralinin yanina giderek ona sehzadeler arasindaki taht kavgalarina karismasinin kendisine hiçbir çikar saglamayacagini bildirdi ve onu ordugâhtan ayrilmaya ikna etti  Ermeni kralinin ayrilmasindan sonra Tugrul Sah da Erzurum'a hareket etti  Bunun üzerine bir durum degerlendirmesi yapan Alâeddin Keykubad kusatmadan vazgeçerek Ankara istikametinde yola koyuldu  Danismendli Zahireddin Ili de Nigde'ye giderek Alâeddin Keykubad adina faaliyetlerine devam etti  Kayseri'de karsilastigi tehlikeyi bu sekilde atlatan Izzeddin Keykâvûs birkaç gün dinlendikten sonra Konya'ya hareket etti ve sehrin ileri gelenleri tarafindan törenle karsilandi   Tahta çikarilan sultana kurbanlar kestiler, altin ve gümüs saçtilar  Çok degerli elbiseler, atlar vb  hediye ettiler  Bütün devlet adamlari merasimle baglilik yemini (biat) ettiler  Sultan da onlara hilatler giydirdi, emlak ve arazi tevcih etti, eski mensûrlari yeniledi  Cülûs senlikleri bir hafta devam etti  Muhtelif ülkelerden gelen elçiler tebriklerini bildirdiler ve degerli hediyeler takdim ettiler  Sultan Izzeddin Keykâvus bu vesileyle Abbasî halifesi Nâsir Lidinillah'a da elçi göndererek cülusunu bildirmis, saltanatinin tasdik edildigini bildiren hakimiyet mensurunu almistir  Sultan Seyh Mecmeddin Ishak'i Bagdad'a elçi olarak göndermis ve halifeden Fütüvvet teskilâtina girmek maksadiyla bu teskilâtin sembolü olan Fütüvvet salvarini istemistir  Bizans imparatoru Laskaris de sultana elçi göndererek tebriklerini bildirmisti   Sultan Izzeddin Keykâvus devlet islerini yoluna koyduktan sonra Arkara'ya siginmis olan kardesi Alaeddin Keykubad meselesini halletmeye karar verdi  Emirlerine haber gönderip Konya'ya çagirdi ve muhasara için gerekli hazirliklari tamamlayip Ankara üzerine yürüdü  Uzun süre devam eden muhasara sebebiyle sikinti içinde kalan Alaeddin Keykubad Eyyubî hükümdari el-Melikü'z-Zahir'e haber gönderip sultanla baris yapmasi hususunda tavassutta bulunmasini istedi  Ancak bundan bir netice elde edemeyince sehrin ileri gelenlerini toplayip onlarla istisare etti   Onlar teslimden baska çare olmadigini söyleyince agabeyi Izzeddin Keykâvus'a haber gönderip kendisine ve sehir halkina aman vermesi sarti ile anlasmaya razi oldugunu bildirdi  Bunun üzerine Sultan Seyfeddin Ay-aba, Hüsameddin Çoban ve Seyfeddin Kizil ile görüsüp kardesinin baris teklifini kabul etti ve sehri teslim alarak Alaeddin Keykubad'i Malatya yakinlarindaki Minsâr kalesinde hapsetti (1213)  Sultan iç meseleleri hallettikten sonra ülkede ticaretin gelismesi için bazi faaliyetlere giristi  Kibris krali Hugue ile bir anlasma imzalayarak Avrupali tüccarlarin Kibris üzerinden Anadolu'ya gelmelerini temin etti  Izzeddin Keykâvus ayni maksatla Venediklilerle de bir anlasma imzalamis ve Venedik tüccarlarinin Anadolu'ya rahatça girip çikabilmelerini saglamistir   Sultan Akdeniz ticaretini yoluna koyduktan sonra Karadeniz ticaret yollarini da emniyete almak için harekete geçti  Kuzeydeki Samsun ve Sinop limanlari sadece Türkiye'nin ihracat ve ithalati için degil milletlerarasi ticaret için de çok önemli merkezlerdi  Bu bakimdan Sinop'u ele geçirmek için plânlar yapmaya basladi ve sonunda sehri karadan ve denizden kusatip Rumlari teslim olmaya mecbur etti (26 Cemayizelâhir 611/2 Kasim 1214)  Ertesi gün askerler sehrin karsisinda saf baglayip halkin ileri gelenlerini sultanin huzuruna çikardilar  Onlar yer öpüp itaat arzettikten sonra sehrin anahtarlarini da sultana takdim ettiler  Sultan bazilarina hilatler verdikten sonra surlardan içeri girdi  Divan noterleri tarafindan hazirlanan ahidnâmeyi yaninda bulunan tekfura yemin ettirerek imzalatti   Anlasma metninde "es-Sultanü'l-Galib Izzeddin Keykâvus b  Keyhüsrev, ben Kir Alexis'e hayatima eman vermek, Sinop yöresi disinda kalan Canit (Canik) ülkesini bana ve evladima birakmak, buna mukabil kendisine her yil 12  000 dinar, 500 at, 2000 sigir, 1000 koyun ve hazineye intikal eden her cins maldan 50 yük hediyeyi kendi hayvanlarimla göndermek, ihtiyaç halinde de kendilerine askerî yardimda bulunmak üzere iki tarafa mensup büyüklerin huzur ve sehadetiyle bu anlasma kabul ve imza edilmistir"  ifadesine yer verilmistir  Trabzon Komnenoslari bu tarihten Mogol istilâsina kadar Anadolu Selçuklulari'na tabi olarak hüküm sürdüler  Sultan Izzeddin Keykâvus buradan ülkesinin her tarafina fermanlar gönderip her sehirden zengin ve itibarli kisilerin seçilip Sinop'a gönderilmesini emretti  Eger bulundugu yerdeki emlâk ve akari dolayisiyla oradan ayrilmak istemeyen olursa emlâkinin devlet tarafindan satin alinarak kiymeti üzerinden ödeme yapilmasini istedi   Sultan Sinop'un fethini, dini ve ticari teskilâtlanmasini imar ve emniyet islerini organize ettikten sonra ordusu ile Sivas'a geldi ve bu zaferde hizmeti görülen beylerine degerli hediyeler ve hil'atler verdi  Bu zafer münasebeti ile es-Sultanu'l-Galib ünvanini alan Izzeddin Keykâvus halife ve müslüman hükümdarlara fetihnâmeler gönderdi  Sinop'un sahip oldugu siyasî ve ticarî önem sebebiyle Sultan yogun bir imar faaliyeti baslatti  Kale ve surlar tamir edildigi gibi medrese ve cami insaatina da baslandi  Sinop'un fethine istirak eden emîrlerin deruhte ettigi bu insaat sekiz ay gibi kisa bir sürede tamamlandi (612/1215)  Sultan Sinop'un fethinden sonra Ermenilere karsi sefer hazirliklarina basladi ve 1215 yilinda sefere çikti  Karaman, Eregli 1216 yilinda Ermenilerden geri alindi  Hanedan mensuplari arasindaki taht kavgalari sirasinda Antalya'daki hristiyanlar geceleyin düzenledikleri bir baskinla Türkleri gafil avlamislar, kadin, erkek, çocuk, ihtiyar demeden kiliçtan geçirmislerdi  Bunu ögrenen Izzeddin Keykavus emirlerine haber gönderip derhal Konya'da toplanmalarini istedi ve süratle Antalya üzerine yürüdü   Bunun üzerine Hristiyanlar Kibris'taki Franklardan yardim aldilar  Sultan manciniklar ve muhasara makinelerini hazirlattiktan sonra sehri karadan ve denizden kusatti  Sonunda merdivenler kurularak zirhli piyadeler surlara çikarildi  Frank askerleri bertaraf edilerek kapilar açildi ve Türk ordusu sehre yeniden hakim oldu (30 Ramazan 612/22 Ocak 1216)  Sehrin idaresi o yöreyi iyi bilen Mübarizeddin Ertokus'a verildi  Sultan Izzeddin Keykâvus bir süre imar ve yönetimle ilgili islerin tanzimiyle ilgilendikten sonra Konya'ya döndü  Bu zafer fetihnâmelerle komsu hükümdarlara bildirildi  Sultan ayni yil Ermenilere karsi ikinci bir sefere çikti  Haleb hükümdari Melik Zahir'e de haber gönderip yardim istedi  Fakat Misir Eyyubi hükümdari Melik Adil, Izzeddin Keykâvus'un Haleb'i ele geçirmesinden endise ederek Melik Zahir'i ikaz etti  Melik Zahir Ekim 1216 tarihinde öldü ve yerine geçen küçük yastaki oglu Melik Aziz kumandanlar üzerinde otorite kuramadigindan bu yardim tam anlamiyla gerçeklestirilemedi  Sultan Maras emîri Nusretüddin ile birlikte Ermeni hakimiyetindeki topraklara girdi ve bazi kaleleri ele geçirdi  Keban yakinlarinda vuku bulan savasi kaybeden Ermeni krali baris istedi ve 1218 yilinda iki taraf arasinda anlasma saglandi  Buna göre Ermeniler tekrar Selçuklular'a tabi olacak, bazi sinir kaleleri Selçuklulara geri verilecek, Ermeni krali ihtiyaç halinde sultanin emrine asker gönderecek ve yilda 20 bin altin haraç ödeyecekti  Sultan da Ermeni krali Leon'a Sis krali ünvanini verecekti  Bu anlasmayla Ermeniler itaate alinmis, böylece Anadolu-Suriye ticaret yolunda emniyet saglanmistir  Bu zaferden sonra bir müddet dinlenen Sultan Izzeddin Keykâvus Erzincan Mengücüklü beyi Fahreddin Behram Sah'in kizi Selçuk Hatun ile evlendi  Daha sonra Halep'teki bazi devlet adamlarinin daveti ile Haleb'i ele geçirmek üzere yola çikti  Selçuklu kuvvetleri 1218 Haziran'inda Tell-Basir'e kadar geldiler  Bu sehrin Maras emîrine teslim edilmesi, Eyyûbî meliki Efdal'i endiseye düsürdü ve bazi tahrikler sonucu sultani yalniz birakarak ordudan ayrildi  Eyyubî hükümdarlarindan Melik Esref ve Artuklu hanedanindan Artuk Arslan sultanin Haleb'i almasindan korkarak süratle harekete geçtiler ve Selçuklularin öncü birliklerine saldirarak agir kayiplar verdirdiler  Bu olaylar üzerine Sultan bir ihanete ugradigini düsünerek Agustos 1218'de geri döndü  Sultan çok üzüldügü bu seferin intikamini almak için Artuklulardan Nâsiruddin Mahmûd ve Erbil hakimi Muzafferüddin Kökbörü ile ittifak yapti  Hazirliklarini tamamlayip Malatya'ya gittigi sirada hastalandi  Firat'in suyunun iyi gelecegi düsünülerek Viransehir'e götürüldü, fakat kurtulamayip 7 Ocak 1220'de öldü  Cenazesi Sivas'ta yaptirmis oldugu Dârü's-Sifa'da topraga verildi  35-40 yaslarinda ölen Sultan Izzeddin saglam bir iradeye sahip zeki bir devlet adami idi  Kanunlari adaletle tatbik eder, hiç kimsenin hakkina tecavüz etmezdi  Onun devrinde adalet, emniyet, bolluk ve refah vardi   Takip ettigi politika ile Türkiye'yi dünyaya ve denizlere açan sahil ve limanlara kavusturmustu  Yaptigi anlasmalarla ticaretin gelismesini saglamis, Haçlilarin Istanbul'u isgaliyle ortaya çikan durumdan çok iyi istifade etmis, gerçeklestirdigi fetihlerle devletin nüfuz ve kudretini komsulari üzerinde hissettirmistir  Komnenoslar'i, Ermenileri, Eyyubîler ve Artuklular'i kendine tabi kilmistir  Diger Selçuklu hükümdarlari gibi o da iyi bir egitim görmüs, engin ve yüksek bir kültüre sahip olmus, Farsça siirler yazmistir  Âlim ve sairleri himaye etmis, onlara daima saygi göstermistir  Sivas'taki Dârü's-Sifâ ve Dârü's-Sihha adli hastahane ve Tip Fakültesi onun tarfindan yaptirilmistir (1217)   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #19 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiII  ALÂEDDIN KEYKUBAD (1220-1237)  Giyaseddin Keyhüsrev'in ortanca oglu olan I  Alâeddin Keykubad babasinin Istanbul'dan dönüp tahta çikmasi üzerine Tokat'a melik tayin edildi ve babasinin ölümüne kadar orada kaldi  I  Giyaseddin Keyhüsrev'in ölümü üzerine devlet adamlari Izzeddin Keykavus'u sultan ilân edince Alâeddin Keykubad kardesine karsi taht kavgasina giristi  Amcasi Tugrul Sah ve Ermeni krali Leon'dan yardim istedi  Fakat agabeyi karsisinda basarili olamadi  Izzeddin Keykâvus 1212 yilinda Ankara'yi ele geçirince onu esir aldi ve Malatya yakinlarindaki Minsar kalesinde hapsetti  Sultan onu öldürmek istiyordu, ancak hocasi Seyh Mecdeddin Ishak buna engel oldu  Izzeddin Keykâvus'un ölümü üzerine toplanan devlet adamlari ve kumandanlar onun ölümünü bir süre gizledikten sonra, hapse atilmasinda rol oynadiklari Alâeddin Keykubad'i tahta çikarmaktan çekiniyorlardi  Fakat özellikle Seyfeddin Ayaba, Mübarizüddin Çavli ve Serefeddin Muhammed gibi devlet adamlari Alâeddin'in sahip oldugu yüksek nitelikleri ve yetenekleri dolayisiyla tahta çikarilmasinda israr ettikleri için Alaeddin Keykubad'in Anadolu Selçuklu sultani ilân edilmesi kararlastirildi  Seyfeddin Ay-aba daha önce Alâeddin Keykubad'i hapishaneye kendisi götürdügü için müjde haberini de kendisi vermek istedi ve Sultan Izzeddin Keykâvus'un yüzügünü alip Malatya'ya gitti  Alâeddin Keykubad onu daha önceki faaliyetlerinden dolayi affetti ve dogruca Sivas'a geldi  Taziyeleri kabul etti ve emîrlere hil'atler verdi  Bu törenlerden sonra baskent Konya'ya hareket etti  Konya'da çok görkemli törenler yapildi  Konya büyükleri ve zenginleri sultana hediyeler yagdirdilar  Sultan Alâeddin de beylerine fermanlar gönderip payitahta gelmelerini emretti  Büyük emîrlerden olup Kastamonu yöresinde faaliyette bulunan Hüsameddin Çoban ve Seyfeddin Kizil, altin, gümüs ve köle vb  hediyelerle, diger emîr ve beyler de koyun, at, deve ve kölelerle gelip itaat arzettiler ve sultanin ihsan ve ikramlarina nail olup mensurlari yenileyerek yurtlarina döndüler  Abbasi halifesi Nâsir Lidinillah seyh Sihabeddin Sühreverdî'yi hil'at, mensur ve diger hükümdarlik alâmetleriyle Konya'ya gönderdi  Elçi Aksaray'a gelince Sultana haber verildi   Sultan onu karsilamak üzere emîrlerini görevlendirdi  Konya'daki kadi, âlim, mutasavvif ve ileri gelen kisiler de Seyh Sihabeddin'i karsilamaya gittiler  Daha sonra bizzat Sultan da hassa askerleriyle onu karsilayip elini öptü  Sehre birlikte girdiler  Ertesi gün sultana hil'at, giydirildi ve saltanat tevcihiyle ilgili diger âdetler icra edildi  Sultan halifenin gönderdigi murassa eyerli bir ata binip çetr, sancak ve mehter takimiyla bir gezinti apti  Daha sonra elçiyi kiymetli hediyelerle Bagdad'a yolcu etti  Halife Nasir Lidinillah elçisine gösterilen bu saygi ve itibardan dolayi çok memnun oldu  Mogol istilâsinin en tehlikeli bir döneminde tahta çikan Alâeddin Keykubad onlara karsi gerekli tedbirleri aldi  Konya, Kayseri, Sivas ve diger bazi sehirlerin kale ve surlarini tamir ettirdi  Kardesi devrinde Eyyubîlerle bozulan münasebetleri de yeniden müsbet yönde kanalize etti  Eyyûbî hükümdari Melik Adil'in kiziyla evlenerek bu dostlugu daha da pekistirdi  Sultan Alâeddin Keykubad 1221 yilinda Kalonoros (Rumlar tarafindan kale bu adla aniliyordu) kalesini fethetti ve sehrin yeniden insa edilmesini istedi  Kalonoros bu tarihten itibaren sultanin adina nisbetle Alâiye seklinde anilmaya baslandi ve Selçuklu sultanlarinin kislik merkezi haline geldi  Cami, medrese, hamam ve konaklar yapildi  Sultan Alâiye ve Sinop'ta insa ettirdigi tersanelerle güçlü bir Selçuklu donanmasi için önemli bir adim atmis oluyordu  I  Giyaseddin Keyhüsrev ve iki oglu I  Izzeddin Keykâvus ile I  Alâeddin Keykubad'in tahta çikisinda önemli rol oynayan emîrler devlet yönetiminde baslica söz sahibi haline gelmislerdi  Bunlarin basinda Seyfeddin Ay-aba, Zeyneddin Basara, Mübarizeddin Behramsah ve Bahaeddin Kutlugca geliyordu  Sultan Alâeddin daha önce agabeyi Izzeddin Keykâvus'u desteklemis olduklari için bu emîrlere tam anlamiyla güven duymuyordu  Emîrler de sultana karsi memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlardi  Sultanin Sivas surlarinin tamirini emretmesiyle bu memnuniyetsizlik daha da netlesti  Emîrler Seyfeddin Ay-aba'nin evinde bir komplo düzenleyip Celaleddin Keyferidun'u agabeyi Alâeddin Keykubad'in yerine tahta çikarmayi kararlastirdilar  Sultan bunu haber alip Antalya'dan Kayseri'ye hareket etti ve 24 kisi olduklari söylenen emîrlerin bazilarini idam ettirdi, bazilarini da hapse attirarak mallarini müsadere etti  Sultan kendisine karsi bir komplo tesebbüsünde bulunan Seyfeddin Ay-aba ve arkadaslarini muhtelif cezalara çarptirdiktan ve ülke dahilinde huzuru sagladiktan sonra fetihlere basladi  Önce Ermeni kralligi üzerine bir sefer tertip etti ve pek çok Ermeni kalesini ele geçirdi (1225)  Selçuklu kuvvetleri daha sonra Haçlilarin elindeki bazi yerleri fethetmek üzere taarruza geçti  Mübarizeddin Çavli idaresindeki ordu bütün Içel bölgesini ve Silifke'yi ele geçirdi   Bu sefer sirasinda yaklasik 30 kalenin Selçuklular tarafindan zaptedildigi rivayet edilmektedir  Bu zafer ve fetihlerden sonra Ermeni kralligiyla bir anlasma yapildi  Buna göre kral Selçuklulara ihtiyaç halinde 1000 süvari ve 500 çarkçidan olusan yardimci birlik gönderecek, daha önce Izzeddin Keykâvus zamaninda ödenmekte olan vergi iki katina çikarilacak ve Anadolu Selçuklularini metbu taniyacakti  Sultan daha sonra doguda meydana gelen olaylar nedeniyle dikkatini bu tarafa çekti  Artuklu hükümdarinin Anadolu Selçuklu sultani adina okuttugu hutbeyi Eyyûbî hükümdari Melik Kâmil adina çevirmesi sebebi ile Artuklular üzerine yürüdü  Onlara ait Adiyaman, Kâhta, Çemiskezek ve Malatya'daki bazi kaleleri ele geçirdi (1226)  Artuklu hükümdari Melik Mesud zor durumda kaldi ve kiymetli hediyeler gönderip baris teklif etti  Sultan yaklasan Mogol tehlikesi ve Harezmsahlarin sinirlarina dayanmasi sebebiyle bu teklifi kabul ederek Eyyubîlerle de dostlugunu pekistirdi  Erzincan'daki Mengücük beyi Davud Sah Alâeddin Keykubad'a karsi dostane olmayan bazi hareketlerde bulunup bagimsizligini ilân etmek hevesine kapilinca sultan 1228 yilinda sevk ettigi ordu ile Erzincan'i kusatip teslim aldi  Sultan Erzincan'dan Sivas'a dönünce oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i Mengücük iline melik tayin etti  Antalya valisi Ertokus'u da onun atabegi olarak görevlendirdi  Ayrica Eyyubî melikesinden dogan küçük yastaki oglu Kiliç Arslan'i da veliahd ilan etti  Böylece Mengücük beyliginin Erzincan kolu sona eriyordu  Sultan Alâeddin Keykubad 1230 yili Agustos ayinda Erzincan yakinlarindaki Yassiçimen'de Harezmsah Celâleddin'i büyük bir bozguna ugratti  Sultan daha sonra Dogu Anadolu ve Suriye'de Eyyubîlere ait birçok sehri ele geçirince Melik Kâmil karsi taarruza geçti ve 4 ay zarfinda bu sehirleri geri aldi (1236)   Eyyubîler'in ele geçirdikleri sehirlerde Selçuklu beylerine yaptigi zulümleri ögrenen Alâeddin Keykubad Âmid (Diyarbekir) üzerine bir ordu sevk etti  Ancak sehrin surlarinin saglamligi yüzünden basari elde edemedi  1237 yilinda daha büyük bir ordu ile yeniden sefere çikmak düsüncesi ile askerlerini terhis eden Sultan Alâeddin 1 Haziran 1237'de Kayseri'de öldü  Cenazesi Konya'da Kümbedsarayda topraga verildi  Ölümünden önce büyük oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i tekrar Erzincan meliki, Semseddin Altunaba'yi da ona atabeg tayin etti  En küçük oglu Izzeddin Kiliç Arslan'i veliahd ilan edip ve bütün kumandan ve devlet adamlarini ona biat ettirdi  Sultan Alâeddin Keykubad Türkiye'yi ilim, kültür, san'at bakimindan oldugu kadar iktisadî ve ticarî hayat itibariyle de gelismis ve müreffeh bir ülke haline getirmisti  Onun döneminde Anadolu Selçuklu devleti kudret ve nüfuzunun zirvesine ulasmis, Alâeddin Keykubad'in heybet ve ihtisamindan çekinen Mogollar ve diger unsurlar onun ölümüyle saldirgan bir tavir içine girmislerdi  Ebü'l-Ferec (Ibnü'l-Ibrî) Alâeddin Keykubad'in emsalsiz bir hükümdar oldugunu, mükemmel bir kafaya ve yüksek bir siyaset anlayisina sahip bulundugunu, bütün hükümdarlarin ona boyun egdigini ve bu sebeple kendisine Sultanü'l-âlem (Dünya hükümdari)denildigini kaydeder  Ibn Bîbî de müslüman ve hristiyan hükümdarlarin ondan hükümdarlik mensûru alip adina para bastirdiklarini ve hutbe okuttuklarini belirtir  Iyi bir egitim gören ve yüksek bir kültüre sahip olan I  Alâeddin Keykubad âlim, sair, edip ve din bilginlerini daima himaye etmisti  Mogol istilâsi önünden kaçan Türkistanli ve Iranli bilginleri ülkesine almakla Türkiye'nin kültür seviyesini yükseltmistir  Horasan'dan yola çikip birçok yeri dolasan Mevlâna Celâleddin'in ailesini de Konya'ya davet ederek Türk-Islâm kültürüne önemli bir hizmette bulunmustur  Sultan âlim ve seyhleri ziyaret eder ve onlarin hayirli dualarini alirdi  Arapça, Farsça ve Rumca da bilen Sultan tarih kitaplariyla siyasetnâmeleri okumaktan hoslanirdi  Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün siyasetnâmesi, Imam-i Gazâlî'nin Kimyây-i Saadet ve Ziyâriler'den Keykâvus b  Iskender'in Kabusnâme'si Sultanin okudugu kitaplar arasinda zikredilmektedir  Sultanin kudret ve otoritesi sebebiyle ülkenin her tarafinda huzur ve emniyet hakimdi  Alâeddin Keykubad hazinenin gelir ve giderleri ile ilgili hesaplar konusunda çok dikkatli davranirdi  Zalimleri cezalandirmakta ve mazlumlarin haklarini almakta çok titizdi  Siir ve edebiyatla yakindan ilgilenen Sultan kendisi de Farsça siirler yazmisti  Onun sair ve edipleri himaye ettigini duyan Türkistanli sair Kaniî Türkiye'ye gelmis ve rivayete göre 30 ciltlik bir Selçuklu Seh-nâmesini kaleme almistir  Sultan Alâeddin Keykubad bu kültürel faaliyetler yaninda ticarî ve iktisadî hayatin gelismesi için de yogun bir faaliyet baslatmistir  Uluslararasi ticaret onun döneminde büyük bir gelisme göstermistir  1220'de Venediklilerle yaptigi anlasmayla Türk tüccarlarinin da onlarin ülkesinde ticaret yapma imkânini saglamistir  Yollarda emniyet saglanmakla beraber muhtemel soygunlara karsi tüccarlarin mallari devlet tarafindan sigorta ettirilmisti  Zararlari derhal devlet tarafindan ödenirdi  Sultan ticaret kervanlarinin istirahati için kervansaraylar yaptirmisti  Buralarda yolculara zengin-fakir, hristiyan-müslüman ayrimi yapilmadan yemek verilirdi  Sultan büyük sehirleri surlarla çevirdigi gibi yaptirdigi cami, medrese, saray, hastahane, tersane, köprü ve kervansaraylarla Türkiye'yi imar etmisti   | 
|   | 
|  | 
|  | II. gıyaseddin keyhüsrev |  | 
|  04-21-2009 | #20 | 
| 
