Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Makaleler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bozulma, dindar, müslüman, sürecinin, tipleri

Bozulma Sürecinin Dindar Müslüman Tipleri

Eski 04-13-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Bozulma Sürecinin Dindar Müslüman Tipleri



Dindar Müslümanlar (derken, dini hükümleri hayatının tümüne hâkim kılmaya çalışan Müslümanları kastediyorum, yoksa “Ben Müslümanım” diyen herkes Müslümandır) olarak biz, eskiye göre daha başarılı, daha varlıklıyız
Çünkü daha muktedir (iktidar sahibi), daha politik, makam mevki ve güç-kuvvet sahibiyiz
Bunlara paralel olarak, daha görkemli, daha gösterişli bir hayat yaşıyoruz
Son yirmi-otuz sene içinde kavuştuğumuz bu imkânları, “Devr-i Saâdet ölçeği”nde kullanıp başkalarına da yansıtsak sorun yoktu Ne var ki, bir sürü imkânla birlikte bize bir de “Rabbena hep bana” anlayışı musallat oldu: Bireyselleşip bencilleştik!
Sonuç olarak, eskiye nispetle daha kolaycı, daha rüşvetçi, daha vurguncu, daha soyguncu, daha vurdumduymaz, daha duyarsız, daha kaba-saba, daha kültürsüz, daha sevgisiz, daha saygısız, daha meraksız, daha ürkek, daha korkağız!
“Para”nın getirdiği her kolaylığı ve her uygunsuzluğu, tıpkı “ötekiler=dünyacılar” gibi, biz de doludizgin yaşıyoruz!
Uzun zamandır, tıpkı “ehl-i dünya” dediğimiz tek dünyalılar gibi, alabildiğine para endeksli, köşe dönücü, iş bitirici bir yaşam felsefemiz var
Yürek pusulamız eskiden sadece “kıble”yi gösterirken, çoktan beri “para”yı ve “gücü” gösteriyor!
Biz de yüreklere basa basa yürüyüp hedefe (paraya-başarıya-güce-iktidara) ulaşmayı sevmeye başladık!
Komşumuzun yokluktan ve yoksulluktan dolayı aç uyuması, çoktan beri bizi ilgilendirmiyor, bundan rahatsız olmuyoruz!
“Dost” saydıklarımızın bile dertlerini kendimize dert edinmiyoruz
Zaten topu topu birkaç dostumuz var: Bize “dostluk maskesi” geçirilmiş menfaat ortaklığı yetiyor
Bu yüzden ayağımız sürçtüğü an, etrafımız boşalıveriyor
Menfaat ortaklığının özelliği budur: Sadece ortada paylaşılacak menfaat olduğu ve paylaşma sürdüğü müddetçe yaşar
Taraflardan biri tökezler tökezlemez, “dost” zannedilen kişiler bu tökezlemeden nasıl faydalanacaklarını hesaplayıp gerekirse bir tekme daha yapıştırırlar
Bu epey zamandan beri böyleydi; 1983 yılından bu yana ise yoğun biçimde böyle
Rahmetli Özal pek çok güzelliğin yanı sıra, maalesef, kapitalizmin en acımasız boyutlarını da içimize yerleştirdi
Çok kazanıp çok harcamanın, marka giyip fark edilmenin fani lezzeti ile birlikte, “Altta kalanın canı çıksın” felsefesi, maalesef, dindarlara da bulaştı
Sanki boynumuza “Versace” kravat, bileğimize “Rolex” saat, gözümüze milyarlık “Rayban” gözlük takmasak, kabir meleklerinin suallerini cevaplandıramayacağız
Ahirette kravatımızın, saatimizin, gözlüğümüzün, gömleğimizin markasını sorarlar mı acaba? Sorarlarsa, bir ihtimal, kabir azabından yırtıp cennetin yolunu tuttuk demektir!

Özellikli ve pahalı markalar öteki dünyada da geçiyor olmalı! Yoksa fani dünyayı baki dünyanın “bekleme salonu” sayan dindar Müslümanlar, ne diye geçici heveslerin peşine düşelim?
Çok kazanmak, çok zengin olmak, çok iyi giyinmek, kocaman lüks otomobillere binmek, yalılarda oturmak; kısacası “bir eli yağda, bir eli balda” yaşamak Müslümanlığımıza bir şey katmıyor
Sürekli olarak başkalarını sorgulamak da bize bir şey kazandırmıyor
Başkalarını sorgulamak yerine artık biraz da kendi iç âlemimizi, değişen, değiştikçe sünnetten uzaklaşan hayat felsefemizi sorgulamaya başlamamız lâzım
Ucundan başladık gibi de gözüküyor aslında Çünkü “dünyacı yaşam biçimi” beklentilerimizi karşılayamıyor İnançlarımızın hâlâ diri olması dolayısıyla, “fani dünya” ile yetinemiyoruz
İkisini birden istiyoruz
İnsan olduğumuza göre ihtiraslarımızın sonsuz olması doğal İnsan olarak hem dünyayı tüm güzellikleriyle yaşamak, hem de ahrette safa sürmek emelindeyiz
Olabilir elbette, neden olmasın?
Peki ama “tercih” yapmak zorunda kalırsak ne olacak?
Dünyayı mı tercih edeceğiz, ahreti mi?
Ahlâkı mı, parayı mı?
Yüreği mi, kavgayı mı?
Sevgiyi mi, nefreti mi?
Bu duygular hepimizin içinde mevcut; hangisini öne çıkarıp hayatımıza egemen kılacağımıza biz karar veriyoruz

Tesettürlü kadınlarımızın fazla süslendiği yolunda eleştiriler sıralarken, dindar erkekleri teğet geçmemiz ne kadar garip
Kendi kendimize sanırım iltimas geçiyoruz
Oysa dindar erkeklerimize de bir şeyler oldu: Eski duyarlılığımızdan eser kalmadı Biz de artık tek dünyalılar gibi saçıp savuruyor, kendimiz için yaşıyor, bencilce davranıyoruz
Bizim de artık görkemli evlerimiz, teknoloji harikası otomobillerimiz var
Düne kadar takke-cübbe giyenler, boyunlarından kravatı çıkarmıyor (Bendeniz oldum olası kravatlıyım zaten, kıyafeti hiç sorun yapmadım)
Sakallar önce kısaldı, sonra da “kirli sakal”a dönüştürüldü
Böylece “sünnet”i “moda” ile buluşturduğumuzu zannederken, yüreklerimizin uzağına savrulduğumuzu fark edemedik
Bir adım, bir adım daha derken, öyle bir “sath-ı mail”e girdik ki, kaymakla bitmiyor
İnşallah bu hızlı kaymanın son durağı Cehennem olmaz!


Yavuz Bahadıroğlu


__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.