Şengül Şirin   |   II. gıyaseddin keyhüsrevIII  GIYASEDDIN KEYHÜSREV (1237-1246)  Alâeddin Keykubad'in büyük oglu olan II  Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mah-peri Hatun Alaiye (Kalonoros) hakimi Kirfard'in kizidir  I  Alâeddin Keykubad onunla evlenirken dinine karismayacagina söz vermisti  Bununla beraber müslüman Selçuklu sarayinda yasayan bu hristiyan hatun daha sonra kendi istegi ile Islâmiyeti seçmis, dindarligi ve hayirseverligi ile ün yapmistir  II  Giyaseddin Keyhüsrev yaklasik 6 yaslarinda iken atabeg Mübarizeddin Ertokus'un himayesinde Erzincan melikligine tayin edilmistir  Mübarizeddin Ertokus'un ölümü üzerine Sultan Alaeddin Keykubad Semseddin Altun-aba'yi ogluna atabeg tayin etti  Sultan Alâed-din 1237 yilinda ölünce yerine sagliginda veliahd olarak seçtigi oglu Kiliç Arslan'in hükümdar olmasi beklenirken basta Sa'deddin Köpek olmak üzere bazi kumandanlarin baskisi ile II  Giyaseddin Selçuklu tahtina çikarildi (1237)  Sultan önce matem elbiseleriyle tahta çikip taziyeleri kabul etti  Daha sonra sarayda serefine cülus senlikleri düzenlendi, hapishanedekilere genel af ilan edildi ve saltanati bir fermanla ülkenin her tarafina duyuruldu  Giyaseddin rahat bir sekilde tahta çikmakla beraber küçük kardesi Kiliç Arslan'i destekleyen Harezmli beyler ile digerleri arasindaki çekisme bazi huzursuzluklara yol açti  Harezmli beylerin basinda oldugu bilinen Kayir Han ani bir baskinla yakalanip hapsedildi  Bunun üzerine Harizmli diger beyler kendilerini güven içinde hissetmeyerek Malatya istikametinde yola çiktilar  Kemaleddin Kâmyâr bunlari geri çevirmek istediyse de basarili olamadi  Bu arada Sa'deddin Köpek islerini daha rahat bir sekilde yürütebilmek için bazi emîrleri öldürttü  II  Giyaseddin ile üvey annesi olan Eyyubi melikesini ve ondan dogan iki kardesini Uluborlu'da bir süre hapsetti  Sultan'in zayif kisiliginden yararlanan ve çikar pesinde kosan Sa'deddin Köpek rakiplerini ortadan kaldirmaya devam ediyordu  1238 Temmuz'unda Sumeysat (Samsat)'a karsi kazandigi bir zaferden sonra sultanin aczinden, eglence ve içkiye düskünlügünden yararlanarak adeta devleti ele geçirme sevdasina kapildi  Halkin Selçuklu soyundan gelmeyen birini hükümdar olarak tanimayacagini gayet iyi bilen Sa'deddin Köpek bu amaçla kendisinin I  Giyaseddin Keyhüsrev'in gayri mesru çocugu oldugunu yaymaya basladi   Fakat taraftar bulmadi ve Beysehir gölü yakinindaki Kubâd-âbâd sarayinda sultanin huzurunda öldürüldü(1239)  Sadeddin Köpek'in isledigi cinayetlere yer veren Ibn Bîbî onun meziyetlerini anlatmayi da ihmal etmez ve onun halka iyi davrandigini, mazlumlara yardim edip zalimleri siddetle cezalandirdigini, herkese adaletle muamele ettigini, zengin-fakir, yabanci-yakin arasinda fark gözetmedigini söyler  Toplum içinde çok sert ve hasin oldugu için herkes ondan korkardi  Çok cömert ve hos sohbet idi  Özellikle ikta sahiplerinin çiftçilerden haksiz vergi almalarini önledigi için onlar tarafindan çok sevilirdi  Bütün bu meziyetlerine ragmen Harizmliler'e karsi takip ettigi politika ile degerli insanlari öldürterek devleti sarsintiya ugratmistir  Bu bakimdan da Selçuklu tarihinde kötü bir söhret ve ugursuz bir sima olarak taninmistir  Konya-Aksaray arasinda 634'te (1237) yaptirdigi bir kervansarayin (Zazadin Hani) kitabesinde de kendisinden "Köpek" lâkabiyla bahsedilmesi bu kelimenin bir hakaret maksadi tasimadigini göstermektedir  Sa'deddin Köpek'in öldürülmesinden sonra Mühezzebüddin Ali, Semseddin Isfahanî ve Celaleddin Karatay gibi degerli devlet adamlari samimi olarak devlete hizmet etmeye basladilar  Sultanin liyakatsizligine ve beyler arasindaki çekismelere ragmen Eyyubiler, Artuklular, Küçük Ermeni kralliklari ve Trabzon Komnenleri Selçuklulara tabi olmaya ve gerektiginde asker göndermeye devam ettiler   BABAÎLER ISYANI Babaîler isyani, II  Giyaseddin devrinin en önemli olaylarindan birini teskil eder  Seyh Ebu'l-Beka Baba Ilyâs-i Horasanî Mogol istilâsi sirasinda Harezmsahlar'in hakimiyetindeki topraklardan Anadolu'ya gelmis bir Türkmen seyhi idi  Torunu Elvan Çelebi Menâkibü'l-Kudsiyye adli eserinde onun Anadolu'ya geldikten sonra Amasya yakinlarindaki Ilyas köyüne (Çat köyü) yerlestigini ve burada etrafina çok sayida mürid topladigini kaydeder  Baba Resul diye de taninan Baba Ilyas 637'de (1240) Anadolu Selçuklu Sultani II  Giyaseddin Keyhüsrev'e karsi iktidari ele geçirmek amaciyla bir isyan hareketi baslatti   Isyanin sevk ve idaresini de halifesi Baba Ishak'a birakti  Ilk zamanlarinda büyük bir basari elde eden Babaîler daha sonra Amasya'da bozguna ugratildilar  Mübarizüddin Armagan Sah emrindeki Selçuklu ordusu tarafindan Amasya Kalesi'nde muhasara edilen Baba Ilyas yakalanip idam edildi  Baba Ishak Adiyaman yakinlarindaki Kefersüd bölgesindeki Türkmenleri silahlandirdiktan sonra Adiyaman, Kâhta ve Gerger'i ele geçirdi  Seyhi Baba Ilyas'in öldürülmesine mani olamayip intikam duygulariyla Konya üzerine yürüdü  Baba Ishak müridleriyle beraber Kirsehir'in kuzeydogusundaki Malya ovasina geldigi sirada Emîr Necmeddin kumandasindaki Selçuklu ordusuyla karsilasti  Çok çetin geçen savasta Selçuklu ordusu ücretli ve zirhli Frank askerleri sayesinde Babaîleri bozguna ugratti  Çocuk ve kadinlar hariç hepsi kiliçtan geçirildiler (637/1240)  Babaî isyaninin sebepleri üzerinde duran bazi arastirmacilar olaylarin iktisadî, sosyal ve psikolojik faktörlerden kaynaklandigini, halkin ekonomik açidan çok kötü sartlar içinde yasadigini, toprak rejiminin XIII  yüzyilin ilk çeyreginden itibaren bozulmaya basladigini ve sonunda toprak agalarinin köylüleri irgat olarak çalistirdiklarini, ikta arazilerin vakif araziye dönüstürülmesi sebebiyle de Türkmenlerin yasadigi topraklarin azaldigini ve bu yüzden sikintilara maruz kaldiklarini, böylesine hayatî bir tehlike karsisinda Türkmenlerin hayvanlarini otlatacak mera dahi bulamadiklarini ve büyük bir krizle karsi karsiya kaldiklarini ifade ederler  Bunun yaninda yerlesik bir hayat süren Türklerin köylerde yasamakta olan Türkmenleri asagiladiklarini hatta onlari kendilerine bir hasim gördüklerini, Türkmenlerin de onlari tembellikle suçlayarak onlara kin besledikleri, ayrica devletin idari kadrolarindaki Iranli unsurun da Türkmenleri tahkir ettikleri ve sonunda Türkmenlerin bu asagilamaya dayanamayarak onlarla asagi yukari ayni görüsü benimseyen merkezi hükümete karsi isyan baslattiklarini 1237'de Selçuklu tahtina geçen II  Giyaseddin Keyhüsrev'in av partileri ve içki meclislerinde vakit geçirerek devleti ihtirasli fakat liyakatsiz kisilerin eline birakmasini ve bunlarin sikinti içinde yasayan halktan agir vergiler almalarinin da bu isyanin çikisinda etkili oldugunu ileri sürerler  Babaî ayaklanmasi Selçuklu devletini iyice sarsmisti  Bu durumdan yararlanmak isteyen Mogollar Mugan ve Arran'da karargâh kurarak Dogu Anadolu'ya birkaç kez yagma akinlarinda bulundular  Babaî ayaklanmasindan birkaç ay önce Ani ve Kars'i isgal eden Mogollarin Erzurum'u da kusatma niyetinde olduklari gözden kaçmiyordu  Bu sebeple Selçuklular Erzurum'a önemli kuvvetler yigdilar  Ancak Mogollar 1242 kisinda Erzurum'u kusattilar ve sehir halkinin kahramanca savunmasina ragmen içeri girmeyi basardilar ve binlerce kisiyi öldürdüler  Sehrin subasisi, Sinaneddin Yakut da öldürülenler arasindaydi  Mogollar bu katliam ve yagmalardan sonra sehri yaktilar ve surlari yiktilar  Ele geçirdikleri esir ve ganimetlerle Mugan'a döndüler  Erzurum'un isgali Mogol tehlikesine karsi Selçuklularin daha aktif olarak harekete geçmesini gerektirdi  Çesitli müslüman devletlerin asker göndererek destekledigi Selçuklu ordusu 1243 yili Temmuz baslarinda Sivas'a 80 km  uzakliktaki Kösedag'da meydana gelen savasi kaybederek perisan bir sekilde dagildilar  Sultan II  Giyaseddin korkusundan geceleyin Tokat yoluyla Konya'ya kaçti  Baycu Noyan Kösedag'da bozguna ugrayan Selçuklu ordusunu izlemek amaciyla yola çikti, Selçuklu ordusuna rastlamayinca da Sivas'a dogru ilerledi  Sivas kadisi Necmeddin zamanin büyük bilginlerinden biriydi  Mogol istilâsi sirasinda Harizm'de bulunmustu   Kadi sehrin ileri gelenleriyle Baycu'yu karsiladi, birçok mal ve hediye sunarak halkin canina dokunulmamasini istedi  Baycu bunun üzerine askerlerine üç gün boyunca sehri yagmalama izni verdi  Selçuklularin bir askeri üssü olan Sivas'ta bulunan bütün savas araç ve gereçleri yakildi ve tahrib edildi  Kösedag felâketi Anadolu Türklerinin hafizasinda uzun yillar aci hatiralarla yasadi  Bozgundan sonra vezir Mühezzebüddin Ali degerli hediyelerle birlikte Baycu'nun yanina gitti ve baris yapti  Kösedag buhranindan yararlanan Ermenilerin Türk topraklarina saldirmalari üzerine yeni vezir Semseddin Isfahanî büyük bir orduyla Ermeni topraklarina girdi  Tarsus'u kusatti   Sehir tam düsmek üzereyken Sultan II  Giyaseddin'in ölüm haberi geldi (1246)  Vezir bu haber yayilmadan Ermeni kraliyla bir anlasma yaparak Konya'ya geri döndü  Yaklasik 25 yaslarinda ölen II  Giyaseddin içki ve eglence düskünü bir hükümdardi  Av hayvanlariyla ugrasmaktan ve onlari insanlar üzerine saldirtmaktan büyük zevk duyardi  Yeteneksiz bir hükümdar olmakla beraber I  Alâeddin Keykubad'in attigi saglam temeller nedeniyle ekonomik ve toplumsal ilerleme 1277'ye Muineddin Süleyman Pervâne'nin idamina kadar hizini yitirmedi  Dini ve ilmi birçok müesseseler kuruldu, camiler, medreseler, hastahane ve kervansaraylar yapildi  Giyaseddin Keyhüsrev aklî ve ahlâkî zaaflari yaninda korkakligi ile de devleti adeta sahipsiz birakmisti  Babaî isyaninda Konya'da kalmaya cesaret edememis Kubad-âbâd'a, Mogol istilâsi karsisinda da Antalya'ya çekilmis, Kösedag'da devleti Mübarizeddin Çavli'ya birakip kaçmisti  Sadeddin Köpek'in önemli devlet adamlarini öldürtmesi, Sultanin da ciddi beyleri bir kenara itip ayak takimiyla düsüp kalkmasi devlet islerinin bozulmasina yetmisti  Sahsiyetsiz devlet adamlarinin siyasî ihtiras ve entrikalari sebebiyle Selçuklu Devleti Mogollarin elinde bir oyuncak haline gelmisti   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #21 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiIIII  IZZEDDIN KEYKÂVUS (1246-1262)  Giyaseddin Keyhüsrev öldügünde geride çocuk yasta üç oglu kalmisti  Bunlardan 11 yasindaki Izzeddin Keykâvus'un annesi hristiyan bir ailenin kizi olan Berduliye Hatun idi  9 yasindaki Rükneddin Kiliç Arslan'in annesi bir hristiyan, 7 yasindaki Alâeddin Keykubad'in annesi ise Gürcü Hatun idi  Sultan II  Giyaseddin çok sevdigi Gürcü Hatun'dan dogan Alâeddin Keykubad'i veliaht tayin etmisti  Fakat vezir Semseddin Isfahanî, Celaleddin Karatay ve Semseddin Has Oguz gibi devlet adamlari töreye uygun olarak yasça büyük olan Izzeddin Keykâvus'u tahta çikarmayi kararlastirdilar  Uluborlu (Borgulu) meliki Izzeddin Keykâvus'u Aksehir'in Altuntas köyünde sultan ilân ettiler  Daha sonra Konya'ya getirip Anadolu Selçuklu hükümdari olarak kendisine biat ettiler (1246)  Izzeddin Keykâvus da diger devlet adamlari gibi ayni yil Mogol tahtina çikan Güyük Han'in cülûs merasimine katilmak üzere Karakurum'a davet edildi  Selçuklu devletinin ileri gelenleri Ermeni ve Rum tehlikesi yüzünden sultanin baskentten ayrilmasinin mahzurlu olacagini bildirerek özür dilediler ve yerine sehzade Kiliç Arslan'i gönderdiler  Vezir Semseddin Isfahanî çok genis yetkilerle devlet islerini nizama koydu  Ancak bu durum fazla uzun sürmedi  Devlet adamlari arasinda ihtiras ve rekabet yüzünden büyük bir mücadele basladi  Neticede Semseddin Isfahanî güçlü rakiplerini ortadan kaldirarak iki yil boyunca devlet yönetimine tek basina hakim oldu  Kudret ve nüfuzunu arttirmak gayesiyle de sultanin annesi Berduliye Hatun ile evlendi  Ancak bu evlilik umumî efkârda tasvip edilmedi ve hanedana karsi saygisizlik olarak telakki edildi  Devlet erkâni arasinda yeni bazi sürtüsme ve mücadelelere sebep oldu  Ancak o sahsî gayretleriyle bütün rakip ve düsmanlarini bertaraf ederek ülkeyi huzur ve sükûna kavusturdu  Bu huzurlu dönem Ahmed adli birinin Sultan Alâeddin Keykubâd'in oglu oldugunu söyleyerek isyan etmesiyle bozuldu  Semseddin Isfahanî bu ayaklanmayi bastirmaya çalisirken Güyük Han'in tahta çikis merasimine katilmak üzere Karakurum'a giden Rükneddin Kiliç Arslan'in Mogol Han'i tarafindan sultan ilân edildigi haber alindi  Semseddin Isfahanî Emir-i âriz Resideddin'i degerli hediyelerle Mogolistan'a gönderip Güyük Han'i bu kararindan vazgeçirmek istediyse de arzusunu gerçeklestiremedi  Mogol ordusuyla Sivas'a gelen Rükneddin Kiliç Arslan burada Sultan ilân edildi ve Erzincan, Kayseri, Malatya, Harput ve Âmid'de de kendisine biat edildi(1249)  Böylece Izzeddin Keykâvus'un ilk saltanat dönemi sona eriyordu  Vezir bu durum karsisinda yanina Izzeddin Keykâvus'u alip Alâiyye'ye çekilerek isyan etmek istedi  Ancak Celâleddin Karatay buna karsi çikarak her ne kadar böyle bir emir geldiyse de biz yine onu sultan olarak taniriz dedi  Bir müddet sonra Konya'ya gelen Mogol elçileri Semseddin Isfahanî'nin öldürülmesiyle ilgili emri getirdiler  Bunun üzerine vezir 25 Mart 1249'da öldürülüp bütün serveti müsadere edildi   MÜSTEREK SALTANAT DÖNEMI (1249-1254) Semseddin Isfahanî'nin öldürülmesinden sonra Seyfeddin Toruntay, Sirâceddin Sarica ve Hüsameddin Baycar gibi beyler Kiliç Arslan'i saltanattan vazgeçirmeye davet ettiler  Ancak o saltanatin kendisine ait oldugunu ve 200 Mogol süvarisinin de bunu teyid için Konya'ya geldigini bildirdi  Bunun üzerine Celâleddin Karatay Kiliç Arslan'in adamlarindan Türkistanli Cemaleddin Hutenî'yi baskadi tayin ederek siyasî buhrani çözmek için faaliyete geçti ve sarayda yaptigi toplantida "Büyük kardes dururken ülkenin idaresini küçüge birakmak ne din, ne insanlik ve ne de örfle bagdasir  Böyle bir hareket halk, halife ve diger milletlerin nezdinde de hüsn ü kabul görmez  Bu sebeple mesele ancak üç kardesin birlikte tahta çikmasiyla hutbe ve sikkelerde adlarinin dogum tarihine göre yazilmasiyla halledilebilir" dedi  Kiliç Arslan'in atabegi ve veziri Erzincanli Bahaeddin, Kadi Cemaleddin Hutenî'yi bu karara uymaya ve Mogol askerlerini geri göndermeye razi etti  Kiliç Arslan da bu teklifi kabul etti ve devlet idaresinde bazi yeni tayinler yapildi  Seyfeddin Sarica beylerbeyi, Nizameddin Hursid Vezir tayin edildi  Vezirlikten azledilen Erzincanli Bahaeddin Mogol askerlerinin yanina giderek bu gelismelere cephe aldi ve Celaleddin Karatay'a devlet idaresinin halâ kendi elinde oldugunu ve yeni tayinlere itibar etmemesini istedi   Ancak Izzeddin Keykavus, Celaleddin Karatay, Seyfeddin Hamid, Semseddin Tugraî ve Emîr-i dâd Fahreddin Ali ile birlikte Aksaray'a dogru hareket etti  Rûzbe ovasinda askerlerini topladi  Sultan Kervansarayi'nda iken 10  000 parali asker daha katildi  Kiliç Arslan'in beyleri bunu duyunca Sultan Izzeddin Keykâvus'a, devlet adamlarina ve askerlerine hakaret etmeye basladilar  Neticede bazi gruplar arasinda savas çikti  Toruntay bazi askerlerle birlikte esir alindi  Kiliç Arslan kendi askerlerinin bozguna ugradigini görünce Cemaleddin Hutenî ve diger yakin adamlariyla o civardaki bir tepeye çikti  Arslan Dogmus adli bir bey onlara saldirarak Cemaleddin Hutenî'yi öldürdü ve Kiliç Arslan'in huzuruna varip yer öptükten sonra onu Izzeddin Keykâvus'un huzuruna götürdü (1 Rebîülevvel 647/14 Haziran 1249)  Sultan kardesini bagrina basti ve bozguncular yüzünden bu hale düstüklerini söyledi  Daha sonra Konya'ya hareket ettiler  Sehir halki sultani Sadeddin Köpek Kervansarayi'nda senlikler yaparak karsiladi  Alaeddin Kervansarayi yakininda kazanilan bu zaferle Celâleddin Karatay üç kardesin birlikte sultan ilan edilerek Selçuklu birligini saglamaya çalismistir  Karatay daha sonra üç kardesin saltanat naibligini birakmis ve hepsinin atabegi olmustur  Necmeddin Nahcivanî gibi dürüst ve faziletli bir insani vezir tayin ederek devlet islerini yoluna koymustur  Fakat daha sonra sadece sahsî çikarlarini düsünen beylerin ihtiraslari yüzünden devlet yine bazi güçlüklerle karsi karsiya birakildi  Bu sirada gelen Mogol elçiler Sultan Izzeddin Keykâvus'un Mengü Han'in huzuruna gitmesini istiyorlardi  Bunun üzerine Izzeddin Keykâvus maiyetiyle birlikte Kayseri'den Mogolistan'a hareket etti  Fakat Sivas'a varinca Celâleddin Karatay'in öldügünü (11 Kasim 1254) haber aldi ve geri döndüler  Bu sirada Sultanin halkin kadin ve kizlarina karsi gayr-i ahlâkî davranislari sebebiyle Kiliç Arslan'in getirilmesi fikri yayginlasmisti  Bu yüzden sultan Izzeddin Keykâvus derhal Konya'ya hareket etti  Birbiri ardindan gelen Mogol elçilerini de muhtelif mazeretler ileri sürerek geri gönderiyordu  Sonunda israrlara daha fazla dayanamayarak yerine kardesi Alâeddin'i gönderdi  Alâeddin'e refakat edenler arasinda bulunan devlet adami ve kumandanlar yol boyunca saltanatin ona ait oldugunu ve kendisini desteklediklerini söylediler  Celaleddin Karatay'in dört yildir (1249-1254) sagladigi birlik ve beraberlik onun ölümüyle son buldu  Mogollar'in baski ve müdahaleleri, beylerin ve diger devlet adamlarinin sonu gelmeyen istekleri, sultanlarin sahsiyetlerinin zayif olusu yüzünden ülke devamli bir huzursuzluk içine girdi  Mengü Han'in huzuruna giden Alâeddin Keykûbad'in sultan olarak dönmesi ihtimali kuvvet kazaniyor ve bu durum hem Izzeddin Keykâvus hem de Rükneddin Kiliç Arslan'i endiseye sevkediyordu  Sonunda bir rivayete göre Izzeddin Keykâvus adamlari vasitasiyla Alâeddin'i Erzurum'da öldürtmüstür  Baska bir rivayete göre ise eceliyle ölmüstür  Izzeddin Keykâvus Celâleddin Karatay'in ölümünden sonra gayri ahlâkî davranislarda bulunuyor ve çevresindeki kötü insanlarin tesirinde kaliyordu  Hristiyan dayilari Kir Haya ile Kir Kedîd de devlet islerine müdahale ediyorlardi  Bu durum Izzeddin Keykâvus aleyhinde bir kamuoyu olusmasina sebep oldu  Daha önce görevlerinden uzaklastirilmis olan beyler de Kiliç Arslan'i desteklemeye basladilar  Nihayet Kiliç Arslan tebdil-i kiyafetle saraydan çikip Ürgüp yoluyla Develi'ye gitti ve Kayseri'de sultan ilân edildi  Sultan Izzeddin Keykâvus Sadreddin Konevî ile Seyh Hüsâmeddin'i kardesine gönderip Sivas, Malatya, Harput ve Âmid (Diyarbakir) vilâyetlerine sahip olmakla iktifa etmesini istedi  Ancak o da Kayseri kadisi Celâleddin Habib'i elçi gönderdi ve Kayseri ile Kirsehir'in de idaresine birakilmasini talep etti  Fakat taraflar arasinda anlasma saglanamadi ve iki ordu Ahmed-hisar'da karsi karsiya geldi  Yapilan savasta Kiliç Arslan'in ordusu maglûp oldu ve esir düsen Kayseri ile Develü subasilari öldürüldü  Kiliç Arslan Develü'den Sis'e dogru giderken Türkmenler tarafindan yakalanip Arslan Dogmus'a teslim edildi  Izzeddin Keykâvus kardesini karsilayip bagrina basti  Sonra da hil'at, at ve altinlar verip Amasya'da ikamete mecbur etti  Bilâhare de Borgulu kalesine gönderdi ve nezaret altinda tuttu   Sultan Izzeddin Keykâvus böylece ülkede huzur ve sükunu sagladigi sirada Mogol kumandalarinin sonu gelmeyen istekleri karsisinda emîr-i dâd Fahreddin Ali'yi degerli hediyelerle Batu Han'a gönderip Baycu ve diger noyanlarin bu davranislarina son vermesini sagladi  Mogol baskilarinin devam ettigi bu yillarda Ermeniler de firsattan istifadeyle Anadolu'nun bazi yerlerini isgal etmeye basladilar  Kaynaklar o dönemde Selçuklu hakimiyetindeki topraklari söyle siralamaktadirlar  Ahlat, Van, Ercis, Erzurum, Ispir, Bayburt, Koçmaz, Erzincan, Aksehir, Tercan, Kemah, Sebinkarahisar, Diyarbekir, Harput, Malatya, Sumeysat, Minsar, Sivas, Niksar, Amasya, Tokat, Çankiri, Ankara, Samsun, Sinop, Kastamonu, Turhal, Kayseri, Nigde, Eregli, Ermenek, Konya, Denizli, Afyon, Aksaray, Antalya ve Alaiye  Anadolu Selçuklu devleti Kösedag maglubiyetinden sonra Mogol istilâsina maruz kalmis ve onlara tabi olmustu  Bu dönemde tahta çikan sultanlarin çocuk yasta olmalari veya liyakatsizlikleri devlet için önemli bir zaaf unsuru olmakla beraber bazi hamiyet-perver devlet adamlari devletin birligini muhafaza edebilmek ve ikinci bir Mogol istilâsini önleyebilmek için yogun faaliyet göstermislerdi  Celâleddin Karatay'in ölümünden sonra müsterek saltanat yürütülememis ve Kiliç Arslan hapse atilmisti  Baycu Noyan'in anlasma disinda taleplerde bulunmasi üzerine Fahreddin Ali Batu Han'in yanina giderek ondan bir yarlig almis fakat onun istekleri yine son bulmamis hatta, Selçuklulara karsi öfkesi giderek artmistir  Mengü Han'in kardesi Hülagu'yu ilhan unvaniyla Iran ve batidaki ülkeleri idare etmekle görevlendirmesi sebebiyle Baycu'nun Aksaray'a kadar gelmesi Mogol tahakkümüne son vermek isteyen Sultan Izzeddin Keykâvus'u savasa tahrik etti  Vezir Izzeddin Arslandogmus kumandasindaki Türk ordusu 23 Ramazan 654 (15 Ekim 1256) tarihinde Aksaray Sultanhani civarinda Mogollarla savasa girdi  Fakat kisa sürede maglup oldu ve agir kayiplar verdi  Basta vezir olmak üzere birçok kisi sehid oldu  Bozgun haberini alan Sultan aile efradi, yakinlari, mücevherat ve kiymetli esyalarini yanina alarak Konya'dan Alaiye'ye gitti  Sultanin sefahata dalmasi devlet isleriyle ilgilenmemesi ve gayri ahlâkî davranislari bu bozgunun ana sebebidir  Maglûbiyet üzerine Konya'ya giden üstâdüddâr Nizameddin Ali halki derhal Mogol ordusunun, ihtiyaçlarini karsilamaya ve Baycu'ya ve diger noyanlara hediyeler vermege tesvik etti  Sehrin hatibi de Cuma hutbesinde halka mal ve servetlerini namuslari ugrunda harcamaktan çekinmemeleri için nasihatte bulundu  Baycu Konya'yi yerle bir etmeye yemin etmis oldugu halde Nizameddin Ali dört katir yükü altin götürüp sehri Mogollardan satin aldi ve büyük bir felâkete mani oldu  Baycu Sultan Izzeddin Keykâvus'un Antalya'ya gittigini ögrenince 1000 kisilik bir süvari birligini oraya göndermisti  Ancak Sultan Iznik imparatoruna siginmak üzere Denizli'ye hareket etmis ve Baycu'nun torunu Yisutay'i çesitli vaadlerle aldatarak Bizans sinirina girmeyi basarmistir  Izzeddin Keykâvus'un Bizans sinirina gitmesi üzerine Baycu Kiliç Arslan'i Selçuklu tahtina çikardi  Arslandogmus ve diger bazi emirler Borgulu'ya giderek Kiliç Arslan'i hapisten çikardilar  Kiliç Arslan ve yanindaki emirlerle birlikte bir müddet Ilgin'da bekledikten sonra Konya'ya gelip tahta çikti (655/1257)  Nizameddin Hursid ve Muineddin Süleyman onun devlet adamlari arasinda ilk sirayi aldi ve vilayetlere subasi ve valiler tayin edildi  Kiliç Arslan Kervansarayi yakinlarinda Baycu ile baris imzaladi ve Mogol askerlerinin ihtiyaçlarini karsilamak üzere halktan mal ve para toplandi  Fakat Noyanlardan biri zalimâne davranislari yüzünden zehirlenerek öldürülünce Nizameddin Hursid bundan sorumlu tutuldu ve öldürüldü  Bu olaydan sonra Muineddin Pervâne idareye tek basina hâkim oldu  Izzeddin Keykâvus, Baycu'nun Hulagu'nun Bagdad seferine refakat etmek üzere Anadolu'dan ayrildigini duyunca Iznik Imparatoru'nun verdigi 3000, Frank askerinin refakatinde Konya'ya gelerek tahta oturdu (14 Rebiülâhir 655/3 Mayis 1257)  IV  Kiliç Arslan ise Kayseri'ye çekilmek zorunda kaldi  Ancak takip edildigini haber alinca Muineddin Pervâne ile beraber Tokat'a gitti  Izzeddin Keykâvus Kiliç Arslan'a biat ettikleri için Nigde subasisi Selçuksah ile diger bazi devlet adamlarini öldürttü  Kiliç Arslan ise Ilhanli hükümdarindan saltanat yarligini elde ederek Erzincan'a döndü ve kisi orada geçirdi  Yildiz Dagi yakinlarinda vuku bulan savasta Izzeddin Keykâvus'un kuvvetlerine maglup olan Muineddin Pervane ve Mogol askerleri de Erzincan'a kaçti  Kiliç Arslan Mogollar'dan tekrar yardim istedi ve onlarin destegiyle Niksar'i ele geçirdi  Sehir halki onu törenle karsilayip tahta çikardi  Izzeddin Keykâvus Baycu'nun Bagdad seferinde bulunmasindan yararlanarak Tokat, Amasya ve Malatya'yi da hakimiyet sahasina dahil etmis ve Anadolu'da üstünlügü ele geçirmisti  Rakip sultanlar arasindaki mücadeleye müdahale eden Mengü Han her ikisinin müsterek saltanat sürmesine karar verdi ve Selçuklu topraklarini ikiye böldü  Buna göre Kizilirmak'in batisindan Bizans sinirlarina kadar uzanan saha Izzeddin Keykâvus'a, Sivas'tan Erzurum'a ve Mogol hakimiyetindeki sehirlere kadar uzanan saha ise Kiliç Arslan'a verilecekti  Ancak 657'de (1259) Anadolu'ya dönen Mahmud Tugrâî ve Toruntay Mogollarin Anadolu'ya girdiklerini ve iki hükümdar arasindaki mücadelenin devam ettigini ifade etmislerdir  Hülâgu Suriye seferine çikarken iki Selçuklu sultanini da huzuruna çagirdi  4 Saban 657'de (28 Temmuz 1259) Tebriz'de onlarla görüstü  Mengü Kaan'in yarligina uygun olarak ülkeyi taksim etti  Bu taksim kararinda Pervane Muineddin önemli rol oynadi ve Anadolu'daki nüfuzu giderek artti   Daha çok Mogollarin lehine faaliyetleriyle taninan vezir Mahmud Tugrâî'nin ölümünden sonra Fahreddin Ali Izzeddin Keykâvus'un, Muineddin Pervâne de Kiliç Arslan'in veziri oldu   Izzeddin Keykâvus'un Gurbet Hayati Ülkenin iki hükümdar arasinda taksiminden sonra Izzeddin hristiyan dayilariyla beraber Konya'yi birakip Kubâdâbâd'a, oradan da Antalya'ya gitti ve eglenceye daldi  Buna karsilik Kiliç Arslan ile Muineddin Pervâne Izzeddin Keykâvus'u sultanliktan uzaklastirmak için yogun bir faaliyette bulunuyordu  Harac almak üzere gelen Mogol elçilerini gayet güzel karsilayan Pervâne Izzeddin Keykâvus'un Konya'dan Antalya'ya gittigini ve oradaki Türkmenlerle birlesip isyan hazirligi içinde oldugunu söyleyerek tahsilâta oradan baslamasini tavsiye etti  Ancak Izzeddin Keykâvus beylerbeyi tayin ettigi dayisinin tesiriyle para vermeye yanasmadi  Elçiler Tebriz'e dönüp durumu anlatinca Ilhanlilar tahta geçmesini sagladiklari halde Izzeddin Keykâvus'un kendilerine nankörce davranarak içki ve eglenceye daldigini kendisine bildirdiler  Bunun üzerine Sultan derhal Antalya'dan Konya'ya dönüp para temin etmeye ve bozulan münasebetleri düzeltmeye karar verdi  Fakat Muineddin Süleyman onun Memlûklerle isbirligi yaparak Ilhanlilara karsi bir ittifak olusturmak düsüncesinde oldugunu ihbar ederek onlari kiskirtiyordu  Nihayet Hülagu 659 (1261) yilinda Izzeddin Keykâvus'u huzuruna çagirdi   Sultan kendisine vekâleten saltanat naibi Yavtas'i gönderdi  Yavtas Erzincan'da Ermenilerin bazi taskinliklariyla karsilasti ve bunlara mani olmak istedi  Ancak Mogol elçileri buranin Kiliç Arslan'in hakimiyetinde oldugunu söylediler  Yavtas da geri dönüp sultani Mogollara karsi tahrik etti  Sultan veziri Fahreddin Ali ile görüstükten sonra Hülagu'nun yanina gitmek üzere hareket etti  Konya'da Rûzbe ovasina geldiginde Alincak Noyan'in büyük bir orduyla Anadolu'ya geldigini ve Kiliç Arslan ile Muineddin Pervâne tarafindan karsilandigini ögrendi   Vezirini Kiliç Arslan'a gönderip aralarindaki iliskileri düzeltmeye karar verdi  Kiliç Arslan ile görüsen Fahreddin Ali Izzeddin Keykâvus'un Mogollarla basa çikamayacagini bildigi için iki sultani tek güç halinde birlestirmek niyetiyle onlara katildi  Bu sirada Alincak Noyan'in kendisine taarruz hazirliginda oldugunu ögrenen Izzeddin Keykâvus Antalya'ya döndü  Sultan Izzeddin'in kumandanlari Ali Bahadir ve Yavtas Mogollar'a çetin bir savasa giristiler, fakat maglup oldular ve çok agir kayiplar vererek dagildilar (1261)  Sultan Izzeddin Keykâvus Antalya'da bulundugu sirada bir yandan Memlûk Sultani Baybars ile isbirligi yapiyor, diger yandan da Anadolu'daki Türkmenleri etrafinda toplamaya çalisiyordu  Sultan Izzeddin Keykâvus Misir'dan gelen iki emîrle beraber Nâsireddin Nasrullah ve Hacib Sadreddin el-Ahlâtî adli elçilerini Baybars'a gönderdi (660 Cemâziyülâhir/1262 Mayis)  Baybars yardim talebini kabul edip Dimask ve Haleb'den asker gönderdigini bildirdi  Sultan Izzeddin Baybars'a gönderdigi ikinci mektupta (Haziran 1262) bu ittifaktan haberdâr olan Mogollarin Konya'yi isgale hazirlandigini bildirdi  Baybars bu kadar kisa bir süre içinde yardim gönderemeyince Izzeddin Keykâvus aile efradiyla birlikte Antalya'dan Istanbul'a hareket etti  Böylece bütün Anadolu Kiliç Arslan'in idaresine geçti   Izzeddin Keykâvus Istanbul'da eski dostu imparator Mihail Paleologos tarafindan çok iyi karsilandi ve bir hükümdar gibi dolasmasina izin verildi  Bu sirada müslüman olan Altinordu hükümdari Berke Han, Sultan Baybars'a elçi gönderip Mogollara karsi Izzeddin Keykâvus'un da dahil oldugu bir ittifak kurmak istedi  Bunun üzerine Bizans imparatoru Mihail Hulagu'nun tesiriyle bu ittifaka karsi cephe aldi ve Sultan Baybars'in Berke Han'a gönderdigi elçilerini 662 (1264) yilinda tevkif edip mallarina el koydu  Sultan bir papaz ve bir filozofu imparatora gönderip ona agir hitaplarda bulundu  Neticede elçiler serbest birakilip Berke Han'a gitmelerine izin verildi   Fakat yine Hülagu'dan korktugu için Izzeddin Keykâvus'a karsi takip ettigi dostane siyasetini degistirdi  Yakin emirleri Ayasofya'ya götürülüp hristiyanligi kabule zorlandilar  Kabul etmeyenlerin gözlerine mil çekilip öldürüldü, Izzeddin Keykâvus da Enez kalesinde hapsedildi (1262)  Islâm kaynaklarinda Izzeddin Keykâvus ve adamlarinin Bizans tahtini ele geçirmek üzere bir suikasta hazirladiklari için böyle bir muameleye maruz kaldiklari ifade edilmektedir  Bizans kaynaklari ise Izzeddin Keykâvus'un Altinordu Han'i ve Bulgar krali Konstantin ile anlasarak Istanbul'u istilâya hazirlandigi için hapsedildigini belirtir ve onun Istanbul'da kalan oglu Melik Konstantin'in hristiyan oldugunu yazarlar  Bu vahsice hareketler üzerine Berke Han gönderdigi orduyla Bizansin Balkanlardaki topraklarini istilâ etti ve Izzeddin Keykâvus'u hapishaneden kurtarip Keyûmers, Mesûd ve diger ogullariyla birlikte Berke Han'a götürdüler  Berke Han Sugdak ve Solhad sehirlerini ona ikta etti  Sultan Izzeddin 677 (1279) yilinda ölümüne kadar burada yasadi  Izzeddin Keykâvus henüz 11 yasinda iken tahta çikmis, üç yil müstakil dört yil da müsterek saltanat sürmüs, bilâhare iki yil daha tek basina saltanat sürmüstür  Sultan Izzeddin 16 yil süren ve karisiklik içinde geçen hükümdarliktan sonra 27 yasinda iken vatanini terk ederek Istanbul'a gitmis, 17 yil gurbette yasamis ve 44 yasinda ölmüstür  Ahlâkî açidan zayif bir sahsiyet olusu daha çok hristiyan dayilarinin tesirinde kalisina baglanmaktadir  Bununla beraber Mogollara karsi mücadele etmis ve Anadolu'yu onlardan kurtarmaya çalismistir  Bu iç mücahedeler sirasinda basta Konya olmak üzere bütün ülkede huzur ve güven kalmamistir  MUINEDDIN PERVANE DÖNEMI (1262-1277) 1243 Kösedag bozgunu Anadolu Selçuklulari tarihinde bir dönüm noktasi teskil eder  Bu tarihten itibaren devletin temelleri sarsilmis ve ülke yogun bir Mogol istilâsina ve Türkmen muhaceretine maruz kalmistir  1261'den önce Denizli, Honas ve Dalaman çayi yöresinde 200  000 hane, Eskisehir, Kütahya arasinda 300  000, Kastamonu'da 100  000 çadir halki yasiyordu  Denizli'den batiya dogru uzanan daglar Cibâlü't-Türkman (Türkmen daglari) adiyla aniliyordu  Mogollarin istilâ ve baskilarina büyük bir maharetle karsi koyan ve onlari idare etmeyi bilen Muineddin Süleyman Pervâne 1262'de II  Izzeddin Keykâvus'un yerine IV  Kiliç Arslan'i Selçuklu tahtina çikarmisti   | 
|   | 
|  | 
|  | IV.Rükneddin Kılıç Arslan |  | 
|  04-21-2009 | #22 | 
| 
Şengül Şirin   |   IV.Rükneddin Kılıç ArslanIVII  RÜKNEDDIN KILIÇ ARSLAN (1262-1266)  Giyaseddin Keyhüsrev'in ortanca oglu olan Kiliç Arslan Göyük Han'in tahta çikis merasimine katilmis ve ondan aldigi yarligi ile dönüste Sivas'ta agabeyi II  Izzeddin Keykâvus'u azlederek yerine kendi geçmisti  Ancak Celâleddin Karatay taht kavgalarina son vermek düsüncesiyle üç kardesi, birlikte Sultan ilân etmeyi daha dogru buldu  Ihtirasli devlet adamlarinin müdahaleleriyle bu durum uzun sürmedi ve IV  Kiliç Arslan Kayseri'ye gidip saltanatini ilân etti  1254'te maydana gelen savasi kaybedince Uluborlu kalesine hapsedildi  Muineddin Pervane'nin gayretleriyle Baycu Noyan IV  Kiliç Arslan'i hapishaneden çikarip Selçuklu tahtina iade etti ve Mogol destegiyle 1262'den itibaren Anadolu Selçuklu gelenegine uyularak kapisinda bes nevbet (nevbet-i pencgâne) çalindi  Mogol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelen Türkmenler ise IV  Kiliç Arslan karsisinda Keykâvus'u destekliyorlardi  Bu Türkmen gruplari arasinda en güçlüleri Denizli, Honas ve Dalaman civarinda yurt tutan uc gazisi Mehmed Bey idaresinde faaliyet gösteren Türkmenlerdi  Hulagu'nun huzuruna gelip kendine itaat arzetmesini istemesine ragmen Mehmet Bey gitmedi  Bunun üzerine Selçuklu-Mogol kuvvetlerinin hücumuna maruz kaldi ve damadinin ihaneti sebebiyle maglup oldu ve daha sonra Borgulu'da öldürüldü  Bu devirde dikkati çeken Türkmen beyliklerinden biri de adini Kerimüddin Karaman'dan alan Karamanlilar'dir  Kiliç Arslan'a ve Mogollar'a karsi mücadeleleriyle taninan Karamanlilar 20  000 kisilik bir kuvvetle Konya'ya dogru yürüyünce Muineddin Pervane derhal asker toplayip onlarin karsilarina çikti ve Gâvele kalesi yakinlarinda cereyan eden savasta onlari bozguna ugratip ileri gelenlerini esir aldi  Türkmenlerin Kiliç Arslan, Muineddin Pervane ve Mogollara karsi geristikleri bu faaliyet bir cihad hareketi sekline dönüsmüs ve Izzeddin Keykâvus'un etrafindan büyük kaynasma olmustur (1262)   Mogol baskilarinin en siddetli oldugu bir dönemde Baycu Noyan'in Hülagu ve Abaka Han'in güven ve dostlugunu kazanarak Selçuklu Devleti içinde büyük bir nüfuza sahip olan Muineddin Pervane 1262'den 1277 yilina kadar süren 15 yillik bir döneme adini veren meshur bir simâdir Hulagu'ya öylesine nüfuz etmisti ki Hulagu Kiliç Arslan'a kendisiyle görüsülmesi gereken bir mesele olursa Muineddin Pervane'den baskasinin gelmemesini söylemistir  Mogollara dayanarak siyasi rakiplerini bertaraf ederek Anadolu'da mutlak bir otorite tesis etmistir  Adeta bir hükümdar gibi hareket eden Pervane alim ve seyhleri himaye etmis, medrese ve zaviyelerde huzur içinde egitim yapilmasini ve ibadet edilmesini saglamistir  Tokat'ta Hankâh-i Pervane adli bir zaviye, Kayseri'de bir medrese, Merzifon'da da bir cami yaptirmistir  Mevlânâ Celâleddin-i Rumî'nin yakin dostu olan Pervane ona ve müridlerine daima yardimci olmustur  Mogollarin sonu gelmeyen istek ve baskilarina ragmen Anadolu halkinin umumî refah seviyesini korumustur  KILIÇ ARSLAN ILE PERVANE ARASINDA GERGINLIK Selçuklular 1214 yilinda fethettikleri Sinop'u Karadeniz bölgesinin en önemli ihracât ve ithâlat limani haline getirmislerdi  Ayrica yaptiklari kale, cami, medrese ve diger hayir kuruluslariyla da sehre her bakimdan mamur bir görünüm kazandirmislardi  Insa edilen tersane de Sinop'a bir üs özelligi kazandirmisti  Mogol istilâsi ve iç karisikliklardan istifade eden Trabzon Komnenoslari (657/1259) yilinda Sinop'u isgal ve sehri idare etmek üzere Gavras adli birini vali tayin ettiler   Anadolu Selçuklu Devleti iç meseleleri hallettikten sonra Kiliç Arslan ile Muineddin Pervane Sinop'u geri almak için seferber oldular  1265 yilinda Ilhanli tahtina çikan Abaka Han'i ziyaret edip degerli hediyeler takdim ettiler ve tahta çikisindan dolayi kendisini kutladilar  Bu sirada Abaka Han'a Sinop'u kurtarmak istediklerini söyleyip izin aldilar  Dönüste Muineddin Pervane Tokat, Niksar ve Samsun yöresinden topladigi askerlerle Sinop üzerine yürüdü ve sehri muhasara etti  Surlari karadan manciniklarla döverken 1000 seçkin denizciyle denizden de kusatma altina aldi  Neticede Rum valisi, Taceddin Kiliç tarafindan öldürülerek sehir ele geçirildi ve kiliseye çevrilen camiler ibadete açildi  Bu önemli zafer fetihnamelerle bütün müslüman ülkelere ve Abaka Han'a duyuruldu (664/1266)  Bu basarisi Muineddin Pervane'nin nüfuz ve kudretini daha da artirdi  Muineddin Pervane bu nüfuz ve kudretini kullanarak Sinop'un resmen kendisine temlik edilmesini istedi  Sultan Kiliç Arslan böyle bir seyin olamayacagini söyleyip itiraz ettiyse de Mogollar'dan destek gören Pervane'nin bu arzusunu yerine getirmek zorunda kaldi  Bizzat Ibn Bîbî'nin kaleme aldigi temliknâme ile sehri ona vermek zorunda kaldi  Sultani giderek artan nüfuz ve kudretine engel gören Muineddin Pervane Mogol kumandani Napsi Noyan ile diger Mogol temsilcilerini Sultan Kiliç Arslan'a karsi kiskirtmaya basladi  Hatta daha da ileri giderek onun Memluk sultani Baybars ile isbirligi yaparak Mogollara karsi sefere hazirlandigini söylüyordu   Aslinda Muineddin Pervâne Tebriz'de bulundugu sirada bizzat Abaka Han'a Kiliç Arslan'i jurnal ederek: "Bu Selçuklulara emniyet olmaz" demis ve onun Memlûk sultaniyla birlikte hareket ettigini söylemisti  Abaka da onu Anadolu'da kendi naibi olarak gördügünü ve kim Mogollara muhalefet ederse hayati senin elindedir" diyerek Sultan Kiliç Arslan'i öldürmesi için adete yetki vermisti  Muineddin Pervane bu niyetini gerçeklestirmek için Anadolu'daki Mogol kumandan ve hâkimleriyle (yarguci) anlastiktan sonra Tokat'tan Aksaray'a hareket etmisti  Kiliç Arslan ile veziri Fahreddin Ali de onlardan kisa bir süre önce Anadolu'ya gelmislerdi  Kiliç Arslan bir ziyafette bulundugu sirada sarhos vaziyette meclise gelen Mogol kumandanlar ona Muîneddin Pervane'yi öldürmek için plânlar yapmakta oldugunu söyleyerek hakaret etmislerdir  Sultan böyle bir düsüncesi olmadigini söyemisse de bu defa araya giren Pervane ile münakasaya tutulmus ve ona "ici Atabeg sen sarhos musun" diyerek karsilastigi manzara karsisindaki saskinligini dile getirmistir  Pervane ise cevaben: "Evet senin hareketlerin yüzünden sarhos gibiyim   Seni Uluborlu kalesinden çikarip saltanat makamina getiren benim  Fakat sen benim bütün hizmetlerimi unuttun" demistir  Aslinda Pervane bütün yetkileri kendinde toplayip sultani bir kukla durumuna düsürmüstü  Fakat bütün bunlara ragmen onu ortadan kaldirmak için tertiplere girisiyordu  Sultan bu tertip karsisinda veziri Fahreddin Ali ile beraber Aksaray'daki sarayina gitti  Ertesi gün verdigi ziyafet sirasinda içkisine zehir katilmis sonra da çadiri Mogol askerleri tarafindan sarilmis ve yayinin kirisiyle bogularak öldürülmüstür (664/1266)  Sultanin cenazesi Konya'ya götürülerek Kümbedhane'de topraga verildi  28-30 yaslarinda olan Kiliç Arslan kendisini tahta çikaran Pervane ve Mogollar tarafindan öldürüldügü halde halka içkiden öldügü söylenmistir  III  Giyaseddin Keyhüsrev Abaka Han'i ziyarete gittiginde o, babasinin eceliyle mi yoksa bir suikast sonucu mu öldügünü sormus  Giyaseddin Pervane'den korktugu için eceliyle öldügünü söylemistir  Kiliç Arslan ata iyi binebilen, maharetle kiliç ve mizrak kullanan cesur fakat içki ve eglence düskünü bir hükümdar idi  Bu arada Mevlânâ ve Türkmen babalariyla sohbet eder onlara sarayinda ziyafetler verirdi   | 
|   | 
|  | 
|  | III. Gıyaseddin Keyhüsrev |  | 
|  04-21-2009 | #23 | 
| 
Şengül Şirin   |   III. Gıyaseddin KeyhüsrevIIIKiliç Arslan'in bu feci akibeti üzerine 6-10 yaslarinda bulunan oglu Giyaseddin Keyhüsrev tahta çikarildi  GIYÂSEDDIN KEYHÜSREV (1266-1284)  Kadi Nureddin ile Üstadü'd-Dâr Eminüddin Isfahanî onun egitimiyle görevlendirildi  Muineddin Pervâne emîr olarak devletin önemli makamlarina kendi adamlarini getirmisti  Ancak vezir Fahreddin Ali (Sahib Ata) makamini muhafaza ediyordu  Bir müddet sonra Pervâne'nin adamlari onu da gözden düsürmek için çalismaya basladlar  Kirim'da yasayan Izzeddin Keykâvus'un Fahreddin Ali'ye yazdigi mektup vezirin aleyhine bir koz olarak kullanildi  Izzeddin Keykâvus Sugdak'tan gönderdigi mektubunda gurbet hayatinin sikintilarindan ve vatan hasretinden bahsediyor ve yardim istiyordu  Fahreddin Ali de bu mektubu Muineddin'e göstererek fikrini sormus, Muineddin, Irak Selçuklu sultani Tugrul'un da son günlerinde Ahlat Sah'a bir mektup gönderip yardim istedigini ancak onun cimrilik edip göndermedigini, kendisine yazilmis olsa böyle bir yardimda bulunmaktan çekinmeyecegini ifade etmisti  Fahreddin Ali de bu görüsmeden sonra Izzeddin Keykâvus'a bir miktar yardim göndermisti (1271)  Muîneddin Pervane vezirin bu iyi niyetli davranisini onun aleyhinde çalismak için bir firsat kabul etti  Önce oglu Taceddin Hüseyin'i bir ziyafette tevkif ettirdi  Daha sonra da vezir Fahreddin Ali'yi eski sultan Izzeddin Keykavus ile isbirligi yapmakla suçlayarak onu da Emîr-i dâd Eminüddin'in evinde tutuklatdi  Vezir, Muineddin Pervane'ye "Izzeddin Keykâvus bütün ülkenin hükümdari ve ikimizin de efendisiydi  Bana bir mektup yazarak durumunu bildirdi  Ben de seni haberdar ederek ona bir miktar yardimda bulundum  Bütün suçum bundan ibarettir" dediyse de hapsedilmekten kurtulamadi  Vezirin küçük oglu bir firsatini bulup Tebriz'e kaçti ve durumu Abaka Han'a anlatti ve getirdigi yarlig ile babasini kurtardi  Muineddin Pervane damadi Erzincanli Mecdeddin Mehmed'i vezir tayin ettigi gibi diger makamlara da atamalar yapti  Eski vezir Fahreddin Ali 1274'te hapishaneden çikinca bazi hayir müesseseleri ve vakiflarla mesgul oldu  Fakat aleyhindeki dedikodularin ardi arkasi kesilmeyince Tebriz'e gidip durumu Abaka Han'a arzetmek zorunda kaldi  Izzeddin Keykâvus ile iliskilerinin sadece insanî düsüncelerden ileri geldigini ve siyasî hiçbir maksadi olmadigini ispat etti  Neticede kendisi vezirlik makamina iade edildigi gibi ogullarini da subasi olarak çesitli vilayetlere tayin ettirdi  Bunun karsiliginda Abaka Han'a her yil 2000 balis (bir bâlis gümüs 75 dinar karsiligindaydi) para, Anadolu'dan Mogollara gönderilecekti  Vergi ve hediyeleri tasimak için de 700 at tahsisi kararlastirilmisti  Fahreddin Ali Anadolu Selçuklu Devleti'ne büyük hizmetlerde bulunmus bir devlet adami idi  Yaptirdigi hayir müesseseseleriyle o sadece Türkiye'de degil bütün Islâm dünyasinda da hakli bir söhrete kavusmustu  Özellikle, Konya, kayseri ve Sivas'ta olmak üzere insa ettirdigi ve vakfeyledigi cami, medrese, kervansaray ve zaviyeler birer sanat eseri olarak günümüze kadar gelebilmistir  Bundan dolayi Ebu'l-Hayrat lâkabiyla taninmis ve Sahib Ata olarak meshur olmustur  Evladlari ve ahfadi Sahib Ata ogullari adiyla Afyon Karahisar'da hüküm sürmüslerdir  Fahreddin Ali'nin Abaka Han nezdinde kazandigi itibar Muineddin Pervane'ye duyulan itimadin sarsilmasina sebep oldu  Pervane devlet içinde mutlak otorite tesis etmek maksadiyle Mogollara yaranmaya çalisirken rakip gördügü ve ortadan kaldirmak istedigi devlet adamlarini çogu zaman Memlûk sultani Baybars ve eski Selçuklu hükümdari Izzeddin Keykâvus ile isbirligi yapmakla suçlardi  Ancak, Mogollar artik kendisi hakkinda tereddütler beslemeye baslayinca bu defa Baybars'a gizlice mektup gönderip Mogollari Anadolu'dan çikarmak için onunla isbirligine hazir oldugunu bildiriyordu  Fakat Abaka Han, Pervane'nin istegine uyarak Acay ve Samagar Noyan'lari Anadolu'dan geri çekince Baybars ile giristigi temaslari kesti  Abaka Han bu anlasmazliklari görüsmek üzere Muineddin Pervane ile birlikte Mogol kumandanlarini da huzuruna çagirdi  Ayrica ogluyla evlendirmek üzere Kiliç Arslan'in kizi Selçukî Hatun'u da getirmelerini istedi  Bu emir üzerine gelin alayiyla beraber Tebriz'e giden Pervane Abaka Han'in huzuruna çikarak ona sadakatini arzetti ve bazi noyanlarin zulümlerinden halkin sikayetçi oldugunu söyledi  Abaka eski noyanlari çekip Toku Noyan baskanliginda bir grubu Anadolu'ya gönderdi ve bütün Selçuklu beylerinin Toku Noyan'in emrinde oldugunu söyledi  Muineddin Pervane'nin Tebriz'e gittigi tarihlerde vuku bulan en önemli olay Hatirogullarinin Mogollara karsi cihad bayragini açmalari ve Memlûk sultani Baybars'a haber gönderip onu Anadolu'ya davet etmeleriydi  Hatiroglu Serefeddin 1276'da Kayseri'ye vardi, orada ileri gelen Türk beyleriyle görüsüp onlari Mogollara karsi harekete geçmeye zorladi ve Baybars'in yetismekte oldugunu haber verdi  Sultan Giyaseddin Keyhüsrev ile bazi Selçuklu emirlerini de Nigde'ye götürdü  Bütün vilâyetlere fetihnâmeler gönderen Hatiroglu Serefeddin, Sultan Giyaseddin ile birlikte Islâm mücahidi Baybars'i karsilamak için yola koyulduklarini, Memlûk askerlerinin Elbistan'da karsilastiklari Tatarlari bozguna ugrattiklarini bildiriyordu  Öte yandan Muineddin Pervane ile Toku Noyan yanindaki beylerle 1276 güz mevsiminde Anadolu'ya döndüler  Sivas'tan Kayseri-Haleb kervan yolu üzerindeki Yabanlu pazarina oradan da Elbistan ve Nigde'ye geçtiler  Hatiroglu Serefeddin 4000 kisilik bir kuvvetle bunlarin üzerine yürümek istediyse de arkadaslari onu vazgeçirdiler  Ulukisla kalesine siginan Serefeddin yakalanip Pervane'ye gönderildi  Mogol beyleri tarafindan yargilanarak idam edildi  Seyfeddin Toruntay ise Mogol beylerine pek çok hediye takdim ederek öldürülmekten kurtuldu  Fakat isyanda önemli rol oynayan Emîr-i Sikâs kilavuzoglu Seyfeddin, Alemüddin Sencer ve daha birçok Türkmen beyi idama mahkûm edildi  Bu isyandan sonra Mogollarin artik Selçuklu Türklerine güveni kalmadi  Onlarin kendilerine karsi müslüman Memlûklerle isbirligi yapacaklarina kesin olarak inaniyorlardi  Bundan dolayi noyanlar Selçuklu kumandan ve devlet adamlarini kontrol altinda tutmak için 1276-1277 kis aylarini Anadolu'da geçirdiler  BAYBARS'IN KAYSERI SEFERI Memlûk sultani Baybars Mogollarin giderek artan zulüm ve baskilarindan rahatsiz olan Selçuklu kumandan ve devlet adamlarindan özellikle Pervane'den aldigi davet mektubu üzerine Mogollara karsi bir sefer tertiplemek ihtiyacini hissetti  Çünkü müslüman Anadolu halkindan gelen yardim istekleri onun adeta bir kurtarici gibi beklendigini açikça ortaya koyuyordu  Bu davet Mogollar karsisinda kazandigi zaferlerle bir Islâm müceddidi olarak kabul edilen Baybars ile cihan hakimiyeti pesinde kosan Ilhanli hükümdari Abaka Han'i karsi karsiya getiriyordu  Abaka Han 1269 (667) tarihli mektubunda "Sen Sivas'ta satin alinmis bir kölesin  Nasil benim gibi bir dünya hükümdarina karsi çikabilirsin" diye hakaretler yagdirdigi Memlûk sultani Baybars'in Aynicâlut'ta Mogollari ilk defa bozguna ugratan kumandan oldugunu unutmus görünüyordu  Sultan Baybars Mogollarla Anadolu'da tekrar hesaplasmak istiyordu  Ancak ülkesinden çok uzak bir mesafede onlarla savasa girebilmesi için Selçuklularin destek ve yardimina muhtaçti  Bu bakimdan ancak Muîneddin Pervâne ile gizlice anlastiktan sonra yola çikti ve Haleb'de ordusunu topladi  1277 yili Nisan ayinda (675 Zilkade) Antep'e ulasti  Buradan tarihi kervan yolunu takip ederek Göynük ve Göksu üzerinden Akça Derbend'e kadar geldi  Bölgedeki Ermeniler Memlûk ordusunun yaklasmakta oldugunu Toku ve Tudavun adli noyanlara bildirdi  Bunun üzerine Muineddin Pervane'nin emrindeki Selçuklu ordusuyla Mogol askerleri Kayseri'de toplanarak yola çiktilar  Nigde'de beklemekte olan Mogol birlikleri de onlarla ayni istikamette harekete geçti  Memlûk öncü kuvvetleri kumandani Sungur, 3000 kisilik Mogol öncü birligini maglup edip esir aldi  Daha sonra taraflar Elbistan ovasinda karsi karsiya geldiler  Mogollar Anadolu askerlerinin Memlûklere iltihak etmesinden endise ettigi için onlari kenarda tutup Ermeni ve Gürcüleri ileri hatta sevkediyorlardi  Çok çetin geçen savas Mogol ordusunun yenilgisiyle sonuçlandi  Yaklasik 700 Mogol askeri öldürüldü  Selçuklu ordusuna mensup bazi askerler Memlûk saflarina geçtiler  Pervane'nin oglu Muhezebüddin Ali, damadi Mecdeddin Muhammed'in kardesi Kutbeddin Mahmud, Sivas subasisi Sungurca, Emir-i dâd Seyfeddin, Ârizu'l-Ceys Kemaleddin, Müsrif Zahireddin, baskadi Hüsameddin, Malatya hekimi Residüddin'in ogullari ve daha birçok devlet adami ve kumandan Mogollara karsi duyduklari nefretle müslüman Mem-lûk ordusuna katilmislardi  Memlûk kuvvetlerinin zafer kazanmasi üzerine Muineddin Pervâne Kayseri'ye kaçti (12 Zilhicce 675/12 Temmuz 1277)  Burada Mogollar'in kendilerinden intikam alacaklari endisesiyle Giyaseddin Keyhüsrev, vezir Fahreddin Ali, Atabeg Mecdeddin Muhammed, Müstevfi Celâleddin Mahmud ve diger devlet adamlarini Tokat'a götürdü  Memlûk sultani Baybars kazanilan zaferden sonra öncü birlikleri kumandani olan Sungur el-Eskar'i Mogol askerlerini takip etmekle görevlendirdi  Kayseri halkina eman verdigini bildirdi ve askerlerin para karsiliginda alis veris yapabilmeleri için çarsi ve pazar yerlerinin açik bulundurulmasini istedi  Baybars yol boyunca halkin coskun sevinç gösterileriyle karsilandi  Kayseri sehrinin ileri gelenleri, âlimleri, tüccarlari ve halki da onu tekbir sesleriyle karsladilar  Sultan cuma günü, basinda çetr oldugu halde sehre girdi ve Selçuklu tahtina oturdu  Kadilar, sûfiler ve beyler huzura çikip tahti öptüler  Sultan burada cuma namazini kildi  Adina hutbe okundu ve para basildi  Sultan Baybars Kayseri'de bulundugu sirada Karamanoglu Mehmed Bey de itaat arzetti  Sultan da Ermenek ve Larende (Karaman)'den sahile kadar uzanan topraklari Karamanogullarina verdi  Muineddin Pervane de Sultana elçi gönderip itaatini bildirdi  Bunun üzerine Baybars da onu Kayseri'ye davet ederek makaminin basina geçmesini istedi  Fakat Pervane durumdan emin olmadigi için hem Abaka Han'a hem de Sultan Baybars'a baglilik göstermeye çalisiyordu  Sultan Selçuklu devlet adamlarinda Mogollarla ugrasacak cesaret göremedigi için Kayseri'de uzun süre kalmanin halk ve askerleri açisindan doguracagi tehlikeleri düsünerek yaklasik 10 gün sonra sehri terketmeye karar verdi  Seyfeddin Çalis'i Kayseri valisi tayin ettikten sonra da buradan ayrildi  Bu sirada Giyaseddin Keyhüsrev ile Pervane kendisine elçi göndererek bir süre daha kalmasini istediler, ancak sultan samimiyetsizliklerini gördügü için elçiyi azarladi ve Pervane'ye "Anadolu'yu ve yollarini ögrendik  Biz buraya Selçuklu tahtini ele geçirmek niyetiyle gelmedik  Tahtimiz ve Kudüs'ün fethi bize yeter" diye haber gönderip üzüntü ve öfkesini ifade ettikten sonra savasa katilan Selçuklu beylerini de yanina alarak Kizilsu, Karacahisar, Yabanlu pazari, Elbistan, Akçaderbend, Göksu, Göynük ve Maras yoluyla Haleb'e gitti  Sultan Baybars'in Anadolu halkinin Mogol zulmünden kurtulmasi için büyük bir firsat olan bu seferinden de Muineddin Pervane'nin kararsiz tutumu yüzünden netice alinamamis ve Mogol zulüm ve tahakkümü devam etmistir  ABAKA HAN'IN ANADOLU SEFERI Sultan Baybars'in Mogollar karsisinda kazanmis oldugu basari Anadolu halkini büyük bir sevince bogmustu  Ancak Mogollarin ugradigi bozgundan Muineddin Pervane'nin gönderdigi Seyfeddin Erbegi adli elçi vasitasiyla haberdar olan Abaka Han derhal büyük bir orduyla harekete geçti ve Erzincan-Divrigi yoluyla Elbistan'a ulasti  Muineddin Pervane de III  Giyaseddin Keyhüsrev ve vezir Fahreddin Ali ile birlikte Abaka Han'in yanina gitti  Savas meydanini gezen ve Mogol kumandan ve askerlerinin cesetlerini gören Abaka Han çok üzüldü  Ölüler arasinda Selçuklu kumandan ve askerlerinin olmadigini farkedince öfkelendi ve Memlûk sultaniyla isbirligi yaptigini söyleyerek Muineddin Pervane'yi azarladi  O her ne kadar Mem-lûk sultaninin gelisinden kesinlikle haberi olmadigini söyledi ise de o sirada orada bulunan Emir Izzeddin Aybeg onu yalanlayarak Sultan Baybars ile sürekli haberlestigini ve Anadolu'ya gelmesi için tesvik ettigini söyledi  Abaka Han bütün öfke ve gazabina ragmen Suriye'de bulunan Sultan Baybars'a karsi bir sefere çikmaya cesaret edemedi ve bir mektup göndererek hakaretlerde bulundu  Daha sonra Elbistan'dan Kayseri'ye hareket etti ve sehrin yagmalanmasini ve halkin kiliçtan geçirilmesini emretti  Bunun üzerine sehrin âlim ve büyükleri Abaka Han'i ziyaret ederek halkin itaatkâr oldugunu ve bu olayda hiç bir günahi bulunmadigini söylediler ve ancak bu yalvarip yakarmalar sayesinde onu umumî bir katliamdan vazgeçirdiler  Fakat yine de sehir yagmalandi ve Kadi Celâleddin Habib ve diger bazi ileri gelen kisiler sehit edildiler  Abaka Han Kongurtay Noyan'i Anadolu'nun idaresiyle görevlendirip Azerbaycan'a döndü  Muineddin Pervane ile vezir Fahreddin Ali'yi de yaninda götürdü   Yol boyunca ugradigi bütün sehir ve kasabalarin yagma edilmesini ve Türkmenlerin öldürülmesini emretti  Veziri Semseddin Cüveynî ona halkin günahsiz oldugunu söyleyip sefaatte bulunduysa da binlerce müslümanin öldürülmesine mani olamadi  Binlerce esirle beraber Bayburt'a vardigi sirada yasli bir zat "Ey yeryüzünün sultani! Düsman senin ülkene girdi fakat tebeana dokunmadi  Sen ise düsmanina karsi harekete geçtigin halde tebeayi esir aldin ve öldürdün  Acaba senden önce hangi hükümdar böyle bir harekette bulunmustur?" diyerek Abaka Han'i zor durumda birakmis, neticede yüzbinlerce esirin serbest birakilmasina vesile olmustur  Abaka Han dönüste Muineddin Pervane'nin mallarinin müsadere edilmesini ve Sebinkarahisar gibi iktalarinin da geri alinmasini istedi  Ilhanli hükümdarlarinin yazlik merkezi olan Aladag'a varinca Pervane yargilandi  Öldürülen Toku ile Todavun noyanlarin karilarinin feryad ederek aglamalarindan etkilenen han bazi Mogol kumandanlarinin israri karsisinda idam edilmesine karar verdi  Gökçe Noyan adli Mogol kumandani Muineddin Pervane'yi yakinlariyla birlikte götürüp idam etti (676/1277)  Muineddin Pervane taht kavgalarinin devam ettigi ve Mogol baski ve zulmünün arttigi, devlet nüfuz ve otoritesinin sarsildigi bir dönemde mahirane siyasetiyle ülkeyi 15 yil boyunca idare etmeyi basarmistir  Pervane'nin öldürülmesinden sonra ülkede huzur kalmamis, Mogollar malî baskilarini daha da siddetlendirmislerdir  Bu yüzden Anadolu halki Pervane dönemini daima büyük bir özlemle yad etmistir  Bununla beraber surasi da unutulmamalidir ki, o Mogollarla iyi iliskiler kurma konusunda ne kadar basarili olmus ise Sultan Baybars'in Anadolu seferiyle ilgili tereddüt ve cesaretsizlikleriyle hatalari yüzünden de o derece basarisizliga ugramistir  Bu hatalari hem kendisi hem de devlet için pahaliya mal oldu  O, sahsî ihtiraslari aklina galip geldiginden kendisine rakip saydigi degerli devlet adamlari, kumandanlar ve sultanlari tasfiye etmekten de çekinmedi  Hulasa, Muineddin Pervâne, meziyet ve kusurlariyla bir devrin kurulusuna ve çöküsüne sebep olan meshur bir sima olarak tarihteki yerini almistir  Bazi kaynaklar o dönemdeki meshur âlim ve seyhlerin birbiri ardindan ahirete intikaliyle Anadolu'nun sahipsiz kaldigini ve basa gelen felâketlerin bunun sonucu oldugunu kaydederler  Anadolu'nun manevî koruyuculari arasinda ilk sirayi isgal eden büyük mutasavvif Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'nin 17 Aralik 1273'te ölümünden birkaç ay sonra büyük bilgin Sadreddin-i Konevî de vefat etmis ve bu iki büyük feyiz kaynagindan mahrum kalan halk çektikleri sikintiyi buna baglamistir  KARAMANOGULLARI'NIN KONYA'YI ELE GEÇIRMELERI VE SIYAVUS'UN SULTAN ILÂN EDILMESI Anadolu'da Mogollarla mücadele eden beyliklerin basinda Karamanogullari yeraliyordu  Her ne kadar onlar da Selçuklu-Mogol müsterek kuvvetleri karsisinda birkaç defa bozguna ugratilmis ise de Mehmed Bey zamaninda tekrar güçlenmislerdi  Hatiroglu Serefeddin'in isyani sirasinda onunla isbirligi yapan Mehmed Bey sinirlari dahilinde ve sahil boylarindaki Mogollari uzaklastirmis, Selçuklular'a vergi ödemeyi reddederek bagimsizligini ilân etmisti  Hatiroglu'nun isyani bastirilinca Muineddin Pervane Mogol kumandanlarinin iznini alarak Karamanogullari'na karsi sefere çikti  Karamanogullari baris talebinde bulundu ise de Kadi Hutenî'nin oglu Bedreddin Ibrahim buna yanasmadi  Meydana gelen savasta Selçuklu ordusu bozguna ugradi ve pek çok kayip verdi  Zor durumda kalan Bedreddin Ibrahim gönderilen Mogol takviye kuvvetleriyle muhasaradan kurtarildi ise de onlar da Karamanogullari karsisinda tutunamayarak Konya'ya geri çekildi  Muineddin Pervane Konya'da Selçuklu kumandanlariyla görüsüp yeni bir sefere hazirlanmaya karar verdi ise de Memlûk sultani Baybars'in Anadolu seferi yüzünden bu da gerçeklestirilemedi  Karmanoglu Mehmet Bey kardesi Ali Bey'i Kayseri'ye gönderip Sultan Baybars'a itaat arzetti  O da sancak ve mensûr gönderip Ermenek'ten sahillere kadar uzanan sahada Karamanogullari'nin hakimiyetini tanidi  Mehmet Bey Esref ve Menteseogullari'nin destegiyle Konya üzerine yürüdü  Sahibata Fahreddin'in ogullari iç karisikliklar yüzünden Karahisar'a çekilmis olduklari için Konya'da ciddi bir mukavemet gücü kalmamisti  Naib Eminüddin Mikâil sehrin kapilarini kapatarak müdafaaya çekildi  Mehmet Bey Konya'yi Sultan Baybars adina teslim almak için geldigini ve yaninda bir Selçuklu sehzadesi bulundugunu söyleyerek sehri teslim etmelerini istedi  Fakat Eminüddin bu sözlere aldiris etmeden sehri savunuyordu  Neticede sehrin kapilari odunlar yigilarak atese verilince Eminüddin tebdil-i kiyafetle kaçmaya karar verdi  Fakat yolda yakalanip Melikü's-Sevâhil Bahaeddin ile birlikte öldürüldü  Karamanogullari 9 Zilhicce 675 (15 Mayis 1277) tarihinde Konya'ya girdiler ve sehri yagma ve talan ettiler  Sonra da II  Izzeddin Keykâvus'un oglu oldugunu iddia ettikleri Alaeddin Siyavus'u Selçuklu sancagi altinda sehre getirip sultan ilân ettiler  Basta Mehmet Bey olmak üzere Ahi Ahmet Sah ve sehrin ileri gelenleri ona biat ettiler  Kale muhafizlari da bu gelismelerden haberdar olup bagliliklarini bildirdiler  Alaeddin Siyavus tahta çikinca kapisinda bes nevbet çalindi, adina hutbe okundu ve para basildi  Merasimden sonra toplanan divanda etrafa fermanlar gönderilip vali ve kumandanlar itaata çagrildi  Karamanoglu Mehmet Bey divanda "bundan sonra, divanda, dergâh, bargâh, meclis ve meydanda Türkçe'den baska bir dil kullanilmayacaktir" diye bir karar aldi  Onun Türkçe'nin devlet dili olmasi için aldigi bu önemli karar Farsça yazilan belgelerin Türkçe'ye çevrilmesinin zorlugu ve Karamanogullarinin kültür seviyelerinin yeterli düzeyde olmamasi yüzünden uygulanamamistir  SELÇUKLULARLA KARAMANLILAR ARASINDAKI MÜCADELELER Konya'nin Karamanlilar'in eline geçmesi ve Alaeddin Siyavus'un sultan ilân edilmesi üzerine Sahib Ata'nin iki oglu Taceddin Hüseyin ile Nusretüddin Hasan Afyon Karahisar'dan asker toplayarak bassehir Konya'ya hareket ettiler  Karamanoglu Mehmet Bey ile Siyavus da Aksehir istikametinde yola koyuldular  Taceddin Hüseyin, Degirmençayi'ni geçerken öldürüldü  Böylece baslayan savas sirasinda Germiyanogullarina mensup birlikler geri çekilince Sahibataogullari'nin askerleri dagildi  Savas sirasinda Nusretüddin Hasan, Beylerbeyi Semseddin Yavtas'in oglu Celaleddin Hüsrev gibi Selçuklularin önde gelen kumandan ve devlet adamlari öldürüldü  Daha sonra Afyonkarahisar üzerine yürüyüp kaleyi kusattilarsa da netice alamayip 1277 Haziraninda ele geçirdikleri ganimetlerle Konya'ya döndüler  Bu zaferden sonra Karamanogullari ve onlarin destegindeki Alaeddin Siyavus hakimiyet sahalarini Ankara'dan Akdeniz kiyilarina kadar yaymislardi  Ancak bu sirada III  Giyaseddin Keyhüsrev'in büyük bir Mogol ordusuyla harekete geçtigi haber alindi  Karamanoglu Mehmet Bey bu haberleri gizli tutuyor, Konya'daki hazineyi baska bir yere naklettiriyordu  Selçuklular Mogol birliklerinin himayesinde harekete geçerek Karamanogullari'nin Aksehir ve Ilgin gibi bazi yerlerdeki askerlerini öldürdüler, kadin ve çocuklarini esir aldilar  Mehmet Bey ile Siyavus Filâbâd'da ordugâh kurmuslardi  Buradan sehre gidip halka askerlerin alisveris yapmalari için kapilari açmalarini söylediler  Fakat onlar Ahmedek kapisi hariç bütün kapilari kapattilar ve hendekler üzerindeki köprüleri yiktilar  Konya kadisi Siraceddin Mahmûd Urmevî bir fetva çikararak halki sehirlerini savunmaya tesvik ettigi gibi kendisi de ok atarak bilfiil müdafaaya katildi  Karamanogullari Konya'yi bir süre daha muhasara ettikten sonra kale ve baglari tahrib ederek Ermenek'e dogru çekildiler ve Siyavus'u da yanlarinda götürdüler  Böylece Selçuklu kaynaklarinda tahkir maksadiyla Cimri adi verilen Alaeddin Siyavus'un 37 günlük saltanati da sona ermis oluyordu  Selçuklular Karamanogullari'ni Akdeniz'e kadar takip ederek çok sayida Türkmeni esir aldilar  Kis yaklasinca Karamanogullari müstahkem mevkilere çekilip derbentleri kapattilar  III  Giyaseddin Keyhüsrev ile vezir Fahreddin Ali Sahib Ata Konya'ya, Mogollar da Tokat'in Kazova kislagina döndüler  Bir süre Konya'da kalan III  Giyaseddin ile Sahib Ata Karamanogullari'na toparlanma imkâni vermeden tekrar harekete geçti ve Mut ovasina (Içel) girdiler  Mehmet Bey, Siyavus'u müstahkem bir kaleye yerlestirip emniyetini sagladiktan sonra gelismeleri takip etmek üzere yola koyuldu  Kurbaga Hisari'nda dar bir geçitten geçerken iki kardesiyle birlikte öldürüldü  Böylece bassiz kalan Türkmenler muhtelif istikametlere dagildilar  Selçuklu-Mogol müsterek kuvvetleri onlari takip ederek yakaladiklarini kiliçtan geçirdiler  Sultan III  Giyaseddin ile Sahib Ata da Mogol hakimiyeti altinda Selçuklu saltanatini sürdürmek üzere Konya'ya döndüler  Mehmet Bey'in ölümünden sonra Alaeddin Siyavus saklandigi kaleden kaçarak Anadolu'nun batisindaki Türkmenleri etrafinda toplamis ve mücadeleyi bizzat yürütmüstür  III  Giyaseddin Keyhüsrev ile Sahib Ata Fahreddin Ali Kazova, Ankara ve Diyarbekir yöresinden topladigi askerlerle Ammuriye'ye kadar geldiler  Alaeddin Siyavus ise bu sirada Pinarbasi'nda bulunuyordu  Selçuklu-Mogol ordusu Sakarya suyu köprüsünü geçip Bolvadin istikametinde ilerlediler  Taraflarin öncü kuvvetleri arasinda baslayan savas sirasinda Subasi Alemüddin Kayser, Siyavus'un kümbedhaneden götürdügü Sultan I  Alaeddin Keykubad'a ait sancagi alip III  Giyaseddin Keyhüsrev'e teslim etti  Siyavus'un kumandanlarindan olup Sahib Ata'nin ogullarini öldüren Saru Ala da esir alinip öldürüldü  Türkmenler gece karanligindan istifadeyle kaçip kurtuldular  Siyavus da kaçarken Germiyanli Türkmenler tarafindan kirmizi çizmeleri ve etrafindaki askerlerin davranislarindan süphelenilerek yakalandi  Ertesi gün III  Giyaseddin'in emriyle öldürüldü ve derisi yüzülerek saman doldurulduktan sonra Konya ve diger bazi sehirlerde teshir edildi  17 Muharrem 678 (30 Mayis 1279) günü kazanilan bu zafer Anadolu'da çok büyük bir sevince vesile oldu  Hatta o devrin sairlerinden biri bu müjde haberini ihtiva eden mektubu aziz bir kâgit olarak tavsif etmekte, onlarin halki birbirine düsürüp akittiklari kan sonunda kazanilan bu zaferden dolayi sultani tebrik etmektedir  Sultan III  Giyaseddin Pinarbasi'ndan Borgulu kalesine inip ordugâh kurdu  Burada iken Ladik ve Honas'a hakim olan Ali Bey yakalanip Karahisar kalesine hapsedildi  Türkmenleri affeden Sultan, Vezir Sahib Ata ile Konya'ya döndü  Selçuklu sultani Kadi Celaleddin Mahmud'u Abaka Han'a gönderip zaferi bildirince o da bu basarilarindan dolayi Sahib Ata'ya hil'at gönderdi ve Kivâmü'l-mülk lâkabini verdi  Celâleddin Mahmud da saltanat naibi oldu   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi |  | 
|  04-21-2009 | #24 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu TarihiMEMLÜKLÜ-SELÇUKLU MÜNÂSEBETLERIMogollar Selçuklu Devleti'nin hakimiyetindeki topraklara elkoydular, hatta bazi vilâyetleri incü olarak dagitarak hanedanin emlâki haline getirdiler  Meshur vezir Semseddin Cüveynî'ye de ülkenin gelir kaynaklarini tespit ettirdiler  Selçuklular'in Ilhanli hazinesinden aldigi borçlarin ödenemeyecek düzeye geldigini gören Cüveynî Erzincan ve civarini satin alip Ilhan'in öncülerine katarak meseleyi Mogollar lehine halletti  Anadolu Selçuklulari Mogol tahakkümü altinda iken Memlûklüler zaman zaman Anadolu içlerine müdahale etmis ve son olarak Elbistan'da Mogollar'a agir bir darbe indirmisti  Mogollar bunun intikamini almak için seferber oldu ve taraflar 14 Receb 680 (29 Ekim 1281) tarihinde Hama-Humus arasinda savasa girdiler  Her iki tarafin da agir kayiplar verdigi savas Memlûkler'in zaferiyle sonuçlanmis ve Sultan Kalavun Suriye'de büyük bir kahraman olarak karsilanmistir  Abaka Han kumandanlarina bu maglûbiyet dolayisiyla çok öfkelendi ve ertesi yil bunun intikamini almak üzere bizzat sefere çikacagini söyledi  Ancak onun 20 Zilhicce 680 (1 Nisan 1282) ölümüyle müslüman halk büyük bir felâketten kurtulmus oldu  Abaka Han'in yerine kardesi Teküder Ilhan ilân edildi (4 Muharrem 681/14 Nisan 1282)  Müslüman olan ve Ahmed adini alan Teküder devlete Islâmî bir hüviyet kazandirmak istiyordu  Memlûklerle de yeni bir siyaset takip ederek dostluk tesis etmekten yana idi  Bu münasebetle Seyh Abdurrahman, Sivas kadisi Kutbeddin Sirazi, Artuklu veziri Semseddin Muhammed gibi meshur simalardan olusan bir sefaret heyetini bir mektupla Sultan Kalavun'a gönderdi  Ahmet Teküder mektubunda küçük yastan beri Allah'a inandigini, müslüman olarak selamet yolunu seçtigini ve büyük kurultayda ittifakla han seçildigini, Islâmiyeti yüceltmek ve müslümanlara hizmet etmek, müslümanlar arasinda kan dökülmesine mani olmak istedigini söylüyor ve artik iki devlet arasinda dostluk kurulmasi gerektigine isaret ediyordu (15 Cemaziyelevvel 681/21 Agustos 1282)  Memlûk sultani Kalavun Ahmed Teküder'in bu mektubuna gayet nazikâne bir üslup ile cevap vermis, fakat özellikle Kongurtay'in Anadolu'da kan dökmeye ve zulüm yapmaya devam ettigini bahane ederek barisa yanasmamistir  Böyle bir imkânin degerlendirilememis olmasi hiç süphesiz müslümanlar için büyük bir talihsizlik olmustur  Ahmed Teküder'in müslümanlarla iyi iliskiler kurmaya çalismasi Argun ile Kongurtay'in ve diger kumandanlarin ona karsi bir ittifak olusturmalarina sebep oldu  Bu ittifak sonucu Ahmed Teküder hem tahtini hem de hayatini kaybetti(1284)  Böylece Mogollar da ilk defa taht kavgasi sonunda saltanat degisikligi oldu  Bu mücadeleler sirasinda sultan Kalavun da Malatya, Harput ve Çukurova'ya kuvvetler sevketti  II  GIYASEDDIN KEYHÜSREV'IN ÖLÜMÜ Çocuk yasta Selçuklu tahtina çikan III  Giyaseddin Keyhüsrev'in saltanati Hatiroglu ile Karamanogullari'nin çikardigi isyanlar, Memlûk sultani Baybars'in ve Abaka Han'in Anadolu'yu istilâsi gibi önemli olaylarla geçti  Ayrica Siyavus'un çikardigi karisikliklar da bu devrin dikkati çeken olaylarindan biridir  Sultan II  Izzeddin Keykâvus Kirim'da iken ogullarindan Giyaseddin Mesud, Rükneddin Kiliç Arslan, Rükneddin Geyûmers, Alaeddin Siyavus (bazi kaynaklarda düzmece oldugu söyleniyor) ve Ferâmürz de yaninda bulunuyordu  II  Izzeddin Keykâvus'un Istanbul'da hristiyanlastirilan ve Bizans kaynaklarinda Melik Konstantin adiyla zikredilen bir oglu daha vardi  II  Izzeddin Keykâvus'un 679 (1280) yilinda ölümü üzerine veliahd tayin ettigi oglu Mesud gemilerle Sinop'a gelmis ve Selçuklu tahtina geçmis olan Geyûmers de ona tabi olmustur   Abaka Han Erzincan, Erzurum ve Sivas'i Sultan Mesud'a tahsis ederek hükümdarligini onayladi  Abaka Han'in ölümü üzerine Ahmed Teküder Selçuklu topraklarini III  Giyaseddin Keyhüsrev ile Mesud arasinda taksim etti  Bu sirada Ilhanli tahtinda degisiklik oldu ve Argun Han tahta geçti  Tebriz'de bekleyen Mesud'u Selçuklu sultani olarak tayin etti  Anadolu'ya dönen Mesud önce Kayseri'de 1284 Subat baslarinda da Konya'da merasimle tahta çikti  Emirler ve devletin ileri gelenleri huzura çikip biat ettiler  Argun Han, Ahmed Teküder ile isbirligi yaptigi gerekçesiyle III  Giyaseddin Keyhüsrev'i tahtindan indirip Erzincan'a (veya Erzurum'a) sürgün etti ve görevlendirdigi adamlar vasitasiyla da öldürttü (Zilhicce 682/Subat Mart 1284)  Onun sikintilar içinde geçen hükümdarlik döneminde büyük mimarî eserler insa edilmistir  Bunlar arasinda Sivas'taki Gökmedrese, Çifte Minareli Medrese ve Bürüciye medreseleri sayilabilir  II  GIYASEDDIN MESUD'UN BIRINCI HÜKÜMDARLIGI (1284-1296) II  Giyaseddin Mesûd'un tahta çikisi Konya'da büyük bir sevinç yaratti  Fakat gerçekte Sultan Mesud da kendinden önceki sultanlar gibi Mogol tahakkümü karsisinda gölgeden ibaret kalmistir  Vezir Sahib Ata ile beylerbeyi Izzeddin Muhammed ve Mogollarin siyasetlerine ters düsmeyecek sekilde hareket etmislerdir  Argun Han 1286'da kardesi Geyhatu'yu 20  000 kisilik bir orduyla Türkmenleri cezalandirmak ve bölgeden uzaklastirmak üzere Anadolu'ya gönderdi  Halk korkusundan magaralara saklandi  Ancak Sahib Ata'nin Mogollar'a para temin etmesi ve Geyhatu'nun da merhametli davranmasi sebebiyle halk bir felâkete maruz kalmadi  Mogol kumandani hatun ve askerlerinin Aksaray'da yaptiklari alisverisler esnafa oldukça çok para kazandirdi  Geyhatu Konya'ya hareket edince elçi gönderip karsilanmasini istemis, ancak elçinin öldürülmesi üzerine öfkeyle Konya üzerine yürümüstü  Sultan Veled kendisini karsilayarak teskin etmis ve halkin affedilmesini saglamistir  Konya'nin ileri gelenleri Geyhatu'ya hediyeler takdim ederek gönlünü aldilar  III  Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi Argun Han'a müracaat ederek ülkenin onun iki oglu ile Mesud arasinda taksim edilmesini istedi  Sahib Ata bu tehlikeli tesebbüsü önlemeye çalisti ise de basarili olamadi  Türkmenler III  Giyaseddin Keyhüsrev'in ogullarini tahta çikarmak için Mogollar'a karsi ayaklandilar ve 8 Rebiülevvel 684 (14 Mayis 1285) tarihinde onlari tahta çikardilar  Ancak yaklasik bir ay kadar sonra Sahib Ata'ya bagli kumandanlardan Emir Has Balaban Konya'ya gelince III  Giyaseddin'in annesi sehri terketti  Sultan Mesud, III  Giyaseddin Keyhüsrev'in annesini ve iki oglunu yakalatip Argun Han'a gönderdi (684/1285)  Yapilan yargilama sonunda çocuklarin III  Giyaseddin'in evlâdi olmadiklarina karar verilmis ve baslari kesilerek Türkmenlere gönderilmistir  Sultan Mesud 1286 Nisaninda Germiyanli Türkmenlerine karsi harekete geçti  Öncü birliklerin basinda Napsi Noyan bulunuyordu  Germiyanlilar 7 Ramazan 685 (27 Ekim 1286) tarihinde Selçuklu kuvvetleri üzerine bir baskin düzenlediler ve agir kayiplar verdirdiler  Fakat daha sonra Selçuklular toparlaninca ganimetleri birakip kaçtilar  Sultan Mesud ile Geyhatu Afyonkarahisar yakinlarindaki savasta da Germiyanli Emir Bozkus'u maglup ettikten sonra Konya'ya döndüler  Sultan II  Mesud bir süre sonra Karamanogullari'na karsi sefere çikti  9 Zilhicce 686 (15 Ocak 1288) tarihinde Larende'yi ve bütün Karaman topraklarini tahrip etmeye basladi  Mogol-Selçuklu müsterek kuvvetlerine karsi koyamayan Karamanogullariyla Esrefogullari Sultan Mesud'dan özür dileyip baglilik arzettiler  Mogollarin artan vergi isteklerini biraz hafifletmek amaciyla Argun Han'in huzuruna çikmak üzere Tebriz'e giden vezir Sahib Ata dönüste hastalandi ve 25 Sevval 687 (22 Kasim 1288)'de Aksehir'in Nadir köyünde öldü  Cenazesi Konya'ya götürülüp topraga verildi  Selçuklu devletine 40 yil hizmet eden ve pek çok hayir eseri yaptiran Sahib Ata Anadolu Selçuklulari'nin tarihinde müstesna bir mevki isgal eder  Geyatu'nun Ilhanli tahtina çikmasi dolayisiyla Anadolu'dan ayrilmasi ülkede büyük bir bosluk yaratti  Bu iktidar boslugundan yararlanan Karamanogullari Konya üzerine yürüdüler ve sehri kusattilar  Ahiler onlara karsi savunma tedbirleri aldilar  Bu sirada Sultan Mesud'un Kayseri'den Mogol askerleriyle birlikte yaklasmakta oldugunu haber alarak geri çekildilerse de sonra haberin asilsiz oldugunu ögrenip tekrar muhasaraya basladilar  Karamanogullari Selçuklularla Obrucuk mevkiinde savasa girdiler  Fakat Geyhatu'nun geldigini ögrenince geri çekildiler  Sultan Mesûd Geyhatu'yu Kayseri'de karsiladi  Süratle Karamanlilar üzerine yürüyen Geyhatu çok sayida Türkmeni öldürttü ve Larende atese verildi  Bazi Türkmenler sarp yerlere çekilerek kurtuldular  Karamanogullari sindirildikten sonra Esrefogullari'na karsi harekete geçildi ve onlar da ayni sekilde perisan edildi  Geyhatu 7000 Türkmen esiriyle ve bol miktarda ganimetle Konya'ya döndü   | 
|   | 
|  | 
|  | Selçuklu Devletini Çöküşe Götüren Olaylar |  | 
|  04-21-2009 | #25 | 
| 
Şengül Şirin   |   Selçuklu Devletini Çöküşe Götüren OlaylarSELÇUKLU DEVLETI'NI ÇÖKÜSE GÖTÜREN OLAYLARa) Sehzâde isyanlari: Geyhatu'nun Anadolu'dan dönmesi Karaman, Esref ve Germiyanogullarina yeniden harekete geçme imkâni verdi  Ayrica Kastamonu yöresindeki Türkmenler de Kiliç Arslan'i destekleme karari almis, Geyûmers ile Feramürz de saltanat davasiyla ayaklanmislardi  Kiliç Arslan ile Ferâmürz Kastamonu'ya giderek Çobanogullarindan Yavlak Arslan ile anlasmis ve Sultan Mesud'a karsi harekete geçmislerdi  Geyhatu Karaman, Esref ve Mentese beylerine karsi tenkil hareketini tamamladiktan sonra Kiliç Arslan ve Çobanogullarindan Yavlak Arslan'a karsi bir ordu sevketti   Selçuklu-Mogol ordusu Kastamonu topraklarina girip Derbendler bölgesinde beklemekte iken Türkmenlerin baskinina ugradi  Iki taraf da agir kayiplar verdi ve Sultan Mesud ile önde gelen kumandanlarin bir kismi esir düstü  Müttefik Selçuklu-Mogol ordusu karsi saldiriyla Türkmenleri bozguna ugratti  Bu hengâmede Kastamonu beyi Yavlak Arslan da sehit düstü  b) Mogol Noyanlarinin çikardigi isyanlar: Selçuklu hanedani mensuplari arasindaki taht kavgalarina ilâveten Mogol noyanlari arasindaki mücadele de Anadolu'da büyük sikintilara sebep oldu  Ilhanli hükümdari Mahmud Gazan Han'in Anadolu genel valiligine getirdigi Togaçar Noyan daha sonra gözden düsmüs ve yine Gazan Han'in gizli emriyle Baltu ve Arap Noyan tarafindan öldürülmüstür  Baltu Noyan giderek güçlenmis ve hanin emirlerini dinlemez olmustu  Bunun üzerine Gazan Han Kutlug Sah kumandasindaki 30  000 kisilik bir orduyu 1296 yilinda Anadolu'ya gönderdi  Baltu Noyan kaçip Ermeni tekfuruna sigindi  Fakat Tekfur onu yakalayip Tebriz'e gönderdi  Baltu burada Gazan Han tarafindan idam edildi  Sultan Mesûd Baltu Noyan'in tahakkümü altinda oldugu için Gazan Han'in isteklerini yerine getiremiyordu  Kutlug Sah itham altinda oldugu için Sultan Mesud'u Gazan Han'in huzuruna çikardi  O Gazan Han'a mazeretini anlattiysa da 1296 yilinda tahtindan uzaklastirilip Hemedan'a sürüldü ve Selçuklu tahti III  Alaeddin Keykubad 1298'de tahta çikincaya kadar 2 yil bos kaldi  Sehzadelerin ve Mogol noyanlarin çikardigi karisikliklar Anadolu halkinin daha da perisan olmasina sebep oldu  Horasan Irak ve Azerbaycan'dan yola çikan pekçok kisi burada bir mevki ele geçirmeye çalisiyordu  Gazan Han'in Konya'ya gelen elçisi Ahilerin reisi Ahmed Sah tarafindan uzaklastirilinca hükümdara yaranmak isteyen Sarap-sâlar onu öldürdü  Bu olay halki mateme bogdu  Cenaze merasiminde 15  000 kisi basaçik yürüdü  Sehir ileri gelenlerinin israrlari karsisinda Ahmed Sah'in katili yakalanip idam edildi | 
|   | 
|  | 
|  | aNADOLU Selçuklu Devletinin Yıkılışı |  | 
|  04-21-2009 | #26 | 
| 
Şengül Şirin   |   aNADOLU Selçuklu Devletinin YıkılışıANADOLU SELÇUKLU DEVLETI'NIN YIKILISI1243 Kösedag bozgunu Selçuklu Devleti için büyük bir felâketin baslangici olmustur  Ülke o tarihten baslayarak iktisadî, ictimaî ve siyasî buhranlara sürüklenmis ve Mogol istilasina maruz kalmistir  Hem Mogollarin giderek artan tahakkümü hem de tahta geçen Selçuklu sultanlarinin liyakatsizligi devletin itibarini sarsmistir  Özellikle Muineddin Süleyman Pervane'nin 1277'de vuku bulan ölümünden sonra halk Mogol zulüm ve baskisi altinda ezilirken, zaman zaman hanedan mensuplari ve Mogol sehzadelerinin çikardigi isyanlar ve Türkmenlerle yapilan mücadeleler ülkeyi maddî ve manevî bakimdan perisan etmistir   Mogol baskisi karsisinda devlet çökerken uclardaki Türkmenler maruz kaldiklari imha hareketlerine ragmen varliklarini sürdürmeyi basarmis ve Anadolu'nun muhtelif yerlerinde beylikler kurmuslardir  Son Selçuklu sultani olarak kabul edilen II  Mesud'un ikinci saltanati oldukça sönük geçmis, ölümü bile ciddi bir yanki uyandirmamistir  II  Mesud'un 1308 yilinda ölümüyle Selçuklu devleti de yikilmistir   Bazi kaynaklar Sultan Mesud'un 1308 (veya 1310) yilinda ölümü üzerine yerine oglu V  Kiliç Arslan'in geçtigini ve Anadolu valisi Timurtas'in 1318 yilinda Selçuklu hanedani mensuplarini uçlara tenkil edisine kadar Konya'da tahtini korudugunu söyler  Eger bu kayitlar dogru ise Selçuklu Devleti'nin Anadolu'yu ebedî vatan haline getirip Osmanli Devleti gibi büyük bir imparatorlugun temellerini attigi ve 243 yil hüküm sürdükten sonra 1318'de yikildigi kabul edilebilir   | 
|   | 
|  | 
|  | Anadolu Selçuklu'larda Kültür ve Teskilat |  | 
|  04-21-2009 | #27 | 
| 
Şengül Şirin   |   Anadolu Selçuklu'larda Kültür ve TeskilatAnadolu Selçuklu'larda Kültür ve TeskilatHAKIMIYET ALÂMETLERI a  Baskent: Sultan, sarayinin, hükümet ve adliye teskilâtinin bulundugu bir merkeze sahip olmalidir  b  Saray: Çok eski dönemlerden beri bütün Türk devletlerinde saray hakimiyet alâmeti olarak kabul edilmistir  Selçuklu sultanlarinin Kayseri, Konya, Aksaray, Tokat, Antalya ve Sivas'ta saraylari vardi  c  Taht: Bazan serir kelimesiyle de ifade edilen taht-i saltanat, serir-i saltanat ve taht-i Süleymanî de denilen taht hükümdarlik sembollerindendi  Sultan I  Mesud ölümünden kisa bir süre önce oglu II  Kiliç Arslan'i Sultan ilân etti, diger ogullarini da melik unvaniyla baska vilayetlere tayin etti  Sultan Mesud bütün devlet erkâninin da katildigi törende tahttan inerek oglunu çikardi ve basina taç koydu  d  Sancak ve bayrak: Saltan I  Alaeddin Keykubad'in sari renkte bayragi vardi  e  Nevbet: Resmi bando takiminin saray veya hükümdarin çadiri önünde günde üç veya bes vakit konser vermesidir  Nevbet takimi seferde sultana refakat ederdi  Aksarayî II  Süleyman Sah'in günde üç, Ilhanlilar'a tabi Selçuklu sultanlarinin ise onlar gibi bes nevbet çaldirdiklarini söyler  IV  Kiliç Arslan ile Konya'da sultanligini ilan eden Cimri de beser nevbet çaldirmislardi  f  Unvan ve lâkaplar: Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu I  Süleymansah kaynaklarda "emir" unvaniyla anilirdi  Daha sonraki hükümdarlarin çogu es-Sultanü'l-Muazzam ve es-Sultanu'l-a'zam ünvanini kullanilmislardir  Ayrica II  Süleymansah es-Sultanü'l-Kahir, I  Izzeddin Keykâvus Inanç Bilge Kutlu ve es-Sultanu'l-Galib unvanini kullanmislardir  g  Çetr: Hükümdarlik alâmeti olarak kullanilan bir saltanat semsiyesidir  Anadolu Selçuklulari Abbasi halifelerine hürmetlerinden dolayi siyah renk, daha sonra II  Giyaseddin Keyhüsrev Sadeddin Köpek'in baskisiyla mavi renkte çetr kullanmislardir  Çetr çetrdâr adi verilen görevliler tarafindan tasinirdi  h  Sikke: Diger devletlerde oldugu gibi para bastirmak da hakimiyet alâmetidir  Bilindigi kadariyla günümüze intikal eden en eski tarihli sikke I  Mesud'a aittir  Altin, gümüs ve bakir paralar Konya, Kayseri, Aksaray, Sivas, Malatya, Erzincan, Bayburt ve Kastamonu'daki darphanelerde basilmistir  Büyük Selçuklular bir Türk-Islâm devleti olmak itibariyle diger müslüman Türk devletlerinde de degisik ölçülerde gördügümüz gibi eski Türk töre ve gelenekleriyle Islâmî unsurlarin kaynasmasindan olusan feodal bir yapiya sahipti  Türk hakimiyet anlayisinin "devlet hânedan azalarinin müsterek mirasidir" ilkesini benimseyen Anadolu Selçuklu Devleti'nde tahta tevârüs için kesin bir kaide yoktu  Bunun sonucu olarak da gerek Sultanlarin ölümünde ve gerekse sagliklarinda saltanati ele geçirmek üzere girisilen taht kavgalari hiç eksik olmamistir  Hânedan azalarinin herbiri hayatini ortaya koymak suretiyle böyle bir mücadeleye her an katilabilirdi  Maglub oldugu takdirde ise hakkinda verilecek cezaya -ki bu genellikle yayinin kirisiyle bogmak seklinde olurdu- riza göstermek durumundaydi  Büyük Selçuklular'in bütün tarihleri boyunca devam eden taht mücadelelerine halk seyirci kalmistir  Halkin taht kavgalarinda bî-taraf kalmasi, muhtemelen "hükümdari Tanri tayin eder" seklinde ifadesini bulan eski bir inançtan kaynaklaniyordu  Emir ve kumandanlar ise özellikle fetret devri saltanat mücadelelerinde kendi çikarlarini esas almis ve ona göre taraf degistirmislerdir  Sultanlarin sagliklarinda hânedan azalarindan herhangi birini veliahd tayin etmeleri ve biat almalari da tahta tevarüs için bir çözüm getirmemistir  Gerek sehzadeler ve gerekse hanedanin diger üyeleri, Sultanin, içlerinden birini veliahd tayin etmesini kendi mesru haklarina bir tecavüz olarak kabul etmisler ve tahtta hak iddia etmekten geri durmamislardir  Anadolu Selçuklu sultanlarinin seçtigi veliahtler de çok defa kardesleri tarafindan tahttan uzaklastirilmislardir  Meselâ Sultan Mes'ud (1116-1155) II  Kiliç Arslan'i (1155-1192) tahta çikardi  Fakat kardesi Sahinsah bunu tanimadi  Bu misallerden anlasildigi gibi veliahtlik hattâ bey'at hükümdar öldükten sonra hukukî degerini kaybediyordu  Zira hükümdarin ölümü ile birlikte kanunlar ve hukukî tasarruflar yeni hükümdar tasdik edinceye kadar hükümden düsmekte, hukukî mesnedden mahrum sayilmaktadir  Meselâ Osmanlilar'da yalniz memur ve askerin berati degil, her türlü vesika tahta çikan Sultan tarafindan yenilenirdi  Bu sebeple her cülûsta ülkenin yeni bastan tahriri prensip olarak kabul edilmistir  Anadolu Selçuklulari'nda II  Kiliç Arslan 'a karsi ogullarinin baslattigi isyanda gördügümüz gibi bazi hallerde kardesler tahtin islerinden birine tahsis edilmesini kabul etmezlerdi  Onlar veliahd tayinini kendi haklarina bir tecavüz saymaktaydilar  Zira her biri "kut"un kendilerine bagislandigina, Allah'in inayetiyle tahta geçmeye namzet olduklarina inanirlardi  Netice olarak diyebiliriz ki, Türk devletlerinde veliahtlik saltanata tevarüste bir usul olarak yerlesmemistir  Hanedan azalarinin hâkimiyete müstereken sahip oldugu ve hükümdari Allah'in seçtigi seklindeki gelenek çok kuvvetliydi  Türklerde hükümranlik hakkinin karizmatik vasfi, birden fazla sahsin ayni devlet idaresinde ve ayni kudrette Tanri bagisi (kut) ile donatilmis olmasina imkân vermez  Karizma (Kut')nin kan vasitasiyla babadan (Hatun'dan dogan) ogullarin hepsine intikal ettigi inanci dolayisiyla hükümdarin ölümünden sonra evlâtlar arasinda vukua gelen taht mücadelelerinde içlerinden biri tam basariya ulasamadigi takdirde (kut'a nail olamadiginin anlasilmasi halinde) devlet parçalanmaktadir   Yani Türk devletlerinin merkeziyetçi bir karakter tasimasi bizatihî onlarin varliklarini, kudret ve ihtisamlarini sürdürmeleriyle yakindan alâkalidir  Büyük Selçuklular'da bilfiil isyana girismeyen bir hanedan mensubunun saltanatta hak iddia edebilir diye idam edildigine rastlamiyoruz  Buna karsilik Anadolu Selçuklulari'nda ve Osmanlilar'da kardes katline rastlamaktayiz  II  Kiliç Arslan, 1155'de tahta çiktigi zaman kendine rakip gördügü ortanca kardesini bogdurtmustu  II  Giyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) de bir oglu olunca hapisteki kardesini idam ettirmisti  Bunlar Büyük Selçuklular'da ve diger Türk devletlerinde de gördügümüz gibi Türkler'deki eski bir gelenege dayanarak yay kirisi ile idam edilmistir  Hanedandan olanlarin kani dökülmeden yayinin kirisi ile bogulmasi hükümdarin kutsî bir mense'den geldigi telâkkisi ile ilgilidir  Bu gelenek çok eski zamanlardan beri mevcuttur  Mezkûr telâkkî onlarda esasen var olan kan taassubu inanci ile de birleserek hükümdar ailesine mensup olanlarin kanlarinin dökülmemesi âdetini dogurmustur  Türk ve Mogollar'in Islâmî devirde bile bu eski Paganizm âdetini yasatmalari gayet tabiîdir  Ok ve yayin eski Türk hayatindaki ehemmiyeti düsünülürse öldürme sekilleri arasinda "yay kirisi ile bogma"nin en eski sekil oldugu söylenebilir  Türkler'in paganizm devrindeki dinî-sihrî itikadlarina, onlara bagli hukukî telâkkilere istinad eden kan dökmeme âdetine Büyük Selçuklular'da da tamamen riayet edildigini görmekteyiz  Anadolu Selçuklulari'nda sultan büyük-küçük tefrik etmeden ogullarindan birini veliahd tayin edebilir  Veliahtlik taht üzerinde hak iddia etmeye engel degildir  Izzeddin II  Kiliç Arslan, küçük oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i halef tayin etti  Diger kardesler kiskanip büyük kardes Rukneddin Süleyman'in etrafinda toplandilar  O da 1192'de babasi ölünce Konya'yi kusatip tahta geçti  Rükneddin Süleyman ölünce (1204) oglu III  Kiliç Arslan sultan ilân edildi  Fakat Giyaseddin Keyhüsrev tahta çikti  Onun ölümünde (1211) büyük oglu Izzeddin Keykâvus (1211-1220) tahta çikti  Fakat kardesi Alâeddin Keykubad (1220-1237) bunu tanimadi  Izzeddin Keykâvus ölünce kimin tahta geçecegi tartisiliyordu  Sonra oglu Alâeddin üzerinde karar kilindi  Görüldügü üzere Türk devletlerinde saltanat verasetini tanzim eden bir esas mevcut degildir  Onlarda tahti hanedanin muayyen azasina intikal ettiren bir gelenek de yerlesmemistir  Zaman zaman veliaht tayini, ekber evlâdin ya da küçügün tercihi gibi temayüller belirmis ise de taht daima ilâhî takdire açik tutulmustur  Hâkimiyetin ilâhî mense'li oldugunu kabul eden bu düsünce karsisinda diger âdet ve anlayislar hükümsüz kalmistir  Hanedandan biri bilfiil saltanati ele geçirdikten sonra onun mesruiyyeti nazarî ve hukukî bakimdan mesele teskil etmezdi  Asirlardir süre gelen bu gelenek, Türkler'de hâkimiyetin menseini Tanri'ya dayandiran eski dinî telâkkîlerle ilgili görünmekte ve Orta Asya Türk kavimlerinde daha kuvvetle açiga çikmaktadir  Büyük Selçuklular'da oldugu gibi Anadolu Selçuklulari'nda da ülkenin hanedan mensuplari arasinda muayyen hakimiyet sahalarina taksimi vazgeçilmez bir kaide olarak daima tatbik edilmistir  Mikhail'in daha babasinin sagliginda ölümü üzerine Israil (Arslan) ailenin basi olmustu  Sonra onun ahfadina batidaki en uzak uc bölgesi Anadolu yurtluk olarak verilmisti  Anadolu Selçuklu sultani II  Kiliç Arslan'in sagliginda memleketi ogullari arasinda taksim etmesi de eski Türk geleneginin devam ettigini göstermesi bakimindan zikre deger  Onlardan her biri kendilerine ait mintikalarda bagimsiz bir hükümdar gibi hareket etmekteydiler  HÜKÜMDAR Anadolu Selçuklu devletinde yönetim diger Türk devletlerinde gördügümüz gibi sultanin mutlak kontrolü altindadir  Mogol istilâsi sirasinda oldugu gibi "Ilhan'a ubudiyet arzeden, gerektigi zaman Anadolu içindeki seyahatlerinde ona refakat eden, bazan Mogol noyanlarina mazeret beyan edip af dileyen, belirli yerlerde ikamete mecbur edilen, yargilanip cezalandirilan ve hatta katledilen zavalli birer hükümdar durumuna düsürülen" son dönem Selçuklu sultanlari istisnadan ibarettir  Sultan siyasî iktidari baska bir kuvvetin iznine bagli olmadan kullanir  HAKIMIYET ALÂMETLERI a  Baskent: Sultan, sarayinin, hükümet ve adliye teskilâtinin bulundugu bir merkeze sahip olmalidir  b  Saray: Çok eski dönemlerden beri bütün Türk devletlerinde saray hakimiyet alâmeti olarak kabul edilmistir  Selçuklu sultanlarinin Kayseri, Konya, Aksaray, Tokat, Antalya ve Sivas'ta saraylari vardi  c  Taht: Bazan serir kelimesiyle de ifade edilen taht-i saltanat, serir-i saltanat ve taht-i Süleymanî de denilen taht hükümdarlik sembollerindendi  Sultan I  Mesud ölümünden kisa bir süre önce oglu II  Kiliç Arslan'i Sultan ilân etti, diger ogullarini da melik unvaniyla baska vilayetlere tayin etti  Sultan Mesud bütün devlet erkâninin da katildigi törende tahttan inerek oglunu çikardi ve basina taç koydu  d  Sancak ve bayrak: Saltan I  Alaeddin Keykubad'in sari renkte bayragi vardi  e  Nevbet: Resmi bando takiminin saray veya hükümdarin çadiri önünde günde üç veya bes vakit konser vermesidir  Nevbet takimi seferde sultana refakat ederdi  Aksarayî II  Süleyman Sah'in günde üç, Ilhanlilar'a tabi Selçuklu sultanlarinin ise onlar gibi bes nevbet çaldirdiklarini söyler  IV  Kiliç Arslan ile Konya'da sultanligini ilan eden Cimri de beser nevbet çaldirmislardi  f  Unvan ve lâkaplar: Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu I  Süleymansah kaynaklarda "emir" unvaniyla anilirdi  Daha sonraki hükümdarlarin çogu es-Sultanü'l-Muazzam ve es-Sultanu'l-a'zam ünvanini kullanilmislardir  Ayrica II  Süleymansah es-Sultanü'l-Kahir, I  Izzeddin Keykâvus Inanç Bilge Kutlu ve es-Sultanu'l-Galib unvanini kullanmislardir  g  Çetr: Hükümdarlik alâmeti olarak kullanilan bir saltanat semsiyesidir  Anadolu Selçuklulari Abbasi halifelerine hürmetlerinden dolayi siyah renk, daha sonra II  Giyaseddin Keyhüsrev Sadeddin Köpek'in baskisiyla mavi renkte çetr kullanmislardir  Çetr çetrdâr adi verilen görevliler tarafindan tasinirdi  h  Sikke: Diger devletlerde oldugu gibi para bastirmak da hakimiyet alâmetidir  Bilindigi kadariyla günümüze intikal eden en eski tarihli sikke I  Mesud'a aittir  Altin, gümüs ve bakir paralar Konya, Kayseri, Aksaray, Sivas, Malatya, Erzincan, Bayburt ve Kastamonu'daki darphanelerde basilmistir  Büyük Selçuklular bir Türk-Islâm devleti olmak itibariyle diger müslüman Türk devletlerinde de degisik ölçülerde gördügümüz gibi eski Türk töre ve gelenekleriyle Islâmî unsurlarin kaynasmasindan olusan feodal bir yapiya sahipti  Türk hakimiyet anlayisinin "devlet hânedan azalarinin müsterek mirasidir" ilkesini benimseyen Anadolu Selçuklu Devleti'nde tahta tevârüs için kesin bir kaide yoktu  Bunun sonucu olarak da gerek Sultanlarin ölümünde ve gerekse sagliklarinda saltanati ele geçirmek üzere girisilen taht kavgalari hiç eksik olmamistir  Hânedan azalarinin herbiri hayatini ortaya koymak suretiyle böyle bir mücadeleye her an katilabilirdi   Maglub oldugu takdirde ise hakkinda verilecek cezaya -ki bu genellikle yayinin kirisiyle bogmak seklinde olurdu- riza göstermek durumundaydi  Büyük Selçuklular'in bütün tarihleri boyunca devam eden taht mücadelelerine halk seyirci kalmistir  Halkin taht kavgalarinda bî-taraf kalmasi, muhtemelen "hükümdari Tanri tayin eder" seklinde ifadesini bulan eski bir inançtan kaynaklaniyordu  Emir ve kumandanlar ise özellikle fetret devri saltanat mücadelelerinde kendi çikarlarini esas almis ve ona göre taraf degistirmislerdir  Sultanlarin sagliklarinda hânedan azalarindan herhangi birini veliahd tayin etmeleri ve biat almalari da tahta tevarüs için bir çözüm getirmemistir  Gerek sehzadeler ve gerekse hanedanin diger üyeleri, Sultanin, içlerinden birini veliahd tayin etmesini kendi mesru haklarina bir tecavüz olarak kabul etmisler ve tahtta hak iddia etmekten geri durmamislardir  Anadolu Selçuklu sultanlarinin seçtigi veliahtler de çok defa kardesleri tarafindan tahttan uzaklastirilmislardir  Meselâ Sultan Mes'ud (1116-1155) II  Kiliç Arslan'i (1155-1192) tahta çikardi  Fakat kardesi Sahinsah bunu tanimadi  Bu misallerden anlasildigi gibi veliahtlik hattâ bey'at hükümdar öldükten sonra hukukî degerini kaybediyordu  Zira hükümdarin ölümü ile birlikte kanunlar ve hukukî tasarruflar yeni hükümdar tasdik edinceye kadar hükümden düsmekte, hukukî mesnedden mahrum sayilmaktadir  Meselâ Osmanlilar'da yalniz memur ve askerin berati degil, her türlü vesika tahta çikan Sultan tarafindan yenilenirdi  Bu sebeple her cülûsta ülkenin yeni bastan tahriri prensip olarak kabul edilmistir  Anadolu Selçuklulari'nda II  Kiliç Arslan 'a karsi ogullarinin baslattigi isyanda gördügümüz gibi bazi hallerde kardesler tahtin islerinden birine tahsis edilmesini kabul etmezlerdi  Onlar veliahd tayinini kendi haklarina bir tecavüz saymaktaydilar  Zira her biri "kut"un kendilerine bagislandigina, Allah'in inayetiyle tahta geçmeye namzet olduklarina inanirlardi  Netice olarak diyebiliriz ki, Türk devletlerinde veliahtlik saltanata tevarüste bir usul olarak yerlesmemistir  Hanedan azalarinin hâkimiyete müstereken sahip oldugu ve hükümdari Allah'in seçtigi seklindeki gelenek çok kuvvetliydi  Türklerde hükümranlik hakkinin karizmatik vasfi, birden fazla sahsin ayni devlet idaresinde ve ayni kudrette Tanri bagisi (kut) ile donatilmis olmasina imkân vermez  Karizma (Kut')nin kan vasitasiyla babadan (Hatun'dan dogan) ogullarin hepsine intikal ettigi inanci dolayisiyla hükümdarin ölümünden sonra evlâtlar arasinda vukua gelen taht mücadelelerinde içlerinden biri tam basariya ulasamadigi takdirde (kut'a nail olamadiginin anlasilmasi halinde) devlet parçalanmaktadir  Yani Türk devletlerinin merkeziyetçi bir karakter tasimasi bizatihî onlarin varliklarini, kudret ve ihtisamlarini sürdürmeleriyle yakindan alâkalidir  Büyük Selçuklular'da bilfiil isyana girismeyen bir hanedan mensubunun saltanatta hak iddia edebilir diye idam edildigine rastlamiyoruz  Buna karsilik Anadolu Selçuklulari'nda ve Osmanlilar'da kardes katline rastlamaktayiz  II  Kiliç Arslan, 1155'de tahta çiktigi zaman kendine rakip gördügü ortanca kardesini bogdurtmustu  II  Giyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) de bir oglu olunca hapisteki kardesini idam ettirmisti  Bunlar Büyük Selçuklular'da ve diger Türk devletlerinde de gördügümüz gibi Türkler'deki eski bir gelenege dayanarak yay kirisi ile idam edilmistir  Hanedandan olanlarin kani dökülmeden yayinin kirisi ile bogulmasi hükümdarin kutsî bir mense'den geldigi telâkkisi ile ilgilidir  Bu gelenek çok eski zamanlardan beri mevcuttur  Mezkûr telâkkî onlarda esasen var olan kan taassubu inanci ile de birleserek hükümdar ailesine mensup olanlarin kanlarinin dökülmemesi âdetini dogurmustur  Türk ve Mogollar'in Islâmî devirde bile bu eski Paganizm âdetini yasatmalari gayet tabiîdir  Ok ve yayin eski Türk hayatindaki ehemmiyeti düsünülürse öldürme sekilleri arasinda "yay kirisi ile bogma"nin en eski sekil oldugu söylenebilir  Türkler'in paganizm devrindeki dinî-sihrî itikadlarina, onlara bagli hukukî telâkkilere istinad eden kan dökmeme âdetine Büyük Selçuklular'da da tamamen riayet edildigini görmekteyiz  Anadolu Selçuklulari'nda sultan büyük-küçük tefrik etmeden ogullarindan birini veliahd tayin edebilir  Veliahtlik taht üzerinde hak iddia etmeye engel degildir  Izzeddin II  Kiliç Arslan, küçük oglu Giyaseddin Keyhüsrev'i halef tayin etti  Diger kardesler kiskanip büyük kardes Rukneddin Süleyman'in etrafinda toplandilar  O da 1192'de babasi ölünce Konya'yi kusatip tahta geçti  Rükneddin Süleyman ölünce (1204) oglu III  Kiliç Arslan sultan ilân edildi  Fakat Giyaseddin Keyhüsrev tahta çikti  Onun ölümünde (1211) büyük oglu Izzeddin Keykâvus (1211-1220) tahta çikti  Fakat kardesi Alâeddin Keykubad (1220-1237) bunu tanimadi  Izzeddin Keykâvus ölünce kimin tahta geçecegi tartisiliyordu  Sonra oglu Alâeddin üzerinde karar kilindi  Görüldügü üzere Türk devletlerinde saltanat verasetini tanzim eden bir esas mevcut degildir  Onlarda tahti hanedanin muayyen azasina intikal ettiren bir gelenek de yerlesmemistir  Zaman zaman veliaht tayini, ekber evlâdin ya da küçügün tercihi gibi temayüller belirmis ise de taht daima ilâhî takdire açik tutulmustur  Hâkimiyetin ilâhî mense'li oldugunu kabul eden bu düsünce karsisinda diger âdet ve anlayislar hükümsüz kalmistir  Hanedandan biri bilfiil saltanati ele geçirdikten sonra onun mesruiyyeti nazarî ve hukukî bakimdan mesele teskil etmezdi  Asirlardir süre gelen bu gelenek, Türkler'de hâkimiyetin menseini Tanri'ya dayandiran eski dinî telâkkîlerle ilgili görünmekte ve Orta Asya Türk kavimlerinde daha kuvvetle açiga çikmaktadir  Büyük Selçuklular'da oldugu gibi Anadolu Selçuklulari'nda da ülkenin hanedan mensuplari arasinda muayyen hakimiyet sahalarina taksimi vazgeçilmez bir kaide olarak daima tatbik edilmistir  Mikhail'in daha babasinin sagliginda ölümü üzerine Israil (Arslan) ailenin basi olmustu  Sonra onun ahfadina batidaki en uzak uc bölgesi Anadolu yurtluk olarak verilmisti  Anadolu Selçuklu sultani II  Kiliç Arslan'in sagliginda memleketi ogullari arasinda taksim etmesi de eski Türk geleneginin devam ettigini göstermesi bakimindan zikre deger  Onlardan her biri kendilerine ait mintikalarda bagimsiz bir hükümdar gibi hareket etmekteydiler  DIVAN TESKILÂTI Anadolu Selçuklulari'nda devlet islerinin görüsülüp karara baglandigi Divân-i a'lâ'nin (Divân-i âlî, divân-i saltanat) baskani vezirdir  Devlet idaresinde birinci derecede rol oynayan divân-i a'lâ'nin diger üyeleri sunlardir: Naib-i saltanat, beylerbeyi, tugrâî, atabeg, pervâne, âriz, müstevfî ve müsrif-i memâlik  Divana gelen meseleler vezirin baskanliginda müzakere edilir ve alinan kararlar vezirin saginda ve solunda oturan münsîler (divân kâtipleri) tarafindan defâtir-i dîvan-i a'lâ'ya islenirdi  Divan kararlari Fahreddin Ali'nin vezirligine kadar Arapça yazilirdi  Daha sonra Farsça yazilmaya baslandi  Divana gelen bazi meseleler önce ilgili divanlara havale edilir ve onlarin yaptigi inceleme ve hazirladigi raporlar daha sonra divân-i a'lâda görüsülüp nihaî karara baglanirdi  Divanda tercümanlar da görev alir ve yabanci devletlere gönderilecek yazilari kaleme alir ve gerektiginde tercümanlik da yaparlardi  I  Alaeddin Keykubad zamaninda divanda dört münsî ile iki tercüman vardi   | 
|   | 
|  | 
|  | Selçuklu Tarihi / Dıvan-ı Alanın Üyeleri |  | 
|  04-21-2009 | #28 | 
| 
Şengül Şirin   |   Selçuklu Tarihi / Dıvan-ı Alanın ÜyeleriDIVAN-I A'LÂ'NIN ÜYELERI a  Naib-i saltanat: Büyük Selçuklu devlet teskilâtinda rastlamadigimiz bu makam muhtemelen Eyyubî devlet teskilâti örnek alinarak ihdas edilmistir  Önemli devlet adamlari ve kumandanlar arasindan seçilen naib-i saltanat sultanin merkezde bulunmadigi zamanlarda ona vekâleten devlet islerini yürütürdü  Kendilerine naib-i saltanat olduklarinin alameti olarak bir altin kiliç verilirdi  Naibü'l-hazre de denilen bu görevli baslangiçta sadece sultan tarafindan tayin edildigi halde ülke Mogol tahakkümüne maruz kaldiktan sonra Ilhanli hükümdarinin onayini alan vezirlerin de bazi sahislari bu makama getirdikleri görülmektedir  Fahreddin Ali vezir olduktan sonra Emînüddin Mikâil'i nâib-i saltanat tayin etmisti  Ayrica Mogol istilâsi sirasinda Ilhanli hükümdarlarinin sultanin naibinden ayri olarak bizzat kendilerinin de naib tayin ettikleri anlasilmaktadir  Fahreddin Ali'nin ölümünden sonra Mücirüddin Emirsah, Argun Han'in buyruguyla Naib-i saltanat olarak görevlendirilmistir  Bazan ayni sahis hem Anadolu Selçuklu sultaninin hem de Ilhanli hükümdarinin naibi olarak hizmet ederdi  Meselâ Semseddin Isfahânî hem Selçuklu sultani hem de Batu Han tarafindan naib-i saltanat olarak görevlendirilmisti  Bu görevde bulunan bazi devlet adamlari sunlardir: Celâleddin Karatay, Sücâeddin Abdurrahman, Nizâmeddin Hursid, Fahreddin Ali, Emirü'd-din Mikâil, Mücirüddin Emir Sah, Cemaleddin, Mehmed Pervâne ve Kemaleddin Tiflisî  b  Beylerbeyi: Anadolu Selçuklu devlet teskilâtinda nüfuz bakimindan en önde gelen görevlilerden biridir  Emirü'l-ümerâ ve melikü'l-ümerâ da denilen beylerbeyi ordunun bas kumandani olmasi sebebiyle divanda sözü geçerdi  Zaman zaman hükümdarlarin bile onlardan çekindigi hatta komplo hazirlayarak onlari bertaraf ettigi görülmektedir  Merkezdeki beylerbeyinden farkli olarak uçlarda görev yapan askerlerin basinda da uc beylerbeyi denilen bir emîr bulunurdu  Meselâ Hüsameddin Çoban Kastamonu'da uç beylerbeyi olarak görev yapmistir  Bir baska uc beylerbeyi de Seyfeddin Kizil'dir  II  Giyaseddin devrinin nüfuzlu devlet adami olan Sadeddin Köpek de Samsat seferi sirasinda Melikü'l-ümerâ unvanini almisti  Samsat kalesini aldiktan sonra gücü bir kat daha artan Sadeddin Köpek kendinden önce beylerbeyi olan Kemaleddin Kâmyâr'i tevkif ettirerek muhtemelen bu görevi de kendisi üstlenmistir  Beylerbeyi olarak görev yapan bazi devlet adamlari söyle siralanabilir  Seyfeddin Ayaba, Semseddin Has Oguz, Serefüddin Mahmud, Sirâceddin, Kemaleddin Kâmyâr, Seyfeddin Torumtay, Serefüddin Mesud, Azîzüddin  c  Tugrâî: Devletin iç ve dis her çesit yazismalarini idare eden mensûr, berât, name ve muahedeleri kaleme alan, ferman ve mensûrlara sultanin alâmet ve tugrâsini çekmekle görevli olan Tugrâî Divan-i insâ ve tugrânin reisidir  Iyi tahsil görmüs, Arapça ve Farsça'ya vakif kalem erbabindan seçilirdi  Anadolu Selçuklulari'nda divân-i insâ, divân-i arzdan sonra gelirdi  Meselâ I  Izzeddin Keykâvus zamaninda (1211-1220) Semseddin Taber divân-i insâ reisi iken daha sonra emîr-i âriz-i memâlik-i Rûm tayin edilmistir  d  Atabeg: Büyük Selçuklu Devleti'nde oldugu gibi Anadolu Selçuklulari'nda da atabeglik müessesesi mevcuttu  Sehzâdeleri iyi bir devlet adami olarak yetistirmekle görevli olan atabegler (lalalar) güvenilir ve nüfuzlu kumandanlar arasinda seçilirdi  Sehzadeler atabegin gözetiminde "melik" unvaniyla her hangi bir vilayetin idaresine memur edilirlerdi  Ancak daha sonra sehzadelerin egitiminden sorumlu atabeglerin yaninda baskentte sultanin yaninda ona müsavirlik eden bir atabeg daha tayin edilmeye baslanmistir  Bu atabegler divan üyesi olarak müzakerelere istirak ederlerdi  Bu konuyla ilgili bir fermanda bütün devlet erkâninin önemli konularda hükümdarin atabegiyle istisâre etmesi emredilmektedir  Atabeglerin Anadolu Selçuklu devletine büyük hizmetleri olmustur  Bunlarin basinda da Semseddin Altunaba ile Celaleddin Karatay gelir  Arslan ve II  Alaeddin Keykubâd ile müsterek hakimiyetin basladigi 1249 yilina kadar yürüttügü naib-i saltanat görevini birakarak atabeg-i Rûm unvaniyla atabeglik görevini üstlenmis ve 1254'te ölümüne kadar bu makamda kalmis devletin birlik ve bütünlügünü korumus, sehzadeler arasinda geçimsizlige ve ihtirasli devlet adamlarinin faaliyetlerine mani olmustur  e  Pervâne:    Arazi tevcihatiyla ilgili defterleri tutmak, iktalara ait mensurlari hazirlamak ve istihbarat faaliyetlerini yürütmekle görevli olan pervane de divân-i a'lâ'nin üyesiydi  Sultanlar pervaneleri bu görevleri disinda siyasî ve askerî iliskileri yürütmekle de görevlendirebilirlerdi  Meselâ Muineddin Süleyman Pervâne IV  Kiliç Arslan tarafindan Mogollara elçi olarak, II  Alaeddin Keykubad da Erzincan'li Kadi Serefüddin'in oglu Taceddin'i Diyarbekir'i zaptetmek üzere görevlendirmisti  Anadolu Selçuklulari tarihinde Muineddin Süleyman Pervane'nin ayri bir yeri vardir  Mogol tahakkümü sirasinda sultani da asarak bütün yetkileri elinde toplayan Muineddin Süleyman sahsî kabiliyeti sayesinde hem Ilhanlilar hem de Memlûklülerle iyi iliskiler kurmus ve bir devre adini vermistir  f  Âriz: Büyük Selçuklu Devleti'nde oldugu gibi ordunun her türlü ihtiyacini karsilamak ve askerlerin maaslarini dagitmakla görevli olan Divân-i arz'in baskanidir  Ancak ordunun sevk ve idaresine müdahale etmezdi  Bu görev daha önce geçtigi gibi beylerbeyinindi  g  Müstevfî: Büyük Selçuklular'da da gördügümüz divân-i istifâ devletin bütün malî islerini yürütmekle görevli olup divan baskanina müstevfî veya sahib-i divân-i istifâ denilir  Sultan tarafindan tayin edilen müstevfî vergi tarh ve tahakkukunda çok dikkatli davranmali, halktan haksiz vergi alinmasina mani olmalidir  Tayin ettigi amillerin adil ve mutemet olmasina dikkat etmeli, halkin sikâyetlrini arzetmesi için kapisini daima açik bulundurmalidir  Mogol istilâsi sirasinda müstevfîleri Ilhanli hükümdarlari tayin etmeye baslamistir  Mecdüddin Muhammed b  Hasan'in divân-i istifâ baskanligina tayiniyle bir mensurda onun bütün vergileri toplamasi, divan görevlilerini bos birakmamasi, nedimlerin sözlerine itibar etmemesi ve devlet gelirlerinin zorbalarin elinde telef olmamasina özen göstermesi istenmektedir  Bir baska mensûrda da divân-i istîfa'nin saltanatin diregi oldugu ifade edilmekte ve mâlî islerin isbilir (kârdâr) ve güvenilir kisilere verilmesi, tuzlalarda liyakatli âmillerin görevlendirilmesi emredimektedir  h  Müsrif: Devletin malî ve idarî faaliyetlerini denetleyen divan-i isrâfin reisidir  Müsrif kendisine bagli memurlari vasitasiyla ülkenin her tarafinda hazineye ait mallari tesbit ve defterleri kontrol ettirirdi  SARAY TESKILÂTI Anadolu Selçuklulari saray teskilâti Büyük Selçuklu devleti saray teskilâti esas alinarak olusturulmustur  Baslica saray görevlileri sunlardir: a  Hacibü'l-huccâb: Sultan ile divan üyeleri arasinda irtibati saglayan bas hacib saray görevlilerinin hizmetlerini kontrol etmekten de sorumlu idi  Hacibü'l-huccâb'in emrinde hacip ve perdedar denilen görevliler vardi  b  Emîr-i cândâr:    Sarayi ve sultani korumakla görevli olan Candarlarin reisi olan emîr-i cândâr hazarda ve seferde buyrugu altindaki muhafizlarla birlikte sultani korumakla mükelleftir  I  Alaeddin Keykubad sultan olarak Konya'ya gelirken yaninda 120 kisiden olusan muhafiz (candâr) birligi vardi  Bunlar altin sirmali hamayil ile asili kiliç tasirlardi  Candarogullari beyliginin kurucusu Emir Semseddin Yaman'in lâkabina bakilarak onun da Anadolu Selçuklularinda emîr-i cândâr olarak görev yaptigi söylenebilir   c  Üstâdüddâr: Saray naziri olup saraya ait bütün harcamalari ve saray görevlilerini kontrol eder  d  Emîr-i çasnigîr: Sultanin sofrasinin hazirlanmasina nezaret ve yemekleri kontrol eden görevlidir  Çok güvenilir emirler arasindan seçilen çasnîgîrin görevi sofraya konulan yemekleri sultandan önce tatmak suretiyle yemege zehir katilma ihtimalini ortadan kaldirmakti  Büyük Selçuklularda ve diger bazi Islâm devletlerinde de gördügümüz çasnigîr Anadolu Selçuklu devletinde de önemli bir görevli idi  Meshur emîrlerden Mübârizüddin Çavli ile Semseddin Altunaba da çasnigîr (emir-i zevvâk) olarak hizmet etmislerdi  e  Emîr-i silâh: Silahlarin bakim ve muhafaza edilmesiyle görevli olan silâhdarlarin emiri olup merasimlerde hükümdarin silahini tasirdi  f  Emîr-i sikâr: Hükümdarin av islerini idare eden ve av kuslariyla av hayvanlarinin egitiminden sorumlu olan saray görvlisidir  Emîr-i sikârlar nüfuz ve itibar sahibi kumandanlar arasindan seçilirdi  Meselâ meshur devlet adami Sadeddin Köpek Sultan I  Alaeddin Keykubad'in, Kilavuzoglu Tumanbay da III  Giyaseddin Keyhüsrev'in emîr-i sikârlari idiler  Bütün kusçular emîr-i sikârlarin emrindeydi  Bunlarin yaninda yine av ile görevli askerler bulunurdu  Anadolu Selçuklularinda emîr-i sikârliga tayinle ilgili bir vesikada bu görevlilerde aranan vasiflar ve av sirasinda dikkat edilmesi gereken hususlar sayilarak emîr-i sikârin bu önemli vazifede bâzdârlari kulluk ve mülâzemette bulundurmasi, sürgün avinda kus ve hayvanlari halka haline getirme zamaninda cesur ve marifetli avcilari hizmete sokmasi ve kuslarin avlanma mevsiminde avcilari pusuya yatirmasi gerektigi ifade edilmektedir  Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu sultanlarinin sofrasinda av eti hiç eksik olmazdi  Nitekim sultan Meliksah ile I  Alaeddin Keykubad bir rivayete göre yedikleri av etinden zehirlenerek ölmüslerdir  II  Giyaseddin Keyhüsrev'in av hayvanlari yaninda vahsî hayvanlari da besledigi, Ermeni kralinin sultan I  Izzeddin Keykâvûs'a çesitli hediyeler yaninda bâz (dogan) ve sahin de göndermesi Selçuklu sultanlarinin kuslara ne derecede önem verdiklerini göstermektedir  Anadolu Selçuklularinda yilda iki defa umûmî ava çikilirdi  Bu ava bütün devlet erkâni katilir ve av sölenle sona ererdi  g  Emîr-i alem: Sultan sancagini tasiyan ve onu korumakla görevli olan emîrdir  h  Emîr-i âhûr: Hükümdarin atlarina bakmakla görevli emîrdir  Buyrugu altindaki hademeler atlarin egitimi ve tavlalarin bakimindan sorumludur   k  Câmedâr: Hükümdarin elbiselerine nezaret etmekle görevlidir  Elbiselerin muhafaza edildigi câmehâne de onun kontrolündeydi  Câmedârlar sultanin elbiselerini giymelerine de yardimci olurlardi  l  Tastdâr: Hükümdar elini yikarken, abdest alirken legen tutup su döken saray görevlisi  m  Emîr-i meclis: Sultanin bezm denilen meclisine girecek olanlari içeri alan, ziyafet salonlarini düzenlemekten sorumlu saray görevlisi olup Anadolu Selçuklulari'nda önemli bir memuriyetti  n  Havâyicsâlâr: Havâyichâne denilen mutfak islerine bakan ve yemekleri pisiren saray ahçisi  o  Serhenk (Çavus): Sultanin önünden giderek yol açardi  Merasimlerde ve alaylarda ellerinde süslü degneklerle görev yaparlardi  I  Alaeddin Keykubad sultan ilân edilip tahta çikmak üzere Konya'ya giderken yaninda 500 serhenk vardi  p  Emîr-i devât (devâtdâr): Baslangiçta sultanin divit takimindan sorumlu olan ve daha sonra çesitli görevler üstlenen saray memuru  Meshur devlet adami Celâleddin Karatay da emîr-i devât olarak hizmet etmisti  ADLÎ TESKILÂT Anadolu Selçuklulari döneminde ülkede meydana gelen hukukî meseleler kadilar tarafindan Hanefi mezhebi hükümleri esas alinarak çözülürdü  Halkla ilgili bütün davalara ve miras islerine kadilar bakardi  Ancak askerî davalar kadilesker tarafindan karara baglanirdi  Kadi'l-kudât (baskadi) Konya'da oturur ve diger kadilari kontrol ederdi  Kadi'l-kudât bütün ilmiyye sinifinin da reisi idi  Kadilarin baktigi ser'î davalarin disinda basta devlet aleyhine islenen cürümler olmak üzere, her çesit baski ve zulümle ilgili davalara ise örfî ve ser'î hukuku esas alarak emîr-i dâdlar bakardi  Anadolu Selçuklularinda emîr-i dâd protokolde atabegden sonra gelirdi ve çok nüfuzlu bir emîr idi  I  Alaeddin Keykûbad hükümdarliginin ilk yillarinda dîvân-i mezalime bizzat baskanlik edip sikâyetleri dinlerdi  Ancak daha sonra islerinin yogunlugu yüzünden bu görevi emîr-i dâd'a birakti  Fahreddin Ali emîr-i dâdliktan vezirlige yükseldigi gibi Emîr-i dâd Emînüddin Düleycânî ayni zamanda üstâdüddarlik, evkaf hakimligi ve müstevfîlik görevlerini de üstlenmisti  Emîr-i dâd hem divan-i mezâlim hem de kadilarin verdigi hükümleri infaz etmekle görevliydi  Kaynaklarda emir-i dâd olarak hizmet eden diger bazi görevliler arasinda Nusret Yakut ve Nizâmeddin'den de bahsedilmektedir  III  Giyaseddin devrinde kadilik görevinde bulunanlardan bazilari da söyle siralanabilir: Kadi'l-kudât Siraceddin Mahmud-i Ermevî, Celaleddin Habîb, Emînüddin Tebrîzi, Izzüddin, Bedreddin Kazvinî, Taceddin Hoyi ve Sadüddin  ASKERÎ TESKILÂT Anadolu Selçuklu Devleti esas itibariyle askerî bir hüviyete sahipti  Ordu devlet yönetiminde ve teskilâtin hemen her kademesinde önemli rol oynuyordu  Divân-i a'lâ'ya bagli olarak görev yapan divan-i arz ordunun her türlü ihtiyacini karsilamaktaydi  Savas zamanlarinda ordunun sevk ve idaresi vezir ve beylerbeyinin sorumlulugundaydi  Savas sirasinda Sultana emîrler, leskerler, reisler ve ileri gelen zevat refakat ederdi  Anadolu Selçuklularinda ordu baslica su siniflardan tesekkül ederdi   1  Kapikulu: Merkezde sultanin sahsina bagli olarak görev yapan bu askerler çesitli milletlerden teskil edilmisti  Bunlar da kendi aralarinda müfred, gulam, mülâziman-i yatak (yayak) ve halka-i hassa diye kisimlara ayrilmisti  Sarayda görev yapan askerler cândârlarla birlikte Sultanin ve sarayin korunmasinda istihdam edilmisti  Mülâzimân-i yatak ise hükümdarin çadirini beklerdi  Kapikulu süvarileri yilda dört defa bistegânî denilen maas alirlardi  2  Timarli sipahi: Ikta sahiplerinin maiyetindeki bu askerler savas zamanlarinda subasi denilen ve ayni zamanda bulunduklari sehirlerin emniyet ve asayisinden sorumlu olan kumandanlarin emrinde ana orduya katilirlardi  3  Ücretli askerler: Anadolu Selçuklu ordusunun temel unsurlarindan birini teskil etmekle beraber ihtiyaç halinde istihdam edilen bu askerler arasinda zaman zaman gayri müslim askerler de bulunurdu  Meselâ II  Giyaseddin devrindeki Babâî ayaklanmasinin bastirilmasinda ücretli Frank askerleri önemli hizmetlerde bulunmuslardi  4  Kayseri basta olmak üzere Sivas, Harput, Develi-Karahisar, Niksar, Malatya, Erzincan, Nigde, Ladik, Honas gibi önemli sehirlerde sürekli olarak bulundurulan muhafiz birlikleri  Bu mintikalara bagli ikta sahiplerinin maiyetindeki askerler, Türkmenler ve müstahkem yerlerdeki daimî kuvvetlerin kumandanlari o bölgenin subasisina tabi idiler  5  Uc birlikleri: Baris ve savas zamanlarinda Bizans Ermeni ve Gürcü sinirlarinda beylerinin emrinde bekleyen askerler  6  Anadolu Selçuklu Devletine tabi olan vassal statüdeki müslüman ve gayri müslim devletlerin ihtiyaç halinde antlasmalara uygun olarak gönderdikleri kuvvetler  Askerî merkezlerdeki kuvvetlerle ikta sahiplerinin emrindeki kuvvetler 1243'teki Kösedag bozgunundan sonra giderek azalmistir  Bunun da sebebi ikta sisteminin Mogol istilâsiyla tamamen sarsilmis olmasidir  IV  Kiliç Arslan iktâ arazileri mülk haline getirerek ordunun esasini teskil eden timarli sipahilerin yok olmasina sebep olmustur  Müineddin Süleyman Pervane'nin 1277'de ölümünden sonra Ilhanli istilâsi giderek siddetlenmis, hem ikta sistemi kaldirilmis, hem de ordu bertaraf edilmistir  Bu da gelirlerini kaybeden ikta sahiplerinin ülkenin her tarafinda isyan ve karisikliklar çikarmalariyla sonuçlanmistir  Orduda yaratilan bosluk Mogol askerleriyle giderilmeye çalisilmistir  Bu dönemde çikan isyanlar Selçuklu-Mogol müsterek kuvveti tarafindan bastirilmistir  Selçuklu ordusuna harekât sirasinda kumanda eden Beylerbeyi protokolde ön saflarda yer alirdi  Ayrica I  Alaeddin Keykubad'in güney sahillerini fethetmesinden sonra uc beylerbeyilikleri ihdas edildi  Beylerbeyi karsiliginda sipehdâr-i büzürg veya emîr-i büzürg tabiri de kullaniliyordu  Anadolu Selçuklulari Antalya, Alâiye ve Sinop'un fethinden sonra denizcilige önem verdiler ve tesis ettikleri tersanelerde kendi donanmalarini insa ettiler  Donanma kumandanlarina emîrü's-sevâhil, melikü's-sevâhil veya emîrü'l-bahr denilirdi  Selçuklu kara ordusunun büyük bir kismini süvariler teskil ettigi için ata büyük önem verilirdi  O dönemde kullanilan bütün klâsik silahlar Anadolu Selçuklu ordusunda da mevcuttu  Orduda nizam ve intizam çok önemli idi  Ihmali görülenler ve disipline uymayanlar siddetle cezalandirilirdi  Meselâ II  Giyaseddin Keyhüsrev ile vezir Fahreddin Ali Cimri isyani sirasinda sefere katilmayan emîr-i büzürg-i uc Ali Bey ile adamlarini katlettirdiler  TOPRAK VE HALK Anadolu Selçuklulari'nda toprak tipki Büyük Selçuklular'da oldugu gibi mîrî yani devlete aitti  Arazi ikta, mülk ve vakif olmak üzere üç bölümde ele alinabilir  1  Ikta arazi:    Bir hizmet karsiligi olarak devlet adamlarina, kumandanlara ve büyük-küçük sipâhîlere verilen araziye ikta arazi denilir  Has arazi sadece hükümdara aitti  Görevinden azledilen kisilerin iktalari ellerinden alinirdi  Hizmetleri devam ettirmek kayit ve sartiyla ikta arazi babadan ogula intikal edebilirdi  Devlet ricali ve kumandanlarin rütbeleriyle mütenasib iktalari vardi  Meselâ Taceddin Pervâne'nin iktai Ankara idi  Ikta sahipleri sefer zamanlarinda askerleriyle birlikte sultanin emriyle savasa katilmak üzere yola çikarlardi  I  Alaeddin Keykubâd Harizm asireti reislerinden Kirhan'a Erzincan'i, Bereket Han'a Amasya'yi, Artuklular'dan Izzeddin Ahmed'e ise Harput'u ikta olarak vermisti  II  Giyaseddinn Keyhüsrev de vezir Mühezzebüddin Ali'ye 40  000 dinarlik bir arayizi ikta etmisti  2  Vakif arazi: Geliri ilmî ve sosyal gayelerle kurulan müesseselerin masraflarini karsilamak üzere tahsis edilen arazilerdir  Bazi Selçuklu devlet adamlari ve kumandanlar da kendilerine mülk olarak verilen yerleri hayir amaciyla kurduklari müesseselere devretmislerdir ki bunlar da vakif arazi statüsündedir  Vakif arazilerin gelirleri mutlaka gayelerine uygun olarak kullanilirdi   3  Mülk arazi:    Aslinda devlete ait bazi araziler büyük hizmetleri ve yararliklari görülen devlet adamlari ve kumandanlara sultan tarafindan mülk olarak verilmis ve bunlar onlarin evladina miras yoluyla intikal etmistir  Ancak bazilari da bunlari hayir müesseselerine vakfetmislerdir  Kastamonu yöresi Hüsameddin Çoban'a, Sinop da Muineddin Pervane'ye mülk olarak verilmistir  Anadolu Selçuklulari'nda topragi ekip biçen reayanin her zaman hakkini almasina itina edilir, haksizliga ugrayanlar her zaman sikâyetçi olabilir ve haklarini geri alabilirlerdi  Arazi tevcihatiyla ilgili isler Pervane ve emrindeki memurlar tarafindan yürütülürdü  Ülkede zaman zaman arazi tahrîri de yapilirdi  Meskün mahallerdeki vergiye tabi nüfus ve herkesin verecegi vergi miktari kayit ve tespit edilirdi  Reayadan tahakkuk ettirilen miktardan fazla vergi isteyenler agir cezalara çarptirilirdi  Iktâ sahipleri ikta araziden alacaklari gelir karsiligi asker besledikleri gibi o bölgenin yönetiminden de sorumluydular  Ancak Mogol istilhasi sirasinda bu sistem bozuldu ve iktalari ellerinden alinan sipahiler ülke içinde isyan ve huzursuzluklara sebep oldular  Iktalari ellerinden alindigi için ikta sahipleri de yeteri kadar asker besleyemediler ve bu da ordunun çökmesine sebep oldu  IDARI TESKILAT Anadolu Seçuklulari'nda eyaletler öncelikle haneden mensuplarinin idaresine tevdî edilirdi  Sehzadeler küçük ise onlari iyi bir devlet adami olarak yetistirmek üzere yanlarina lala veya atabeg denilen güveniler emîrler verilirdi  Bu emîrler bulunduklari eyaleti o sehzade adina idare ederlerdi  Anadolu Selçuklulari'nin idarî açidan kaç eyalete taksim edildigi kesin olarak bilinmemektedir  Ancak II  Kiliç Arslan'in ülkeyi 11 oglu arasinda taksim ettigi bilinmektedir   Böylece baskent Konya'nin disinda 11 idarî merkezin mevcudiyetinden bahsedilebilir  Hanedan mensuplarinin yönetimine birakilan Tokat, Niksar, Elbistan, Kayseri, Sivas, Aksaray, Malatya, Konya Ereglisi, Nigde, Amasya, Ankara ve Uluborlu disinda Kastamonu, Sinop, Erzurum, Erzincan, Sarkî Karahisar, Divrigi, Antalya, Alaiye, Manavgat, Içel, Harput, Çemisgezek, Kâhta, Ahlat, Isparta, Kütahya, Eskisehir, Denizli ve Amid (Diyarbakir)'in ilhakiyla eyaletlerin sayisi artmis ve otuzu geçmistir Bizans ve Ermeni sinirlarinda uç vilayetleri de uç beyleri tarafindan idare ediliyordu  Meselâ Danismendli Yagibasin'in ogullarindan Muzafferüddin Mahmud, Bedreddin Yusuf ve Zahireddin Ili Anadolu Selçuklulari'nin ihzmetine girerek uç boylarinda görev almislardi  Ayrica hanedan mensuplarinin idaresi disinda kalan yerlerde de emîrler hem vali hem de kumandan olarak görev yapiyorlardi  Bu büyük vilayetlerin disindaki sehirlerde de serlesker ve subasilar emniyet ve asayisten sorumlu idiler  Merkezi sehirlerde emniyeti saglamaktan sorumlu birer sahne bulunurdu  1243'te Anadolu Selçuklulari'nin maglubiyetiyle sonuçlanan Kösedag savasindan sonra ülke taht kavgalarina sahne olmus ve nihayet Mogollarin müdahalesiyle ülke ikiye bölünmüs, bir kismi Konya merkez olmak üzere II  Izzeddin Keykâvus'a, digerinin merkezi de Sivas olmak üzere IV  Rükneddin Kiliç Arslan'a verilmistir  Vilâyetlerde birer küçük divan bulunur ve vergiler muhassillar tarafindan toplanirdi  Eflâki Menâkibü'l-ârîfîn'de idari teskilâtta adi geçen görevlilerden bazilarini söyle siralar  Nâzir, emîr-i ab vâliler (ummâl), yol muhafizlari, subasi, sehir kethüdasi, reis, sahne, cellâd, divan memuru, seyhü'l- islâm ve hati   | 
|   | 
|  | 
|  | Selçuklu Tarihi / sosyal hayat |  | 
|  04-21-2009 | #29 | 
| 
Şengül Şirin   |   Selçuklu Tarihi / sosyal hayatSOSYAL HAYAT 1  Adet ve Gelenekler Yagmur duasi: Yagmur duasina çikilacagi zaman halk oruç tutar, kurban keser ve Allah'a dua ve niyazda bulunurdu  Duanin akabinde yagmur yagmazsa uzak yerlerden gelmis bir garibe gider ondan Allah'a dua ve niyazda bulunmasini isterlerdi  Bir defasinda Konya'da kitlik olmus, uzun zaman yagmur yagmamisti  Korkunç bir pahalilik vardi  Birkaç defa yagmur duasina çikip ümitsizlik içinde dönmüslerdi  Verdikleri sadakalar, kestikleri kurbanlar kabule mazhar olmamisti  Nihayet Sultan Veled'e gidip yardim istediler  Onun mübarek basini açip gözlerinden yaslar akarak Allah'a dua etmesi üzerine müthis bir yagmur yagdigi söylenir  Ugur ve Nazar: Kötü insanlarin nazarindan korunmak için atese çörek otu atilirdi  Üzerinde dikis dikilen kimsenin agzina mutlaka bir yaprak, bir saman çöpü olmasi gerektigine inanilirdi  Gül ugur çiçegi kabul edilirdi  Dini bayramlarin arifesinde helva dagitilirdi  Bir tüccarin karisi Kurban bayrami arifesinde çokça helva yaparak fakirlere ve komsulara sadaka olarak dagitmis, helva dolu büyük bir siniyi de Mevlâna hazretlerine göndermisti  Dogum: Çocuk dogdugu evde büyük bir sevinç kaynagi olurdu  Bebege altin takilir, saçi saçilirdi  Çocugun babasi büyük bir ziyafet verirdi  Evlenme: XIII  ve XIV  yüzyilda Anadolu'da Islâm hukuku hâkimdi  Erkekler birden fazla kadinla evlenebilirdi  Cariye edinme gelenegi de vardi  Sultan Veled'in iki cariyesi vardi  Evlenen erkegin kadina baslik olarak para verme adeti yaygindi  Evlenecek kiz da çeyiz esyasi hazirlamak zorundaydi  Mevlâna bir kizin cehizinin hazirlanmasi için Gürcü Hatun'dan yardim istemis, o da birkaç takim elbise, her cinsten bir kat çamasir, yirmi adet süslü küpe, yirmi yüzük, ince gerdanlik, yün örtüleri ve bilezikler, hali ve seccadeler hazirlayip göndermisti  Dügünler oldukça debdebeli olur, uzun süre anlatilirdi  Kadinlar peçe takarlardi  Terbiye kurallari: Anadolu Selçuklu toplumunda Türk-islâm düsüncesinin ortak ürünü olan terbiye ve görgü kurallari yürürlükteydi  Türk toplumunda büyüge hürmet esastir  Eflâkî'nin Menakibü'l-ârifîn adli eserinde geçen bir ibarede "Onlar yasca benden büyükler, ben onlarin yüzüne böyle bir sözü nasil söyleyebilirim" denilmektedir ki bu toplumda büyüklere sayginin bir isaretidir  Pazar yerinde ayaklarini uzatip uyuyan bir dervisin bu hareketi onun kinanmasina sebep olmustur  Bu da toplumun lâubâlî davranislardan hoslanmadigini ve tepkiyle karsilandigini göstermektedir  Gayri ahlâki davranislar da asla hos karsilanmazdi   Hediyelesme: Hz  Peygamber'in hediyelesmeyi tesvik eden sözleri Anadolu'da büyük ilgi görmüs ve "yarim elma gönül alma" seklinde sembollesen bu gelenek Türk milletinin baslica özelliklerinden biridir  Devrin anlayisina göre hükümdar ve ileri gelen devlet adamlari birbirlerine ve halka hediyeler verirlerdi ki bu da isgal ettikleri makam ile mütenasib olurdu  Gürcü Hatun fakir bir kizin cehizini hazirladigi gibi Muineddin Pervane de Mevlâna'nin müjde ve iltifati üzerine tarikat mensuplarina 2  000 dinara yakin bagista bulunmustur  Ayrica Konya'da bulunan yetim ve fakirlere de elbiseler dagitmisti  Devrin en yaygin hediyesi altin idi  Ugur getirecegine inanilarak daha çok altin ve çiçek hediye edilirdi  2  Hayat Tarzi Eglence hayati: Kaynaklar Anadolu'da eglence hayatinin oldukça renkli oldugunu ifade eder  Memlûk Sultani Baybars'in Mogol ordusunu bozgunu ugrattiktan sonra 20 Nisan 1277'de Kayseri'ye gelince Keykubadiye Sarayinda büyük bir eglence düzenlemisti  Ancak Sultan onlarin eglencede asiri gittiklerini görüp hânende ve sâzendeleri icrâ-yi san'at etmeden huzurundan kovmustu  Eglence merasimleri daha çok hanlarda düzenlenirdi  Kadin müzisyen ve sanatkârlar gayri müslimler arasindan seçilirdi  Meyhaneler de de müzikli eglenceler düzenleniyordu  Hokkabazlar da yanan atese kendilerini atmak, kizgin demiri agizlarina almak, kamçidan kan akitmak, merkep yavrusuna binmek gibi çesitli gösteriler yapiyorlardi  Sünnet dügünleri de günlerce sürerdi  O dönemde oynanan oyunlar arasinda satranç ve tavla önemli bir yer isgal ederdi  Ev hayati: Anadolu evleri sofa, odalar ve mutfaktan olusuyordu  Ev esyasi olarak hali, yaygi, perde, battaniyeden bahsedilir  Isinma araci olarak tandir ve mangal, aydinlanma araci olarak da samdan, kandil, çirag ve mum vardi  Mum, zengin evlerinde çirag ise fakir evlerinde kullanilirdi  Zengin evlerinde hizmetçiler, maiyyet ve harem aglari vardi  Köleler âzâd edilirse kendilerine bunu gösteren bir belge verilirdi  Kilik-kiyafet-süslenme: Anadolu Selçuklulari döneminde yaygin erkek kiyafetleri elbise, baslik ve ayakkabidir  Erkek elbiseleri hasir elbiseleri, siyah ipekten yapilmis elbise, çuha ve kemhadan yapilan elbiseler olarak zikredilebilir  Ayrica kurt ve tilki postlari, salvar ve gömlek, hirka ve sarik, çizme ve ayakkabi da giyiliyordu  Kadinlar ise çarsaf, kürk, ibrisim, basörtü ve peçe giyerlerdi  Uzun biyik ve uzun sakaldan hoslanilmazdi  Koku malzemesi olarak misk ve amber, makyaj malzemesi olarak da sürme kullanilirdi  Besin maddeleri: Türk mutfagi o dönemde de oldukça zengindi  Yemek sirasinda sofrada sahan, kâse, sini, testi bulunurdu  Yemek bir kaptan kasikla yeniyordu  En yaygin yemekler tirit ve ateste çevrilen etlerdi  Keklik, bildircin, çulluk ve toy gibi av hayvanlarinin etleri de revaçtaydi  Ayrica etli pilav, biberli pilâv ve pastirma yenilen yemek türleriydi  Havuç, salgam, tursu, meyve olarak elma, incir, kayisi, kavun ve üzüm yenirdi  En sevilen tatli çesidi helva idi   Tedavi sekilleri: Selçuklular zamaninda sagligin basi temizlik olarak düsünüldügü için her sekilde çok sayida hamam vardi  Hastaliklarin tedavisi için halk hekim ve seyhlere müracaat ederdi  Menakibül-ârifin'den mevlevîlerin çesitli hastaliklari el temasi ve okuyup üfleyerek tedavi ettikleri anlatilmaktadir  Yine Eflakî'ye göre Mevâna bir sahsin parçalanan ayak parmaklarini eliyle dokunmak, okuyup üflemek suretiyle tedavi etmistir  O dönemde halkin karsilastigi en yaygin hastalik sitma idi  Hem hekimler hem de seyhler tarafindan tedavî cihetine gidilirdi  Mevlâna bazi hastalari özellikle psikolojik rahatsizliklari olanlari telkin yoluyla da tedavi etmistir  Devrin hekimleri teshis ve tedavi yaninda ilaçlarin hazirlanmasina da nezaret ederlerdi  Nitekim Tabib Ekmelüddin Sultan IV  Kiliç Arslan'in istegi üzerine panzehir imal etmistir  TICARI VE EKONOMIK HAYAT Anadolu ticarî faaliyetler için uygun bir konumda bulunuyordu  Konya'nin bassehir olmasindan sonra ticarî hayat daha zenginlesmis ve canlilik kazanmisti  Anadolu'dan geçen Tebriz-Trabzon ve Tebriz-istanbul yoluyla doguyu batiya baglayan bu yollar Anadolu'nun iktisadî hayatinda önemli rol oynuyordu  Ege ile de ancak Konya üzerinden baglanti kuruluyordu  Ayrica kuzey-güney istikametinde uzanan Sinop-Antalya/Alaiyye, Samsun-Ayas, Trabzon-el-Cezire-Suriye yollariyla, Güney dogudan Istanbul'a uzanan ve Haleb-Kayseri- Ankara-Istanbul, Haleb-Kayseri-Konya-Istanbul yollari Anadolu'daki ticarî hayata canlilik kazandiriyordu  Islâm dünyasinda askeri ve ictimâî gayelerle kurulan ribatlarin bir devami mahiyetinde, kervanlarin her çesit ihtiyaçlarini karsilayacak teskilâta sahip olan ve uzaktan adeta bir kale manzarasi arzeden kervansaraylar Islâm âleminin baska bir yerinde emsâline rastlanmayacak bir kiymete sahiptir  Selçuklu sultanlariyla ileri gelen devlet adamlari tarafindan ticaret yollari üzerinde yaklasik 30-40 km  lik araliklarla yaptirilan bu kervansaraylar tarihi yollarin önemini gösteren canli vesikalardir  II  Kiliç Arslan, I  Giyaseddin Keyhüsrev, I  Izzeddin Keykâvus ve I  Alaeddin Keykubad gibi ticarî ve iktisadî hayati canlandirmaya itina gösteren Selçuklu Sultanlari ticaret yollarinda emniyeti saglamak gayesiyle kervansaraylar yaptirdilar  Sinop ve Antalya gibi iki büyük limanda ticarî faaaliyetleri kolaylastirmak ve gelistirmek amaciyla bu sehirlere zengin tüccarlar yerlestirdiler, onlara ihtiyaç duyduklari her türlü destegi sagladilar  Türkiye'ye gelen yabanci tüccarlarin ugradiklari zararlari tazmin ettiler, gümrük vergilerini asgarî seviyeye indirdiler  Bu durum dünya ticaret tarihinde çok önemli bir yer isgal eder  Ortaçagda zengin ticarî mallarla yola çikan kervanlar çapulcu ve soyguncularin saldirilarindan emin olmadikça buna tesebbüs etmekten çekinirlerdi  Iste Anadolu Selçuklu kervansaraylari böyle bir endise ve ihtiyaçtan dogmustur  En önemli kervansaraylar Anadolu'yu dogu-bati ve kuzey-güney istikametinde geçen iki büyük uluslararasi ticaret yolu üzerinde bulunmaktadir  II  Kiliç Arslan zamanindaki siyasî gelismelere paralel olarak ticarî faaliyetler de artmis ve büyük kervansaraylar insa edilmisti  Kervansaray yaptiran ilk Selçuklu sultani II  Kiliç Arslan'dir  Sultan, Aksaray'da büyük binalar, saray ve medreseler yaptirdigi gibi ilk kervansarayi da Aksaray yakinlarinda yaptirmistir  II  Giyaseddin Keyhüsrev zayif bir sahsiyet olmasina ragmen onun zamaninda da kervansaraylarin yapimina devam edilmistir  Kervansaraylarin, yol emniyetinin saglanmasi disinda hedef edindigi ikinci gaye ise kafilelerin konakladiklari yerlerde her türlü ihtiyaçlarini temin etmekti  Kervansaraylar içinde yatakhane, asevi, erzak ambarlari, ticarî esyanin konuldugu depolar, ahir ve samanliklar, mescidler, hamamlar, sadirvanlar, eczaneler, ayakkabi tamir atölyeleri ve nalbantlar vb  vardi  Kervansaraylarin masraflarini karsilamak üzere vakiflar tahsis edilmisti  Burada konaklayan misafirler zengin-fakir demeden her türlü ihtiyaçlarini ücretsiz olarak karsilayabiliyorlardi  Sehir ve kasabalarda ticarî kafilelerin ihtiyaçlarini karsilamak üzere ayrica hanlar yapilmisti  Bunlar özel olarak insa edilmis ücretli yerlerdi  Sehirlerde ticarî açidan sahip olduklari öneme paralel olarak hanlar kurulmustu  Meselâ o devrin önemli sehirlerinden Sivas'ta 24 han vardi  Kervansaraylar bulunduklari yerlerde pazar haline geliyor ve o yörenin iktisadî bakimdan gelismesini sagliyordu  Anadolu Selçuklulari döneminde yaklasik 134 kervansaray insa edildigi bilinmektedir  Selçuklular zamaninda Anadolu'da yapilan baslica kervansaraylar sunlardir  Aglasun hani (Antalya-Isparta yolunda), Akbas hani (Aksaray-Konya yolunda), Akhan (Aksaray-Konya), Akhan (Egridir-Denizli), Alara hani (Antalya-Alanya), Alay hani (Kayseri-Aksaray), Altunapa hani (Sinop-Ankara), Bardakçi hani (Çay-Seyitgazi), Borhani (Ürgüp-Eregli), Böget (Ankara-Konya), Burma Han (Seydisehir-Alanya), Caca Beg hani (Kirsehir-Aksaray), Çakalli hani (Samsun-Amasya), Çamalak hani (Zile-Kirsehir), Çardak hani (Egridir-Denizli), Çavli hani (Besni-Kayseri), Çekerek suyu hani (Zile-Kirsehir), Çinçinli Sultan hani (Tokat-Sivas), Dazya hani (Amasya-Tokat), Deve Hani (Seyitgazi), Dibli han (Harput-Divrigi), Dokuzun hani (Konya-Çay), Dolay hani (Ürgüp-Eregli), Ebü'l-Hasan hani (Seydisehir-Alanya), Ebu'l-Kasim hani (Niksar), Ebü'l-Mücâhid Yusuf hani (Çay), Egret hani (Çay-Kütahya), Elikesik hani (Konya-Egridir), Ertokus hani (Konya-Egridir), Ashab-i Kehf hani (Besni-Kayseri), Evdir hani (Antakya-Isparta), Ezine pazar hani (Amasya-Tokat), Caferyat hani (Konya-Karaman), Gedik hani (Sivas-Kayseri), Giyaseddin Keyhüsrev hani ( Egridir), Gülüçagaç hani (Sinop-Ankara), Gölbasi hani (Diyarbakir-Malatya), Haci Hafiz hani (Konya-Çay), Kadinhani (Konya-Çay), Kagi hani (Sivas-Kayseri), Kemâleddin hani (Besni-Kayseri), Kemâleddin hani (Dogansehir-Adiyaman), Kamerreddin hani (Konya-Toroslar), Kara Sungur hani (Denizli), Kara Sungur hani (Denizli), Karatay hani (Malatya-Kayseri), Kangi hani (Seydisehir-Antakya), Katranci hani (Aksaray-Konya), Kavak hani (Konya-Egridir), Kervansaray (Zile-Kirsehir), Kiliç Arslan hani (Aksaray), Kirkgöz hani (Antalya-Isparta), Kizilören hani (Kirsehir-Ankara), Köprüköyü hani (Antalya-Alanya), Kuru han (Besni-Kayseri), Kuruçesme hani (Konya-Beysehir), Lâla Kervansarayi (Sivas-Kayseri), Lâtif hani (Sivas-Kayseri), Mahperi Hatun hani (Amasya-Tokat), Makit hani (Elazig), Mama Hatun Kervansarayi (Erzurum-Sivas), Muhliseddin Hani (Zile), Obruk hani (Aksaray-Konya), Ortapayam hani (Seydisehir-Alanya), Önesin hani (Kayseri-Aksaray), Pamukçu hani (Konya-Seydisehir), Pasa hani (Tokat-Sivas), Pazarhani (Antakya-Denizli), Pazarcik hani (Alanya-Anamur), Pervane hani (Kayseri-Aksaray), Pervane Süleyman hani (Boyabat-Vezirköprü), Pinarbasi hani (Egridir-Denizli), Ruzapa (Rüzbe) hani (Konya-Çay), Sadeddin Köpek hani (Aksaray-Konya), Sahibata hani (Konya-Çay), Sahibata hani (Konya-Çay), Sarihan (Kayseri-Aksaray), Sarihan (Malatya-Kayseri), Sarihan (Nigde), Sardavul hani (Karaman-Silifke), Selçuk hani (Sinop-Ankara), Selçukhani (Malatya-Sivas), Seyfeddin Ferruh hani (Konya-Seydisehir), Siraçakil hani (Aksaray-Eregli), Silinti hani (Alanya-Anamur), Suluhan (Kozan-Feke), Sultan hani (Aksaray-Konya), Sultan hani (Sivas-Kayseri), Sultan hani (Konya-Toroslar), Susuz hani (Antalya-Isparta), Sünnetli hani (Kayseri-Aksaray), Sahruhköprülü hani (Sivas-Kayseri), Savepsa hani (Antalya-Alanya), Taktoba hani (Tokat-Sivas), Tecer hani (Malatya-Sivas), Tol hani (Seydisehir-Alanya), Yeni han (Yildizeli/Tokat-Sivas), Yeniceköy hani (Çay-Kütahya), Yunuslar hani (Konya-Beysehir), Zalmanda hani (Ankara-Konya), Zivanik hani (Ankara-Konya), Zilli han (Besni-Kayseri) ve Zincirli hani (Aksaray-Konya)  TARIM ÜRÜNLERI Akdeniz, Orta Anadolu ve Dogu Anadolu bölgeleri Anadolu Selçuklulari'nin tarimsal üretiminde önemli bir yer isgal ediyordu  Özellikle bugday ayni zamanda ülkenin basta gelen ihraç ürünleri arasinda yeraliyordu  XIII  ve XIV  yüzyilda Sivas hububat üretiminde ilk siralari isgal ediyordu  Bu dönemde Anadolu'da Denizli civarinda iyi cins pamuk, bazi yörelerde de pirinç üretimi yapilirdi  Ayrica seker kamisindan elde edilen sekerin de ihraç mallari arasinda yer aldigi söyleniyorsa da bu hususu teyid edecek yeterli bilgi yoktur  Seyyahlarin verdigi bilgilerden Anadolu'da kayisi, badem, erik, seftali, armut, portakal, limon ve üzüm gibi meyvelerin yetistirildigi anlasilmaktadir  Konya ve Antalya yöresinde üretilen kayisi kurutulduktan sonra çesitli islâm ülkelerine satilirdi  Anadolu'da hayvancilik da oldukça yaygindi  At kiymetli bir ihraç mali idi  Fakat sigir, koyun ve keçi daha yaygin olarak yetistirilirdi ve hemen herkesin sagmal bir hayvani vardi  Bu hayvanlar da çesitli ülkelere canli olarak ihraç edildigi gibi deri, yün ve tiftikleri de islenerek veya hammadde olarak da satilirdi  MADENLER Anadolu Selçuklulari zamaninda çikarilan baslica madenler, demir, bakir, gümüs, sap, kayatuzu, lâcivert tasi ve boraks idi  Bakir Ergani'de, Kastamonu'da ve Erzincan yöresinde, demir az da olsa Divrigi ve Toroslar'da; Ulukisla, Gümüshane, Amasya Gümüshaciköy ve Kütahya Gümüssar'da ise gümüs yataklari vardi  Bu yataklar Anadolu'nun Mogol istilâsina maruz kalmasindan sonra da isletilmeye devam etmistir  Ihraç mallari arasinda yer alan kayatuzu da Anadolu'nun çesitli yerlerindeki sekiz tuzlada üretiliyordu  Lâcivert tasi ise Konya civarinda çikariliyordu  SANAYI ÜRÜNLERI Dokuma, hali ve kilim Anadolu'daki sanayi ürünleri arasinda ilk sirayi isgal eder  Dünyanin en gözde halilari Anadolu'da dokunurdu  Hem Marco Polo hem de Ibn Battuta burada dokunan hali ve kilimlerden övgüyle söz ederler  Konya, Aksaray, Sivas, Erzurum ve Usak baslica hali dokuma tezgâhlarinin bulundugu sehirlerdi  Pamuk yün, tiftik ve pamuktan üretilen kumaslar da çesitli ülkelere ihraç ediliyordu  Erzincan, Mus, Mardin, Maras, Karaman, Ankara, Sivas, Diyarbakir, Kastamonu, Konya, Kirsehir ve Malatya çesitli cins kumaslarin üretildigi merkezlerdi  Dericilik de çok sayida sigir ve koyunun yetistirildigi Anadolu'da önemli bir sanayi dalini teskil ediyordu  Erzurum, Sivas ve Antalya gibi merkezlerde çesitli silâhlar ve savas makineleri imal ediliyordu  Erzincan özellikle bakir ev esyasi imalâtinda ilk sirayi isgal ediyordu  Altin ve gümüs zinet esyalari Konya ve Alaiye'de yapiliyordu  TICARET Anadolu Selçuklu sultanlari ticaretin ülkenin iktisadî hayatinda ne derece önemli rol oynadiklarini idrak ettikleri için hem iç hem de dis ticaretin gelismesi için gereken ortami hazirlamis, yollarda emniyeti, sehirlerde ve pazar yerlerinde asayis ve huzuru saglamislardir  Baslangiçta mübâdele yoluyla yapilan ticarî faaliyetlerde zamanla para kullanilmaya baslanmistir  Sehir disinda kurulan pazarlar yerlesik hayat sürenlerle, köylüler ve göçebeler arasinda ticaret mallarinin karsilikli olarak mübâdele edildigi yerlerdi  Sehirlerin gelismesiyle çarsilar, pazarlar ve hanlar iç ticaretin canlandigi yerler oldu  Hem yerli hem de yabanci tüccarlar buralarda alisveris yapiyorlardi  Pazarlardan alinan vergiden baska sehre getirilen ve disari çikarilan her çesit esyadan vergi aliniyordu  Ilhanlilar zamaninda tamga adi verilen bu vergi sahneler tarafindan tahsil edilirdi  Esnaf ve zenaat erbabi XIII  yüzyilda ahilik adi verilen bir teskilâtin bünyesinde toplanmislardi  Bu teskilât sehirlerde ekonomik, siyasî ve ahlâkî kurallari tanzim etikleri gibi siyasî buhran ve sikintilarin giderilmesinde de önemli hizmetleri ifa ediyorlardi  Anadolu'da ahilik teskilâtinin kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran (Seyh Nasîrüddin Mahmûd, ö  l262) I  Alaeddin Keykubâd'in destek ve yardimiyla islâmî tasavvufî düsünceye bagli kalarak seyh-mürid, usta-çirak münasebeterini tanzim etmis ve buna bagli olarak iktisadî hayati düzenlemistir  Büyük bir süratle yayilan bu teskilâtin mensuplari sadece sehirlerde degil ayni zamanda köyler ve uç boylarinda da büyük nüfuz kazanmislardir  Özellikle XIII  yüzyilda devlet otoritesinin zayifladigi siralarda siyasî ve askerî güçlerini kullanarak önemli hizmetlerde bulunmuslardir  Anadolu Selçuklulari zamaninda ahiler çesitli mesleklere ait problemleri halletmekte ve onlarin devlet ile olan münasebetlerini düzenlemekteydiler  Çarsi ve pazarlarda satilan mallarin hem kalite hem de fiyat yönünden kontrolü ahilik teskilatinin baslica görevleri idi  Çok genis bir alanda faaliyet gösteren ahilik pek çok devlet adami, tarikat mensuplari ve âlimleri bünyesinde toplamis, XIV  yüzyildan itibaren de organize esnaf birlikleri halini alarak iktisadî sahadaki faaliyetleri ön plâna çikarmistir  XII  yüzyildan itibaren Anadolu'ya yerlesen Türkmenler hem kendi aralarinda hem de Rumlar ve Ermenilerle dahilde alisveriste bulunuyorlardi  Baslangiçta mal degisimi (mübâdele) ile baslayan bu ticarî faaliyetler Selçuklu parasinin tedavüle girmesiyle alisveriste para kullanilmistir Anadolu'nun XII  yüzyildaki durumundan bahseden kaynaklar ülkeyi harab olarak tanitirken XIII  yüzyilda bölgeyi gezen seyyahlar Anadolu'yu zengin ve müreffeh bir ülke olarak tasvir ederler  Ilk zamanlar sehir disinda bir yerde kurulan pazarlar sehirli, köylü ve göçebe Türkmenlerin ihtiyaçlarini karsilamaya kâfi geliyordu  Sehirler gelisince hanlar kurulmus, çarsi ve pazarlarin sayisi artmistir  XIII  yüzyilda sehirler arasi ticaret baslamistir  Selçuklu sultanlari dis ticaretin gelismesine de büyük önem veriyorlardi  Sultan I  Giyaseddin Keyhüsrev 1207'de Antalya'yi feth ederek burayi önemli bir ihracat ve ithalat limani haline getirdi  I  Al�eddin Keykubâd da 1221 yilinda Kalonoros'u fethederek ismini Alaiyye olarak degistirdi  Anadolu'da huzur ve istikrar saglandiktan sonra Avrupali tüccarlar dogunun ticarî mallarini Misir yerine Anadolu'dan temin etmeye basladilar  Böylece Anadolu hem Avrupa hem de dogudaki Islâm ülkeleri için önemli bir ticarî potansiyele sahip oldu  Antalya'nin fethiyle Akdeniz ticaretinde de Türkler önemli pay aldilar  Kibris ve Venediklilerle ticarî anlasmalar inzalandi  Kibris Krali Hugues ile I  Izzeddin Keykâvus arasinda ticaret antlasmalari yapilmistir  Buna göre Selçuklu tüccarlari Kibris'ta serbest olarak ticarî faaliyette bulunabilecekleri gibi Kibrisli tüccarlar da Anadolu'da karsilikli olarak gümrük vergilerini ödemek suretiyle ticaret serbestligine sahip olacaklardi  Anadolu'dan sap, yün, ipek, ipekli kumaslar, pamuk, hali, kilim, deri, sabun, sarktan getirilen baharat ve diger ticarî mallar ihraç ediliyordu  Avrupali tüccarlar Kibris'i bir ticarî üs olarak kullaniyordu  Onlarin getirdikleri mallarin bir bölümü Türk tüccarlar tarafindan ithal edilirdi  I  Alâeddin Keykubâd'in 1220 yilinda Venediklilerle daha önce yapilmis olan anlasmayi teyid eden bir anlasma imzalamasi onun ticarete verdigi önemi göstermektedir  Anlasma ile Venedik'te ve onlarin hâkimiyetindeki baska yerlerde yasayan tüccarlar Selçuklu topraklarinda rahat bir sekilde ticaret yapabileceklerdi  Ayni sekilde Selçuklu tebeasi da Venedikliler'in egemenligi altindaki yerlerde serbestçe ticarî faaliyette bulunabileceklerdi  XIII  yüzyilda Selçuklular ile Memlûkler arasinda ticarî münasebetler baslamistir  Özellikle gemi yapiminda kullanilan kereste ticareti yaygindi  Iki ülke arasinda nakliye isleri Cenevizliler ile Venedikliler tarafindan yapiliyordu  1289'da bir Ceneviz gemisinin seker, keten ve biber yüküyle Iskenderiye'den Alaiyye'ye geldigi bilinmektedir  I  Izzeddin Keykâvus'un 1214'te Sinop'u fethetmesiyle Karadeniz ticareti de canlilik kazandi  Sinop hem kuzey-güney, hem de dogu-bati ticareti açisindan önemli bir liman sehri idi  Bunun idraki içinde olan Sultan I  Izzeddin Keykâvus sehirde yogun bir imar ve iskân faaliyeti baslatmistir  Çesitli bölgelerden zengin tüccarlar ve saygin kisiler Sinop'a gettirilerek iskân edildi  Ticaretin gelismesi için her türlü imkân seferber edildi ve bu sayede Sinop Karadeniz'in en önemli ticarî üssü haline geldi  Sultan daha sonra Türk, Arap ve Rus tüccarlarinin bir ugrak yeri olan Kirim'daki Sugdak'in fethi için hazirliklara giristi ve Emir Hüsameddin Çoban kumandasinda gönderdigi donanma ile sehri feth etti (1227)  Bu sefer ile Anadolu Selçuklulari'nin Karadeniz'deki ticarî faaliyetleri artti  XIII  yüzyilda Rus ve Kipçak tacirlerin Sivas'a kadar geldikleri bilinmektedir  1230'da Trabzon'un da Selçuklu hâkimiyetini tanimasiyla Anadolu Selçuklulari Karadeniz'i Dogu Anadolu'ya baglayan, oradan da Iran ve Uzak Dogu'ya kadar uzanan bir ticaret merkezini daha ele geçirmis oluyorlardi  XII  yüzyilin sonlarinda Anadolu'nun huzur ve asayisin hâkim oldugu bir ülke haline gelmesi, Alaiyye ve Sinop'un fethi Anadolu'daki transit ticaretin canlilik kazanmasina zemin hazirlamisti  Misir'dan gemilerle Antalya ve Alaiyye'ye getirilen mallar, Konya, Ankara, Sinop ya da Bagdat-Halep-Malatya-Sivas-Amasya üzerinden Samsun ve Sinop limanlarina ulastiriliyordu  Ayas-Samsun güzergâhi da transit ticaretinde oldukça önemliydi  1240'ta baslayan Babaî isyaniyla 1243'te bozgunla sonuçlanan Kösedag Savasi Anadolu'daki ticarî hayata büyük bir darbe indirdi  Kayseri ve Malatya gibi sehirlere yerlesmis olan çok sayida tüccar bu huzursuzluklar ve karisikliklar yüzünden Suriye'ye kaçti  XIII  yüzyilin birinci yarisinda Sinop-Antalya hattinin dogusunda kalan sehirlerin iktisadî refah düzeyi batidaki sehirlerden daha iyi idi  XIV  yüzyilda Erzurum 222  000, Erzincan 332  000, Harput 215  000, Niksar 187  000, Kayseri 140  000, Nigde 141  000, Aksaray 51  000, Aksehir 135  000, Ankara 72  000, Mardin 236  000, Meyyafarikîn 224  000, Sivas ve Konya ise toplam 1  384  886 dinar vergi ödüyordu  XIII  yüzyilin sonlarinda Konya, Kayseri, Sivas basta olmak üzere Antalya, Sinop, Erzurum, Erzincan, Malatya, Ahlat, Diyarbakir ve Mardin gibi bazi sehirlerin nüfusu yüzbini asmisti  Uluslararasi ticarette mühim bir yeri olan Yabanlu Pazari'nin en önemlisi Kayseri'nin Pinarbasi ilçesinin Pazarören köyünün bulundugu yerde kurulurdu  40 gün boyunca açik kalan bu fuarda köleler dahil her çesit kumas, kürk ve hayvanlar alici bulurdu  Yabanlu Pazari 1277'den sonra giderek önemini yitirdi ve Mogol valilerinin yaylagi haline geldi  Yine uluslararasi nitelik arz eden bir baska önemli pazar da Mardin'in Düneysir (Koçhisar) pazari idi  Ticarî maksatla kurulan hanlar ve pazar yerleri zamanla buranin bir sehir haline gelmesine sebep oldu  Bunun disinda Kirsehir-Kayseri yolu üzerindeki Ziyaret Pazar, Ilgin'daki Yilgin, Amasya-Tokat arasinda pazar günleri kurulan Azîne pazari ve Germiyan'da kurulan Alemüddin Pazari önemli pazar yerleri idi  ANADOLU SELÇUKLU SANATI XI  yüzyildan itibaren Türk göçlerine sahne olan Anadolu'da Büyük Selçuklular'in Iran'da gerçeklestirdikleri Türk-Islâm mimarisiyle Anadolu kültürünün kaynasmasindan olusan yeni bir sanat anlayisinin ürünü olan kiymetli eserler vücuda getirilmistir  Bu eserler daha sonraki yillarda Beylikler ve Osmanli mimarisine temel teskil etmistir  Anadolu Selçuklu sanat eserleri incelendiginde bunlari etkileyen baslica faktörlerin Islâm inanci, Islam öncesine kadar uzanan Türk kültürü ve nihayet yerli kültürler oldugu söylenebilir  CAMILER Anadolu Selçuklulari müslüman bir devlet olup halkin büyük çogunlugunu müslümanlar olusturuyordu  Bu bakimdan diger Islâm devlet ve hanedanlarinda görüldügü gibi camiler mimarî eserlerin basinda yer alir  Anadolu Selçuklulari'na ait en eski camii XII  yüzyilin ortalarinda yapildigi bilinen Konya Alâeddin Camii'dir  Anadolu Selçuklu sanatinin bir saheseri olan bu cami, daha sonraki dönemlerde yapilan tamirat ve degisikliklerle günümüze kadar intikal edebilmistir  Sivas Ulu Camii ise 1197 yilinda II  Kiliç Arslan'in ogullarindan Kutbeddin Meliksah zamaninda Kizil Arslan tarafindan yaptirilmistir  I  Alâeddin Keykubâd tarafindan yaptirilan Nigde Alaeddin Camii Anadolu Selçuklulari'nin klasik cami mimarisinin bütün orijinal özelliklerini bünyesinde toplamaktadir  Yine Alâeddin Keykubâd tarafindan 1224 yilinda yaptirildigi anlasilan Malatya Ulucamii Büyük Selçuklularin Iran'da uyguladiklari plâna dayanmaktadir  Ayni sultan dönemine ait olan baska bir eser de Afsin AshabGi Kehf Camii'dir  Kayseri Huand Hatun Camii ise II  Giyaseddin Keyhüsrev zamaninda tamalanmistir  Sultan II  Izzeddin Keykâvus zamaninda yaptirilan Kayseri Haci Kiliç Camii de bir külliye seklinde plânlanmis ve cami medreseyle kaynasmistir  Amasya'daki Burmali Minare Camii'nin II  Giyaseddin Keyhüsrev döneminde tamamlandigi bilinmektedir  Sinop Ulu Camii ise Muineddin Süleyman Pervâne tarafindan yaptirilmistir  Amasya valisi Seyfeddin Torumtay tarafindan yaptirilan Gök Medrese Camii Divrigi Ulu Camii'ni hatirlatan bir plâna sahiptir  Bünyan Ulu Camii, Aksehir Ulu Camii ve Develi Ulu Camii de Anadolu Selçuklulari'na ait kiymetli eseler arasinda yer alir  XIII  yizyilda yapilan Selçuklu mescidlerinden bazilari da söyle siralanabilir  Konya Tas Mescid, Konya Sirçali Mescid, Konya Karatay Mescidi, Konya Hoca Hasan Mescidi, Konya Beyhekim Mescidi, Konya Tahir ile Zühre Mescidi, Alanya Akçebe Sultan Mescidi, Aksehir Küçük Ayasofya Mescidi, Aksehir Güdük Minare Mescidi, Harput Alaca Mescid  2- Medreseler Anadolu Selçuklulari zamaninda yapilan medreseler arasinda Afyon Boyaliköy'deki Kubbeli Medrese (1210), Isparta Atabey'de Ertokus Medresesi (1224), Konya Karatay Medresesi (1251), Konya'da Vezir Sahip Ata'nin yaptirdigi Ince Minareli Medresesi (1260-1265), Afyon Çay'da Tas Medrese, Kirsehir Cacabey Medrese (1272-1273) sayilabilir  Anadolu'da Selçuklu mimarisinin orijinal bir eseri olarak kabul edilen Kubbeli Medreseler Osmanli camii mimarisine zemin hazirlamis, hankâhlar, zaviyeler ve tekkeler hep bu plân esas alinarak gerçeklestirilmistir  Kayseri'deki Çifte Medrese I  Giyaseddin Keyhüsrev'in tip medresesiyle kizkardesi Gevher Nesibe Hatun'un sifahanesinden ibaret dört eyvanli bir yapidir (1205)  I  Izzeddin Keykâvus tarafindan 1217-18'de Sivas'ta yaptirilan Sifahane'de göz, dahiliye, cild ve ruh hastaliklari tedavi edilirdi  Burada ruh hastaliklarinin musikî ile tedavi edildigi bilinmektedir  Anadolu'daki en önemli medreselerden birini teskil eden Konya'daki Sirçali Medrese (1242), klasik Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri arasinda yer alir  Aksehir'deki Tas Medrese 1250'de Sahip Ata tarafindan yaptirilmistir  Yine ayni sehirde Huand Medresesi, Siraceddin Medresesi ve Haci Kiliç Medreseleri dinî ilimlerin okutuldugu medreseler idi  Sivas'ta adeta birbirleriyle rekabet edercesine ayni yil (1271) içinde yaptirilan Gök Medrese, Bürûciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese abidevî eserler arasinda yer alir  Gök Medrese çifte minareleri mermer portali, çesmesi, süsleme ve köse kuleleriyle Sahip Ata'nin en gösterisli eserleri arasinda yer alir  Gök Medrese Anadolu Selçuklu mimarisinin en gelismis eseridir  Bürûciyye Medresesi Muzaffer Bürücirdî tarafindan, Çifte Minareli Medrese ise Ilhanli veziri Semseddin Cüveynî tarafindan yaptirilmistir  Bunlarin disinda 1270'te Tokat'taki Gök Medrese Muineddin Süleyman Pervane tarafindan yaptirilmistir  Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese veya Hatuniye Medresesi Anadolu'da yaptirilan en büyük medrese oldugu gibi mimarîsi, plâni ve süslemeleriyle ahenkli bir üslüba sahip abidevî bir eserdir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Selçuklu Tarihi /Kümbet Ve Türbeler |  | 
|  04-21-2009 | #30 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : Selçuklu Tarihi /Kümbet Ve TürbelerKÜMBET VE TÜRBELER Anadolu Selçuklulari tarafindan yapilan kümbetler Büyük Selçuklu mimarisinin bir uzantisi olarak kabul edilmektedir  Çok mütevazi ölçüde yapilmakla beraber mimarî bakimdan inanilmaz bir zenginlige sahiptir  XII  yüzyilda insa edilen ilk kümbetler önceleri sadece tugladan daha sonra ise tastan yapilmaya baslanmistir   Sekil olarak sekiz, on, oniki köseli veya silindirik gövde üzerine piramit yahut külahli kümbetler basta olmak üzere dilimli gövdeli kümbetler, kare planli ve kubbeli, ya da dikdörtgen plan üzerine tonozlu türbeler olarak karsimiza çikmaktadir  Distan bakildiginda bir kule seklinde görünen kümbet genelde iki katlidir  Birinci kata birkaç merdivenle çikilir  Burada sanduka mezar bulunur  Asil mezar ise alt katta yani toprak seviyesinin altinda mumyalik denilen bölümdedir  Üst katta bulunan sanduka sembolik bir mezar seklindedir  Burasi daha çok bir ziyaretgâh veya mescit seklinde düsünülebilir  Kümbetler çogu zaman bagimsiz bir mimarî eser olmakla beraber bazen de cami ve medreselere bagli olarak insa edilmistir  Erzurum'da Yakutiye Medresesi'ne bagli olarak insa edilen kümbet (1310) tas isçiliginin en güzel örneklerindendir  XII  yüzyilda yapilan Selçuklu kümbetlerinden sadece II  Kiliç Arslan kümbeti zamanimiza kadar kalmistir  Kayseri'deki Çifte Medrese kümbeti (1206) en eski Anadolu Selçuklu eserlerinden biridir  I  Izzeddin Keykâvus'un 1217 tarihinde Sivas'ta yaptirdigi Dâru's-sifa'nin saginda bulunan türbenin üzerinde tugla kubbenin örttügü mekân üstünde distan on kenarli bir kümbet yükselmektedir  Bu Anadolu Selçuklu tugla, çini ve mozaik süslemelerin ilk abidevi eseri olup çini mozoik sanatinin daha sonra ulasacagi parlak gelismenin ilk isaretleri olarak kabul edilebilir  Isparta Atabey'de Medreseye bagli olarak yapilan Ertokus Kümbedi (1223) sekizgen gövde üzerine içten kubbe, distan piramit külahla örtülü bir yapidir  I  Alaeddin Keykubâd'in emirlerinden Ali Tusî'nin sagliginda Tokat'ta yaptirdigi türbe (1234)'de distan sekizgen bir kümbet biçiminde yükselmektedir  Kayseri'deki II  Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mahperi Huand Hatun türbesi (1238) camiin medreseye bitisen kösesine sonradan eklenmistir  Kayseri'deki Çifte Kümbet ise Alâeddin Keykubâd'in hanimi Melike Adiliye için 1247'de yaptirilmistir  Amasya'da Torumtay'in 1266'da yaptirdigi Gök Medrese Camiine bitisik kümbet kesme 70 tastan kare seklinde bir alt yapi üzerine tugladan sekizgen bir gövde ve kivrimli bir piramit içindedir  Muzafferüddin Bürûcirdî'nin türbesi Sivas Bürûciyye Medresesi içerisindedir  Amasya'daki Torumtay türbesi (1278) digerlerinden farkli bir özellik arz eder  KÖSK VE SARAYLAR Anadolu Selçuklu sultanlarinin yaptirdigi saray ve köskler oldukça mütevazi yapilardir  Kaba tas ve tugladan yapdiklari için uzun ömürlü olamamislardir  II  Kiliç Arslan'in yaptirdigi II  Kiliç Arslan Köskü'nün günümüzde sadece dogu cephesindeki duvari kalmistir  I  Alâeddin Keykubâd tarafindan tamir ettirildigi için onun adini alan kösk kare bir mekân üzerine yerlestirilmistir  I  Alâeddin Keykubâd Beysehir gölü kiyisinda Kubadâbâd adiyla meshur bir saray yaptirdi  Yine ayni hükümdar Kayseri'de Keykubâdiye adiyla bilinen yazlik bir saray yaptirmisti  Keykubadiye sarayi bir kaynaktan çikan sularin olusturdugu küçük gölün kuzey tarafinda siralanmis üç köskten ibarettir  Muhtemelen 1224-1226 yillari arasinda yapilmistir  Kayseri Erkilet yakininda Hizir Ilyas adiyla bilinen Selçuklu köskü de muntazam kesme tastan saglam bir yapidir  Yine Kayseri Argincik köyünde Haydar Bey adiyla meshur bir Selçuklu köskü bulunmaktadir   DIL VE EDEBIYAT XIII  yüzyil Anadolu Selçuklulari'nin siyasî bakimdan büyük sikintilari maruz kaldigi bir dönem olmasina ragmen Türk edebiyatinin ilk kuvvetli gelismesi de yine bu dönemde olmustur  Bu dönemde yetisen büyük mutasavviflarin kismen Arapça ve büyük bir çogunlukla Farsça olarak kaleme aldiklari ilmî ve edebî eserler yaninda Selçuklu hükümdarlari ve ileri gelen devlet adamlari için kaleme aldiklari eserler de vardir  Iste Anadolu'da islâm kültür hayatinin büyük bir gelisme gösterdigi XIII  yüzyilda Ahmed b  Muhammed et-Tûsi I  Izzeddin Keykâvus adina, Kelile ve Dimne'yi, Kadi Siraceddin Urmevî Mesud b  Izzeddin Keykâvus adina Kistasü'l-adalet fî kavaidi's-saltanat'i, Muhammed b  Mahmûd da Siyasetnâme tarzinda bir eser yazmistir  Ibn Bibî de Anadolu Selçuklu tarihinin baslica kaynaklarindan olan el-Evâmirül'lGAlaiyye'yi bu dönemde telif etmistir  Anadolu Selçuklullari daha ilk zamanlardan itibaren sûfîlere karsi büyük bir saygi göstermistir  Tasavvuf erbabinin Selçuklu sultanlari ve devlet adamlarindan gördükleri yakin ilgi muhtelif yerlerdeki Sûfîlerin akin akin Anadolu'ya gelmelerine sebep olmustur  Bu dönemde Fahreddin-i Irakî, Seyh Neicmeddin Daye, Sadeddin-i Fergani ve Mevlâna gibi Islâm aleminin taninmis simalari Anadolu'daki sehirlerde yasiyorlardi  Mevlâna Celâleddin-i Rûmi Farsça yazmakla beraber Anadolu'da gelismekte olan Islâmi Türk edebiyati üzerinde sürekli etki yapmistir  Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'in oglu olan Mevlâna Belh'te dogmus ve 1273'te burada ölmüstür  Eserleri arasinda Muineddin Pervane'ye ithaf ettigi Fîhî Mâfih, Mesnevî ve Divan-i Kebîr sayilabilir  XIII  yüzyilda Anadolu'da yasayan ve özellikle halk kitleleri üzerinde çok tesirli olan sahsiyetlerden biri de Haci Bektas-i Veli'dir  O islâmî ilimlere ve tasavvuf esaslarina vakif bir âlim idi  XIII  yüzyilda Türkçe eser yazan sairler arasinda Hoca Ahmed Fakih, Seyyâd Hamza, Sultan Veled, Hoca Dehânî ve Yunus Emre'dir  Mevlâna'nin oglu Sultan Veled Divan, Ibtidânâme, Rebâbnâme ve Intihânâme gibi eserlerini babasinin etkisinde kalarak yazmistir  Hoca Ahmed Fakih XIII  ve XIV  yüzyilda Anadolu'da büyük söhrete kavusan Türk seyhlerindendir  O yasca Mevlâna'dan büyük olup babasi Sultanü'l-ulema Bahaeddin Veled'den fikih tahsil etmis, sonra ilâhî cezbeye kapilarak kitaplarini yakip daga çikmis ve Bahaeddin Veled'in ölümünden sonra geri dönmüstür  Ahmed Fakih'in günümüze intikal eden iki eseri Çarhnâme ile Kitab-i Mesâcidi's-serîfe'dir  Bunlar Anadolu Türkçesinin en güzel örneklerini teskil eder  Seyyâd Hamza dinî ve tasavvufî siirleriyle Ahmed Fakih'i takip etmistir  Türk tasavvuf edebiyatinin gelismesinde büyük bir tesiri olan Seyyâd Hamza'nin eserleri ve hatirasi bu siir tarzinda güçlü simalarin yetismesini saglamistir  Seyyâd Hamza'nin Anadolu'da köy köy dolasarak dinî-tasavvufî siir ve hikayelerle halki aydinlattigi söylenebilir  Yusuf u Züleyha adli mesnevisi meshurdur  Hoca Dehhânî de Horasan'dan Anadolu'ya gelen sairlerden olup Sultan III  Alâeddin Keykubad'a bir kaside sunmus ve günümüze ulasmayan manzum bir Selçuknâme yazmistir  Dehhanî daha çok din disi konularda yazmistir  XIII  yüzyil sonlariyla XIV  yüzyil baslarinda yasayan Yunus Emre ile Anadolu'da yetisen tasavvufî Türk edebiyatinin en büyük temsilcisidir  Daha sonraki dönemlerde yasayan pek çok edip ve sair onun etkisi altinda kalmistir   Yunus Emre'nin Divan'i ile Risâletü'n-nushiyye adli bir mesnevisi vardir  O Türkçe divan sahibi ilk sairdir  Yunus siirlerini aruz ve hece vezniyle yazmistir  Yunus emre ilâhî aski yasamis ve duygularini siirlerinde dile getirmis, Islâma bagli, tarikat yoluyla halka ulasmis bir büyük insandir  Türkçe'nin ifade gücünü isbatlamis büyük bir dil ustasidir  Türk halki arasinda en çok sevilen ve siirleri Anadolu'da zevkle okunan Yunus Emre aradan asirlar geçtigi halde canliligi ve güzelligini kaybetmeyen siirleriyle Islâmî Türk edebiyatinin en seçkin temsilcisidir   | 
|   | 
|  | 
|  |